You are on page 1of 37

Modern Türklük

Araştırmaları Dergisi
Cilt 8, Sayı 3 (Eylül 2011), ss. 24-60
DOI: 10.1501/MTAD.8.2011.3.35
Telif Hakkı©Ankara Üniversitesi
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü

Altay Türklerinin Dil Durumu

Gülsüm Killi Yılmaz


Ankara Üniversitesi DTCF (Ankara) 
 
ÖZET
Bugün “Altaylar” Güney Sibirya’da Altay Cumhuriyeti’nde, Altay Bölgesi'nde (Kray) ve
Kemerovo Bölgesi'nde (Oblast') yaşayan Altay-Kiji, Teleüt, Telengit, Tuba, Çalkandu ve
Kumandı gibi Altay gruplarını kapsayacak biçimde bu bölgedeki etnik grupların hepsi
için kullanılabildiği gibi temelde ve son zamanlarda sadece Altayların en kalabalık
nüfuslu boyu olan Altay-Kijileri ifade etmek üzere kullanılan bir etnonimdir. Altaylarda
özellikle son yıllarda dil durumunu belirleyen en önemli etken yürütülen etnik-dil
politikalarına bağlı olarak gelişen ayrışma sürecidir. Altay standart dil türünün
oluşturulmasında farklı Altay gruplarının farklı süreçlerde katkıları olurken son yıllarda
Altayları oluşturan grupların büyük bir kısmının kendini bağımsız bir etnik grup olarak
tanıma ve dilini geliştirme eğilimi artmıştır. Altayları oluşturan grupların her birinin dil
durumu bir diğerine göre az çok farklılıklar içeriyor olsa da genel olarak dil durumlarını
bazen Altayca-Rusça ya da Rusça-Altayca, bazen kişinin ana dili olarak konuştuğu
ağız-Rusça iki dillilik bazen Rusça-Altayca-Kazakça, Rusça-Altayca-Şorca bazen de
Rusça-Altayca ve kişinin Altay standart türünden ayrı olarak konuştuğu ağzından
oluşan üç dilliliğin söz konusu olduğu "dengesiz çok dillilik durumu" tanımlar. Altaylar
içinde en kalabalık nüfusa sahip olan ve Altay Cumhuriyetinde Altay-Kijilerin ağzı
üzerine kurulmuş olan Altay standart türü konuşur sayısı, işlev alanlarının sayısı gibi
açılardan diğerlerinden daha olumlu koşullar içinde olmasının yanı sıra Altay
Cumhuriyeti'nin resmî dili olması dolayısıyla "dillerin hukuki konum açısından denk
olduğu" bir dil durumu ortaya çıkmaktadır. Dil hayatiyeti sınıflandırmalarında "şiddetli”
ya da ciddî tehlikede olarak sınıflandırılan Altay Türkçesinin resmî devlet dili konumuna
bağlı olarak işlev alanlarının geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
ANAHTAR SÖZCÜKLER
Dil durumu, Altay Türkleri, Altay Türkçesi, dil politikası, ikidillilik
ABSTRACT
Today “Altais” is an ethnonym that is used not only living Altai groups such as Altai-Kizhi,
Teleüt, Telengit, Tuba, Chalkandu and Kumandy in the Republic of Altai at the South
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 25

Siberia, Altai and Kemerovo Region but it can be also used for an ethnonym for all
ethnic groups living in these regions. However, initially and recently this ethnonym is
commonly used to express the Altai-Kizhis which are the most populous tribe of the
Altais. Especially in the recent years at the Altais the most important factor which
determines the language situation is the disintegration process caused by the
conducted policies of ethno-language. Although in different times, different Altai
groups contribute to the constituted standart language variety of Altai, in recent years
a tendency to improve the language and to recognize oneself as an independent
ethnic group has increased. While language situation of each group forms an Altais
language which differs than others’, usually “unstable state of multilingualism”
describes the overall language situation that consists of sometimes Altai-Russian or
Russian-Altai, sometimes spoken dialect as mother tongue-Russian bilinguality, and
sometimes three language multiliguality that consists of Russian-Altai, and another
language that is a different dialect from the Altai standart variety, or Russian-Altai-
Kazak Turkish and Russian-Altai-Shor. The Altai standart variety which is derived from the
dialect of Altai-Kizhis has the largest population and has better condition aspects such
as number of speakers and number of function fields. But in order to be the official
language of the Republic of Altai, a language situation in which the languages are
equivalent in terms of legal position is developing. In the classification of language
vitality, Altai Turkish is classified as in severe or critical condition, and based on the
official state language status, it is studied in order to improve the functional space of
Altai Turkish.
KEY WORDS
Language situation, Altai Turks, Altai Turkish, language policy, bilinguality.

1. Giriş

Bugün Altaylar Güney Sibirya’da başlıca, %90’ı dağlarla, yarısından fazlası ormanlarla
kaplı 92.600 km2’lik bir alanı kapsayan Altay Cumhuriyeti’nde, Altay Bölgesi'nde
(Kray) ve Kemerovo Bölgesi'nde (Oblast') yaşarlar. “Altay” adı Altay-Kiji, Teleüt ve
Telengitlerden oluşan güney Altay boylarıyla Tuba, Çalkandu ve Kumandı gibi kuzey
Altay gruplarını kapsayacak biçimde bu bölgede yaşayan Türk boylarının/alt etnik
gruplarının hepsi için kullanılabildiği gibi son zamanlarda Altayların en kalabalık
nüfuslu boyu olan Altay-Kijileri ifade etmek üzere de kullanılmaktadır. Örneğin D.A.
Funk ve N.A. Tomilov’un redaktörlüğünde hazırlanan ve 2006 yılında yayımlanan
Sibirya Türk Halkları (Tyurkskiye narodı Sibiri) adlı kapsamlı çalışmanın düzenlenişine
son etnopolitik yaklaşım yansımıştır. Bu eserde “Altaylar” başlığı altında temelde
Altay-Kijiler üzerinde durulduktan sonra alt başlıklar hâlinde Çalkandu, Tuba ve
Telengitlere yer verilmiştir. Kumandı ve Teleütler ise tamamen ayrı gruplar olarak ele
alınmıştır (Funk-Tomilov 2006). 2002 yılına ait nüfus sayımı verileri de aynı yöndedir.
Altayları oluşturan bütün alt etnik gruplar Rusya Federasyonu’nun etnik birleşiminin
verildiği listede ayrı etnoslar olarak yer almışlardır (Bkz. Vserossiyskaya  perepis’ 
naseleniya 2002 goda “Natsional’nıy sostav naseleniya” www.perepis2002.ru )
26 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

Eski Türk Çağından beri bir Türk yurdu olan Altay bölgesi, önce Köktürk daha
sonra Uygur ve X. yüzyıla kadar da Kırgız Kağanlığı'nın egemenlik alanında
bulunmuştur. X. yüzyılda bu bölgede egemenlik Kitan ya da Kara Kıtaylara geçmiş ve
Kitanlar XII. yüzyıla kadar bu bölgede etkinliğini sürdürmüştür. XII. yüzyılda
Kitanların etkisinin zayıflamasıyla bölge Naymanların egemenlikleri altına girmiş,
bundan sonra da Çingiz Han'a bağlı olmuştur (Altay Türklerinin Sovyetler Birliği
dönemine kadar olan tarihleriyle ilgili ayrıntı için bkz. Potapov 1953; Radloff 1994;
Şerstova 2006; Altay Türklerinin yakın dönem tarihi için bkz. Gömeç 1999,
Somuncuoğlu 2002) .
Cengiz Han İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından XVI. yüzyılda Batı
Moğolları olan Moğol-Oyrot hanlarının hükümdarlığının başlamasıyla, Altay’ın daha
güney tarafında Sema nehri kıyılarında yaşayan Teleüt-Telengit topluluğunun Ob
kıyılarının yukarılarına doğru giderek Teleütleri oluşturduğu, diğer kısmın ise
yerinde kalarak Çuy vadisinde Telengitleri ve Altay-Kijileri oluşturduğu kabul
edilmektedir (Şerstova 2006: 380).
XVII. yüzyıl ve XVIII. yüzyılın ilk yarısında Altaylar Oyrot ya da Rus tarihlerinde
geçen biçimiyle Cungar devletinin egemenliği altına girmişlerdir. XVIII. yüzyıl
ortalarında ise (1756 resmî tarih kabul edilmektedir) bu bölge Rus Çarlığı'nın idaresi
altına girmiştir (Potapov 1953: 97-114; 172-173; Şerstova 2006: 386 ). Altay Bölgesi Rus
Çarlığı'na bağlanana kadar Altaylar bir taraftan Cungar devletine alban ya da alman
adı verilen vergileri öderlerken, 1756 yılında Cungar devletinin Çinliler tarafından
yıkılmasıyla Cungar kontayşeleri, bu bölge halkından Rusya İmparatorluğuna
iletilmek üzere yasak adı verilen vergileri de topladıklarından Altay grupları için "çift
vergi verenler" anlamında Dvoyedantsı etnonimi de kullanılmıştır (Potapov 1953: 97-
114; Şerstova 2006: 386 ).
Altay Dağları'nda ekonomik ve idarî olarak birbirine bağlı olan Tomsk,
Novosibirsk, Barnaul ve Biysk'te 1917 Aralık ayında Sovyet rejimi kurulmuş, tarihî
Oyrot adı Altay Bölgesindeki Türkçe konuşan halkı belirtmek üzere kullanılmış, 1922-
1948 yılları arasında Altayların yaşadığı bölge Oyrot Özerk Bölgesi (avtonomnıy oblast’)
olarak adlandırılmıştır. 1830'da bir misyon şehri olarak kurulmuş olan Ulalu Gorno-
Altaysk adıyla bölgenin idarî merkezi seçilmiş, bu şehir 1932-1948 yılları arasında
Oyrot-Tura olarak anılmıştır. 1937 yılında Altayların yaşadığı bölgeleri de içine alacak
biçimde yoğun bir Rus nüfusu da kapsayan çok geniş bir bölge Altay Bölgesi
(Altayskiy  kray) olarak ayrılmıştır. 1948'den sonra Oyrot Özerk Bölgesi (avtonomnıy 
oblast’) Dağlık Altay Özerk Bölgesine dönüştürülmüştür. SSCB’nin dağılmasından
sonra, 1991 yılında aynı sınırlar içinde Altay Cumhuriyeti (Respublika  Altay) adıyla
Rusya Federasyonu içinde özerk yapıda bir cumhuriyet olarak sürmektedir.
Altay bölgesinde yaşayan ve bugün genel olarak "Altay" halkını oluşturan boylar
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 27

XVII. ve XVIII. yüzyıl seyyahlarının kayıtlarında ve Rus resmî belgelerinde "Dağ


Kalmıkları (gornıye kalmıki)", "Sınır Kalmıkları (porubejnıye kalmıki), "Altay Kalmıkları
(altayskiye kalmıki)","Biy Kalmıkları (biyskiye kalmıki)", "Ak Kalmıklar (belıye kalmıki)"
gibi adlarla anılmışlardır. Ünlü Sibirya tarihçisi Potapov, Batı Moğolları için kullanılan
Kalmık ve Oyrot adlarının Altay Türkleri için kullanımını tamamen gerçekten uzak ve
temelsiz bularak bu durumu o zamanlar Altay Türkleri ile ilgili pek az bilgiye sahip
olan seyyah ve Çarlık memurlarının yaşam tarzı ve antropolojik özellikler açısından
Altay Türkleri ile Moğolları birbirine benzetmelerinden kaynaklandığını belirtmiştir.
Çuy vadisinde yaşayan Telengitler ise Rus resmî belgelerinde "Uryanhaylar
(uryanhaytsı)", "Uryanhay Kalmıkları (uryanhayskiye  kalmıki)" olarak da
adlandırılmışlardır ki Potapov’a göre bu da tamamen yanlıştır. Telengitler için sıkça
kullanılan bir adlandırma da kıyısı boyunca yaşadıkları ırmağın adına dayanan "Çuy
(çuytsı)"dur. Kuzey Altayları oluşturan gruplar ise daha çok "Kara Tatarlar (çernevıye 
tatarı)" biçiminde adlandırılmıştır. Bu adlandırmadaki kara, Verbitskiy ve Radloff’un
da daha önce işaret ettiği gibi Kuzey Altayları oluşturan grupların dağlık ormanlık bir
alanda yaşamalarına işaret etmektedir (Verbitskiy 1893: 6-7; Potapov 1953: 10-13,
Radloff 1994: 67, 201).
Altay gruplarının yaşadıkları bölgelere bağlı olarak ve yaşam tarzı ve dile ilişkin
farklılıklara dayanılarak “kuzey” ve “güney” olarak ayrımı Altay yerlileri üzerine ilk
çalışmaları yapan Vasiliy İvanoviç Verbitskiy’in çalışmalarına kadar dayanmaktadır.
Verbitskiy, Altayskiye  inorodtsı (Altay Yerlileri) (Moskova, 1893) adlı eserinde
“Oyrotların torunu” olan Altayları: 1) Altay Kalmıkları; 2) Kalmık-Dvoyedanlar
(Uryanhaylar), 3) Teleütler, 4) Kara Tatarlar olarak ayırmış (1893: 6-7), eserinin
devamında geleneksel yaşantı ile ilgili unsurların açıklanması sırasında güney ve
kuzey Altay ayrımını vurgulamıştır.
Radlov, Verbitskiy’in Altayskiye inorotsı ile aynı zamanda yayımlanmış olan ve
önemli etnografik malzemeler içeren gezi notlarından oluşan Aus Sibirien (Sibirya’dan)
(Leipzig, 1893) adlı eserinde kendi zamanında Dağlık Altay bölgesindeki yerli halkın
aynı halk olmalarına rağmen Altay-Kiji ve Dvoyedanlar (Çuy-Kiji) olarak
ayrıldıklarını, bu ayrımın ancak son yüzyıldaki tarihî olaylar sonucunda geliştiğini
belirtmiş, bir kısım Altaylıların ise eskiden Kalmık devletine bağlı oldukları dönemi
hatırlayarak kendilerini Kalmık ya da Oyrot olarak adlandırdığına dikkat çekmiştir.
Radlov’a göre bu halkın asıl adı Telengit ya da Telenget’tir ve bu adlandırma ancak
Dvoyedanlarda korunagelmiştir. Radloff ne dil ne antropolojik tip bakımından Altay
Kijiler ile Telengitlerin ayrılmadığını eserinde bir çok kez yinelemiştir (1994: 203-205).
Radloff da Verbitskiy gibi Altayları oluşturan boyları kuzey ve güney Altay olarak
ikiye ayırmıştır. Radloff, “kuzey Altaylar” içinde Kumandılar, Çalkandular, Kara
Tatarlar ve Şorları sayarken, “asıl Altaylar” içinde Altaylar, Çuylar (Telengitler) ve
Teleütleri saymıştır (1989: 93-95).
28 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

Altayların tarihinin Sovyet çağına kadar olan dönemini inceleyen L.P.


Potapov’un Oçerki  po  istorii  altaytsev (Altay Tarihi Üzerine Etütler) (Moskova-
Leningrad 1953) başlıklı çalışmasında Altaylar 1) Asıl Altaylar ya da Altay-Kijiler, 2)
Telengitler, 3) Tölösler, 4) Tubalar, 5) Çalkandular, 6) Kumandılar, 7) Teleütler, 8)
Şorlar olmak üzere sekiz kola ayrılmış, Tuba, Çalkandu, Kumandı ve Şorların “Kuzey
Altaylar” olarak anıldığı belirtilmiştir (1953: 5-9). Sovyet döneminde ve 90’lı yılların
sonuna kadar olan süreçte güney Altay grupları içinde daha çok Altay-Kijiler,
Telengitler, Teleütler (bazen Telengitlerle aynı grup sayılarak bazen de ayrı olarak
Tölösler) sayılırken kuzey Altay grupları içinde Tuba, Kumandı ve Çalkandulara yer
verilmiştir (Baskakov 1958: 29; Satlayev 1994: 82). Ancak son sınıflandırmalarda
Teleütler Altay grupları içinde yer almamışlardır (Tadina 2008: 178, Funk-Tomilov
2006: 171-232). Bunda Altay Cumhuriyeti ve Altay Bölgesinde artık Teleüt varlığının
sona ermesi, Teleütlerin sadece Kemerovo Bölgesinde yaşıyor olmaları ve son yıllarda
resmî olarak ayrı bir etnos olarak tanınmaları etkin olmuştur (Bkz. Baskakov,
Selyutina 2010: 89-90’da İ. Ya. Selyutina’nın 4 ve 5. Dipnotlarda yer alan açıklamaları).
Kumandılar için de aynı durum söz konusudur (Funk-Tomilov 2006: 324-374)
Bugün özellikle kuzey Altay grupları olan Kumandı, Çalkandu ve Tubalar ile
güney Altay gruplarından olan Teleütler kendilerini genel Altay nüfusundan
ayırmak, ayrı birer etnik grup sayılma ve ağızlarını da ayrı birer dil olarak geliştirme
eğilimindedirler. Altaylarda etnik içi ve etnikler arası ilişkilere değinen çok sayıda
çalışması bulunan N. A. Tadina, bu süreci "yeni etnosların" ortaya çıkmasını
destekleyen çeşitli toplumsal ve ekonomik desteği de içeren son resmî düzenlemeler
ve üzerinde konuşulması toplum içinde pek de “hoş” görülmeyen etnik içi
meselelerle ilişkilendirmektedir (Tadina 2008: 178).

1.1. Güney Altaylar

1.1.1. Altay-Kijiler

Günümüzde Altay-Kijiler temel olarak Altay Cumhuriyeti’nin merkez ve güneybatı


bölgelerinde, Şebalin, Onguday, Ust’-Kan, Ust’-Koksa; kuzeydoğuda ise Çemal ve
Mayma rayonlarında yaşamaktadırlar (Şerstova 2006: 375). Mayma ırmağı boylarında
yaşayan ve kıyısında yaşadıkları ırmağın adına uygun olarak kendilerini “Mayma-
Kiji” olarak adlandıran grubu güney Altaylar her ne kadar Tubalara ait görseler de
(Tadina 2008) aslında Maymalar ayrı bir etnik grup olmayıp, Altay grupları içinde en
kalabalık olanıdır (Güner Dilek 2006: 130). Anohin'e göre Maymalar diğer Altay
boylarının bir karışımıdır. Maymalar fazlaca asimile olmuş kuzey gruplarının,
özellikle de Tubaların komşuluğunda yaşadıkları için bugün güney gruplarından ayrı
bir grup gibi algılanmaktadırlar (Tadina 2008: 181).
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 29

Altaylar geleneksel olarak at, sığır, keçi, yak (Tibet sığırı) gibi büyük ve küçük baş
hayvancılık ile geçimlerini sağlarlar. Altayların büyük kısmı (%70) hâlâ yaşantısını
kırsal kesimde ve geleneksel geçim kaynaklarını koruyarak sürdürmektedir. Daha çok
hayvancılık ve küçük çapta bahçe tarımı ile geçim sağlanmaktadır. Geleneksel geçim
kaynaklarından avcılık ise artık bir “geçim kaynağı” olmaktan çok etnokültürel
kimliğin simgesi olarak sürdürülmektedir. Çeşitli orman meyveleri, çam fıstığı,
yenebilir çeşitli bitkilerin toplanmasından ibaret olan toplayıcılık da geleneksel hayatın
bir parçasıdır. Altaylarda geleneksel toplumsal kurumların canlandırılmasına da
önem verilmektedir (Tyuhteneva 2006: 393). 1997 yılında kurulan 15 Altay soyunun
(söök) yöneticilerinin birleştiği Altay Zaysanları Birliği (Altaydıñ cayzandarınıñ törgöözü)
ve Altay  Halkı  Kurultayı adındaki organizasyonlarla eski zaysanlık kurumu
canlandırılmaya çalışılmaktadır. (Tyuhteneva 2006: 493).

1.1.2. Telengitler

Telengitler Altay Kiji ve Teleütler ile birlikte Altayların güney kolunu oluştururlar.
2000 yılında “Rusya Federasyonu’nun Az Nüfuslu Yerli Halkları” listesine kabul
edildikten sonraki süreçte, 2002 sayımlarında ayrı bir etnik grup olarak sayılmışlardır.
Telengitler Altay Cumhuriyeti’nin Ulagan ve Koş Agaç rayonlarında yaşarlar.
Koş-Agaç rayonunda Kazaklar çoğunluğu oluştururken Ulagan rayonunda Altaylar
(Altay-Kijiler) çoğunluğu oluşturur. Koş Agaç rayonunda Telengitlerin Kazaklarla bir
arada yaşamaları onların kültürel, politik ve ekonomik gelişimine etki etmiştir.
Kazakların ilk kez Koş-Agaç rayonuna yerleşmeleri XIX. yüzyıl sonunda Telengit
yöneticilerin izniyle olmuş, Kazaklar Çuy nehrinin sol yakasına yerleşmişlerdir. Daha
sonra ikinci göç dalgası 1920-1930 yıllarında gerçekleşmiştir. Böylece bu bölgede
Kazak nüfusu giderek artmıştır. Bugün Kazaklar Altay Cumhuriyeti’nde Ruslar ve
Altaylardan sonra üçüncü en kalabalık nüfusa sahip etnik unsurdur (%5,97). Koş-
Agaç rayonuna bağlı bütün köyler etnik bakımdan karışıktır. 1991-1992 yıllarında bu
bölgeden 3.276 Kazak Kazakistan’a göç ettiyse de 1996 yılı sonlarına kadar 1.258’i geri
dönmüştür. Dönenler genellikle rayon merkezi ya da Kazak köyleri olan Töbölör ve
Janaul’a yerleşmişlerdir (Halemba 2006: 512-513).
L.P. Potapov, Ulagan rayonunda Telengitlerle yaşayan bir Altay grubunu
Tölösler olarak ayırmaktadır (Potapov 1953: 6). Ancak Tölösler bugün Telengitlerin
içinde bir soy olarak kabul edilmektedir (Baskakov 1958: 67-68). Ulagan rayonunda
Balıkça ve Kök Baş köylerinde oturan nüfus kendini Tölös olarak nitelendirmektedir
(Halemba 2006: 513-514). Radloff, "Dvoyedanlar" olarak sözünü ettiği Telengitlerin
Çuya, Çolışman ve Başkaus ırmak boylarında yaşadıklarını, Çuya boyundakilerin
Telengit, Kaşkaus boyundakilerin Ulan, Çolışman civarındakilerin de Tölös olarak
kendini adlandırdıklarını belirtmiştir (Radloff 1994: 204).
30 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

Hem Koş-Agaç hem de Ulagan rayonunda çoğunlukla kırsal kesimde yaşayan


Telengitler geleneksel olarak sığır, at, keçi gibi büyük ve küçükbaş hayvan
yetiştiriciliğiyile uğraşırlar. Koş-Agaç rayonunda ayrıca deve, yak ve geyik
yetiştiriciliği de yapılır (Halemba 2006: 515).
Telengitlerde eski soy ayrımı tam olarak korunmaktadır ve hatırlanmaktadır.
Ortodoks Hristiyanlığın yanı sıra geleneksel inanç sistemlerini de korumaktadırlar.
Bütün geleneksel bayramların (özellikle de Çaga Bayram) kutlanmasına özel bir önem
verilmektedir. Sözlü edebiyat canlılığını sürdürmektedir. Telengitlerde geleneksel
motiflerle süslenen ağaç işçiliğini (çeyiz olarak kullanılan sandık, yatak vb.), et koşum
takımları yapımı gibi geleneksel el sanatlarını sürdürmektedir. Kadınlar da geleneksel
kıyafet dikme, örgü, şapka yapımı ve çadır evler için keçe, keçe kilim yapımı gibi el
sanatlarını sürdürmektedirler (Halemba 2006: 523-530).
Koşagaç ve Ulagan rayonlarında 2004 yılı Aralık ayında Telengitlerin politik ve
kültürel haklarını korumak üzere “Telengit Halkının Gelişimi (Razvitiye telengitskogo 
naroda)” toplumsal organizasyonu kurulmuştur (Halemba 2006: 532).

1.1.3. Teleütler

Altayların güney kolunu oluşturan alt etnik gruplardan biri olan Teleütlerin kendi
adlandırmaları Teleñet, Teleñut, Payat veya Tadar’dır. Teleütler Kemerovo Bölgesinde
Büyük ve Küçük Baçat ırmakları boylarında Belovo, Guryevsk rayonlarında
Çeluhoyevo, Bekovo, Verhovskaya, Şanda, Çerta, Kamenka ve Ulus köylerinde,
küçük bir grup olarak da Novokuznetsk şehrinde, ayrıca Altay Bölgesi’nde (Kray)
Zarinsk ve Kışmanovsk rayonlarında Çumış nehri boylarında ve Altay
Cumhuriyeti’nde de Şebalin rayonunda Sema nehri boylarında yaşarlar. 1920-1930'lu
yıllarda Kemerovo Bölgesi'nden gelerek Şebalin rayonunda Ulus Çerga ve Verh
Baragaş köylerinde yaşayan Teleütler büyük ölçüde Ruslaşmış sayılmaktadır (Tadina
2008; Baskakov, Selyutina 2010: 90, 5. Dipnot; Funk 2006: 171). 20. yüzyıl başlarına
kadar Baçat, Tom, Altay ve Çumış olmak üzere beş etnografik gruba ayrılırlarken
bugüne kadar sadece Baçat grubu korunmuştur. Teleütler dilsel açıdan güney Altay
ağızlarından sayılsalar da antropolojik bakımdan kuzey Altaylarla ilişkilendirilmekte,
köken bakımından da kendilerini eski Tele soyuyla birleştirmektedirler. 17. yüzyılda
Rus belgelerinde “Ak Kalmıklar (Ru. belıye kalmıki)” olarak anılan ve Güney Sibirya’da
etkin rol oynayan gruplardan biri olan Teleütler 18. yüzyıl başlarında Moğollarla
birlikte Cungarya’ya sürülmüşlerdir. Teleütlerin bugünkü topraklarına parça parça
girmesi ise aşağı yukarı 150 yıl kadar sürmüştür (R.V. Sulyandziga, D. A. Kudryaşova,
P. V. Sulyandziga 2003: 72; Nasilov 2002: 177).
Bugün Belovsk rayonunda, Bekov köy meclisinde Teleütlerin ulusal yönetim
oluşumu vardır. Teleütlerin yaşadığı bölgede “Az Nüfuslu Yerli Halkların Sosyal ve
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 31

Ekonomik Gelişimi” programı uygulanmaktadır. 1997 yılında kabul edilmiş olan


Kemerovo Bölgesi Tüzüğü bu bölgedeki yerli halkların geleneksel kültürlerinin
canlandırılması, ana dillerinin korunması, kullanılması, özgürce öğrenilmesi gibi
maddeleri içermektedir. 1999 yılında kabul edilen “Kemerovo Bölgesi ‘Az Nüfuslu
Yerli Halkların Hukukî Statüsü’ Yasası”, “Geleneksel Olarak Doğadan Faydalanılacak
Topraklar Yasası”, 1991 yılında Kemerovo Bölgesi Yürütme Komisyonunun 274 sayılı
kararıyla “Teleüt Halkının Canlandırılması İçin Alınacak Öncelikli Tedbirler Kararı”
gibi yasa, tüzük ve kararlar Teleütlerin yaşantısı ile yakından ilgilidir (R.V.
Sulyandziga, D. A. Kudryaşova, P. V. Sulyandziga 2003: 73).
Teleütlerin temel geleneksel geçim kaynakları konar-göçer hayvancılık ve kısmen
tarım iken av, balıkçılık ve toplayıcılık yan geçim kaynakları olmuştur (R.V.
Sulyandziga, D. A. Kudryaşova, P. V. Sulyandziga 2003: 72). Ancak şehirleşme ve
sanayileşme Teleüt halk kültürünün ve dilinin gerilemesine yol açmıştır. Altay
Bölgesi’nde (Kray) Zıryansk şehrinin kuruluşu, Kemerovo Bölgesindeki sanayiin
gelişimi, Teleütlerin yaşadığı bölgelerin şehir sınırları içinde kalmasıyla büyük ölçüde
geleneksel uğraşları da yok olmuştur (Tıbıkova 1993: 21). Teleütler maden ocaklarında
ya da çeşitli sanayi dallarında çalışmakta, daha az bir bölümü tarım ve hayvancılıkla
uğraşmaktadır (R.V. Sulyandziga, D. A. Kudryaşova, P. V. Sulyandziga 2003: 72).
Teleütler Ortodoks Hristiyanlığın güçlü etkisi altında olmalarına rağmen,
özellikle geleneksel bayramlar, oyunlar, doğum, ölüm, evlenme gibi geçiş
törenlerindeki geleneksel uygulamalarda, sözlü kültür, geleneksel el sanatları,
geleneksel kıyafetlerin dikimi, işlenmesi gibi sanatlar, geleneksel inanç sistemine ait
kültler gibi geleneksel kültür miraslarını korumaya çalışmaktadırlar. Dil ve kültürü
canlandırma çalışmalarına “Tazıldar” Ulusal Kültür Merkezi’nin çalışmalarının katkısı
olmuştur. Teleüt geleneksel yaşantısının geliştirilmesi, ulusal kadroların
oluşturulmasının desteklenmesi, sosyal ve ekonomik gelişimin sağlanması gibi
çalışmalar yapan “Ene‐Bayat”  Birliği 1990 yılında kurulmuştur ve Teleütlerin kendi
yönetimleriyle ilgili tek organizasyondur. Ene‐Bayat’ın kurulmasının ardından
Teleütlerin yaşadığı köylerde kendi yönetim birimleri kurulmuştur (R.V. Sulyandziga,
D. A. Kudryaşova, P. V. Sulyandziga 2003: 73; Bat’yanova 2006: 232-233).

1.2. Kuzey Altaylar

1.2.1. Kumandılar

Kumandılar (Kubandı, Kuvandı, Kuvanta, Kuvandıg, Kuvandıh, Kuvandık, Öörö Kumandı, 
Tübere Kumandı, Tadar Kiji, Rus. Kumandintsı) Kuzey Altay Türk boylarından biridir.
İdarî bakımdan Altay topluluğuna bağlıdır (Urtegeşev 2010: 393; Satlayev 2002: 108).
Ünlü Sibirolog Selyutina’ya göre Kumandı etnonimi etnik grubun kendi adlandırması
32 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

olmayıp komşu boylar tarafından en ileri gelen soyun adından yola çıkarılarak bütün
boya verilmiş bir addır (Satlayev 2002: 108). Bugün Kumandılar yoğun olarak Altay
Kray’ının Solton ve Krasnogorsk rayonlarında (Krasnogorsk, Ujdep, Kıltaş, Nijnyaya
Neninka, Solton Şatobalovo, Kurlek köylerinde), Biysk şehrinde, Dağlık Altay
Cumhuriyeti’nde Turoçak rayonunun dağlık bölümünde (Turaçak ve Dmitrovka’da)
ve Kemerovo Bölgesi’nin Taştagol şehrinde ve Şeregeş kasabasında yaşamaktadırlar
(Urtegeşev 2010: 393).
Kumandıların geleneksel geçim kaynaklarını yaşadıkları bölgenin hayat
koşullarına uygun olarak avcılık ve toplayıcılık oluşturur. Önceleri grup hâlinde
avcılık yaygın iken bugün bireysel avcılık daha yaygındır. Kumandılar geleneksel
olarak tarımla ve arıcılıkla da uğraşmışlardır, ancak Rusların bölgeye gelişinden sonra
Rusların kullandığı tarım aletleri ile tarıma geçilmiştir. Kumandıların geleneksel uğraş
alanlarından biri de demirciliktir. Hatta XVII-XVIII. yüzyıllarda Kumandıların
Cungarlara vergilerini demirden ürettikleri eşyalarla ödedikleri bilinmektedir. Ancak
bugün bu sanat canlılığını yitirmiştir. Kumandıların bitki liflerinden tezgâhlarda
kumaş dokudukları da bilinmektedir (Nazarov 2006: 329-343). Ancak bu üretim alanı
da günümüzde yaşamamaktadır. Bugün ağaç işçiliği, ağaç ve kayın kabuğundan kap
kacak, kutu yapma yaşayan el sanatlarındandır (Funk, Nazarov, Dobjanskaya 2006:
373).
Kumandıların geleneksel yaşam tarzları ve kültürleri günümüze kadar yeterince
korunamamıştır. Kesintinin başlıca sebepleri arasında keskin nişancı olarak 2. Dünya
Savaşı’na giden pek çok Kumandı’nın geri dönememiş olması, 1960’lı yıllarda küçük
köylerin tasfiye edilerek Kumandıların farklı alt etnik grupların yaşadığı büyük
köylere yerleştirilmeleri ve geleneksel uğraşlarını bırakmak zorunda kalmaları olarak
görülmektedir. Yüksek oranda etnikler arası karışık evlilikler de geleneksel kültürün
ve dilin aktarılamamasındaki temel etkenlerden biridir. Krasnogorsk ve Solton
rayonlarında yaşayan Kumandılarda karışık evlilik oranı %70’tir. Bazı köylerde bu
oran daha da yükselmektedir. Ayrıca işsizlik oranı yüksektir. 1993 yılında “Az
Nüfuslu Halklar” listesine girmeleri de ekonomik ve kültürel açıdan bir kalkınma
sağlamamış ise de etnik bilincin yükselmesinde önemli bir katkısı olmuştur. 1990’lı
yılların ortalarında Krasnogorsk’ta kurulan “Çilgay” topluluğu, Solton rayonunda
Şatobal köyünde kurulan “Şatobal Kumandı Ulusal Köy Meclisi”, Barnaul’da
kurulmuş olan “Kardaş” adlı Kumandı organizasyonu Kumandıların geleneksel
kültürünün canlandırılması ve etnik bilincin oluşması için çalışmalar yapan kurumlar
arasında sayılabilir (Funk, Tomilev 2006: 374). 1992 yılından beri Biysk şehrinde
“Altay’ın Kumandı Halkını Canlandırma Derneği (Obşçestvo  vozrojdeniya 
kumandinskogo  naroda  Altaya)”, 1996 yılında ise bölgesel “Kumandı Halkını
Canlandırma Derneği (Assotsiatsiya vozrojdeniya kumandinskogo naroda)” gibi kurumlar
Kumandıların dilini ve kültürünü yayma çalışmalarını sürdürmektedir (Satlayev
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 33

2002: 111). Biysk şehrinde “İstok” adlı Altay bölgesel toplumsal Kumandı
organizasyonu da kurulmuştur. Bu organizasyon az nüfuslu halklarla ilgili haberlerin
yer aldığı “Altay-İstok” adlı bir bülten de yayımlamaktadır (Nazarov 2006b: 374).

1.2.2. Tubalar

Kendi adlandırmaları Tuba‐Kiji, Tuva‐Kiji, Tuma‐Kiji, Tubalar, D’iş‐Kiji, T’iş‐Kiji, Yış‐Kiji


olan Tubalar eski Rus literatüründe “Kara Tatarlar (Rus. çernevıye  tatarı)” olarak
adlandırılmışlardır (Makoşev 2002: 190). Özellikle son yıllara ait Rusya’da yapılan
çalışmalarda etnonim daha çok sonundaki çokluk ekiyle birlikte kalıplaşmış olarak
“Tubalar” biçiminde kullanılmaktadır. Rusya Federasyonu’nda Altay
Cumhuriyeti’nde, yoğun olarak Turaçak rayonunda Artıbaş, İogaç, Novotroitsk,
Tuloy, Tondoşka, Kebezeb, Ust’-Pıja, Biyka, Yaylyu, Çuyka, Turaçak köylerinde, Çoy
rayonundaki Paspaul, Salgandu, Karakokşa, Tunja, Krasnosel’skoye, Uskuç, Uymen
köylerinde, Mayma rayonunda da Karasuk köyünde yaşarlar (Ozonova, Tazranova,
Nikolina, Kokoşnikova 2003: 3; Funk 2006d: 491).
Özellikle 1960’lı yıllardaki yerleşim politikasının etkisiyle asimilasyon süreci
hızlanmış, çeşitli geleneksel uygulamalar, geleneksel giyim tarzı, geleneksel mutfağın
yok olması gibi kültürel kayıplar yaşanmıştır. Tubaların zamanla avcılık, toplayıcılık
gibi geleneksel üretim biçimlerini kaybetmiş olmalarında, orman endüstrisinin bu
bölgede kontrolsüz olarak gelişimi de başlıca etken olarak görülmektedir (Makoşev
2002: 191).

1.2.3. Çalkandular

Rusya Federasyonu’nda Altay Cumhuriyeti’nde başlıca Turaçak rayonunda Kurmaç-


Baygol, Suranaş, Biyka, Kebezen köylerinde ayrıca Gorno-Altaysk şehrinde, ayrıca
Altay Cumhuriyeti dışında Kemerovo Bölgesi’nde Taştagol rayonunda yaşarlar.
Kendi adlandırmaları Çalkandu, Şalkandu, Şalgannu,  Şalkan‐Kiji’dir. Çalkandu etnonimi
Çalkanduları oluşturan soylardan birinin adı iken sonradan bütün bir boyu kapsamak
üzere genelleştirilmiştir. Çalkandular için kullanılan başka bir adlandırma da Kuu‐
kiji’dir. Çalkanduların boylarında yaşadıkları nehrin Rusça adı olan Lebed “kuğu” ile
Rusların eskiden bu boyu adlandırmak için kullandıkları Lebedintsı etnonimi de Kuu‐
Kiji adından gelmektedir. Eski literatürde ve resmî belgelerde karşılaşılan bu
adlandırma (Funk 2006b: 463; Nasilov 2002b: 229) 2003 yılında Çalkandular üzerine
yapılan alan araştırmasında tespit edilememiştir (Ozonova, Tazranova, Nikolina,
Kokoşnikova 2003: 3). Çalkandulardan 1625 yılına ait ilk Rus belgelerinde “Şelkanı”
biçiminde bahsedilmiştir. Radloff da Çalkanduların Çalgan ve Yakşı olmak üzere iki
soydan oluştuğunu belirtmiştir (Radloff 1994: 201). Çalgandu  ~Şalkanığ ve Yakşılık 
~Şağşılığ  ayrımına daha sonraki çalışmalarda da değinilmiş, her bir soyun kendi
34 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

içinden evliliklerin yasak olduğuna dikkat çekmişlerdir (Nasilov 2002b: 230; Funk
2006c: 466-467).
Çalkanduların geleneksel temel geçim kaynakları avcılık ve tarımdır. Balıkçılık,
toplayıcılık, hayvancılık ile bölgeye Rusların gelişinden sonra gelişen arıcılık ve bahçe
tarımı ise diğer geçim kaynaklarını oluşturur. Bugün ise geleneksel geçim
kaynaklarından çok büyükbaş hayvancılık ve bahçe tarımı yapılmaktadır (Bel’gibayev
2006: 472, 477).

2. Etno-Demografik Durum

1989 yılı verilerine göre Dağlık Altay’ın nüfusu 191.649 kişidir. Bütün SSCB’de
Altayların nüfusu 70.777 kişi olarak belirtilmiştir (Vsesoyuznaya perepis’ naseleniya 1989 
g.  Çislennost’  naseleniya  SSSR,  RSFSR  i  yeyo  territorial’nıh  yedinits  po  polu
http://demoscope.ru/weekly/ssp/rus89_reg1.php). Bu dönemde Dağlık Altay Özerk
Bölgesi’ndeki Altayların nüfusu yaklaşık 59.100 kişi iken Rusların nüfusu 115.200 kişi,
Kazakları nüfusu 10.600 kişi, Ukrainler 1.700 kişi, Almanlar 830 kişidir. Dağlık Altay
Bölgesi’nde pek çok bölgede Ruslar %60 ile %90 arasında değişen oranlarda
çoğunluğu oluşturuyorlardı. Altaylar bu dönemde ancak Ust’-Kan (%64), Onguday
(%71) ve Ulagan rayonunda (%70) çoğunluğu oluşturmuşlardır. Koş-Agaç rayonunda
ise %54’lük nüfus oranıyla Kazaklar çoğunluktaydılar (Oktyabr’skaya 1997: 50).
Kuzey bölgesinde yer almamalarına rağmen 1993 yılından itibaren Şorlar,
Teleütler ve Kumandılar “Küçük Kuzey Halkları” içinde sayılmışlardır (Postanovleniye 
Soveta Natsional’nostey Verhovnogo Soveta RF ot 24 fevralya 1993 g. N 4538‐I “Ob otnosenii 
şortsev,  teleutov,  kumandintsev  k  maloçislennım  narodam  Severa”. Ruspravo.org:
http://ruspravo.org/list/12051/1.html). 24 Mart 2000 tarihinde kabul edilmiş olan
“Rusya Federasyonu’nun Az Nüfuslu Yerli Halkları” listesinde Atay-Kijiler dışında1
bütün Altay grupları (Teleütler, Telengitler, Kumandılar, Çalkandular, Tubalar)
sayılmıştır (Killi Yılmaz 2010: 78; Postanavleniye  Pravitel’stva  Rossiyskoy  Federatsii:  24 
marta 2000 goda No: 255 “O yedinom pereçne korennıh maloçislennıh  narodov  Rossiyskoy 
Federatsii” http://www.demoscope.ru/weekly/ knigi/zakon/zakon047.html). Böylece
2002 nüfus sayımında da Altayları oluşturan bütün etnik grupların adları ayrı ayrı
etnik adların sıralandığı listede yerini almıştır.
2002 sayımlarına göre toplam 202.947 kişi olan Altay Cumhuriyeti nüfusunun
62.192 kişilik bölümünü Altaylar oluşturur. Bütün Rusya Federasyonu’nda 67. 239 kişi
olarak sayılmışlardır. Bugün Teleüt, Telengit, Kumandı, Çalkandu ve Tubalar ayrı
etnik unsurlar olarak sayıldığından bu rakam büyük ölçüde Altay-Kiji ve kısmen

1 “Az nüfuslu halk” sayılmak için nüfusun 50.000’in altında olması gerekmektedir. Altay-

Kijilerin nüfusu bu rakamın üzerin olduğundan bu listede yer almamışlardır.


Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 35

Telengitleri yansıtmaktadır. Buna göre Altay Cumhuriyeti’nde etnik dağılım şöyledir


(Bkz. http://www.perepis2002.ru):
Etnos Nüfus %
Ruslar 116.510 57,41
Altaylar 62.192 30,64
Kazaklar 12.108 5,97
Telengitler 2.368 1,17
Tubalar 1.533 0,76
Ukrainler 1.437 0,71
Kumandılar 931 0,46
Almanlar 903 0,44
Çalkandular 830 0,41
Diğer 4.135 2,03
Tablo 1: Altay Cumhuriyeti’nde yaşayan etnik unsurların genel nüfus içindeki oranları

Şekil 1: Altay Cumhuriyetinde yaşayan etnik unsurların genel nüfus içindeki oranları

2002 sayımlarına göre Rusya Federasyonu genelinde 2.399 kişi olan Telengitlerin
kendi yaşadıkları bölgede nüfusları 2.368’dir. Telengitlerin Altay Cumhuriyeti’nin
genel nüfusu içindeki oranları %1,17’dir (2368 kişi). Bu oranlarıyla Altaylardan sonra
ikinci büyük Altay grubunu oluştururlar (Vsemirnaya  geografiya:  Respublika  Altay
http://worldgeo.ru/russia/reg04). 2002 nüfus sayımları öncesindeki resmî olmayan
bazı tahminlere göre Telengitlerin nüfusu 8.000-18.000 arasında olmalı idi. Sayım
sonuçlarının tahminlerin çok altında olmasının Telengitlerin kendilerini hem Altay
hem de Telengit olarak algılamasının yanı sıra nüfus sayımının öncesindeki bazı
propaganda çalışmaları olduğu düşünülmektedir. Bazı grupların Altay
36 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

Cumhuriyeti’nde Altayların nüfusunun 50.000’den az olması durumunda Altay


Cumhuriyeti’nin cumhuriyet konumunun korunamayacağı endişesi ile çeşitli Altay
gruplarının kendini Altay olarak kaydettirilimesinin bir tür vatanseverlik meselesi
olarak algılanması da Telengitlerin nüfusunun daha az görünmesinin sebeplerinden
biri olarak düşünülmektedir (Halemba 2006: 531).

Şekil 2: Altay Cumhuriyeti’nde yaşayan Altay gruplarının birbirlerine göre nüfus oranları

Teleütler, daha önceki dönemlerde Altay olarak sayıldıkları için eski nüfus sayım
sonuçlarında tam nüfuslarını tespit etmek güçtür. R.V. Sulyandziga, D. A.
Kudryaşova, P. V. Sulyandziga 1989 yılı sayımlarında nüfuslarının yaklaşık 3.000 kişi
olduğunu, bunlardan 2.594’ünün Kemerovo Bölgesi’nde kaydedildiğini belirterek bu
dönemde Teleütlerin yaşadıkları yerleşim birimlerine göre nüfuslarını şu şekilde
vermişlerdir (R.V. Sulyandziga, D.A. Kudryaşova, P.V. Sulyandziga 2003: 72):
Rayon Köy Meclisi Köy/Kasaba Nüfus Yerli Nüfus
Belovsk Bekovsk Bekovo 565 182
Verhovsk 205 187
Oktyabrskiy 69 69
Çeluhoyevo 862 605
Novobaçatsk Novobaçatı 1460 173
Guryevsk Razdol’sk Şanda 310 273
Tablo 2: Teleütlerin yoğun olarak yaşadığı yerleşim birimleri (R.V. Sulyandziga, D. A.
Kudryaşova, P. V. Sulyandziga 2003: 72).

2002 nüfus sayımına göre ise Teleütler 2.650 kişidir. Bunun 2.534’ü Kemerovo
Bölgesi’nde, 32’si Altay Cumhuriyeti’nde, 15’i Altay Kray’ında, 14’ü Novosibirsk
Bölgesi’nde kaydedilmiştir (www.perepis2002.ru).
Kumandıların 2002 verilerine göre nüfusları bütün Rusya Federasyonu’nda 3.114
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 37

kişidir. Bunun 1.663’ü Altay Kray’ında, 931’i Altay Cumhuriyeti’nde, 294’ü ise
Kemerovo Bölgesi’nde kaydedilmiştir (Bkz. http://www.perepis2002.ru). Yaşadıkları
bölgelere göre farklı dilsel ve etnik ilişkiler içindedirler.
Tubalar ve Çalkandular 1926’dan itibaren Altaylarla birlikte kaydedildikleri için
sayıları tam olarak bilinememektedir. 1 Ocak 1997 yılı tarım ve hayvancılık ile ilgili
kayıtlara göre 2.749 Tuba yaşamaktaydı (Sarbaşeva 2000: 157). Bununla birlikte 2002
nüfus sayımı sonuçlarında bütün Rusya Federasyonu’nda Tubalar 1.565 kişi olarak
belirlenmiştir. Bunlardan 1.533’ü Altay Cumhuriyeti’ndedir (http://www.perepis
2002.ru/index.html?id=12). Bazı kaynaklara göre Tubaların sayısı 7.000 kişiye kadar
çıkmaktadır. Az nüfuslu halklar arasında sayılan Tubaların nüfuslarının azalma
sebepleri arasında 1960’lı yıllardaki yerleşim politikası sayılmaktadır. Örneğin bu
dönemde bu bölgedeki 89 köyden 60’ı yok olmuştur(Makoşev 2002: 190).
Sovyetler Birliği boyunca Altay Cumhuriyeti’nde yaşayan Çalkandular nüfus
sayımlarında “Altay”, Kemerovo Bölgesi’nde yaşayanlar ise “Şor” olarak
kaydedilmişlerdir (Funk 2006: 463). Çalkanduların nüfusu 24 Mart 2000 yılında kabul
edilen Rusya Federasyonu Az Nüfuslu Halkları listesinde 1999 yılına göre sayıları
1.689 kişi olarak verilmektedir. Bir yandan diğer Altay gruplarının diğer yandan Rus
dilli nüfusun etkisi altında bulunan Çalkanduların 2002 nüfus sayımı verilerine göre
nüfusları çok daha azdır: 855 kişi. Bunların da 720’si köylerde, 135’i şehirde
yaşamaktadır (Funk 2006b: 463; www.perepis2002.ru).

3. Ağız Sistemi

Altay ağızları güney ve kuzey olmak üzere iki gruba ayrılır. Yazı diline temel olan
Altay-Kijilerin ağzı Teleüt ve Telengit ağızları ile birlikte güney Altay ağızlarını
oluşturur. Altay ağzını kendini Altay-Kiji ya da Altaylar (Rus. Altaytsı) diye
adlandıran nüfus konuşur. Altay ağzı içinde yer alan Mayma-Kiji ya da Maymalar da
kendi aralarında bir alt ağız teşkil eder. Ulagan ve Koşagaç rayonlarında, Çulışman,
Başkaus ve Teletsk gölünün güney kıyısında ve de Çuy ırmağı boyunda konuşulan
Teleüt ağzı ile bugün temel olarak Kemerovo Bölgesinde iki rayonda konuşulan
Teleüt ağzı da Güney Altay ağızlarının diğer üyelerini oluşturur.
Tuba, Kumandı ve Çalkandu ağızları ise kuzey ağızlarıdır. Bunlardan Kumandı
ağzı Turaçak, Solton ve Starobardin alt ağızlarına ayrılırken Çalkandu ağzı Şalkanıg
ve Şagşılık olmak üzere iki alt ağza ayrılmaktadır (Baskakov 1958: 67). Bugün özellikle
Çalkandu ağzı standart dil ve komşu ağızların etkisiyle yavaş yavaş kendi özelliklerini
kaybetmektedir (Nasilov 2002b: 231).
38 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

4. Yazı ve Yazı Dili Geleneği

Altayların Batı Moğollarının (Oyratlar~Cungarlar) hâkimiyeti altında bulundukları 17.


yüzyıl başlarından XX. yüzyıl ortalarına kadar bilim adamı ve eğitimci Zaya-Pandita
Ogtorgiun Dalay tarafından oluşturulduğu kabul edilen Moğol alfabesi esasındaki
todo‐biçik,  todo  üzük,  todrha  üzük ve üzük  biçik gibi değişik adlarla anılan bir alfabeyi
kullandıkları ve 18. yüzyılda Cungar Hanlığı dağılana kadar olan süreçte bu alfabenin
güney Altay grupları arasında geniş ölçüde kullanıldığı, hatta bu alfabenin 1940’lı
yıllara kadar bilindiği çeşitli çalışmalarda dile getirilmiştir (Tıbıkova 1993: 14; Samayev
1993: 94-99; Dırenkova 1940 11, ayrıca Bkz. Killi 1999, Güner Dilek 2004). XVIII.
yüzyıla ait adı geçen alfabe ile yazılmış olan resmî evrakı inceleyen Samayev bu
evrakın o zamanın resmî yazışma dili “Oyratça” ile yazıldığını belirtmektedir.
Samayev’e göre bu dönemde Altaylar arasında birkaç dil ve yazı sistemini bilen kişiler
vardı. 1860-1861 yılları arasında Dağlık Altay bölgesinde bulunan W. Radloff da üzük 
biçik’i kullanabilen kişilere rastladığını belirtmiştir. 1865 yılında St. Petersburg’da
yayımlanan Altayskaya tserkovnaya missiya adlı kitapta da Altayların elinde Altın‐Kerel
adlı bir kitabın bulunduğundan bahsedilmektedir. Samayev’e göre Sanskritçe adı
Suvarnaprabhāsa olan ve X. yüzyılda Eski Uygurcaya Altun Yaruk adıyla çevrilmiş olan
Budizm ile ilgili dinî eserin Oyratçaya tercümesidir. (Samayev 1993: 96). XX. yüzyıl
ortalarına kadar da bu alfabeyi kullanabilenler olduğu tespit edilmiştir. Örneğin I.
Dünya Savaşında Ursulu civarında yaşayan ve cephe çalışmalarına katılanların
evlerine bu harfleri kullanarak mektup yazdıkları bilinmektedir. Bu tür son döneme
ait üzük biçik ile yazılmış mektup ve notların dili ise Altaycadır (Samayev 1993: 98).
1830'da Altaylarda çalışmalarına başlayan Ruhani Misyoner Heyeti, Altay
Türkçesini Teleüt ağzına dayalı olarak ve Kiril alfabesi esasındaki Misyoner Alfabesi
ile Altay Türkçesi ve edebiyatı üzerine yayınlar hazırlamışlardır. V.M. Verbitskiy, S.
Landışev ve M. Gluharev-Nevskiy gibi din adamlarının çalışmalarıyla Kiril
temelindeki ilk alfabe ve yazı dilini oluşturma çalışmalarının başladığı söylenebilir.
Altayca alfabe kitabı “Altay kijiler baldarın biçikke ügreder azbuka” (Kazan, 1882), Altay
Türkçesi grameri “Grammatika  altayskogo  yazıka” (Kazan, 1869), V.M. Verbitski
tarafından hazırlanan Türk Dilinin Altay ve Aladag Lehçeleri Sözlüğü  “Slovar’ 
Altayskogo  i  aladagskogo  nareçiy  tyurkskogo  yazıka” (Kazan, 1884), Evangeliya (Tomsk,
1910) bu dönemde Teleüt ağzına dayalı olarak yapılmış çalışmalardır. Misyonerlerin
temel ağız olarak Teleütçeyi seçmelerinin sebebi ilk Hristiyanlığı kabul eden grubun
Teleütler olmasıdır. Ancak bu dönemde de azınlığı oluşturan Teleütlerin ağzına
dayalı yazı sistemi Altay ulusunun tamamında kabul görmemiş, yayılma imkânı
bulamamıştır. Bu yüzden 1922 yılında sosyal ve ekonomik olarak daha gelişmiş olan
merkez bölgesinde yaşayan ve nüfus olarak çoğunluğu oluşturan grup olan Altay-
Kijilerin ağzı Altay yazı diline temel olarak seçilmiştir (Baskakov 1958: 49-51).
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 39

Altay dilbilimci A.T. Tıbıkova’ya göre Altay Türkçesinin standartlaştırılması


çalışmalarının temelini atan “Grammatika altayskogo yazıka” (1869), sadece Teleüt ağzına
dayanmamaktadır. Diğer ağızlardan da önemli bir malzeme içeren bu eserin genel
olarak güney Altay ağızlarını yansıttığını söylemek mümkündür. Kaldı ki bu
dönemde bile Teleüt ve Altay-Kiji ağzıları arasındaki ağız farkı önemsenmeyecek
kadar küçüktü (Tıbıkova 1993: 18; Dırenkova 1940: 11).
Özellikle 1922'de Oyrot Özerk Bölgesi kurulduktan sonra Altay yazı dilinin
oluşması çalışmalarına ağırlık verilmiş, Altay ya da Oyrot yazı dili Altay-Kiji ağzı ve
kısmen Onguday ve Ust’- Kan aymaklarında konuşulan alt ağızlar üzerine
kurulmuştur (Baskakov 1958: 5). Öncelikle Kiril temelinde daha önce kurulmuş olan
Misyoner Alfabesi gözden geçirilerek kullanılmış, 1928 yılında Latin alfabesi
temelindeki alfabeye geçilmiş bu alfabe 1938 yılına kadar kullanılmıştır. Daha sonra
gelişen tarihsel ve politik süreçlerin etkisiyle 1938’de bugün de kullanılan Kiril
temelindeki alfabeye geçilmiş, zaman içinde Altay Türkçesinin kendine özgü
seslerinin yazımı için gerekli görülen çeşitli işaretlerin eklenmesiyle geliştirilmeye
çalışılmıştır. Oyrot Özerk Bölgesi’nin kurulmasını izleyen süreçte Altay Türkçesinin
standartlaştırılmasının sağlanması için dilin söz varlığının ve gramer kurallarının
sabitlendiği sözlük, alfabe kitabı, gramer kitabı gibi eserlerin hazırlanıp yayımlanması
sürecine geçilmiştir. A.S. Kumandin’in hazırladığı Slovarʹ  altaysko‐russkogo  yazıka
(Ulala 1923) ve P.P.Tıdıkov tarafından hazırlanan Altaysko‐russkiy slovarʹ (Ulala 1926),
Russko‐altayskiy slovarʹ (Moskva 1926) çağdaş Altay-Türk yazı dilinin ilk sözlükleridir.
Bundan sonra N.A.Baskakov ve T.M. Toşçakova'nın birlikte hazırladıkları Oyrotsko‐
russkiy slovarʹ (Moskva 1947) daha geniş dil malzemesini içermektedir. 1926’de ders
kitabı olarak M.S. Kanayev’in (Toşçakov) Grammatika  altayskogo  yazıka  tyurkskih 
plemyon Oyrotskoy avtınımnoy oblasti (Ulala, 1926), SSCB Bilimler Akademisi üyesi V.
A. Bogoroditskiy'in Altay Türkçesini diğer Türk lehçeleri ile karşılaştırarak incelediği
çalışmaları ile Altay ağızlarını tasnif ettiği Vvedenie  v  tatarskoe  yazıkoznanie  v  svyazi  s 
drugimi tyurkskimi yazıkami (Kazan, 1934), ünlü gramerci N.P. Dırenkova’nın “Oyrot
Dili Grameri (Grammatika  oyrotskogo  yazıka)” (Moskva, 1940) gibi çalışmalar Altay
standart yazı dilinin oluşmasında büyük önemi olan temel çalışmalardır. Bu dönemde
Altay masalları, Rus edebiyatından çeviriler vb. edebî yayınlar da yapılmış, on kadar
Rusça-Oyrotça gazete çıkarılmıştır. Merkez olan Oyrot-Tura'da çıkan Kızıl Oyrot
gazetesi ise sadece Oyrot yazı dilinde çıkmıştır. 1952 yılında Bilimsel Araştırma
Enstitüsü’nün kurulmasıyla Altay Türkçesi ve ağızları üzerine çalışmalar çok daha
sistemli olarak yürütülmeye başlanmıştır. “Rusça-Altayca Sözlük (Russko‐altayskiy 
slovar’) (Moskva, 1963) , V.A. Tadıkin’in yayımladığı “Altay Dilinin Orfografik
Sözlüğü (Altay  tildin  orfografiçeskiy  sözligi)" (Gorno-Altaysk 1960) Altay Türkçesinin
standartlaş bir dil olrak toplumda yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalardır
(Dırenkova 1940: 11-12; Baskakov 1958: 17-18; Kuçigaşeva, Çunjekova 1965: 75-77- ).
40 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

Son yıllarda Altay alt etnik gruplarının ayrı etnik gruplar olarak tanınmasının
ardından dillerinin de ayrı birer yazı dili olarak geliştirilmesine yönelik çalışmalar
dikkati çekmektedir. Teleüt ağzının söz varlığının kodlandığı 1995 yılında yayımlanan
Teleut‐orus sözlik/Teleutsko‐russkiy slovarʹ (Teleütçe-Rusça Sözlük); Teleütçe alfabe kitabı
Teleut  til  curuktarda  2004, Teleutskiy  yazık  v  kartinkah (Resimlerle Teleüt Dili) 2005
yılında basılmış, 2008 yılında ise ders kitabı Tuugan sös “ana söz” Teleüt Türkçesinin
standartlaştırılmasına ve standart türünün yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalardır
(Rossiyskiy  Komitet  programı  YUNESKO  “İnformatsiya  dlya  vseh” 
http://www.ifapcom.ru/ ru/news/452 (04.01.2010).
1930’lu yılların başında Kumandı ağzının eğitim-öğretim programlarına
sokulması denemesi ve bu çerçevede 1933 yılında N.A. Kalanakov ve K.İ. Filatov’un
redaktörlüğünde "Kumandı alfabe kitabı (Kumandı  Bukvar’)”ın yayımlanması
Kumandı ağzının ayrı bir yazı dili olarak geliştirilmesi girişimi olarak görülebilir
(Satlayev 2002: 111). Bu yöndeki çalışmalar 1990’lı yılların başından itibaren tekrar
hayat bulmuştur. Rusça-Kumandıca Konuşma Kılavuzu (Uçites’  govorit’  po‐
kumandinski: Russko‐Kumandinskiy razgovornik, Gorno-Altaysk, 1990) ve Kumandıca-
Rusça Sözlük’ün (L.M. Tukmaçev(Otv.Red..), Kumandinsko‐russkiy  slovar’, Biysk:
İzdatel’stvo biyskiy kotelşçik, 1995), yine 2006 yılında okullarda ücretsiz dağıtılmak
üzere yaymlanmış olan ilkokul 1. sınıf öğrencileri için ders kitabı niteliğindeki
Kumandı alfabe kitabının (L. M. Tukmaçev, Azbuka kumandan Barnaul: Azbuka, 2005)
(http://www.indigenous.ru/modules.php?name=News&file=print&sid=215; Kumandintsı  na 
Altaye:  uroki  yazıka: http://www.bigpi.biysk.ru/altay/ viewpage.php? page_id=29),
yayını son dönemlerde Kumandıcanın ayrı bir yazı dili olarak geliştirilmesine yönelik
girişimler gibi görünmektedir (Nazarov 2001: 41-42).

4. Hukukî Konum
Altay Cumhuriyeti’nde 3 Mart 1993’de kabul edilen “Diller Hakkında Yasa”da (3
Mart 1993, N 9-6, 24.06.1993 ve 24 Eylül 2002 N 6-31) Altayca Rusça ile birlikte Altay
Cumhuriyetinin devlet dili olarak tanınmıştır. Rusça ise aynı zamanda “uluslar arası
temel ilişki aracı”dır (Zakon  respubliki  Altay  “O  yazıkah”.  http://www.kultura-
portal.ru/tree_new/laws/final.jsp?pub_id=11433&rubric_id=1002). 7 Temmuz
1997’de kabul edilen 02.06.1999, 14.02.2001 ve 29.05.2001 tarihlerinde değişiklik ve
düzenlemeler yapılan Altay Cumhuriyeti Anayasası'nda da (13. Madde) Altay
Cumhuriyeti’nin devlet dillerinin Altayca ve Rus dilleri olduğu belirtilmiştir.
Ayrıca Altay Cumhuriyeti cumhuriyette yaşayan bütün halkların da ana dilini
korunması, öğrenilmesi ve geliştirilmesi için gerekli koşulları oluşturma garantisini de
vermektedir. "Altay dili" Altay halkının millî bilincinin temeli kabul edilmiş, "hükümet
organları Altay dilinin canlandırılması, korunması ve kullanım alanlarının
genişlemesini sağlar" denilmiştir (Konstitutsiya  Respubliki  Altay  Osnovnoy  Zakon. 
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 41

Prinyata  7  iyunya  1997  goda.  http:// www.altai-republic.com/const.html) (Dil


yasaları ile ilgili ayrıntı için bkz. Killi Yılmaz 2010b). Dolayısıyla Altay
Cumhuriyeti’nde “Altay Türkçesi ve Rusça açısından bakıldığında dillerin
eşit hukukî konuma sahip olduğu görülür. Altay Türkçesinin ağızları ise
"Rusya Federasyonu'nun az nüfuslu yerli halklarının dilleri" konumu ile
korunma garantisi altına alınmıştır (Federalʹnıy  zakon  ot  30.04.00  N82‐F3  ʺO 
garantiyah  prav  korennıh  maloçislennıh  narodov  Rossiyskoy  Federatsii 
http://www.zakonprost.ru/zakony/82-fz-ot-1999-04-30-o-garantijah-prav).

5. Konuşur Sayısı
Altay Cumhuriyeti’nde Altayca bilenlerin sayısı 62.635 kişidir. Bunun 55.473’ünü
(Altayların %89,19’u) Altaylar oluşturmaktadır. Altaycayı bilen diğer uluslardan ise
1223’ü Rus, 2.765’i Kazak, 2.314’ü Telengit, 270’i Tuba, 107’si Kumandı, 148’i
Çalkandu, 7’si Şor, 322’si diğer uluslardan, 6’sı ise ulusunu belirtmeyenlerdendir
(http://www.perepis2002.ru). Altay Türkçesini bilmeyenler ya da az bilenlerin
genellikle Rus dilinin yaygın olarak kullanıldığı köylerde yaşayanlar, şehirlerde
yaşayanlar ve yatılı okullarda yetişenlerdir (Güner Dilek 2006: 150).
2002 yılı nüfus sayımı verilerine göre Rusya Federasyonu’nda yaşayan 67.239
Altay Türkünden 62494’ü (%92,94). Rusça bilmektedir. Şehirde yaşayan 13.897
Altaydan 13764’ü (%99,04) köyde ise 53.342 kişiden 48.730’u (% 91,35) Rusçaya
vâkıftır. Altay Cumhuriyeti içinde de oranlar yakındır. 62.192 kişi olan Altay nüfusun
57.466’sı (%92,40) Rusçaya vâkıftır. Bu durumun etnik sınırlar içinde ve daha çok
kırsal kesimde yaşayan Altaylar arasında Rusça bilmeyenlere rastlanılırken, eğitim,
çalışma vb. gibi sebeplerle etnik sınırlar dışına çıkanlarda Rusça bilirlik oranının doğal
olarak daha yüksek olduğundan Rusya Federasyonu çapında Rusça bilirlik oranının
yüksek olması doğal görünmektedir.
Altayların genel Rusça bilenler Şehirde Rusça Köyde Rusça
nüfusu (Rusya yaşayanlar bilenler yaşayanlar bilenler
Federasyonu
genelinde)
67239 62.494 13.897 13.764 53.342 48.730
%92,94 %99,04 %91,35
Tablo 3: Şehirde ve köyde yaşayan Altaylarda Rusça bilenlerin oranı.
42 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

Şekil 3: Altaylarda Altayca ve Rusça bilenlerin genel nüfusa göre oranı.

Telengitler ayrı bir etnik grup sayılmasına rağmen dilleri ayrı bir dil
sayılmadığından 2002 yılı nüfus sayımı sonuçlarında ortaya çıkan diller listesinde
“Telengitçe” yoktur. Telengitlerin konuştuğu dil türü Altaycanın bir ağzı olarak
sayılmaktadır. Dolayısıyla 2002 nüfus sayımı verilerinde Telengitler “kendi dili”
olarak Altaycayı belirtmişlerdir. 2002 verilerine göre bütün Rusya Federasyonunda
2.399 kişi olan Telengitlerin 2.030’u Rusça bilmektedir. Telengit nüfusun 115’i
şehirlerde, 2284’ü kırsal kesimde yaşamaktadır. Şehirlilerden 114’ü, köylülerden ise
1916’sı Rusça bildiğini ifade etmiştir. Kendi yaşadıkları bölgede 2.368 kişi olan
Telengitlerin 1999’u Rusça bilmektedir. Altay Cumhurieyti’nde yaşayan Telengitlerin
2.314’ü kendi dilini bildiğini (Altayca), 106’sı Kazakça bildiğini ifade etmiştir.
Altay Cumhuriyeti'nde Kazakların (toplam nüfus 12.108 kişi) 2.765’i Altayca ,
11.421’i Kazakça bilmektedir. Rusça bilen Kazakların sayısı 10.586’dır. Kazakça bilen
Altayların sayısı 1.878’dir (http://www.perepis2002.ru/index. html?id=17).
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 43

Şekil 4: Telengitlerde Rusça, Kazakça ve Altayca bilenlerin genel Telengit nüfusuna oranı.

Telengitlerin genel olarak Altayca-Rusça ikidilli, kısmen de Altayca-Kazakça-


Rusça üç dilli olduklarını söylemek mümkündür. Kırsal kesimde yaşayan
Telengitlerin arasında Rusçayı bilme oranının diğer az nüfuslu halklara göre oldukça
düşük olduğu göz önünde tutulduğunda (bu yönde kaynaklarda bir veri olmamakla
birlikte) yaşlı kesim arasında Altayca-Kazakça ikidillilerin var olduğu da tahmin
edilebilir.
Bugün toplumsal sebeplere dayalı olarak ayrı bir dil olarak ele alınan Teleütçenin
özellikleri yazı dilinin etkisi ile kaybolma eğilimi göstermektedir (Nasilov 2002: 179).
Diğer taraftan Rusçanın da baskısı altında işlev alanlarının iyice daralmış olması, genel
olarak genel nüfus içinde varlık gösterecek nüfus yoğunluğuna sahip olmamaları
sebebiyle Teleüt ağzının işlevlerinin gelişmesi ve genç kuşaklara aktarılması için
uygun koşullar bulunamamaktadır. 2002 Nüfus sayımına göre 2.650 kişi olan
Teleütlerin 2.646’sı Rusça bilirken 1.892’si kendi dilini bildiklerini ifade etmişlerdir.
Buna göre ana dilini bilmeyenlerin sayısı 738’dir. Rusça bilmeyen Teleütlerin sayısı ise
sadece 4’tür (Bkz. http://www.perepis2002.ru).
Kuzey Altayları oluşturan gruplar hem nüfus hem de konuşur sayısı bakımından
ciddi tehlike altında bulunmaktadır
Altay Cumhuriyeti’nin Turoçak rayonunda ve kısmen Altay Krayı’nın
Krasnogorsk rayonunda yaşayan Kumandılar daha çok Altayların (Altay-Kiji) etkisi
altındayken Solton ve Taştagol’da yaşayanlar güçlü Şor etkisi altındadır.
Kumandıların en yoğun yaşadığı Altay Krayı’nda bulunan Solton rayonunda 2003
Haziran’ında gerçekleştirilen toplumdilbilim araştırması Kumandıların dil durumunu
ortaya koymaktadır. Bu çalışmada Kumandı dil topluluğunda Kumandı, Şor, Altay
ve Rus dillerinin rolleri ve ilişkileri belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmanın
44 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

sonuçlarına göre ankete katılanların %30,3’ü Kumandıcayı rahatça konuştuklarını,


%12,7’si Kumandıcayı hatalı da olsa konuşabileceklerini, %13,5’u Kumandıcayı
anladıklarını ancak konuşamadıklarını, %6,8’i genel olarak söylenenlerin içeriğini
anladıklarını, %16,5’i bazı sözcük ve günlük cümleleri anladıklarını, %20,2’si ise
Kumandıcayı bilmediklerini belirtmişlerdir. Böylece ankete katılanların Kumandıların
%79,8’i çeşitli seviyelerde Kumandıcayı bilmektedir (Urtegeşev 2010: 395-397).
Tubaların dili bugün kuzey Altay ağızları içinde sayılmaktadır. Ancak Tuba
ağzının Kuzey ve güney ağızları arasında bir tür geçiş ağzı ya da köprü durumunda
olması sebebiyle Tubalar hem kuzey hem de güney Altay ağızlarını anlamakta güçlük
çekmezler (Makoşev 2002: 191). Tubalarda ana dilini bilenlerin oranı yaklaşık olarak
topluluğun 3/1’inden az iken neredeyse tamamına yakını Rusçaya vâkıftır. 2002
nüfus sayımı verilerine göre 1533 Tuba-Kiji’den 408’i ana dilini bildiğini ifade etmiştir.
Rusça bilen kişi sayısı 1530’dur. Bunların dışında bir dili bildiğini belirtenlerin sayısı
289 kişidir (http://www.perepis2002.ru/index.html?id =44).
Daha önce 1967-1970 yılları arasında Tubalar üzerinde toplumdilbilimsel
araştırmalarda bulunmak üzere SSCB Bilimler Akademisi Sibirya Şubesi Tarih, Filoloji
ve Felsefe Enstitüsü tarafından bu bölgeye bir araştırma gezisi düzenlenmiş, bunu
Dağlık Altay Devlet Üniversitesi’nin Kuzey Altayların dil durumlarının belirlenmesi
için 1999 yılında Turaçak rayonuna düzenlediği araştırma gezisi izlemiştir. 2000-2001
yılları arasında ise Rusya Bilimler Akademisi Sibirya Şubesi Filoloji Enstitüsü
çalışanları tarafından Turaçak, Çuy ve Mayma bölgelerine bu bölgelerdeki ağızların
gerçek konuşur sayısını, yaş gruplarına göre dili bilirlik düzeyini, bu ağızların
konuşurlarının ana dillerine standart Altaycaya ve Rusçaya karşı tutumlarını
belirlemek amacıyla araştırma gezileri yapılmıştır. Bu araştırma gezilerinin
yayımlanmış sonuçlarına göre 2000 yılında araştırmaya katılan 30-40 yaş arasındaki
kişilerin %62’si ana dilini “Tubaca” olarak belirtmiştir. %3,9’u ana dilini Rusça ve
Tubaca, Altayca olarak belirtenlerin oranı %4, Rusça diyenlerin oranı ise %24’tür. 10-
19 yaş aralığındakiler arasında ana dilini Tubaca olarak belirtenlerin oranı %40 iken
1999 yılında yapılan araştırmada 7-18 yaş aralığında bu oran %7’dir. 20-29 yaş
aralığındakilerin arasında Tubacayı ana dili olarak belirtenlerin oranı %34’tür. Ancak
1999 yılındaki anket çalışmasını gerçekleştiren bilim adamlarının da dikkat çektiği
üzere ana dilini herhangi bir dil olarak belirtmek bu dili aktif ya da pasif olarak
herhangi bir biçimde iletişimde kullanabildiği anlamına gelmez. 1999 yılında yapılan
araştırmaya göre 10-19 yaş aralığında ana dilini “Tubaca” olarak belirtenlerin %50’si
ne aktif ne de pasif dil bilgisine sahiptir, ancak %6,7’si dili rahatça kullanabilecek
durumdadır. 10-29 yaş aralığındakiler daha çok pasif olarak dillerini bilmektedir.
%20’si anlamakta ancak konuşamamaktadır. %29,7’si ise ancak bazı sözcükleri ve
günlük cümleleri bilmektedir. 30-49 yaş aralığındakiler dili aktif biçimde bilenlerin
oranı artış göstermektedir, ancak iletişim dili olarak Rusça tercih edilmektedir.
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 45

%10,7’si her konuda Tuba Türkçesi konuşabileceklerini söylemekle birlikte yaşıtlarıyla


Rusça konuşmayı tercih ettiklerini belirtmişlerdir. %5,7’si bazı hatalarla birlikte
konuştuklarını, %18,8’i ise dili iyi bildiklerini belirtmiştir. Daha yaşlı gruplar (50-87
yaş) Tubacaya tamamen hâkimdir. Bu ana diline vâkıf olduğunu belirtenlerin
%38’idir. Üç dillilerin, yani Tubaca, Altayca ve Rusçaya tam olarak vâkıf olduğunu
bildirenlerin oranı%5,8, Tubaca-Altayca ikidillilerin oranı %0,24, Tubaca-Rusça
ikidillilerin oranı %37’dir.
Tuba ağzını anlayan fakat konuşamayanların oranı %21’dir. Altaycaya vâkıf
olanların oranı %28,7’dir. %41’i Altaycayı bilmemektedir. Tubaların %19,7’si Altaycayı
okulda ders olarak öğrenmiştir, %7,9’unun ise ilkokulda öğretim dili Altaycadır.
Altaycayı okulda öğrenen Tubaların %19’u Altayca okuyabildikleri halde
konuşamamaktadır. %15’i ise anlamakta ancak konuşamamaktadır. %11,5’i ise
standart Altaycayı bilmediklerini ifade etmişlerdir (Nikolina 245-246; Ozonova,
Tazranova, Nikolina, Kokoşnikova 2003: 5).

30-40 yaş arası


Ana dili 1999 % 2000 %
Tuba ağzı 44,7 62
Tuba ağzı ve Rusça 3,9 17,1
Tuba ağzı ve Altayca 1
Altayca 4
Rusça 38,2 24
Tablo 4: Tubalarda ana dili ve Rusça bilgisi.

Ana dilini Tuba ağzı Ana dilini Altaycayı


sayanlar (2000 yılı)% bilmeyenler bilmeyenler
(2000 yılı) % (2000 yılı) %
10-19 yaş arası 40
20-29 yaş arası 34 25 65,9
30-40 yaş arası 62
Tablo 5: Tubalarda çeşitli yaş gruplarında ana dilini “Tubaca” sayanlar ve ana dili bilgisi.

2002 nüfus sayımlarına göre bütün Rusya Federasyonu içinde 855 kişi olan
Çalkanduların 842’si de ana dilini “Çalkandu dili” olarak belirtmiştir. Çalkanduların
çoğu (Çalkandu ağzı-Rusça) iki ya da üç dilli (Çalkandu ağzı-Rusça-Altayca)
sayılmaktadır. İki ya da üç dilli Çalkanduların büyük bir çoğunluğu için Çalkandu
ağzı ana dilidir. 2002 nüfus sayımı verilerine göre Altay Cumhuriyeti’nde yaşayan
830 Çalkandu'lardan kendi ağzını bilenlerin sayısı 466, Rusçayı bilenlerin sayısı
817’dir. Şehirde yaşayan 113 Çalkandunun tamamı Rusça bilirken ancak 60’ı ana
dilini bilmektedir. Köyde yaşayan 717 Çalkandudan ise 406’sı ana dilini bilirken 704’ü
46 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

Rusça bilmektedir. Altay Cumhuriyeti’nde yaşayan Çalkanduların 148’i Altaycayı da


bildiğini ifade etmiştir. Bütün Rusya Federasyonu’nda 855 Çalkandu kaydedilirken
toplamda 539 kişinin Çalkandu ağzını bildiği ifade edilmiştir.

Şekil 5 : Çalkandularda Altayca ve Rusça bilenlerin genel Çalkandu nüfusuna oranı

Altay Cumhuriyeti’nde Çalkandu ağzını Çalkandular dışında 21 Altay-Kiji, 12


Rus ve 4 Tuba bildiğini ifade etmiştir (http://www.perepis2002.ru/index.html?id=17).
2002 yılında yapılan anket çalışmasında görüşülen Çalkanduların %81,6’sı ana
dili olarak Çalkandu ağzını belirtmiştir. Yaşları 10-40 arasındaki Çalkanduların %9,9’u
Rusçayı ana dili belirtirken, 24 yaşına kadar olan çocuk ve gençleri kapsayan %3,5’luk
bir kesim ana dilini Rusça ve Çalkanduca” olarak belirtmiştir.
Çalkandularda ana dilini bilirlik oranı oladukça yüksektir. Çalkanduların önemli
bir bölümü (%73) ana dilini iyi derecede bilmekte, rahat biçimde kullanabilmektedir.
%25,6’sı ise Çalkanducayı iyi bildiği halde çeşitli sebeplerden ötürü çeşitli iletişim
alanlarında Rusçayı tercih etmektedir. %1,4’lük bir kesim ise Çalkandu dilini bilmez.
Çalkandularda standart Altaycaya hâkimiyet düzeyinin oldukça düşük olduğu
dikkat çeker. Çalkanduların %20,7’si standart Altaycaya iyi derecede vâkıfken,
%24,7’si bir takım hatalarla birlikte konuşabileceklerini, %21,3’ü anladıklarını ama
konuşamadıklarını, %21,3’ü okuyabildiklerini, yazabildiklerini, ancak
konuşamadıklarını, %12’si ise bilmediklerini belirtmişlerdir.
Çalkanduların büyük bir çoğunluğu (%91,5) Rusçaya da iyi derecede hâkimdir.
Sadece 65 yaş üzerini kapsayan %8,5’lik bir kesim Rusça konuşurken güçlük
yaşadığını belirtmiştir (Ozonova, Tazranova, Nikolina, Kokoşnikova 2003: 6-7).
Altay grupların tamamında Rusça bilirlik oranı çok yüksek iken özellikle kuzey
Altay gruplarında ana diline ilginin artmasına rağmen çocuklar arasında ana dilini
bilirlik oranında büyük bir düşüş gözlemlenmektedir. Örneğin Solton rayonunda, 12
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 47

yaşına kadar olan grup içinde Kumandı ağzını "ana dili" sayan yoktur. Tubalarda 10-
29 yaş aralığındakiler ancak pasif ana dili bilgisine sahiptir. Çalkandularla ilgili
araştırma sonucunda çocukların ana dili bilgisi üzerine veri sunulmamıştır. 10-40 yaş
arasındakilerin %9,9’unun Rusçayı ana dili saydığı belirtilmiştir. Ancak çoğunlukla
kendi etnik dilini ana dilini sayma ile dilbilgisi arasında bir bağ bulunmamaktadır.
Dillerin çocuklar tarafından artık kullanılmıyor olması, kuşaklar arasındaki dil
aktarımının kesintiye uğraması demektir. Bu da özellikle kuzey Altay gruplarının
dillerinin ciddi tehlikede olduğu anlamını taşır. Nitekim çeşitli yıllara ait dil hayatiyeti
derecelendirmesinde Altayların yeri girerek daha kritik olan basamaklara
yaklaşmaktadır. Juha Janhunen’in 1993 yılına ait ölü dilden(1) tehlikede olmayan
dile(6) uzanan 6 basamaklı “dil hayatiyeti” sınıflandırmasında Güney Altay, Kuzey
Altay ve Teleütlerin dilleri “tehlikede”(4) kabul edilmiştir (UNESCO  Red  Book  On 
Endangered  Languages:  Northeast  Asia http://www.helsinki.fi/~tasalmin/nasia_index.
html#index) Cristopher Moseley’nin editörlüğünü yaptığı “Tehlikedeki Diller
Atlası’nda (Atlas  od  the  World’s  Languages  in  Danger)” (2010) Alttay Türkçesi
“savunmasız (vulnerable)”dan(1) “ölü (extinct)”ye (5) uzanan beş basamaklı hayatiyet
derecelendirmesinde Güney Altaylar “şiddetli tehlikede (severely  endangered)” (3)
olarak işaretlenirken Kuzey Altayların dilleri “ciddî tehlikede (critically endangered)”
(4) olarak işaretlenmiştir (UNESCO  Atlas  of  the  World’s  Languages  in  Danger
http://www.unesco.org/culture/languages-atlas/ index.php?hl=en&page= atlasmap).

6. Dile Karşı Tutum

Dünyadaki Yazı Dilleri Ansiklopedisi’ne göre Altayca konuşurları Altaycayı yeterince


gelişmiş ve iç yapısı bakımından diğer dillerden ayrıldığından diğer dillerle bir
karşıtlık içinde görmektedir (MakKonnell, Solntsev, Mihal’çenko 2000: 59). Bugün
Altay Cumhuriyeti’nde eğitim dili, resmî dil ve uluslar arası ilişki dilleri güney Altay
ağızlarından biri olan Altay-kiji ağzı üzerine kurulmuş olan Altayca ve Rusçadır.
Ancak son dönemlerde özellikle kuzey Altay grupları ve Teleütlerde kendi
konuştuğu ağzın işlevlerinin genişletilmesi ve ayrı bir dil olarak gelişmesine yönelik
çabaların arttığı gözlemlenmektedir. Örneğin Altay-Kijiler dışındaki gruplar Altayca
gazete, edebî eserleri kendi dilinde saymayarak bu tür yayınlara ilgi
göstermemektedirler (Makoşev 2002: 192). Rusça ve alt etnik grubun ağzının bilinmesi
önemli sayılırken Altayca önem bakımından geri plana itilmektedir. Özellikle Kuzey
Altaylarda ana diline ilginin artmasında, bu halkların az nüfuslu halk statüsü
kazanmasının yanısıra Kuzey Altay Ana dilinin ve Kültürün Diriltilmesi
Topluluğu'nun faaliyetleriyle de ilgilidir (Ozonova, Tazranova, Nikolina,
Kokoşnikova 2003: 6-8).
Hem Altay-Kijiler hem de diğer Altay grupları arasında ikidillilik, ikidilli eğitim
48 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

konusunda olumsuz bir yaklaşım olmamakla birlikte ana diline bağlılığın yüksek
olduğunu belirtmek gerekir. Ancak bu ana dili çoğu zaman, özellikle kuzey
gruplarında “kendi sahip olduğu ağız” olarak anlaşılmaktadır. Örneğin 1989 yılında
yapılan toplumdilbilim anketinin sonuçlarına göre Rusça bilenlerin oranı %67,3’tü.
Altayların %13’ü Altaycayı ana dili olarak görmemekteydi. Altay Cumhuriyeti’nde
yaşayan Kazaklarda ise Rusça bilenlerin oranı %67,8 iken Kazakçayı ana dili
saymayanların oranı %0,5’tir. İkidilli eğitime yaklaşım da toplumdilbilim anketlerine
Dağlık Altay Bölgesi’nde yaşayan etnik gruplara göre farklı biçimlerde yansımıştır.
Rusların büyük bir çoğunluğu çocuklarının Rus okullarında okuması yönünde
isteklerini dile getirirken Barnaul şehrinde yaşayan Rusların %12’si, Gorno-Altaysk
şehrinde yaşayanların ise %24’ü ikidillilikten yana olduğunu belirtmiştir. Rusların
%63’ü bu bölgedeki yerli halkların ana dilinde eğitim görebilmeleri yönünde dileğini
belirtmiştir. Altaylar ve Kazaklar arasında yapılan anket çalışmasında ise Gorno-
Altaysk’taki Altayların %66’sı, Kazakların %67’si, Barnaul şehrinde ise Altayların
%80’i ve Kazakların %67’si çocuklarının iki dilde de eğitim almaları gerektiğini
belirtirken Gorno-Altaysk’taki Altayların %20’si ve Kazakların %33’ü, Barnaul’da ise
Altayların %8’i ve Kazakların %17’si ana dilinde eğitim görmeleri gerektiğini; Gorno-
Altaysk’taki Altayların %20’si ile Barnaul’daki Altayların %14’ü ile Kazakların %17’si
çocukların Rusça eğitim görmesinden taraf olduklarını belirtmişlerdir (Oktyabr’skaya
1997: 50-51).
Kendi konuştuğu ağız türünü ana dili olarak sayma eğilimi hemen hemen bütün
Altay gruplarını kapsamaktadır. Örneğin Teleütler arasında yapılan toplumdilbilim
anketlerinin sonucuna göre ankete katılanların %93’ü kendini dile dayalı olarak ait
olduğu alt etnik grubun bir üyesi olarak görmektedir. “Teleütçe”yi neden ana dili
saydıkları sorusuna ise %68’i ulusal dilleri olduğu için, %27’si anne ve babaları Teleüt
olduğu için, %5’i de kendisi Teleüt olduğu için yanıtını vermiştir. Ankete katılanların
büyük çoğunluğu için Rusça, muhatabın ulusal kimliğine dayalı olarak kullanılan
etnikler arası iletişim dili olarak sayılmıştır. Yine ankete katılanların %60’ı halk
şarkılarını danslarını, oyunlarını, bayramlarını bildiklerini ifade ederken %35’i
bilmediğini ifade etmiş, %5’i ise bu konuda güçlük çektiğini ifade etmiştir. Yine
katılımcılardan %53’ü kendi halkının geleneklerini yerine getirdiklerini, %18’i kendi
ulusal müzik ve edebiyat ürünlerini okuduklarını, %16’sı kendi halklarının tarihi ve
kültürü üzerine literatürü takip ettiğini belirtmiştir. Bu tür materyallerin yetersizliği de
dikkat çekilen bir konu olmuştur (Kriger, Yanitskiy 2004: 40).
Altay Cumhuriyeti’nin Turaçak rayonunda ve kısmen Altay Kray’ının
Krasnogorsk rayonunda yaşayan Kumandılar daha çok Altayların (Altay-Kiji) etkisi
altındayken Solton ve Taştagol’da yaşayanlar güçlü Şor etkisi altındadır. Yaşadıkları
bölge tarihsel olarak Şorlarla sınır olan Taştagol Kumandıları Şorya topraklarındadır
ve hem etnik hem de dilsel akrabalığın farkındadırlar. Bunların pek çoğu kendini Şor
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 49

olarak kaydettirmektedir. Solton Kumandıları da kendilerini Şorlarla kendilerini tek


bir etnos olarak algılamaktadırlar. Dolayısıyla hem manevî hem de bölgesel-idarî bir
birleşmenin taraftarıdırlar.
2003 Haziran’ında gerçekleştirilen toplumdilbilim araştırması sonuçlarına göre
Kumandıların çoğu iki ya da üç dillidir. Anket çalışmasına katılanların %49,5’i ana dili
olarak Kumandı ağzını belirtmişlerdir. Ana dilini Rusça olarak belirtenler %29, Rusça
ve “Kumandıca” olarak belirtenler %29’dur. %1,3’ü ise aktif ya da pasif Kumandıca
bilgisine rağmen Kumandıcayı ana dili saymamaktadır. 8-12 yaş arasında olanlardan
ana dili olarak Kumandıcayı belirten bulunmamaktadır (Urtegeşev 2010: 395-397).
Ankete katılanlar okulda çocuklarla iletişimde, okulda eğitim dili olarak ve
okulda ders konusu olrak ana dilinin öğretimi konusunda dileklerini dile
getirmişlerdir. %76,8’i okul öncesi kurumlarda Kumandıcanın kullanılması
konusunda dileklerini belirtirken %0’ı Rusçanın kullanılmasını, %23,2’sı Kumandıca
ve Rusçanın kullanılmasını istemiştir. Kumandıcanın kullanımındaki düşük düzeye
rağmen anket sonuçları Kumandıların ana dillerinin kullanılması, korunması,
çocuklara aktarılması konusunda istekli olduğunu ortaya koymaktadır. Eğitim dili
olarak ortaokulda sadece Kumandıcanın kullanılmasını nüfusun üçte ikisi
onaylamaktadır. Ankete katılanların üçte ikisi eğitim-öğretimin hem Kumandı hem
de Rus dilinde olması gerektiğini belirtirler. Yetişkinler Kumandıcanın artık çocuklar
tarafından konuşulmamasından ötürü endişe içindedir. Bu yüzden Kumandıların
%100’ü Kumandıcanın ilk hatta ortaokullarda ders olarak okutulması gerektiğini
belirtmiştir. Kumandıcanın gelecek kuşaklara aktarılmasını önemli görmekle birlikte
çeşitli yaş grubundan Kumandılar toplumsal hayatta hem uluslar arası iletişim dili,
eğitim ve kültür dili olarak Rusçanın rolünün öneminin bilincinde olarak eğitim-
öğretim dili olarak Kumandıcanın ve Rusçanın birlikte kullanılması gerektiğini de
belirtmişlerdir. Yine Kumandılar Kumandı ağzının toplumsal işlevlerinin
genişletilmesi, Kumandı ağzında kitap, gazete, dergi, der kitabı, metodik çalışmaların,
yardımcı kitapların basılması, ünlü yazarların eserlerinin Kumandı ağzına çevrilmesi,
Kumandı halk masallarının, efsanelerinin vb. yayınlanması, radyo ve televizyon
yayınlarının yapılması hakkında dileklerini dile getirmişlerdir (Urtegeşev 2010: 396-
397). Anketin sonuçları Kumandıların içinde bulunduğu elverişsiz sosyo-ekonomik
koşullara rağmen kendilerini tek bir etnik topluluk olarak algulama bilinçlerinin
yüksek olduğunu göstermektedir.
Tubalarda da Tuba toplumunun ana diline yaklaşımının oldukça olumlu
söylenebilir. Bununla birlikte Altayca gazete, edebî eserleri kendi dilinde saymayarak
bu tür yayınlara ilgisizlik söz konusudur (Makoşev 2002: 192). Tubalarda yapılan
toplumdilbilim anketlerine göre ankete katılanların ezici bir çoğunluğu (%72,7)
dillerinin yok olacağı endişesini taşımakta ve bundan rahatsızlık duymaktadır.
Dillerinin hiç olmazsa aile içi iletişim dili olarak korunmasını, ilk ve orta dereceli
50 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

okulların programlarında ders olarak okutulmasını arzu etmektedirler. Çalkandular


da kendi dillerinin okulda ders olarak okutulması, dillerinde radyo ve televizyon
programlarının olmasını, hem çocuklar hem de yetişkinler için edebî eseler
basılmasını arzu ettiklerini toplumdilbilim anketlerinde dile getirmişlerdir (Ozonova,
Tazranova 2001: 249; Ozonova, Tazranova, Nikolina, Kokoşnikova 2003: 7).
Tubalarda Tuba ağzının yazıya geçirilmesi meselesi ile ilgili olarak alfabenin nasıl
olması gerektiği konusunda tartışmalar sürmektedir (Sarbaşeva 2001: 253-254). Tuba
ağzının ilk sınıflarda geniş ölçüde kullanıldığı bir Altayca eğitiminden sonra daha üst
sınıflarda Altaycanın zorunlu ders olarak okutulması da Tuba ağzının hayatiyetinin
güçlendirilmesi için teklif edilen çözümler arasındadır (Makoşev 2002: 192).
Kuzey Altay gruplarının standart Altaycayı doğal yollarla öğrenebilecekleri
imkânlardan yoksun olmaları çocukların Altaycayı ikinci yabancı dil gibi görmelerine
sebep olmaktadır. Konunun uzmanları kuzey Altay gruplarına yönelik, standart
Altayca ile kuzey Altay ağızlarının farklılıklarını gösteren özel gramer ve ders
kitaplarının hazırlanmasının, iki dil türünün tamamen birbirinden farklı diller olarak
algılanmasının önüne geçebileceğini belitmektedir (Ozonova, Tazranova 2001: 249;
Ozonova, Tazranova, Nikolina, Kokoşnikova 2003: 6-7).
Altayları oluşturan bütün grupların resmî dil politikasının da belirlediği biçimde
Rusça-ana dili ya da ana dili-Rusça biçimindeki ikidilliliği desteklediği
anlaşılmaktadır. Ancak özellikle Teleütler ve Kuzey Altay gruplarının resmî devlet dili
konumuna rağmen standart Altay Türkçesini öğrenme konusunda isteksiz oldukları
dikkati çekiyor. Bunda Altaycanın toplumsal işlevlerinin darlığı ve diğer grupların
kendilerini Altay-Kijilerle rekabet içinde hissetmelerinin payı olsa gerektir. Her bir
grubun ana dili olarak konuştuğu ağzın işlevlerinin artırılması, dilin kuşaktan kuşağa
aktarılması konusunda duyduğu kaygı ana diline karşı temelde olumlu bir tutum
içinde olduğunu gösteriyor olsa da dilin aktif konuşuru durumunda olan çocuk ve
gençlerin sayısının yetersiz oluşu ya da olmayışı dilin aktarılmasında kaçınılmaz
olarak bir kırılmanın yaşanacağını işaret etmektedir.

7. Dilin İşlevleri

1993 yılından beri Altay Cumhuriyeti’nin resmî devlet dilleri Altayca ve Rusçadır.
Standart Altayca Altay-Kiji ağzına dayanmaktadır. Dolayısıyla Altay-Kiji ağzı diğer
ağızlara göre daha iyi korunmuştur. Bugün Altay Cumhuriyeti’nde eğitim dili, resmî
dil ve uluslar arası ilişki dilleri Altayca ve Rusçadır (Makoşev 2002: 192). Ancak bütün
önemli işlev alanlarının yanı sıra aile içi iletişim dili olan Rusçanın baskısı karşısında
Altay Türkçesinin işlev alanlarının giderek bireyin aile ve yakın çevresine doğru
daralması kaçınılmaz olmaktadır.
Altaylarda okullaşma ve okur-yazar oranının Sovyetler Birliğinin kurulmasından
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 51

önce de yüksek olduğu, Sovyetler Birliği öncesinde bu bölgede kurulan Misyoner


okullarında eğitimin Rusça ve Altayca olduğu, bazen de iki ağza (Altay-Kiji ve Teleüt)
dayalı olarak yürütüldüğü bilinmektedir (Tıbıkova 1993: 18). 1922'de Oyrot Otonom
Bölgesi’nin kurulmasından sonra Altay Türkçesinin okullarda öğretimi konusunda
da çalışmalar yapılmış, açılan 300 ilk okul, 12 ortaokul ve meslek okulunda "Oyrot
dili"nde eğitim verilmiştir (Baskakov 1958: 17-18; Kuçigaşeva, Çunjekova 1965: 75).
Altay Türkçesi 1970 yılına kadar zorunlu eğitim-öğretim dili iken daha sonra
Rusçaya dönüştürülmüştür (Güner Dilek 2006: 150). Altayca okullarda ders olarak
ikinci, nadiren de birinci sınıftan 9. sınıfa kadar ders olarak okutulmaktadır. Ancak
Altayca öğretecek kadroların yetersizliği yüzünden eğitim-öğretim çalışmaları sağlıklı
yürütülememektedir (Oktyabr’skaya 1997: 50-51). 1994 yılı verilerine göre Altayca
eğitim-öğretim aracı olarak 67 ilkokulda kullanılmıştır. Ancak eğitim sadece bu dilde
değildir. Bu şekilde Altayca öğrenenler 4300 kişidir. 1993-1994 öğretim yıllarında
Altayca ders aracı olarak sadece köy okullarında kullanılmıştır. Altaycanın ders
olarak okutulduğu eğitim-öğretim kademesi ortaokul olarak belirtilmiştir. 8 şehir 69
köy olmak üzere 77 eğitim-öğretim kurumunda 9.800 öğrenciye okutulmuştur.
Dağlık Altay Enstitüsü’nde Altay dili ve Altay edebiyatı ders olarak okutulmaktadır
(MakKonnell, Solntsev, Mihal’çenko 2000: 62). Resmî dil konumunda bulunan
Altaycanın toplumsal konumunun güçlendirilmesi, eğitimde kullanımının
artırılmasına yönelik 1993, 1997 ve 2002 yıllarında alınmış devlet kararları vardır
(Güner Dilek 2006: 15; 2007 711).
Dünyadaki Yazı Dilleri ansiklopedisindeki verilere göre Altay Türkçesiyle
yapılan yayın faaliyetleri 1917’den itibaren her on yıl için onlarla ifade edilen
sayılardadır. Ancak 1993’te 21 kitap yayımlanmıştır. Altaycadan yapılan çeviriler
genellikle Rus dilinedir. Altaycaya yapılan çevirilerin çoğu da Rus dilindendir.
Altayca din dili olarak genellikle kamlık inancı ile ilgili faaliyetler kullanılmaktadır.
Altaycanın ideolojik yayınlarda da kullanımı yaygındır. Bunlar daha çok Rusçadan
çevirilerdir. Altayca yayın yapan ve 1922 yılından beri yayın hayatına devam eden
Altaydıñ Çolmonı “Altay Yıldızı” cumhuriyet kapsamında haftada 3 kez ve 4.900 tirajla
yayın hayatına devam etmektedir. 1991 yılından bu yana Onguday rayonunda Ajuda,
Ulagan rayonu’nda 2000 yılından beri haftada bir kez çıkarılan Ulagannıñ  solundarı
(Ulagan Haberleri), Ust’-Kan rayonu’nda 1990 yılından beri haftada bir kez çıkarılan
Öydiñ üni (Zamanın Sesi) yayın dilinin Altayca ve Rusça olduğu olarak kullanıldığı
yerel gazetelerdir. Koş Agaç rayonu’nda haftada bir kez 2.450 tirajla çıkarılan “Çuy
Şafağı” yapmaktadır (Çuyskiye zori/  Ere‐Çuydıñ tañdağı/ Şüydiñ nurı) Rusça, Altayca ve
Kazakça olmak üzere üç dilde yayın (Respublika  Altay:  Ofitsial’nıy  inter‐net  portal:
http://www.altai-republic.ru/modules.php?op=modload&name=Sections&file=index
& req =viewarticle&artid=28& page=1). 1947’den itibaren V  gorah  Altaya  (Altay
Dağlarında), 1983 yılından itibaren ise Altayca El Altay adıyla yayın hayatına devam
52 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

eden edebiyat dergisi, 2002 yılında yayın hayatına başlayan ve Rusça ve Altayca yayın
yapan Altay Telekey (Altay Dünyası) , 2004’te yayın hayatına başlayan Altayca kadın
dergisi Epşiler (Kadınlar), 1993 yılında yayın hayatına başlayan ve Altayca yayın
yapan çocuk dergisi Solonı  “Gökkuşağı” Altayca basın-yayın hayatının parçalarıdır
(Respublika Altay: Ofitsial’nıy inter‐net portal: http://www.altai-republic.ru; MakKonnell,
Solntsev, Mihal’çenko 2000: 61).
1994 yılı verilerine göre Altay Cumhuriyetinde birinci dilin Rusça diğer dillerin
ise Altayca ve Kazakça olduğu devlet radyosu günde üç saat yayın yapmakta idi.
Televizyon yayını da 1997 yılı verilerine göre Rusça, Altayca ve Kazakça yapılıyordu
ve Altayca yayın süresi günde 45 dakika idi. Devlet Televizyon ve Radyo Kanalı
“Gornıy Altay” El‐Altay Rusça ve Altayca yayın yapmaktadır. Altayca yayınlar 06.35
ve 08.35’de başlayan ve yaklaşık yarım saat süren Altayca haberler ve haftanın çeşitli
günlerindeki haber programları Solundar,  Çaga  Bayram ve Oçaktıñ  canında
programlarından ibarettir. Radyo kanalı Radio-Mega plyus’un ise her saat başı yaptığı
haber yayınından (günde 19 kez) üçü Altaycadır (Rossiya  1:  El  Altay: 
Gosudarstvennayatelevizionnaya  i  radioveşçatel’naya  kompaniya  “Gornıy  Altay”:
http://www.elaltay.ru). Sinematografi alanında Altaycanın kullanımına dair veri
yoktur. 1978 yılında kurulan P. V. Kuçiyak Ulusal Drama Tiyatrosu (Natsional’nıy 
dramatiçeskiy teatr imeni P.V. Kuçiyak) Rusça ve Altayca oyunlar sahneye koymaktadır
(Kino-teatr:Teatrı Rosii: http://www.kino-teatr.ru/teatr/russia; MakKonnell, Solntsev,
Mihal’çenko 2000: 62).
Dünyadaki Yazı Dilleri Ansiklopedisi’ndeki verilere göre Altayca ancak bölgesel
ve yerel yönetimlerde çeşitli buluşma ve telefon konuşmalarında sınırlı olarak
kullanılmaktadır. Dil yasası uyarınca Altayca mahkemelerde kullanılabildiği halde
kullanıldığı bir durum tespit edilmemiştir. Bazı bölgesel yasa ve düzenlemeler
Altaycaya da çevrilmektedir. Üretim alanında da Altaycanın kullanımı sınırlıdır.
Ancak geleneksel üretim alanlarında kullanılmaktadır. Ticaret ve hizmet sektöründe
kullanılmamaktadır (MakKonnell, Solntsev, Mihal’çenko 2000: 63-64).
1979 yılında yapılan bir çalışmanın verilerine göre bile Teleütlerin sadece %56’sı
dillerini sadece ev içinde çocuklarla konuşurlarken kullanıyorlardı. Teleüt ağzı sadece
Belovsk rayonunda, Bekovo köyündeki bir okulda seçmeli ders olarak
okutulmaktadır. Teleüt ağzının canlandırılması için alfabe ve ders kitaplarının
yayınlanması çalışmaları yapılmaktadır (R.V. Sulyandziga, D. A. Kudryaşova, P. V.
Sulyandziga 2003: 73).
Kumandı ağzının işlev alanları arasında ailede okul öncesi ve okul çağındaki
çocuklarla iletişim alanı, aile dışında kendi ulusundan veya başka ulustan kişilerle işte,
okulda ya da diğer iletişim alanları sayılabilir. Kumandı ağzının eğitim-öğretim
programlarına sokulması çalışmaları ile Kumandı ağzının işlevi büyümektedir
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 53

(Urtegeşev 2010: 393-397). Ancak okullarda temel olarak eğitim-öğretim Rus dilinde
yapılmaktadır. Ancak Altay dili ve edebiyatı ders olarak okutulmaktadır (Satlayev
2002: 110). Kumandıların hepsi okul çağına kadar olan çocuklarla iletişimde genellikle
Rusçayı kullanmaktadır (%98,8). Ancak %0,4’ü Kumandı ağzını, %0,8’i Kumandı ve
Rusçayı kullanmaktadır. Okul çağındaki çocuklarla aile içinde %96’6’sı Rusça, %1,9’u
Kumandı ağzı, %1,5’i Kumandı ağzı ve Rusça, yetişkinlerle iletişimde %70,5 Rusçayı
kullanmaktadır. Kumandıların %17,5’u aile içinde yetişkinlerle iletişimde ana dilini
kullanmaktadır. Bunlar 45 yaş üzeri gruptur. %12’si Kumandıca ve Rusçayı
kullanmaktadır. Bunlar 30 yaş üzeri gruptur. İş ve okulda değişik etnik gruplardan
insanlarla karşı karşıya gelmeleri sebebiyle Rusçayı kullanma oranı artmaktadır.
Ankete katılanların %100’ü iş ve okulda Rusçayı kullanmaktadır. Başka durumlarda
kendi etnik grubundan kişilerle iletişimde %31,5’i Kumandı ağzını, %51,9’u Rusçayı
kullanmaktadır. %16,6’sı hem Kumandı hem de Rusçayı kullanmaktadır. Başka
ulustan kişilerle iletişimde %72,7’si Rusça, %17,9’u Kumandı ağzı, %1,2’si Kumandı
ağzı ve Rusça, % 6,3’ü Şorca, %1,9’u Altayca’yı kullanmaktadır. Bu durumda genel
olarak Kumandı toplumunda iletişim aracı olarak Rusçanın kullanıldığı söylenebilir.
Kumandı nüfus için kitap, gazete, dergi, ilan okumak, konferans, konser, gösteri,
radyo, televizyon dinlemek gibi faaliyetleri kapsayan kitle iletişim aracı, edebiyat ve
sanat alanında Rusça daha anlaşılır ve kolay gelmektedir ve %100 oranında
kullanılmaktadır. Ankete katılan Kumandıların %100’ü başka ulustan olanlara
yazarken Rusçayı kullanmaktadır. Şahsi yazışmalarda Rusçayı kullanmak daha kolay
ve anlaşılır gelmektedir.
Yetişkin Kumandıların çoğu Kumandı-Rusça ikidilli sayılmakla birlikte fiilen
Kumandıca-Rusça-Şorca üç dilli, daha nadir olarak ise Kumandıca-Rusça-Altayca üç
dillidirler. Kumandıcanın kullanıldığı bütün alanlarda Rusça da kullanılmaktadır.
Ancak emeklilik çağındaki Kumandılar aile içi iletişimde Kumandıcayı tercih
etmektedir. Pek çok toplumsal işlevini kaybeden Kumandıca temel olarak ailede
yetişkinler arası iletişim dili ve kendi milletinden olanlarla günlük koşullarda iletişim
dili işlevini yerine getirmektedir. Kumandılar arasında ana dilini koruma ve gelecek
kuşaklara aktarma konusunda büyük bir istek olduğu da dikkati çekmektedir. Ancak
Kumandıların ana dillerini koruma isteği ile gerçek hayat koşulları çelişmektedir.
Çocuklar Kumandıcayı ya hiç bilmemekte ya da sadece pasif biçimde kullanmaktadır,
yetişkinleri anlamakla birlikte Kumandıcayı aile içinde kullanmazlar. Yetişkinler
Rusçanın prestijini anladıkları için çocuğun farklı etnik unsurlardan oluşan bir
toplumda Rusçaya adaptasyon sürecini basitleştirmek, kaliteli bir eğitim almasını
sağlamak için aile içinde çocukla sadece Rusçayı kullanmayı tercih ederler. Rusya’nın
dünya kültürüne ulaşma aracı olarak algıladıkları Rusça Kumandı dilinin prestijinin
ve rolünün giderek kaybolmasına sebep olur (Urtegeşev 2010: 393-397).
Tuba ağzı da ancak günlük iletişim dili olarak kullanılmaktadır. Tubalarda temel
54 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

iletişim dili olarak Rusça kullanılmaktadır. Standart Altayca iletişim dili olarak hemen
hemen kullanılmamaktadır. Kitle iletişim aracı olarak, ayrıca karışık nüfusun bir arada
olduğu toplantılarda konuşma dili olarak da daha anlaşılır sayılmaktadır. Tubalarda
toplumdilbilim anketine katılanlardan sadece %8,5’u (60-87 yaş aralığındakiler) hatalı
da olsa ya da güçlükle Rusça konuşabilmektedir. Kişisel yazışmalarda da Tuba ağzı
ve Rusçayı kullanmaktadır. Güney ağızlarının konuşurlarının %73’ü Rusça
konuşurken %13,6’sı Altayca ve Tubaca, %11,7’si ise Tubaca konuşmaktadır. Kuzey
Altaylarla olan iletişimde Tubacanın kullanım oranı %24’tür, Rusçanın kullanımı ise
daha yaygındır (%65,5), karşısındakinin ağzını kullananların oranı %4,3 iken ölçünlü
Altaycayı kullananların oranı ancak %1,7’dir.
Tubalar için Rusça, aile içinde okul öncesi çağda ve okul çağında çocuklarla
iletişim dilidir. Aile içinde Tuba ağzını kullananların oranı %34 iken çocuklarla
iletişimde bu dili kullananların oranı %15’tir. Çocuklar genellikle Tuba ağzını
anlayabildikleri halde Rusça cevap vermektedirler (Ozonova, Tazranova, Nikolina,
Kokoşnikova 2003: 5-6).
1960’lı yıllara kadar Tubaların yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde Altay dilinin
öğretimi söz konusu iken yeni yerleşim politikasının yarattığı etno-dilsel çözülme
sonucunda Altay Türkçesinin öğretimi de ortadan kalkmıştır. Ancak son yıllarda
tekrar Tubaların yoğun olarak yaşadıkları yerlerde Altayca okul programlarına tekrar
dönmüştür. Tuba ancak aile içi iletişim ve günlük iletişim işlevlerini yerine
getirmektedir. İşlev alanının darlığı sebebiyle söz varlığı daralmakta, söz dizimi
giderek daha basitleşmektedir (Nikolina 2001: 244; Ozonova, Tazranova, Nikolina,
Kokoşnikova 2003: 5).
Çalkandu ağzının işlev alanları diğer kuzey Altay grupları ile aynı olmakla
birlikte oranlarda az çok değişiklikler izlenebilmektedir. Ailede yetişkinlerle
konuşurken %44,7’si Çalkandu ağzını tercih ederken %26,9’u Rusçayı tercih
etmektedir. Hem ana dilini hem de Rusçayı kullananların oranı %23,4’tür. Genç ve
orta yaşlı kesim ana dilini daha düşük düzeyde bildiğinden ailede okul çağına kadar
olan ve okul çağında olan çocuklarla konuşurken daha çok Rusçayı ve daha nadir
olarak Çalkandu ağzını kullanırlar. Genellikle yetişkinlerin çocuklarla konuşması
esnasında yetişkinlerin çocuklarla Çalkandu ağzı konuşurken çocukların Rusça cevap
vermesi de sık karşılaşılan bir durumdur.
Herhangi bir konuşma, sohbet, radyo ve televizyon yayını, konser, sanatsal
gösteri, kendileriyle aynı etnik gruba mensup kişilere mektup yazarken Rusçayı tercih
etmektedirler. Kitap, gazete, dergi, ilanların dili olarak da çoğunluk Rusçayı tercih
etmektedir. Kumandı ve Tubalara göre Çalkandularda okuma konusunda Rusça ve
Altaycayı aynı değerde görenlerin oranı daha yüksektir.
Kendiyle aynı etnik gruba ait kişilerle konuşurken ana dilini kullananların oranı
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 55

%54,6’dır. Başka milletlerden olanlarla, ayrıca, Tuba, Kumandı ve Altay-kijilerle


iletişimlerinde Rusçayı tercih etmektedirler. Çalkandu ağzı sadece kendi etnik
grubundan kişilerle iletişimde ve aile içi iletişim dili olarak kullanılmaktadır. Standart
Altayca ancak güney Altay gruplarıyla ve Altayca yazılmış literatürü okurken
kullanılır (Ozonova, Tazranova 2001: 248-249; Ozonova, Tazranova, Nikolina,
Kokoşnikova 2003: 6-7)
Eğitim dili, resmî dil ve uluslar arası ilişki dilleri güney Altay ağızlarından biri
olan Altay-kiji ağzı üzerine kurulmuş olan Altayca ve Rusçadır. Çalkandu dili ancak
günlük iletişim dili olarak kullanılmaktadır (Ozonova, Tazranova, Nikolina,
Kokoşnikova 2003: 5).

3. Sonuç

Altay bölgesinde yaşayan boyların Sovyetler Birliği döneminde Altay-Kiji ağzı üzerine
kurulmuş tek bir yazı dili temelinde ve tek bir ulus olarak bütünleşmeleri sağlanmaya
çalışılırken bugün Altay Türklerini oluşturan boylar/alt etnik gruplar tekrar kendini
ayrı bir etnik grup olarak görme ve kendi etnik grubuna özgü ağzı ayrı bir dil olarak
geliştirme eğilimindedir. Rusçanın bütün iletişim alanlarındaki yoğun kullanımı,
önemli iletişim alanlarını kapsamasına dayalı olarak kazanmış olduğu yüksek prestij,
uluslararası iletişim aracı olma gibi özelliklerinden dolayı diğer diller üzerinde
kurduğu baskıya rağmen gerçekte ana dilini bilmeyenlerin neredeyse %50’ye
yakınının çeşitli anket ve nüfus sayımlarında “ana dili” olarak Altaycayı ya da
konuştuğu ağız biçimini belirtmesi Altaylarda dile bağlılığın somut göstergesidir.
Ağız biçimlerinin standartlaşmasına yönelik grişimler de dikkat çekicidir. Ağızların
yazı dillerine dönüşerek gelişimi ağızların yaşatılması açısından olumlu bir gelişme
gibi görülse de bu gruplarda standart Altay Türkçesinin tamamen bir kenara itilmesi
eğilimi standart Altaycanın canlılığını sürdürmesi açısından olumsuz bir koşul yaratır.
Nüfus bakımından oldukça zayıf durumda olan kuzey Altay gruplarının gerçekten
kendilerine özgü bir yazı dilini geliştirip yaygınlaştırabilecek gücü gösterip
gösteremeyecekleri sorusu şimdilik yanıtsız kalmaktadır. Bu ağız türlerinin bugün
bile çocuklara aktarılamadığı hesaba katıldığında söz konusu yeni dil oluşumlarının
yaygınlaşabilme olasılığı oldukça düşük görünmektedir.
Güney Altay grupları ana dillerinin korunması ve geliştirilebilmesi için nispeten
daha olumlu koşullar içindedir. Altay Türkçesi bugün Rusça ile birlikte Altay
Cumhuriyeti’nin resmî devlet dilidir. Altaycanın korunması ve geliştirilmesine
yönelik olarak hazırlanıp uygulamaya sokulan devlet programları (Postanavleniye  
pravitel’stva Respubliki Altay ot 20.11.1997 “ o gosudarstvennoy programme “Sohraneniye i 
razvitiye altayskogo yazık http://altai.regionz.ru/index.php?ds=1326174; Zakon o tselevoy 
programme  “Sohraneniye  i  razvitiye  altayskogo  yazık  na  2004‐2008,  Regioanl’noye 
56 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

zakonodatel’vo  Respubliki  Altay http://altai.regionz.ru/ index.php?ds=1326383) Altay


Türkçesinin hukukî konumunun gerektirdiği toplumsal işlevlere ve yaygınlığa
kavuşması ve korunmasını sağlayabilecek önlemler olarak görünmektedir. Diğer
taraftan Altay Cumhuriyeti devletinin Altay Türklerini tek bir Altay etnik kimliği
altında birleştirme çabaları da söz konusudur. Altay Türkçesinin bilimsel çalışmalarda
ve toplantılarda kullanımının, Altay Türkçesinde tiyatro oyunlarının sahnelenmesinin
ve televizyon programlarında kullanılmasının teşvik edilmesi, kuzey ve güney
Altaylılara ait ulusal bayramların devlet desteğiyle kutlanması, çocuklara Altayca ad
verilmesi (Güner Dilek 2007: 714) Altay Türkçesinin işlev alanlarının genişletilmesi ve
yaygınlaştırılmasının yanı sıra Altay kimliğinin güçlendirilmesine hizmet etmektedir.
Rusya Federasyonu’nda mevcut bütün dilleri ve etnik grupları koruma amacıyla
nüfusları 50.000’in altında olan etnik gruplara sunulan bazı imtiyaz ve haklar (bunun
için bkz. Killi Yılmaz 2010: 135-144) Altaylar gibi birbirinden kültürel ve dilsel olarak
az çok ayrılan alt etnik grupların/boyların birleşiminden oluşan ve uluslaşma
sürecinin tamamlanmadığı toplumlarda çözülmeye götürmektedir. Bunun yanı sıra
Rusçanın önemli iletişim alanlarını kapsamasının yanı sıra giderek aile içi iletişim dili
rolünü de üstlenmesi, Altaycanın eğitim dili olarak kısıtlı kullanımı ya da hiç
kullanılmaması, kuzey Altay gruplarının standart Altay dilini öğrenme olanaklarının
bulunmayışından ötürü yaşadıkları güçlükler Altay Türklerinde dil durumunu
oluşturan koşulların Altay Türkçesinin aleyhine gelişmesindeki etkenler arasındadır.
Altay Türklerinin genelinde Altayca-Rusça ikidilliliğin yanı sıra komşuluğunda
yaşadıkları etnik gruba dayalı olarak Altayca-Rusça-Kazakça ya da Altayca-Rusça
Şorca, ya da bireyin konuştuğu Altay ağzı-Rusça, bireyin konuştuğu Altay ağzı-
Altayca-Rusça gibi farklı eşleşmelerle iki ya da üç dillilik söz konusu iken genç
kuşakta tek Rus dilliliğe geçiş gözlemlenmektedir. Çok dilliliğin unsuru olan en az iki
dil türü, yani Altay ağızları ve standart türü ile Kazakça ve Şorca sıkı bir genetik bağ
içindedirler. Rusça ise bu bölgeye dışarıdan gelen dildir ve genetik açıdan tamamen
farklı bir dil grubuna bağlıdır. Altay Türkçesi hukukî açıdan Rusçaya denk konumda
iken Altayca dışındaki dil türlerinin resmî dil konumu yoktur, ancak "az nüfuslu yerli
halkın dili" konumu ile koruma altına alınmıştır. Böylece genel olarak Altay
Cumhuriyeti'nde genetik bakımdan ilişkili ve farklı dillerin bir arada bulunduğu,
temel olarak Altayca ve Rusçanın hukukî olarak denk konumda olmalarına rağmen
dillerin işlev alanlarının sayısı, konuşur sayısı gibi bakımlardan aralarında bir
dengenin kurulmadığı, kısaca "hukukî konum bakımından denk, bildirişim işlevleri
bakımından dengesiz, çok bileşenli (Altay Türkçesinin ağızları, Kazakça), iki dilli (iki
resmî dil: Altayca ve Rusça) dil durumu söz konusudur. Dile karşı tutum ve perstij
açısından ise toplumsal işlev alanlarının sayısı Rusçayı tüm gruplar açısından saygın
bir konuma sokuyor olsa da dil konusu tüm gruplarda "sadece bir iletişim aracı"
olarak algılanmamakta, ana dili etnik kimliklerinin önemli bir unsuru olarak
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 57

görülmektedir. Ancak "Altayca" Altay-Kiji ve Telengitlerin ana dili olarak algılanırken


diğer gruplarda "ana dili" kendi konuştukları ağız biçimidir. Bu ayrışmanın önüne
geçecek tedbirlerin alınması bütün türleriyle (ağızlar ve standart dil) Altaycanın
varlığını sağlıklı bir biçimde sürdürmesi bakımından önemlidir. Altay Cumhuriyeti
dışında yaşayan gruplarda ise dil durumu biraz daha farklı bir manzara sunar. Altay
Cumhuriyeti dışında Altayca resmî dil konumuna sahip değildir ve Altay ağızlarının
işlev alanı aile içi ve yakın çevre ile sınırlıdır. Ana dilini bilenlerin orta yaş kuşağında
olmaları, ağızlarda ortaya çıkan söz varlığında zayıflama, söz diziminin basitleşmesi
gibi yapısal değişiklikler (Ozonova, Tazranova, Nikolina, Kokoşnikova 2003: 5) söz
konusu gruplarda yakın zamanda "dil değiştirme" sürecinin tamamlanacağını işaret
etmektedir.

Kaynaklar

BASKAKOV N. A. (1958) Altayskiy yazık (vvedeniye v izuçeniye altayskogo yazıka i yego dialektov),


Moskva: İzdatel’stvo Akademiya nauk SSSR.
BASKAKOV N. A. (İ. Ya. Selyutina’nın katkısıyla) (2010) Dialektı altayskogo yazıka. Dialektı 
tyurkskih yazıkov: oçerki, Moskva: İzdatel’skaya firma “Vostoçnaya literatura” RAN, 83-109.
BASKAKOV N. A., TOŞÇAKOVA T. M. (1947) Oyrotsko‐Russkiy  Slovar’, Moskva: OGİZ
Gosudarstvennoye izdatel’svo inostrannıh i natsional’nıh slovarey.
BAT’YANOVA Ye. P. (2006) Teleutı: Mejetniçekiye otnoşeniya. Tyurkskiye  narodı  Sibiri, Moskva:
Nauka, 232-235.
BEL’GİBAYEV Ye. A. (2006) Çelkantsı: Traditsionnoye hozyaystvo i material’naya kul’tura.
Tyurkskiye narodı Sibiri, Moskva: Nauka, 472-479.
DIRENKOVA N. P. (1940) Grammatika  oyrotskogo  yazıka, Moskva-Leningrad: İzdatel’stvo
Akademii nauk SSSR.
Federalʹnıy  zakon  ot  30.04.00  N82‐F3  ʺO  garantiyah  prav  korennıh  maloçislennıh  narodov  Rossiyskoy 
Federatsii  http://www.zakonprost.ru/zakony/82-fz-ot-1999-04-30-o-garantijah-prav
(30.03.2009).
FUNK D. A. (2006) Teleutı: Obşçiye svedeniya. Tyurkskiye narodı Sibiri, Moskva: Nauka, 171-176.
FUNK D. A. (2006b) Çelkantsı: Obşçiye svedeniya. Tyurkskiye narodı Sibiri, Moskva: Nauka, 463-
465.
FUNK D. A. (2006c) Çelkantsı: Etniçeskaya istoriya, etnodemografiya i rodovaya struktura.
Tyurkskiye  narodı  Sibiri, Moskva: Nauka, 466-471. Tyurkskiye  narodı  Sibiri, Moskva: Nauka,
491-493.
FUNK D.A. (2006d) Tubaları: Obşçiye svedeniya.  Tyurkskiye  narodı  Sibiri, Moskva: Nauka, 491-
493.
FUNK D.A., İ.İ. NAZAROV, O. E. DOBJANSKAYA (2006) Kumandintsı: Duhovnaya kul’tura.
Tyurkskiye narodı Sibiri, Moskva: Nauka, 368-373.
FUNK D. A., N. A. TOMİLOV (Otv. Red.) (2006) Tyurkskiye narodı Sibiri, Moskva: Nauka.
HALEMBA A. (2006) Telengitı. Tyurkskiye narodı Sibiri, Moskva: Nauka, 512-532.
GÖMEÇ S. (1999) Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Ankara: Akçağ.
GÜNER DİLEK F. (2004) Altay Türkçesinin Yazı Dili Hâline Getirilmesi. 1552 ve Sonrası: Kazan’ın 
İşgali ve Türk Toplulukları Bilgi Şöleni Bildirileri,15 Ekim 2002, Ankara: TDK, 73-78.
GÜNER DİLEK F. (2006) Altay Türkçesi Ağızları, Sibirische  Studien/Sibirya  İncelemeleri, Bant 1,
58 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

Nummer 2, Göttingen-İstanbul, 129-160.


GÜNER DİLEK F. (2007) Tehlikedeki Diller ve Dil Ölümü Açısından Altay Türkçesi ve Ağızları.
I. Uluslararası Türk Dünyası Kültür Kurultayı (9‐15 Nisan 2006, Çeşme‐İzmir), Bildiri Kitabı‐II 
(Ed. Fikret Türkmen, Gürer Gülsevin), Ankara, 707-715.
KİLLİ G. (1999) Güneydoğu Sibirya Türklerinin Dil Durumu. KÖK  Araştırmalar, Cilt I, Sayı 2
(Güz 1999), 161-174.
KİLLİ YILMAZ G. (2010) Kuzey ve Güneydoğu Sibirya Türklerinin Dil Durumu, Ankara: KÖKSAV.
KİLLİ YILMAZ G. (2010b) Sibirya Türk Halklarının Dillerinin Hukukî Konumu ve Dil ile İlgili
Yasalar, MTAD 2010, 7(4), 26-48. (http://mtad.humanity.ankara.edu.tr/makale.php?id=455 )
Kino‐teatr:Teatrı Rosii: http://www.kino-teatr.ru/teatr/russia; MakKonnell, Solntsev, Mihal’çenko
2000: 62 (03.02.2010).
KRİGER G. N., M. S. YANİTSKİY M.S. (2004) Osobennosti etniçeskogo samosoznaniya
korennogo maloçislennogo naroda Sibiri-Teleutov. Vestnik KRAUNTs: Gumanitarnıye nauki,
2004, No:2, 38-46.
Konstitutsiya  Respubliki  Altay  Osnovnoy  Zakon.  Prinyata  7  iyunya  1997  goda.  http:// www.altai-
republic.com/const.html (09.09.2007)).
KUÇİGAŞEVA N. A., Ye. N. ÇUNJEKOVA (1965) Razvitiye altayskogo yazıka v sovetskuyu
epohu. Razvitiye  literaturnıh  yazıkov  narodov  Sibiri  v  sovetskuyu  epohu  (Materialı 
koordinatsionnoy  konferentsii,  Ulan‐Ude,  22‐24  avgusta  1963  g.), Ulan-Ude:Buryatskoye
knijnoye izdatel’stvo, 75-80.
Kumandintsı  na  Altaye:  uroki  yazıka: http://www.bigpi.biysk.ru/altay/viewpage.php?page_id=29
(05.10.2010)
MAKKONNELL G. D., V. SOLNTSEV, V. MİHAL’ÇENKO (2000) Pis’mennıye  yazıki  mira: 
Rossiyskaya  Federatsiya.  Sotsiolingvistiçeskaya  entsiklopediya, Moskva: İnstitut yazıkoznaniya
RAN.
MAKOŞEV A. P. (2002) Tubalarov yazık. Yazıki  narodov  Rossii.  Krasnaya  kniga.  Entsiklopediçeskiy 
slovar’‐spravoçnik, Moskva: “Academia”, 190-193.
NASİLOV D. M. (2002) Teleutov yazık. Yazıki  narodov  Rossii.  Krasnaya  kniga.  Entsiklopediçeskiy 
slovar’‐spravoçnik, Moskva: “Academia”, 177-180.
NASİLOV D. M. (2002b) Çelkantsev yazık. Yazıki narodov Rossii. Krasnaya kniga. Entsiklopediçeskiy 
slovar’‐spravoçnik, Moskva: “Academia”, 229-231.
NAZAROV İ. İ. (2001) İzuçeniye kumandintsev v posledney treti XX veka. İstoriko-kul’turnoye
naslediye Severnoy Azii: İtogi i perspektivı izuçeniya na rubeje tısyaçaletiy (Materialı XLI
Regional’noy arheologo-etnografiçeskoy studençeskoy konferentsii, Barnaul, 25-30 Marta
2001 godu), Barnaul, 41-43. (http://www.bigpi.biysk.ru/altay/doc/17.pdf ).
NAZAROV İ. İ. (2006) Kumandintsı: Obşçiye svideniya, Tyurkskiye narodı Sibiri, Moskva: Nauka,
329-343.
NAZAROV İ. İ. (2006b) Kumandintsı: Transformatsiya traditsionnoy kul’turı i hozyaystva,
Tyurkskiye narodı Sibiri, Moskva: Nauka, 374.
NİKOLİNA Ye. V. (2001) Sotsiolingvistiçeskaya situatsiya u tubalarov (po danım ekspeditsii
2000 g.). Yazık  i  obşçestvo  na  paroge  novogo  tısyaçeletiya  itogi  i  perspektivı  (Tezisı  dokladov 
mejdunarodnoy konferentsii, Moskva 23‐25 oktyabrya 2001 g.), Moskva: URSS, 244-247.
NİKOLİNA Ye. V., A.A. OZONOVA, O. Yu. KOKOŞNİKOVA, A. R. TAZRANOVA (2003)
Sotsiolingvistiçeskaya situatsiya tubalarov i çalkantsev. Yazıki korennıh narodov Sibiri. Çast’ I,
vıp.7, Novosibirsk.
OKTYABR’SKAYA İ.V. (1997) Tyurki Altaya: problemı mnogonatsional’nogo soobşçestva. Narodı 
Sibiri:  prava  i  vomojnosti (Redkol. A.P. Derevyanko, N.A. Alekseyev, İ. N. Gemuyev vd.),
Altay Türklerinin Dil Durumu Gülsüm Killi Yılmaz 59

Novosibirsk: İzdatel’stvo İnstituta arheologii i etnografii SO RAN, 48-60.


OZONOVA A. A., A. R. TAZRANOVA (2001) Yazıkovaya situatsiya u çalkantsev (po materialam
ekspeditsii 2000 g.). Yazık  i  obşçestvo  na  paroge  novogo  tısyaçeletiya  itogi  i  perspektivı  (Tezisı 
dokladov mejdunarodnoy konferentsii, Moskva 23‐25 oktyabrya 2001 g.), Moskva: URSS, 247-249.
OZONOVA A.A., A.R. TAZRANOVA, Ye.V. NİKOLİNA, O. Yu. KOKOŞNİKOVA (2003)
Sotsiolingvistiçeskaya situatsiya u tubalarov i çalkantsev. Yazıki korennıh narodov Sibiri, Vıp.
7, Ekspeditsionnıye materialı, ç.1, 3-9.
Postanavleniye pravitel’stva Respubliki Altay ot 20.11.1997 “o gosudarstvennoy programme 
“Sohraneniye i razvitiye altayskogo yazık
http://altai.regionz.ru/index.php?ds=1326174(04.07.2010).
Postanovleniye  Soveta  Natsional’nostey  Verhovnogo  Soveta  RF  ot  24  fevralya  1993  g.  N  4538‐I  “Ob 
otnosenii  şortsev,  teleutov,  kumandintsev  k  maloçislennım  narodam  Severa”. Ruspravo.org:
http://ruspravo.org/list/12051/1.html (04.07.2010)
POTAPOV L. P. (1953) Oçerki po istorii altaytsev, Moskva-Leningrad: İzdatel'stvo Akademii nauk
SSSR.
RADLOFF W. (1994) Sibiryaʹdan (Çev. Ahmet Temir), c.I, İstanbul: MEB Yayınları.
Respublika Altay: Ofitsial’nıy inter‐net portal: http://www.altai-
republic.ru/modules.php?op=modload&name=Sections&file=index&req=viewarticle&artid
=28& page=1 (01.05.2010)
Rossiya  1:  El  Altay:  Gosudarstvennayatelevizionnaya  i  radioveşçatel’naya  kompaniya  “Gornıy  Altay”:
http://www.elaltay.ru (03.02.2010)
Rossiyskiy Komitet programı YUNESKO “İnformatsiya dlya vseh” 
http://www.ifapcom.ru/ru/news/452 (04.01.2010).
SARBAŞEVA S. B. (2000) Sotsiolingvistiçeskaya situatsiya u tubintsev. Altayskaya  filologiya,
Gorno-Altaysk, 157-166.
SARBAŞEVA S. B. (2001) Problema sozdaniya pis’mennosti dlya tubintsev. Yazık i obşçestvo na paroge 
novogo tısyaçeletiya itogi i perspektivı (Tezisı dokladov mejdunarodnoy konferentsii, Moskva 23‐25 
oktyabrya 2001 g.), Moskva: URSS, 252-254 .
SATLAYEV F. A. (1994) Altaytsı.  Narodı  Rossii:  Entsiklopediya, Moskva: Nauçnoye izdatel’stvo
Bol’şaya Rossiyskaya Entsiklopediya.
SATLAYEV F. A. (2002) Kumandintsev yazık. Yazıki  narodov  Rossii.  Krasnaya  kniga. 
Entsiklopediçeskiy slovar’‐spravoçnik, Moskva: “Academia”, 108-111.
SOMUNCUOĞLU Anar (2002) Altay Cumhuriyeti. Türkler, 20. Cilt, Ankara: Yeni Türkiye
Yayınları, 141-148.
SULYANDZİGA R. V., D.A. KUDRYAŞOVA, P. V. SULYANDZİGA (2003) Korennıye 
maloçislennıye narodı Severa, Sibiri i Dal’nego Vostoka Rossiyskoy Federatsii: Obzor sovremennogo 
polojeniya, Moskva
ŞERSTOVA L.İ (2006) Altaytsı: Obşiye svideniya, Etniçeskaya istoriya. Tyurkskiye  narodı  Sibiri,
Moskva: Nauka, 275-391.
TADİNA N. A. (2008) Altaytsı: Mejdu “severom” i “yugom” (k probleme vnutrietniçeskogo
obşçeniya). İzvestiya AGU, Barnaul: 2008, No 4/2 (60), 178-184.
TYUHTENEVA S. P. (2006) Altaytsı: Sreda obitaniya, hozyaystvennaya deyatel’nost’ i osnovnıye
harakteristiki material’noy kul’turı. Tyurkskiye narodı Sibiri, Moskva: Nauka, 392-412.
TYUHTENEVA S. P. (2006) Altaytsı: Sovremennıye obşçestvennpolitiçeskiye organizatsii i
dvijeniya. Tyurkskiye narodı Sibiri, Moskva: Nauka, 462.
UNESCO  Atlas  of  the  World’s  Languages  in  Danger http://www.unesco.org/culture/languages-
atlas/index.php?hl=en&page= atlasmap (01.07.2010).
60 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 8. Sayı 3. Eylül 2011

UNESCO Red Book On Endangered Languages: Northeast Asia
http://www.helsinki.fi/~tasalmin/nasia_index.html#index (03.03.2008);
UNESCO:  Yazıki  narodov  Sibiri,  nahodyaşçiesya  pos  ugrozoy  isçeznovaniya: http://lingsib.iea.ras.ru
(03.03.2008)
URTEGEŞEV N. S. (2010) Kumandintsı: Rezul’tatı sotsio-lingvistiçeskogo obsledovaniya, Yazık i 
obşçestvo  v  sovremennoy  Rossii  i  drugih  stranah:  Mejdunarodnaya  konferentsiya  İnstituta 
yazıkoznaniya  RAN  (Moskva,  21‐24  iyunya  2010  g.).  Dokladı  i  soobşçeniya (Otv.red. V.A.
Vinogradov, V. Yu. Mihal’çenko), Moskva: İnstitut yazıkoznaniya RAN, 393-399.
“V Altayskom kraye izdana azbuka kumandinskogo yazıka”
http://www.indigenous.ru/modules.php?name=News&file=%20print&sid=215 (07.12.2010)
VERBİTSKİY V. İ. (1893) Altayskiye  İnorodtsı:  Sbornik  etnografçeskih  statey  i  izsledovaniy  pod 
redaktsiyey A.A. İvanovskago, Moskva: Vısoçayşe utv. T-vo Skoropeçatni A. A. Levenson.
Vsemirnaya geografiya: Respublika Altay http://worldgeo.ru/russia/reg04 (01.01.2010).
Vserossiyskaya  perepis’  naseleniya  2002  goda  “Natsional’nıy  sostav  naseleniya” www.perepis2002.ru
(04.01.2010).
Vsesoyuznaya  perepis’  naseleniya  1989  g.  Çislennost’  naseleniya  SSSR,  RSFSR  i  yeyo  territorial’nıh 
yedinits po polu http://demoscope.ru/weekly/ssp/rus89_reg1.php (01.01.2010).
Zakon  o  tselevoy  programme  “Sohraneniye  i  razvitiye  altayskogo  yazık  na  2004‐2008,  Regioanl’noye 
zakonodatel’vo Respublili Altay http://altai.regionz.ru/%20index.php?ds=1326383
Zakon respubliki Altay “O yazıkah”. http://www.kultura-
portal.ru/tree_new/laws/final.jsp?pub_id=11433&rubric_id=1002 (10.09.2007).
Zakon RSFSR: O yazıkah narodov RF (25 Oktyabr 1991: 205, 206, 207).
http://www.mediacratia.ru/owa/mc/mc_references.html?a_id=526 (06.09.2007).

Gülsüm Killi Yılmaz

Yrd. Doç. Dr. Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Çağdaş Türk
Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü öğretim üyesi.
Adres: Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve
Edebiyatları Bölümü, Sıhhiye-Ankara, TÜRKİYE.
E-posta: gulsumkilli@yahoo.com.tr, killi@humanity.ankara.edu.tr

Yazı bilgisi:
Alındığı tarih: 28 Ağustos 2011
Yayına kabul edildiği tarih: 15 Eylül 2011
E-yayın tarihi: 30 Kasım 2011
Çıktı sayfa sayısı: 37
Kaynak sayısı: 67

You might also like