You are on page 1of 4

Sûfî Perspektif

Kadir ÖZKÖSE*

DİL, GÖNÜL
VE BEDENİN ŞÜKRÜ
“Zenginliğe şükür, fakire infakla; sıhhate şükür, hastaları gözetip onları ziyaret
etmekle; ilme şükür, bir başkasına öğretmekle; akla şükür, aklı vereni bilmek ve onu
Allah’ın istediği yönde kullanmakla; insanlığımıza şükür, Allah ve Resulünü bilmek,
Kur’an ve sünnete sarılmak, sırât-ı müstakîm üzere olmakla; tokluğa şükür, aç olanı
doyurmakla vs. yerine getirilmiş olur.”

16 Şubat 2009
Ş
nettarlıktır.
ükür, verilen herhangi bir nimetten
dolayı, bu nimeti verene karşı söz, fiil
veya kalp ile gösterilen saygı ve min-

Dil ile Şükür


Dilin şükrü, Hakk’ı zikretmek, O’nu övmek ve
bu hususta lisân ile yapılabilecek şeyleri yerine
getirmektir. “Ya Rabbi, şükür! el-Hamdülillâh!
Verdiğin nimetlere şükürler olsun!” vb. tazarru’
ve niyazlar, şükrün dil ile ifadesi olup hamd ve zi-
kir olarak mütalaa edilmelidir.1 Kavlî şükürle ala-
kalı olarak Allah Teâlâ, Peygamberimize (s.a.v.)
ve onun şahsında bütün insanlara; “Rabbinin ni-
metine gelince, O’nu minnet ve şükranla an.”2
buyurmuştur.

Lisan ile şükür, nimetin Allah’tan olduğunu


itiraf ve sebebin sadece O olduğunu söylemek-
tir. Çünkü bütün insanlar o nimet için sebeptir.
Onu kısmet eden, gönderen, yaratan, vesile kılan
Allah’tır. Hediyeyi getiren uşağa değil, gönderen
efendisine bakılır. Sebebe bakıp müsebbibi dü-
şünmeyen bir kimse, nimeti vereni inkar etmiş O büyük Rab ki, ufuklar boyu nîmetlerini,
olur. 3 Hüsn ü ân, reng ü füsûn, aşk u cünûn mahşerini
Gayr-ı kâfî görerek sevdiği biz kullarına;
Lisanın gerçekleştirdiği en güzel şükür teren-
Şimdiden va’d ediyor başka bir alem yarına;
nümlerinden birini F. Nafiz Çamlıbel, “Hamd ü
Mâ-i tesnîme şükür, Ravza-i Rıdvâna şükür.
Senâ” isimli şiirinde şu şekilde dile getirmekte-
dir:
O ki sevdâsına yandıkça bütün mahlûkât
Ne var ki mevcûd ise âlemde güzel, doğru iyi; Arş-ı alada ezel kasrına çıkmış yedi kat,
Arayan fikri, bulan rûhu, seven sevgiliyi Geriyor hüsn-i ilâhîsine atlas perde...
Bize bahşetmiş olan Hazret-i Rahmân’a şükür. En güzel vuslatı tattırmak için mahşerde
Bize, gündüz gece, zehrettiği hicrâna şükür.
O büyük Rabbe şükürler ki, ayak bastığımız
Yeri halketti barınsın diyerek varlığımız; O büyük Rab ki, dalâlet yolu düşkünlerine
Ve yer üstünde hayâlin cereyanınca uzun, Ben gazûbum diye seslendi derinden derine;
Serdi gök kubbeyi seyrânı için rûhumuzun; Ve meleklerle kitap indirerek her yandan
O, büyük Rab ki, ışıklar yakıyor göklerde, Yine yol çizdi halis etmek için şeytandan...
Lütfunun feyzini görsün diye insan yerde; Sayısız cürme bedel, sonsuz inâyetlere hamd,
En büyük nimete hamd, en küçük ihsâna şükür. Gökyüzünden yere indirdiği Kur’an’a şükür.4

17
nı sürekli bir şekilde vermek arzu ettiği zaman,
Kalb ile Şükür ona hamdetmek/şükretmek saadetini bağışlar.
Kalp ile şükür, insanın kendisinde bulunan bü- Başına yüz tane acı, bir tek hoş olay gelse, O bu
tün nimetlerin, kabiliyetlerin ve hâllerin Allah’tan bir tek hoş olay için yüz yerde, yüz kere şükre-
geldiğine inanmasıdır.5 der, buna karşılık, din yoldaşlarından ayrılma
yüzünden başına gelen acı hariç, o yüz acı olayı
Gönül ile şükür, sürekli haramlardan sakın- bir kere olsun dile getirmez…”7
makla şühûd makamına yönelmektir, yaratılmış-
lığın ve acizliğin idrakidir, nimeti vereni tanımak Buna göre şükür, Allah’ın hikmetine ilişkin bir
ve O’nu tasdik etmektir. sezgidir. Attâr’ın ifadesiyle şükür, dikene bakıp,
gülü tahayyül etmektir. Bütünün görünenden
Buna göre şükrün psikolojik yönü de bulun- gayrı olduğunu hayal etmektir. Allah’a şükretme,
maktadır. Birçok biyolojik yetersizliklerle doğan insana, belayla örtülmüş nimetleri gönül gözüyle
insan, yaşı ilerledikçe öğrenme kabiliyeti sayesin- görmeyi öğretir.8
de bunların üstesinden gelirken, bâtinî cephesini
teşkil eden ruhsal alandaki âcizliği daha da fazla Nefsimiz her şikayet etmek istediğinde, kal-
bimiz şükredebilmeli. Dilediği her şeyi Allah’ın
kendine vereceğine kâni olmalı. O’nunla hoşnut
olmalı, O’nunla huzur bulmalı. Çünkü Muham-
“Bedenle yapılan şükür, sahip
med b. Fazl el-Belhî’ye (ö. 329/940) göre şükrün
olunan nimetlerden Allah’ın kullarını meyvesi, Hakk’ı sevmek ve hürmeti korumaktır.9

yararlandırmaktır. Ayrıca her uzvun yaratılış Şükreden insan, aynı zamanda kulluğunun da
gayesi istikametinde kullanılması ve onlara farkındadır. Şükrün ileri seviyesine gelince, ni-
meti vereni görerek şükürden de uzak olmaktır.
mahsus kulluk vazifelerinin Bu durumda kişi sürekli nimeti vereni düşündü-
yerine getirilmesidir. “ ğü için nimeti ve nimet için şükretmeyi düşüne-
mez.10 Yahya b. Muaz (ö.258/871) bu duruma;
“Şükrettiğin sürece şükredici değilsin. Şükrün
sonu hayrettir.”11 sözüyle dikkat çekmiştir.

hissetmektedir. Sonluluk, ölümlülük, belirsizlik Beden ile Şükür


gibi eksiklikler, kişiye acziyetini hatırlatan unsur-
lardır. İşte kutsal varlığa şükür ve minnettarlık, Bedenle yapılan şükür, sahip olunan nimetler-
insanın kendindeki bu eksikliği telâfî için başvur- den Allah’ın kullarını yararlandırmaktır. Ayrıca
duğu yollardan biridir.6 her uzvun yaratılış gayesi istikametinde kullanıl-
ması ve onlara mahsus kulluk vazifelerinin yeri-
Yakîn ve kemâle eren kalpte pek çok güzel hâl ne getirilmesidir. Nitekim Allah Teâlâ’nın Dâvûd
tecellî eder. Şükür de bu hâlin tabiî bir neticesi- (a.s.)’ın ailesine yönelik “şükredin.”12 şeklindeki
dir. Şükür mertebesine erişen insan, açık ve gizli hitâbı, “Allah’a ibadet edin, fiil ve hareketleriniz-
her türlü nimetin Allah’tan geldiğini görür, Rab- le şükrü yerine getirin.” demektir.
bine muhabbeti artar ve O’na şükretmekten âciz
olduğunu idrak eder. Şükür sadece dil ve kalp ile olursa eksik ka-
lır. Tam bir şükür, bunlara fiili de ilave etmek su-
Şükredebilmek insanî bir eylem değil, ilahî retiyle gerçekleşir. Allah Teâlâ her şeyi bir gaye
bir nimettir. Dolayısıyla şükre şükretmek gere- ve hikmetle yarattığı gibi, insana verdiği nimet-
kir. Zira Hz. Peygamber, ifadesi ile şükranlarını leri de bir maksatla ihsan etmiştir. İnsana veri-
dilsiz bir dille dile getirmiş, şükürden âciz kaldı- len hayat, iman, rızk ve sağlık gibi nimetler onun
ğını itiraf etmiştir. Mevlân da bu gerçeği şu şe- Allah’a şükretmesi ve yolunda hizmet etmesi için-
kilde dile getirir: “Yüce Allah, kulları arasından dir.
bir kula hidayetini, lütfunu, yardımını ve rızası-

18 Şubat 2009
“Allah sizi analarınızın karnından, hiçbir telemektedir. Kuşeyrî ayrıca gözlerin şükrünü,
şey bilmez olduğunuz halde çıkardı; şükredesi- insanlarda görülen ayıbı görmemek; kulağın şük-
niz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.”13 rünü de işittiği kusuru duymamak şeklinde izah
âyeti bunu göstermektedir. Allah insana baş ve- eder.17

Özetle verilen nimete şükür, insanlık görevi-


dir. Zira Allah herşeyden müstağnîdir. Kur’an-ı
Kerim’de: “Kim şükrederse, kendi faydasınadır,
kim de nankörlük ederse, şüphe yok ki Rabbin
onun şükründen tamamen müstağnîdir, hak-
kıyla kerem sahibidir.”18 buyrularak, her şey-
den müstağnî olan Hakk’ın şükre ihtiyacı olma-
dığı; verilen nimetlerin, nimeti verene ait olduğu;
idrakin veya aksinin, yine kulun kendi seviyesini
göstermiş olacağı anlatılmıştır. Başka bir âyette,
şükreden ve iman eden kimselerin azaba uğrama-
yacakları, Allah’ın şükredenlerin mükâfatlarını
vereceği zikredilmiştir.19 Şükredenlere üstün ni-
metler ve Allah’ın kurbiyeti lütfedilirken, şükret-
meyenlerden de güzellik, hüner ve marifet alınır.
O kadar ki artık onda bu güzel hasletlerden bir iz
bile kalmaz. Ebû Hamza el-Bağdadî el-Bezzaz’ın
(ö. 269/882) nasihatine kulak verecek olursak,
o diyor ki: “Cenab-ı Hak insana hayır kapıları-
nı açtığı zaman, ona yapış. Bu yüzden de gurur-
lanma. Daima şükret ki, Allah’ın, senin üzerin-
deki nimetleri artsın.”20
rir, şükür olarak secde ister; ayak bağışlar, şü-
kür olarak da hizmet ve ibadet ister. Şükür, ku-
lun, Hakk’ın kendisine bahşetmiş olduğu göz,
kulak, diğer âzâ ve çeşitli nimetleri yerinde sarf Dipnot
etmektir. Mesela, zenginliğe şükür, fakire infak- * Doç. Dr.

la; sıhhate şükür, hastaları gözetip onları ziya- 1 Selçuk Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatlar, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul
1994, s. 168.
ret etmekle; ilme şükür, bir başkasına öğretmek- 2 93/Duhâ, 11
3 Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatlar, s. 170.
le; akla şükür, aklı vereni bilmek ve onu Allah’ın 4 Faruk Nafiz Çamlıbel, Han Duvarları, Bin Temel Eser, İstanbul 1969, s. 76-77.
istediği yönde kullanmakla; insanlığımıza şükür, 5 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Neşriyat, İstanbul
1971, c.VI, s. 4027.
Allah ve Resulünü bilmek, Kur’an ve sünnete sa- 6 Abdülkerim Bahadır, İnsanın Anlam Arayışı ve Din –Logoterapik Bir Araştırma-, İnsan
Yayınları, İstanbul 2002, s. 145.
rılmak, sırât-ı müstakîm üzere olmakla; tokluğa 7 Eva De Vitray-Meyerovitch, İslâm’ın Güleryüzü, ter. Cemal Aydın, Şûle Yayınları, 6.
şükür, aç olanı doyurmakla vs. yerine getirilmiş Baskı, İstanbul 2002, s. 78.
8 Annemarie Schimmel, İslamın Mistik Boyutları, çev. Ergun Kocabıyık, Kabalcı
olur. Sehl b. Abdullah et-Tüsterî’ye (ö. 283/896) Yayınevi, İstanbul 1999, s. 132.
9 Abdurrahman es-Sülemî, Tabakâtu’s-Sûfiyye, tah.: Nureddin Şeribe, 3.Baskı, Ka-
göre ilmin şükrü amel, amelin şükrü ise ilmi hire 1986, s. 216.
artırmaktır.14 Şayet Müslümanlar şükrü bu şe- 10 Tacü’l-İslam Ebû Bekir Muhammed el-Kelâbâzî, et-Taarruf li-mezhebi ehli’t-tasavvuf,
tah.: Mahmud Emin en-Nevevi, el-Mektebetü’l-Ezheriyyetü li’t-Türas, Kahire
kilde değerlendirip gereğini yerine getirmeye ça- 1992, s. 117.
11 el-Kelâbâzî, et-Taarruf, s. 117.
lışırlarsa, Allah Teâlâ’nın buyurduğu; “Andolsun 12 34/Sebe’, 13.
şükrederseniz nimetinizi artırırım; şâyet nimet- 13 16/Nahl, 78.
14 es-Sülemî, Tabakâtu’s-Sûfiyye, s. 207.
lerimi inkar ederseniz, şüphesiz benim azâbım 15 14/İbrâhîm, 7.
16 Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatlar, s. 168.
çok şiddetlidir.”15 âyetinin muhatabı olurlar.16 17 Kuşeyri, er-Risale, s. 174, 176.
Kuşeyrî, beden ve uzuvların şükrünü edebi mu- 18 27/Neml, 40.
19 4/Nisâ, 147.
hafaza, ibadete devam ve doğruluk olarak ni- 20 Sülemî, Tabakatü’s-Sûfiyye, s. 298.

19

You might also like