You are on page 1of 336

1

Kapak Hasan Yar


Ýç dizayn Selim Ayanoðlu
Dizgi ÝCMAL
Baský Ayyýldýz Matbaacýlýk
Tel: (0212) 482 15 06

Adres: Mahmutbey Cad. No:5 Þirinevler / Ýstanbul


Tel: (0212) 451 15 65
Fax: (0212) 551 08 37
Milli Ekonomi Modeli

Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bakü Devlet Üniversitesi


BAKÜ – 2005

1. baský
4
Milli Ekonomi Modeli

ÝÇÝNDEKÝLER
BÝBLÝYOGRAFYA - 5
TAKDÝM / Prof. Dr. Ata Selçuk - (15-21)
TAKRÝZ / Prof. Dr. Goulnar Baltanova - (23-27)
TAKRÝZ / Prof. Dr. Viktor Volkonskiy - (29-32)

BÝRÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN
TEMEL FELSEFESÝ - (35-58)

1) Milli Ekonomi Modeli Nedir? - 37


2) Milli Ekonomi Modelinde Ýnsan - 45
3) Bireyin ve Toplumun Çýkarlarýnýn Birleþtirilmesi - 51

ÝKÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN
KAYNAKLARA TEMEL BAKIÞ AÇISI - (59-74)

1) Milli Ekonomi Modelinde Kaynak - 61


2) Kaynaklarýn Deðerlendirilmesinde Ýnsan - 67
3) Sýnýrsýz Kaynaklar ve Nüfus Artýþý - 69

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE
PARA VE EMÝSYON - (75-96)

1) Para Nedir? - 77
2) Paranýn Temel Özellikleri - 79
A-Tahrik Unsuru Olmasý - 79
B- Emeðin ve Üretimin Karþýlýðý Olmasý - 80
C- Mübadele Aracý Olmasý - 81
D- Paranýn Tasarruf Özelliði - 83
3) Yeni Para Denklemi - 85
4) Emisyon - 89

5
Prof. Dr. Haydar BAÞ

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE
MÝKRO ANALÝZ - ( 97-138)

1) Talep - 99
2) Arz ve Denge - 109
3) Deðer ve Kâr Kavramý - 115
4) Verimlilik - 119
5) Ýþ Gücü (Emek) - 125
A- Emek Talebi - 129
B- Emek Arzý - 134
BEÞÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NDE
MAKRO ANALÝZ - ( 139-172)

1) Tüketim - 141
2) Üretim - 153
3) GSMH - 169

ALTINCI BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN
BAZI TEMEL PROBLEMLERE YAKLAÞIMI - (173-222)

1) Enflasyon - 175
A- Talep Enflasyonu - 175
B- Maliyet Enflasyonu - 181
2) Deflasyon - 185
3) Faiz - 199
A- Faizsiz Üretim Denklemi - 202
B- Faizli Üretim Denklemi - 202
4) Gelir Daðýlýmýnda Dengesizlik - 215
A- Gelir Daðýlýmýný Bozan Faktörler - 218
B- Milli Ekonomi Modeli'nde Gelir Daðýlýmý - 220

6
Milli Ekonomi Modeli

YEDÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NDE
EKONOMÝ POLÝTÝKALARI - ( 223-284)
1) Devletin Ekonomideki Rolü - 225
2) Sosyal Devlet Politikasý - 233
3) Maliye Politikasý (Vergi Politikasý) - 237
4) Para Politikasý ve Senyöraj - 245
A- SENYÖRAJ - 252
B- MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE SENYÖRAJ - 266
5) Kur Politikasý - 269
6) Dýþ Ticaret Politikasý - 277
SEKÝZÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNÝN KAYNAKLARINA
TÜRKÝYE ÖRNEÐÝNDE GENEL BÝR BAKIÞ - ( 285-320)
1) Tarým - 287
Milli Ekonomi Modeli’nde Tarým - 292
2) Hayvancýlýk - 295
3) Denizcilik - 299
4) Ormancýlýk - 301
5) Madencilik - 303
Bilinen Madenlerimiz - 309
6) Enerji - 311
A- Güneþ Enerjisi - 311
B- Nükleer Enerji - 312
C- Rüzgar Enerjisi - 313
D- Jeotermal Enerji - 314
E- Biomas Enerji - 316
G- Akýntý Enerjisi - 317
H- Dalga Enerjisi - 317
I- Yakýt Hücreleri - 318

DOKUZUNCU BÖLÜM:
SONUÇ VE MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN DÝÐER
EKONOMÝ GÖRÜÞLERÝ ÝLE MUKAYESESÝ - (321-331)
KAYNAKÇA - ( 333- 335)

7
8
Milli Ekonomi Modeli

PROF.DR.HAYDAR BAÞ'IN BÝYOGRAFÝSÝ:


Prof. Dr. Haydar Baþ 1947 yýlýn-
da Trabzon'da doðmuþtur. Ýlk, or-
ta ve lise tahsilini Trabzon'da ta-
mamlamasýnýn ardýndan; 1970 se-
nesinde, Kayseri'deki Erciyes Ü-
niversitesi'ne baðlý Yüksek Ýslam
Enstitüsü'nden mezun olmuþtur.
Lisansüstü eðitimini ve doktora-
sýný "Veda Hutbesinde Ýnsan
Haklarý" konusundaki tezi ile
Bakü Devlet Üniversitesi'nde tamamlamýþ ve bu üniversi-
tede göreve baþlamýþtýr. Doktora sonrasý akademik çalýþ-
malarýna devam ederek "Ýslam ve Hz. Mevlana", "Ta-
savvuf Tarihi", "Din Sosyolojisi" ve "Din Psikolojisi"
konularýndaki tezleri neticesinde "Profesörlük" unvanýný
da ayný üniversiteden almýþtýr.
Dokuz yýldýr Bakü Devlet Üniversitesi'nde öðretim gö-
revlisi olarak çalýþan Sayýn Baþ, halen Doðu Dilleri ve E-
debiyatlarýný Araþtýrma Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatý
Bölümü'nde vazifesini sürdürmektedir.
Akademik kariyerini eðitim sahasýnda yapmasýna rað-
men, ayný zamanda bir araþtýrmacý, yazar, iþadamý, sanayi-
ci ve tüccar olan Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn hayatýndan bazý
kesitler þöyledir:

9
Prof. Dr. Haydar BAÞ

a) Mefkureci Öðretmenler Derneði'nin Trabzon Þubesi


Baþkanlýðýný yapmýþtýr.
b) Beþ yýl Devlet Liselerinde, iki yýl Ticaret Liselerinde
ve Ýmam Hatip Liselerinde olmak üzere yedi öðretim yýlý
öðretmenlik yapmýþtýr.
c) ÝPA A.Þ.'nin Bölge Müdürlüðünü yürütmüþtür.
d) BAÞ Þirketler Grubunun, BAÞ Çelik Fabrikalarýnýn,
BAÞ Ticaret A.Þ.'nin ve BAÞ Isý Sanayi'nin kurucusudur.
e) Halen baþyazarlýðýný yapmakta olduðu ÝCMAL, ÖÐÜT
ve MESAJ dergilerinin kurucusudur.
f) Milli Basýn Kurultaylarý'ný tertip eden Basýn Kurulu'nun
baþkanýdýr.
g) Baðýmsýz Türkiye Partisi'nin (BTP) Genel Baþkaný'dýr.
Kendisi Fransýzca, Arapça, Farsça ve Azerice bilmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn görüþleri ve tezleri dünyada ve
Türkiye'de çeþitli üniversitelerde lisansüstü tezlere ve a-
kademik araþtýrmalara konu edilmiþtir.
* Illinois Universitesi (University of Illinois at Urbana–
Champaign) Intensive English Institute "Prof. Dr. Haydar
BAÞ" Urbana–2001
* Dallas Üniversitesi Ýþletme Fakültesi. "An Alternative
Prescription to the IMF's Model for Economic Growth in
Turkey (IMF Metoduna Alternatif olarak Türkiye'deki E-
konomik Büyümeye bir Reçete)" Dallas–2002
* ODTÜ (Saciology of Religion Fall Semester 1993 ÝC-
MAL, 1994)
* Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji
Bölümü (Haydar Baþ'a göre Ýdeal Ýnsan ve Ýdeal Ýnsanýn
Topluma Yansýmasý, 1999)
* Erciyes Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi (Prof. Dr. Haydar
Baþ ve Tasavvuf, 1993)
* Uludað Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi (Prof. Dr. Haydar
Baþ'ýn Tasavvufî Görüþleri, 1997)

10
Milli Ekonomi Modeli

Prof. Dr. Haydar Baþ, yurt dýþýndaki araþtýrma ve düþünce


kuruluþlarýnda otuzun üzerinde ödüle layýk görülmüþtür.
Verilen uluslararasý ödüllerden bazýlarý þunlardýr:
1– Dünya Barýþýna, Ýnsan Haklarýna ve Ekonomiye katký-
larýndan ötürü verilen Saygýn Liderlik Ödülü.
Amerikan Biyografi Enstitüsü, bu ödülle Prof. Dr. Haydar
Baþ'ý "Uluslararasý Seçkin Liderler Ansiklopedisi"nin 5.
baskýsýnda yer almak üzere seçmiþtir.
2– Ýnsan Haklarýna yapmýþ olduðu hizmetlerden dolayý
verilen Þeref Sertifikasý.
Bu sertifika Uluslararasý Biyografi Merkezi tarafýndan ve-
rilmiþtir.
3– "1994 Zirvede Kim Kimdir" ödülü.
Bu sertifika Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafýndan yýl-
da bir kere, belli sahada hizmet veren sadece bir ilim ada-
mýna verilmektedir.
4– Modern Ekonomik Görüþe hizmetlerinden dolayý veri-
len Uluslararasý Liyakat Topluluðu Sertifikasý.
Bu ödül Uluslararasý Biyografi Merkezi'nce verilmiþtir.
5– Ýletiþim Endüstrisine katkýlarýndan dolayý verilen
Saygýn Liderlik Ödülü.
Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafýndan layýk görülmüþ-
tür.
6– Uluslararasý Araþtýrmacý Üyelik Ödülü.
Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafýndan verilen bu ma-
dalya, yapmýþ olduðu bilimsel araþtýrmalar ve Modern E-
konomik Görüþe olan hizmetleri nedeniyle enstitünün a-
raþtýrmacý üyesi olduðunu belgelemektedir.
7– Uluslararasý Liyakat Topluluðu Excellantia (Mükem-
mel Þahsiyet) Ödülü:
Bu ödül bulunduklarý ülkelerde Uluslararasý Biyografi
Merkezi'ni yaþamlarý, þahsiyetleri ve sosyal iliþkileri ile
temsil eden ilim adamlarýna verilmektedir.
11
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Fikir ve tezlerindeki bilimsel tutarlýlýðý ve isabeti, tarihi


süreç içerisinde her zaman müþahade edilen Sayýn Baþ'ýn,
Türkiye ve dünyadaki geliþmelerle alakalý bazý önemli çý-
kýþlarý þunlardýr:
Prof. Dr. Haydar Baþ, "Milli Birlik ve Beraberliðin
Temel Unsurlarý" isimli konferanslar dizisiyle Türki-
ye'de ve Avrupa'da milli birlik ve beraberliðin önemini
anlatmýþtýr.
Türkiye'nin AB üyeliðinin çokça gündem edildiði 1980'li
yýllarda akademik çevrelerin ve iþ dünyasýnýn kesin gözüyle
baktýðý üyeliðimiz ile ilgili olarak, yalnýzca Sayýn Baþ farklý
bir yorumda bulunmuþtur. 1986 yýlýnda Berlin'de "AB Top-
luluðu bizi aralarýna kabul etmeyecektir" tezini savun-
muþtur. 90'lý yýllarýn baþýnda ülkemizdeki politikacýlar ve
aydýnlar, Gümrük Birliði'ne giriþimizi bir zafer olarak gös-
terirken; Prof. Dr. Haydar Baþ, "AB'ye girmeden, Güm-
rük Birliði'ne dahil olmak Türkiye'nin aleyhinedir" de-
miþtir. Her yýl 20 milyar dolarýn üstünde dýþ ticaret açýðý ve-
ren ülkemiz, Gümrük Birliði'nden dolayý 10 yýlda 150 mil-
yar dolara yakýn zarar etmiþtir. Özellikle 2000 yýlýndan son-
ra kronikleþen ekonomik kriz ve enflasyon ortamýndan çýký-
þý IMF ve Dünya Bankasý'nýn talimatlarý ve kredileri ile aþ-
ma çabasýndaki siyasi iradeye tek yanýt da Prof. Dr. Haydar
Baþ'tan gelmiþtir: "Mevcut ekonomi politikalarýyla enf-
lasyonun düþmesi mümkün deðildir. Bu gidiþatla Türki-
ye'yi batýracaklar. Türk coðrafyasýný pazarlýk konusu
haline getirecekler." Ülkemizin siyasi ve iktisadi talepler
doðrultusunda bugün taþýndýðý nokta Prof. Dr. Haydar
Baþ'ýn tespitleriyle ayný istikamettedir.
Amerika'nýn 1991 yýlýndaki Irak çýkarmasýnda, o tarihte
"Bu çýkarma her ne kadar Irak'a yapýlýyorsa da ni-
hai hedef Türkiye'yi parçalamaya yöneliktir" þeklin-
de ikazda bulunmuþtur.

12
Milli Ekonomi Modeli

Bugün hayata geçirilen ABD'nin Büyük Ortadoðu Pro-


jesi'nden maksat da budur; Ýslam coðrafyasýný ele geçir-
mek, Türkiye coðrafyasýný parçalamaktýr.
Son dönemde, özellikle ülkemizin siyasi, kültürel ve
stratejik kuþatma altýna alýnmasý, ekonomik kriz ve çýkýþ
yollarý üzerine eserler veren Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn basýl-
mýþ ve basýlmakta olan eserleri þunlardýr:
1. Milli Ekonomi Modeli ve Kalkýnma Projeleri
2. Dar Bölge Yaygýn Kalkýnma Modeli
3. Dini ve Milli Bütünlüðümüze Yönelik Tehditler
4. Veda Hutbesinde Ýnsan Haklarý
5. Ýslam’da Kadýn Haklarý
6. Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (sav)
7. Makalât
8. Mektûbât
9. Ýslam ve Mevlana
10. Ýslam’da Zikir
11. Ýslam’da Tevhid
12. Ýman ve Ýnsan
13. Ýnsan–ý Kamil ve Nefs Mertebeleri
14. Hacc’ýn Hikmetleri
15. Hikmetin Sýrlarý
16. Dua ve Evrad
17. Hýristiyanlýk ve Yahudilik
18. Din Tahripçilerine Kur’an–ý Kerim’in Cevabý
19. Birliðe Doðru
20. Veda Hutbesi ve Evrensel Beyanname
21. Nefs Terbiyesi
22. Varoluþun Gayesi: Zikrullah
23. Hikmetin Sýrlarý
24. Yaþayan Kur’an: Sünnet
25. Niçin Türkiye?

13
14
Milli Ekonomi Modeli

TAKDÝM

Ýnsanýn tabiatý icabý, kýsa ve mutlu dönemler ha-


riç, daima ihtiraslarý ön plana geçmiþ, bunun neti-
cesinde toplumun her zaman hükümran bölümü
ekonomik refah içinde olurken, diðer bölümleri,
deðiþen oranlarda sefalet ve yokluða doðru giden
kaderde birleþmiþlerdir. Ýdare edenlerle açlýk çe-
kenler arasýndaki topluluk, yetenekleri nispetinde
pastadan parçalar koparmaya ve bu nedenle idare
edenlere yakýn olmaya çalýþmýþlardýr. Orta sýnýf o-
larak isimlenen nüfus, devletlerin kaderleri üzerin-
de etkili olmuþtur.
Topluluklarýn ekonomileri onlarý idare eden kralla-
rýn veya baþkanlarýn aðzýndan çýkan emirlerle oluþtu-
ðu devirlerde, ekonominin herhangi bir kesin kuralý
yoktu. Kurallar, baþtaki sahsýn huyuna, karakterine,
ahlakýna, aklýna ve yeteneklerine baðlý olarak tama-
men emir ve direktifleri ile oluþmakta idi. Bu nedenle
tarih boyunca güçlü devlet olmanýn en etkin þartý a-
daletli paylaþým olmuþtur. Sömürü düzeninin kurucu-
larý olan kapitalist ülkeler, KÜRESELLEÞME adýný
verdikleri, aslý sömürme olan sistemle, geliþmekte o-
lan ülkelerin tüm kaynaklarýný ele geçirme operasyo-
nunu hýzla sürdürmektedirler.
15
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Sömürü düzeni beþeriyet ile birlikte devam edip


gelmektedir. Güçlü olan daima sömürmüþ, zayýf olan
daima köle olup ezilmiþtir. Yüzelli yýldýr kapitalist dü-
zen, harpler, ekonomik olarak borçlandýrma, özelleþ-
tirmeye teþvik ve hükmetme yolu ile sürdürülmekte-
dir. Her türlü kaynaklarý tükenmiþ olan, çok geliþmiþ
kabul edilen bu ülkeleri aslýnda ayakta tutan geliþ-
memiþ ülkelerin kaynaklarýdýr. Bu kaynaklarýn kýsýt-
lanmasý, durumun tamamen tersine çevrilmesi de-
mektir.
Son yarým asýrda harp etmekten ziyade, barýþ
ve beraberlik kandýrmasý ile, teknolojik üstünlükle-
rini tüm dünya ile paylaþmak istedikleri yalanýný
koz olarak kullanan geliþmiþ ülkeler, geri kalmýþ a-
ma aslýnda hazineler üzerinde oturan ülkeleri, KÜ-
RESELLEÞME taktikleriyle avlamayý baþarý ile hýz-
la sürdürmektedirler.
Küreselleþmenin bir þartý olan ÖZELLEÞTÝRME
yaðmasý ile ülkelerin gelir getiren kurumlarýný, strate-
jik önemi olan kurumlarýný ele geçirmektedirler. Ülke-
de söz sahibi olan büyük yerel þirketleri önce küre-
sel, tanýnmýþ þirketlerle ortaklýk yaptýrýp, daha sonra
tek baþýna ele geçirme operasyonlarýný sabýrla ger-
çekleþtirmektedirler.
Bütün bu taktik ve planlarla geliþmekte olan ülke-
lerin üretimlerini ele geçirerek, kalkýnma ve rekabet
çabalarýný yok etmeðe devam etmektedirler. Geliþ-
mekte olan ülkelerin büyük çapta yeraltý kaynaklarý
küresel güçlere ait büyük þirketlerin ellerine geçmiþ
veya geçmek üzeredir. Para politikalarý tamamen
IMF ve Dünya Bankasý'na teslim edilmiþ, emisyon o-
layýna hiçbir þekilde müdahale imkaný býrakýlmadýðýn-
dan, tüm emek ve üretimleri de küresel sömürünün
elinde kalmýþtýr.
16
Milli Ekonomi Modeli

Senyoraj haklarý dahi onlara yabancý para olarak fa-


izli borç þeklinde verilmekte ve bu durumda tüm insan-
lýk küresel güçlere köle durumuna düþmektedir. Bura-
ya kadar anlatýlanlar küresel veya kapitalist ekonomi-
nin yüzeysel manzarasýdýr. Küresel güçlerin, en çok
çekindiði ULUSAL devletler olduðundan, öncelikle he-
def olarak ulusal devlete yatkýn topluluklar üzerinde a-
cil planlar üretmektedirler. Özelleþtirme ve borçlandýr-
ma taktikleri, kültürlerarasý iþbirliði çalýþmalarý bu plan-
larýn önde olanlarýdýr.
Milli Ekonomi Modeli bu nedenle milli devletin ol-
mazsa olmazýdýr. Ve küreselleþmenin panzehiridir.
Kapitalist ekonominin kolayca uygulanabilmesi için i-
lim adýna empoze edilen ekonomik modeller vasýtasý ile
tüm ülkeler pembe hayaller ile uyutulmaktadýr. Ýþte bu
eser, hakikatleri gözler önüne sermekle, mevcut ekono-
mik teorileri, uygulama temeline dayalý net matematik-
sel formülleriyle yerle bir etmektedir. Bu eserden de an-
laþýlacaðý gibi Milli Ekonomi Modeli her topluluðun eþit
þartlarda ekonomik geliþimlerini düzenlemektedir.
Milli Ekonomi Modeli tüketim yanlýsý bir modeldir.
Yani, toplumu oluþturan bireylerin tamamýnýn belli bir
gelir düzeyine çýkartýlmasýný hedef almaktadýr. Bunun
neticesinde küresel güçlerin küçülte küçülte ortadan
kaldýrmak üzere olduðu ülkeler, bu modelle tekrar bü-
yük ve güçlü devletler haline gelecektir. Toplumda fa-
kir, aç, iþsiz kalmayacaktýr. Herkesin temel ihtiyaçlarý
karþýlanacak devlet sosyal bir devlet, yani baba devlet
olacaktýr. Devletin her türlü kaynaklarý, devlet-millet iþ-
birliði ile kullanýlacaktýr.
Milli Ekonomi Modeli, daha önce kendilerine yeter du-
rumda olan ülkeleri yeterli olduklarý dallarda politikalarýna
müdahale ederek, kendilerine baðýmlý hale getiren kapi-
talist ülkelerin her türlü müdahalelerini boþa çýkaracaktýr.
17
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Tarýmda, ormancýlýkta, hayvancýlýkta ve her türlü ü-


retimde halký ile birlikte, vergi almak yerine faizsiz
kredilerle halkýna destek ve en önemlisi her kesim-
deki fertlere emeklilik hakký tanýyan, ürettikleri her
mamule alým garantisi veren tam bir sosyal devlet o-
luþacaktýr. Modelle, sömürme ve sömürülme ortadan
kalkacaktýr. Bunun yerini adaletli bir dayanýþma ve
paylaþma ortamý alacaktýr.
Ekonomi, topluluktan topluluða, o kimselerin
kültürel yapýsýna göre deðiþim göstermesi gereken
bir uygulamadýr. Yýllarca Hýristiyan kültürünün ürü-
nü olan ekonomi politikalarýnýn uygulanmasý bizi
çýkmazlara sürüklemiþtir. Kapitalist düzenin para
ve faiz uygulamalarý, para ile para kazanma im-
kanlarý, paranýn belli merkezlerde toplanmasý ger-
çeði kaçýnýlmazdýr.
Milli Ekonomi Modeli'nde ise, uygulama tamamen
bizim kültürümüzün bir ürünüdür. Gelir daðýlýmýnda
denge, sürekli büyüme ve tam istihdam çok uyumlu
biçimde gerçekleþmektedir. Sosyal devlet olmanýn
gerekli temel þartlarý da bunlardýr. Faiz olmamasý
enflasyonun sýfýrlanmasýdýr.
Bizim kültürümüzde yalan söylemek yasaktýr. Bu
gerçek bilindiði halde liberal ekonominin vergi alma
tekniði esnafýmýzýn yalan söylemesini mecbur hale
getirmiþ, ayakta kalmak için devletine yanlýþ ve ek-
sik beyanlarda bulunmuþlardýr. Bu nedenle ruhsal o-
larak suçluluk hakimdir. Milli Ekonomi Modeli'nde,
yüz milyarýn altýnda kazanan her kim olursa olsun
kendisinden vergi alýnmayacak olmasý, halkýmýza
kendine güven ve inançlarýna uygun hareket etme-
nin mutluluðunu kazandýracaktýr. Ve daha fazla im-
kanlara sahip olmak için geliþme çabalarýný sürdür-
meye devam edecektir.
18
Milli Ekonomi Modeli

Þunu açýkça söylemekte yarar görüyorum. Kapi-


talist düzene göre ekonomi: Ýnsanýn sýnýrsýz ihtiyaç-
larýný karþýlamak için sýnýrlý imkanlarýn kullanýlmasý
olarak tanýmlanmýþtýr. Bu tanýma dayanan ekonomi
kendi toplumunun menfaati için diðerlerini ezecektir.
Ýþte bu nedenledir ki sömürü, savaþ, iþkenceler ve
haksýzlýklar dünyaya hakim olmaktadýr.
Þurasý muhakkak ki insanýn ihtiyaçlarý sýnýrsýz deðil
aksine yaradýlýþý nedeni ile bir elin parmaklarý sayýsý
kadar bile deðildir. Yeme içme, giyme, aile kurma
vs… Ama ona sunulan imkanlara baktýðýmýzda, tüm
ihtiyaçlarýna karþýlýk sayýlamayacak kadar çok alterna-
tifler ve bolluk vardýr. Seç, seç ye; beðen, beðen giy;
seç, seç al.
Demek ki ekonomi bilimi denilen ve toplumu yanlýþ
bir tanýmýn peþinde sürükleyen, uðrunda harpler yapý-
lan, sayýsýný söylemede zorluk çekilen milyonlarca e-
serler yazýlan sayýsýz öðrenci ve öðretmen yetiþtirilen
sonunda bir hiç olduðu, Prof. Dr. Haydar BAÞ tarafýn-
dan cesaretle gösterilen temelsiz bilimin, beþeriyet a-
dýna tam bir SKANDAL olduðu gerçeði ile karþý karþý-
ya gelinmiþtir.
Zaten uygulamalarda da görülmektedir ki sadece
yüzde on gibi bir nüfus bu ekonomiden yarar saðla-
mýþ, geride kalanlar ise daima ezilmiþlerdir. Halbuki
bunun tamamen aksinin olmasý, hatta yüzde yüzü-
nün hayatlarýný rahatça sürdürmeleri topluluklar için
idealdir.
Prof. Dr. Haydar BAÞ Bey'in yazdýðý ve senelerce
beyan ettiði Milli Ekonomi Modeli ilk önce ekonomi-
nin tanýmýný düzelterek: sýnýrsýz imkanlarý, insanýn sý-
nýrlý olan ihtiyaçlarýna kullanma ilmi olarak tanýmla-
mýþtýr. Hakikat bu olduðuna göre, kapitalizm ihtiyaç-
larýn deðil fakat ihtiraslarýn peþine düþmüþ demektir.
19
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bu nedenle yýllar boyu ilim adýna temelde bozuk


bir düzenin teorileri yapýlmýþ tüm insanlýk bunu bilim
zannedip uygulamýþtýr. Teknolojide ileri olan toplu-
luklar, GLOBALLLÝK demogojileri ile bir türlü kalký-
namayan ve global güçlerin ihtiraslarýnýn oluþmasýný
saðlayan topluluklarý resmen suistimal etmiþtir.
Milli Ekonomi Modeli sýnýrsýz imkanlarý halkýn ö-
nüne sermiþ, devleti, vergi toplayan, tefecilik yapan
ve milletini global güçlere köle eden bir devlet halin-
den, halkýna sahip çýkan, onlardan vergi alacaðýna,
onlara maddi imkanlar tanýyan, üretime katký saðla-
yacak bir tüketim topluluðu ortaya çýkaran bir sosyal
devlet haline getirmiþtir. Fakirlik terimini tamamen
lügatten çýkartan, her ferdinin gerekli ihtiyaçlarýný
kimseye muhtaç olmadan temin etmesini saðlayan
bir baba devletin oluþmasýný saðlamýþtýr.
Ayný zamanda parayý, sadece bir mübadele ve
deðer saklama aracý olmaktan çýkarmýþ, ona kal-
kýnmada tahrik unsurluðu, mal ve hizmet karþýlýðý
olma özelliði kazandýrmýþtýr. Yani parayý para ya-
pan gene Prof. Dr. Haydar BAÞ Bey olmuþtur. Bu
eser bütün bu iþlevleri geniþ olarak dünyanýn gözü
önüne sunmaktadýr.
Dönüp geriye ibret ile baktýðýmýzda, asýrlar boyu
insanlara ekonomi bilimi olarak anlatýlan, onbinler-
ce makale yazýlan, konferanslar düzenlenen, iþin
garibi, sayýsýz master ve doktoralarýn yapýldýðý, ya-
ni nalýncý keseri ile yontula yontula son durumuna
gelen, uðrunda milyonlarca insanýn periþan olduðu
yanlýþa dayalý ve küreselleþmeye destek bir eko-
nomi modelini getirenleri, gafletleri veya gizli gaye-
leri ile baþbaþa býrakýrken, ben, bunlarýn karþýsýn-
da güçlü bir model ve bir hakiki eser görmekten i-
lim adamý olarak mutluluk, milletim adýna gurur
duymaktayým.
20
Milli Ekonomi Modeli

Kalkýnamayan, global bataklýkta kalkýnmak için çýr-


pýndýkça daha da batan topluluklara müjdeler olsun!
Milli Ekonomi Modeli ile Sosyal Devlet Projesi'ni orta-
ya atan, zayýf devleti deðil her iþte halký ile eþit þartlar-
da el ele güçlü bir devleti, yani baba devleti tanýtan bu
eser kurtuluþumuza kaynak olacaktýr. Þunu asla unut-
mayýnýz, bu model ekonomide bir alternatif model de-
ðildir. Zaten yukarýda anlatýldýðý gibi temelden yanlýþ
bir modelin alternatifi nasýl olur ki. Ekonomi bilimi bu
temel eserle gerçek olarak baþlamýþtýr. Bu bir tarihi o-
laydýr. Bu eser sonsuza kadar rehber ve ders kitabý o-
larak anýlacaktýr. Bilime yaptýðý bu katkýdan dolayý Sa-
yýn Prof. Dr. Haydar BAÞ Bey'i tebrik ediyor, Allah'tan
(c.c) baþarýlar ve saðlýklar diliyorum.

Prof. Dr. Ata SELÇUK


Fýrat Üniversitesi

21
22
Milli Ekonomi Modeli

Ekonomileri kurtaracak felsefe;


geleceðin iktisat felsefesi

Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn 'Milli Ekonomi Modeli' yal-


nýz Türkiye ve Müslüman dünyasý için deðil, günü-
müzün tüm medeniyetleri için mühim vakadýr. Ve bu-
nun, dünya ekonomi düþüncesi geliþiminde yeni bir
dönem olduðunu esaslý þekilde söyleyebiliriz.
Rusya ve Tataristan bilim adamlarý, Prof. Dr. Haydar
Baþ'ý derin felsefi, ilahiyat ve din bilgisi yazarý olarak ta-
nýmaktadýr. Bu hizmetler Peygamberimizin hayatý veya
Ýslam'da kadýn haklarý gibi geniþ spektrumlu meseleleri
de ele almaktadýr. Bizce Prof. Dr. Haydar Baþ, Müslü-
man Þark dünyasýnýn Ýbn-i Sina, Farabi, Arabi, vs. ileri
gelen alimlerinin çaðýmýzdaki temsilcisidir. Çünkü týpký
onlar gibi hizmetlerinde ciddi bilimsellik ile maneviyat,
kültür ve pratik bütünlüðü mevcuttur.
Ýþte bu eser O'nun yeni hizmetidir. Kitabýn özelliði
yenilik ve esaslýk, geleneklere sahip çýkmak ve cesa-
ret, güncel iktisadýn sorunlarýn çözüm orijinalitesidir.
Bu hizmette analitiðin parlak düþüncesi ile pratiðin
tecrübesi, bilim adamýnýn cesareti ve iþ adamýnýn
pragmatizmi birleþmiþtir.
Kitapta ele alýnmýþ konular o kadar geniþ ki, yalnýz
onlarýn kýsaca özeti ayrý bir yazý teþkil edebilir. O yüz-
den, Tataristan ve Rusya vatandaþlarý için bizce ak-
tüel olan konularda duracaðýz.
23
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Tarihi geliþim süreci açýsýndan da, dünya ekonomi-


sinde ve günümüzün sosyo-ekonomik süreçlerde ye-
rini belirleme açýsýndan da Türkiye ile Rusya'nýn kade-
ri benzerdir. Ýki ülkenin önüne globalleþme süreci katý
seçenek olarak konmuþtur; ya sanayileþmiþ ve geliþ-
miþ ülkeler arasýnda layýklý yeri almak, ya da ikinci sý-
nýf ülkesi olarak, doðal kaynak ve iþ gücü gibi ucuz
kaynak satýcýsý olmaktýr. Batýnýn ülkelerimize empoze
ettiði geliþim yolu, ülkelerimizin jeopolitik, tarihi, milli
ve dini geliþim özelliklerini dikkate almamaktadýr. O
yüzden, baðýmsýzlýðý kaybetmeden ve kendi gelenek,
deðer ve prensipleri koruyarak bizi iktisadi elite dahil
edecek öz modeli oluþturmak aktüellik kazanmaktadýr.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn çalýþmasý, dünya tecrübesine,
en iyi beynelmilel iktisadi düþünce kazançlarýna daya-
nan, manevi ve sosyal, insani faktörleri dikkate alan
ve insan için çalýþan bir modeli çizmektedir.
Bizce, bu çalýþma, ekonomi düþüncesinin, teorik
araþtýrmalarýn ötesindedir. Kanaatimizce, bu çalýþma
güncel iktisat felsefesinin parlak izahýdýr. Çalýþma
Prof. Dr. Haydar Baþ'ý Smith, Ricardo, Keins, Leont-
yev, Fridman, Kupmens gibi iktisatçýlar sýrasýna dahil
etmektedir.
Ekonomik model çalýþmalarýn önem ve deðerini, ik-
tisat-matematik biliþiminde araþtýrma yapan Nobel ö-
dülü sahip sayýsýna göre anlayabiliriz. Ýktisat üzerine
Nobel ödülü 1969 yýlýnda verilmeye baþlandý. Hesap-
larýmýza göre bu ödüle 36 (aralarýnda 26'sý iktisat-ma-
tematik biliþiminde araþtýrma yapan) iktisatçý layýk gö-
rülmüþtür. Sosyal-iktisadi sistemdeki yasal ve sayýsal
iliþkilerin tespiti enformasyon teknolojilerin kullanýmý i-
le kolaydýr. Lakin iktisat teorisi, istatistik, matematik ve
enformasyonun gerçek sentezi olan çalýþmasýyla Prof.
Dr. Haydar Baþ'a da bir Nobel ödülü gerekecektir.
Bunda milli sistemi ve modeli mühim rol oynayacaktýr.
24
Milli Ekonomi Modeli

Günümüz iktisat teorisinde deðiþik ekonomik sis-


temler mevcuttur: Tam rekabetli serbest piyasa ekono-
misi (tam kapitalizm), serbest piyasa ekonomisi, gele-
neksel ekonomi, idari ekonomi. Batý strateji uzmanlarý
piyasa ekonomisi taraftarlarýdýr, geleneksel ekonomi i-
se, onlarýn analiz ve öngörülerinde ülkelerin geliþimini
frenleyen geliþmemiþ sistem olarak gösterilmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn kitabýnda gösterilen kapitalizmi,
globalleþme taraftarlarý geliþmekte olan ülkelere, onlarý
tamamen kendi jeopolitik ve ekonomik çýkarlarýna uy-
durmak için empoze etmektedirler.
Günümüzde dünya ekonomisinde Japon, Ýsveç, A-
merika, Alman iktisadi modeller malum. Prof. Dr. Hay-
dar Baþ'ýn çalýþmasýnda, insan, onun ihtiyaçlarý, imkân
ve memnuniyeti ön plana alýndýðý için, beynelmilel mo-
delin çizildiðini söyleyebiliriz. Teklif edilen model Ýslami-
yet'in ebedi prensiplerine dayanmaktadýr. Bu prensipler
temelinde orta çaðda Müslüman camiasý, her millet, sý-
nýf ve tabakanýn iktisadi ve sosyal güvencede bulu-
nduðu geliþmiþ devletler kurmuþtur.
Genel olarak, modele gerçeði daha derinden öðre-
nebilme amacý ile oluþturulan, hakiki objenin sembolik
tasviri, þartlý þekli diye diyebiliriz. Prof. Dr. Haydar
Baþ'ýn kitabýnda, tüm fertlerin refahýný yükseltmeyi a-
maç eden devlet idaresi iktisat modeli teklif edilmekte-
dir. Belki ütopik duyula bilinir? Belki Marks hizmetlerin-
de eþit ideal toplum hakkýnda okumuþunuzdur? Prof.
Dr. Haydar Baþ modelinin farký belirgin, çünkü para te-
davül kanunlarýnýn, piyasa ve talep hareketleri vs. bilgi-
lerinden oluþmaktadýr.
Ýktisat biliminin önünde hep kýt kaynak kullanýmý so-
runu durmuþtur. Bir çok iktisatçý optimum arayýþý içinde
bulunmuþtur. Prof. Dr. Haydar Baþ prensip itibarý ile
Batý burjuva biliminden farklý olarak, kaynaklarýn son-
suz, insan ihtiyaçlarýn kýsýtlý olduðunu söylemektedir.

25
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Sayýn bilim adamýnýn ileri sürdüðü "sonsuz kaynak"


fikri çürütülmez argümanlar temelinde inþa edil-
mektedir. Ve en esaslý argüman Kur'an-ý Kerim'in
beyanlarýdýr. 'Ýbrahim' suresinde Allah-ü Teala in-
sanlara hitaben diyor ki: 'Sizlere, istediðiniz tüm im-
kanlarý vermekteyim', 'Lokman' suresinde ise: 'Al-
lah, gökyüzünde ve yeryüzünde olan her þeyi hiz-
metinize sunmadý mý'.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn fikrini fizik, kimya, biyo-
teknoloji buluþlarý tasdik etmektedir. Bu buluþlar
maddenin sýnýrsýz imkanlarýndan bahsetmektedir.
Mesela, 2004 yýlý Nobel ödülü sahibi fizikçi J.Alfe-
rov XXI yüzyýlda sanayiinin esas kaynaðý olarak gü-
neþ enerjisinin olacaðýný söylemektedir. Artý geri dö-
nüþüm süreci akýllý topluma maddenin tekrar kulla-
ným imkâný vermektedir.
Sonsuz kaynak, sýnýrlý ihtiyaca dayanan, Milli Eko-
nomi Modeli'ni teklif ederek Prof. Dr. Haydar Baþ da-
ha çok dikkati üretimde deðil, üretim-tüketim denge
noktasýný yakalama meselesinde odaklamaktadýr.
Baþka bir ifade ile, onun teklif ettiði iktisadi sistem,
tüketim dengesi modelidir. Buna yakýn bir fikir Ýstik-
rarlý Geliþim Stratejinin temelinde de yatmaktadýr.
Lakin asýl fark bu modeli hayata geçirecek zihniyet-
tedir. 2002 yýlý Yohannesburg Dünya Forumu bunun
ispatýdýr. Sebebi ise, Globalist ülkeler, ilk olarak A-
merika, Forumun birçok inisiyatifini desteklemedi,
çünkü çýkarlarýna ters idi.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn Milli Ekonomi Modeli'nde
ekonominin para gibi mühim aracýna büyük önem
verilmektedir. Bu meselede de sayýn bilimadamý gü-
nümüz biliminde oluþmuþ katý fikirlerden daha ileri
gitmektedir. Bizim iktisat teorisi kitaplarýnda para da-
ha çok tedavül aracýdýr.
26
Milli Ekonomi Modeli

Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn fikrince, para, mal ve hiz-


met üretimi için iktisadi faaliyeti harekete getiren a-
raçtýr.
Baþka bir ifade ile para, üretim ve tüketime karþý
gösterilen niyetin sebebi ve bir teþviktir. Þu ana kadar
hiçbir iktisadi model paranýn iktisadi birimlerin niyetini
ifade etme özelliðine dikkati çekmemiþtir. Milli Ekono-
mi Modeli'nde gerçekleþecek paranýn teþvik fonksiyo-
nu günümüzde esas fonksiyonlarýndan biridir.
Ülkelerimizin karþýlaþtýðý esas problem iktisadýn li-
beralleþmesi sonucu toplumun kutuplaþmasýdýr. Prof.
Dr. Haydar Baþ kitabýnda, asgari ihtiyaçlarýný bile kar-
þýlayamayan, gelirleri belli bir seviye altýnda olan fakir
tabaka grubunu ayýrt etmektedir. Türkiye ve Rusya ör-
neðinde bu grubun yüzdesi iki ülkede de %90 civarýn-
dadýr. Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn çalýþmasýnda, eðer eko-
nominin büyümesini istiyorsak, dikkatimizi toplayarak
bu tabakaya yardým göstermemiz gerekiyor denmek-
tedir. Günümüzün en büyük problemi ise, nüfusun bu
tabakasý tüketim imkanýný kaybetmiþtir. Sayýn Prof. Dr.
Haydar Baþ'ýn teklif ettiði modelde bu tabaka ekono-
mik hayatta katkýda bulunmakta, sosyal ve iktisadi ak-
tivitesini devam ettirmektedir.
Tekrar edersek, Prof. Dr. Haydar Baþ hizmetinin
açtýðý ufuklar sýnýrsýzdýr. Kitap, tekrar tekrar dönülme-
sini istemektedir. Ve kitabýn Rusça yayýnlanmasý Rus-
ya, Tataristan ve BDT devletleri için faydalý olacaktýr.

Prof. Dr. Goulnar BALTANOVA


Kazan State Power Engineering University

27
28
Milli Ekonomi Modeli

Bu eser sadece Türkiye için deðil,


tüm dünya içindir
XX. yüzyýlýnýn ikinci yarýsýnda iktisat biliminde, teori-
de kendisine zýt olan anlayýþlarý devre dýþý býrakan, Batý
devletleri kontrolü altýnda olan ülkelerin devlet iktisat
politikasýný oluþturan ve bu ülke gençlerinin üniversite
kitaplarýnda okutulan liberalmonetarist anlayýþýnýn tartý-
þýlmaz tekeli oluþmuþtur. Bu anlayýþa ters düþen tüm
teori ve araþtýrmalar, problem ve sonuçlar bilim adam-
larýnýn, siyasi ve öðrencilerin dikkatlerinden deðiþik yol-
larla perde ediliyor, tali, önemi olmayan istisnalar, ya da
"iktisadýn" temel kanununa ek olarak gösteriliyor. Böy-
lelikle, "bilimin temel binasý", iktisat biliminin "mainstre-
am"i, yeryüzündeki çoðunluðunun hayatý için çoktan
derin problem ve tehlike haline gelmiþ sosyalekonomik
hayat sorunlarýný ve gerçeklerini kýsmen yansýtýcýsý, ger-
çek sorunlarý göz ardý edicisi haline geliyor. Gerçek, li-
beraliktisat bilimi altýndan akýp gidiyor.
Günümüzün sorunlarý ise, iktisadi ve siyasi merkez-
lerin ve taþranýn, parasalmali alanýn ve gerçek sektörün
iletiþimi, çaðdaþ ekonomide devletin, tekelin ve rekabe-
tin rolü vesairedir. Þu anda deðiþik ülkelerde, "herkes
tarafýndan kabul edilen gerçek" halini alan ve hakim o-
lan teorik modellerin ve önerilerin temelinde yatan bir-
çok ekollerin "aksiyomlarýn" yeniden gözden geçirilme-
sini gerektiren daha fazla yeni yaklaþým ve çalýþmalar
ortaya çýkmaya baþlamýþtýr.
29
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Ancak iktisat politikasýnda alternatif teorinin ve al-


ternatif mefhumun oluþmasý için bu yeni giriþimlerin
bir araya getirilme ihtiyacý þiddetle hissedilmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn kitabý bu sorunun çözülmesi
için ciddi bir katkýdýr ve çalýþmanýn büyük deðeri bun-
dan kaynaklanmaktadýr.
Birçok Ýslam takipçisinin O'nu kendi öðretmeni o-
larak gören, derin inanca sahip þahsýn iktisat gibi,
dünyevi bilim dalýnda parlayývermesi tesadüf deðildir.
Ýþin aslý þu ki, çaðdaþ iktisat teorisi ve oluþmuþ dün-
ya ekonomisi sistemi bireyin ve toplumun hedefi ola-
rak sadece maddi ve parasal teþvik ve amaçlarý ele
almaktadýrlar. Bu kategoriler sisteminde ise insanlý-
ðýn önünde duran sorunlarýn, özellikle de ekonomi a-
lanýnda olan sorunlarýn çözümü hiçbir þekilde yoktur.
Ýnsanlýðýn ilkel fizyolojik ihtiyaçlarýn gidermesini
gittikçe kolaylaþtýran teknik ve üretim organizasyo-
nu geliþimi iktisadi süreçlerin ekonomi dýþý unsur-
lara; siyasi, sosyal ve ilk önce geniþ manasýyla
manevi þartlara radikal olarak baðlý olduðu gerçeði
ortaya çýkarmaktadýr. Prof. Dr. Haydar Baþ "Toplu-
mun pozitif ya da negatif durumu bu toplumu oluþ-
turan insanlarýn iç tabiatýnýn doðrudan yansýmasý-
dýr" diye yazmaktadýr.
Toplumun yapýsý ve iktisadi iliþkiler ne kadar ras-
yonel gözükürse gözüksün, onlarýn halkýn refah sevi-
yesini yükseltmesi ve etkisi, toplumun manevi bera-
berliðini esas almalarý ve toplum fertlerinin çoðunun
ve elit temsilcilerin bu iliþki ve yapýnýn adil olduðuna
inanmalarý ve topluma deðer vermeleri ile mümkün
olmaktadýr. Tarih boyunca insanlýk bu kanaate var-
mýþtýr. Toplumun manevi beraberliðin temelinde dini
inanç veya vatanperverlik veya mutlu topluluk kurma
düþüncesi yatmaktadýr.
30
Milli Ekonomi Modeli

Eðer toplumun manevi temelinde herhangi ne-


denlerle bozulma gerçekleþirse, toplumum tüm sos-
yal enstitülerinde ve onlarý destekleyen mekanizma-
larda taklitçilik baþlýyor. Hem ahlak, hem adliye hu-
kuk sistemi, hem hakimiyet kurumlarýn oluþmasýn-
daki demokratik tarz, hem medya ülkenin ve ülke
toplumunun çoðunun çýkarlarýný temin etmemeye
baþlýyor.
Mali kaynaklara sahip olan ve bu sosyal sistemin
egemenliðini ele geçiren az sayýdaki sosyal grupla-
rýn ve klanlarýn elinde malzeme haline geliyor. Ülke-
nin manevi beraberliði önemilidir, o olmadan devlet
etkisiz hale gelmektedir.
Milli Ekonomi Modeli'nin istisna-
i önemli ilkesi, her sosyal grubun maddi refah sevi-
yesinden toplum ve devletin sorumlu olmasýdýr. Bu
ilke, devletin iktisada katkýsýný minimize etme liberal
ideoloji yaklaþýmýný reddetmektedir.
Piyasa ve rekabet güçleri, yazarýn anlattýðý yapý-
sal eþitsizlikleri (Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn terimiyle,
yapýsal açýklarý) tek baþýna düzeltemezler. Bunu an-
cak güçlü ve baðýmsýz devlet yapabilir.
Parasal-mali kaynaklarýn çok az sayýda olan zen-
gin banka gruplarýnýn, mali-siyasi klanlarýn ve cemi-
yetlerin ellerinde bilinçli olarak birikmesi Dünya E-
konomisi için (ve bütün sosyal-politik alanýn istikrar-
lýðýnýn korunmasý için) en büyük tehlike olduðunu
Prof. Dr. Haydar Baþ görmektedir.
Global problemlerle uðraþan birçok iktisatçý ve
siyaset bilimcisi, önceden belirtilmiþ olan postulat-
lara açýklama bulma amacýyla deðil de, gerçekten
þimdiki basit olmayan dünyada olan biten hakikat-
leri öðrenmek isteyenler ayný fikirde olacaklarýný
düþünüyorum.

31
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn sonucuna göre: " Bugün


Dünya Ekonomisinin gerçek yöneticileri üreticiler de-
ðil, global maliyecilerdir. Þu anda, onlarýn iktisadi ve
siyasi etkilerinin güçlenmesini ancak en azýndan dü-
þünce açýsýndan, yapý olarak milletin yararý ve eko-
nomik büyümenin doðrultusunda hareket eden dev-
letler engelleyebilir."
Kitapta çok önemli sorun ele alýnmaktadýr, paranýn ü-
rün alanýndan direktif olarak çekilerek mali spekülasyon
alanýnda yoðunlaþmasý, fazladan harcanmasý ve onla-
rýn siyasi sorunlarýn giderilmesi için kullanýlmasý sorunu
ve saire. Böyle paranýn çekilmesi ve sermayenin yurtdý-
þýna akmasý sonucunda üretimin ne kadar küçük mik-
tarlara düþtüðünü ve ülkenin potansiyel ekonomisini
yýktýðýný Rusya'nýn 90. yýllarda gösterdiði bariz örnekte
görmekteyiz.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn kitabýnýn asýl deðeri, tekrarla-
mak istiyorum ki, þu anda iktisat biliminde hakim olan
liberal görüþe ve (çoðu zaman alternatifsiz diye sunu-
lan) liberal teoriye alternatif olan yeni görüþün oluþma-
sýnda temel atmaktadýr. Bu kitap tabii ki sadece Türkiye
için deðil, tüm iktisat bilimi için ve ilk sýrada "Batý olma-
yan" tüm ülkeler için çok büyük önem taþýmaktadýr. Bu
kitabýn meþhur olmasý ve geniþ kitle için, iktisatçýlar, si-
yaset bilicileri ve diðer sosyal bilim uzmanlarý için, ayný
zamanda politikacý, üniversite öðrencileri ve öðretmen-
leri için ulaþýlýr olmasý çok önemlidir. Hizmetin fikir ve ö-
nerileri geniþçe istiþare edilmeli, konuþmalý, baþka uz-
manlarýn fikirleri ile mukayese edilmeli, netleþtirmeli ve
baþka meþhur iktisatçý uzmanlarýn fikirleri gibi geniþ ya-
yýlma ve otorite bulmalýdýr.

Prof. Dr. Viktor Volkonskiy


Rusya Bilimler Akademisi

32
33
34
Milli Ekonomi Modeli

BÝRÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN
TEMEL FELSEFESÝ

1) Milli Ekonomi Modeli Nedir?


2) Milli Ekonomi Modelinde Ýnsan
3) Bireyin ve Toplumun Çýkarlarýnýn Birleþtirilmesi

35
36
Milli Ekonomi Modeli

1) MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ NEDÝR?

Milli Ekonomi Modeli, insanýn sýnýrlý


ihtiyaçlarýnýn sýnýrsýz kaynaklardan karþýlanmasý
ilmi ve ülkelerin gerektiðinde her türlü mal ve
hizmeti üretebilme gücüne sahip olmasý, iç ve dýþ
harcamalarýnýn borçlanmadan temin ede-
bilmesinin adý ve formülüdür.
Bu manada Milli Ekonomi Modeli ülkelerin
kalkýnmasýnýn, ekonomik baðýmsýzlýðýn tek
(yegane) yoludur.
Milli Ekonomi Modeli, ekonominin sadece bir
meselesine odaklanmak yerine, bütününü kucak-
layan bir modeldir.
Hedefleri, dayanaklarý ve iþleyiþ mekanizmala-
rý ile baþlý baþýna bir sistem olan Milli Ekonomi
Modeli, hayallerden deðil, var olan gerçeklerden
yola çýkarak, bunlara uygun bir modeli hayata ge-
çirmeyi amaçlamýþtýr (1).
Ýnsaný tam manasý ile tarif etmeden onunla ilgi-
li hiçbir meseleyi çözüme kavuþturamayýz (2).
Oysa kapitalist anlayýþ insaný anlamak yerine
kendi sistemine uygun bir insan tarifi yapmýþtýr.
1– Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 247, Ýcmal yay, Ýstanbul 1994, 2. baský
2– Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, s. 3–25, Ýcmal yay, Ýstanbul 1996, 4. baský

37
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Ýnsanýn fýtratýndan yola çýkarak ona uygun bir


modeli hayata geçirmeden ona faydalý olmak
mümkün deðildir (3).
“Kaynaklarýn sýnýrsýz, ihtiyaçlarýn sýnýrlý ama
ihtiraslarýn sýnýrsýz” olduðunu tespit ettiðimizde,
kapitalist modellerin daha temelden meseleye
yanlýþ yaklaþtýðýný görmek zor olmayacaktýr. Çün-
kü kapitalist anlayýþlar, kaynaklarý sýnýrlý görür-
ken, insan ihtiyaçlarýný sýnýrsýz görmektedirler (4).
Bireyler, kendi ihtiyaçlarýndan çok daha fazla
bir deðer oluþturma kabiliyetindedir.
Ancak var olan ekonomi modelleri insanlarýn
kabiliyetlerini devreye koymak yerine, onlarý
devre dýþý býraktýðý için sýnýrsýz kaynaklara rað-
men insanlýðýn büyük bir kesimi yokluk içeri-
sindedir.
Artan nüfusun ihtiyaçlarýnýn sýnýrlý kaynaklarla
karþýlanamayacaðý yanýlgýsý, kapitalist anlayýþý
toplumun çok az bir kesiminin çýkarlarýna odak-
lanmaya yöneltmiþtir.
Bu sebeple kapitalist anlayýþ azýnlýklarýn mutlu
olduðu fakat çoðunluðun fakirlik ve açlýk çektiði
bir modeldir.
Gerçekte artan dünya nüfusu bir tehlike deðil-
dir, kaynaklarýn kýt olmadýðýndan yola çýkýlarak
bu kaynaklardan optimal ve adilane bir þekilde
herkesin istifade edeceði bir sistem hayata geçir-
mek mümkündür. Zaten Milli Ekonomi Mode-
li’nde yaptýðýmýz da bundan ibarettir.
3– Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, s. 29
4– Prof. Dr. Erdogan Alkin, Ýktisat, Filiz Kitabevi, Ýst. 1992, s. 1

38
Milli Ekonomi Modeli

Kapitalist anlayýþlarýn, kendi yapýlarýndan kaynak-


lanan yanlýþlardan dolayý, þu üç meseleyi çözmesi
mümkün deðildir; kapitalizmin hâkim olduðu son 150
yýllýk dönem de bunun ispatýdýr:
1) Gelir daðýlýmýnda denge,
2) Sürekli büyümenin yakalanmasý,
3) Tam istihdamýn sürekli saðlanmasý.
Her üçü de ekonomi politikalarý için olmazsa
olmaz hedeflerdir. Ancak, kapitalist modeller
bunlara ulaþamadýðý gibi, artýk gelir daðýlýmýnda
dengesizliði, eksik istihdamý ve belli dönemlerde
ekonomilerin krizlere girmesini doðal karþýla-
maktadýr (5).
Kapitalist anlayýþlar kaynaklarýn sýnýrlý oldu-
ðundan yola çýktýðý için üretime odaklanmýþtýr.
Elde edilen mal ve hizmetlerin adilane daðýtýlma-
sý yerine, mutlu bir azýnlýðýn faydasýna sunulmasý
da bu mantýðýn sonucudur.
Oysa Milli Ekonomi Modeli “tüketim yanlýsý
bir model”dir. Tüketim yanlýsý olmaktan kastýmýz,
toplumu oluþturan bireylerin tamamýnýn belli bir
gelir düzeyine çýkartýlmasýdýr. En azýndan “kim-
seye muhtaç olmadan hayatýný devam ettireceði
seviye” asgari hedef olarak kabul edilmiþtir.
Milli Ekonomi Modeli’nde ortaya koyduðumuz
hedefleri yakalamada, çok önemli iki güce sahibiz.
Bunlardan birincisi para, bir diðeri ise devlettir.
Para, kapitalist anlayýþlarda sadece bir müba-
dele ve deðer saklama aracý olarak görülmüþtür.
5– Prof. Dr. Osman Z. Orhon, Baþlýca Enflasyon Teorileri ve istikrar
Politikalarý, Filiz Kitabevi 1993, s. 109

39
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Oysa paranýn çok önemli iki özelliði þu ana ka-


dar ifade edilmemiþtir. Birincisi, paranýn bir tahrik
unsuru olarak iþlemci özelliði, bir diðeri de paranýn
üretilen mal ve hizmetlerin karþýlýðý olma vasfýdýr.
Bir diðer konu da, serbest piyasa anlayýþý ve
devlet kavramýdýr. Kapitalist modeller, serbest
piyasayý savunurken, müdahale edilmeyen pi-
yasalarýn kendi kendine dengeye geleceði kana-
atindedir (6).
Keynes Modeli dahi, teoride, böyle bir dengenin
varlýðýný kabul ederken; spekülatif para talebinden
dolayý bir kýsým paranýn piyasalarda bulunmayaca-
ðýný ifade etmiþtir. Oysa teorik olarak “arz talepten
büyük” olduðu için üretim esnasýnda üretim fak-
törlerine ödenen paranýn tamamý, piyasada dola-
þýmda olsa bile; elde edilen gelir arzý karþýlayacak
kadar bir talebin oluþmasýna yeterli gelmeyeceði
için piyasalarýn dengeye gelmesi mümkün deðildir.
Bu sebeple devletin emisyon hacmini geniþletip
sosyal projeler ile, özellikle dar gelirli bireylerin
bütçelerine katkýda bulunarak tüketim ile üretimi den-
gelemek için, piyasalara müdahale etmesi gerekir.
Milli Ekonomi Modeli’nde devlet sadece alan
el deðil, aldýðýndan daha fazlasýný verebilme kud-
retinde olan iradedir.
Sosyal devlet yaklaþýmý hem sosyal adaleti,
hem de sürekli büyümeyi saðlamaktadýr. Yani fa-
kir bir insaný doðrudan desteklemek, dolaylý ola-
rak sanayiciyi de desteklemektir.
6– A. Smith, Milletlerin Zenginliði, Çev. Haldun Derin, M.E.B.
Yayýnlarý 1955

40
Milli Ekonomi Modeli

Kapitalist anlayýþlar ise devleti, global sermaye-


nin faizle sattýðý parasýný koruyan ve faiz gelirlerini
karþýlamak için halkýndan vergi toplayan bir irade
konumuna getirmiþtir. Oysa Milli Ekonomi Mode-
li’mizde devlet, vatandaþýnýn emeðini yine halkýna
hizmet olarak sunan iradedir. Ýfade ettiðimiz üzere,
sadece halkýndan topladýðý vergileri deðil, ayný za-
manda emisyondan elde ettiði senyöraj gelirini de
halkýna hizmet olarak aktaracaðý için, “alan deðil,
veren el” konumunda bir devlet anlayýþý Milli Eko-
nomi Modeli ile hayata geçirilmektedir.
Serbest piyasa, kaynaklarýn ve gelirlerin belli
ellerde toplanmasýndan baþka bir þey deðildir. Pi-
yasalar, serbestlik adý altýnda birkaç global serma-
ye grubunun kontrolüne terk edilmektedir. Kapi-
talist anlayýþýn hedefi, belli bir azýnlýk grubun re-
fahý olduðu için, serbest piyasa adý altýnda kay-
naklarýn ve elde edilen gelirlerin bu kesime akta-
rýlmasýný istemesi son derece normaldir.
Devlet, bu tekelleþmenin önünde engel olarak
görüldüðü için, devletin güçlenmesi ve piyasalarý
kontrol etmesi istenmemektedir.
Paranýn faizle birlikte piyasalardan çekilerek
stoklanmasý, paranýn asýl vazifesini ifa etmesine en-
gel olduðu gibi, parayý elinde tutanlarý piyasalara
hâkim kýlmaktadýr. Bu sebeple faiz, Milli Ekonomi
Modeli’nde bir hastalýk olarak tanýmlanmýþtýr. Faiz,
gelir daðýlýmdaki dengeyi bozduðu gibi üretim ile
tüketimi de engeller (7).
7- Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 253–254; Prof. Dr. Haydar Baþ,
Ýman ve Ýnsan, s. 238

41
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Kapitalist anlayýþlar, bankalarýn kaydi para üretme-


sini desteklerken, merkez bankalarýnýn emisyon ile
parasal hacmi arttýrmasýna karþý çýkmaktadýr. Dolayýsý
ile para talebi, maliyetli para ile karþýlandýðý için, ka-
pitalist anlayýþlara “faiz modelleri” de diyebiliriz.
Milli Ekonomi Modeli ise, kaynaklarýn ve paranýn
tekelleþmelerini engelleyerek, herkesin rahatlýkla u-
laþacaðý bir ortamýn oluþmasýný saðlamatadýr.
Paranýn serbest dolaþýmý, proje sahibi herkesin ü-
retim yapabileceði bir zemini oluþturduðu gibi, bi-
reylerin kabiliyetlerinin açýða çýkmasýna da imkan
tanýmaktadýr.
Paranýn ve kaynaklarýn tekelleþmesinin önlenme-
si, üretim ile tüketimin önündeki engelleri kaldýr-
makta, maliyetleri de aþaðýya çekmektedir.
Paranýn, maliyetsiz ve herkesin sahip olacaðý bir
hale getirilmesi Milli Ekonomi Modeli’nin en önem-
li unsurlarýndandýr.
Gelir daðýlýmýnda belli bir dengeyi saðlayamayan
büyümeler, gerçek manada bir büyüme deðildir. Bu
sebeple hedef, toplumun bir kesiminin deðil, tama-
mýnýn refah düzeyini yükseltmektir. Gelir daðýlýmýn-
daki dengeyi bozan “para ile para kazanma” yerine,
toplumun her kesimine fayda saðlayan “üretim ile
para kazanma” mantýðý, modelin hâkim unsurudur.
Kapitalizm ekonomik olaylarý bir kavga mantý-
ðýnda ele almaktadýr. Ýþçi ile iþveren, zenginle fakir,
çalýþan kesim ile emekli olan kesim –örnekleri ço-
ðaltabiliriz– arasýnda gelirin (kârýn) bölüþümünde bir
kavga mantýðý hâkimdir (8).
8– A. Smith, Milletlerin Zenginliði, 1. kitap, 5. bölüm

42
Milli Ekonomi Modeli

Oysa Milli Ekonomi Modeli’nde toplumun hiçbir


kesimi bir diðerine karþý rakip olarak algýlanmamýþ,
toplumu oluþturan bireylerin tamamýna fayda saðlaya-
cak yaklaþýmlarýn önü açýlmýþtýr. Özellikle iþçi ücret-
lerini asgari geçim düzeyinde konumlandýran (9) kapi-
talist anlayýþlar yerine, gerçek ücret tanýmý getiren
Milli Ekonomi Modeli, hem iþverenin, hem de iþçinin
hakkýný sahibine vermektedir.
Fiyatlar, tam esnek deðildir; yerine göre kýsmen
esnek hatta yapýþkandýr. Yapýlan deneye dayalý çalýþ-
malar bunun böyle olduðunu doðrulamaktadýr. Ancak
fiyatlarýn neden yapýþkan olduðu hususunda gereken
izah þu ana kadar ortaya tam manasý ile konulmamýþ-
týr. Milli Ekonomi Modeli’nde fiyatlarýn neden yapýþ-
kan olduðunun analizi yapýlýrken, genel ve kýsmi yeni
denge analizleri de ortaya konmuþtur. Bu denge ana-
lizleri ekonomide ortaya çýkan hastalýklarý çok rahat
seyretmemize imkan tanýmaktadýr.
Milli Ekonomi Modeli, para ile GSYÝH arasýndaki
baðýntýnýn izahýný yaparken; ekonomilerde, piyasalar-
da bulunmasý gereken parasal hacmi matematiksel o-
larak tarif ederek piyasalarda kurulacak dengenin ra-
kamsal açýlýmýný ortaya koymuþtur.
Her ekonomi modeli, onu ortaya koyan kültürün ve
bakýþ açýsýnýn bir yansýmasýdýr. Kapitalizm, Batý insanýn
meselelere bakýþ açýsýný yansýtmaktadýr. Milli Ekonomi
Modeli ise bize ait deðerlerin bir açýlýmýndan ibaret o-
lup, olaylara batý gözlüðü ile deðil, Müslüman Türk in-
sanýnýn sahip olduðu ölçüyle çözüm getirmektedir (10)
9- Ýktisat'ýn Dama Taþlarý, II, 2002, ÝÜ Ýktisat Fak. Mez. Cem;
Doç. Dr. Burak Atamtürk, Klasikler ve Adam Smith, s. 14
10- Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 248–249

43
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Kapitalizm olsun, sosyalizm olsun hiçbir modelin


insanlýða huzur getirmesi mümkün deðildir. Bugün
dünyada hâkim olan bu görüþler, mutlu azýnlýklarý
çýkardýðýmýzda insanlýða dünya hayatýný zindan et-
mektedir. Milli Ekonomi Modeli, sadece ülkemizi
deðil, dünya insanlýðýný da refaha kavuþturacaktýr.
Milli Ekonomi Modeli, bir Rus dostumun
“Sosyalizmden biz çektik, kapitalizmden ise dün-
ya çekiyor, bizi ve dünyayý kurtaracak; gelir daðý-
lýmýný düzeltecek, sürekli büyümeyi ve tam istih-
damý saðlayacak ekonomi modeli nedir?” sorusu-
na da bir cevap niteliðindedir.

44
Milli Ekonomi Modeli

2-MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE ÝNSAN


Ýnsan, ekonomi politikalarýnýn hem hedefi, hem de
konusudur. Ekonomi politikalarýnýn gayesi insana da-
ha yaþanabilir, daha rahat bir dünya sunmaktýr. Elbette
politikalarýn istenilen neticeler vermesi muhatabýn
doðru tanýnmasýna baðlýdýr. Ýnsaný yanlýþ tarif eden bir
ekonomi modelinin doðru neticeler elde etmesi müm-
kün deðildir.
Maalesef bilinen ekonomi modelleri, kendi sistem-
lerine uygun bir insan tarifi yapmýþlardýr. Mesela kendi
çýkarlarýný en yüksek düzeye çýkarma amacý güden ho-
mo economicus (iktisadi insan) kapitalizmin modelini
üzerine inþa ettiði insandýr (11). Yapýlmasý gereken; in-
sanýn doðasýndan kaynaklanan, gerçek özelliklerinden
yola çýkarak onu tatmin edecek bir ekonomi modelini
hayata geçirmek olmalý idi. Milli Ekonomi Modeli’ni
izah ederken, iþe “önce insan”ý tarif ederek baþlayalým.
Öyleyse ekonomiyi ilgilendiren yönüyle insan
nedir? Bütün ekonomi modelleri, insanýn ihtiyaç-
larýnýn sýnýrsýz olduðu yanýlgýsýndadýr.
Sýnýrsýz olan insanýn ihtiyaçlarý deðil, ihtiraslarýdýr.
Ýnsanýn doymayan tarafý karný deðil, gözüdür (12).
11- Bkz. A. Smith, Milletlerin Zenginliði
12- Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, s. 128

45
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Ancak þu ana kadar, insanýn ihtiyaçlarý sýnýrsýz,


kaynaklar ise sýnýrlý görülmüþtür. Haddi zatýnda sý-
nýrsýz olan kaynaklardýr. Sýnýrlý olan ise ihtiyaçlardýr.
Ýnsanýn ihtiyaçlarýnýn sýnýrlý olmasýna ve bu ka-
dar sýnýrsýz kaynak bulunmasýna raðmen, dünya
nüfusunun büyük bir kýsmýnýn açlýk çekiyor olmasý
þu ana kadar uygulanan ekonomi modellerinin ve
politikalarýnýn inanýlmaz yanlýþlar içermesinden
kaynaklanmaktadýr.
Gerçek olan þudur ki; insanýn yemek, içmek, ý-
sýnmak, giyinmek, barýnmak vb. çok karmaþýk ol-
mayan sýnýrlý ihtiyaç kalýplarý varken; bu ihtiyaçla-
rýný karþýlamak için dünya üzerinde yüzlerce, hatta
binlerce bilinen ve bilinmeyen kaynak mevcuttur.
Kapitalist ekonominin kuramcýlarý, -baþta
Malthus gibi karamsar ekonomistler olmak üzere-
“ihtiyaçlarý sýnýrsýz, kaynaklarý sýnýrlý” gördükleri
için nüfusun belli bir oranda tutulmasýna gayret
göstermiþler, böylece doðum kontrolleri bu eko-
nomi modellerinin bir sonucu olarak karþýmýza
çýkmýþtýr (13).
Yine sömürgeci ülkeler de, kaynaklarýn sýnýrlý
olduðu yanýlgýsýndan yola çýkarak, bu kaynaklarýn
dünya insanlýðýna yetmeyeceði sonucuna varmýþ
ve bunlarý kendi kontrollerine almak için dünyayý
kana bulamýþlardýr. Elbette sömürgeciliðin tek se-
bebi bu deðildir, ancak bu anlayýþýn kökleri kay-
naklarýn sýnýrlý, ihtiyaçlarýn sýnýrsýz olduðu yanýlgý-
sýna dayanmaktadýr.
13- Prof. Dr. Rona Turanlý, Malthus'un Nüfus Kuramý ve A.G.Ü., s.31

46
Milli Ekonomi Modeli

Temel prensip olarak üretimi karþýlayacak talebin


oluþturulmasý ve yoðunlaþmasý hedefine kilitlenmesi
gereken ekonomi modelleri, tam tersi bir yaklaþýmla
çözümü talebin kýsýlmasýnda görmüþlerdir. Neticede
insanlýk adeta varlýk içinde yokluk çekmiþtir.
Ýnsanla ilgili bir diðer konu da bireylerin davranýþ-
larýnýn hangi þartlarda ve ne derecede toplum çýkarla-
rýna katkýda bulunabildiðidir.
Acaba tamamý ile serbest ve kuralsýz býrakýlan bi-
reyler ekonomiyi hangi þekilde etkiler? Ekonominin i-
lerlemesine mi katkýda bulunur, yoksa ekonominin
dengelerinin bozulmasýna mý neden olur?
Gerek canlý, gerekse cansýz varlýklar olsun hep-
sinin baðlý olduðu bazý kurallar vardýr. Bir sabah
kalktýðýmýzda Ay’ýn baþka bir yörüngede dönmeye
baþladýðýný görmemiz mümkün olmadýðý gibi, ko-
yunun ot yerine et yediðini görmemiz de mümkün
deðildir. Ýster canlý, ister cansýz varlýklar olsun in-
san dýþýndaki varlýklarýn tamamý belli kurallar çer-
çevesinde mükemmel bir düzen içerisinde ömürle-
rini sürdürürler. Tabiatta, insanýn müdahil olmadýðý
olaylarda mükemmel bir nizam olduðu doðrudur.
Ancak bu kuralý, söz konusu insan olduðunda ay-
nen alýp uygulamak son derece yanlýþtýr.
Çünkü insan bütün bu varlýklar içerisinde irade ve
tercih sahibi olan tek varlýktýr. Bir elektron kendi ter-
cihini kullanarak yönünü deðiþtirip çekirdeðe çarpa-
rak bir nükleer patlamaya neden olmaz ama her in-
san, her zaman tercihini hem kendi yararýna, hem de
toplumun yararýna kullanabilir mi?
47
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bütün insanlar için buna evet demek elbette müm-


kün deðildir. Ýstisnalar da kaideyi bozmaz. Özellik-
le toplumun çýkarlarý ile kiþisel çýkarlarýn çeliþtiði
ortamlarda bireylerin tercihlerini toplumdan yana
kullandýklarý nadiren karþýlaþýlan bir durumdur.
Akþam herkesin evine erken gitmek için acele
etmesinin akþamki trafik sýkýþýklýðýnýn en büyük
sebebi olduðu bilinen bir gerçektir. Veya bir kar-
gaþa anýnda herkesin bir noktaya hücum etmesiy-
le ortaya çýkacak olan sýkýþýklýk kaçýnýlmazdýr.
Kâinatta nasýl bir doðal denge varsa, insaný il-
gilendiren konularda, insan davranýþlarý müspet
manada yönlendirilmediðinde birey ile toplum çý-
karlarý arasýnda da bir o kadar uyumsuzluk söz
konusudur. Dikkat edilirse toplumsal hayatta en
basit olaylarda bile bireyin hayatýný düzenleyen
gerek hukuki, gerekse ahlaki birçok kural vardýr.
Bir apartmanda bile canýmýz istiyor diye radyo-
nun sesini sonuna kadar açamayýz.
Ýnsanlarýn bazen verdikleri kararlarla kendilerine
bile zarar verdiði bilinen bir gerçektir. Ýþte uyuþturu-
cu ve kumar baðýmlýsý insanlarýn hayatý ortadadýr.
Kendisine bile zarar verebilen insanýn toplumsal o-
laylarda her zaman toplumun yararýna adým atacaðý-
ný söylemek herhalde iþin doðasýna aykýrýdýr.
Liberal anlayýþlar, insan ile eþyayý birbirine ka-
rýþtýrarak, eþyanýn tabiatýndaki dengenin insan için
de geçerli olduðunu zannetmiþlerdir. Ancak yaratý-
lýþý itibarý ile insan kendi içerisinde sürekli bir mü-
cadele ve deðiþim içerisindedir.
48
Milli Ekonomi Modeli

Bu mücadelede eðitilmesi gereken insan aksine


tamamen baþýboþ býrakýldýðýnda, kendi çýkarýndan
baþka hiçbir ölçü tanýmayacaðý için çok rahatlýkla
banka hortumlayabilir, devleti soyabilir, kendi ada-
mýný da kayýrabilir, hatta insanlar açlýktan ölse bile
elindeki gýda ürünlerini daha pahalýya satmak için
bunlarý stok edebilir.
Bugün liberalizm adýna insana tanýnan sözde
serbestlik, beraberinde toplumun büyük bir kesi-
minin hem maðdur edilmesine, hem de yolsuzluk
ekonomisinin ortaya çýkmasýna sebep olmuþtur.
Ýþin bir baþka noktasý da, liberalizmden yola çý-
karak piyasalar için en uygun anlayýþýn tam ser-
bestlik olduðunu savunanlar, söz konusu kendi çý-
karlarý olduðunda birçok yasaðý hayata geçirirler.
Liberalizm adýna bugün Türkiye’de tarým ürünleri-
ne getirilen yasaklar, Merkez Bankasý’nýn hazine-
ye borç vermesine getirilen yasaklar, yerli üretime
verilen desteklemelere getirilen kýsýtlamalar ve da-
ha yüzlercesi yazýlabilir. Öyleyse yapýlmasý gere-
ken serbest piyasa adý altýnda toplumu birkaç kiþi-
nin kontrolüne terk etmek yerine, toplumun her
ferdini koruyup kollayan bir ekonomi modelini ha-
yata geçirmektir.
Güçlünün karþýsýnda zayýfýn korunmadýðý bir or-
tamda, sonuçta tüm ekonominin zarar görmesi ka-
çýnýlmazdýr. Dikkat edilirse monopol (tekel) piya-
salarda istenilen verimin elde edilememesinin se-
bebi de bireysel tercihlerin toplumsal çýkarlarýn ö-
nüne geçmesidir.
49
50
Milli Ekonomi Modeli

3- BÝREYÝN VE TOPLUMUN
ÇIKARLARLARININ BÝRLEÞTÝRÝLMESÝ

Konuya bir soruyla girelim: Bilinen ekonomi anla-


yýþlarýnda mümkün olmamasýna raðmen, toplumun her
kesiminin çýkarlarý ayný anda maksimize edilebilir mi?
Eðer, bireyin çýkarlarýný toplumun çýkarlarýna katký
saðlayacak bir biçimde yönlendirebilirsek ayný anda
hem bireyin, hem de toplumun maksimum fayda elde
etmesi mümkün olacaktýr. Esasen Milli Ekonomi Mo-
deli’nde yapýlmaya çalýþýlan da bundan ibarettir.
Milli Ekonomi Modeli’nde insanlar, hem tüketir-
ken, hem de üretirken topluma katkýda bulunacaklar-
dýr. Gelirini arttýrma gayreti içerisinde bulunan her bi-
rey, diðer bireylerin de gelirini arttýracak, tüketim ya-
pan her birey diðer bireylerin daha fazla kazanmasýný,
dolayýsýyla daha fazla tüketebilmesini saðlayacaktýr.
Mesela, dar gelirli insanlara verilen destek ayný za-
manda yeni bir tüketim artýþýna sebep olduðu için bu
daha fazla üretim, daha fazla istihdam imkaný saðlaya-
caktýr; yani toplumun bir kesimine doðrudan verilen
destek Milli Ekonomi Modeli çerçevesinde toplumun
diðer kesimlerine de dolaylý olarak, hatta misli oranýn-
da yansýyacaktýr.
51
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Mesela para kazanma hýrsýna sahip olan birey-


lerin bu talebi para ile para kazanma þeklinde de-
ðil de emeði devreye koyacak þekilde karþýlandýðý
takdirde bireyin bu isteði ayný zamanda topluma
fayda olarak yansýyacaktýr. Aksi takdirde para ile
para kazanýldýðýnda, toplumun diðer bireylerine
ait olmasý gereken bir kazancýn haksýz yere bir bi-
reye transferi söz konusudur (14).
Ve yine elinde parasý olmadýðý için kahve köþe-
lerinde âtýl olarak bekleyen bireylerin ne kendile-
rine, ne de topluma bir faydasý vardýr ama bu bi-
reylere proje mukabili sýfýr faizli kredi imkaný su-
nulduðunda, âtýl duran bu enerjinin sinerjiye dö-
nüþmesi elbette mümkün olacaktýr.
Görüldüðü gibi bireylerin topluma ve kendile-
rine ekonomik olarak zarar verebileceði adýmlar,
bu modelde tam tersine faydalý bir hale çevril-
mektedir.
Dolayýsýyla, eðer insaný konu alan bir model
hayata geçiriyorsak, ona karýþmayan, onu uzaktan
seyreden veya onun isteklerini kýsýtlayan deðil,
aksine onun tercihlerini hem kendi lehine, hem de
toplum lehine faydalý kýlacak bir anlayýþý hayata
geçirmek zorundayýz.
Bu konu, son derece önemlidir. Dünyada uy-
gulanan ekonomi politikalarý hep toplumun bir
kesimine destek verirken, diðer kesimini ihmal
etmiþtir.
14- Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 253–257; Prof. Dr. Haydar Baþ,
Ýman ve Ýnsan, s. 238–241

52
Milli Ekonomi Modeli

Bu anlayýþlara göre eðer siz doðrudan gelir vergi-


sini arttýrýrsanýz, sosyal harcamalara daha çok para
ayýrabilirsiniz ama bu sefer de daha çok vergi aldýðý-
nýz için istihdamý azaltmýþ olursunuz. Bu yüzden
belli bir yaþa gelmiþ insanlarýn emekli maaþýný arttýr-
mak, iþsizlik sigortasý vermek kamu bütçesi üzerinde
yük olarak gözükmektedir.
Þu anda AB topraklarýnda baþta Almanya olmak
üzere sosyal harcamalarda kýsýtlamaya gidiliyor. Yi-
ne örneðin Türkiye’de sanki tarým kesimini destekle-
mek, diðer kesimlerden bu kesime gelir transferi ola-
rak deðerlendiriliyor. Bu örnekleri çoðaltmak müm-
kündür ve bilinen ekonomi modelleri için bu kaygý-
lar doðrudur. Ancak þu ana kadar hiçbir ekonomi
modelinin yapamadýðý bir uygulama, Milli Ekonomi
Modeli ile hayata geçirilmektedir.
Milli Ekonomi Modeli toplumun bütün kesimleri-
ne ayný anda fayda saðlayacak mekanizmalarý devre-
ye koymaktadýr. Mesela, tarým kesimini, paranýn ta-
rifinden yola çýkarak ve belli oranlarda emisyon hac-
mini arttýrarak desteklemek, ayný zamanda toplumun
diðer kesimlerini de desteklemektir. Çünkü ülkemiz-
de halkýn % 35’i tarým ile geçinmektedir.
2000 yýlý nüfus sayýmýna göre Türkiye'nin toplam
nüfusu, 67.803.927 iken; köyde yaþayanlarýn sayýsý
23.797.653'tür(15).
Eðer üretici o yýl elde ettiði üründen istediði geliri
elde ederse, bu o yöredeki esnafa alýþveriþ olarak
yansýyacaktýr.
15- D.Ý.E, 2000 Yýlý Nüfus Sayýmý

53
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Ayrýca tarým kesiminin desteklenmesi tarým ve ta-


rýma dayalý sanayinin de geliþmesine imkan saðlaya-
caðý için büyük bir istihdam sahasý ortaya çýkacaktýr.
Bugün tarým kesiminin satýn alma gücünde ya-
þanan ciddi orandaki azalma sadece bu kesimi de-
ðil toplumun bütün kesimlerini etkilemektedir.
Hükümetin yapacaðý transfer harcamalarýnda
meydana gelecek artýþ sadece emekli memurlarý
memnun etmeyecek, ayný zamanda piyasada eksik
olan talebin tamamlanmasýný da saðlayacaktýr. Tabii
ki bu kamu harcamalarýndaki artýþ Milli Ekonomi
Modeli'nin ortaya koyduðu belli kurallar ve parasal
oranlar çerçevesinde olacaktýr.
Bir diðer konu da sahiplenme meselesidir. Daha
çocuk yaþta iken ortaya çýkan bir duygu da sahiplen-
me duygusudur. Özel mülkiyet insanýn doðasýna uy-
gun olup Milli Ekonomi Modeli’nin unsurlarý arasýn-
da yer alýr. Aksini kabul eden Marksist anlayýþlar bu
konuda insanýn doðasýna aykýrý davranmýþlardýr.
Burada yapýlmasý gereken ne komünizm gibi bir in-
sanýn doðasýnda doðduðu günden beri var olan sahip-
lenme gibi duygularý reddetmek, ne de insaný topluma
faydasýz bir kulvarda tutmaktýr. Milli Ekonomi Modeli
insaný, taþýdýðý en temel duygularla kabul etmekte ve
bu duygulardan kaynaklanan tercihlerini hem kendi,
hem de toplum yararýna kanalize etmektedir.
Yine, bir önemli konu da insanlarýn ekonomik o-
laylar karþýsýnda tercihlerinin her zaman rasyonel ola-
mayacaðý noktasýdýr. Çünkü insanýn davranýþlarýna
yön veren aklý deðil, taþýdýðý duygularýdýr.
54
Milli Ekonomi Modeli

Mesela, saðlýðýmýza zararlý olduðunu bildiðimiz


halde, sigara, alkol veya baðýmlýlýk yapan maddelerin
kullanýmýndan vazgeçemeyiz. Veya fiyatý daha ucuz
olsa bile domuz etinin Müslüman bir toplumda satýla-
mayacaðýnýn, insanlarýn hiçbir karþýlýk beklemeden
bir baþkasýna bulunacaðý yardýmýn mantýksal deðil,
duygusal ve ahlâkî bir izahý vardýr.
Hem bireyler, hem de bireylerden oluþan toplum-
lar olaylara yaklaþýrken akýllarý ile deðil taþýdýklarý
duygular ile yaklaþýrlar. Duygular ile gösterilen yak-
laþýmlar bazen gerçeklerle örtüþebilir, bazen de tam
tersi olabilir.
Ayrýca insanlarýn kabiliyetleri farklý farklýdýr. Ýn-
sanlarý ayný diþlinin bir parçasý olarak görmek
mümkün deðildir.
Ayný miktardaki para ile bir birey üretim yapabi-
lirken, diðer bir birey hiçbir þey yapamayabilir. Bu
kabiliyet farklarý bireyden bireye deðiþebileceði gi-
bi, toplumlar arasýnda da büyük farklara sebep ola-
bilir. Bu yüzden ekonomi politikalarý oluþturulurken
bu durum göz önüne alýnmak zorundadýr.
Ýnsanýn bu özellikleri dikkate alýnmadan inþâ edi-
lecek bir ekonomi modelinin insanlýða hizmet etme-
si beklenemez. Çünkü yanlýþ temeller üzerine doðru
binalar inþa edilemez.
Sonuç olarak:
Ekonomi kurallarýný vaaz edenler, insaný ve toplu-
mu tanýyýp, varoluþ gaye ve maksadýna göre toplu-
mun huzuru ve düzeni için kurallar ihdas etmelidirler.
55
Prof. Dr. Haydar BAÞ

O yüzden Milli Ekonomi Modeli insandan ve insa-


na ait özelliklerden yola çýkarak geliþtirilmiþtir. Milli
Ekonomi Modeli toplumun sadece bir kesiminin deðil,
toplumun bütün kesimlerinin hiç kimseye el açmadan
hayatýný ikame edeceði bir seviye hedeflemektedir.
Ýnsanlar ve devletler için esas özgürlük, baþka bi-
rey ve devletlere muhtaç olmadan yaþamaktýr.

56
57
58
Milli Ekonomi Modeli

ÝKÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN
KAYNAKLARA TEMEL BAKIÞ AÇISI

1) Milli Ekonomi Modelinde Kaynak


2) Kaynaklarýn Deðerlendirilmesinde Ýnsan
3) Sýnýrsýz Kaynaklar ve Nüfus Artýþý

59
60
Milli Ekonomi Modeli

1–MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE KAYNAK


Ýktisatçýlar insanlarýn ihtiyaçlarýný sýnýrsýz, fakat
bu ihtiyaçlara cevap verecek olan mal ve hizmet
miktarýný sýnýrlý olarak tarif etmiþlerdir. Buna gerek-
çe olarak kaynaklarýn sýnýrlý olmasý gösterilmiþtir.
Þu âna kadar Ýktisat ilmi de, bu sýnýrlý kaynaklardan
yola çýkarak sýnýrsýz ihtiyaçlarý karþýlama ilmi ola-
rak tarif edilmiþtir.
Ýnsan bahsinde esasýnda insanýn ihtiyaçlarýnýn
sýnýrlý, ihtiraslarýnýn sýnýrsýz olduðunu ifade et-
miþtik. Ýnsanýn ihtiyaçlarý konusunda yanýlan ikti-
satçýlarýn bir diðer yanýlgýsý da kaynaklarýn sýnýrlý
olduðu zannýdýr. Esasen sýnýrsýz olan ihtiyaçlar
deðil, kaynaklardýr.
Kaynaklarý sýnýrlý olarak gören ekonomistler, arz
yanlýsý modeller geliþtirerek, üretime odaklanmýþ-
lardýr. Çünkü bu mantýða göre ihtiyaçlar sýnýrsýz ol-
duðu için tüketimde her zaman fazlalýk olacaðýndan
ekonominin asýl çözülmesi gereken problemi tüke-
tim deðil, üretimdir. Ancak bugün gelinen noktada
ekonomilerde deflasyonun yani tüketim eksikliðinin
ortaya çýkmýþ olmasý, var olan üretim hacmini bile
karþýlayabilecek tüketimin olmamasý bu modellerin
yanlýþ temeller üzerine oturduðunu ispatlamaktadýr.
61
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Yani, insanlarýn var olan arz miktarýný çok ký-


sa zamanda bitirmeleri gerekirken, oluþan arz
fazlalarý iktisat modellerinin olaylara bakýþ açý-
sýndaki yanlýþlýðýný ortaya koymaktadýr.
Deflasyon hastalýðý ihtiyaçlarýn sýnýrsýz oldu-
ðu zannýný temelden çürütmektedir. Aksine çaðý-
mýzda ekonomileri bekleyen en büyük tehlikenin
tüketimde yaþanan darlýk olduðu ortadadýr.
Ürettiði mal ve hizmetleri tüketemediði için
stoklarý her geçen gün artan kapitalist anlayýþ,
diðer taraftan artan dünya nüfusunu problem o-
larak görmüþ, gerek savaþlarla, gerekse açlýk ve
doðum kontrolleri ile nüfusun azaltýlmasýný des-
teklemiþtir. Doðum kontrolünü olmazsa olmaz
bir çözüm olarak özellikle Afrika ve Asya insa-
nýna dayatmýþlardýr.
Biraz dikkatli bakýnca dünyada ve uzayda sý-
nýrsýz kaynaklara sahip olduðumuzu görmek
mümkündür. Etrafýmýzda âtýl duran bu kaynakla-
rý devreye sokmak için sadece ihtiyaç duyulan
bilimsel araþtýrmalarýn ve yatýrýmlarýn yapýlmasý
yeterlidir.
Her geçen gün teknolojinin ilerlemesi ile
dün bizim için bir þey ifade etmeyen birçok
madde artýk hayatýmýzýn bir parçasý haline gel-
miþtir. Enerji olarak dün karbon eksenli yakýt-
larý tanýyan dünya bugün hidrojen eksenli ya-
kýtlarý da kullanmaya baþladý. Dün belki de
hiçbir deðeri olmayan bor madenleri bugün al-
týn kýymetinde. Nükleer enerjiden istifade et-
meye baþlayalý yýllar oldu.
62
Milli Ekonomi Modeli

Sahip olduðumuz bilgi birikimi arttýkça kaynaklar-


dan istifademiz de katlanarak artmaktadýr. Tükenme-
ye baþladýðý söylenen bir kaynaðýn yerini, bilgi ve
teknolojide saðlanan geliþmeler sayesinde bir baþka
kaynak almaktadýr.
Bütün bu gerçekler açýk bir þekilde ortada olmasý-
na raðmen ekonomi modelleri, þu ana kadar, bu doð-
rulara sýrtýný dönerek, âfâki görüþlere yer vermiþtir.
Yine yaþadýðýmýz dünyada mükemmel bir den-
ge ile karþý karþýyayýz. Ekoloji bilimi bize doðada
müthiþ bir denge ve geri besleme sistemleri oldu-
ðunu gösteriyor. Örneðin biz nefes alýrken oksijen
tüketiyoruz ama kullandýðýmýz oksijen bitmiyor
sürekli bitkiler tarafýndan yenileniyor, onlarýn ih-
tiyaç duyduðu karbondioksiti ise biz saðlýyoruz.
Yine azot olsun, dünyaya yaðan yaðmur mikta-
rý olsun, ozon tabakasý olsun doðada bulunan bü-
tün maddelerde muazzam bir dairesel döngü söz
konusudur. Yeri gelmiþken hemen belirtelim ki
böyle bir dengenin tesadüfler sonucu olduðunu
söylemek, elbette bunu saðlayan Ýrade'ye karþý
büyük bir nankörlüktür.
Böyle bir Ýrade'nin olmadýðýný varsaydýðýmýzda
doðada ne kadar düzen olabilirse, baþýboþ bir ser-
bestlik üzerine kurulu ekonomiler de ancak o kadar
baþarýlý olabilir. Doðada var olan denge nasýl bir Ýra-
de'nin varlýðýný gösteriyorsa, serbest piyasa anlayýþý
da ekonomilerde bir o kadar kaosa sebep olmaktadýr.
Sýnýrsýz kaynaklara sahip olmamýza raðmen, günü-
müzde dünya nüfusunun büyük bir kýsmýnýn açlýk
çekiyor olmasý hatta bir kesimin her yýl açlýktan ölü-
yor olmasý da bunun ispatýdýr.
63
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Dünya hem sýnýrsýz, hem de sürekli yenilenen


kaynaklara sahiptir. Bu kaynaklarý kullanýp kul-
lanmamak, yok edip etmemek bizim elimizde. A-
sýl bugün kontrol altýna alýnmasý gereken insan
nüfusu deðil, bu kaynaklara dünyadaki doðal den-
geleri bozacak þekilde zarar verenler ve onlarý
kendi kontröllerinde stoklayanlardýr.
Kaynaklardan daha fazla istifade etmek, daha
fazla iþgücüne de baðlýdýr. Artan nüfus yeni iþ-
gücü demek olduðu için, yeni kaynaklarýn dev-
reye konmasýna imkan saðlamaktadýr. Mesela,
doðru bir tarým politikasý ile kazanýlacak her
yeni iþgücü topraktan daha fazla istifade etme-
mizi saðlayacaktýr.
Ayrýca sýnýrsýz olan kaynaklarý açýða çýkartmak
için, para muhakkak bir tahrik unsuru olarak kul-
lanýlmalý ve emek devreye konulmalýdýr.
Bugün geliþtirilecek ekonomi politikalarýnýn
gayesi, ekosistemi bozmadan nasýl olur da
sýnýrsýz olan kaynaklardan gerektiði kadar isti-
fade ederiz olmalýdýr.
Kaynaklarýn belli eller etrafýnda toplanmasý on-
larýn verimli olarak kullanýlmasýný imkansýz hale
getirmiþtir. Adeta sýnýrsýz olan kaynaklar belli el-
lerde tekelleþince, yetersiz ve sýnýrlý hale gelmiþ-
tir. Dolayýsýyla, bir millete ait kaynaklarýn o mil-
letin ortak deðerleri olduðunu ifade etmek zorun-
dayýz. Özellikle büyük sermaye ve teknoloji ge-
rektiren enerji ve yeraltý kaynaklarýnýn iþletilme-
sinde devlet-millet iþbirliði gerekmektedir.
64
Milli Ekonomi Modeli

Dünyada en zengin kaynaklara sahip ülkelerin


bir çoðunun, en fakir ülkeler olduðu hatýrlanýldý-
ðýnda, bu yeraltý kaynaklarýnýn belli birkaç gru-
bun kontrolünde olduðu görülecektir. Özgürlükle-
rin önünü açtýðýný söyleyen kapitalist politikalar,
söz konusu, enerji ve yeraltý kaynaklarý olduðun-
da, bunlarýn devlet eli ile halkýn kullanýmýna açýl-
masýndan ziyade belli ellerde tekelleþmesini sa-
vunmaktadýrlar. Oysa olmasý gereken, ülkelerin
kalkýnmasýna temel olan her türlü yeraltý ve ye-
rüstü kaynaklarýnýn bütün insanlarýn kullanýmýna
açýlmasýdýr.
Tabiatta olup da faydasý olmayan hiçbir madde
yoktur. Öyleyse kurulacak sanayi tesislerinin en-
tegre sistemlerden oluþmasý da gereklidir. En ge-
nel manada, var olan her þey bir kaynaktýr ve bir-
birine zincirleme baðlýdýr.

65
66
Milli Ekonomi Modeli

2– KAYNAKLARIN
DEÐERLENDÝRÝLMESÝNDE ÝNSAN
Kaynaklarýn verimli kullanýlmasý, kaynaklarý kul-
lanan insanýn keyfiyetine baðlýdýr. En mükemmel
sistemler bile onu uygulayacak insan olmadýðýnda
hiçbir þey ifade etmeyecektir. Bugün dünyada bu
kadar zulüm varsa, insanlar haksýz yere öldürülü-
yorsa, bunun sebebi insanlýðýn insan haklarý kavra-
mýndan mahrum olmasý deðildir. Aksine problem
bu insan haklarýný dünyaya doya doya yaþatacak in-
sanlarýn olmamasýndan ya da olsa bile bu kadrolarýn
söz sahibi olamamalarýndan kaynaklanmaktadýr (1).
Dolayýsýyla, her þeyden önce kaynaklarýn verimli
kullanýlmasý ve herkesin kullanýmýna sunulmasý için
bu kaynaklarý kullanacak insanýn onu bütün insanlý-
ðýn hizmetine sunacak bir sorumluluk ve hesap ver-
me duygusuna sahip olmasý gerekir. Yukarýda da be-
lirttiðimiz gibi bu olmadýðý takdirde, eðer bu kay-
naklarý kontrol edenler bunu bir sömürge mantýðý ile
ele alýrlarsa, sonsuz olan bu kaynaklarýn insanlýða
faydasýz olmasý kaçýnýlmazdýr.
1- Bkz. Prof. Dr. Haydar Baþ, Veda Hutbesinde Ýnsan Haklarý, Ýstanbul 1993

67
68
Milli Ekonomi Modeli

3- SINIRSIZ KAYNAKLAR
VE NÜFUS ARTIÞI
Kaynaklarýn sýnýrsýz olduðu gerçeðinden ha-
reketle, þu soruya cevap arayalým; insan nüfusu
arttýkça ihtiyaç duyulan tüketim miktarý ile or-
taya çýkan üretim miktarý arasýnda nasýl bir o-
ran söz konusudur? Kapitalist anlayýþýn kuram-
cýlarýndan Malthus nüfusun geometrik olarak,
gýda maddelerinin ise aritmetik olarak arttýðýný
ifade etmiþti.
Aþaðýdaki 1. grafik incelendiðinde, para mik-
tarý ve teknoloji yatýrýmlarý sabit tutulursa ve
kaynaklarýn sýnýrlý olduðu kabul edilirse, emek
miktarýndaki artýþ ile toplam ürün miktarýndaki
artýþ ayný oranda olmayacaktýr. Bu herkesin bil-
diði Azalan Verimler Kanunu'dur. Kapitalist an-
layýþlar kaynaklarýn sýnýrlý olduðu yanýlgýsýndan
yola çýkarak, emeðin marjinal veriminin sýnýrlý
kaynaklardan dolayý azalacaðýný iddia etmiþ ve
görüþünü de Azalan Verimler Kanunu olarak ifa-
de etmiþtir. Buradan yola çýkarak artan dünya
nüfusunun, kaynaklarýn yetersizliðinden dolayý
kendisine bakamayacaðý sonucuna varmýþtýr.
69
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Oysa bu sübjektif görüþü bir kenara býrakýp


dünyanýn gerçeklerinden yola çýkarsak, 2. grafik-
te olduðu gibi para miktarý ve teknoloji kýsýtlama-
larý kaldýrýldýðýnda ve kaynaklarýn sýnýrsýz olduðu
dikkate alýndýðýnda, hem emek, üretim eðrisi,
hem de eðrinin eðimi sürekli artacaktýr.
Diðer taraftan tüketilen malýn miktarý arttýðýn-
da marjinal fayda eðrisi grafik 3’te olduðu gibi a-
zalacaktýr. Dolayýsýyla, nüfus arttýkça tüketim eð-
risi artacak ancak bu artýþ, nüfusun artmasýndan
kaynaklanan üretim artýþýnýn altýnda kalacaktýr.
Ekonomilerde emeðin devreye konulmasýnýn
önündeki engeller (baþta sermaye engeli olmak ü-
zere) kaldýrýldýðýnda, birim zamanda bir bireyin
üreteceði katmadeðer, tüketeceði miktara oranla
daha büyüktür.
Bunu çok basit bir örnekle de açýklayabiliriz;
annemizin evde yemek yaptýðýný düþünelim, eðer
yeterli malzemeye sahip ise bir gün içerisinde sa-
dece kendisinin yiyeceði kadar deðil, akþam eve
gelecek bütün misafirleri doyuracak kadar yemek
çok rahatlýkla yapabilir.
Esasýnda potansiyel olarak her birey kendi tü-
kettiðinden daha fazlasýný üretecek güce sahiptir.
Bunun için gerekli olan kaynaklar mevcuttur. Ye-
ter ki bu emeði devreye koyacak ve verimli kýla-
cak ekonomi politikalarý hayata geçirilsin. Bu se-
beple Milli Ekonomi Modeli’mizde dünya nüfusu
gelecek için bir tehlike deðil aksine ümit ýþýðýdýr.
70
Milli Ekonomi Modeli

Grafik–1

Grafik–2

Grafik–3

71
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bu açýdan bakýldýðýnda; her doðan çocuk ekono-


miye bir yük deðildir, bilakis tüketim miktarýný art-
týrarak üretimi de teþvik eden güce sahiptir. Ekono-
mi bu mantýkla deðerlendirildiðinde, tüketilen her
malýn ve emeðin, üretim kabiliyetini arttýracaðý gi-
bi, üretim çeþitliðinin de önünü açacak imkan sað-
lamaktadýr.
Dolayýsýyla, ihtiyaç duyulan sermaye miktarý saðla-
nýrsa, nüfus arttýkça, buna baðlý olarak emek miktarý
da arttýðýnda, adeta tüketim aritmetik olarak artarken,
üretim geometrik olarak artacaktýr diyebiliriz.
Milli Ekonomi Modeli, kaynaklarýn sýnýrsýz, in-
san ihtiyaçlarýnýn ise sýnýrlý olduðu gerçeðinden yo-
la çýkarak, üretime odaklandýðýndan daha fazla tü-
ketimin yeterli denge düzeyine taþýnmasýna odak-
lanmýþtýr.
Esasýnda bu açýdan bakýldýðýnda Milli Ekonomi
Modeli tüketim yanlýsý bir denge modelidir.
Toplumdaki bireyler, ekonomi için bir yük ola-
rak görülmemiþ, aksine ekonominin büyümesi için
bir kaldýraç olarak addedilmiþtir. Bireyler ister üret-
sinler, ister tüketsinler eðer attýklarý adým doðru o-
larak yönlendirilirse her zaman için ekonomiyi bü-
yütecek bir rol üstlenirler.
Bu sebeple, bizim için iktisat bilimi sýnýrsýz kay-
naklardan maksimum istifade ederek, her doðan in-
sana huzurlu bir hayat yaþatma ilmidir.

72
73
74
Milli Ekonomi Modeli

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE
PARA VE EMÝSYON

1) Para Nedir?
2) Paranýn Temel Özellikleri
A- Tahrik Unsuru Olmasý
B- Emeðin ve Üretimin Karþýlýðý Olmasý
C- Mübadele Aracý Olmasý
D- Paranýn Tasarruf Özelliði
3) Yeni Para Denklemi
4) Emisyon

75
76
Milli Ekonomi Modeli

1- PARA NEDÝR?
Para hakkýnda günümüz iktisat modelleri
yanlýþ ve eksik tarifler yapmýþlardýr. Kapita-
list anlayýþa göre para sadece mübadele ve ta-
sarruf aracýdýr. Bu anlayýþta, paranýn tahrik
unsuru olma özelliði ve emeðin devreye kon-
masý sonucu elde edilen üretimin karþýlýðý ol-
ma özelliði yok sayýlmýþtýr.
Para hakkýnda bilgi sahibi olmak için, pa-
ranýn hangi fonksiyonlarý yerine getirdiðini
incelemek gerekir.
Para, bir mübadele (deðiþim) ve tasarruf
(deðer saklama) aracýdýr, ekonomideki unsur-
larý harekete geçiren bir tahrik unsurudur, ay-
rýca emeðin devreye girmesi sonucu elde edi-
len üretim ve hizmetin karþýlýðýdýr. Kýsaca
paranýn tanýmý; mübadele, tahrik unsuru ol-
ma, tasarruf ve üretilen mal ve hizmetlerin
karþýlýðý olmasý özelliklerinden hareketle ya-
pýlabilir.
77
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Emeði devreye koyan, âtýl duran yeraltý ve ye-


rüstü kaynaklarýný harekete geçirerek ekonomik
deðer üreten, tüketicinin ihtiyaçlarýný talebe dönüþ-
türen, piyasalarda oluþan talebe cevap verecek üre-
timi devreye koyan, üretim faktörlerini tetikleyen,
üretimde ve tüketimde tahrik unsuru olan, mal ve
hizmetin karþýlýðý olan maliyetsiz para, ekonomide
her þeydir. Bu gerçekler ýþýðý altýnda paranýn dört
temel özelliðini ele alarak inceleyelim.

78
Milli Ekonomi Modeli

2- PARANIN TEMEL ÖZELLÝKLERÝ

A–PARANIN TAHRÝK UNSURU OLMASI:


Milli Ekonomi Modeli’nde para, emeði tahrik ede-
rek mal ve hizmet üretimini saðlayan bir araçtýr. Baþka
bir ifadeyle “iþlemci” olan para, üretim ve tüketimle
ilgili niyetlerin ortaya çýkmasýna vesiledir. Bugüne ka-
dar hiçbir ekonomi görüþü, paranýn niyetin zuhuruna
vesile olmasý özelliðine deðinmemiþtir. Paranýn tahrik
edici bir unsur (iþlemci) olduðu Milli Ekonomi Mode-
li’nde paraya yüklenen bir fonksiyondur.
Tahrik unsuru olan para, insanla buluþturuldu-
ðunda, ekonomik bir niyetin zuhuruna neden ol-
duðu gibi var olan niyetin de açýða çýkmasýna se-
bep olur. Para bu yönüyle iktisat ekollerinin iddia
ettiði gibi ekonomiyi örten bir peçe deðildir. Yani
nötr (etkisiz) deðildir. Bilakis üretim ve tüketimi
tetiklediði için aktif bir rol oynamaktadýr.
Paranýn tahrik unsuru olma özelliði kullanýldý-
ðýnda, sýnýrsýz kaynaklar insanlarýn istifadesine
sunulur ve bu þekilde sonu gelmeyen bir hazine-
nin de sahibi olunabilir.
79
Prof. Dr. Haydar BAÞ

B- EMEÐÝN VE ÜRETÝMÝN KARÞILIÐI OLMASI


Pratikte para olmadýðýnda gýda, giyim, barýnma,
güvenlik, saðlýk gibi temel ihtiyaçlar karþýlanamaya-
caðý gibi, yeraltý ve yerüstü kaynaklarýný ortaya çýka-
racak emeði de devreye koymak mümkün olmaz. Do-
laysýyla üretim ve tüketim faaliyetleri yapýlamaz.
Para, harekete geçirdiði emeðin ürettiði mal ve hiz-
metlerin karþýlýðýdýr. Üretimi devreye koyacak paranýn
baþlangýçta karþýlýðý olmayabilir. Para, üretimle birlik-
te kendi karþýlýðýný ve hatta daha fazlasýný oluþturma
kabiliyetine sahiptir. Zati deðeri olmayan paranýn ma-
liyeti, üretim faktörlerini devreye koyarak elde edile-
cek mal ve hizmetin deðerinden çok daha az olacaktýr.
Paranýn bu özelliði de týpký paranýn tahrik unsuru ol-
masý özelliði gibi tamamen Milli Ekonomi Mode-
li’nin ortaya çýkardýðý bir gerçektir.
Milli Ekonomi’de piyasalarda dolaþan para mali-
yetsiz olduðu gibi emeði tahrik edecek üretim faktör-
lerini devreye koyacak para da maliyetsiz paradýr.
Baþlangýçta zati deðeri olmayan para, tahrik özel-
liði ile beraber mal ve hizmet üretimini saðlayarak
kendine karþýlýk bulur.
Emeðin ve üretimin karþýlýðý olarak devreye gire-
cek olan para, âtýl duran insanlarýn emeðini harekete
geçirir. Örneðin; yol yapýmý için gerekli malzemeler
daðlardan temin edilerek, insanlarýn ihtiyacý olan yol-
lar hizmete sunulabilir. Bu sayede hem insanlarýn e-
meði deðerlendirilecek, hem de yol yapýlarak ekono-
mik bir deðer oluþturulacaktýr.
80
Milli Ekonomi Modeli

Paranýn bu özelliðini farklý bir örnekle þöyle de


açýklayabiliriz: 1 çuval mýsýrý topraða attýðýmýzý
ve hasat zamaný 10 çuval mýsýr elde ettiðimizi
varsayalým. Bu takdirde 9 çuval mýsýr, paranýn e-
mek ve üretimin karþýlýðý olma özelliðinin kulla-
nýlmamasý durumunda piyasalarda talep daralma-
sýna sebep olur. Piyasada olmasý gereken para, 10
çuval mýsýrýn karþýlýðý olmalýdýr.
C- MÜBADELE (DEÐÝÞÝM) ARACI OLMASI
Para bir deðiþim aracýdýr. Piyasada bulunan her
türlü mal ve hizmet para ödenerek satýn alýnýr. Bu,
paranýn mübadele özelliðidir.
Mübadelenin tam olarak yapýlabilmesi için pi-
yasada yeterli miktarda paranýn tedavülde olmasý
þarttýr.
Liberal ekonomilerde deðiþim aracý olarak dola-
þýmda olan para maliyetlidir. Maliyetli para, üretim-
de daralmaya ve pahalýlýða neden olur. Satýn alma
gücünün azalmasýna yani talep daralmasýna yol açar.
Arz-talep dengesi bozulur. Üretilen mal ve hizmetler
deðerinin üzerinde piyasalara arz edilir. Çeþitli yol-
larla piyasalardan paranýn faizle çekilmesi mübade-
lenin saðlýklý gerçekleþmesine engel teþkil eder.
Liberal anlayýþ, “Her arz kendi talebini oluþturur”
þeklinde ifade edilen “miktar teorisi” nin bir neticesi
olarak, parasal büyüklükler üzerinde oynamamaya
çalýþarak, belli bir parasal taban hedeflemesi yapýp
mümkün olduðunca bu parasal miktarý koruma
gayretinde olmuþtur.
81
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Paranýn piyasalardan faizle çekilerek belli ellere


doðru akýþýnýn saðlanmasý ve paraya olan ihtiyacýn
emisyonla piyasalara iadesinin miktar teorisiyle
engellenmesi, piyasalara para satanlarýn önünü tama-
men açmýþ oldu.
Liberal anlayýþýn hâkim olduðu ekonomilerde piya-
salar tüketim kabiliyetini kaybeder ve en temel ihti-
yaçlar bile mübadele ile gerçekleþtirilememiþ olur.
Günümüz ekonomilerinde tüketicinin mal ve hizmete
olan ihtiyacý her geçen gün artmasýna raðmen ayný o-
randa mübadele kabiliyeti azalma gösterir. Bu süreç e-
konomilerde resesyon ve deflasyonun habercisidir.
Artan dünya nüfusunun tüketim yapamamasý, üre-
tim miktarýnýn yetersizliðinden deðil, insanlarýn o tü-
ketimi yapacak paradan mahrum olmalarýndan kay-
naklanmaktadýr.
Üretim problemi olmayan bir dünyada insanlar aç-
lýktan ölüyor, diðer taraftan üretilen mallar depolarda
stoklanýyorsa; bunun sebebi mübadeleyi gerçekleþtir-
mek için gerekli olan paranýn ve yeterli talebin piyasa-
larda bulunmamasýdýr.
Milli Ekonomi’de mübadele için dolaþýmda olan
para maliyetsizdir. Paranýn spekülatif alanlardaki kâr-
lýlýðýný sýfýr limitine yaklaþtýran bu anlayýþ, paranýn pi-
yasalara dönmesini, serbestçe dolaþýmýný ve reel eko-
nomiye katkýsýný saðlamaktadýr. Mübadelenin yaygýn
þekilde yapýlmasýný saðlayan Milli Ekonomi Modeli,
üretilen mal ve hizmetlerin deðerinde mübadele yapý-
labilmesi için arz ve talebin denge noktasýna ulaþtýrýl-
masýný þart koþmaktadýr.
82
Milli Ekonomi Modeli

Milli Ekonomi’de denge, belirli bir matematik


ölçüsü içerisinde arz ve talebin ayrý ayrý belli bir
oranda ayný anda emisyonla desteklenmesiyle
saðlanýr.
Bu yaklaþým ekonominin temel hedefi olan sü-
rekli büyümenin de formülünü içerir. Bu þartlarýn
oluþtuðu ekonomilerde mübadele, herkes tarafýn-
dan tam olarak, eksiksiz gerçekleþtirilmiþ olur.
D- PARANIN TASARRUF ÖZELLÝÐÝ:
Liberal ekonomilerde tedavüldeki para maliyetlidir.
Üretmeden ve emek sarf etmeden para kazanmak bu
anlayýþýn bir neticesidir.
Bu anlayýþa göre paranýn tasarruf edilmesindeki a-
maç faiz yoluyla para kazanmaktýr. Onun için kapita-
list ekonomilerde para, spekülatif alanlarda deðerlen-
dirilir.
Liberal anlayýþýn deðer saklama aracý olarak paraya
yüklediði fonksiyon:
a) Paranýn üretimden çekilip reel ekonominin dýþý-
na çýkmasýna,
b) Paranýn tekelleþmesine,
c) Dünyada üretilen mal ve hizmetlerin, parayý stok
eden küresel güçlerin hâkimiyetine girmesine,
d) Üretim maliyetlerinin artmasýna,
e) Talebin daralmasýna,
f) Ýþçi ücretlerinin ve verimliliðin düþmesine neden
olmaktadýr.
Milli Ekonomi Modeli’nde, paranýn piyasada teda-
vülü maliyetsizdir.
83
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Onun için deðer saklama aracý (tasarruf) olarak


para;
a) Mal ve hizmet üretimi,
b) Günlük tüketim ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý,
c) Ýleriye dönük ihtiyaçlarýn karþýlanmasý için
tasarruf edilir. Örnek olarak düðün, hac, doðal a-
fet ve hastalýk gibi durumlarda kullanýlmak üzere
para tasarruf edilir.
Tasarruf aracý olarak paraya yüklenen fonksiyon;
1) Paranýn serbest dolaþýmýna,
2) Üretim ve talebin artmasýna neden olur.
Bugüne kadar uygulanan yanlýþ para politikalarý
bireylerin istenilen düzeyde tüketim kabiliyetini
engellediði gibi, kaynaklarýn da yeterince kullanýl-
masýný imkansýz hale getirmiþtir. Oysa üretimi ve
tüketimi ayný anda devreye koyacak doðru para
politikalarý uygulandýðýnda ekonomiler için nihai
hedef olan sürekli büyüme gerçekleþtirilmiþ olur.

84
Milli Ekonomi Modeli

3– YENÝ PARA DENKLEMÝ

Milli Ekonomi Modeli’mizin paraya getirdiði tarif-


lere yeniden göz attýðýmýzda, paranýn mübadele ve de-
ðer saklama (tasarruf) özelliðinin dýþýnda iki yeni fonk-
siyonunun olduðunu görürüz.
1. Para, bir iþlemcidir. Emeði ve tüketimi devreye
koyan bir tahrik unsurudur.
2. Para, emeðin devreye konulmasý sonucu elde
edilen deðerin (mal ve hizmet) karþýlýðýdýr.
Paranýn Milli Ekonomi Modeli’ndeki tarifinden ha-
reketle elde edilen “yeni para denklemine” göz atalým:

iþlemci olarak para

üretim miktarý

paranýn nominal deðeri

üretim faktörlerinin
nominal deðeri

85
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Yeni para denkleminden hareketle üretimle


dolaþýmdaki para arasýndaki baðýntý:

Piyasada dolaþýmdaki para miktarý PT olsun. PT


miktarýndaki paranýn, oluþturduðu tüketimin parasal
deðeri Pt olsun (belli bir dt aralýðý için)
PF+dp (piyasadaki üretim) miktarýndaki tüketimi
yapabilecek para miktarý PE olsun.
Pt – Pf + dp

PT – PE
baðýntýlarýndan,
T

PS senyoraj geliri olarak basýlacak para aþaðý-


daki gibi olur: PS = PE–PT

86
Milli Ekonomi Modeli

Toplam tüketimin piyasadaki para miktarýna eþit


olduðu dt aralýðý bulunur. Bu zamanda toplam üre-
tim ile toplam tüketim arasýndaki fark kadar emis-
yon arttýrýlýr. Bu miktar bir yýl için hesaplanýrsa
öncelikle 365/dt bulunur. Bu katsayý ile emisyon
miktarý çarpýlarak yýllýk senyoraj geliri elde edilir:
Ps = Ps
Yeni Para Denklemi dikkatle incelendiðinde görüle-
cektir ki:
1) Para ile GSMH arasýnda doðrudan bir iliþki var-
dýr. Çeþitli iktisadi görüþlerin iddia ettiði gibi “para
basma, enflasyon olur” iddiasýnýn hiçbir temeli yoktur.
Sorulmasý gereken kritik soru þu; “Enflasyona
veya deflasyona sebep olmayan para miktarý ne
kadar olmalýdýr?” Yeni Para Denklemi bize piya-
sada dolanýmdaki para miktarýnýn ne kadar olmasý
gerektiðini gösterir.
2) Her arz kendinden daha az bir talep oluþturur.
3) Büyüyen ekonomilerde, formülize edilen oran-
larda arz fazlasýna mukabil emisyon geniþletilmelidir.
Aksi taktirde deflasyon kaçýnýlmaz bir süreçtir.
Devreye konacak emisyon dar gelirli kesime sosyal
hizmet kapsamýnda aktarýlarak ihtiyaç duyulan eksik
talep tamamlanmalýdýr.
4) Ýki yeni kavramý daha tarif edersek;
* Paranýn birim zamanda oluþturduðu üretim mik-
tarýna ‘paranýn üretim hýzý’ denir.
87
Prof. Dr. Haydar BAÞ

* Paranýn birim zamanda gerçekleþtirdiði tüketim


miktarýna ‘paranýn tüketim hýzý’ denir.
* Piyasada dolanýmdaki paranýn üretim ile tü-
ketim hýzýnýn birbirine oraný 1 ise ekonomi den-
gededir. Bu oran 1’den büyük ise üretim fazlasý,
1’den küçük ise tüketim fazlasý vardýr. Denge bo-
zulduðunda, emisyon hacmi deðiþtirilerek ekono-
miye müdahale etmek gerekir.
5) Büyüyen ekonomilerde piyasa dengesini saðla-
mak için formülde ifade edilen miktar kadar emisyo-
nun geniþlemesi zorunludur. Senyoraj olarak da ifade
edilen bu uygulama mal ve hizmet üretimi karþýlýðý
devlete verilmiþ bir haktýr. Aksi takdirde üretim artý-
þýndan dolayý olmasý gereken miktarda para piyasada
olamayacaðý için, yeterli tüketim oluþmayacaktýr.

88
Milli Ekonomi Modeli

4– EMÝSYON

Emisyon, Merkez Bankasýnýn dolanýma çýkardýðý


paradýr ve piyasanýn talebine baðlý olarak üretilir. E-
misyon ile devletlerin elde ettiði gelire ise senyoraj
geliri denir. Azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerde
kaydi para ve yabancý para, emisyonun yerine ikame
edildiði için devletlerin senyoraj geliri elde etmesi
mümkün olmamaktadýr.
Kapitalist anlayýþ azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ül-
kelerin merkez bankalarýný devletten baðýmsýz hale
getirerek, devletlerin merkez bankalarý üzerinden sen-
yoraj geliri elde etmesine yasak getirmiþtir. Geliþmek-
te olan ülkelerde senyoraj geliri yerine geliþmiþ ülke-
lerin merkez bankalarýnýn bastýðý “hard currency”ler
faizle borç alýnarak emisyon yerine kullanýlmaktadýr.
Bu da geliþmekte olan ülkelerden geliþmiþ ülkelere
gelir transferidir.
Devletlerin senyoraj gelirinin önündeki bir diðer
engel de özel bankalarýn ürettiði kaydi paradýr. Özel
bankalar topladýklarý mevduat sayesinde kaydi para ü-
reterek piyasanýn ihtiyaç duyduðu para talebinin bir
kýsmýný karþýlamaktadýr.
89
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bu sebeple merkez bankalarý emisyon miktarý-


ný istenilen oranlarda arttýramamakta, sonuçta
devletler de senyoraj gelirinden mahrum kalmak-
tadýr.
Emisyonun yerini yabancý veya kaydi paranýn
almasýnýn ekonomilere birçok zararý vardýr.
Bankalarýn ürettiði kaydi paranýn piyasaya faiz
kanalýyla arz edilmesi, devletlerin senyoraj hakla-
rýný kýsýtlamaktadýr. Bankalarýn kaydi para üreti-
mi devletlerin saðlam bir para politikasý uygula-
masýný imkansýz hale getirmektedir. Böylece pi-
yasayý istediði gibi yönlendirecek güce sahip
olmasý gereken devlet bu gücünü kaybetmektedir.
Öte yandan piyasanýn ihtiyaç duyduðu emisyo-
nun Merkez Bankasý üzerinden deðil de, özel
bankalar üzerinden saðlanmasý, bu bankalara ade-
ta senyoraj geliri elde etme hakký tanýmaktadýr.
Bankalar ürettikleri bu kaydi parayý vatandaþýn ü-
retiminin karþýlýðýnda yaptýklarý için, faiz geliri
elde etmenin yanýnda toplum ve devletin gelirini
de kendilerine transfer etmektedir.
Azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkeler, piyasa-
larýn ihtiyaç duyduðu parayý kendi emisyonlarýyla
karþýlamak yerine, geliþmiþ ülkelerden faizle al-
dýklarý yabancý para ile saðladýklarý için, küresel
güçlere faiz ödemek zorunda kalmaktadýr. Ayný
zamanda senyoraj gelirlerini devretmiþlerdir. Tür-
kiye gibi kalkýnmakta olan ülkelerin toplam borç
tutarýnýn trilyonlarca Dolarý bulmasýnýn temel se-
bebi budur.
90
Milli Ekonomi Modeli

Büyüme gayreti içinde olan ülkeler ihtiyaç duyduk-


larý sermayeyi kendi emisyonlarý ile karþýlamak yerine
maliyetli yabancý para ile karþýlama yoluna gittikleri i-
çin zaman içerisinde kendilerini büyük bir borç bataðý-
nýn içinde bulmuþlardýr. Ýnanýlmaz rakamlara ulaþan
borçlarýn ödenebilmesi, ülkelerin borç bataðýndan
kurtarýlmasý için her þeyden önce, maliyetli ya-
bancý para yerine emisyonun hakim kýlýnmasý ge-
rekmektedir.
Kalkýnmakta olan ülkelerin 1970 yýlýnda global
sermaye sahiplerine hemen hemen hiç borçlarý
gözükmez iken; bu rakam 1990 yýlýnda 1.459 tri-
lyon Dolara, 2000 yýlýnda ise 2.527 trilyon Dolara
ulaþmýþtýr. Bu rakamlarýn sadece dýþ borçlar
toplamý olduðu ve iç borç rakamlarýnýn dýþ borç
rakamlarý toplamýndan daha fazla olduðu dikkate
alýndýðýnda, meselenin boyutlarý daha net
anlaþýlacaktýr (1).
Yani kalkýnmaya karar vermiþ ülkeler, 1970
yýlýndan günümüze kalkýnmalarýný maliyetli para
ile yapmaya kalktýklarý için adeta batma noktasý-
na gelmiþlerdir.
“Para basma enflasyon olur” sözünü kendileri-
ne bir tabu yapanlar, bankacýlýk sisteminin gereði-
ni anlatýrken bu sistemin ekonomiye kaynak sað-
ladýðýný, kaydi para ürettiðini söylerler. Bu mantý-
ða göre Merkez Bankasý emisyonu arttýrýnca enf-
lasyon, ayný iþi bankalar yapýnca kaynak aktarýmý
olmaktadýr.
1- World Bank Debtor System DRS

91
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Uluslararasý kredi kuruluþlarý, emisyonumuzu


artýrarak üretim yapmak yerine, faizle alýnan ya-
bancý para ile ayný üretimi yapmamýzý tavsiye e-
diyorlar. Yani yerli para ile yapýlan üretim enflas-
yon oluþturur ama maliyetli yabancý para ile yapý-
lan üretim ülkemizi kalkýndýrýr gibi mantýk dýþý a-
çýklamalara muhatap olmaktayýz.
Maalesef Türkiye gibi geliþmekte olan ülkeler-
de ekonomi politikalarý adý altýnda uygulanan
modeller esaret zincirinden baþka bir þey deðildir.
O yüzden ekonomi modelimizde her þeyden önce
maliyetsiz ve yerli para özgürlüðüne kavuþturula-
cak, önündeki tüm engeller kaldýrýlarak ekonomi
küresel güçlere baðýmlý olmaktan kurtarýlacaktýr.
Günümüzde uluslararasý kredi kuruluþlarýnýn et-
kisinde ve yönetiminde olan ülkeler, hazinenin üze-
rine oturmuþ dilenciler gibi yabancýlar gelsin yatý-
rým yapsýn, bizi iþe alsýn diye bekletilmektedir. As-
lýnda sadece ülkemizdeki kaynaklar, bütün insanlýða
yetecek durumdadýr.
Öte yandan yabancý paranýn bir ülke topraklarýn-
da dolaþýmda bulunmasý, yerli halkýn emeði ve üre-
timi ile kendine karþýlýk bulmasý, o ülkenin sahip ol-
duðu zenginliklerin, milletin alýnterinin o yabancý
ülkeye aktarýlmasý anlamýna gelmektedir. Maalesef
Türk ekonomisi de liberal ve kapitalist sistemlerin
tuzaðýna düþmüþ, alternatif proje üretemeyen yöne-
timler sebebiyle bu kaderi yaþamaktadýr.
92
Milli Ekonomi Modeli

Liberal anlayýþ paranýn serbest dolaþýmýndan


bahsederken, global tefecilerin ellerindeki para-
larla; ülkeleri sömürmek için piyasalarla istediði
gibi oynamasýný kasteder.
Oysa modelimizde paranýn serbest dolaþýmýný
kastederken, paraya herkesin ulaþabildiði bir
ekonomi sisteminden bahsediyoruz. Paranýn belli
ellerde tekelleþmesi, piyasanýn birkaç insanýn
kontrolü altýnda olmasý ve faizle birlikte gelirlerin
sayýlarý çok az olan bu gruba transfer edilmesi
manasýna gelir.
Diðer taraftan paranýn spekülatif amaçla istedi-
ði gibi hareket etmesi ise sanal alemde ürettiði et-
kilerle birçok ülke ekonomisini batýrmaktadýr.
Paranýn üretimin ve tüketimin dýþýnda speküla-
tif amaçla deðerlendirilmesi ekonomilerde tedavi-
si çok zor hastalýklara sebep olmaktadýr.
Paranýn emeðin ve üretimin karþýlýðý olduðu
hatýrlanýldýðýnda p miktarýndaki para eðer dp ka-
dar üretimin dýþýnda bir sanal deðer üretmiþse bu
miktarda piyasada bulunan üretimin para sahibine
transfer olmasý anlamýna gelir.
Ortada dp kadar bir para varken karþýlýðý olan
reel bir deðer oluþturulmamýþsa, paranýn kendi-
sine karþýlýk bulmasý ancak eskiden var olan pi-
yasadaki deðer ile olacaktýr ki bu gelir daðýlý-
mýnda dengesizliði ve diðer taraftan da ekono-
minin kendi içine doðru daralmasýný beraberinde
getirecektir.
93
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Baþka bir ifade ile toplam üretim miktarý artmaz


iken sürekli olarak belli bir kesimin sahip olduðu
parasal miktarýn arttýðýný düþündüðümüzde; bu
kesimin toplam üretimden daha fazla pay almaya
baþladýðý, diðer taraftan toplumun geri kalan kýs-
mýnýn ise oransal olarak daha az pay aldýðý gerçeði
ile karþýlaþýrýz.
Para bir tahrik unsuru ve emek ile üretimin
karþýlýðý olarak görüldüðünde, buna uygun eko-
nomi politikalarý geliþtirildiðinde hayat artýk biz-
ler için çok daha rahat olacaktýr. Aksi takdirde yi-
ne bugünkü problemlerle boðuþmaya devam ede-
ceðimiz bir gerçektir.

94
95
96
Milli Ekonomi Modeli

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE
MÝKRO ANALÝZ

1) Talep
2) Arz ve Denge
3) Deðer ve Kâr Kavramý
4) Verimlilik
5) Ýþ Gücü (Emek)
A- Emek Talebi
B- Emek Arzý

97
98
Milli Ekonomi Modeli

1– TALEP

Ekonominin iki temel ayaðý vardýr: Biri tüketim di-


ðeri de üretimdir. Bu makro kavramlar da arz ve talep
üzerine oturur.
Esasýnda tüketimin olmadýðý yerde üretimden bah-
setmek mümkün deðildir. Hiçbir þeyin bir sebep yok-
ken yapýlmýþ olmasý mümkün deðildir. Her þeyin bir
sebebi vardýr. Ekonomilerde üretilen deðerlerin sebebi
ise onun talep edilmesidir. Talebin olmadýðý yerde ü-
retimin olmasýný beklemek mantýklý deðildir.
Mesela pazara gittiðimiz zaman uzayda gezerken
giymek için bir kýyafetin sâtýldýðýný göremeyiz. Zira
böyle bir talebin olmadýðý ortadadýr. Veyahut çölde ü-
retim sýfýrdýr. Çünkü tüketim yoktur. Bu yönüyle talep
ekonomilerde olan her türlü faaliyetin kaynaðýdýr.
Bir baþka açýdan meseleye yaklaþtýðýmýzda; bir re-
aksiyonun hýzýný onun en yavaþ basamaðý belirler ve-
yahut beraber yürüyüþ yapan bir grubun hýzýný içlerin-
deki en yavaþ birey belirler.
Büyüyen ekonomilerde ise üretim faktörlerine ya-
pýlan harcamalardan elde edilen gelir, üretim-
i karþýyacak yeterli tüketimi oluþturamayacaðý için
normal þartlarda talep arzdan eksik kalacaktýr.
99
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Dolayýsý ile talep ekonomilerin seyrini belirle-


yen ana unsurdur.
Piyasalardaki talebe bakarak o ekonominin gi-
diþatý hakkýnda bilgi sahibi olmak mümkün olabi-
leceði gibi, talebi kontrol ederek ekonominin ge-
nel seyrine yön vermek de mümkündür.
Tabii ki yeterli düzeyde üretim için gerekli o-
lan kaynaklarý da saðlayarak. Ancak dikkat edilir-
se adeta talep büyüme için olmazsa olmaz þart i-
ken arz gerek-þart konumundadýr.
Peki, öyleyse talebi belirleyen unsurlar neler-
dir?
Talebi belirleyen üç temel unsur vardýr:
Bireyin o mamule veya hizmete duyduðu ihti-
yaç, bireyin gelir düzeyi ve ürünün fiyatýdýr.
Bu üç unsurun çeþitli koþullarda talep üzerin-
deki etkisi deðiþmektedir. Bazen gelir baskýn un-
sur iken, bazen ihtiyaç öne çýkmakta, bazen ise fi-
yatlar genel düzeyi etkili olmaktadýr.
Dolayýsý ile denge analizini sadece bu unsurlar-
dan birinin mesela fiyatlarýn deðiþtiðinden yola
çýkarak yapmak mümkün deðildir. Talep fonksi-
yonu aþaðýdaki gibidir:
: Talep Fonksiyonu
a1 : Gelir deðiþkeni
a2 : Fiyat deðiþkeni
a3 : Ýhtiyaç deðiþkeni

100
Milli Ekonomi Modeli

Kýsaca bu üç unsuru ele alýrsak:


Bunlardan birincisi, ihtiyaçtýr. Bireylerin bir
þeyi talep etmesi için talep ettiði þeyden bir fayda
elde etmesi, ona ihtiyaç duymasý gerekir.
Ýkincisi, talep ettiði þeyin fiyatý... Elbette fiyatta
meydana gelen deðiþiklikler bireyin o mamule o-
lan talebinin miktarýný deðiþtirecektir.
Üçüncüsü ise, bireyin sahip olduðu gelirdir.
Hem talepte, hem de talep miktarýnda deðiþiklik
yapacaðý gibi gelirdeki deðiþiklik talep eðrisinin
eðimini de deðiþtirir.
Elbette talep dediðimiz zaman bireyin o anda
talep edileni satýn alacak güce malik olmasýný
kastediyoruz. Aksi takdirde maddi imkaný olma-
dýðý halde bireyin bir þey istemesi, sadece temen-
niden ibaret olacaktýr.
Tek tek bu unsurlarýn talebi nasýl etkilediðini
inceleyelim.
Ýhtiyaç talebin olmazsa olmaz þartýdýr. Yeter-
þart deðildir ama gerek-þarttýr. Bireyin o mala
veya hizmete duyduðu ihtiyaç elde ettiði maddi
ve veya manevi fayda ile alakalýdýr. Ýkame mal-
lar bu faydayý azaltýr. Mesela sadece kepek ek-
mek bulunan bir yerde, buðday ekmeði sâtýlma-
ya baþlarsa elbette kepek ekmeðe duyulan ihti-
yaç da azalacaktýr. Ayrýca insanlarýn içinde bu-
lunduklarý çevre, sosyoekonomik þartlar, inanç-
larý ve zamanla gelir düzeyinde meydana gelen
deðiþiklikler de bireylerin ihtiyaçlarýnda deði-
þiklikler meydana getirir.
101
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Ýhtiyaç duyulan mallarý sýnýflandýrmak gere-


kirse... A sýnýfýnda; olmazsa olmaz mallar ve
hizmetler, B sýnýfýnda; zorunlu veya temel ihti-
yaçlar, C’de ise; normal mallar var diyebiliriz.
A sýnýfýnda olan mallarda o malýn veya hiz-
metin talep edilen miktarýný tamamý ile bireyin
ona duyduðu ihtiyaç belirler. Fiyatý yükselse bi-
le, bireyin gelir düzeyi onu elde etmeye müsait
olmasa dahi borç para alýnýr ve talep edilen
miktar elde edilir.
B’de ise ihtiyaç yine önemli unsurdur. Ve ge-
lir düzeyi, fiyattan daha baskýn unsurdur. Eðer
bireyin geliri artýyorsa fiyat artmasýna raðmen
talep edilen miktar artabilir. Çünkü bu ürünler
için elde edilen gelirin tamamý tasarruf edil-
meksizin bu ürünlere aktarýlýr. Yani gelir arttýk-
ça bu ürünler için talep artacaktýr. Fiyatýn art-
masý bu artýþý yavaþlatabilir ama durdurmaz.
Tabii belli bir seviyeden sonra marjinal
fayda azaldýðý için talep edilen mal veya hiz-
metin sýnýfý deðiþebilir. Diyelim ki dört kiþi-
lik bir ailenin aylýk zaruri et ihtiyacý 5 kilo-
dur. Ailenin geliri arttýkça beþ kiloya kadar
bu ihtiyaç giderilir.
Daha fazla bir tüketim için ise gelir kadar fi-
yat da etkilidir. Bu 5 kilodan sonraki tüketim i-
çin artýk et normal mal gibi deðerlendirilir. An-
cak bu 5 kilo sýnýrýna kadar etkili olan ailenin
gelir düzeyinde meydana gelen deðiþikliklerdir.
102
Milli Ekonomi Modeli

C’ de ise fiyat ve gelir talep üzerinde etkin


unsurdur. Bir gömleðin fiyatý arttýkça elbette ta-
lep edilen miktar azalacaktýr. Gelir seviyesinde
meydana gelen düþüþte elbette talep edilen
miktarý azaltýr.
Diyelim ki fiyatlar genel düzeyinde maliyetler-
den kaynaklanan bir artýþ yaþanýyor. Ama toplumun
da gelirinde bir düþüþ var. Bu durumda A grubu
mallarda fiyat artýþlarý ürünlere yansýrken C grubu
mallarda gelir daralmasýndan dolayý deflasyon yaþa-
nabilir. Bunun manasý o ekonomide hem maliyet
enflasyonu, hem de deflasyon sürecinin ayný anda
yaþandýðýdýr.
Ama maalesef bugünkü enflasyon hesaplama
teknikleri bu iki hastalýðý birbirine ekleyerek çok ra-
hatlýkla enflasyon düþüþü olarak bunu ifade etmek-
tedir.
Dolayýsý ile mallar sýnýflandýrýlmadan ve gelirin
taleb üzerindeki etkisi dikkate alýnmadan bütün
mallarý kapsayan bir enflasyon hesaplamasý genel-
likle ekonomi hakkýnda çok yanlýþ tahlillere bizi gö-
türebilir.
Grafik–4

103
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Gelelim fiyatýn talep edilen miktar üzerindeki etki-


sine... Bu bilinen bir olaydýr. Eðer fiyat artarsa talep e-
dilen miktar düþer. Bunun aksi olan mallar da olabilir
ama onlar genellemeyi bozmazlar. Fiyatýn miktar üze-
rindeki etkisi gelir düzeyinden ve malýn cinsinden ba-
ðýmsýz deðildir.
Eðer gelir düzeyi çok düþük ise, fiyatlarda
meydana gelen düþüþ, talepte hiçbir deðiþiklik
yapmaz; eðer gelir düzeyi kýsmen belli bir
seviyede ise o zaman da fiyatlardaki düþüþ kýs-
men talep miktarýnda artýþ saðlar. Yani gelir düze-
yinde düþüþ belli seviyenin altýna inerse fiyatlar
genel seviyesi ne kadar düþerse düþsün talep edi-
len mal miktarý eski seviyesini yakalayamaz.
Bu sebeple klasik anlayýþýn ifade ettiði gibi fiyatla-
rýn elastik olmasýndan dolayý piyasa dengesinin kuru-
labileceði iddiasý doðru deðildir. Gelir düzeyi ve fi-
yatlarýn talep üzerindeki etkisi ayný anda ele alýndýðýn-
da ve gelir ile fiyatlarý belirleyen deðiþkenlerin farklý
farklý olduðu dikkate alýndýðýnda; piyasalarýn kendi
kendine dengeye geleceðini iddia etmek hayaldir. Ta-
lep üzerindeki bu çift yönlü baský –deðer konusunda
deðineceðiz– fiyatlarýn esnekliðini engellemektedir.
Üçüncü konu ise gelir düzeyidir. Bir yönüyle hane
halklarýnýn eline geçen para da diyebiliriz. Bu konu
belki de ekonomistler tarafýndan ve politika uygulayý-
cýlarý tarafýndan en fazla görmezlikten gelinen unsur
olmuþtur. Eðer bireylerin yeterince satýn alma gücü
yoksa piyasada olup bitenler onlarý çok da fazla ilgi-
lendirmeyecektir.
104
Milli Ekonomi Modeli

Gelir düzeyine göre bireyler piyasadaki geliþ-


melere deðiþik tepkiler verirler.
Gelir düzeyine göre bireyleri sýnýflandýrýrsak, aç-
lýk seviyesine kadar olan seviyede bireyler piyasaya
karþý adeta ölü konumundadýr. Burada olmazsa ol-
maz ihtiyaçlar dýþýnda piyasa onlarý ilgilendirmez.
Ýkinci seviye geçim düzeyidir. Bu düzeyin bitiþi bi-
reylerin tasarrufa baþladýklarý düzeydir. Gelir tüketim
eþitliðinin korunduðu sýnýra kadar devam eden sýnýftýr.
Bireylerin bu seviyeye kadar piyasaya olan tepkileri i-
se hasta adam gibidir. Bu bölgede talebin gelir esnekli-
ði birdir. Bu seviyeye kadar gelirdeki artýþ ne olursa
ayný miktarda tüketime aktarýlýr. Ama fiyat esnekliði i-
çin ayný þeyi söyleyemeyiz eðer fiyat düþüyorsa talep
esnekliði birden küçüktür, çünkü fiyatlar düþmesine
raðmen gelir yeterli olmadýðý için ayný oranda talep ar-
týþý olmayacaktýr. Adeta fiyatlar düþmesine raðmen ta-
lep bulunduðu yere yapýþmýþ gibi az oranda artacaktýr.
Üçüncü seviyeye kadar gelir düzeyinde meydana
gelecek pozitif ilerlemeler piyasada bulunmasý gere-
ken eksik talebi hemen devreye koyar. Tersi de elbette
doðrudur, bu düzeylerde meydana gelecek daralmala-
rýn piyasaya etkisi çok daha keskin olacaktýr.
Gelir düþmeye baþladýkça fiyat talep eðrisinin
eksen üzerinde sadece sola kaydýðýný söylemek
yeterli deðildir, ayný zamanda bu eðrinin eðimi de
deðiþecektir. Eðimi daha da artacaktýr. Bunun ter-
si de doðrudur, gelir yüksek oranlarda arttýkça bu
sefer eðim daha azalacaktýr. Bunu þu grafik ile
göstermek mümkündür...
105
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Grafik–5 Esasýnda geli-


rin düþmesi ta-
lep eðrisini ko-
ordinat ekseni-
nin sol tarafýna
yani miktarýn
eksi olduðu ta-
rafa da taþýr.
Talep eðrisinin
y eksenini kes-
tiði noktaya
bitme noktasý
Gelir azalýnca, Talep eðrileri sola diyebiliriz.
J

kayar, eðim ise artar. (d1 d2 d3)


J

Baþka bir ifade


Gelir artýþý A grubu mallardan, B ve C
grubu mallara olan tüketimi artýracaktýr
ile bu nokta-
dan sonra den-
ge mekaniz-
masýnýn çalýþmasý mümkün deðildir. Burasý ký-
rýlma noktasýdýr.
Grafik–6

Gelir seviyesi
aþýrý þekilde
düþerse, Bitme
Noktasý sýfýra,
eðim ise 90
dereceye
yaklaþtýðý için,
artýk fiyat
düþse dahi
talep artmaz

106
Milli Ekonomi Modeli

Fiyatlar düþmesine raðmen miktarda bir artýþ


yoktur. Yani fiyatlar düþmesine raðmen talep sýfýr
olacaktýr. Bir talep eðrisinin eðimi bize ekonomi-
deki problemin boyutlarý hakkýnda bilgi verir. E-
ðim ne kadar yüksek ise problem o kadar büyük
demektir. Zira bu durum ortalama gelir seviye-
sinin ne kadar düþük olduðunu göstermektedir.
Üçüncü seviye ise bireylerin gelir düzeylerinin
onlara rahat bir hayat yaþattýðý seviyedir. Bu sevi-
yede, genelde herkesin bildiði analizi yapmak
doðru olacaktýr. Fiyat arttýkça talep edilen miktar
azalýr. Fiyat düþtükçe talep edilen miktar artar.
Gelir ve talep grafiðini incelediðimizde talep
eðrisinin ilerledikçe eðiminin azaldýðýný görece-
ðiz. Dolayýsýyla özellikle talep eksikliðinin bir so-
nucu olarak ortaya çýkan deflasyon sürecini önle-
mek için gelir daðýlýmýný adil bir düzeye ve buna
baðlý olarak bireylerin en azýndan gelirlerini ge-
çim sýnýrýna taþýma zorunluluðu vardýr.
Yýllar önce de ifade etmiþtik. Ekonomideki en
büyük problemlerin baþýnda deflasyon süreci gelir.
Þu ana kadar bilinen hiçbir ekonomi politikasýnýn
bunu çözmesi de mümkün deðildir. Deflasyon sü-
recinde fiyatlarýn düþmesi ile enflasyon sürecinde
fiyatlarýn artýþ hýzýnýn düþmesi veya çýkmasý birbi-
rinden tamamý ile farklý sonuçlar doðurur.
Gelir daðýlýmýnýn bozuk olduðu toplumlarda ö-
zellikle ülkemizde olduðu gibi, fiyatlar üzerinde
meydana gelecek deðiþiklikler farklý gelir gruplarý
üzerinde farklý etkiler yapacaðý için ekonominin bü-
tünü için tek bir analiz yapmak pek kolay deðildir.
107
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Özellikle gelir daðýlýmýndaki dengesizlik sonu-


cu toplumun belli bir kýsmý geçim sýnýrýnýn altýn-
da bulunuyorsa bu koþullarda ekonominin saðlýklý
olmasý mümkün deðildir.
Talebi belirleyen bu üç unsuru özellikle gelir
seviyesini dikkate almadan denge analizi yapmak
mümkün deðildir.

108
Milli Ekonomi Modeli

2– ARZ ve DENGE
Arz, firmalarýn herhangi bir maldan üretip sat-
mayý planladýklarý miktarlarý gösteren bir çeþit
fonksiyondur.
Gerek arz, gerekse talep kavramlarý mikro analizin
konusudur. Bilindiði üzere makro yorumlar esasýnda
mikro analizler üzerine oturur.
Kapitalist anlayýþ genel ve kýsmi denge analizleri
yaparken fiyatlarýn esnek olduðundan yola çýkmýþtýr.
Bu sebeple çok basit bir mantýkla bir malýn fiyatý pa-
halandýðýnda onu üreten firmalarýn arz ettikleri miktar
artacak, ancak talep edilen miktar azalacaðý için piya-
sa kendi kendine dengeye ulaþacak kanaatine varýl-
mýþtýr. Yani arz eðrisi pozitif eðimli artan bir doðru o-
larak tasarlanmýþtýr. Benzer mantýkla oluþturulan talep
eðrisi sayesinde denge analizleri yapýlarak buradan
makro yorumlara ulaþýlmýþtýr.
Gerçekte arz eðrisi neye baðlýdýr, eðimi ne yöndedir?
Bir firmanýn üretim miktarýný belirleyen ürettiði
malýn fiyatý deðildir. Bazen malýn fiyatý düþer üretici
üretim miktarýný arttýrabilir. Bazen de fiyat arttýðý hal-
de üretici kapasitesini kýsabilir. Mesela maliyet enflas-
yonu olan bir ülkede ürünlerin fiyatlarý artacaktýr.
Bu artýþtan dolayý hiçbir üretici arz miktarýný artýr-
mayacak tersine azaltma yoluna dahi gidebilecektir.
109
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Yine yoðun talep artýþýndan dolayý piyasaya yeni üre-


ticiler girdiði için rekabetten dolayý fiyatlar düþebilir
ancak firmalarýn arz miktarlarý artabilir.
Peki, öyleyse arz eðrisini belirleyen nedir? Arzý be-
lirleyen temel unsur taleptir. Eðer bir mamule olan ta-
lep artýyorsa arz eðrisi de artacaktýr. Bunun tersi de
doðrudur. Eðer bir ürüne olan talep azalýyorsa üretim
miktarý da otomatikman azalacaktýr.
Örneðin siz yumurta üreticisisiniz. pazarda talep e-
dilen yumurta miktarý 10 adet olsun bu miktar 11 adete
çýkmadýðý sürece siz pazara daha fazla yumurta getir-
mezsiniz. Yani yumurta fiyatlarý artsa bile sizin pazara
getireceðiniz yumurta miktarýný talep miktarý belirleye-
cektir. Bu sebeple arz miktarýnýn belirlenmesinde ma-
mulün fiyatýnýn direkt olarak etkisi yoktur.
Ýlk çýktýðýnda elektronik eþya fiyatlarý yüksek oldu-
ðu halde üretim miktarlarý düþüktür, daha sonra talep
arttýðý için üretim miktarlarý artarken zaman içerisinde
fiyatlar da düþer. Bu örnekleri çoðaltmak mümkündür.
Daha önce ifade ettiðimiz üzere bazen üretim artar-
ken fiyatlar düþer, bazen yerinde kalýr, bazen de artar.
Bu fiyat deðiþikliklerini arz miktarýnda meydana gelen
deðiþikliklerle iliþkilendirmek ise mümkün deðildir.
Burada son derece önemli bir nokta var, o da fiyat-
larda meydana gelecek deðiþikliklerin arz ve talep
dengesini belirlemede yeterli olmayacaðý gerçeðidir.
Arz ve talep oraný piyasa fiyatlarýný belirler, ancak
piyasa fiyatlarý tek baþýna arz ve talep denge düzeyini
belirleyemez.
Genel denge grafiðimiz Grafik–7 gibi olacaktýr.
110
Milli Ekonomi Modeli

Grafik–7

Grafik–8

Grafik–9

111
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Talep arttýkça arz da ayný oranda artacaktýr. Bu-


rada akla þöyle bir soru gelebilir: Peki, öyleyse pi-
yasa fiyatlarýný belirleyen ne olacaktýr? Bu konuya
deðer analizimizde deðineceðiz ancak þunu belir-
telim ki bir mamulün bir normal deðeri vardýr, bir
de piyasadaki fiyatý vardýr. Piyasa fiyatý arz ve ta-
lep arasýndaki orana baðlý olarak belirlenir.
Tekrar aþaðýdaki grafiðe dönersek, eðer piyasa-
da yeterli miktarda arz yoksa 8. grafikte görüldü-
ðü gibi arz ortaya çýkacaktýr. Eðer talep artmaya
devam ederse –ki gelir artýþý bunu rahatlýkla sað-
layabilir– bu durumda arz talep eðrisinin sanki e-
ðimi artmýþçasýna bir deðiþiklik olduðunu görebi-
liriz. Bu 45 dereceden daha fazla olan açý fazlalý-
ðýnýn tanjantý kadar bir fiyat artýþý olacaktýr.
Bu fiyat artýþýnýn olmasý toplumun gelir düze-
yine göre kýsmen talep daralmasýna sebep olmasý
mümkündür. Ancak hiçbir zaman bu artýþýn tekrar
eski konumuna talep daralmasýndan dolayý
gelmesi mümkün deðildir.
9. grafikte olduðu gibi eðer çeþitli sebeplerden
dolayý, mesela piyasa talebinin üreticiler tarafýn-
dan tam hesaplanamamasý veya gelecekteki o-
lumlu havaya dayanýlarak yapýlan fazla üretim
miktarý sonucu bu sefer arz saða kayar. Ortaya çý-
kan yeni eðrinin 45 dereceden farkýnýn tanjantý da
bize fiyat azalmasýný verir.
Bu grafikleri çoðaltmak mümkündür. Ancak bu
analizlerde altýný çizmemiz gereken önemli nok-
talar var.
112
Milli Ekonomi Modeli

Eðer piyasada oluþan talep miktarýný karþýlayacak


miktarda arz saðlanýrsa ekonomiler için sürekli bü-
yüme olacaktýr.
Yani sürekli büyümenin olduðu düzey ekonomi-
nin denge konumunu koruduðu düzeydir.
Fiyatlar genel seviyesinde meydana gelen deði-
þiklik bazen talep fazlasýndan, bazen maliyet fark-
larýndan ortaya çýkar; bu deðiþikliklerin her ikisi de
talep üzerinde tek baþlarýna etkili olmadýðý için fi-
yat deðiþiklikleri tek baþýna dengeyi saðlamazlar.
Fiyat deðiþiklikleri sadece doðrudan talep üze-
rinde etkilidir. Ancak dolaylý olarak arz üzerinde
talep vasýtasý ile etkili olabilir.
Sistemi denge konumundan uzaklaþtýran güç,
sistemin kendi içinde dengelenerek absorbe edile-
mez. Yani tek baþýna býrakýlan sistem kendi kendi-
ne dengeye ulaþamaz. Muhakkak bir dýþ müdahale
ile sistem dengeye getirilmelidir. Baþka bir ifade i-
le; eðer fiyatlarda bir artýþ varsa ve bu talep artýþýn-
dan kaynaklanýyorsa, fiyat artýþý talebi kýsýp siste-
mi yeniden dengeye getiremez.
Serbest piyasa ve liberal anlayýþlarýn mikro te-
mellerini oluþturmak mümkün deðildir. Gerçek olan
dýþ destek ile dengeye gelebilecek ve her kesimin
hakkýný koruyabilecek olan ekonomi modelidir.

113
114
Milli Ekonomi Modeli

3– DEÐER VE FÝYAT

Üretilen mal ve hizmetin iki türlü deðeri vardýr.


Birisi normal deðeridir, diðeri ise piyasalarýn o-
luþturduðu deðerdir. Buna piyasa fiyatý da diyebi-
liriz. Üretilen mal ve hizmetin normal deðeri sað-
layacaðý fayda ve onun aranmasý ile ilgilidir.
Üretim faktörlerinin para ile devreye konulma-
sý sonucu elde edilen mal ve hizmetin normal de-
ðeri, ekonomilerde dengenin saðlandýðý þartlarda
oluþur. Tüketim ile üretimin kesiþtiði noktada ve-
ya tüketim arzý üretim arzýyla dengelendiðinde ü-
retilen ürün ve hizmetin fiyatý normal deðerdedir.
Üretilen mal ve hizmetin normal deðerinin al-
týnda veya üstünde oluþan piyasa deðerine piyasa
fiyatý denir. Normal deðerden satýlan ürün ve hiz-
metten elde edilen kâr normal kazançtýr. Üretim
ve tüketim arasýndaki dengenin bozulmasý duru-
munda normal kazançtan sapmalar görülür.
Piyasalarda talep daralmasý varsa baþka bir ifa-
de ile piyasalar tüketim kabiliyetini kaybetmiþ ise
talep arzý karþýlamýyordur. Mal ve hizmet normal
deðerinin altýnda piyasalarda fiyat bulacaktýr.
115
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Mal ve hizmet fiyatýnýn normal deðerinin altýnda


seyretmesi belli bir süre sonra üretimi de azaltacaktýr.
Bu sürecin devamý durumunda ekonomilerde reses-
yon ve deflasyon kaçýnýlmaz olur.
Piyasalarda talep fazlasý varsa, arz talebi karþýla-
yamýyorsa; mal ve hizmet normal deðerinin üstünde
piyasada fiyat bulacaktýr. Bu süreç pahalýlýða yani
enflasyona neden olur.
Üretilen mal ve hizmetlerin normal deðerinin al-
týnda veya üstünde fiyat bulmasý ekonomilerde den-
gesizliklerin ve krizlerin habercisidir.
Kapitalist ekonomi modelinde mal ve hizmeti o-
luþturan üretim faktörleri hammadde, toprak (rant),
emek ve para olarak ifade edilir. Burada para, üre-
timde maliyetli olarak bulunur ve üretim, tüketim
faktörlerinin her birine ek bir yük getirir. Oysa karþý-
lýðý olduðunda deðeri oluþan veya mal ve hizmeti or-
taya çýkartacak fonksiyonu icra eden para, maliyetsiz
olmalýdýr.
Dikkatle incelendiðinde görülür ki, hammadde,
toprak ve emek gibi üretim faktörlerinin zati bir de-
ðeri vardýr. Oysa paranýn zati deðerini piyasalar oluþ-
turur. Para, üretim ve hizmet faktörlerini devreye ko-
yan bir iþlemcidir. Mal ve hizmet üretiminde maliye-
ti arttýracak bir unsur deðildir.
Onun için Milli Ekonomi’de tahrik unsuru ola-
rak da görev yapan para maliyetsizdir ve bir iþ-
lemci görevi görür. Emeði tahrik ederek üretim
faktörlerini devreye koyan para, ürettiði mal ve
hizmetlerin de karþýlýðý olur.
116
Milli Ekonomi Modeli

Bir malýn normal deðeri, maliyet ile kârýn top-


lanmasýndan oluþur. Eðer maliyetler içerisinde
sermaye faiz içeriyor ise –kapitalist ekonomide
dolaþýmdaki para maliyetlidir– o malýn veya hiz-
metin maliyeti artacaktýr. Sonuçta maliyetlerde
meydana gelen bu artýþýn bir kýsmý iþçi ücretleri-
ne, bir kýsmý tüketiciye yansýtýlacaðý gibi bir kýs-
mý da iþverenin kârýndan alýnacaktýr.
Milli Ekonomi Modeli’nin mikro analizinde
para maliyetsiz olarak ele alýnmaktadýr.
Kâr ise iþverenin hem emeðinin, hem de yaptý-
ðý iþte üstlendiði riskin sonucudur. Kâr oraný top-
lumun sosyal yapýsýna, mal ve hizmetin üretildiði
sektöre baðlý olarak makul bir düzeyde konum-
lanmasý gerekir.
Ýnsanoðlu hiçbir þeyi yoktan var etmemiþtir. E-
konomilerde ifade edilen deðerin temel kaynaðý
insanoðluna bahþedilen evrendir. Hususi olarak
da dünyadýr.
Toprak, yeraltý kaynaklarý, su, deniz, ateþ, rüz-
gar vs. gibi kaynaklar üretimin temel unsurlarýdýr.
Bütün bu kaynaklar insan için, insanýn emeðine
sunulmuþtur. Emek desteklenerek, kaynaklarla
belli bir üretim hedefinde buluþturulduðunda mal
ve hizmet üretilmektedir.
Üretilen malýn maliyetini yatýrým ve iþletim
giderleri belirler. Yatýrým giderleri ilk baþta ya-
pýldýðý için bellidir. Ýþletim giderleri ise üretim
faktörlerinin fiyatlarýna, vergi oranlarýna baðlý
olduðu için deðiþkenlik arz eder.
117
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Yatýrýmlarý belli bir üretim planý çerçevesinde


kullanarak deðer üreten ise emektir. Emek arzý-
nýn maliyeti iþçi ücretleridir.
Ýþçi ücretleri, iþçiye verilecek paranýn üretime
direkt olarak yansýyacaðý düþünülerek deðerlen-
dirilmelidir. Maliyete eklenen iþçi ücretleri, iþçi-
nin yeterli tüketim talebini gerçekleþtirebilir se-
viyede olmalýdýr; emeðinin karþýlýðýnda iþçi, iþin
niteliðine göre onurlu bir hayat yaþayabilmelidir.
Tüketimin desteklendiði, talep eksenli arzýn
ele alýndýðý Milli Ekonomi’de, tam istihdam
gerçekleþmiþ olur. Bu þartlarda üretilen mal ve
hizmet gerçek deðerinden piyasalara arz edile-
cektir.
Burada dikkat edilmesi gereken þudur; normal
kazancýn oluþmasý için gerekli ekonomik denge-
lerin saðlanmasýna raðmen, üreticiler üretilen mal
ve hizmetin deðerinin üstünde kazanç elde ediyor
veya stoklayarak karaborsa oluþturuyorlarsa, eko-
nomik dengelere müdahale ediliyor demektir.
Üreticinin normal kazancýna gölge düþürecek,
deðerinin üstünde piyasalarý zorlayarak fiyat o-
luþturmak gibi müdahaleleri ortadan kaldýrmak
ekonomik bir zorunluluktur.

118
Milli Ekonomi Modeli

4– VERÝMLÝLÝK

Verimlilik, genel hatlarýyla üretimin kullanýlan gir-


di miktarýna oranýdýr. Verimliliðin en yaygýn kullaný-
lan ölçüsü, emek saati baþýna üretim miktarýdýr. Buna
göre tek bir kaynaðýn verimliliði ölçülebildiði gibi
tüm kaynaklarýn da verimliliði ayný anda ölçülebilir.
Verimlilik artýþýnýn temelinde; yetiþmiþ insan gü-
cü, teknolojinin geliþmesi, yeni üretim tekniklerinin
bulunmasý ve üretim faktörlerinin niteliklerinin geliþ-
tirilmesi vardýr. Teknolojideki geliþmeler üretimin
daha verimli olmasýný saðlar. Ancak bu özelliklerin i-
çinde en önemli faktör yetiþmiþ insan gücüdür. Çün-
kü üretim ve verimlilik insan kabiliyeti ve çalýþma-
sýyla mümkündür.
O halde yapýlmasý gereken, insaný en mükemmel
bilgilerle donatmak suretiyle düþünce ve emeðinden
azami derecede istifade ederek verimliliði en üst
noktaya çýkarmak olduðu gibi, bütün insanlara kabi-
liyetlerini ortaya koyacak sermaye desteðinin veril-
mesidir. Kabiliyetlerini ifade etme imkaný bulacak
insan, mevcut kaynaklarý en iyi þekilde deðerlendir-
mekle kalmayacak, ayný zamanda yeni kaynaklarý da
devreye koyarak verimliliðin artmasýný saðlayacaktýr.
119
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Üretim yapmak için kullanýlan makineleri ve ci-


hazlarý icat ederek verimlilik artýþýný saðlayan insan-
lara imkanlar verilmeseydi bugünkü üretim seviye-
sinden bahsetmek mümkün olmayacaktý.
Klasik iktisatçýlar, uzun dönemde nüfusun artma-
ya devam edeceðini ve dünyadaki kýt kaynaklar yü-
zünden kiþi baþý üretimde yani verimlilikte azalma
olacaðýný iddia eden, azalan verimler teorisini geliþ-
tirmiþlerdir (1).
Hatta bu iddialarýnda daha da ileri giderek nüfus
artýþý karþýsýnda insanlarýn hayat standardýnýn düþe-
ceðini, ortaya çýkacak açlýk ve hastalýklarýn insan ö-
lümlerine sebep olacaðýný savunmuþlardýr.
Oysa geliþen teknoloji sayesinde üretim miktarý
ve çeþitliliði, tüketim miktarýndan kat be kat fazla
oldu. Dünya nüfusu her geçen gün artmasýna rað-
men, üretim artýþý o denli hýzlý bir artýþ gösterdi ki,
firmalarýn ve uluslarýn bir numaralý sorunu, ürettik-
leri mallarýný tüketecek bireyler bulmak oldu. Uy-
gulanan yanlýþ politikalar tüketimi daha da daralttýðý
için 21. asýr üretim probleminin deðil tüketim prob-
leminin yaþandýðý bir asýr olmuþtur. Tüketimde ya-
þanan bu daralma rekabet kavramýný beraberinde
getirerek sadece firma ölçeðinde deðil, devletler a-
rasýnda bile kýyasýya ticaret ve pazar savaþlarýný
gündeme getirmiþtir. ABD ve AB ülkeleri ürettikle-
ri tarým ve sanayi ürünlerini satabilmek için IMF’yi
kullanarak azgeliþmiþ ülkelerin üretimlerine tahdit-
ler koymaktan çekinmedirler.
1- Prof. Dr. Erdoðan Alkin, Ýktisat, s. 10

120
Milli Ekonomi Modeli

Son yýllarda firmalarýn üretimden ziyade pazar-


lama ve reklama yatýrým yapmaya baþlamasý bu
yüzdendir. Artýk pazarlama çaðýn mesleðidir Eðer
kapitalistlerin iddia ettiði gibi her arz kendi talebi-
ni yaratsaydý bu mesleklere gerek kalmazdý.
Verimlilik artýþýnýn en önemli unsuru buluþlar
ve AR–GE çalýþmalarýdýr. Buluþlar ve teknolojide-
ki geliþmeler üretim artýþlarýný yüzlerce kat artýrma
imkaný saðlayarak verimliliði yukarýya doðru çek-
miþtir. Bu nedenle üretim yapmak isteyen, proje
sahibi olan veya yeni üretim teknikleri geliþtirebi-
len herkese devlet tarafýndan faizsiz kredi verilme-
lidir. Bu desteklerle beraber AR–GE harcamalarý-
nýn en üst düzeyde olmasý saðlanmalýdýr. Ayrýca
teknolojiyi geliþtirecek bilimsel çalýþmalar çoðu
kez yüksek maliyetler gerektirdiði için, bizatihi bu
türlü bilimsel çalýþmalar devlet tarafýndan yapýl-
malý, geliþtirilen yeni teknolojiler özel sektörün
hizmetine sunulmalýdýr.
Halbuki günümüz iktisat modellerinde para ve
kaynaklarla beraber bilgi de tekelleþip tabana ya-
yýlmadýðý için, bireyler çok kabiliyetli de olsa iþçi
veya memur olmaktan öteye geçemezler. Kapita-
list anlayýþlar insan emeðini, düþüncesini, teþebbüs
gücünü israf etmekte ve de kabiliyetlerini yok et-
mektedir. Buna bir nevi kast sistemi de diyebiliriz.
Milli Ekonomi Modeli, kabiliyetli olan her bire-
yin önünü para ve bilgi desteði vererek açarken,
kapitalist anlayýþlarda ancak az bir zümre paraya
maliyetini ödeyerek sahip olabilmektedir.
121
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Milli Ekonomi Modeli herkese hak tanýyarak


demokratik bir sistemi temsil ederken; kapita-
list anlayýþlar, ekonomilerde krallýk modelini
ortaya koymaktadýr. Çünkü üretimi ancak para-
ya sahip olabilen az bir zümre yapmaktadýr.
Bugün bankalardan faizli krediyi ipotek verebi-
lecek sermaye birikimine sahip olanlar alabil-
mektedir. Bu sebeple verimlilik artýþýnýn önün-
deki en büyük engel paranýn stoklanarak mali-
yetli hale getirilmesi ve piyasalardan çekilmesi-
dir, diyebiliriz.
Verimliliðin emek saati baþýna üretim miktarý
olduðunu söylemiþtik. Ancak bir baþka açýdan
bakýldýðýnda verimliliði, elde edilen toplam üre-
timin toplam iþgücüne oraný olarak da görebili-
riz. Ýþsizliðin olduðu âtýl emeðin bulunduðu eko-
nomilerde verimlilikten bahsetmek mümkün de-
ðildir. Baþka bir ifade ile bir toplumda 10 kiþi-
den 5 kiþi çalýþýyor diðer 5 kiþi çalýþacak bir or-
tam bulamýyorsa ciddi bir emek israfý vardýr. Ýn-
sanlarýn çalýþamadýklarý toplumlarda verimlili-
ðin artmasý mümkün deðildir
Azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerde IMF
ve Dünya Bankasý gibi uluslararasý kuruluþlarýn
dayattýðý ekonomi politikalarý, talebi kýsma ama-
cý taþýdýðýndan, yatýrýmlarý engelleyerek insanla-
rýn üretme isteklerini kýrmaktan baþka bir sonuç
doðurmamýþtýr. Bu politikalarý uygulayan ülke-
lerdeki firmalar, üretim miktarlarýný hýzla düþü-
rerek verimliliðin azalmasýna sebep olmuþlardýr.
122
Milli Ekonomi Modeli

Ayný þekilde istihdam ve üretim üzerinden alý-


nan yüksek vergilerle tüketim üzerinden alýnan do-
laylý vergilerin aþýrý boyutlara ulaþmasý ve iþletme-
ler için ciddi bir maliyet unsuru olan faiz, üretimin
önünü kestiði için verimliliðin oluþmasýna imkan
vermez. Bu durumda yatýrýmcýlar, vergi oranlarý-
nýn düþük olduðu ve finansman ihtiyaçlarýný daha
rahat karþýlayabilecekleri ülkelere giderler.
Tam istihdam düzeyinin bugünkü ekonomi po-
litikalarý ile yakalanmasý mümkün olmadýðý için
âtýl emeðin olduðu ekonomilerin de istenilen dü-
zeylerde verimli olmasýný bekleyemeyiz. Oysa ü-
retim ile tüketim arasýnda dengenin saðlanmasý i-
le Milli Ekonomi Modeli’nde tam istihdam düze-
yi yakalanmaktadýr
Paranýn tekelleþmesi, kabiliyetli insanlarýn deðil
de sadece parayý elinde bulunduranlarýn üretim yap-
masýna yol açtýðý için verimliliðin önündeki en bü-
yük engel olduðunu söylemiþtik. Yine paranýn belli
ellerde tekelleþmesinin önlenmesiyle kaynaklarýn a-
dil bir þekilde daðýlýmý da saðlanacaktýr. Günümüz-
de kullanýlan birçok element ve enerji kaynaklarý
100–150 yýl önce bilinmezken bugün sanayinin te-
mel kaynaklarý haline gelmiþtir. Þu anda deðeri bili-
nemeyen birçok kaynak keþfedilip açýða çýkarýlarak
verimlilik artýþýna katký saðlanabilir.
Ekonomide fýrsat eþitliðinin saðlanmasý, bireyle-
rin kabiliyetlerinin açýða çýkarýlmasý ve buna baðlý
olarak paranýn tabana yayýlmasý Milli Ekonomi Mo-
deli ile saðlanmaktadýr.
123
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Devlet, proje mukabili faizsiz kredi verdiðinde


üretimle ilgili projesi olan herkes bu imkanlardan
istifade ederek düþüncelerini kolaylýkla hayata
geçirebilecektir. Böylece tam bir fýrsat eþitliði
saðlanacaktýr.
Kendine güvenen, bilgili, zeki ve üstün vasýfla-
ra sahip müteþebbisler ortaya çýkacaktýr. Ýnsanlar,
üretim yapamamanýn sýkýntýsýný yaþamayacak,
kendilerinde mevcut olan özelliklerini alabildiði-
ne kullanma hürriyetine kavuþarak hem kendileri-
ne, hem de topluma faydalý hale geleceklerdir. A-
lan el deðil, hep veren el olacaklardýr.
Kabiliyetli insanlar çeþitli buluþlar yapacak ve
tabiatta bulunan sýnýrsýz kaynaklar açýða çýkarýla-
rak tam kapasite kullanýmý saðlanacaktýr. Asýl ve-
rimlilik budur. Hedef, toplumdaki insanlarýn özel-
liklerine göre herkese fýrsat eþitliði saðlayan bir
üretim seferberliðine geçerek verimliliði doruk
noktaya çýkarmaktýr.

124
Milli Ekonomi Modeli

5– ÝÞ GÜCÜ (EMEK)

Ekonomi politikalarý için önemli olan, toplu-


mun bütün fertlerine iþ ve aþ imkaný saðlamaktýr.
Belli bir geliri olmayan, iþi olmayan bireyler için
enflasyonun düþmesi de, kamu bütçesinin fazlalýk
vermesi de bir þey ifade etmez.
Ýktisat politikalarýnda ilk hedef olmasý gereken
iþsizlikle mücadele, son yýllarda birinci hedef ol-
maktan çýkmýþ onun yerine öncelikli hedef olarak
artýk enflasyon seçilmiþtir.
Geliþmiþ olduðu ifade edilen ülkelerdeki iþ-
sizlik oranlarý nerede ise %10 seviyesini geç-
mektedir.
Yine bu ülkelerde iþçi ücretlerinin, asgari geçim
sýnýrýnda konumlandýðýný görüyoruz. Geliþmiþ
kabul edilen ülkelerin 2002- 2003- 2004 yýllarýna
ait iþsizlik rakamlarýna bakýlýnca bu dediðimiz
daha iyi anlaþýlacaktýr.
ABD : 2002 % 5.8, 2003 % 6, 2004 % 5.5
JAPONYA : 2002 % 5.4, 2003 % 5.3, 2004 % 4.7
FRANSA : 2002 % 8.9, 2003 % 9.5, 2004 % 9.7
125
Prof. Dr. Haydar BAÞ

ALMANYA : 2002 % 8.2, 2003 % 9.1, 2004 % 9.6


EURO BÖLGESÝ: 2002 % 8.3, 2003 % 8.7, 2004 % 8.9
OECD: 2002 % 6.9, 2003 % 7.1, 2004 % 6.9 (2).
Artýk %5 düzeyindeki iþsizlik oranlarý doðal iþsizlik
oraný olarak kabul görüyor. Bu düzeydeki iþsizlik
rakamlarýnýn ekonomilerin doðal yapýsýnýn bir gere-
ði olduðuna inanýlýyor.
Bir baþka açýdan baktýðýmýzda, kapitalist ekono-
mi modellerinin hiçbiri, toplumun tamamýnýn refah
düzeyini yükseltmeyi hedeflememiþtir.
O yüzden ne gelir daðýlýmýndaki dengesizlik, ne
de belli bir düzeye kadar olan (Kapitalist anlayýþlar-
da iþsizlik, çok yükselirse ekonominin genel yapý-
sýnda büyük tahribatlar yapacaðý için belli oranlar-
dan sonrasý tehdit olarak görülmektedir) iþsizlik o-
ranlarý bir problem olarak görülmemiþtir. Hatta belli
oranlardaki iþsizlik, emek arz fazlasý manasýna gele-
ceði için iþçi ücretlerinin düþmesi üretim maliyetle-
rinin ucuzlamasýna sebep olacaðýna inanýldýðý için
desteklenmektedir.
Maliyet enflasyonun en önemli kaleminin iþçi
ücretlerindeki artýþ olduðu görüþü de zaten bu an-
layýþýn bir sonucudur. Gerçi enflasyon bahsinde
bunun böyle olmadýðýný geniþ olarak anlattýk an-
cak kýsaca deðinmek gerekirse asýl maliyetleri yu-
karýya çeken üretim unsurlarý hammadde girdile-
rinde, istihdam vergilerinde ve enerji maliyetlerin-
de meydana gelen artýþtýr.
2- Bkz: EUROSTAT ( Statistical Office of The European Communities);
OECD, Main Economic Indicators Agust 2005

126
Milli Ekonomi Modeli

Toplam maliyetler içerisinde genellikle iþçi üc-


retleri çok fazla bir oran iþgal etmemektedir.
Ekonomilerin emek yoðun üretimden, tekno-
lojiye dayalý üretime doðru geçmesi kaçýnýlmaz
bir süreçtir. Yine kapitalist anlayýþlara göre belli
oranlardaki iþsizlik, çalýþan bireylerin iþten atýl-
ma korkusuna kapýlmasýna sebep olacaðýndan
dolayý daha verimli çalýþmasýný saðlayacaktýr.
Ayrýca kapitalist anlayýþlara göre iþçi ücret-
lerinin düþük kalmasý iþçilerin kârdan daha az
oranda pay almasý manasýna geleceði gibi, iþçi
ücretlerinin düþük kalmasý nüfus artýþýný da a-
zaltacaktýr.
Kapitalist anlayýþlar kaynaklarýn sýnýrlý ol-
duðu yanlýþýndan yola çýktýðý için, toplumun
her kesiminin gelirinde meydan gelecek artýþ-
larýn nüfus artýþýna sebep olacaðý, böylelikle
kaynaklarýn artan nüfusa yetmeyeceði endiþe-
sini taþýmaktadýrlar.
Kapitalist anlayýþ elde edilen kârýn bölüþü-
münü kavga mantýðýnda ele aldýðý için, kapital
sahipleri ile iþçiyi kârýn bölüþümünde birer ra-
kip olarak görmekte ve tercihini kapital sahip-
lerinden yana kullanmaktadýr (3).
Bu sebeple kapitalist anlayýþlarýn ne tam is-
tihdamý, ne de iþçi ücretlerinin istenilen dü-
zeylerde konumlanmasýný saðladýðý veya he-
deflediði söylenebilir.
3-Ýktisat'ýn Dama Taþlarý, II, 2002, ÝÜ Ýktisat Fak. Mez. Cem; Doç. Dr.
Burak Atamtürk, Klasikler ve Adam Smith, s. 7

127
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Zaten sosyalist anlayýþlarýn kapitalist anlayýþla-


ra karþý bir tepki olarak ortaya çýkmasýnýn sebebi
de iþçi ücretlerinde ve iþçi haklarýnda yaþanan bu
çarpýklýktýr.
Kapitalist anlayýþlarda kapitali elinde tutan bir-
kaç kiþi toplumun gelirlerini kendisine transfer e-
derken, sosyalist modelde de proletarya milli ge-
lire hükmetmektedir. Her halükarda çalýþan kesim
ne emeðinin hakkýný almakta, ne de milli gelirden
olmasý gerektiði oranlarda istifade etmektedir.
Oysa Milli Ekonomi Modeli'nde iþveren ile iþçi
birbirini tamamlayan bir bünyenin iki parçasý ola-
rak görülmekte, toplumun tamamýnýn refah düze-
yini yükseltecek büyüme ekonomik büyüme ola-
rak kabul edilmektedir.
Milli Ekonomi Modeli'nin konuya nasýl çözüm
getirdiðine þu sorularý sorarak baþlayalým:
Kapitalist anlayýþlar için normal bir sonuç olan
doðal iþsizlik oraný ekonomiler için bir kader midir?
Ýþçi ücretleri asgari gelir düzeyinde neden ko-
numlanýr?
Emek talebini belirleyen parametreler nelerdir?
Emek arzý nelere baðlýdýr?
Tam istihdam gerçek hayatta yakalanabilir mi?

128
Milli Ekonomi Modeli

A- EMEK TALEBÝ
Emek talebini belirleyen parametreleri tespit
ederek konumuza baþlayalým. Buna baðlý olarak
emek arzý ile talebi arasýndaki dengenin fiyat
esnekliði ile saðlanýp saðlanamayacaðý da bir
diðer meseledir.
Emek talebini belirleyen parametreleri üç kýsýmda
ele alabiliriz: Üretim miktarýnda meydana gelen deði-
þiklikler, iþçi ücretleri, teknolojik deðiþiklik.
Emek talebi üzerinde üç parametrenin ayný anda et-
kisi olabileceði gibi, bazen iki ya da bir tanesinin etki-
si de olabilir.
Bu üç madde içerisinde en önemli olan birinci
maddenin açýlýmýný sona býrakarak diðer maddeleri
ele alalým.
Ýþçi ücretlerinde meydana gelen artýþ emek tale-
bini azaltacaðý gibi, iþçi ücretlerinde meydana ge-
len düþüþ de emek talebini arttýracaktýr.
Teknoloji de ilerleme emeðin verimini arttýraca-
ðý için iþsizliði arttýrýcý yönde etki yapacaktýr. An-
cak teknolojinin ilerlemesi ayný zamanda milli ge-
lirin artmasý ile doðru orantýlýdýr.
Bu sebeple bir taraftan teknoloji geliþirken, di-
ðer taraftan hizmet sektörü büyüyeceði için tek-
nolojinin sebep olduðu iþsizlik, hizmet sektörü ve
yeni iþ sahalarý ile giderilecektir.
Yani teknolojide yaþanan ilerleme orta ve uzun
vadede emek talebinde bir azalmaya sebep olma-
yacaktýr.
129
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Sadece belli sektörlerde emek talebinde yaþanacak


daralma, baþka sektörlerde ortaya çýkacak emek talep
artýþý ile dengelenecektir.
Emek talebini etkileyen unsurlar içerisinde en ö-
nemlisi üretim miktarýnda yaþanacak deðiþikliktir. Bu
deðiþiklik kapasite kullaným oranlarýnda yaþanacaðý
gibi, yeni yatýrýmlardan yani sabit sermaye artýmýn-
dan da kaynaklanabilir.
Kapasitesini arttýrmak isteyen firmalar, buna
baðlý olarak emek talep edecektir. Aksine kapasi-
tesini azaltmak isteyen firmalar ise iþçi çýkartma
yoluna gideceklerdir. Burada önemli olan firma-
larýn kapasitelerinde meydana gelen deðiþimin se-
bebinin tüketimde yaþanan deðiþime endekslen-
miþ olmasýdýr. Firmalarýn üretim kapasitelerinde
meydana gelecek deðiþiklikler piyasadaki tüketim
miktarý ile doðrudan alakalýdýr.
Ancak tüketimde yaþanan deðiþikliklerin istihdam
oranlarýna yansýmasý ayný anda olmaz. Piyasa beklen-
tilerine göre bu yansýma süresi deðiþecektir. Örneðin
tüketimde meydana gelen bir daralma karþýsýnda fir-
malar hemen kapasite kullaným oranlarýný düþürmez,
gelecekle ilgili beklentileri olumlu ise firmalar belli
bir dönem stoklarýnýn artmasýna sabredecektir.
Yine stok maliyetleri düþük ise firmalarýn stoklara
tahammül etmesi daha kolay olacaktýr. Ayrýca tüke-
timde meydana gelen daralmanýn þiddeti, firmalarýn
üretim tarzlarý, iþçi çýkartmanýn maliyetleri gibi konu-
lar tüketim ile istihdam arasýndaki yansýmanýn gecik-
mesini belirler.
130
Milli Ekonomi Modeli

Tüketimde meydana gelen artýþlar ise eðer ka-


pasite artýmý ile karþýlanacaksa hemen, yeni yatý-
rýmlar gerekiyorsa belli bir zaman diliminden son-
ra gerçekleþeceði için istihdama yansýmasý belli
bir süre sonra olacaktýr.
Ancak belli bir süre sonra da olsa tüketimde
meydana gelen deðiþiklikler üretim hacmini, o da
istihdam oranlarýný etkileyecektir. Esasýnda Phi-
lips Eðrisi (4) olarak ifade edilen enflasyon ile iþ-
sizlik arasýndaki baðýntý gerçekte tüketim ile iþ-
sizlik arasýnda kurulabilir.
Çünkü her tüketim artýþý enflasyon yapmaya-
caðý gibi maliyet enflasyonu tüketimde bir artýþ
saðlamaz, iþsizliði de azaltmaz, dolayýsýyla eko-
nomilerde hem iþsizlik, hem de enflasyon ayný
anda ortaya çýkar. Oysa baðýntý, tüketim ile iþsiz-
lik arasýnda kurulduðunda tüketim hacminde
meydana gelen deðiþimler ile iþsizlik oranlarý a-
rasýnda ters yönlü bir iliþki olduðu görülecektir.
Kapasite kullaným oranlarýnda meydana gelen a-
zalmadan dolayý emek talebinde yaþanacak daral-
ma, reel iþçi ücretlerini de olumsuz yönde etkiler.
Örnek vermek gerekirse daha önce 10 iþçi ile
çalýþan bir fabrika kapasitesini düþürme kararý
verip eleman sayýsýný 7’ye düþürdüðünde toplam
istihdam azalacaðý için iþsizlik artacaktýr.
Ýþsizliðin artmasýndan dolayý reel iþçi ücretleri
de azalma eðilimine girecektir.
4-Hoover K., The New Classical Macroeconomics, s.24, 1998

131
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bir taraftan iþçi ücretlerinin düþmesi emek ta-


lebini arttýracak yönde etki yaparken, emek talep
daralmasýnýn sebebi tüketim eksikliðinden dolayý
olduðundan, iþçi ücretlerinde yaþanacak düþüþ
firmanýn yeniden iþten çýkardýðý 3 iþçiyi iþe alma-
sýný saðlamayacaktýr.
Eðer emek talebinde yaþanan daralma iþçi üc-
retlerinin yüksekliðinden dolayý ise, iþçi ücretle-
rinde yaþanan düþüþ emek talebini eski seviyesine
taþýyabilir. Ama eðer emek talebinde yaþanan da-
ralma tüketimde meydana gelen azalmadan dola-
yý ise, bu sefer iþçi ücretlerinin azalmasý emek ta-
lebini eski seviyesine çýkaramayacaktýr.
Reel iþçi ücretlerinin ucuzlamasý genel manada
fabrikalarýn çalýþtýrdýðý iþçilerin ücretlerini de et-
kileyecektir. Dolayýsýyla, tüketimdeki gelirden
dolayý meydana gelen daralmaya baðlý olarak
hem iþsizlik olacak, hem de iþçi ücretleri düþük
bir seviyede konumlanacaktýr.
Bu analizimizi makro düzeye taþýrsak, üretim ve
para konusunda da belirttiðimiz üzere büyüyen e-
konomilerde üretim faktörlerine yapýlan harcama-
lardan elde edilen gelir, üretilen miktarý alacak bir
tüketim oluþturamayacaktýr.
Serbest býrakýlan ekonomilerde buna paranýn fa-
izle birlikte piyasalardan çekilmesi eklendiðinde
üretim ile tüketim arasýnda belli bir açýðýn oluþma-
sý kaçýnýlmazdýr. Bu açýk üretim hacmini olumsuz
yönde etkileyeceði için kapitalist modellerde pi
yasalarda belli bir iþsizlik görülecektir.
132
Milli Ekonomi Modeli

Bugün doðal iþsizlik oraný olarak ifade edilen


eksik istihdam, ekonomilerin doðasýndan deðil,
kapitalist anlayýþlarýn yanlýþ yaklaþýmýndan kay-
naklanmaktadýr(5). Yine iþçi ücretlerinin asgari ge-
çim düzeyinde kararlanmasý da bu eksik istihda-
mýn doðal sonucudur.
Üretim ile tüketim arasýndaki fark piyasanýn
tam istihdam düzeyinde dengeye gelmesine im-
kan tanýmamaktadýr. Bu farktan kaynaklanan ta-
lep eksikliðini bugünkü ekonomi modelleri göre-
mediði için çözme yoluna da gitmemiþlerdir.
Tam istihdamýn yakalanamadýðý ekonomilerde
emek arzýnda meydana gelen fazlalýk, iþverene
pazarlýk avantajý saðladýðý için iþçi ücretleri asga-
ri geçim düzeyinde konumlanmaktadýr.

Grafik –10

5- Karl Brunner and Allan H.Meltzer, The Phillips Curve and Labor
Markets, s.2, North-Holland Publishing Company, 1976

133
Prof. Dr. Haydar BAÞ

B- EMEK ARZI
Emek arzý ise kýsa ve orta vadede sabit bir deðiþ-
kendir. Kapitalist anlayýþlara göre reel iþçi ücretleri
artýðýnda emek arzý da artar(6). Oysa sanýldýðýnýn ak-
sine reel iþçi ücretleri artýyor diye emek arzý artmaz.

Grafik –11

Çalýþma ihtiyacý mecburidir. Örneðin bir ailede


erkek evini geçindirmek zorunda ise çalýþmak zo-
rundadýr. Ýþçi ücretleri düþtü diye evini geçindir-
mek zorunda olan kiþi çalýþmaktan vazgeçemez.
Bu misalde de olduðu gibi emek arzý kolay ko-
lay deðiþmez, bu miktar toplumun sosyal yapýsýna
da baðlýdýr. Genç nüfus oraný, kültür yapýsý gibi
parametreler dahi emek arzýný etkiler.

6- Prof. Dr. Zafer Tunca, Makro Ýktisat, s.37, Filiz kitabevi, 3. baský 2001

134
Milli Ekonomi Modeli

Esasýnda reel iþçi ücretleri azaldýðýnda ailelerde i-


kinci birey çalýþmak zorunda kalabileceði gibi, bu-
nun tersi olan reel iþçi ücretlerinin artmasý duru-
munda belli gelir düzeyine ulaþan ailelerde çalýþ-
mak isteyen birey sayýsý azalabilecektir.
Yani iþçi ücretleri azalýrken emek arzý artabilece-
ði gibi, iþçi ücretleri artarken emek arzý azalabilir.
Ancak burada bizim için önemli olan orta vadede e-
mek arzýnýn çok fazla deðiþmeyeceði gerçeðidir.
Emek arz ve talep grafiklerinin tek tek ifadesi
aþaðýda gösterilmiþtir. Denge analizi de 12. gra-
fikte açýklanmaktadýr:
Grafik –12

12. grafik incelendiðinde tam istihdam düzeyi-


nin emek arzý ile talebinin kesiþtiði yer olduðu
anlaþýlacaktýr.

135
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bunun altýnda olan tüketim seviyelerinde iþçi


ücretleri asgari geçim düzeyine hatta daha da alt
seviyesi olan açlýk sýnýrýna kadar düþecektir. Tam
istihdam düzeyinde ortaya çýkan iþçi ücreti ger-
çek iþçi ücretidir. Bu miktar emeðin bulunduðu ü-
retim faaliyeti ile alakalýdýr. Baþka bir ifade ile bir
mühendisin ücreti ile bir inþaat iþçisinin ücreti ay-
ný olmayacaktýr.
Tam istihdam düzeyine ulaþmak ancak piyasa-
da yeterli miktarda tüketimin olmasýna baðlýdýr.
Milli Ekonomi Modeli’mizde geliþtirdiðimiz sos-
yal devlet anlayýþý eksik kalan talebi tamamladýðý
için bizim ekonomi politikalarýmýzda hedef tam
istihdam düzeyi olacaktýr.
Tam istihdam düzeyi gerçek iþçi ücretinin orta-
ya çýktýðý düzey olacaðý için iþçi ücretleri asgari
geçim düzeyinin üzerinde konumlanacaktýr. Bu-
nun sonucu olarak gelir daðýlýmýnda daha dengeli
bir daðýlým ortaya çýkacaktýr.
Reel iþçi ücretlerinde meydana gelen artýþ, ma-
liyetlerin yükselmesine veya üreticinin kârýnýn a-
zalmasýna neden olmayacaktýr. Çünkü Milli Eko-
nomi Modeli’nde kaynaklarýn devreye konulmasý
sonucu elde edilen gelir karþýlýðýnda üretici de
maliyetlerin artýþýna karþý çeþitli muafiyetlerle
sübvanse edilecektir. Böylelikle sadece üretici de-
ðil, tüketici de iþçi ücretlerinden kaynaklanan bir
fiyat artýþý ile karþýlaþmayacaktýr.

136
137
138
Milli Ekonomi Modeli

BEÞÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NDE
MAKRO ANALÝZ

1) Tüketim
2) Üretim
3) GSMH

139
140
Milli Ekonomi Modeli

1– TÜKETÝM
Ýkibinli yýllar tüketim probleminin olduðu üretim
fazlalarýnýn verildiði yýllar olacaktýr. Üretime odakla-
nan ekonomi modelleri gerçek manada tüketimi göz
ardý etmiþtir. Paranýn belirli ellerde bloke edilmesi, bu-
na baðlý olarak gelir daðýlýmda ortaya çýkan uçurumlar,
tüketimin her geçen gün daha da azalmasýna sebep ol-
muþtur. Bir taraftan teknolojinin de ilerlemesi ile hýzla
artan üretim fazlalarý, diðer taraftan buna cevap vere-
meyen tüketim azlýðý ülke ekonomilerini içinden çýkýl-
maz problemlerle karþý karþýya getirmiþtir. Ýþte biz tü-
ketim ile ilgili analizimizde her þeyden önce tüketimin
önündeki engellerin kaldýrýlmasý ve tüketimin olmasý
gereken seviyeye nasýl çýkarýlacaðý üzerinde duracaðýz.
Ekonomi politikalarýmýzýn hedefi üretim ile tüketi-
min arasýndaki dengenin oluþturulmasýdýr. Bu sebeple
tüketim kesiminin desteklenmesi sürekli büyümenin
saðlanmasý için olmazsa olmaz þarttýr.
Tüketim kesiminin içinde özellikle hedefimiz, belli
bir gelir seviyesinin altýnda kaldýðý için ihtiyacý olduðu
halde bunu elde edemeyen hane halklarýdýr. Bu kitle ö-
zellikle ülkemiz için düþünüldüðünde toplumun en az
% 90’ýný oluþturmaktadýr.
141
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Eðer ekonomiyi büyütmek istiyorsak tüketim


kesimini desteklemek zorundayýz, tüketim artma-
dan pazar problemi çözülmeden ekonomilerin bü-
yümesi hiç mümkün deðildir. Bugün çaðýmýzýn en
büyük problemi hane halklarýnýn büyük bir kýsmý-
nýn tüketebilme kabiliyetini yitirmiþ olmasýdýr. Ýþ-
te asýl üzerinde konuþulmasý gereken nokta tüke-
tebilme kabiliyetlerinin bu bireylere nasýl kazan-
dýrýlacaðýdýr.
Þu anda yapýlan tartýþmalarýn gerçek dünya ile
örtüþtüðünü söylemek mümkün deðil. Bireyler
hasta yataðýnda bir çorba kaþýðý suyu içecek gücü
bile kalmamýþ, biz ise oturmuþ bu hastanýn önüne
10 tabak yemek koyduðumuzda kaç tabaðý yiye-
ceðini, kaç tanesini buzdolabýna koyup saklaya-
caðýný konuþuyoruz.
Tüketim konusunu detaylandýrmadan önce ö-
nemli bir noktanýn altýný çizmemiz gerekiyor. O
da üretim esnasýnda elde edilen gelirin elde edilen
ürünü satýn alabilecek tüketimi oluþturamaya-
caðýdýr. Bir örnek ile olayý açýklayalým.
Toplam 5 kiþinin iþçi olduðu ve bir iþverenin
bulunduðu bir örnek üzerinde çalýþalým. Ýþveren
ay sonunda her iþçisine 100 birim maaþ versin, ü-
retim faktörleri de emekten ibaret olsun. Ay so-
nunda ise bu iþverenin elinde en az 500 birimden
daha fazla bir ürün olacaktýr. Diyelim ki bu 600
birim olsun, iþte ay sonunda bu 500 birimlik ge-
lirle 600 birimlik mamulün satýn alýnmasý müm-
kün olmayacaktýr.
142
Milli Ekonomi Modeli

Belli miktarda bir tüketim açýðý ortaya çýkacak-


týr. Bu açýk kapâtýlmadýðý sürece her geçen dö-
nem bu eksik tüketim büyüyen ekonomileri içeri-
ye doðru bükecektir. Büyüme hýzýna, miktarýna
ve gelir daðýlýmýndaki düzensizliðe baðlý olarak
er ya da geç bu ekonomide bir týkanma olmasý,
duraðan bir döneme girilmesi kaçýnýlmazdýr.
Grafik –13

Klasik denge analizindeki, gelirin çýktýya eþit


olduðu görüþü grafik 13'te de gösterildiði üzere yan-
lýþtýr. Çünkü üretim, normal þartlarda üretim harca-
malarýndan elde edilen gelirden büyüktür. Diðer
taraftan elde edilen gelirin tamamýnýn tüketime
dönüþtüðünü varsaysak bile, gelir en fazla kendisi
kadar bir tüketim oluþturacaktýr. Sonuç olarak üretim
ile tüketim arasýnda ET kadar, yani eksik tüketim mik-
tarý kadar bir fark ortaya çýkacaktýr.

143
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bu tespitimiz klasik denge analizlerini de boþa çý-


karmakta ve yeni denge analizleri yapmayý zorunlu
kýlmaktadýr.
Eðer düzenli olarak bu eksik tüketimi tamamla-
mak için hane halklarýnýn gelir düzeyini yükseltici
bir sosyal devlet modeli devreye konmazsa, dönem-
sel krizler kaçýnýlmaz bir netice olur.
Üretim ile tüketim arasýnda oluþan bu eksikliði
tamamlamak için devletin senyoraj hakkýný kullan-
masý ve bunu da sosyal devlet modeli ile tüketim
kesimine aktarmasý gerekmektedir.
Temelde üretim ile tüketim arasýnda meydana ge-
len farkýn iki sebebi vardýr. Birincisi yukarýda da i-
fade ettiðimiz gibi yapýsaldýr. Diðeri de paranýn
stoklanmasý sonucu meydana gelen gelir daðýlýmýn-
daki dengesizliktir. Gelir yapýsýndaki bu bozukluk
tüketim harcamalarýný daha da aþaðýya çekmektedir.
Tüketimin eksik kalmasý yani üretim karþýsýnda
yetersiz olmasý, zaman içerisinde üretimi de azalta-
caktýr. Azalan üretim gelirlerinin azalmasýna ve tü-
ketimin daha da düþmesine neden olur. Bu, zincirle-
me reaksiyon gibi devam eder.
Çözüm olarak kamu harcamalarýný arttýrmak an-
lýk bir çözüm getirir. Oysa asýl olmasý gereken bu
zincirleme tüketim daralmasýný tetikleyen yukarýda
ifade ettiðimiz problemleri çözüme kavuþturmaktýr.
Ayrýca belli bir hesap dahilinde yapýlmayan, hele
hele faizle alýnan maliyetli para ile yapýlan kamu
harcamalarý ekonomileri borç ve faiz bataðýnýn içine
sokmaktadýr.
144
Milli Ekonomi Modeli

Buna mukabil arttýrýlan vergiler sonuçta daha


fazla bir tüketim daralmasý ve ayný zamanda mali-
yet enflasyonuna sebebiyet vermektedir. Bunun adý
da stagflasyondur.
Üretim mukabili piyasada bulunmasý gereken
beli bir para miktarý vardýr. Para bahsinde bunu
formülize etmiþtik.
Ancak tüketim sadece piyasadaki para miktarýna
deðil ayný zamanda hane halklarýnýn gelir düzeyine
de baðlýdýr. Para miktarýnýn artmasý demek tüketi-
min ayný paralellikte artmasý demek deðildir. Bu pa-
ra miktarýnýn ayný zamanda herkesin sahip olacaðý
þekilde ekonominin çarklarý içerisinde dolaþýmda
olmasý zaruridir. Ancak bu þartla tüketim harcama-
larý piyasayý dengeleyecek seviyeye ulaþabilir.
Özetle istenilen tüketim harcamalarýnýn yakalan-
masý için hem belli miktarda paranýn dolaþýmda ol-
masý, hem de gelir daðýlýmýnda belli bir dengenin
kurulmasý gerekir.
Aþaðýda da görüldüðü üzere belli bir gelir düze-
yine kadar bireyler elde ettikleri gelirleri harcarlar,
çünkü normal geçim noktasýnýn altýnda gelirleri
vardýr. Bu noktadan sonra ise artýk hane halklarý el-
de ettikleri gelirin bir kýsmýný tasarruf etmeye baþ-
larlar. Bu nokta tasarruf noktasý ya da normal ya-
þam noktasý olarak da ifade edilebilir. Bu noktadan
sonra gelirin marjinal tüketim eðilimi azalacaktýr.
Eðer belli bir dönem içerisinde kullanýlabilir mil-
li gelir artmýþsa bu artýþýn ayný oranda tüketimi arttý-
racaðýný söylemek her zaman mümkün deðildir.
145
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Grafik –14

Eðer bu toplam gelir artýþý yüksek gelir grubundan


kaynaklanýyorsa, gelir artýþý az bir miktar tüketimde
artýþa sebep olacaktýr. Eðer gelir artýþý gelir daðýlýmýn-
da dengesizliði giderecek þekilde oluyorsa bu sefer
toplam gelirdeki artýþ toplam tüketimi ayný paralellik-
te artýracaktýr. Bu sebeple eksik olan talebi gidermek
için yapýlacak uygulama düþük gelir grubunun gelir
seviyesini yükseltecek þekilde olmalýdýr.
Milli Ekonomi Modeli’nde bu, sosyal devlet proje-
si ile saðlanmakta ve ihtiyaç duyulan talep, dar gelir-
linin bütçesine katký yapýlarak saðlanmaktadýr.
146
Milli Ekonomi Modeli

Grafik –15

Tüketimi iki kýsýmda ele almak mümkündür.


Bunlardan birincisi hane halklarýnýn tüketimi, di-
ðeri de yatýrým harcamalarýdýr.
147
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bunlarýn toplamý belli bir dönem içerisinde yapýlan


tüketim harcamalarýný bize gösterecektir. Burada görüþ-
lerimizi ifade ederken daha anlaþýlýr olmasý bakýmýndan
kamu harcamalarýný ve dýþ ticareti deðerlendirmeye al-
mýyoruz. Aðýrlýklý olarak bu analizimizde hane halkla-
rýnýn tüketim harcamalarý üzerinde duruyoruz.
Hane halklarýnýn tüketimi üzerine yapýlan analizler
hep hane halklarýnýn sahip olduklarý kullanýlabilir ge-
lirleri ne þekilde deðerlendirdikleri üzerinde durmuþ-
tur. Oysa sahip olunan gelirin ne þekilde kullanýldýðý
sorusundan daha önemli olan soru þudur; normal bir
hayat standardý için hane halklarýnýn ihtiyaç duyduðu
gelirleri ne olmalýdýr?
Tüketim analizi yaparken kaba hatlarý ile hane halk-
larýný gelir seviyelerine göre ikiye ayýrmak lazým. Belli
bir gelir seviyesinin altýnda olan hane halklarý elde et-
tikleri geliri tasarruf etmeden harcamayý tercih edecek-
lerdir. Dolayýsý ile tasarrufun baþladýðý gelir seviyesin-
den yukarýda olanlar ile aþaðýsýnda olanlarýn davranýþ-
larý birbirinden daha farklýdýr.
Bazý hane halklarý ayda 1 birim gelir elde ederken
bazý hane halklarý 100 birim gelir elde edebilir. Ýþte ay-
da bu yüz birim elde eden kesimin gelirinin 5 birim
artmasýnýn tüketimlerinde meydana getireceði artýþ,
geliri 1 birim olan hane halklarýnýn gelirlerinin 6 biri-
me çýkmasýnýn oluþturacaðý tüketim harcamalarýndan
elbette daha az olacaktýr. Çünkü dar gelirli hane halkla-
rý elde ettikleri gelirin tamamýný tüketirken, geliri yük-
sek olan hane halklarý her yeni gelir artýþýnýn ancak az
bir kýsmýný tüketime yansýtacaklardýr.
148
Milli Ekonomi Modeli

Bu sebeple öncelikli olarak ele almamýz gereken


konu hane halklarý için tasarruf noktasýný belirlemektir.
Normalde gelir seviyesi arttýkça marjinal tüketim
eðiliminin azalmasý gerekir. Ancak belli bir gelir se-
viyesine kadar marjinal tüketim eðilimi deðiþmeden
sabit gider, bu bölge adeta suya hasret topraðýn gelen
her suyu içine çektiði bölgedir. Marjinal tüketimin a-
zalmaya baþladýðý nokta ise tasarrufun devreye girdi-
ði noktadýr.
Bu noktayý belirledikten sonra yapýlmasý gereken
bu seviyenin altýnda bulunan hane halklarýnýn gelirle-
rinin bu seviyeye çýkmasý için ihtiyaç duyulan para-
sal hacmi saptamaktýr. Bu tasarruf seviyesine kadar
hane halklarýna yapýlacak her türlü gelirlerini arttýrýcý
desteklemeler ayný oranda karþýmýza tüketim artýþý o-
larak çýkacaktýr. Büyüyen ekonomide piyasaya gir-
mesi gereken para, iþte bu kesime ihtiyaç duyulan
miktar kadar gönderilmelidir.
Bir ekonomi düþünün, üretilen her þeye pazar
bulabiliyor, ayný zamanda yeni yatýrýmlar için ih-
tiyaç duyulan finansman ise sýfýr maliyetle isteni-
len miktarda saðlanabiliyor, acaba bu ekonominin
olabilecek en büyük hýzla büyümemesi için bir
engel olabilir mi?
Belli bir gelir düzeyinin üstünde olan hane halkla-
rýnýn davranýþýna gelelim. Eðer gelir seviyeleri dö-
nemsel artýyorsa bireyler bunu hemen tüketime aktar-
mazlar gelecek kaygýlarýndan dolayý tasarruf ederler.
Ama bu gelir artýþý düzenli hale gelmiþse elbette bu
belli oranda tüketimi artýracaktýr.
149
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Burada aklýmýza önemli bir soru gelebilir. Yapýsý iti-


barý ile talep arzdan eksik olduðuna göre nasýl oluyor
da enflasyon denen hastalýkla karþýlaþýyoruz? Dikkat
ederseniz belli bir gelir düzeyini yakalamýþ ülkelerin
geçmiþlerinde enflasyon sürecinin olduðunu þu anda i-
se deflasyon ile boðuþtuklarýný görürsünüz. Çünkü
geçmiþte kalkýnmak için yatýrým harcamalarýný artýran
ülkeler bunu karþýlayacak arza sahip oluncaya kadar
enflasyon ile karþýlaþmýþlardýr.
Yatýrýmlar üretime dönüþünceye kadar belli bir
kýsa dönem için piyasada ürün az talep ise fazla ola-
caktýr. Çünkü yatýrým harcamalarý talebi arttýrýr. Kal-
kýnan ülkeler bu talep enflasyonuna hiç yakalanma-
yabilirlerdi. Ekonomi politikalarýný izah ederken
Milli Ekonomi Modeli’mizin buna nasýl çözüm bul-
duðunu açýklayacaðýz.
Bir diðer problem de faizden kaynaklanmaktadýr.
Faiz, maliyetleri yukarý çekmektedir. Ayrýca faiz ö-
demeleri için (büyüme oranlarýna baðlý kalmaksý-
zýn) dengesiz bir þekilde emisyonu arttýran ülkeler
veya kamu harcamalarýný bu dengeyi korumadan ar-
týranlar tabii ki talep enflasyonu ile karþýlaþýrlar. E-
konominin doðasý bize tüketim desteklenmediði
takdirde deflasyonun normal bir son olduðunu gös-
termesine raðmen ; enflasyona sebebiyet vermek,
hem faizin ne olduðunu, hem de paranýn ne manaya
geldiðini bilmemekten kaynaklanmaktadýr.
Tüketimi artýrmak için faizli verilen krediler, ilk an-
da tüketimi arttýrsa bile bu paranýn faiz yükü gelecek
aylarda zaten eksik olan tüketimi daha da daraltacaktýr.
150
Milli Ekonomi Modeli

Adeta hasta olan bireyler geçici bir düzelme ile


karþýlaþacak ama bu düzelme ölüm öncesi yaþa-
nan hal gibi olacaktýr.
Ayrýca teknolojide meydana gelecek deðiþik-
likler tüketim fonksiyonunun daha yüksek seviye-
lere kadar eðimini deðiþtirmeden artmasýna sebe-
biyet verir.
Teknoloji insanlarýn ihtiyaçlarýný çeþitlendire-
ceði için toplam tüketim miktarýný daha yukarýya
taþýyacaktýr.
Milli Ekonomi Modeli hane halklarýnýn tama-
mýna tüketme kabiliyeti kazandýrmayý hedefle-
mektedir. Bu yüzden bireylerin gelir düzeyinin en
azýndan tasarruf noktasýna kadar yükseltecek para
ve maliye politikalarý, modelimizin ana hedefidir.
Ayný zamanda bu hedef sürekli büyümenin sað-
lanmasý ve tüketim ile üretim arasýndaki dengenin
kurulmasý için þarttýr.

151
152
Milli Ekonomi Modeli

2– ÜRETÝM
Ekonomilerde gerek mal, gerekse hizmet anla-
mýnda üretim, kalkýnmanýn ve büyümenin tek
kaynaðýdýr.
Üretim olmadan ne insanlara istihdam saðlaya-
bilir, ne de ihtiyacýmýz olan mal ve hizmetlere sa-
hip olabiliriz.
Ekonomi politikalarýnýn hedefi; üretmek ve bu
üretilenleri halkýna tükettirebilecek bir geliri oluþ-
turmaktýr.
Para ile para kazanma yerine üretim ve pazar-
lama ile para kazanma anlayýþý ekonomilerde ha-
yata geçirilmediði sürece ne gerçek manada ülke
ekonomilerinin büyümesi ne de insanýna iþ imka-
ný sunmasý mümkündür.
Milli Ekonomi Modeli’mizde hedef hem üre-
ten, hem de tüketme kabiliyetine sahip bir toplum
ortaya çýkarmaktýr.
Üretmeden kaðýt üzerinde hayali spekülatif o-
yunlarla kalkýnmak mümkün deðildir.
Düþünün ki bir kumar masasýnda bulunan in-
sanlarýn cebinde 1000 YTL para var, günlerce ku-
mar oynasalar bu para 1001 YTL olabilir mi?
153
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Ýþte bu þekilde sermaye piyasalarýnda yapýlan


binlerce spekülatif hareketin reel manada ekono-
miye hiçbir katkýsý yoktur. Bilakis zararý vardýr.
Sýk sýk yeni bir kavram ile karþýlaþýyoruz; iþ-
sizliði azaltmayan büyüme... Gerçekte böyle bir
büyümenin olmasý mümkün mü? Hem ekonomi
daha fazla üretecek, hem de çalýþan insan sayýsý
ayný kalacak veya azalacak, bu mümkün deðildir.
O yüzden gerçek büyüme, üretimle insanlara is-
tihdam saðlayacak þekilde olabilir. Aksi anlayýþ-
lar borç para ile tatile gitmeye benzer, ekonomiler
büyüdüðünü zannettikçe daha fazla batarlar.
Þimdi üretimi oluþturan deðiþken ve paramet-
releri irdeleyelim.
Mikro manada üretimi iþletmeler yaparlar, o
ülkedeki bütün iþletmelerin toplamý da elbette bi-
ze toplam üretim fonksiyonunu verecektir.
Sermaye vasýtasý ile hammadde, emek, yer ve
teknolojiyi biraraya getiren iþletmeler, ürün elde
ederler. Öyleyse üretim fonksiyonu, emeðe, ser-
mayeye, hammadde, yer ve teknolojiye baðlýdýr.
Ancak buradaki sermaye diðer üretim faktörlerin-
den farklý olarak bu üretim faktörlerini devreye
koyan tahrik unsuru vazifesini görür. Dolayýsý ile
üretim denklemi aþaðýdaki gibidir:

154
Milli Ekonomi Modeli

Üretimi oluþturan bu parametre ve deðiþkenleri


tek tek irdelemeye önce sermaye ile baþlayalým.
Üretimin temeli elbette yatýrýmlardýr. Yatýrým ol-
madan üretim olmasý mümkün deðildir. Öyleyse
bu yatýrým ve üretim için ihtiyaç duyulan sermaye
nereden elde edilecektir?
Faizle parayý piyasanýn dýþýna çeken kapitalist
anlayýþ paranýn en temel vazifelerinden biri olan
üretimin tahrik edilmesini engelledi. Eðer üreti-
min önünü açmak istiyorsak öncelikle bloke edil-
miþ olan sermayeyi özgürlüðüne kavuþturmak zo-
rundayýz.
Kapitalist anlayýþ, yatýrýmlarýn kaynaðýný ta-
sarruflar olarak görmüþtür(1). Bu sebeple kalkýn-
mak isteyen ülkelerin önüne iki seçenek konul-
du. Bunlardan birincisi tasarruflardýr. Yani va-
tandaþýn bankalarda faizde duran parasýnýn yine
bankalar kanalý ile faizle birlikte yatýrýma akta-
rýlmasýdýr. Bir diðeri ise faizle alýnan yabancý
paradýr. Dikkat edilirse her iki yöntemde de faiz-
li para ile yatýrým esastýr. Zaten kapitalist anlayý-
þýn temellerinden biri de budur.
Maliyetli para ile yatýrým yapmanýn en önemli
problemlerinden biri üretim maliyetlerinin artmasý
ve maliyet enflasyonuna sebebiyet vermesidir. Ma-
liyetlerin artmasý ya fiyatlarý yukarý çekecek; bu da
mala olan talebi kýsacak, ya da üreticinin kârýndan
veya iþçi ücretlerinden kýsýntýya sebep olduðu için
yatýrým cazibesini azaltacaktýr.
1- Bkz, A. Smith, Milletlerin Zenginliði, Ç. Haldun Derin, M.E.B. Yay. 1955

155
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Diðer taraftan kalkýnma için ihtiyaç duyulan fi-


nansman ya tasarruf miktarý ile ya da yabancýlarýn
tanýdýðý kredi miktarý ile sýnýrlandýrýlmýþtýr. Ancak
kalkýnma gayreti içerisinde olan ülkelerin milli ge-
lirleri son derece az olduðu gibi buna baðlý olarak
da tasarruf miktarý o nispette azdýr. Tasarruflarý, ül-
kelerin kalkýnmasýnda yeterli bir kaynak olarak
görmek, fakir hane halklarýnýn geliriyle fabrika
kurmasýný ümit etmek kadar anlamsýzdýr.
Zaten az olan bu tasarruflar da faizle birlikte pi-
yasadan çekildiði için üretimi devreye koymasý ge-
reken para tamamý ile devreden çýkmýþtýr. Bunun
yerine bu bloke edilen para devlete satýlarak dev-
letler adeta haraca baðlanýrcasýna büyük bir borç
bataðýnýn içerisine çekilmiþtir.
Özellikle 1970'li yýllardan sonra bu anlayýþla
yurt dýþýndan faizli para alarak kalkýnma yolunu
seçen ülkeler, Global sermayeye trilyonlarca Dolar
borçlu konuma gelmiþlerdir. Yani kalkýnmaya ça-
lýþýp ürettikçe batmýþlardýr.
Enflasyon bahsinde geniþ olarak bu maliyetli para-
yý analiz edeceðiz. Ancak kesin olan þu ki yatýrýmlar i-
çin tasarruflarý veya yabancý sermayeyi çözüm olarak
görmek hele hele bunlarý maliyetli olarak kullanmak
asla bir çözüm deðildir. Aksine sürekli ve verimli üre-
timin önündeki en önemli engellerdir.
Olmasý gereken, paranýn tarifinde de ifade et-
tiðimiz gibi, paranýn tahrik gücünden istifade ede-
rek emisyon mukabili emeði devreye koyarak üre-
timi saðlamaktýr.
156
Milli Ekonomi Modeli

Devlet sýfýr faizle proje mukabili isteyen herke-


se ama herkese sermaye desteði saðlamalýdýr.
Ayrýca faizlerin sýfýrlanmýþ olmasý vatandaþýn
elindeki tasarruflarýn da belli ellerde bloke edil-
mesine deðil, aksine piyasada dolaþarak hem ü-
retimi, hem de tüketimi desteklemesine imkan
verecektir
Bugün üretim belli ellerde tekelleþmiþ durum-
dadýr. Maliyetli paraya dahi herkes sahip olama-
maktadýr. Liberal anlayýþ her sahada serbestlik-
ten bahsetmesine raðmen para bugün belli eller-
de bulunmakta, üretim yapmak için sadece mü-
teþebbis olmak yetmemektedir.
Paranýn tekelleþmesi, isteyen herkesin deðil
sadece parayý elinde bulunduranlarýn müsaade
ettiði kimselerin üretim yapmasýna neden olmak-
tadýr. Bu bireyler için böyle olduðu gibi kalkýn-
mak isteyen ülkeler için de böyle olmuþtur. Ken-
di emisyonu ile yatýrým yapmak isteyen ülkelere
liberalizm adýna yasak getiren kalkýnmýþ ülkeler
böylelikle diðer ülkelerin kalkýnmasýný bilinçli
olarak engellemektedir. Ayrýca onlara kendi pa-
ralarýný satarak zaman içerisinde bu ülkeleri bü-
yük bir borç bataðýnýn içine itmektedirler. He-
men akabinde bu borçlara mukabil bâkir yeraltý
kaynaklarý borçlu ülkelerin elinden alacaklý o-
lanlara geçmektedir.
Aþaðýdaki grafikte bunu daha net analiz edebiliriz:
157
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Yetersiz Sermayenin Neden Olduðu Üretim Kaybý


Grafik –16

Faizsiz
Grafik –17Para Ýle Yapýlan Üretim

158
Milli Ekonomi Modeli

Grafik –18 Faizli Para Ýle Yapýlan Üretim

Daha öncede deðindiðimiz gibi proje mukabili iste-


yen her insana finansman desteði saðlanmasý, tekel pi-
yasalarýn oluþmasýna da engel olacaktýr. Liberal anla-
yýþýn uygulandýðý ülkelerde bir kast sistemi oluþmuþ-
tur. Eðer para sahibi deðilseniz ne kadar gayretli ve
müteþebbis olursanýz olun, bireyler hiçbir zaman üre-
tici olamamaktadýr. Tabii ki bunun istisnalarý var; mil-
yonda bir kiþi kendi gayretiyle adeta aradan imalat ha-
tasý olarak sýyrýlýyor. Ancak genel uygulama, özgür-
lükler adýna yola çýkan bu kapitalist anlayýþýn insanla-
rýn hayatlarýna sýnýrlamalar getirdiði adeta bir kast an-
layýþýnýn toplumda hâkim olduðunu göstermektedir.
Þunu unutmamamýz lazým ki; zengin olmak herkesin
en doðal hakkýdýr. Ekonomi modellerinin gayesi in-
sanlarýn önünü týkamak deðil, aksine açmak olmalýdýr.
159
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Tabii emisyonla üretimin desteklenmesi belli bir


kural çerçevesinde olmalýdýr. Projenin hayata geçirile-
bilir olmasý bizatihi sermayeyi saðlayan devlet tarafýn-
dan kontrol edilmelidir.
Bu yatýrýmlarýn belli bir kýsmý için elbette ithalata
ihtiyaç duyulacaktýr. Ancak bunun için ihtiyaç duyulan
sermaye eðer ithalat yapýlan ülke yerli parayý kabul et-
miyorsa ihracat ile karþýlanacaktýr. Bunun için dahi uy-
gun bir dýþ ticaret politikasý ile maliyetli borç paraya
ihtiyaç duyulmadan mesele çok rahatlýkla çözülebilir.
Üretim için ihtiyaç duyulan sermayenin maliyetsiz
olmasý ülkeler açýsýndan son derece önemlidir. Aksi
düþünüldüðünde ülkelerin zaman içerisinde borç bata-
ðýna girmesi kaçýnýlmazdýr. Örneðin Türkiye’de oto-
yol yapmak için maliyetli yabancý paraya ihtiyaç var
mý? Elbette hayýr, çok rahatlýkla yollar yerli ve mali-
yetsiz para ile yapýlabilir. Oysa biz kendi topraklarý-
mýzda dahi yapacaðýmýz yatýrýmlar için kendi emisyo-
numuzu devreye koymak yerine faizle alýnan borç pa-
rayý tercih ediyoruz.
Burada dikkat edilecek tek husus emisyonun enf-
lasyona sebebiyet verip vermeyeceðidir.
“Yerli para ile üretim yapmayýn, enflasyon olur”
diyenlerin, maliyetli para ile bunu yapmayý tavsiye
etmeleri, yabancý sermayenin yatýrým yapmasýný ö-
nermeleri veya gelen turistin cebindeki dövizi enflas-
yon sebebi olarak görmemeleri gerçekten anlaþýlýr
deðildir. Bu nasýl bir enflasyon ki yerli parayý görün-
ce birden ayaða kalkacak ama maliyetli dövizi gö-
rünce uykuya dalacak.
160
Milli Ekonomi Modeli

Acaba emisyon hangi þartlarda enflasyon yapar?


Öncelikle bunu ikiye ayýralým; birincisi var o-
lan üretim hacmini arttýrmak için kullanýlan ser-
maye kýsa dönemde kapasite kullanýmýný art-
týracak, emisyon mukabili ürün olduðu için enf-
lasyona sebebiyet vermeyecektir.
Eðer bu sermaye artýþý yatýrýma gidiyor ve me-
sela bu yatýrýmlarýn devreye girmesi için bir yýllýk
zamana ihtiyaç duyuluyorsa, orta vadede yine bir
sýkýntý olmayacaktýr. Ancak kýsa vadede olabile-
cek talep artýþý için alýnacak çok basit tedbirler el-
bette vardýr. Enflasyon analizinde buna da deði-
neceðiz. Ayrýca bizim gibi talep daralmasý yaþa-
nan buna mukabil eksik kapasite kullanýmlarý o-
lan ülkeler için kýsa vadede bu geçiþ dönemi çok
rahatlýkla geçilecektir. Bu geçiþ belli parasal ha-
cimler korunarak (ki piyasada bulunan paranýn
toplam üretime karþýlýk belli bir oraný vardýr) hiç-
bir talep enflasyonu riski ile karþýlaþýlmadan ya-
pýlacaktýr.
Diðer bir etken de emektir.
Özellikle genç bir nüfusa sahip ülkemizde milyon-
larca insan kahve köþelerinde, sokaklarda iþsiz olarak
dolaþmaktadýr. Bu âtýl duran emeði devreye koyarak
çok rahatlýkla üretim hacmimizi hayal bile edemeye-
ceðimiz bir düzeye çýkartabiliriz. Bu iþgücünün ciddi
bir kýsmýnýn eðitimli olduðu düþünülürse olayýn va-
hameti daha da iyi anlaþýlacaktýr. Milli Ekonomi Mo-
deli’mizde biz bu bireyleri sadece ekonomide bir iþçi
olarak deðerlendirmeyi düþünmüyoruz.
161
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Sermaye desteði çözüldüðünde bu iþsiz kesim içe-


risinden ciddi bir kýsmýnýn müteþebbis olacaðý, sana-
yici–üretici olacaðý aþikardýr. Dolayýsý ile emisyon ile
birlikte devreye konan bir âtýl emek beraberinde belki
de yüzlerce insana iþ sahasý açacaktýr. Avrupa’ya gi-
den iþçilerimiz yýllar sonra elde ettikleri birkaç kuruþ
ile sýfýrdan iþadamý konumuna gelebilmiþtir. Yýllar
sonra elde edilen bu kapital eðer devlet tarafýndan ay-
ný insanlara kendi topraklarýmýzda saðlanmýþ olsa idi
bugün bu insanlar Avrupa’yý deðil kendi memleketini
kalkýndýrmýþ olacaklardý.
Ayrýca sadece iþsiz kesim deðil, çalýþan kesim için
düþünüldüðünde, sermaye artýmý emeðin marjinal ve-
rimini de arttýracaktýr.
Bir diðer etken de hammaddedir. Kalkýnmasýný belli
bir oranda baþaran hiçbir ülke yoktur ki sahip olduðu
yeraltý ve yerüstü kaynaklarýný devreye koymamýþ ol-
sun. Daha önce ifade ettiðimiz gibi sýnýrsýz ve sürekli
yenilenen kaynaklarýn olduðu bir dünyada yaþýyoruz.
Özellikle ülkemiz için düþünüldüðünde sahip oldu-
ðumuz yeraltý ve yerüstü kaynaklarýný devreye koy-
madan kalkýnmamýz mümkün deðildir. Eðer bir ülke
sahip olduðu bu kaynaklarý yabancýlarýn iþletimine a-
çýyor veya satýyorsa kendisi kalkýnmayý düþünmüyor
demektir. Eðer demirinizi, bakýrýnýzý, çinkonuzu iþlet-
miyor satýyorsanýz, acaba kendi sanayiinizde ne kulla-
nacaksýnýz? Zaten üretim dediðimiz þey, var olan bu
kaynaklarýn sermaye ile birlikte emeðin devreye ko-
narak iþlenmesi ve katma deðer oluþturulmasýndan
baþka bir þey deðildir.
162
Milli Ekonomi Modeli

Bir diðer konu da tarýmdýr. Tarým baþlý baþýna ele


alýnmasý gereken bir konudur. Bir iþletme için önem-
li olan bir malý kaça sattýðý deðil ondan ne kadar kâr
elde ettiðidir. Çünkü firmalar için hedef yüksek ciro
deðil elbette yýl sonunda çok kâr elde etmektir. Bu
aynen ülkeler için de geçerlidir.
Ýhracat yapmak önemli ama bu ihracatý en az itha-
lat ile elde etmek, yani dýþ ticaret fazlasý saðlamak
ülkeler için asýldýr. Bu sebeple tarým kesimi en az it-
halat ile en fazla ihracatýn yakalanacaðý kesimlerden
biri olduðu için ülkelerin büyümesinde ve iþsizliðe
çözüm bulmasýnda son derece önemli bir sektördür.
Eðer ithalata dayalý bir üretiminiz varsa net hasýla,
ithalatýn çýkarýlmasýndan sonra elde edilendir. Oysa
tarým kesiminde durum elbette daha farklýdýr. Dola-
yýsý ile tarýmda emisyon ile sübvansiyon uygulamasý
çok rahatlýkla ve yüksek oranlarda yapýlabilir ve ö-
zellikle ülkemiz için çok hýzlý bir büyüme bu sayede
elde edilebilir.
Daha üretici ürününü tarlaya atmadan tahmini
elde edilecek ürünün karþýlýðýnýn yarýsý devlet ta-
rafýndan bu insanlara sýfýr faizle takdim edilmeli-
dir. Mahsul alýndýktan sonra kalan kýsým net he-
saplanarak verilmelidir.
Destekleme fiyatlarýnýn olmasý þarttýr. Þu ana ka-
dar bu uygulamalar kýsmen az bir miktar yapýlmýþ a-
ma bunun finansmaný faizle alýnan para ile karþýlan-
mýþtýr. Bu ve benzeri uygulamalar, ülkelerin borç ba-
taðýna girmesine sebeb olmuþtur. Tarým kesiminin fi-
nansmaný, ürün mukabili emisyonla karþýlanmalýdýr.
163
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Üretim ile emisyon arasýndaki denge oranlarýna


uyulduðu taktirde hem hýzlý bir büyüme yakala-
nacak ama buna mukabil ne ülke borçlandýrýlacak
ne de talep enflasyonu ile karþýlaþýlacaktýr.Net ha-
sýlanýn tarým kesiminde yüksek olmasý devlete
daha rahat sübvanse etme hakký verecektir.
Grafik –19

Bir diðer konu da arazi ve yer meselesidir. Ön-


celikle tarým, maden ve sanayi arazileri tespit e-
dilmelidir. Ülkemizde en verimli topraklarda sa-
nayi üretimi yapýldýðýný görüyoruz. Bu son derece
yanlýþtýr. Akabinde dar bölge sanayi kalkýnma
modeli hayata geçirilmelidir.

164
Milli Ekonomi Modeli

Yani kýrsal alan denilen yerlerde, köylerin yanýnda


sanayi tesisleri oluþturulmalý, hammadde ve nakliye
durumlarý tespit edilerek belli sanayi bölgeleri þehirle-
rin dýþýnda ve ülkenin her yerinde devreye konulmalý-
dýr. Nüfus göçünün doðudan batýya doðru veya kýrsal
alandan þehre doðru yaþanmasýnýn sebebi bu bölgeler-
deki insanýmýzýn kendisine iþ imkaný bulamamasýdýr.
Halbuki dar bölge kalkýnma modeli ile bu göçün önü-
ne geçilebileceði gibi, iþçilik maliyetleri ve nakliye gi-
derleri çok daha ucuz kalacak üretici için rekabet im-
kanlarý da artacaktýr.
Bu modelde pazarlama problemi de olmaz. Kü-
çük çaplý atölye ve KOBݒler çevredeki ihtiyaca
göre yönlendirilir. Böylece pazarýn ihtiyacý da ye-
rinden karþýlanýr.
Dar Bölge Yaygýn Kalkýnma Modeli'nin önemli bir
özelliði de; sanayiinin yaygýnlaþtýrýlmasý ile milletin
topyekûn bir atýlým hamlesine baþlamasý ve her bölge-
nin devreye girmesi ile üretimin ve sermayenin tabana
yayýlmasýdýr. Ayrýca ülkemizde âtýl duran birçok arazi
çok rahatlýkla halkýn kullanýmýna açýlabilir. Ýsterse
devlete veya bireylere ait olsun hiç kimsenin, sahip
olduðu bir araziyi boþ tutmasýnýn ekonomiye bir kat-
kýsý olmayacaktýr. Öyleyse âtýl duran yerler için daha
yüksek bir vergi uygulamasý ile her yerin üretime kâ-
týlmasý teþvik edilmelidir.
Teknoloji ise son derece önemli bir baþka ko-
nudur. Eðer bir ülke gerçekten kalkýnmaya karar
vermiþse teknolojiye yatýrým yapmak zorundadýr
ama bu yeterli deðildir.
165
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Önemli olan bu teknolojinin ilmine sahip ol-


maktýr. Bu bilgiyi elde etmeden her yýl teknoloji
transferi yapmak elde edilen gelirlerin her yýl dýþa-
rýya transfer edilmesi demektir. Teknoloji ayný ser-
maye ve emek miktarýnda daha fazla hasýla demek
olduðu için hem emeðin, hem de sermayenin mar-
jinal verimini arttýracaktýr.
Her ülke için özellikle kendi ülkemiz için muhak-
kak bilim üretim üslerinin kurulmasý, üniversiteler ve
özel sektör ile entegreli çalýþýlmasý gerekir. Buralarda
elde edilecek yeni teknolojiler yerli sanayiye uyarlana-
rak hem maliyetler aþaðýya çekilmeli, hem de dýþ pa-
zarlarda yerli sanayicinin rekabet þansý arttýrýlmalýdýr.
Sadece özel sektör bünyesindeki AR–GE çalýþ-
malarý bunun için yeterli olmayacaðýndan muhak-
kak devlet tarafýndan bu bilim üslerinin finanse e-
dilmesi gerekir. Çünkü bazen araþtýrmalarýn bütçe-
si ancak devlet tarafýndan finanse edilecek kadar
yüksek düzeydedir.
Bir diðer konu da devletin üretimde yer alýp alma-
yacaðý meselesidir. Devlet sadece ekonomiyi düzenle-
yici olarak görev almak yerine özellikle kamuya ait ve
stratejik sahalarda muhakkak üretici olarak piyasada
bulunmalýdýr. Yüksek sermaye gerektiren sahalara ya-
týrým yapmalýdýr. Böylelikle monopol piyasalarýn olu-
þumu da engellenmiþ olacaktýr.
Ülkemizde sanki bir ekonomi kuralý imiþ gibi
savunulan özelleþtirmenin ne iktisadi izahý, ne de
fiili uygulamasý vardýr.
166
Milli Ekonomi Modeli

Fransa' da devletin ekonomide ki aðýrlýðý % 54,


Belçika'da % 54.3, Ýsveç'te % 62.3, Ýtalya'da %
50.2, Almanya'da % 49, ABD' de % 32, Ýngiltere'de
% 41 düzeyinde iken bu oran Türkiye'de 1998 yýlý i-
tibariyle % 26'dadýr (2).
Türkiye'de en son yapýlan özelleþtirmeler sonu-
cunda bu oran, 2005 yýlý itibariyle % 20'nin altýna
inmiþtir.
Balkanlarda ülkemizde olduðu gibi özelleþtirme a-
dý altýnda bölgenin yer üstü ve yer altý kaynaklarý, glo-
bal güçler tarafýndan elde edilmeye çalýþýlmasýna rað-
men, bu ülkelerde devletin ekonomideki payý, ülkemi-
ze oranla çok daha yüksektir. SýrbistanKaradað'da
devletin ekonomideki aðýrlýðý % 60, Hýrvatistan'da %
40, BosnaHersek'te % 55, Romanya'da % 35'tir (3)..
Yüksek sermaye gerektiren sahalarda veya stratejik
öneme haiz sektörlerde devlet ve millet iþbirliðine
muhakkak gidilmelidir. Ülkemizin bugün sahip oldu-
ðu ve yabancýlar tarafýndan katrilyon Dolarlar ile ifa-
de edilen yeraltý kaynaklarý maalesef bedava bile ka-
bul edilmeyecek fiyatlar ile sâtýlmaktadýr. Oysa yuka-
rýda da deðinmiþtik, bu kaynaklar olmadan bir ülkenin
üretim hamlesi yapmasý mümkün deðildir. Diðer ta-
raftan devlet, millete ait olan kaynaklarý yine milleti i-
le birlikte iþletmelidir. Bu sayede bu kaynaklar hem
yerli sanayiinin imkanýna ucuz fiyattan sunulabilecek
hem de bu iþletmelerden elde edilen kârlar ortak olan
halk için büyük bir gelir kapýsý olacaktýr.
2- Bkz, IMF Economic Outlook, June 1998; OECD Analytical Databank
3- Bkz, EBRD (European Bank for Recostruction and Development 2002)

167
168
Milli Ekonomi Modeli

3– GSMH

Gayri Safi Milli Hâsýla (GSMH), bir ülkede


belirli bir zaman diliminde (genellikle bir yýlda)
üretilen mal ve hizmet biçimindeki çýktýlarýn pa-
rasal deðerlerinin toplamýdýr.
Büyüme ise; GSMH’nýn belli bir dönem içer-
sinde oransal olarak ne kadar arttýðýný gösteren
ölçüdür.
Milli Ekonomi Modeli’mizde büyüme, gelirde
dengeli bir daðýlýmý saðlamalýdýr. Aksi takdirde
gelir daðýlýmýnda dengesizliði getiren büyüme,
toplumda sosyal yapýyý bozduðu gibi, ekonomi-
nin dengesini de bozmaktadýr.
Gerek yeni vergi ve sosyal devlet politikasý ve
gerekse para politikasý sayesinde Milli Ekonomi
Modeli toplumun her kesiminin gelir düzeyini
yükseltecek bir büyümeyi hayata geçirmektedir.
GSMH rakamlarý büyümede esas kabul edil-
melidir. GSÝH (Gayri Safi Ýç Hâsýla)’da yabancý-
larýn içeride oluþturduklarý katma deðer artýþý da
hesaba katýldýðý için, ekonomilerde reel büyüme-
yi yansýtmaz.
169
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Yabancýlar elde ettikleri gelirleri o topraklarda


tutmazlar. Dolayýsýyla, yerli bireylerin üretimi o
ülke ekonomisindeki büyümeyi daha iyi yansýta-
caktýr.
Belli bir dönem içerisinde yapýlan mal ve hizmet
üretiminden stok artýþlarý çýkartýldýktan sonra elde
edilen rakamlar gerçek büyüme oranlarýný bize ve-
recektir. Çünkü üretildiði halde satýlmayan malýn e-
konomiye faydasý deðil zararý vardýr. Belli bir za-
man sonra stoklarda meydana gelen artýþ ekonomi-
nin krize girmesine sebep olur. Ülkemizde her sek-
tördeki stok artýþlarý hesaplanmamaktadýr. Stok ar-
týþ veya azalmalarýnýn hesaplandýðý sektörlerde, ya-
pýlan üretim ile stok deðiþikliði birbirine oranlana-
rak özelde o sektörün, genelde ekonominin gidiþatý
hakkýnda bilgi sahibi olunabilir.
Eðer yapýlan üretime mukabil her dönem stok-
larda bir artýþ varsa piyasalarda yeterli tüketimin
olmadýðý tespit edilebileceði gibi, bunun tersi olan
stok azalmalarýnda ekonominin talep enflasyonuna
girme eðiliminde olduðu tespit edilir.
Oysa günümüzde harcamalar yönlü yapýlan hesapla-
malarda stok artýþlarý da hesaba dâhil edilmektedir (4).
GSMH hesaplamalarý üç yönlü yapýlmaktadýr.
Üretim, harcama ve gelir yönlü hesaplamalardan
elde edilen sonuçlar birbirine eþitleniyor. Birazdan
izah edeceðimiz sebeplerden dolayý üç ayrý þekilde
yapýlan hesaplamalarýn birbirine eþitlenmesi doðru
deðildir.
4- Bkz, D.Ý.E, GSMH Hesaplarý

170
Milli Ekonomi Modeli

Kapitalist anlayýþlar üretim faktörlerine yapýlan


harcamalardan elde edilen gelirin, elde edilen de-
ðere eþit olduðu yanýlgýsýnda olduðu için Üre-
tim=gelir=tüketim eþitliði kurulmuþtur(5).
Para ve üretim bahsinde açýkladýðýmýz üzere
gerçekte üretim elde edilen gelirden büyüktür.
Gelir ise tüketimden büyük eþittir.
Olmasý gereken eþitlik aþaðýdaki gibidir:
Üretim> Gelir >= Tüketim
Üretimden elde edilen gelirin, elde edilen ü-
retime eþ olmasý mümkün olmadýðý gibi, elde e-
dilen gelirin çok özel þartlarda tamamý tüketime
aktarýlacaktýr.
Kapitalist anlayýþlarda üretim yönlü yapýlan
hesaplamalarýn harcamalar ve gelir yönlü yapý-
lan hesaplamalara eþit olduðunu var saydýðý-
mýzda ekonominin tam istihdam düzeyinde den-
gede olmasý gerekmektedir. Çünkü üretilen ka-
dar tüketim olmakta, elde edilen gelir kadar da
tüketim olmaktadýr. Böyle bir tablonun kapita-
list modeller ile yakalanmasý mümkün deðildir.
Ekonomi ile ilgili rakamlar böyle bir tablonun
kapitalist modellerin uygulandýðý son 150 yýldýr
yaþanmadýðýný göstermektedir.
Esasýnda harcamalar ile üretim arasýnda böy-
le bir eþitliðin olmadýðý yapýlan GSMH hesapla-
malarýnda hemen belli olmaktadýr. Harcamalar
yönlü yapýlan hesaplamalarda stok deðiþiklikle-
ri de harcamalara dahil edilmektedir.
5- Prof.Dr. Erdoðan Alkin, Ýktisat, s.157

171
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Aksi takdirde üretim yönlü hesaplamalar har-


camalar yönlü yapýlan hesaplamalardan büyük
olacaktýr (6).
Örneðin; 2003 yýlý üretim ve harcamalar
yönüyle hesaplanan GSYÝH (cari fiyatlarla)
359.762.925.944 milyon TL
2003 yýlýnda harcamalar yönlü GSYÝH' ya eklenen
stok artýþý 26.328.923.634 milyon TL ( % 7. 3)
2004 yýlý üretim ve harcamalar yönüyle yapýlan
GSYÝH (cari fiyatlarla) 430.511.476.968 milyon TL
2004 yýlýnda harcamalar yönlü GSYÝH'ya ekle-
nen stok artýþý (cari fiyatlarla) 33.973.662.533
milyon TL ( % 8) (7).
Ayrýca yatýrýmlarýn tasarruflara eþitlenmesi
Milli Ekonomi Modeli’nde kabul edilmemektedir.
Yatýrýmlarýn kaynaðý sadece yapýlan tasarruflar o-
lamayacaðý gibi her tasarrufun yatýrýma aktarýl-
masý da mümkün deðildir. Yatýrýmlar modelimiz-
de maliyetsiz para ile yani emisyon ile destekle-
neceði için büyüyen ekonomilerde yatýrýmlar ta-
sarruflardan büyük olacaktýr.
Milli Ekonomi Modeli’nde GSMH hesaplama-
sý üretim yönlü yapýlýrken stok artýþlarýndan arýn-
dýrýlarak yapýlacaktýr.
Harcamalar yönlü yapýlan hesaplamalar ile üre-
tim yönlü hesaplamalar stok artýþlarýndan arýndý-
rýldýktan sonra hesaplanacaktýr.
6- Bkz, D.Ý.E, GSMH Hesaplarý
7- Bkz, D.Ý.E, Ekonomik ve Finansal Veriler

172
Milli Ekonomi Modeli

ALTINCI BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN
BAZI TEMEL
PROBLEMLERE YAKLAÞIMI

1) Enflasyon
A- Taleb Enflasyonu
B- Maliyet Enflasyonu
2) Deflasyon
3) Faiz
A- Faizsiz Üretim Denklemi
B- Faizli Üretim Denklemi
4) Gelir Daðýlýmýnda Dengesizlik
A- Gelir Daðýlýmýný Bozan Faktörler
B- Milli Ekonomi Modeli'nde Gelir Daðýlýmý

173
174
Milli Ekonomi Modeli

1– ENFLASYON

Enflasyon en basit tarifi ile fiyatlar genel seviyesi-


nin yükselmesidir. Bu artýþ mal piyasalarýnda olabile-
ceði gibi faktör piyasalarýnda da olabilir.
Enflasyon ekonominin denge durumunda olma-
masýndan kaynaklanan bir hastalýktýr. Bu dengesizli-
ðin bir ucunda deflasyon diðer ucunda ise enflasyon
vardýr. Enflasyon en fazla sabit gelirli kesimde gelir
kaybýna sebep olduðu için gelir daðýlýmýnda denge-
sizliði de artýrmaktadýr.
A- TALEP ENFLASYONU
Enflasyonu iki kýsýmda ele almak gerekir. Birinci-
si talep enflasyonu diðeri ise maliyet enflasyonudur.
Ýsimlerinden de anlaþýldýðý üzere birincisi talep
fazlasý ile ilgili, diðeri ise üretim maliyetlerinin artýþý-
na baðlýdýr. Talep enflasyonu hakkýnda kapitalist an-
layýþýn iki temel yorumu vardýr. Bunlardan bir tanesi
miktar teorisi olarak ifade edilen klasik veya güncel
ifadesi ile monetarist yaklaþýmdýr. Fiyat artýþlarý pa-
ra stokundaki artýþ ile izah edilmektedir(1).
1- Prof. Dr. Osman Z. Orhan, Baþlýca Enflasyon Teorileri ve Ýstikrar
Politikalarý, s. 43, Filiz kitabevi 1995

175
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Ekonomi tam istihdam düzeyinde kabul edilmekte-


dir. Arzýn talebe eþit olduðu yaklaþýmýndan yola çýkýl-
maktadýr. Oysa üretim faktörlerine ödenen paranýn el-
de edilen üretimi satýn alamayacaðýný ifade etmiþtik.
Dolayýsý ile mv=py denklemi doðru deðildir. Bu
sebeple üretimle orantýlý olarak her dönem emisyo-
nu arttýrmak enflasyona sebebiyet vermek þöyle
dursun ekonomiler için bir zarurettir.
Diðer yaklaþým ise Keynes’e aittir. “Enflasyonist
Açýk” olarak ifade edilen bu yaklaþým tarzýnda ise tam
istihdam düzeyinden sonra toplam harcamalardaki ar-
týþ enflasyona sebep olmaktadýr (2). Öncelikle enflas-
yonist açýk analizindeki denge noktasý, 45 derecelik
denge gelir doðrusu kabul edilmektedir.
Ancak ekonomideki denge hali gelirin tüketime e-
þit olduðu nokta deðildir. Çünkü üretim miktarý gelir-
den büyüktür. Denge noktasý tüketimin üretime eþit
olduðu noktadýr.
Ayrýca tam istihdam noktasýna kadar kamu harca-
malarýný maliyetli para ile arttýrmak belli bir dönem
sonra vergi oranlarýný ve faiz oranlarýný arttýracaðý için
hem maliyet enflasyonuna, hem de tüketim daralma-
sýna sebebiyet verecektir. Tam istihdam düzeyine ka-
dar tüketimin artmasý talep enflasyonuna sebep olmaz
ancak bu tüketimin ne þekilde elde edildiði önemlidir.
Aksi takdirde çok daha kronik bir enflasyon çeþidi o-
lan maliyet enflasyonu ile karþý karþýya kalýnacaktýr.

2- John Maynard Keynes, The General Theory and Employment, Ýnter-


est and Money, s. 296, The Macmillian Press ltd, London 1973

176
Milli Ekonomi Modeli

Dikkat edilirse her iki kapitalist anlayýþ temel-


de aynýdýr. Her ikisinde de denge gelir eðrileri ay-
nýdýr. Aradaki fark tam istihdam ve eksik istih-
dam analizi ile ilgilidir (3).
Sonuç itibari ile, her iki görüþ deðiþik ülkeler-
de deðiþik dönemlerde uygulanmýþ ama sonuç o-
larak enflasyonu çözerken bazen deflasyon bazen
de stagflasyon ile karþýlaþýlmýþtýr. Ayrýca mesele
sadece enflasyonu çözmek deðil ayný zamanda
büyüyen bir ekonomiyi yakalamak olmasý gere-
kirken þu ana kadar çözüm diye ortaya konan mo-
deller hastalýðý tam teþhis edemediði için enflas-
yonu çözmek hep baþka hedeflerden vazgeçmek
olarak önümüze konmuþtur.
Paranýn tek yönlü olmadýðýný, deðiþik yerlerde
deðiþik biçimde ekonomiyi etkilediðini daha önce
ifade etmiþtik.
Para stokundaki artýþýn üretim miktarýný artýr-
mak için kullanýldýðýnda ekonomiye etkisi ile ka-
mu harcamalarýný finanse etmek için kullanýldý-
ðýndaki etkisi farklýdýr.
Yani, herzaman para stokundaki artýþý enflas-
yonun sebebi olarak görmek son derece yanlýþtýr.
Dolayýsý ile paranýn üretim hýzý ve tüketim hýzý
diye iki yeni terime ihtiyacýmýz var. Bu terimleri
birim zamanda dolanýmdaki paranýn yaptýðý üre-
tim ile birim zamanda ayný paranýn tüketimde
meydana getirdiði artýþ olarak ifade edebiliriz.
3- John Maynard Keynes, The General Theory and Employment, Ýnter-
est and Money, s. 296, The Macmillian Press ltd, London 1973

177
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Grafik –20

Grafik –21

178
Milli Ekonomi Modeli

Eðer piyasaya sunulan para gelir düzeyi düþük


kesimlere gönderilirse, paranýn tüketim hýzýnda
bir artýþ meydana gelecek. Ama ayný para üretime
aktarýlýrsa, bu sefer hem üretim, hem de tüketim-
de artýþ meydana gelecek ama üretim artýþý tüke-
timden fazla olacaktýr.
Ekonominin yapýsýna göre belli bir üretim hac-
mine mukabil piyasada bulunmasý gereken bir pa-
ra miktarý vardýr. Bunun olmasý gerektiðinden
fazla olmasý üretimin o anda karþýlayamayacaðý
bir talep fazlasý oluþturacaktýr.
Ancak bu koþulda enflasyondan söz etmek
mümkündür. Bu parasal oran ülkeler arasýnda
farklýlýklar göstereceði gibi ülkelerin kendi içle-
rinde dönemsel farklýlýklar gösterir.
Asýl önemli olan hangi miktardaki para talep
fazlasýna, hangi miktardaki para talep azlýðýna se-
bep olmaktadýr? Bunun cevabýný para bahsinde
vermiþtik. Tabii ki bu parasal oran, dolanýmdaki
paranýn nerede kullanýldýðýna ve gelir daðýlýmýn-
daki yapýya sýký sýkýya baðlýdýr.
Ekonomiyi kabaca tam istihdam düzeyi ve ek-
sik istihdam olarak ikiye ayýrabiliriz.
Tam istihdam düzeyine ulaþmýþ bir ekonomi-
de piyasadaki para miktarýndaki artýþ direkt ola-
rak tüketim harcamalarýný arttýrmak için –mese-
la kamu harcamalarýný karþýlamak için kullaný-
lýyorsa– bu durumda enflasyon elbette kaçýnýl-
maz olacaktýr.
179
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Eðer bu noktada para miktarýndaki artýþ, yatý-


rýmlarý dolayýsý ile üretimi arttýrmak için kullaný-
lýyorsa orta vadede meydana gelecek üretim faz-
lasý kesinlikle talep enflasyonuna sebebiyet ver-
meyecektir. Kýsa vadede ise uygulanacak basit bir
maliye politikasý ile bu dönemi enflasyonsuz ge-
çirmek mümkündür.
Eksik istihdam olan bir dönemde ise tüketim
miktarýnda meydana gelecek artýþa üretimin hemen
cevap vermesi çok daha rahat olacaktýr.
Dolayýsý ile tüketimi arttýran para miktarýndaki
artýþ enflasyona sebep olmayacaktýr. Ancak sermaye
baþta olmak üzere üretimi saðlayan faktörlerin bi-
rinde yaþanacak bir darboðaz üretim artýþýný yavaþ-
latacaðý için enflasyona sebep olmasý kaçýnýlmazdýr.
“Para basma enflasyon olur” olarak bilinen bu
görüþ sadece tam istihdam düzeyinde ve sadece üre-
timle karþýlýk bulamayacak tüketime kanalize edilen
para için geçerli çok spesifik bir durumdur.
Diðer taraftan faizle birlikte piyasadan parayý çe-
kip talebi azaltýp enflasyonu engelleme anlayýþý son
derece yanlýþtýr. Birazdan deðineceðimiz maliyet
enflasyonunun ana sebebi bu faizle borçlanma anla-
yýþýdýr.Devletin faizle borçlanmaya gitmesi sonu-
cunda, rantiyeye verilen DÝBS’ler sayesinde para
miktarý üretim ile karþýlýk bulmadan artmaktadýr.
Mesela %20 faizle bir yýl sonra 100 birim para 120
birime çýkmaktadýr. Para miktarý artarken bu artýþ
mal ve hizmet miktarýnda bir artýþ yapmamaktadýr.
180
Milli Ekonomi Modeli

Bu 120 birimlik para piyasaya girdiðinde talep


enflasyonu kaçýnýlmaz olacaktýr. Bu para sürekli
piyasaya girmesin diye yeniden faizle bunu topla-
mak da mümkün deðildir. Çünkü parasýný satan-
lar, her yýl gelirleri arttýðý için, paralarýnýn
tamamýný faizde tutmak istemeyebilirler.
Enflasyondaki artýþýn faiz oranlarýný arttýrdýðý
görüþü yanlýþtýr. Aslýnda hakikat tam tersidir. Fai-
zin varlýðý hem maliyet hem de talep enflasyonu-
na sebebiyet vermektedir. Faiz enflasyonu oluþ-
turmakta enflasyon oranlarý da faizi yanlýþ para
politikalarý uygulandýðý için beslemektedir.
Ülkemizde son dönemlerde üretim yerine para
ile para kazanýlmasý modeline geçilmesi yüksek
talep enflasyonlarýna sebep olmuþtur. Bunu önle-
mek için daha yüksek reel getirilerle piyasadan
çekilen para son yýllarda ise maliyet enflasyonuna
sebep olmaktadýr.
B- MALÝYET ENFLASYONU
Enflasyonun ikinci sebebi de maliyettir.
Maliyet enflasyonu, hammadde fiyatlarý, enerji
giderleri, sigorta primleri, vergiler ve kredi faizle-
rindeki artýþ veya iþçi ücretlerinde meydana gelen
artýþ olarak ifade edilebilir.
Ekonomide talep fazlasý olmadýðý durumlarda
bile enflasyonla karþýlaþmak mümkündür. Bunun
sebebi maliyetlerde meydana gelen artýþtýr. Peki,
maliyetlerde neden artýþlar olmaktadýr?
181
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Kapitalist anlayýþ iþçi ücretlerindeki artýþa dolayý-


sý ile sendikalarýn etkisine odaklanmýþtýr (4).
Fakat sadece iþçi ücretlerinde meydana gelen bu
türlü bir artýþýn ekonominin genelinde bir enflasyon
oluþturmasý hele bunun sürekli olmasý mümkün de-
ðildir. Öncelikle iþçi ücretlerinin üretim içerisinde o-
raný her geçen gün teknoloji ile birlikte daha da düþ-
mektedir.
Maliyet enflasyonu tam istihdam düzeyinde ol-
mayan ekonomilerde de ortaya çýktýðý için eksik is-
tihdam düzeyinde maliyetleri yukarýya çekecek bir
iþçi ücret artýþý beklemek mantýklý deðildir. Zaten iþ-
çi talebi eksikken bir de bunlarýn fiyatlarýnýn artaca-
ðýný düþünmek son derece manasýzdýr.
Maliyet enflasyonun sebebi hammadde artýþla-
rýný hesaba koymazsak faiz oranlarý veya kamu-
nun bütçe açýklarýný maliyetli para ile kapama yo-
luna gitmesidir.
Örneðin bir üretici %30 faizle para kullanmýþsa
bunu muhakkak ürüne yansýtmak zorundadýr. Oto-
matikman kredi faiz oranlarý kadar maliyetlerin yu-
karý çýkmasý kaçýnýlmazdýr. Diðer taraftan faizle
borçlanan hükümetler belli bir süre sonra bu parayý
ödemek için vergi oranlarýný arttýracaktýr. Bu üretici
için hem kurumlar vergisinin, hem de istihdam ver-
gilerinin artmasý manasýna gelir ki üretici mecburen
bunu ürettiði mala yansýtacaktýr.

4- Bkz, Gardner Ackley, Macroeconomic Theory, The Macmillion


Company, New York, 1970

182
Milli Ekonomi Modeli

Dolayýsý ile maliyet enflasyonunun asýl sebebi


ülkelerin kendi emisyonlarýný devreye koymak
yerine yabancý veya maliyetli yerli parayý tercih
etmeleridir.
Ülkemizde son yýllarda yaþanan enflasyon çe-
þidi maliyet enflasyonudur. Bu kadar açýk olan bu
gerçeði IMF ve onun dediðini hayata geçiren ikti-
darlar görmemiþtir. Ve ülkemizde talep enflasyo-
nu varmýþ gibi piyasadan para çekilerek talebi
kýsma yoluna gidilmiþtir. Yüksek faizle piyasadan
çekilen para karþýlýðý vergi oranlarý arttýrýlmak zo-
runda kalýnarak, bizzat maliyetlerin daha da art-
masýna sebep olunmuþtur. Diðer taraftan talebi
daraltýcý maliye ve para politikasý ülkemizi reses-
yon sürecinin içine itmiþtir.
IMF tarafýndan bize enflasyonu düþürme adýna
tavsiye edilen piyasadan para çekme, bütçedeki
harcamalarý kýsma, vergileri arttýrma ve faiz dýþý
fazlayý yakalama hedefi aslýnda ülkemize para sa-
tan global tefecilerin paralarýný garanti altýna al-
maktan ve daha çok para satmalarýný saðlamaktan
baþka bir þey deðildir.
Bugün ülkemizin en önemli sorunu iþsizlik, bu-
na baðlý olarak reel büyüme olmasý gerekirken,
enflasyonu engelleme adý altýnda yanlýþ teþhis ko-
nulduðu için ne enflasyon önlenmiþ, ne de genç
nüfusa iþ ve aþ imkaný saðlanmýþtýr.
Ülke ekonomileri için enflasyonu kontrol altýna
almanýn tek hedef olarak ortaya konmasý son de-
rece yanlýþtýr.
183
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Hedef ekonomilerin istihdam yaratacak þekilde


sürekli büyümesini saðlamaktýr. Bu büyüme esna-
sýnda piyasadaki para miktarý olmasý gereken o-
ranlarda ve herkesin sahip olacaðý biçimde tutula-
rak ekonominin enflasyona yada deflasyona gir-
mesi engellenmelidir.

184
Milli Ekonomi Modeli

2– DEFLASYON

Deflasyon fiyatlar genel seviyesinde meydana ge-


len sürekli düþüþün adýdýr.
Enflasyon ile mukayese edildiðinde ekonomiler i-
çin çok daha tehlikeli bir durumu ifade etmektedir.
Fiyatlar genel seviyesinde yaþanan düþüþ toplam
talebin yetersiz kalmasýndan kaynaklandýðý için, fir-
malar üretim kapasitelerini kýsma yoluna giderek iþ-
çi çýkartýr. Bu ise daha fazla bir talep daralmasýný be-
raberinde getirir. Bir taraftan tüketiciler, fiyatlar dü-
þüyor diye var olan taleplerini bile ertelerken; diðer
taraftan artan iþsizlik, zaten eksik olan talebi daha da
aþaðýya çeker, böylece adeta ekonominin ortasýndaki
bir kara delik misali deflasyon süreci her þeyi yutup
ekonomileri durma noktasýna getirir.
Kapitalist anlayýþýn klasik ayaðý, sistemin ken-
di kendini tamir edeceðine, fiyatlarýn ve iþçi üc-
retlerinin ise esnek olduðuna inanmaktadýr. An-
cak gerçek hayatta uygulamanýn bu þekilde olma-
dýðýný gören kapitalist anlayýþýn diðer ayaðý Key-
nes modeli, kamunun harcamalarýný arttýrarak ta-
lebi desteklemesi gerektiðini savundu (5).
5- John Maynard Keynes, The General Theory s. 129,

185
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Yapýlan uygulamalar kýsmen netice verdi ancak


kamu harcamalarýný maliyetli para ile arttýran uygu-
lama zaman içerisinde ülkeleri hem enflasyon, hem
de borç sarmalý ile karþý karþýya getirdi. Çünkü faiz-
le alýnan borç para ile yapýlan harcamalar neticesin-
de bu paralarýn ödemesi için hükümetler vergi oran-
larýný arttýrmak ve orta vadede hem cari, hem de
sosyal harcamalarýný kýsmak zorunda kaldýlar.
Bir taraftan artan vergiler üretim maliyetlerini
yukarý çekerken, diðer taraftan hem kamunun orta
vadede harcamalarýný kýsmak zorunda kalmasý, hem
de vergilerle piyasadan paranýn çekilmesi hane
halklarýnýn talebini daha da kýstý.
Netice olarak kýsa vadede kýsmen fayda vermiþ
gibi gözüken Keynes’in yaklaþýmý orta ve uzun va-
dede hem maliyet enflasyonuna ve hem de talep da-
ralmasýna sebep oldu. Sonuç olarak dünya ekono-
mileri hem iþsizlik, hem de enflasyon denen yeni
bir hastalýkla yani stagflasyon ile tanýþtý.
Deflasyonla mücadelede hastalýðýn sebepleri teþ-
his edilemediði için uygulanan reçeteler adeta aðrý
kesici mesabesinde kalmýþtýr. Hastalýk devam etti
ancak tesiri kýsmen azaltýldý. Çünkü hastalýðýn te-
meli hane halklarýnýn tüketmemesi iken, bu açýk
maliyetli para ile yapýlan kamu harcamalarý ile ka-
patýlmaya çalýþýldý.
Talebi artýrmak için kullanýlan maliyetli paranýn
geri ödemesi, orta vadede hem kamu harcamalarý-
nýn kýsýlmasýna hemde vergi oranlarýnýn artýrýlmasý-
na neden oldu.
186
Milli Ekonomi Modeli

Deflasyondan çýkmak için neler yapmalý sorusuna


ve þu ana kadar uygulanan politikalarýn neden yanlýþ
veya eksik olduðuna cevap bulmadan önce, daha ö-
nemli bir soruya cevap arayalým; neden ekonomiler
deflasyona girerler? Halen bilinen ekonomi modelle-
rinin cevabýný bulamadýðý bu soruyu þu þekilde de so-
rabiliriz; büyüyen ekonomiler neden belli bir süre
sonra duraðan bir döneme girmekte ve sürekli bir bü-
yüme yakalanamamaktadýr? Çünkü ekonomilerde za-
man zaman ortaya çýkan bu durgunluk dönemleri ile
deflasyon hastalýðýnýn sebepleri paralellik arzeder.
Önceleri geliþmiþ kabul edilen ülkelerde baþ göste-
ren bu problem bugün baþta ülkemiz olmak üzere
dünyanýn hemen hemen her yerinde en önemli hasta-
lýk olarak dünya ekonomilerini tehdit etmektedir. Öy-
leyse hastalýðý tedavi etmeden önce hastalýðýn sebep-
lerini teþhis etmek gerekir.
"Her arzýn kendisine yetecek talebini oluþturacaðý"(6)
düþüncesi ciddi bir yanýlgý idi. Eðer büyüyen bir eko-
nomiye sahipseniz yakaladýðýnýz bu büyümeyi karþý-
layacak tüketim miktarýnýn üretimden elde edilen ge-
lirle saðlanmasý mümkün deðildir. Her dönem bu bü-
yümeye mukabil eksik kalan tüketim miktarýnýn emis-
yonla birlikte dengelenmesi zaruridir.
Bu temel ölçüye sahip olmayan ülkelerde belli bir
büyüme trendi yakaladýðýnda, büyüme olduðu her yýl
talep eksikliði daha da artmaktadýr. Birkaç yýl sonra
artýk bu talep yetersizliði büyüyen ekonomilerde ken-
di içine doðru bir çöküþü baþlatacaktýr.
6- Bkz; Denis Henri, Histoire de la pensée économique, Presses
Universitaires de France, 1971

187
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bu durumu vücudu büyüyen bir insanýn o bünyeyi


taþýyacak kemik yapýsý geliþmediði için bütün bünyenin
bu aðýrlýk karþýsýnda kýrýlýp daðýlmasýna benzetebiliriz.
Grafik –22

1. tan u= 1; Gelir üretmeyen üre-


tim vardýr; mesela ev hanýmlarýnýn
evdeki üretimi sonuçta bir üretimdir.
2. tan u= 0; Üretimin gelire eþit
olduðu durumdur, kâr amacý olmayan
hizmetler bu kapsama girmektedir.
3. tan u< 0 ise normal üretim dü-
zeyidir.

188
Milli Ekonomi Modeli

90’lý yýllarýn baþýnda bu konuda ilk görüþlerimizi


bildirdiðimizde henüz dünya deflasyon ile tanýþma-
mýþtý. O günlerde gelecek on yýllarda dünya ekonomi-
lerinde çok ciddi bir pazar problemi yaþanacaðýný ö-
zellikle hýzlý büyüyen ülkelerin gerekli emisyon ayar-
lamalarýný yapmamalarý sonucunda deflasyon ile karþý
karþýya kalacaklarýný ifade etmiþtik.
Hatýrlanýrsa 90’lý yýllarýn ortalarýndan sonra önce
Japonya deflasyon sürecine girdi, nominal faizler sý-
fýrlanmasýna raðmen reel faiz oranlarý pozitif kaldý.
Japon hane halklarý satýn alma güçleri düþtüðü ve ge-
leceðe de güvenle bakamadýklarý için harcamalarý da-
ha da kýstý, bu da fiyatlarýn düþmesini, stoklarýn art-
masýný ve buna baðlý olarak iþçi çýkarýmlarýný tetikle-
di. O günden beri Japon mucizesi olarak ifade edilen
o büyük ekonomiyi yakýndan takip edenler halen bu
ekonominin kendine gelemediðini göreceklerdir:
1993 yýlý GSMH 4 353.885 milyar Dolar
1994 yýlý GSMH 4 794.274 milyar Dolar
1995 yýlý GSMH 5 280.563 milyar Dolar
1996 yýlý GSMH 4 691.726 milyar Dolar
1997 yýlý GSMH 4 307. 697 milyar Dolar
1998 yýlý GSMH 3 930.101 milyar Dolar
1999 yýlý GSMH 4 457.198 milyar Dolar
2000 yýlý GSMH 4 748.025 milyar Dolar
2001 yýlý GSMH 4 163.847 milyar Dolar
2002 yýlý GSMH 3 976.137 milyar Dolar
2003 yýlý GSMH 4 296.189 milyar Dolar
2004 yýlý GSMH 4 621. 195 milyar Dolar (7).
7- Bkz. IMF World Outlook 2005

189
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Doksan beþ yýlýndan sonra Japon ekonomisi


GSMH'da 5 trilyon Dolar'ýn üzerine bir daha çýka-
mamýþtýr.
Diðer taraftan 2003 yýlý Ocak ayýnda TV kanal-
larýnda yaptýðýmýz çeþitli açýklamalarda Alman e-
konomisinin de 2003 yýlýnda duraðanlaþacaðýný,
bunun akabinde iþsizliðin artacaðýný ifade etmiþtik.
Almanya’nýn Maastrich Kriterlerini askýya alýp ka-
mu harcamalarýný arttýrmak zorunda kalacaðýný
hatta çok kýsa bir zaman içerisinde borç almak zo-
runda kalacaðýný söylemiþtik.
Alman ekonomisini yakýndan takip edenler bilir
ki 2003 yýlýnda Alman ekonomisi önce duraðan bir
döneme girdi. Arkasýndan iþsizlik artmaya baþladý.
Bugün itibarý ile son 72 yýlýn en yüksek iþsizlik
oranlarý Almanya’nýn önünde durmaktadýr. 5 milyo-
nu aþan iþsizi ile Almanya, tarihinin en büyük aç-
mazý ile karþý karþýya olduðunu kendisi ifade ediyor.
2002 yýlý iþsizlik oraný % 8.2, 2003 yýlý iþsizlik o-
raný % 9.1, 2004 yýlý iþsizlik oraný % 9.6'dýr (8).
Bu arada Almanya'nýn Maastrich kriterlerine de
uymuyor olmasý, AB içerisinde ciddi bir tartýþma
baþlatmýþ Daha önce söylediðimiz gibi bu uygula-
ma ile AB en geç 15 sene içerisinde daðýlmak zo-
runda kalacaktýr.
Almanya büyüyen bir ekonomiye sahipti, ancak
Mark’ý býrakýp Euro’ya geçtikten sonra, bu büyüyen
ekonomiye karþýlýk piyasada bulunmasý gereken pa-
ra miktarý saðlanamadý.
8- Bkz: EUROSTAT ( Statistical Office of The European Communities

190
Milli Ekonomi Modeli

Çünkü artýk para basma hakký Berlin’deki


Bundesbank’ta deðil, Frankfurt’taki Avrupa
Merkez Bankasý’ndadýr. Senyoraj geliri yerine
borç alma yoluna giden baþta Almanya olmak ü-
zere AB ülkelerinin borç rakamlarýnda Euro'ya
geçtikten sonra gözle görülür bir artýþ olduðunu
gözlemlemekteyiz.
Mesala Fransa'nýn Konsolide borç stoðunun
GSMH'sýna oraný 2001 yýlý sonunda % 57 iken
2004 yýlýnda bu oran % 65.6'ya çýktý. 2005 yýlýn-
da ise bu oran, % 66. 6 olarak beklenmektedir.
Almanya'nýn Konsolide borç stoðunun
GSMH'sýna oraný ise 2001 yýlý sonunda % 59.4
iken, 2004 yýlýnda bu oran % 66.3'e çýkmýþtýr.
2005 yýlýnda ise % 67.8 olarak beklenmektedir.
Genel olarak AB ortalamasýna baktýðýmýz za-
man, Euro'ya geçmeden önce borç stoðunun top-
lam GSMH' ya oraný 90'lý yýllarýn baþýnda % 76.5
düzeyinden Euro'ya geçiþ tarihi olan 2002 yýlý so-
nunda % 69.5'e düþmüþken; bu tarihten sonra ye-
niden artmaya baþlamýþtýr. 2004 yýlýnda bu oran
% 71. 2'ye çýkmýþ, 2005 yýlýnda ise % 72.2 olarak
beklenmektedir (9).
Peki deflasyonun sebebi sadece büyüyen eko-
nomilerde ortaya çýkan eksik talep mi? Elbette
hayýr. Bazen piyasada aksine fazla miktarda para
olmasýna raðmen yine de eksik talepten dolayý e-
konomiler deflasyona girebilir.
Gelir daðýlýmýnda dengesizlik þüphesiz deflas-
yonu doðuran en temel sebeplerden biri.
9- Bkz: EUROSTAT ( Statistical Office of The European Communities

191
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Eðer toplumun büyük bir kýsmý belli bir gelir sevi-


yesinin altýna düþerse artýk tüketme kabiliyetini yitir-
miþ demektir.
Piyasada fazla miktarda para olsa bile, bu para belli
ellerde toplandýðýndan dolayý, toplumun geri kalan bü-
yük kesimine yeniden tüketme kabiliyeti kazandýrýl-
madan ekonominin deflasyondan çýkmasý mümkün
deðildir. Yani faiz oranlarýný düþürüp tüketimi arttýra-
rak deflasyondan çýkýlacaðý kýsmen doðrudur. Ancak
asla yeterli deðildir.
Çünkü faiz oranlarý sýfýrlansa dahi bankada parasý o-
lan kesim parasýný tüketime kaydýracaktýr. Ya parasý ol-
mayanlar? Onlar için bu politikanýn hiçbir faydasý ol-
mayacaktýr.
ABD örneði bu dediklerimizi ispatlamaktadýr. Faiz
oranlarýný uzunca bir süre % 1’lere çeken FED deflas-
yondan çýkmayý hedefledi ancak kýsmen baþarýlý oldu.
ABD'de son üç yýlýn gecelik faiz oranlarý þu þekildedir.
2002 yýlý ortalamasý % 1.67, 2003 yýlý ortalamasý %
1.13 oldu. 2004 yýlýnda ise % 1. 35 oldu (10).
Çünkü gelir daðýlýmýndaki çarpýklýktan dolayý
ABD halkýnýn belli bir kýsmýnýn gerçekten geçim sý-
kýntýsý bulunmaktadýr. Bu çözülmeden deflasyondan
çýkmalarý mümkün deðildir.
Ülkemiz için de durum bundan farklý deðildir. Bir
taraftan yüksek girdi maliyetlerinden dolayý maliyet-
ler artarken bir taraftan da gerek maliye gerekse faiz
politikalarý ile piyasadan para çekildiði için talepte da-
ralma yaþanýyor.

10- Bkz: FED 09/ 06/ 2005

192
Milli Ekonomi Modeli

Türkiye þartlarýnda TEFE ve ÜFE hesaplama-


larýnda uygulanan teknik eksik kalmaktadýr. Ya-
pýlmasý gereken;
Grafik– 23

Gelir
deðiþtikçe
saða ve sola
doðru eðimi de
deðiþtirerek
hareket eder

(+) olan ürünler ayrý bir kategoride toplanmalý ve


ortalama artýþ hesaplanmalý; (–) olan ürünler ayrý bir
kategoride toplanmalý ve ortala artýþ hesaplanmalýdýr.
Örneðin 2004 yýlý TEFE ve ÜFE rakamlarýna baktý-
ðýmýzda bazý mamüllerde fiyatýn talep esnekliði düþük
olduðu için, maliyetlerden (vergi, enerji, hammadde)
gelen artýþlarýn fiyatlarý ortalama % 40'lara varan oran-
larda arttýrdýðýný görüyoruz. Örneðin 2004 yýlý TE-
FE'de sac % 66.5, motorin % 34.9, ana metal sanayii
% 34.1; ÜFE'de ise doðalgaz % 28, konut %21.1 art-
mýþtýr (11) . Bazý mamüllerde ise fiyatlar, talebe karþý
duyarlý olduðu için piyasada var olan talep daralmasý
bu ürünlerin fiyatlarýnýn düþmesine sebep olmaktadýr.
11- Bkz: DÝE verileri, www.die.gov.tr

193
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Örneðin 2004 yýlý ÜFE'de elektrikli ev eþyasý %


10.8 düþmüþtür (12) .
Elektrikli ev eþyasý modeli çok hýzlý deðiþtiði için
eðer piyasada yeterli talep yoksa, üretici mecburen ü-
retim maliyetleri artsa dahi fiyatlarý düþürerek elinde-
ki stoklarý satma yoluna gidecektir.
Böyle bir ekonomide, yani hem vergi, enerji,
hammadde, istihdam vergileri vb. leri artmasýndan
dolayý maliyetlerin arttýðý, hem de yetersiz talepten
dolayý stoklarýn yükseldiði bir ortamda TEFE ve Ü-
FE sonuçlarý bizi yanýltýcý neticelere ulaþtýracaktýr. Ý-
ki farklý hastalýk, yani maliyet enflasyonu ve talep
daralmasý (+)'nýn (–)'yi yok etmesi gibi birbirini gö-
türmekte; sanki ekonomide bu hastalýklarýn hiç bir
yokmuþ ve ekonomi dengede imiþ gibi bir sonuç or-
taya çýkmaktadýr.
Örneðin buðday ektiðinizi düþünelim. Buðdayýn
fiyatý talep azlýðýndan veya arz çokluðundan dolayý
% 30 düþsün. Ama bu buðdayý elde ederken kul-
landýðýnýz gübre ve mazot yani maliyetleriniz % 35
artsýn bu þartlarda bu günkü TEFE hesaplama tek-
niðine göre eðer enflasyon buðday, mazot ve gübre
dikkate alýnarak hesaplanmýþ olsaydý sonuç % 2.5
çýkacaktý. + % 35 – % 30 = % 5 bölün ikiye; = enf-
lasyon % 2.5 çýkacaktýr. (buðday ve mazot + güb-
renin aðýrlýklý ortalamalarýný eþit kabul ediyoruz).
Halbuki köylü için enflasyon % 65'tir. Zira üretici-
nin satýn alma gücü % 65 daralmýþtýr.
12- Bkz: DÝE verileri, www.die.gov.tr

194
Milli Ekonomi Modeli

% 30 sattýðý üründen, % 35'te üretimden bir


önceki yýla göre zarar etmiþtir. Zaten enflasyon
hane halklarýnýn gelirindeki daralmayý gösterir.
Gerçekten ülkemiz þartlarýnda bir çözüm araný-
yorsa; bu gün yapýlanýn aksine maliyetleri aþaðý-
ya çekecek bir maliye politikasý ve tüketimi tetik-
leyecek bir para politikasýnýn ayný anda devreye
konmasý gerekir.
Burada maliyetleri aþaðýya çekecek bir maliye
politikasýndan kastýmýz þudur: Bu kadar yüksek
vergi alýnmasýnýn sebebi hazinenin bu kadar yük-
sek oranda borçlanma ihtiyacýdýr.
Bu ihtiyacýn sebebi de kendi parasý yerine ma-
liyetli yabancý para karþýlýðý emisyonunu geniþlet-
me isteðidir. Dolayýsý ile doðru para politikalarý
uygulanmadan bu borçlarýn, buna baðlý olarak bu
kadar yüksek vergilerin de aþaðýya düþürülmesi
mümkün deðildir. Öyleyse saðlam mali politika-
lar için öncelikle doðru para politikalarýnýn uygu-
lanmasý gerekir.
Peki, gelir daðýlýmýnda bu boyutta bir denge-
sizlik neden meydana gelmektedir?
Bu gün dünya'da hakim olan anlayýþ, üretim
ile para kazanma yerine para ile para kazanma
anlayýþýdýr. FEX piyasalarýnda günde ortalama
1.9 trilyon Dolar iþlem görmektedir. Bunun
yaklaþýk 1.5 trilyon Dolar'lýk kýsmý USD dolarý
cinsindendir(13) .
13- Bkz. BIS - Bank of International Settlement, Trennial Survey 2004

195
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Büyüklük sýrasýna göre Ýngiltere (637 milyar Do-


lar), ABD (350 milyar Dolar), Japonya (149 milyar
Dolar), Singapur ( 139 milyar Dolar), Almanya ( 94
milyar Dolar), Hong Kong, Avusturya, Ýsviçre, Fran-
sa, Kanada borsalarýnda bu iþlemler olurken dünyanýn
yýllýk toplam üretimi (GDP) sadece 36 trilyon Dolar
civarýndadýr(14) .
Faizin varlýðý ve spekülatif para anlayýþý paranýn
belli ellerde toplanmasýný saðladý. Toplumun ciddi bir
kýsmý geçim derdi yaþarken azýnlýk bir kesim de mil-
yar Dolarlara sahip oldu.
Sonuçta paranýn belli ellerde stoklanmasý toplumda
istenilen talebin ortaya çýkmasýna da engel oldu. Bu
sebeple bugünkü kapitalist anlayýþlarýn deflasyonun
sebeplerinden biri olan gelir daðýlýmýndaki dengesizli-
ði çözmesi mümkün deðildir. Çünkü uyguladýklarý
bütün politikalarýn temeli faize dayanmaktadýr.
Deflasyondan kurtulmak için sadece bir tek düzen-
leme yeterli deðildir. Ayný anda hem para politikasý,
hem maliye politikasý, hem bunlara uygun dýþ ticaret
modeli, hem de sosyal devlet anlayýþýný hayata geçir-
mek gerekir.
Bu konuda þunu çok rahatlýkla söyleyebiliriz: Def-
lasyon kapitalist anlayýþýn çocuðudur. Bu sistemin
kendisi bu hastalýðý üretmektedir. Ve bu hastalýk ken-
disini ortaya çýkaran bir modelle çözülemez. O yüz-
den ortaya koyduðumuz bu Milli Ekonomi Modeli’ni
ülkeler hayatlarýna geçirip kapitalist anlayýþý terk et-
meden bu hastalýktan kurtulamazlar. Biz bu görüþü-
müzü 90’lý yýllarýn baþýndan beri ifade ediyoruz.
14- Bkz: World Bank, 2003

196
Milli Ekonomi Modeli

Bir dönem ABD’nin faizleri adeta sýfýrlama gay-


reti, kapitalist anlayýþýn dýþýnda yýllardýr ifade ettiði-
miz bu modeli kýsmen hayatýna geçirme gayreti idi.
Ancak ABD faizleri sýfýrladýðýnda kendi topraklarý
dýþýnda bulunan karþýlýksýz parasýnýn kendisine geri
geleceðinden korktuðu için bunu uzun süre devam
ettiremedi. ABD için her iki yol da çýkmaz sokak
görünüyor. Þu ana kadar kapitalist anlayýþýn göre-
mediði ve göremeyeceði ve bu derece batmýþ bir e-
konomiyi dahi kurtaracak bir yol mevcuttur. Ancak
buradaki analizimizin dýþýnda kalmaktadýr.

197
198
Milli Ekonomi Modeli

3– FAÝZ

Hemen þunu baþta ifade etmek gerekir ki faiz


bir hastalýktýr. Ekonomilerin dengesini bozan ve
sermayenin belli ellerde tekelleþmesine yol aç-
mak sureti ile sosyal adaletin gerçekleþmesine
mani olan iktisadi bir yaradýr (15).
Ayrýca, günümüzde ortaya çýkan resesyon,
stagflasyon, deflasyon, enflasyon, iþsizlik gibi bir
çok hastalýðýn ana kaynaðý yine faizdir.
Her þeyde olduðu gibi ekonomilerde de hedef
piyasanýn denge konumunda bulunmasýný saðla-
maktýr. Birazdan ifade edeceðimiz üzere faiz, ya-
pýsý gereði bu dengeyi bozan veya saðlanmasýna
engel olan mekanizmadýr.
Üretim ve tüketim için herkesin cebinde olmasý
gereken para, faiz ile birlikte piyasada halkýn ara-
sýnda serbestçe dolaþamamakta ve belli ellerde
stoklanmaktadýr.
15- Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 253–257; Prof. Dr. Haydar Baþ,
Ýman ve Ýnsan, s. 238–241

199
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Paranýn esaret altýnda olduðu ekonomilerde para


vazifesini ifa edemediðinden dolayý ekonomileri
dengeye getirecek veya dengede tutacak üretim ve
tüketim mekanizmalarý iþleyememektedir. Dolayýsý
ile yukarýda isimlerini verdiðimiz birçok ekonomik
hastalýk ortaya çýkmaktadýr.
Dünyada toplam üretim ve ticaret hacminin çok
üstünde bir para, faiz geliri elde etmek üzere piyasa-
larda dolaþmaktadýr. Baþta kalkýnmakta olan ülkeler
olmak üzere dünya ülkelerinin birçoðu belli baþlý
birkaç sermaye grubu tarafýndan adeta haraca bað-
lanmýþ durumdadýr. Ýlk baþta yatýrým ve üretim yap-
mak için bu sermaye gruplarýndan faizle para alan
ülkeler, zaman içerisinde önce aldýklarý parayý öde-
mek, sonra da aldýklarý paranýn faizini ödemek için
tekrar para almak zorunda kalmýþtýr. Gelinen bu nok-
tada ise ülkemizde de olduðu gibi toplanan vergiler
halka hizmet etmek yerine bu global birkaç rant gru-
bu ve onlarýn yerli taþeronlarýna aktarýlmasýna rað-
men borçlar her geçen gün katlanarak artmaktadýr.
Faizle alýnan bu paralar ülke ekonomilerinin ta-
mamý ile belli baþlý yabancýlarýn kontrolüne geçme-
sine yol açmaktadýr. Artýk bu ülkeler için hem eko-
nomide, hem de siyasette baðýmsýzlýktan bahsetmek
mümkün deðildir.
Faiz, dünya insanlýðýna üretenin, çalýþanýn, emek
verenin deðil, oturduðu yerde para ile para kazana-
nýn avantajlý olduðu bir model sunmuþtur. O yüzden
faiz, toplumlarý üretimden uzaklaþtýrmýþ böylece reel
deðil sanal ekonomik büyüklükler ortaya çýkmýþtýr.
200
Milli Ekonomi Modeli

Faizin ekonomilerde yaptýðý tahribatlarý birkaç ana


baþlýk altýnda toplayabiliriz. Bunlar sýrasý ile; parayý
stoklamasý, maliyetleri arttýrmasý, talebi daraltmasý, iþ-
çi ücretlerini aþaðýya çekmesi ve nihayet verimliliði
düþürmesidir. Teker teker bu tahribatlarý ele almaya fa-
izin maliyetleri arttýrmasýndan baþlayabiliriz.
Üretici veya pazarlamacý ister yatýrým için ister üre-
tim veya pazarlama için elde ettiði paranýn maliyetini
ürettiði ürüne veya hizmete yansýtmak zorundadýr. Bu
da maliyet enflasyonuna sebep olacaktýr. Yani faiz o-
ranlarý arttýkça fiyatlar genel düzeyi de maliyetlerden
dolayý artacaktýr.
Kapitalist anlayýþa göre ise tam tersi olmalý idi, ar-
tan faiz oranlarýnýn tüketimi dolayýsý ile fiyatlar genel
seviyesini aþaðýya çekmesi gerekirdi.
Ancak yapýlan ampirik araþtýrmalar bunun böyle ol-
madýðýný bir çok ülkede faiz oranlarý arttýkça fiyatlar
genel seviyesinin de arttýðýný göstermiþtir. Gibson pa-
radoksu (16). olarak ifade edilen bu durumu izah eder-
ken Fisher ve Wicksell enflasyon beklentilerinin veya
konjonktürel fiyat artýþlarýnýn faizleri yukarý çektiðini
iddia etmektedir.
Oysa fiyatlar genel düzeyi ile faiz oranlarýnýn ayný
anda artmasýnýn sebebi yukarýda da ifade ettiðimiz ü-
zere son derece basittir. Paranýn maliyetli hale geti-
rilmesi, üretilen mamüllerin maliyetlerini dolayýsý ile
fiyatlarý yukarý çekmektedir.
Dikkat edilirse enflasyon faiz oranlarýný deðil tam
aksine faiz oranlarý (maliyetli para) üretim maliyetleri-
ni yani enflasyonu yukarýya çekmektedir.
16- Visser H., The Quantity of Money, s.143,146, 1974

201
Prof. Dr. Haydar BAÞ

A– FAÝZSÝZ ÜRETÝM DENKLEMÝ

iken

B– FAÝZLÝ ÜRETÝM DENKLEMÝ

olduðu için

genel denklem;

olacaktýr.

Maliyetler ise F oraný kadar artacaktýr.

Faizin diðer ve en önemli tahribatý ise paranýn stok


edilip belli ellerde toplanmasýna sebep olmasýdýr.
Piyasada bulunan para faizle birlikte belli ellerde
belli baþlý global sermaye odaklarýnda toplanmaktadýr.
Bunun sonucu olarak piyasada herkesin ulaþabileceði
bir þekilde bulunduðunda ekonomilerin ihtiyaç duy-
duðu tüketimi ve üretimi saðlayacak olan para, piya-
sadan çekilip stoklanmaya baþladýkça bu vazifesini ifa
edememektedir. Sonuç olarak talep daralmasý olarak
baþ gösteren kriz resesyon ve nihayet deflasyon ola-
rak devam etmektedir.

202
Milli Ekonomi Modeli

Bu þuna benzer; her yýl dünyamýza yaðan yað-


mur aynýdýr. Ama eðer bu yaðmur dünyanýn her
yerine orantýlý bir þekilde deðil de, birçok yerine
hiç yaðmazken bazý yerlerine aþýrý yaðarsa dün-
yanýn birçok yeri çöl olur, az bir yeri de sel altýn-
da kalýr; aynen bu þekilde ekonomide dolaþýmda
olmasý herkesin rahatlýkla ulaþabileceði bir þekil-
de piyasada bulunmasý gereken para bu konumu-
nu kaybedip esaret altýna alýndýðýnda ekonomi çöl
haline gelecektir.
Herhangi bir þeyin stoklanmasýnda olduðu gibi
paranýn stoklanmasý da onun nominal deðerini
hak etmediði bir þekilde yükseltmektedir. Bu yük-
seliþin iki büyük zararý vardýr. Birincisi para piya-
sada istenilen oranda bulunmadýðý için parayý e-
linde tutanlar ihtiyaç duyanlardan sadece faiz el-
de etmekle kalmýyor. Birçok siyasi ve politik is-
teklerini de elde ediyorlar. Bugün borç bataðýna
batmýþ ülkelerin IMF ve global sermaye sahiple-
rinin her dediðine evet demek zorunda kaldýðý bi-
linen bir gerçektir.
Bir örnek ile olayý açarsak, mesela çölde yol-
culuk yapan bir grup insan düþünelim. Grupta
sadece bir tek kiþide su bulunsun diðerleri ise
son derece güçlü kuvvetli, gayretli vs olsun. So-
nuçta bu yolculukta herkes elinde suyu bulundu-
rana muhtaç olacaktýr. Eðer aralarýnda bir yarýþ
olsa idi diðerleri ne kadar gayretli ve çalýþkan o-
lursa olsun yarýþý her zaman elinde suyu tutan
kazanacaktýr.
203
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Aynen örnekte de olduðu gibi paranýn stok-


lanmasý onu hem asli görevinden uzaklaþtýrýyor,
hem de reel ekonominin üzerinde baskýn unsur
haline getiriyor. Reel ekonomi tamamý ile sýcak
paraya endeksleniyor, tabii ki nakiti elinde bu-
lunduran irade bütün ekonominin kontrolünü ele
geçirmiþ oluyor.
Bugün dünya ekonomisi üzerinde söz sahibi
olanlar üretim tesisleri olanlar deðil kasasýnda
nakit parasý bulunan global tefecilerdir. Burada
kendi parasýný dünyada konvertibl yapan ülke i-
se bütün diðer ülkeler, üzerinde söz sahibidir.
Paranýn stoklanmasýnýn bir diðer zararý ise sa-
hip olacaðý nominal deðerinin üzerindeki izafi
deðerden kaynaklanmaktadýr. Para ile para ka-
zanan bir kimse örneðin 1000 YTL karþýlýðý yýl-
da 250 YTL kazandýðýnda elindeki para miktarý
1250 YTL’ ye çýkaracaktýr. Paranýn emeðin ve
buna baðlý üretimin karþýlýðý olduðu düþünüldü-
ðünde para ile para kazanýlýrken piyasada top-
lam üretim artmamakta ama parayý elinde tutan-
larýn sahip olduðu miktar artmaktadýr.
Örneðin piyasadaki toplam mal miktarýnýn
100 kalem olduðunu düþünelim baþta 1000
YTL’ ye sahip olan sermaye sahibi bu 100 bi-
rim maldan 10 tanesine sahip iken sonuçta pa-
rasý arttýðý için sahip olabileceði mal miktarý
artacak ancak diðer taraftan toplumun diðer
kesiminin var olan üretimden elde edeceði pay
ise azalacaktýr.
204
Milli Ekonomi Modeli

Eðer bu parayý satan kiþi bunu devlete satmýþsa


devlet bunu ödemek için toplumun diðer kesiminden
topladýðý vergileri faize aktararak hem gelir transferi-
ne sebep olacak, hem de topluma sunmasý gerektiði
hizmeti sunamayacaktýr. Bugün ülkemizdeki bütçe
yapýlarýna bakýldýðýnda faiz dýþý fazla adý ile toplanan
vergilerin rantiyeye aktarýldýðý buna mukabil her ge-
çen gün yatýrým, sosyal ve cari harcamalarýn kýsýldýðý
görülecektir.
Eðer parayý satan kiþi bunu ikinci bir þahsa satmýþ-
sa bu þahsýn gelirini faiz oraný kadar kendisine trans-
fer edecektir. Kapitalist anlayýþ parayý bir mal gibi
görmektedir. Nasýl ki ev sahibi evini kiraya verdiðin-
de kiracýsýndan kira almaktadýr, para sahibi de parasý-
ný kiraya verdiðinde karþý taraftan belli bir kira almalý-
dýr denmektedir. Evin kiracýya sunduðu hizmet onun
iþlevinden kaynaklanmakta dolayýsý ile kira olarak ö-
denen para bu hizmete karþýlýk olmaktadýr. Faiz olarak
verilen para ise paranýn zatýna ait olmayýp piyasada
bulunmamasýndan dolayý üzerine yüklenen izafi de-
ðerden kaynaklanmaktadýr. Eðer para herkesin ulaþa-
bileceði þekilde piyasada olsa idi hiç kimse paraya fa-
iz vermek zorunda kalmayacaktý.
Özetle paranýn stoklanmasý toplumun diðer ke-
siminden parayý elinde tutanlara gelir akýþýna se-
bep olurken, sermaye sahipleri hem ellerindeki pa-
ranýn miktarýnýn artmasýndan, hem de toplumun
diðer kesiminin sahip olduðu para miktarýnýn azal-
masýndan dolayý oransal olarak var olan gelirden
daha fazla pay almaya baþlayacaklardýr.
205
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bugün ekonomilerin en ciddi hastalýklarýndan biri


olan gelir daðýlýmýndaki dengesizliðin sebeplerinden
biri de budur.
Nisan 2005 yýlý sonu itibariyle Türkiye Hazinesinin
iç borcu 236. 185 Katrilyon TL idi. Oysa fazla deðil
2003 yýlý baþýnda borcu sadece 149. 870 Katrilyon
TL' idi. Hazinenin özel kesime olan borçlarý ise 2003
yýlý baþýnda sadece 70. 763 Katrilyon TL iken Nisan
2005'te bu borç 154.501 Katrilyon TL'ye çýkmýþtýr. 30
ay içerisinde % 120 artmýþtýr (17).
Acaba Hazinenin borçlu olduðu bu kesim, bu
miktarda bir parayý üretim veya ticaretle mi elde
etmiþtir. Elbette hayýr.
Hükümet DÝBS senetleri çýkararak para basmakta
ancak bu para üretime deðil sadece rantiyenin eline
gitmektedir. Basýlan bu paranýn karþýlýðý üretim olarak
ortaya çýkmadýðý için piyasada bulunan para karþýlýk-
sýz bir paradýr. Hükümet de talep enflasyonundan çe-
kindiði ve zaten bu borcu ödeyecek gücü olmadýðý i-
çin sürekli olarak faizle bu parayý yeniden piyasadan
çekmekte ve yarayý büyütmektedir.
Sonuçta hem vatandaþýn gelirleri vergiler kanalý ile
bu kesime aktarýlmakta böylelikle gelir daðýlýmýnda
büyük bir uçurum oluþturulmakta, hem de devlet her
geçen gün daha da büyük bir borç bataðýnýn içerisine
çekilmektedir.
Faizin yaptýðý tahribatlardan biri de talep daralma-
sýna sebep olmasýdýr. Bunun sonucu ortaya çýkan has-
talýk deflasyondur. Faizin talep daralmasýna neden ol-
masý birkaç þekilde olur.
17- Hazine Müþteþarlýðý, Ýç Borç Stokunun Alýcýlara Göre Daðýlýmý,

206
Milli Ekonomi Modeli

Yukarýda anlattýðýmýz gibi gelir daðýlýmýnda mey-


dana gelen bozukluk zaman içerisinde toplumun
ciddi bir kýsmýnýn tüketme kabiliyetini yitirmesine
neden olur.
Faiz ödemeleri için vergileri arttýrmak zorunda
kalan hükümet vatandaþýn cebinde bulunan parayý
piyasadan çekerek hane halklarýnýn tüketim harca-
malarýný kýsar.
Öte yandan faiz ödemelerinden dolayý kamu
harcamalarý da kýsýldýðýndan piyasada ciddi bir
talep eksikliði yaþanýr. Ayrýca faiz ile birlikte ce-
binde parasý olan da parasýný bankaya yatýrdýðý i-
çin piyasada dolaþan para miktarý iyice azalýr. So-
nuç deflasyondur. Bir taraftan maliyet enflasyonu
diðer taraftan deflasyon ayný anda olduðunda
stagflasyon ortaya çýkacaktýr.
Üretim ile para kazanma mantýðýnýn temeli “ka-
zan kazan”dýr. Çünkü siz üretim veya ticaretle para
kazanýrken birçok insan için iþ imkaný oluþturmak-
ta, sadece kendinizi deðil diðer bireyleri de gözetip
kollamaktasýnýz. Ama para ile para kazanýyorsanýz
bu “kazan kaybet” üzerine kuruludur. Çünkü bir ta-
raf kazanýrken diðer taraf zarar etmektedir.
Para ile para kazanma anlayýþý yeni iþ sahalarý
açmadýðý için talebi arttýrmamakta, diðer taraftan
da var olan gelirin rantiyeye aktarýlmasý sonucu pi-
yasadaki talebi kýsmaktadýr.
Örneðin siz %20 ile paranýzý bankaya sattýnýz.
Banka da bunu üreticiye kredi olarak %30 ile sattý,
üretici de bunu mamule fiyat artýþý olarak yansýttý.
207
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Sizin satýn alma gücünüz ve buna baðlý talebiniz


artmýþ gibi gözükse de sonuçta sizin cebinizdeki para-
nýn reel deðeri düþecek ve piyasa talebi buna paralel
olarak azalacaktýr.
Faizin yaptýðý tahribatlardan biri de iþçi ücret-
leri üzerinde olmaktadýr. Faizle para alan üretici
bunu mamule yansýtmak zorundadýr.
Ancak diðer taraftan faizle piyasadan çekilen para
gelir daðýlýmýný bozduðu ve piyasada olmayan para
tüketimi kýstýðý için ortaya çýkan talep daralmasýndan
dolayý üretici bir karar vermek zorunda kalýr.
Eðer bu artýþý tam olarak mamule yansýtsa zaten ta-
lep olmadýðý için hiç mal satamayacak ve batacaktýr.
Eðer hiç yansýtmasa ürettiðinin belki de altýnda sat-
mak zorunda kalacak yine batacaktýr. Veya faiz oran-
larýný fiyata yansýtacak ancak diðer üretim maliyetle-
rinden ve kýsmen kârýndan kesintiye giderek fiyatlarýn
faiz oranlarýndan daha az artmasýný saðlayacaktýr.
Diðer üretim maliyetlerinden en kolay aþaðýya dü-
þürülecek olan da iþçi ücretleridir. Çünkü yeterli iþgü-
cü talebi olmadýðý için iþçi ücretlerini belirlemede ta-
raflar arasýnda iþveren daha aðýrlýklý söz sahibidir.
Karl Marks kendi görüþlerini açýklarken "artýk
deðer" kavramýný ortaya atarak iþverenin elde et-
tiði kârýn iþçinin emeðinden çalýnan artýk bir de-
ðer olduðunu ifade etmiþtir(18). Halbuki kâr iþve-
renin hem emeðinin hem de koyduðu sermayesi-
nin karþýlýðýdýr. Asýl burada artýk deðer olan faiz-
dir. Faizi zararsýz olarak gören Marks iþverenin
kârýný iþçinin emeðinin artýk deðeri görmüþtür.
18- K. Marx, Kapital, c. III, kýsým 1, s. 56

208
Milli Ekonomi Modeli

Ancak artýk deðer karþýlýðý olan faizin ta kendisi-


dir. Çünkü faiz ister istemez iþçinin alýnterinde kesin-
tiye sebebiyet verecek böylece hem iþçinin alýnteri-
nin bir kýsmý hem de iþverenin kârýnýn bir diðer kýs-
mý parayý satan iradeye aktarýlmýþ olacaktýr.
Ýlk bakýþta birbirlerinden farklý iki kutupmuþ gibi
gözüken kapitalist ve sosyalist anlayýþlarýn her ikisi
de faizi sistemlerinin merkezine oturtmaktadýr. Sos-
yal adalet madem gelir daðýlýmýndaki dengeyi elde
etmekten geçer, bunu bozan faiz mekanizmasýný da
devredýþý býrakmak herhalde bu yolda atýlacak en
ciddi adýmdýr.
Kapitalist anlayýþýn ana hatlarý ile iki ayaðý söz ko-
nusudur. Birincisi klasik anlayýþ veya çaðdaþ versi-
yonu ile monetarist yaklaþým. Diðeri de likidite terci-
hi görüþünün sahibi Keynes modelidir. Klasik anla-
yýþý temellendirirken Adam Smith ekonominin kendi
kendine dengede olacaðýna inanýyor, her arzýn kendi-
sine denk bir talep oluþturacaðýný düþünüyordu (19).
Biz bunun yanlýþlýðýný deðiþik vesilelerle izah ettik.
Adam Smith’in kafasýndaki bu hayali dengeyi
saðlayabilmesi için, elde edilen gelirin tamamýnýn tü-
ketime aktarýlmasý gerekmekte idi. Ýþte klasik anla-
yýþta yapýlan tasarruflarýn yatýrým harcamalarýna dö-
nüþmesini saðlayan mekanizmanýn adý faizdir.
Yani klasik anlayýþa göre tasarruf ile yatýrým ara-
sýndaki bað ancak faiz ile kurulabilmektedir.
19- Bkz. Ýktisat'ýn Dama Taþlarý, II, 2002, ÝÜ Ýktisat Fak. Mez. Cem;
Doç. Dr. Burak Atamtürk, Klasikler ve Adam Smith

209
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Çaðdaþ ifadesi ile ödünç verilebilir fonlar teorisine


göre yatýrým için ihtiyaç duyulan sermaye tasarruflarla
oluþturulmuþ fonlar aracýlýðý ile tabii ki belli bir faiz o-
raný karþýlýðýnda saðlanmaktadýr.
Klasik anlayýþ, sistemini iþletebilmek için, kendi
mantýðýna göre faizi, yatýrým ile tasarruf arasýna oturt-
muþtur. Elbette sonuç tam bir hüsrandýr.
Kapitalist anlayýþýn diðer yaklaþýmý; Keynes’e ait
olan, para arzý ile para talebi arasýndaki dengeyi faiz i-
le saðlayan likidite tercihi anlayýþýdýr (20). Baþka bir i-
fade ile ihtiyaç duyulan yani talep edilen paranýn kar-
þýlanmasý için belli bir faiz oranýna ihtiyaç vardýr.
Dikkat edilirse her iki yaklaþýmýn da temelinde ay-
ný mantýk vardýr. Ýhtiyaç duyulan paranýn karþýlanmasý
ancak belli bir faiz oraný ile mümkün olmaktadýr. Yani
piyasanýn ihtiyaç duyduðu paranýn –ister buna siz ya-
týrým deyin ister para talebi deyin– karþýlanmasý ancak
maliyetli para ile olmaktadýr.
Bu anlayýþýn neticesi olarak Merkez Bankasý’nýn
piyasanýn ihtiyaç duyduðu parayý piyasaya sürmesine
þiddetle karþý çýkan kapitalist anlayýþ ayný ihtiyacýn ö-
zel bankalar üzerinden faizli para ile karþýlanmasýný
desteklemektedir.
Merkez Bankasý’nýn piyasanýn ihtiyaç duyduðu pa-
rayý karþýlamasýna enflasyon olur düþüncesiyle karþý
çýkanlar ayný miktarda paranýn özel bankalar tarafýn-
dan kaydi para üretilerek faizli olarak karþýlanmasýna
destek olmaktadýr.
20- Prof. Dr. M.Merih Paya, Para Teorisi ve Para Politikasý, s. 123,
2.b. Ýstanbul, Filiz Kitabevi,1999.

210
Milli Ekonomi Modeli

Diyelim ki siz devlet olarak bir yere okul yapa-


caksýnýz bunu kendi emisyonunuzla karþýlamak ye-
rine yurt dýþýndan veya içeriden faizle para alarak
bu okulu yaptýrýyorsunuz.
Kapitalist anlayýþýn ekonomi teorisi adý altýn-
da söylediði faizli paranýn enflasyona yol aç-
mayacaðýdýr. Ancak ayný miktarda faizsiz para-
nýn Merkez Bankasý kanalý ile karþýlanmasý du-
rumunda ise enflasyon meydana gelir. Adeta
maliyetli parayý gören enflasyon sesini çýkarmý-
yor ama ne hikmetse yerli ve maliyetsiz parayý
gören enflasyon birden ayaða kalkýyor.
Bu mantýkla özellikle kalkýnmaya karar vermiþ
ülkeler kalkýnmalarý için ihtiyaç duyduklarý fi-
nansmanlarý kendi emisyonlarý üzerinden sýfýr
maliyet ile karþýlama yerine faizle bu sermayeyi
elde etme yoluna gitmiþtir. Netice olarak kalkýn-
maya çalýþýrken kendilerini kýsa bir zaman sonra
büyük bir borç bataðýnýn içinde bulmuþlardýr.
Bir diðer konu da verimlik meselesidir. Pa-
ranýn bloke edilmesi sadece paranýn belli eller-
de bulunmasýna sebep olduðu için isteyen her-
kes kendi kabiliyetini ortaya koyacak serma-
yeye sahip olamamaktadýr.
Üretim bu paraya maliyetini ödeyerek ula-
þanlar tarafýndan yapýlabilmektedir. Yani siz
faizini ödemeye razý olsanýz bile eðer belli bir
teminat gösteremezseniz mesela 1 trilyon lira
para alamazsýnýz.
211
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bu durumda siz çok çalýþkan ve çok baþarýlý bir


sanayici ve tüccar olabilecekken günümüz þartla-
rýnda iþ bulmakta bile zorlanacaksýnýz. Bu þuna
benzer babadan oðula geçen krallýk sistemi mi
daha verimli bir sistemdir, yoksa demokratik sis-
tem mi?
Birinci þýkta, ne kadar kabiliyetli olursanýz o-
lun, eðer siz kralýn oðlu deðilseniz baþa geçemez-
siniz; aynen bu þekilde günümüz þartlarýnda siz
belki dünyanýn en baþarýlý iþ adamý olacakken bu
sermayeden mahrum kaldýðýnýz için kendinize iþ
bile bulamayacaksýnýz.
Dolayýsý ile faiz ile bloke edilen sadece piyasa-
da dolaþan para deðil ayný zamanda milletin kabi-
liyetidir. Parayý özgürlüðüne kavuþturmak gizli o-
lan bu kabiliyetleri açýða çýkaracaðý için ekono-
milerde verimliliði arttýracaktýr.
Esasýnda faiz, sadece faiz verene deðil ayný za-
manda faiz alana da zarar vermektedir. Çünkü za-
man içerisinde piyasa dengelerini bozan faiz pi-
yasa aktörlerinin tamamýný etkileyecek bir çarpýk
yapýlanmayý da beraberinde getirmektedir.
Bugün dünyayý haraca baðlayan global serma-
ye adeta kendi bindiði dalý kesmiþ, dünya halkla-
rýnýn fakirleþmesi diðer mutlu azýnlýk için de bir
felaket olmuþtur. Bu çarpýk yapýlanmanýn sonucu
artýk dünya ekonomileri hem ürettikleri mala pa-
zar bulmakta zorlanýyor, hem de toplam üretimin
kat kat fazlasý para yeryüzünde bulunuyor.
212
Milli Ekonomi Modeli

Milli Ekonomi Modeli’miz faizi tamamý ile sis-


temin dýþýnda tutmaktadýr. Böylelikle para özgür-
lüðüne kavuþturulacak, hem gelir daðýlýmýnda den-
ge saðlanacak, hem de üretimin önündeki engeller
kaldýrýlacaktýr. Paranýn piyasaya sunuluþu tamamý
ile maliyetsiz bir þekilde saðlanacaðý için ne enf-
lasyona zemin hazýrlanacak, ne de para faizle piya-
sanýn dýþýna çekildiði için talep daralmasý ve onun
sonucunda deflasyon ile karþýlaþýlacaktýr.

213
214
Milli Ekonomi Modeli

4– GELÝR DAÐILIMINDA
DENGESÝZLÝK

Ekonomi politikalarýnýn en önemli hedeflerin-


den birisi de gelir daðýlýmýný adil bir þekilde ya-
parak, fertlerin gelirleri arasýndaki farký mümkün
olan en az seviyeye indirmektir.
Gelir daðýlýmýnýn düzeltilmesi sosyal adaleti
saðlayacaðý gibi, ülke ekonomileri için sürekli
büyümenin de temelini oluþturmaktadýr. Ekono-
milerde pazarýn büyümesi, yani tüketimin art-
masý toplumdaki fertlerin gelirlerini dengeli bir
þekilde artýrmaktan geçmektedir. Bu manada en
temel ihtiyaçlarýný bile alamayan dar gelirli in-
sanlarýn desteklenmesi, sadece gelir daðýlýmýn-
daki dengesizliði gidermemekte, tüketim artýþý-
na sebep olduðu için sürekli büyümeye de im-
kan tanýmaktadýr.
Hiçbir dönemde bütün insanlarýn gelirleri bir-
birine eþit olmamýþtýr, zaten ideal olan da bu de-
ðildir. Gelir düzeyi yüksek olan bireylerin yanýn-
da daha düþük gelire sahip bireylerin toplumdaki
varlýðý yaþanan bir gerçektir.
215
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Önemli olan bireylerin gelirleri arasýnda toplum-


sal dokuyu zedeleyecek bir uçurumun oluþmamasý-
dýr. Ancak mevcut ekonomi modellerinin yanlýþ uy-
gulamalarý açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþamaya çalýþan
bireylerle þatafatlý bir tüketim çýlgýnlýðý içinde olan
bireylerin iç içe olduðu çarpýk bir toplum modeli
meydana getirmiþtir. Yanlýþ olan budur.
Toplumun geniþ bir kesiminin gýda, giyim, ko-
nut, saðlýk, ulaþým, eðitim gibi temel ihtiyaçlarýnýn
gelir daðýlýmýndaki bozukluk sebebiyle karþýlanma-
masý, gelirin büyük bir kýsmýnýn mutlu bir azýnlýk
tarafýndan türlü þekillerle elde edilmesi, ekonomik
bir sorun teþkil etmesinin yanýnda sosyal tahribatla-
ra yol açmaktadýr.
Örneðin Türkiye'de 2003 yýlý itibari ile nüfusun
en yoksul % 10 kesimi gelirin % 1.9'unu alýrken; en
zengin % 10'un aldýðý pay, % 34.6'ya kadar çýk-
maktadýr(21). Bu tabloya göre en zengin ve en fakir
% 10'luk dilimlerin gelirden aldýðý paylar arasýnda
18 kat fark vardýr. Günlük geliri 4.3 ABD Dolarýn-
dan az olanlarýn oraný ise 2002 yýlý itibari ile %
30.3'tür(22). Sýfýra doðru inildikçe gelir daðýlýmýn-
daki adaleti 100'e yaklaþtýkça da adaletsizliði göste-
ren "Gini Katsayýsý", 2003 yýlý için 42 olarak he-
saplanmýþtýr(23).
Dünyanýn diðer ülkelerinde de durum pek farklý
deðildir.
21-Bkz. The World Bank, World Development Indicators
22-DÝE Turkey, Istatistical Year Book 2004
23-Bkz. The World Bank, World Development Indicators

216
Milli Ekonomi Modeli

Küreselleþme adý altýnda geliþmiþ ülkeler çeþitli pa-


ra oyunlarý ve çýkarttýrdýklarý kanunlarla birlikte, azge-
liþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin kaynaklarýný ve
gelirlerini sömürerek kendilerine aktarmýþlardýr.
Kapitalist politikalar sonucu 1998 yýlý itibari i-
le 973.7 milyon kiþi günde 2 ABD Dolarýnýn al-
týnda gelir elde ederken; 352.9 milyon kiþi ise
günde 1 ABD dolarýnýn altýnda gelir elde etmek-
tedir (24). Ayný yýl itibari ile dünya nüfusunun
5.240 milyar olduðu dikkate alýndýðýnda felaketin
boyutlarý daha iyi anlaþýlacaktýr.
Çoðunlukla Afrika'da, Doðu ve Güney Asya'da
ve Güney Amerika'da açlýk sýnýrýnda yaþayan in-
sanlar, kaynaklarý olmadýðý için deðil, küresel
güçler tarafýndan sömürüldügü için bu durumu
yaþamaktadýr.
Geliþmiþ kabul edilen ülkelerde bile gelir ada-
letsizliðine iþaret eden Gini katsayýsý son derece
yüksektir. ABD'nin 2000 yýlý Gini katsayýsý 40.8,
Ýngiltere'nin 1999 yýlý Gini katsayýsý 36, Alman-
ya'nýn 2000 yýlý Gini katsayýsý 28.3'tür(25).
Yine 1993 yýlý itibariyle dünyadaki en zengin
% 1'lik kesim, toplam gelirden % 9.5 pay alýr-
ken; en fakir % 10'luk nüfus sadece % 0,8 ge-
lirden pay almaktadýr. Bu da 100 kattan daha
fazladýr(26).
24- The World Distribution of Income Xavier Sala-i Martin Department
of Economics, Colombia University Working, Paper no 8933, May 2002.
25- The World Bank, 2004 (Census and Statistics Department)
26- The Economic Journal, 112 51-92, January 2002, Royal Economic
Society, True World Income Distribution 1988 and 1993, Branko Milanovic

217
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bu sebeple kapitalist modellerin çözemediði


problemlerden biri de gelir daðýlýmýnda dengesiz-
liktir. Zira bu problem kapitalizmin doðasýndan
kaynaklanmaktadýr. Gelir daðýlýmýnda bozukluða
sebep olan etkenler incelendiðinde bu daha iyi
anlaþýlacaktýr.
A– GELÝR DAÐILIMINI BOZAN FAKTÖRLER
Gelir daðýlýmda bozukluk liberal görüþün “býra-
kýnýz yapsýnlar býrakýnýz geçsinler” ilkesinin kapita-
lizm adý altýnda ekonomik bir sistem olarak kendisi-
ne hayat imkaný bulmasýyla baþlamýþtýr. Kapitalist-
ler devlete ve paraya getirdikleri tarifler ve yükle-
dikleri görevlerle beraber gelir daðýlýmýnýn bozul-
masýna neden olmuþlardýr.
Liberal anlayýþa göre devlet; güvenlik, asayiþ,
altyapý yatýrýmlar gibi iþlerle uðraþmalý, ekonomiye ve
ticarete kesinlikle müdahale etmemelidir(27). Devlete
bu rol biçilince kamu harcamalarýnýn hacmi artmýþ,
harcamalarýn finansmaný için hükümetler, yüksek fa-
izlerle iç ve dýþ borç alma yoluna gitmiþlerdir. Zaman
içerisinde alýnan borçlarýn faizlerini bile ödemeyen
devletler halktan yüksek vergiler alarak bu gelirleri
borç aldýðý sermaye gruplarýna aktarmasýna raðmen
girdiði bu borç bataðýndan kurtulamamýþtýr. Faizle sa-
týn alýnan paralar vergilerle karþýlanmaya baþlayýnca
toplumun büyük bir kesimine ait gelirler, azdan da az
bir gruba aktarýlmaya baþlamýþtýr.
27- Bkz. A. Smith, Milletlerin Zenginliði, Çev. Haldun Derin,
M.E.B. Yayýnlarý 1955

218
Milli Ekonomi Modeli

Global sermaye gruplarý bu mantýkla ülkeleri adeta


haraca baðlayarak, ülkelerin kaynak ve gelirlerini fa-
izle birlikte kendilerine aktarmaktadýr.
Diðer taraftan Merkez Bankalarý, baðýmsýzlýklarý
savunularak, devletlerin kontrolünden çýkartýlmýþ glo-
bal sermayenin çýkarlarýna hizmet eden bir kurum ha-
line getirilmiþtir. Geliþmekte olan devletler senyoraj
gelirinden vazgeçerken, baþta ABD olmak üzere ge-
liþmiþ ülkeler kendi paralarý ile bu emisyon açýðýný ka-
patarak, geliþmekte olan ülkelerin emeðini ve üretimi-
ni kendilerine aktarmaktadýrlar. Senyoraj hakkýný kul-
lanan kendi parasýnýn kullaným alanýný dünyada geniþ-
leten ülkelerin baþýnda ABD gelmektedir.
Gelir daðýlýmýndaki dengesizliðin en önemli sebep-
lerinden birisi de paranýn belli ellerde tekelleþmesidir.
Paranýn faiz kanalýyla stoklanmasý, piyasada herkesin
ihtiyaç duyduðu anda üretim veya tüketim faaliyetleri-
ni yapmak için paraya ulaþamamasý, paranýn belli el-
lerde toplanmasýna sebep olur ki gelir daðýlýmýnýn bo-
zulmasýnýn en önemli sebebi de budur. Üretim ile para
kazanmak yerine para ile para kazanmanýn teþvik edil-
diði kapitalist modeller faizi sistemlerinin merkezine
oturttuðu için gelirde dengesizlik ortaya çýkmaktadýr.
Özelleþtirme adý altýnda devletin en kârlý ve
stratejik kurumlarýnýn piyasa deðerinin çok altýn-
da satýlmasý ile devletin yerini çokuluslu þirketle-
rin almasýna yol açmýþtýr.
Global güçler satýn aldýklarý bu kurumlar vasýtasýy-
la ülkenin zenginliklerini yurtdýþýna aktarmaktadýrlar.
Oysa yeraltý ve yerüstü kaynaklarýn devlet–millet iþ-
birliði ile iþletilmesi bu kaynaklardan toplumun her
kesiminin istifade etmesine imkan tanýyacaktýr.
219
Prof. Dr. Haydar BAÞ

B– MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE


GELÝR DAÐILIMI
Milli Ekonomi Modeli’nin paraya ve devlete getir-
diði tarif ve yüklediði görevler, mevcut ekonomi mo-
dellerinin gelir daðýlýmýnýn bozulmasýna sebep olan
bakýþ açýlarýnýn dýþýnda yepyeni bir mahiyet arz et-
mektedir.
Devletin asli görevlerinden biri de senyoraj hakkýný
kullanarak, ülke içinde yeterli miktarda yerli paranýn
bulunmasýna ve piyasalara hâkim olmasýna, imkan
saðlamasýdýr. Böylece milletin emeði sayesinde elde
edilen gelir, sosyal devlet projesi ile yine millete hiz-
met olarak aktarýlacaðý için elde edilen gelirin hem ül-
ke topraklarýnda kalmasý, hem de herkesin istifade e-
debileceði þekilde adilane bölüþülmesine imkan taný-
yacaktýr. Bu sebeple Merkez Bankasý’nýn, IMF'nin
deðil, milleti temsil eden siyasi güç tarafýndan yönetil-
mesi þarttýr.
Yine devlet, piyasalarý düzenleyen hakem rolünü
üstlenerek, piyasalarýn belli baþlý küresel güçlerin de-
netimine geçmesini önlemelidir.
Serbest piyasa adý altýnda piyasalarýn dolayýsý
ile elde edilen gelirlerin belli global güçlerin
kontrolüne geçmesine müsaade etmeyen devlet-
ler, hem kaynaklarý, hem de parayý serbest hale
getirerek bireylere fýrsat eþitliði tanýdýðý gibi elde
edilecek gelirlerin adil paylaþýmýný saðlayacaktýr.
Ýsteyen herkese proje mukabili faizsiz kredile-
rin verilmesi paranýn tekelleþmesini önleyeceði
gibi, milli gelirin de adil bir þekilde daðýtýlmasý-
na sebep olacaktýr.
220
Milli Ekonomi Modeli

Para ulaþýlamaz bir nesne olmaktan çýkarýlýp her-


kesin istifadesine sunulursa kaynak daðýlýmý geniþ
bir tabana yayýlacaktýr. Üretimle oluþturulacak gelir
de geniþ halk kitleleri arasýnda adil bir þekilde bölü-
þülecektir.
Milli Ekonomi Modeli’nde devlet, vatandaþlarý-
nýn gýda, barýnma, eðitim, saðlýk, güvenlik gibi temel
ihtiyaçlarýný karþýlamakla yükümlüdür. Bu haklar
doðumla kazanýlýr. Bir insanýn üretim kabiliyeti ol-
sun veya olmasýn her yaþta tüketim hakkýna sahiptir.
Bu insan olarak dünyaya gelmesinin sonucudur.
Bu amaçla devlet, emisyon hacmini artýrmak sure-
tiyle, proje karþýlýðýnda üretimi teþvik ettiði gibi, sos-
yal devlet olmasýnýn gereði olarak tüketici kesimini
destekleyerek gelirin adil bir þekilde daðýlýmýný saðlar.
Ev hanýmlarýný emekli etmek, yeni doðan her ço-
cuða, iþsizlere ve kimsesiz yaþlýlara maaþ vermek,
öðrencilere karþýlýksýz burs vermek gibi insanlara
doðrudan gelir desteði saðlanmasý, tüketim kabili-
yeti olmayan kesimlere ihtiyaçlarýný karþýlama fýrsa-
tý verecektir. Ayrýca eksik kalan talebi tamamlayacak
ve gelir daðýlýmýnda dengeyi saðlayacaktýr.
Sosyal devlet anlayýþý, alt gelir grubuna ait insanlarý,
üst gelir grubuna ait insanlarýn hayat standardýna yaklaþ-
týrarak aradaki açýðý kapatmaktadýr. Böylece fertler ara-
sýndaki servet ve gelir uçurumlarý kapatýlacaðý gibi in-
sanlarýn birliði ve beraberliði de gerçek anlamda saðla-
nacaktýr. Toplumdaki gelir farklýlýðý insanlarýn meslekle-
ri ve kabiliyetleriyle ilgili bir detaya dönüþecektir.
221
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Milli Ekonomi Modeli’nde gelir düzeyinde uçu-


rumlar yerine toplumun en üst gelir grubu ile en
alt gelir grubu arasýnda belli bir denge olacak, asla
açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþayan insanlarla, ayný an-
da tüketim çýlgýnlýðý bir anda olmayacaktýr. Ýnsan
onuruna yakýþmayan tablolar sona erecek, çöplük-
lerde gýda arayan insan manzaralarý tarih olacaktýr.
Milli Ekonomi Modeli’nin vergi politikasý ise
gelir daðýlýmýný düzelten pratik uygulamalarýyla alt
gelir grubunda bulunan insanlarý koruyan bir yapý-
ya sahiptir. Özellikle tüketim üzerinden tahsil edi-
len dolaylý vergiler, dar gelirli insanlarýn gelirini
daha da düþürerek üst gelir grubuna mensup fert-
lerle aradaki gelir farkýný daha da açmaktadýr.
Yýllýk geliri 100 000 YTL’nin altýnda olan ke-
simden vergiyi kaldýran vergi politikasý, sosyal
devlet anlayýþý ile birlikte uygulandýðýnda dar gelir-
li kesim her iki açýdan da desteklenecektir. Böylece
hem dar gelirli kesimin gelir düzeyi yükseltilerek
istenilen seviyeye çýkarýlacak, hem de bu kesimin
istenilen düzeylerde tüketmesi, üretici için ihtiyaç
duyulan pazarýn da oluþmasýný saðlayacaktýr.

222
Milli Ekonomi Modeli

YEDÝNCÝ BÖLÜM:

MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NDE


EKONOMÝ POLÝTÝKALARI
1) Devletin Ekonomideki Rolü
2) Sosyal Devlet Politikasý
3) Maliye Politikasý (Vergi Politikasý)
4) Para Politikasý ve Senyöraj
A- SENYÖRAJ
B- MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE SENYÖRAJ
5) Kur Politikasý
6) Dýþ Ticaret Politikasý

223
224
Milli Ekonomi Modeli

1-DEVLETÝN EKONOMÝDEKÝ ROLÜ

Devlet ekonomiye müdahale etmeli mi? Yoksa


etmemeli mi? Edecekse ne kadar etmeli. Belki de
iktisat tarihinde üzerinde en fazla tartýþýlan konu-
lardan biri de devletin ekonomideki rolü olmuþ-
tur. Liberal anlayýþa dayanan kapitalist modeller
ekonominin kendi kendine dengeye gelebilece-
ðinden yola çýkarak, devletin ekonomiye karýþ-
masýna karþý çýkmýþlardýr. Serbest piyasa hareket-
lerinin önünde bir engel olarak devlet görülmüþ,
küçültülmesinden yana tavýr konulmuþtur.
Sadece duraðan dönemlerde piyasanýn canlan-
masý için kamu harcamalarýný arttýrýcý maliye po-
litikalarý izlemesini savunan Keynes bu harcama-
larýn kaynaðýný faize dayandýrdýðý için sonuçta pi-
yasada söz sahibi olan yine devlete para satan
sermaye gruplarý olmuþtur. Yani klasik model di-
rekt devletin müdahalesine karþý çýkarak piyasayý
belli sermaye gruplarýnýn kontrolüne terk etmiþ,
Keynes modeli ise uyguladýðý faiz anlayýþý ile pi-
yasalarýn ve hatta devletin belli baþlý gruplarýn
kontrolüne girmesine zemin hazýrlamýþtýr.
Biz konuya çok farklý bir açýdan yaklaþacaðýz.
225
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Öncelikle þu soruyu kendimize soralým acaba ken-


di baþýna býrakýlan piyasalarda üretim harcamalarýn-
dan elde edilen gelir bu üretimi karþýlayacak tüketimi
oluþturabilir mi?
Bu sorunun cevabýný para bahsinde vermiþtik.
Her zaman büyüyen ekonomilerde üretim ile tüke-
tim arasýnda belli bir açýk olacaktýr. Eðer bu açýða
müdahale edilmezse ekonominin zaman içerisinde
kendi kendini dengelemesi mümkün deðildir.
Ýþte üretim ile tüketim arasýnda ekonominin ya-
pýsýndan kaynaklanan bu açýðýn kapatýlmasý an-
cak devlet tarafýndan yapýlabilir. Devletin bu açý-
ðý kapatmasý piyasalar için bir zorunluluktur.
Milli Ekonomi Modeli’mizde devletin bu açýðý
kapatmak için uygulayacaðý model Sosyal Devlet
Projesi olarak ortaya konmaktadýr. Ýleride sosyal
devlet projesine deðineceðiz. Ancak devletin eko-
nomideki tek vazifesi tüketim ile üretim arasýnda-
ki açýðý kapatmak deðildir.
Devletin bir diðer vazifesi de baþta sermaye pi-
yasalarý olmak üzere piyasalarý düzenlemektir.
Büyük sermaye gruplarýnýn kontrolüne býrakýlan
piyasalarda haksýz rekabetin olmasý kaçýnýlmaz-
dýr. Tekelleþme sonucu ortaya çýkan yeni yapýlan-
ma hem verimsiz, hem de fiyatlar genel düzeyi-
nin normal seviyesinin üzerinde olduðu bir eko-
nomik yapýyý da beraberinde getirecektir.
Büyük balýk küçük balýðý yutar anlayýþýna terk
edilen piyasalarda zaman içerisinde büyük balýk-
larda açlýktan ölürler.
226
Milli Ekonomi Modeli

Devlet piyasalarda herkese hayat þansý vere-


cek, herkesin çýkarýný koruyacak olan hakemlik
vazifesini ifa etmek zorundadýr.
Devletin bir baþka vazifesi de millete ait olan yeral-
tý ve yerüstü kaynaklarýnýn milletin kullanýmýna açýl-
masýný saðlamaktýr.
Örneðin ülkenin herhangi bir yerinde bulunan
petrol madeni bu milletin tamamýna aittir. Ve mil-
letin tamamýna fayda verecek þekilde devlet tara-
fýndan iþletilmelidir. Burada uygulanacak model
devlet–millet ortaklýðý olarak tarif edilebilir. Kuru-
lacak þirketin bir kýsmýnýn hissesi vatandaþlara ait
olmalý, diðer kýsmýnýn gelirini ise devlet kamu har-
camalarý için kendine ayýrmalýdýr. Ülkemiz açýsýn-
dan bakýldýðýnda katrilyon Dolarlar düzeyinde bu-
lunan yeraltý kaynaklarýmýzý devlet–millet el ele iþ-
letmek yerine son yýllarda çýkarýlan kanunlarla ya-
bancýlara devretmekteyiz. Sonuçta hazine üzerinde
oturan dilenci konumuna getirildik. Kaynaklarýmý-
zý devrettiðimiz yabancýlardan, gidip faizle para a-
lýyoruz. Bizim paramýzý yine bize satýyorlar.
Devletin vazifelerinden bir diðeri de yatýrým ve
üretim için gerekli olan finansmaný sýfýr faizle ken-
di vatandaþýna saðlamak olmalýdýr. Böylelikle hem
üretimin önünü açacak, hem maliyetleri düþürecek,
hem de kendi vatandaþlarý arasýnda fýrsat eþitliði
saðlamýþ olacaktýr. Proje mukabili saðlanacak bu
krediler baþýboþ bir þekilde deðil, kademe kademe
kontrol edilerek proje sahiplerine aktarýlmalý huku-
ki müeyyideler ile iþleyiþi saðlanmalýdýr.
227
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Yine devlet, içeride ve dýþarýda gerek sosyal


devlet politikalarý ile gerekse para politikalarý ile
kendi üreticisine pazar oluþturmakla mükelleftir.
Bu pazarý oluþturmak üreticiye kredi saðlamaktan
bile önemlidir. Çünkü ürettiðine pazar bulamayan
üretici ürettiði oranda batacaktýr.
Yine devlet kendisi bizatihi piyasalarda alýcý o-
larak rol alarak kamu harcamalarý ile özellikle
belli baþlý sanayii desteklemelidir. Genel olarak e-
konomiye talep arttýrýcý katkýsý olan kamu harca-
malarý ayný zamanda stratejik sanayiinin geliþme-
si için de þarttýr. Uçak sanayii, silah sanayii gibi
bu türlü stratejik öneme haiz sektörlerde devlet a-
lým garantisi ile yerli üretimi dýþarýsý ile rekabet
edecek noktaya kadar en azýndan desteklemelidir.
Ve yine silahtan, ileri teknoloji yatýrýmlarýndan
daha önemli olan tarým sektörü de alým garantisi
ile devlet tarafýndan desteklenmelidir.
Ayný zamanda devlet ileri teknoloji ve yüksek
sermaye gerektiren sahalarda üretici olarak piya-
sada yerini almalýdýr. Özellikle hammadde üreti-
mini veya altyapý desteðini saðlayan sektörlerde
devletin bizatihi üretici olarak bulunmasý fiyatla-
rýn tekelleþmeden dolayý yükselmesini engelleye-
cek ve tek baþýna özel sektörün yapamayacaðý bü-
yüklükte yatýrýmlar saðlanarak ülke ekonomisi dý-
þa baðýmlý olmaktan kurtarýlacaktýr.
Özellikle kâr amacý gütmeyen altyapý yatýrým-
larýnýn yine devlet tarafýndan saðlanmasý kaçýnýl-
mazdýr.
228
Milli Ekonomi Modeli

Devlet ayný zamanda yerli sanayii korumak ü-


zere her türlü anti–damping uygulamalarýný, güm-
rük ayarlamalarýný yaparak kendi insanýný koru-
mak zorundadýr. Yerli sanayii korumak rekabeti
engellediði için fiyatlarýn yüksek kalmasýna sebep
olur mu, diye düþünülebilir.
Bu anlayýþ, diðer ekonomi modelleri için geçerli o-
labilir; ancak Milli Ekonomi Modeli sýfýr faizle üretim
desteði saðlayan bir modeli hayata geçirdiði için eksik
kalan rekabet içerideki yeni yerli üreticiler tarafýndan
rahatlýkla saðlanacak ve fiyatlar genel seviyesi isteni-
len düzeylerde olacaktýr.
Yine devlet yerli sanayinin yurt dýþýnda rekabet e-
debileceði maliyet ve fiyat avantajlarýný kendi ihracat-
çýsýna emisyonla birlikte ihracat teþviki olarak saðla-
mak zorundadýr.
Devlet kendi topraklarýnda kendi parasýnýn dolaþý-
mýný saðlarken, yabancý paranýn dolaþýmýný kontrol al-
týna almak zorundadýr. Aksi takdirde kendi insanýnýn
emeði, dolaþýmda olan her yabancý para miktarý kadar
yabancý ülkelere transfer edilmiþ olacaktýr.
Devletin küçülmesini savunanlar devletin topluma
hizmet sunan yönünün küçülmesini isterler. Yoksa
devletin kendi halkýndan vergi toplamasý söz konusu
olduðunda kayýtdýþýnýn kayýt altýna alýnmasý adý altýn-
da devletin elinin son derece güçlü bir þekilde halký-
nýn üzerinde olmasýný savunurlar.
Devlet ile hane halklarý arasýnda iki türlü etkileþim
vardýr. Bunlardan birincisi devlet vergi olarak alandýr.
Diðerinde ise sosyal ve kamu harcamalarýnda verendir.
229
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Ýþte “devleti küçültelim” diyenler vergi toplayan dev-


leti deðil aksine halkýna hizmet sunan devleti küçült-
meyi kastederler. Çünkü ne kadar çok vergi toplanýr
ne kadar az harcama yapýlýrsa faize o kadar para akta-
rýlacak global tefeciler ve onlarýn yerli taþeronlarý o
kadar kazanç elde edecektir.
Kapitalist anlayýþta devletin tek gelir kaynaðý
olarak vergiler gösterilmektedir. Oysa Milli Eko-
nomi Modeli’mize göre devletin gelirleri üçe ay-
rýlýr. Birincisi vergi gelirleridir. Ýkincisi devletin
kendi iþletmelerinden elde ettiði gelirlerdir. Ü-
çüncüsü büyüyen ekonomilerde devletin elde e-
decek olduðu senyoraj geliridir. Bu üçünün top-
lanmasý sonucu devletin girdileri oluþur.
G(v)=Vergi Gelirleri,
G(t)=Ýþletme Gelirleri,
G(s)=Senyoraj Gelirleri

GT=Toplam Gelir
HT=Harcamalar Toplamý
SD=Sosyal Devlet Katsayýsý
GT=G(v) + G(t) + G(s)
Denk Bütçe: HT = GT

230
Milli Ekonomi Modeli

G(v)’nin G(T)’ye oraný ne kadar az olursa, hü-


kümetler o kadar baþarýlý bir idare sergiliyorlar
demektir. Çünkü önemli olan en az vergi ile dev-
letin ihtiyaçlarýný karþýlayacaðý yapýyý hayata ge-
çirmesidir.
Devlet alan el deðil veren el olmalýdýr. Ülke-
mizde devlet denilince akla nerede ise sadece ver-
giler gelmektedir. Devlet sanki bir tahsilat kuru-
mu haline getirilmiþtir.
Buradaki senyoraj gelirinin ise hangi oranda o-
lacaðýný senyoraj bahsinde detaylý olarak anlata-
caðýz. Ancak senyoraj gelirinin artýyor olmasý e-
konomideki büyümeyi, devletin iþletmelerinden
elde ettiði gelirlerin artmasý da ülkenin sahip ol-
duðu kaynaklarýn daha verimli bir þekilde kulla-
nýldýðýný gösterir.
Temelde kendi milletine hizmet etmek üzere
yapýlandýrýlmasý gereken devlet, halkýndan topla-
dýðý vergileri, global tefecilere aktaran bir aracý
kurum haline getirilmiþtir.
Bugün kapitalist sistem adýna devleti savunan-
lar bu tarzda bir devleti savunmaktadýr. Bu anla-
yýþlara göre devlet halkýndan aldýðý paranýn az bir
kýsmýný yine halkýna hizmet olarak aktarýrken as-
lan payý faizle birlikte belli sermaye gruplarýna
aktarýlmaktadýr.
Oysa Milli Ekonomi Modeli’mizde devlet hal-
kýndan topladýðý vergilerden çok daha fazlasýný
(senyoraj ve üretim gelirleri) halkýna hizmet ola-
rak aktarmaktadýr.
231
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Devletin harcamalarýnýn, topladýðý vergilere o-


ranýna o devletin sosyal devlet katsayýsý diyebili-
riz. Ve SD=H(t)/G(v) olarak gösterebiliriz. O
yüzden bu manada güçlü devlet demek güçlü mil-
let demektir.
Bugünkü kapitalist anlayýþa göre ise güçlü dev-
let tahsilatçý devlettir. Güçlü devlet zayýf millet
manasýna gelmektedir.

232
Milli Ekonomi Modeli

2- SOSYAL DEVLET POLÝTÝKASI

Milli Ekonomi Modeli’mizde daha önce de ifade


ettiðimiz üzere, bizim için devlet "Sosyal Devlet"tir.
Peki, sosyal planda devlet neler yapmalýdýr
dersek, bunlarý þöyle sýralayabiliriz:
1. Ev hanýmlarý iþçi statüsüne kavuþturulup e-
mekli olma hakkýný elde edecektir. Böylece her a-
ileye belli bir maaþ baðlanacaktýr.
2. Ýstihdam vergileri ve emeklilerin maaþlarýn-
dan vergi ve kesintiler alýnmayacak, vergi olarak
yapýlan kesintiler maaþlarýna ilave edilecektir.
3. Gençlere faizsiz uzun vadeli evlenme kredisi
verilecektir.
4. Doðum yapan her anneye ortalama bir me-
mur maaþý kadar doðum yardýmý yapýlacaktýr. Her
doðan çocuk için vasat memur maaþýnýn beþte biri
kadar çocuk yardýmý yapýlacaktýr. Bu yardým ço-
cuðun iþ sahibi olmasýna kadar devam edecektir.
5. Kimsesiz yaþlýlara maaþ baðlanacaktýr. Ge-
çimleri devlet garantisinde olacaktýr.
6. Þehit yakýnlarý, dul, yetim ve özürlülere dev-
let sahip çýkacaktýr.
233
Prof. Dr. Haydar BAÞ

7. Lise mezunlarý sýnavsýz üniversiteye alýna-


caktýr.
8. Üniversite harçlarý kaldýrýlacaktýr.
9. Evi olmayan vatandaþlarýmýzýn,15–20 yýl va-
deli, faizsiz kredi ile konut sahibi olmalarý saðla-
nacak.
10. 100 milyarýn altýnda yýllýk geliri olan ke-
simden vergi tamamý ile kaldýrýlacaktýr.
11. Çiftçiden vergi alýnmayacak ve emeklilik
hakký tanýnacaktýr.
12. KOBݒlere ve esnaf kesimine uzun vadeli
faizsiz kredi verilecektir.
13. Tarým kesimine, ürününe karþýlýk daha ürü-
nünü tarlaya atmadan faizsiz yarý bedeli avans o-
larak verilecektir.
14. Nakliyecilere, otobüs, taksi taþýma araçlarý-
na araçlarýn yenilenmesi için faizsiz uzun vadeli
kredi verilecektir.
15. Sanayiciye proje mukabili faizsiz uzun va-
deli kredi verilecektir.
Bu ve benzeri projelerle devlet, halkýn özellikle
dar gelirli kesimini desteklemek zorundadýr. Dev-
let tarafýndan bir hizmet olarak yapýlan bu uygu-
lamalar, Milli Ekonomi Modeli’miz gereði bir e-
konomi kuralýdýr. Çünkü ancak bu yol ile piyasa-
da eksik olan talep devreye konulabilir.
Sosyal Devlet Projesi bir yönü ile dar gelirli in-
sanlara destek olurken ve bu sayede gelir daðýlý-
mýnda dengesizliði ortadan kaldýrmaktadýr.
234
Milli Ekonomi Modeli

Bir diðer yönü ile de eksik kalan talebi devreye


koyduðu için ekonomilerin dengeye ulaþmasýný
saglayarak, üretici için gerekli pazarý oluþturmak-
tadýr. Böylece sürekli büyümenin de önünü aç-
maktadýr.
Sosyal Devlet Projesi kapsamýnda dar gelirli
kesime aktarýlacak olan para direkt tüketime gi-
decek, tasarruf edilmeyecektir. Paranýn yýlda 16
kez piyasalarda el deðiþtirdiðini dikkate aldýðý-
mýzda, devlet bir eli ile dar gelir gruplarýný des-
teklerken, ekonominin büyümesine de imkan ta-
nýdýðý için bir diðer eli ile verdiðinden daha fazla-
sýný vergi olarak üreticilerden alabilecektir.
Sosyal Devlet Projesi, ekonomilerdeki eksik
halka gibidir. Zincirin eksik kalan halkasý, Sosyal
Devlet Projesi anlayýþý ile saðlandýðýnda ekono-
minin birbirine baðlý çarklarý dengeli olarak çalýþ-
maya baþlamaktadýr.
Devleti küçültüp piyasalarý birkaç sermaye
grubunun eline býrakan kapitalist anlayýþlarýn ak-
sine modelimizde devlet halký adýna yeri gelip
onlarýn önünü açan yeri gelip onlarý koruyup kol-
layan hamisi olan kâinat devleti olan devlettir.

235
236
Milli Ekonomi Modeli

3– MALÝYE POLÝTÝKASI
(VERGÝ POLÝTÝKASI)

Devletin kamu harcamalarýný karþýlayýp kendi hal-


kýna hizmet vermek için yine kendi halkýndan aldýðý
belli miktardaki paraya vergi demekteyiz.
Vergi konusuna yaklaþým tarzý ekonomi modelleri-
nin ve onlarý uygulayan hükümetlerin hem ekonomiye,
hem de toplumsal olaylara ne þekilde baktýðýný ortaya
koyar. Vergiye getirilen yorum ekonomi modellerinin
üzerine oturtulduðu bakýþ açýsýnýn da özeti gibidir.
Günümüz ekonomi anlayýþlarýnýn felsefesini oluþ-
turan liberal anlayýþ, devletin küçültülmesini benim-
ser. Ancak devleti ve kamu harcamalarýný küçülten li-
beral anlayýþlar, diðer taraftan devletin topladýðý ver-
gileri arttýrmasýndan yanadýr. Devlet eðer harcamala-
rýný kýsýyorsa neden daha fazla vergi toplamaya ihti-
yaç duyar, sorusu akla gelebilir.
Özellikle son 25 yýl içerisinde kalkýnma modeli ola-
rak faizle alýnan sermayeyi kendilerine kaynak olarak
seçen ülkeler bugün itibarý ile býrakýn kalkýnmayý belli
baþlý global ve onlarýn yerli taþeronu sermaye gruplarý-
na trilyon Dolarlar düzeyinde borçlanmýþlardýr.
237
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bugün liberal anlayýþlarýn devlete biçtiði rol


son derece basittir; halkýndan maksimum miktar-
da vergi toplamak, bunun minimum miktarýný
halkýna hizmet olarak sunmak, aradaki farký ise
global tefecilere aktarmak...
Bu mantýkla hareket eden devlet býrakýn sosyal
devlet olmayý haraç alan devlet konumuna getiril-
miþtir. Dünya insanlýðý adeta haraca baðlanmýþ
durumdadýr. Bu esaret zincirinin bekçiliði yine o
toplumlarý yöneten hükümetler tarafýndan yapýl-
maktadýr. Maliyetli para ile borç bataðýna sokulan
devletlerin gelirleri toplanan vergiler kanalý ile
belli yerlere aktarýlmaktadýr.
Dikkat edilirse liberal anlayýþlar hükümetlerin
önüne borçlarý ödeyecek bir modeli deðil, borçla-
rýn sürdürülmesi adý altýnda bu esaret zincirini de-
vam ettirecek anlayýþlarý koymaktadýr. Bu durum
ülkemiz için de farklý deðildir. Bu çarpýk anlayýþa
birkaç süslü kelime ile sanki bilimsel bir görüntü
kazandýrýlmaktadýr. Borcun milli gelire oraný þu ra-
kamý geçmezse problem olmaz, faiz dýþý fazla belli
bir oranýn üstüne çýkarsa gelecek yýllarda borç yine
döndürülebilir gibi... Dikkat ederseniz bütün bu i-
fadeler bu ülkelere para satanlarýn parasýný koru-
maya yöneliktir. Toplumun çýkarlarýný korumaya
yönelik deðildir. Dolayýsý ile vergi konusunda her
þeyden önce tespit etmemiz gereken nokta topla-
nan vergilerin ne amaçla kullanýlacaðý sorusudur.
Milli Ekonomi Modeli’mizde her þeyden önce ma-
liyetsiz para modeli hayata geçirileceði için bütçe gi-
derlerinde faiz ödemeleri diye bir kalem olmayacaktýr.
238
Milli Ekonomi Modeli

Toplanýlan vergilerin az bir kýsmýný halkýna hizmet


olarak sunan devlet anlayýþýndan, topladýðý vergiden
daha fazlasýný halkýna hizmet olarak sunan bir sosyal
devlet modeli hayata geçirilecektir.
Bu konuyu devlet bahsinde ifade etmiþtik. Devletin
gelirlerinden sadece bir tanesi vergidir, senyoraj gelir-
leri, ticari iþletme gelirleri devleti, halkýndan topladý-
ðýndan daha fazlasýný halkýna hizmet olarak sunabile-
cek konuma getirmektedir ama her þeyden önce sýfýr
faiz harcamasý olmazsa olmaz þarttýr. Yani sadece ma-
liye politikasý deðil onunla iç içe doðru bir para politi-
kasý da þarttýr.
Þimdi cevabýný aramamýz gereken soru kimlerden
hangi oranlarda vergi alýnacaðý sorusudur. Çünkü ver-
gi bir taraftan tüketimi kýsarken diðer taraftan da üre-
timi kýsmakta ve üretim maliyetlerini yukarý çekmek-
tedir. Önce vergi oranlarýnýn tüketimi nasýl etkilediði-
ne ve kimlerden vergi alýnmasý gerektiðine bakalým.
Hatýrlanýrsa gelir tüketim eðrisinin düz bir eðri ol-
madýðýný ifade etmiþtik. Yani belli bir noktaya kadar
düz doðru olarak giden eðri ondan sonra logaritmik
bir eðilim göstermektedir.
Yine altýný çizmemiz gereken önemli bir nokta da e-
konominin denge noktasýnýn gelirin tüketime eþit oldu-
ðu nokta deðil, tüketimin üretime eþit olduðu noktadýr.
Eðer her gelir düzeyi için ayný oranlarda vergi almaya
baþlarsak bu adalet olmayacak, ayný zamanda ekono-
mide ciddi oranda bir talep daralmasýna sebep olacaktýr.
Oysa bizim cevabýný aradýðýmýz soru ayný miktarda
vergiyi en az talep daralmasý ile toplumdan toplamak o-
lmalýdýr. Bu yaklaþým hem ekonominin büyümesini
yavaþlatmayacak, hemde sosyal adaleti saðlayacaktýr.
239
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Grafik –24

Grafik –25

240
Milli Ekonomi Modeli

Grafikler dikkatle incelendiðinde görülecektir ki; ge-


lir düzeyi tasarruf çizgisinin altýnda olan kesimden alý-
nan vergi, direkt olarak tüketim miktarýný aþaðýya düþü-
recektir.
Örneðin 1000 birim vergi aldýðýmýzý varsaya-
lým. Eðer bu miktarý dar gelirli kesimden alýyor-
sak tüketime yansýmasý 1000 birim daralma þek-
linde olacaktýr. Eðer bu vergiyi çok yüksek gelir
grubundan alýyorsak tüketime yansýmasý nerede i-
se sýfýr daralma olarak ortaya çýkacaktýr.
Bireylerin gelir düzeyi arttýkça elde ettikleri gelirle-
rin tüketime yansýma oraný azalmaktadýr.
Bu nedenle belli gelir düzeyinin altýnda olanlardan
vergi almak ekonomiye sadece zarar verir. Dar gelirli
kesim için kullanýlabilir gelir düzeyinde meydana gelen
azalma ayný miktarda tüketimde de bir azalma yapa-
caktýr. Gelirin kaynaðý üretimdir. Üretim düzeyi de tü-
ketim miktarýna baðlýdýr. Yeterli tüketim olmadýðýnda
üretim düzeyi düþeceði için gelir düzeyinde de azalma
olacaktýr. Her ne kadar tüketimin sebebi elde edilen ge-
lir gözükse de, elde edilen gelirin sebebi de tüketimdir.
Ayrýca dar gelirli kesimden vergi almayarak gelir
daðýlýmýnda meydana gelebilecek dengesizliði de
önlemiþ olacaðýz. Bunun sosyal yapýda faydasý oldu-
ðu gibi ayný zamanda ekonominin dengede olmasýn-
da büyük faydasý vardýr. Daha önce de ifade ettiði-
miz üzere, ayný miktarda paranýn gelir daðýlýmý bo-
zuk olan bir toplumda oluþturacaðý tüketim miktarý i-
le gelir daðýlýmýnda dengenin saðlandýðý bir toplum-
da oluþturacaðý tüketim miktarý bir deðildir.
241
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Dar gelirli kesimin elindeki paranýn dolaným


hýzý, buna baðlý olarak tüketim hýzý ile ayný mik-
tarda paranýn gelir seviyesi yüksek kesimin elin-
deki tüketim hýzý bir deðildir.
Yatýrým harcamalarý üzerinde de vergilerin
etkisi vardýr. Özellikle küçük esnafýn yapacaðý
küçük çaplý yatýrýmlar için ihtiyaç duyduðu ser-
maye vergi ile bu kesimin elinden alýnmaktadýr.
Büyük kuruluþlar için ise daha önce belirttiði-
miz gibi ihtiyaç duyulan sermaye devlet tarafýn-
dan sýfýr faizli kredi ile karþýlanacaktýr. Bunun
manasý sadece belli gelir düzeyinin üzerinde o-
lanlara sýfýr faizli kredi verileceði deðildir. Elbette
proje sahibi herkes bu imkanlardan yararlanacak-
týr. Ancak küçük esnaftan alýnmayacak vergiler
de ayný zamanda esnafýn ihtiyaç duyduðu ufak
sermaye oluþumunu saðlamýþ olacaktýr.
Öyleyse vergi de yapýlmasý gereken belli ge-
lir düzeyinin altýnda olan kesimden vergi alma-
maktýr. Bu miktar ülkeden ülkeye dönemden
döneme deðiþmekle birlikte ülkemiz için þu
þartlarda yýllýk geliri 100 milyarýn altýnda olan-
dan vergi almamaktýr.
Bu miktarda vergi almamak hükümetler için bir
kayýp olmayacaktýr. Çünkü yukarýda da anlattýðý-
mýz gibi örneðin yýllýk kârý 20 milyar olan bir bi-
reyden alacak olduðumuz 8 milyarlýk vergiyi al-
madýðýmýz taktirde,bu 8 milyarlýk para tüketim o-
larak piyasaya girecek ve elden ele dolaþacaktýr.
242
Milli Ekonomi Modeli

Bunun ülkemiz þartlarýnda yýlda 16 kez el de-


ðiþtirdiðini düþünebiliriz.
2004 yýlý GSYÝH 430.511.476.968'dir(1).
M1 ise 26.906.087.000'dýr(2).
GSYÝH / M1 = 16 olacaktýr.
Bu meblaðda bir para vergi olarak alýnmadýðý
taktirde ortaya çýkacak artý tüketim miktarý 128
milyar olacaktýr.
Buna mukabil artý bir üretim artýþý olacaðý göz
önüne alýndýðýnda bu yeni üretim artýþýndan alýna-
cak vergi miktarý bizim baþta almadýðýmýz 8 mil-
yar dan en az 4 kat daha fazla olacaktýr.
Bu vergiyi yüksek gelir grubundan almadýðý-
mýz taktirde bunun yapacaðý tüketim artýþý çok az
olacaktýr. Çünkü ciddi bir kýsmý tasarruf olarak a-
lýkonulacak tüketime ayrýlan paranýn dolaným hýzý
ise daha düþük kalacaktý. Yukarýda zaten bu iki
farklý kesim arasýndaki vergiden dolayý meydana
gelen tüketim daralmalarýný ele aldýk.
Sonuçta 100 milyarýn altýnda olan kesimden
vergi almamak devletin topladýðý vergi miktarýný
azaltmayacak tam tersine, arttýracaktýr.
Ayrýca sadece vergi almayarak deðil sosyal
devlet anlayýþý ile de desteklenen dar gelirli kesim
ekonomiyi ayaða kaldýran kaldýraç vazifesi göre-
cek, dolayýsý ile büyüyen ekonomilerde daha faz-
la vergi geliri elde etmek de mümkün olacaktýr.
1- Bkz. D.Ý.E, 25 /01/ 01
2- Bkz. T.C. Merkez Bankasý

243
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Diðer taraftan dolaylý vergilerin de kaldýrýlmasý


gerekmektedir. Aksi takdirde her kesimden ayný
vergi alýnmakta ve bu büyük bir sosyal adaletsiz-
liðe sebep olmaktadýr. Gerek dolaylý vergiler ge-
rekse istihdamdan alýnan vergiler 100 milyarýn al-
týnda olan vergi kapsamýna girdiði için kaldýrýl-
masý gerekir.

244
Milli Ekonomi Modeli

4– PARA POLÝTÝKASI
VE SENYORAJ GELÝRÝ
Doðru bir para politikasý, hem sürekli büyüme,
hem de ekonominin denge düzeyini yakalamasý için
kaçýnýlmazdýr.
Paranýn sadece bir mübadele ve deðer saklama (ta-
sarruf) aracý olmadýðý, ayný zamanda bir tahrik unsuru
ve üretilen deðerin karþýlýðý olduðu düþünüldüðünde
aktif bir para politikasý ekonomi uygulayýcýlarý için
þart ve zaruridir.
Paranýn, hem emeði ve üretimi, hem de talebi dev-
reye koyan bir tahrik unsuru, ayný zamanda üretilen
deðerin karþýlýðý olduðunu para bahsinde izah etmiþtik.
Paranýn bu iki yeni özelliðini dikkate aldýðýmýzda,
klasik para politikalarýnýn yeniden gözden geçirilme-
sinin gerekliliði anlaþýlmýþ olur. Bu nedenle nasýl bir
para politikasýna ihtiyaç var sorusuna cevap ararken,
paranýn yeni tarif etmiþ olduðumuz özelliklerinden
yola çýkarak ilk önce para talebi konusuna, buna baðlý
olarak da senyoraj meselesine deðineceðiz.
Buna baðlý olarak da para arzý konusunu açýklayýp,
paranýn piyasaya ne þekilde ve hangi vasýtalar ile su-
nulmasý gerektiðini izah edeceðiz.
245
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Ekonomi modellerinin temel bakýþ açýlarýný para


politikalarý belirler. Milli Ekonomi Modeli’nin pa-
ra politikasý; emeðe, tüketime, üretime ve faize ge-
tirdiði bakýþ açýsý ile diðer ekonomi modellerinden
farklýlýk arz eder. Ancak, önce bilinen ekonomi
modellerinin konuya nasýl yaklaþtýðýna kýsaca de-
ðinelim.
Para talebi konusunda kapitalist anlayýþýn hem
monetarist ayaðý, hem de Keynes modeli, hane
halklarýnýn neden elinde para tutmak istediðine ce-
vap aramýþtýr.
Monetarist görüþü temsil eden Irving Fýsher’in
üretimin tüketime eþit olduðu mübadele denklemi
(mv=py) ile Cambridge yaklaþýmý paranýn sadece
bir takas aracý olmasýndan yola çýkarak meseleyi
ele almýþtýr. Bu manada Friedman’ýn konuyu ele a-
lýþ tarzý da farklý deðildir.
Friedman; kiþilerin ellerinde tutmayý düþündük-
leri para miktarýný istikrarlý bir büyüklük olarak
görür(3).
Piyasalarýn kendi içinde dengeye geleceði dü-
þüncesinden hareketle Friedman; “Üretim faktörle-
rini devreye koyacak para miktarý, üretim netice-
sinde elde edilen mal ve hizmetlerin deðeri kadar
tüketim oluþturur” fikrini savunmuþtur. Bu düþün-
cenin neticesi olarak piyasalardaki para miktarýnda
meydana gelen artýþlarýn fiyat artýþlarýna sebep o-
lacaðý sonucuna varmýþtýr(4).
3- Bkz.M.Firiedman, Qantity Theory of Money, 1956
4- Nicholas Kaldor, The New Monetarism, Lloyd Bank Review, No 97,1970

246
Milli Ekonomi Modeli

Paranýn yansýz olduðunu iddia eden bu anlayýþ, pi-


yasaya, parasal büyüklükleri deðiþtirerek yapýlan mü-
dahalelerin reel ekonomiye hiçbir fayda vermeyeceði-
ni, aksine birçok dengesizliði de beraberinde getirece-
ðini ifade etmiþtir(5).
Türkiye’de uygulanan para politikasý bu anlayýþa
örnek olarak gösterilebilir.
Ýþin ilginç tarafý, Friedman yaptýðý ampirik çalýþ-
malar sonucu geçmiþ yýllarla ilgili yaptýðý analizlerde,
para miktarý ile milli gelir arasýnda bir iliþkinin oldu-
ðunu görerek, en mantýklý para politikasýnýn büyüyen
ekonomilerde belli bir sabitlikte emisyon hacmini art-
týrmak olduðunu tavsiye etmiþtir.
Keynes modeli ise spekülasyon sebebi ile paranýn
talep edilebileceðini ifade etmiþ, paranýn deðer sakla-
ma (tasarruf) özelliðine dikkat çekmiþtir. Aktif bir pa-
ra politikasýný savunduðu iddia edilen Keynes, para
miktarýný arttýrarak piyasa faizlerini düþürüp eksik o-
lan talebi devreye sokmayý tavsiye etmiþtir. Keynes,
çözümü faizle alýnan borç para ile kamu harcamalarý-
nýn desteklenmesi olarak görür.
Görünüþte birbirinden farklý gibi gözükse de
aslýnda bu iki anlayýþýn temel yaklaþýmlarý ayný-
dýr. Her iki görüþ, serbest býrakýlan piyasalarýn
kendiliðinden ekonomik dengeye ulaþacaðýna i-
nanmakla birlikte, Keynes reel dünyada insanla-
rýn spekülasyon amacý ile de para talep edeceðini
bu talebin ise ekonomideki dengeyi tüketim azal-
masý yönünde bozacaðýný ifade etmektedir.
5- Bkz. Prof. Dr. Osman Z. Orhon, Baþlýca Enflasyon Teorileri ve
Ýstikrar Politikalarý, s. 163

247
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Faiz oranlarý üzerinden tüketim miktarýnýn deðiþe-


bileceðini, bunun da üretimi deðiþtirebileceðini ifade
etmiþtir.
Dikkat edilirse aktif para politikasýný savunduðunu
söyleyen Keynes modeli, aktiflikten kastettiði faiz o-
ranlarýný deðiþtirerek tüketim hacmi üzerinde oynan-
masýndan baþka bir þey deðildir. Oysa faiz oranlarýnýn
fiyatlarý üzerindeki etkisi tüketme kabiliyetini yitirmiþ
insanlar için hiçbir þey ifade etmemektedir.
Teoride piyasadaki para miktarýný arttýrýp faiz oran-
larýný düþürmeyi tavsiye eden Keynes modelinin uy-
gulayýcýlarý, gerçek hayatta çok farklý bir yaklaþým i-
çerisine girerek faizle alýnan borç paralar ile kamu
harcamalarýný arttýrma yoluna gitmiþlerdir. Bir ülkenin
kamu harcamalarýný faizli para ile artýrmasý, tefecilere
her ay düzenli olarak faiz ödemesi manasýna gelir.
Friedman ise, bankacýlýk sisteminin tamamý ile
devre dýþý býrakýlmasý anlamýna gelen, bir dönem ban-
kalarýn topladýklarý mevduatlarýn tamamýný Merkez
Bankasýna yatýrmalarý gerektiðini savunmuþ, ancak
kýsa bir süre sonra bu görüþünden vazgeçmiþtir. Çün-
kü kapitalist sistem üzerinden ülkeleri haraca baðla-
yan global tefecilerin ve yerli ayaklarýnýn bunu kabul
etmesi mümkün deðildir. Çünkü paranýn belli ve sýnýr-
lý ellerde tekelleþmesi saðlamak, ekonomileri
sömürülmesini saðlayacaktýr. Teori ile uygulamalar a-
rasýndaki farkýn veya zaman içerisinde bazý görüþlerin
deðiþime uðramasýnýn sebebi, dünyayý haraca baðla-
yan global tefecilerin çýkarlarýna uygun düþmeyen gö-
rüþlerin kendilerine hayat þansý bulamamasýndandýr.
248
Milli Ekonomi Modeli

Bugüne kadar bilinen bütün ekonomi modelleri,


paranýn sadece mübadele ve deðer saklama (tasar-
ruf) özelliðinden yola çýkarak tezlerini geliþtirmiþ
ve global tefecilerin çýkarlarý doðrultusunda mo-
dellerini ortaya koymuþlardýr.
Milli Ekonomi Modeli’nde, tüketim kabiliyetini
artýran, üretimi tetikleyen, paranýn piyasalarda ser-
bestçe dolaþýmda olmasýný saðlayan aktif bir para
politikasý hayata geçirilmektedir.
Tam istihdamýn saðlandýðý, yani arz ve talebin
kesiþtiði nokta, ekonomilerde denge noktasýdýr.
Öyle ise ekonominin dengede bulunmasý için piya-
sada olmasý gereken para miktarý ne olmalýdýr?
Bunun cevabýný çok basit, ama bir o kadar da
çarpýcý bir örnekle açýklayabiliriz:
Bir çiftçinin tarlasýna mýsýr ekmeye karar verdiði-
ni varsayalým. Elindeki bir milyar lira ile tohumunu
almýþ, tarlasýný sürmüþ, gübresini atmýþ olsun. Sene
sonunda ise eline beþ milyarlýk ürün geçtiðini varsa-
yalým. Dikkat edilirse sene sonunda eldeki ürün
miktarý beþ milyar, üretimin yapýlmasý esnasýnda pi-
yasaya sürülen para miktarý ise bir milyardýr.
Paranýn; elde edilen mal ve hizmetlerin karþý-
lýðý olduðu düþünüldüðünde beþ milyar mala
karþýlýk piyasada bulunan bir milyarýn yetersiz
olduðu, dört milyar deðerinde yeni paraya ihti-
yaç olduðu açýkça anlaþýlacaktýr. Aradaki farký
kapatmak için emisyon hacmini dört milyar da-
ha arttýrmak zorundayýz.
249
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bu örnekten yola çýktýðýmýzda, her yýl büyüyen e-


konomilerde büyüme oranýna baðlý olarak emisyon
hacminin arttýrýlmasý gerektiði sonucuna varýrýz.
Mýsýr örneði dikkatle incelendiðinde piyasada bu-
lunan 1 milyarla, 1 milyarýn ürettiði 5 milyarlýk malýn
satýn alýnamayacaðý görülür.
Bu þartlarda liberal anlayýþýn hâkim olduðu ekono-
milerin iddia ettiði gibi, serbest piyasa koþullarýnda
arz talebe eþit olur veya her arz kendi talebini oluþtu-
rur demek; piyasa deðeri 5 milyar olan malýn, 1 mil-
yara satýlmasý veya 1 milyarýn, piyasa deðeri 5 milyar
olan malý satýn almasý manasýna gelir ki; bu durum
hem üretim, hem de tüketim kabiliyetini bitirir. Eko-
nomi ilk önce resesyona daha sonra ise deflasyon ve
stagflasyona sürüklenmiþ olur.
Ekonomide dengelerin bozulmasý, krizlerin
çýkmasý kapitalizmi kullanan –nimetlerinde istifa-
de eden– global güçlerin istediði þartlardýr. Çünkü
hem parasýný satacaðý pazarý, hem de parasýný da-
ha yüksek faizle satma imkaný bulmuþ olur. Eko-
nomilerin krizlere sürüklendiði þartlar global güç-
lerin daha da güçlenerek çýktýðý þartlardýr.
Yeniden mýsýr örneðine dönersek, sene sonu elde e-
dilen ürünü sayarak açýðýmýzýn dört milyar olduðunu
öðrendik fakat söz konusu olan ekonominin tamamý o-
lunca acaba hangi oran ve miktarlarda emisyon hacmi-
ni geniþletmemiz gerekmektedir.
Piyasadaki toplam para miktarýna eþdeðer bir tüke-
tim olduðu an üretim ile tüketim arasýndaki fark kadar
emisyon hacminin arttýrýlmasý gerekir. Dikkat edilirse
arttýrýlacak emisyon miktarý tüketim hýzýna da baðlýdýr.
250
Milli Ekonomi Modeli

Örneðimize dönersek, teoride arttýrýlmasý gere-


ken miktar dört milyardýr. Ancak piyasada emisyo-
nun arttýrýlmasý sonucu bulunacak olan beþ milya-
rýn bir an için sadece bir kiþinin elinde olduðunu
veyahut bir yerlerde bloke edildiðini düþünelim,
bu sefer piyasada bulunan para miktarý yeterince
talep oluþturmadýðý için ekonominin denge konu-
muna ulaþmasý yine mümkün olmayacaktýr.
Piyasa dengelerini saðlamak için uygulanmasý
gereken aktif para politikasý, emisyon miktarýnýn
büyüyen ekonomilerde arttýrýlmasýný zorunlu kýl-
dýðý gibi emisyon yetkisini elinde tutan devletlere
de senyoraj geliri elde etme imkaný saðlamakta-
dýr. Friedman’ýn yaptýðý ampirik çalýþmalar sonu-
cu karþýlaþtýðý ve sebebini bilemediði gerçeðin
yani emisyon hacminin neden ve hangi oranlarda
arttýrýlmasý gerektiðinin izahý bundan ibarettir.
Milli Ekonomi Modeli’mizdeki para politikasý-
nýn birinci ayaðý eksik kalan dengenin saðlanma-
sýdýr. Diðer kýsmý ise kapitalist anlayýþlarýn da ü-
zerinde durduðu “neden insanlar para talep eder-
ler” konusudur. Bu konuyu tüketim bahsinde ge-
niþ olarak deðerlendirdik. Ýnsanlarýn gelir seviye-
si ile tüketim miktarlarý arasýnda bir baðýntý var-
dýr. Ancak bu baðýntý daha önce açýkladýðýmýz ü-
zere belli bir sabitlikte deðil aksine gelirin artma-
sý ile belli oranlarda azalan bir biçimdedir. Dola-
yýsý ile piyasada artan para miktarýnýn tüketim dü-
zeyinde ne þekilde deðiþiklik yapacaðý, tamamý i-
le bunun hangi gelir seviyesindeki bireylerin eli-
ne geçtiði ve yatýrým harcamalarý veya tüketim
harcalamalarý olarak kullandýðý ile alakalýdýr.
251
Prof. Dr. Haydar BAÞ

A– SENYÖRAJ
Senyoraj, genel anlamda “paranýn üretim maliyeti
ile üzerinde yazýlý deðer arasýndaki farktýr.” Bu farkýn
devletin kasasýna gelir olarak girmesiyle devlet, vergi
gelirlerinin dýþýnda ciddi bir gelir daha elde eder.
Eski dönemlerde, altýn para sisteminde altýnýn itiba-
ri deðeri ile maddi deðeri arasýnda bir fark bulunmadý-
ðý için, para otoritesi olan devletin senyoraj geliri elde
etme imkaný yoktu. Paranýn maden deðeri düþürülerek
elde edilebilecek senyoraj geliri ise, paraya olan güve-
ni azaltacaðý için, hem içeride, hem de dýþarýda ticareti
olumsuz etkilemekteydi.
Bu tür para sistemlerinin zamanla yerini kâðýt yani
itibari paraya býrakmasý devletlerin de senyoraj geliri
elde etmesine olanak saðlamýþtýr.
Senyoraj geliri devletlerin hükümranlýk hakkýný ifa-
de eder. Devletler coðrafyalarýnda elde edilen hizmet
ve üretim karþýlýðýnda senyoraj geliri elde etme hakký-
na sahiptir. Devletler, elde ettikleri bu kârý vatandaþýna
hizmet olarak kamu harcamalarýnda kullanýr.
Ayný zamanda devletler, halkýnýn emek ve üretimi-
nin kârý ortada olmadýðý halde bu hakký kullanabilir-
ler. Senyoraj geliri elde edebilirler. O takdirde mal ve
emek mukabili olmayan emisyon artýþý talebi arttýrýr.
Bunun neticesi talep enflasyonu meydana gelir. Bu
takdirde devlet talebin önüne kontrol mekanizmasý ile
geçerek enflasyonu önler.
Devlet tarafýndan basýlan kâðýt paranýn maliyetinin
çok düþük olmasý nedeniyle, maliyet ile yazýlý deðer
arasýndaki fark çok yüksek olmakta bu sayede devlet-
ler yepyeni bir gelir imkanýna kavuþmaktadýr.
252
Milli Ekonomi Modeli

Senyoraj geliri kamu harcamalarý ile halka hiz-


met olarak aktarýlacaðý için, devletlerin senyoraj
geliri elde etmesi halkýn emeðinin kendisine hiz-
met olarak dönmesidir. Ülkelerin kalkýnmasýnda
kaldýraç vazifesi gören senyoraj gelirine globalleþ-
me adýna karþý çýkanlar yerli paranýn yerine, ya-
bancý ve maliyetli paranýn ülke ekonomilerinde do-
laþýmda bulunmasýný savunmaktadýrlar.
Globalleþme adýna Merkez bankalarýna senyo-
raj geliri elde etme hakkýna yasak getirilen dev-
letler, üretimlerinin karþýlýðý kendi paralarýný pi-
yasaya sürmek yerine, piyasadaki para talebini
faizle alýnan yabancý para ile karþýlamaktadýrlar.
Globalleþme, devletlerin sahip olduðu yeraltý ve
yerüstü kaynaklarýnýn yabancý güçlere aktarýl-
masý demektir.
Globalleþmenin bir ayaðý özelleþtirme, bir diðer
ayaðý ise senyoraj gelirine getirilen yasaktýr.
Ülkelerin, özelleþtirme ile sahip olduðu yeraltý
kaynaklarý, en önemli kamu iktisadi teþekkülleri ve
getirilen yasakla da senyoraj gelirleri global serma-
ye sahiplerine aktarýlmaktadýr.
Geliþmiþ ülkeler, IMF ve Dünya Bankasý kana-
lý ile geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarý-
na emisyon yasaðý getirmekle, devletlerin senyo-
raj gelirinden mahrum kalmalarýna sebep olduðu
gibi, ayný zamanda piyasalardaki emisyon açýðý
‘hard currency’ ile kapatýldýðý için, bu devletlerin
gelirlerini kendilerine transfer etmiþlerdir.
253
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarýný ba-


ðýmsýzlaþtýrarak senyoraj geliri elde etmelerine ya-
sak getirilmesinin, bu ülkelerin sömürülmesi demek
olduðunu yýllarca çeþitli TV programlarýnda ve ma-
kalelerde ifade ettik.
Yýllardýr ortaya koyduðumuz gerçekler, artýk Tür-
kiye’de ve dünyada sahasýnda saygýn isimler tarafýn-
dan da ifade edilmektedir. T.C. Merkez Bankasý eski
Baþkaný Yaman Törüner, 24-26 Mart 2005 tarihli Mil-
liyet gazetesindeki makalelerinde geliþmekte olan ül-
kelerin senyoraj geliri elde etmesine müsaade edilme-
diðine, bunun yerine geliþmiþ ülkelerin o ülkeler adý-
na senyoraj hakkýný kullanýp ‘hard currency’leri dola-
þýma sokarak geliþmekte olan ülkelerden vergi aldýðý-
na dikkat çekmiþtir. Yaman Törüner þöyle diyor:
“Merkez bankacýlýðý, ateþ ve tekerlekle beraber
dünyada yapýlan en büyük üç icattan biridir. Merkez
bankalarý sayesinde, devletler para basar ve bastýk-
larý para kadar “senyoraj” geliri elde ederler. Yani,
bastýklarý para kadar halktan vergi toplamýþ olurlar.
Bu açýdan bakýldýðýnda, Merkez bankalarý devletle-
rin bir parçasýdýr ve prensip olarak devletten baðým-
sýz olamazlar.
Diðer bir deyiþle, Merkez bankalarýnýn baðýmsýz
olmalarý, kendi devletlerini deðil, kapitalist sistem
yöneticilerini dinlemeleri anlamýna gelir. Bir devlet,
zaten kapitalist sistem yöneticilerinin isteklerini ye-
rine getirmeye hazýrsa, o devletin de onayýyla mer-
kez bankasý baðýmsýz yapýlýr. Asýl “senyoraj” geliri-
ni, geliþmiþ ülkeler Merkez bankalarý elde eder.
254
Milli Ekonomi Modeli

Bu gelirin kontrollü biçimde elde edilmesi i-


çin geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarý-
nýn baðýmsýz olmasý, baðýmsýzlýðýn prensip edi-
nilmesi, yani kendi devletlerinin çýkarlarýný fazla
korumamalarý þarttýr. Geliþmiþ ülke merkez ban-
kalarý gerçek deðiþim aracý sayýlan “hard cur-
rency” basarlar. Geliþmekte olan ülkelerin halk-
larý, karþýlýksýz basýlan “hard currency”leri öde-
me, tasarruf ve borç alma aracý olarak kullanýr-
lar. Geliþmekte olan ülkelerin baðýmsýz merkez
bankalarý da “hard currency” üzerinden döviz
rezervi bulundururlar. “Hard currency” basabi-
len merkez bankalarý, kendi ülkelerinde talep e-
dilenin katlarca fazlasý kadar dýþarýdan para tale-
biyle karþýlaþýrlar. Dýþarýdan olan para talebi ka-
dar da karþýlýksýz para basýp, baþka ülke halkla-
rýndan “senyoraj” geliri elde ederler. Yani, bir
bakýma geliþmiþ ülkeler, merkez bankalarý aracý-
lýðýyla geliþmekte olan ülke halklarýndan vergi
alýrlar.”
Yabancýlarýn geliþmekte olan ülkelerden al-
dýklarý verginin diðer bir biçimi, onlarý borçlan-
dýrma yoluyla gerçekleþtirilir.
Borçlar için ödenen faizlerin büyük bir bölümü
aslýnda yabancýlarýn aldýðý “senyoraj”dýr. Bu “sen-
yoraj” genellikle bankalar aracýlýðýyla tahsil edilir.
Borçlandýrma iç ve dýþ borçlar aracýlýðýyla yapýlýr.
Ülkelere borçlarýn rahatlýkla ödenip ödenmeyeceði
konusunda notlar verilir ve bu notlara göre verile-
cek kredilere faiz uygulanýr.
255
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Devletlerin iç borçlarýnýn önemli bir bölümü de


yabancýlar tarafýndan verilir. Buna sýcak para denili-
yor. Dýþ borçlarýn çok önemli bölümü de yabancýlar
tarafýndan karþýlanýr.
Borç vermede kullanýlan “hard currency”, geliþ-
miþ ülke merkez bankalarý tarafýndan basýlmýþ para-
lardýr. Gerçekte, baský masrafý dýþýnda bir gideri
yoktur. Geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarý
ve ticari bankalarý rezerv adýný verdikleri “hard cur-
rency”lerini geliþmiþ ülke bankalarýnda tutar. Sonuç
olarak, her ülkeye aslýnda kendi parasý borç verilir.
Alýnan borcun çoðu da borcu veren yabancý ülkeden
mal almakta kullanýlýr. Böylece, alýnan borç vadesi
beklenmeden borcu veren ülkeye geri döner ve tek-
rar borç olarak verilir. Merkez bankalarý iç ve dýþ ta-
lepten fazla para basarlarsa, enflasyon yaratýrlar.
Yani, talep kadar basýlan para enflasyon yaratmaz.
Ancak, dýþ talep kadar karþýlýksýz “hard currency”
basan geliþmiþ ülke merkez bankalarý, para bastýkla-
rý halde enflasyona neden olmazlar.
Talebin üstünde para basarak yaratýlan enflasyon,
bir çeþit vergidir ve toplumu fakirleþtirir.
Enflasyonist ortamda, zenginler kendilerini koru-
yacak tedbirler alabilirler. Vergi yükü genellikle dar
gelirli halkýn sýrtýna biner. Zenginlerin aldýklarý ted-
birler arasýnda, paralarýna yüksek reel faizler almak,
servetlerinin bir bölümünü yurtdýþýnda tutmak, enf-
lasyon muhasebesi gibi uygulamalar vardýr.”
Senyoraj geliri elde etmeyen ülkeler, üretim yap-
malarýna raðmen refah düzeyini arttýramamaktadýrlar.
256
Milli Ekonomi Modeli

Ancak kendi parasýný o ülkenin yerli parasýnýn yerine


devreye koyan ülkeler elde ettikleri gelirle, kendi re-
fah seviyelerini arttýrmaktadýrlar.
Geliþmekte olan ülkeler üretim yapmak için çalýþa-
rak iþin cefasýný çekerken, bu üretimin karþýlýðý senyo-
raj geliri elde eden geliþmiþ ülkeler iþin sefasýný sür-
mektedirler. Öte yandan, senyoraj geliri elde etmeyen
ülkeler piyasalarýnýn ihtiyaç duyduðu parayý dýþardan
faizle temin ederler.
Bir ülkenin kendi Merkez bankasýnda baþka bir ül-
kenin parasýný bulundurmasý veya kendi topraklarýnda
dolaþýma sunmasý o ülkeyi finanse etmesi demektir.
Bugün baþta Türkiye olmak üzere, özellikle Uzak-
doðu ülkelerinin merkez bankalarýnda büyük miktar-
da ABD Dolarý saklanmaktadýr.
Japonya Merkez Bankasý’nda, Aðustos 2005
itibari ile 847.777 milyar ABD Dolarý bulunur-
ken(6) ; Çin Merkez Bankasýnda ise Temmuz 2005
itibari ile 711 milyar Dolar bulumaktadýr (7). Bu-
nun manasý þudur: Japon ve Çin halký yüz milyar-
larca Dolarlýk üretim yapmýþ; karþýlýðýnda ABD,
kaðýt boyayýp onlara vererek bu üretimi kendisine
aktarmýþtýr.
Türkiye’de ise durum daha vahimdir. Çünkü biz
sadece Merkez Bankamýzda deðil, dolaþýmda da ya-
bancý paralara izin vermekteyiz.
Yani üretimimizin karþýlýðýnda piyasada bulunmasý
gereken emisyon miktarýný, senyoraj hakkýmýzý kul-
lanmak suretiyle karþýlamýyoruz.
6-Ministery of Finance of Japan, (06.09.005).
7-State Administration on Foregien Exchange,People’s Republic of China.

257
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Yabancý ülkeler de emisyonlarýný arttýrýp bize para-


larýný gönderiyor ve senyoraj geliri elde ediyorlar.
Senyoraj gelirinin bizim gibi ülkelere yasak, ancak
parasýný dünya parasý yapma gayreti içerisinde olan ül-
kelere serbest olmasý, o ülkelerin ilerlemesine katkýda
bulunurken, bizim ise batmamýza neden olmaktadýr.
Günümüzde devletlerin senyoraj geliri elde etmesi,
bir çeþit enflasyon vergisi olarak tanýmlanmakta ve e-
konomiler açýsýndan bir hastalýk olarak görülmektedir.
Bunun yerine devletlerin iç ve dýþ borçlanmaya git-
mesi tavsiye edilmektedir.
Ancak, Milli Ekonomi Modeli’mizde belirtilen
oranlarda emisyon hacminin arttýrýlarak senyoraj
geliri elde edilmesi devletler için bir mecburiyettir.
Aksi takdirde, piyasada yeteri miktarda tüketim ol-
mayacaðý için, ekonominin dengeye oturtulmasý
mümkün olamaz.
Geçmiþte senyoraj geliri elde eden bazý devletler
bunu belli bir mantýk çerçevesinde ve belli oranlar da-
hilinde uygulamamýþtýr. Daha çok siyasi kaygýlar neti-
cesinde bütçe açýklarýný kapatmak için yapmýþtýr. Belli
bir kural çerçevesinde uygulanmayan emisyon artýþý
elbette talep enflasyonuna yol açar.
Senyoraj gelirine karþý çýkýlmasýnýn sebebi, görü-
nüþte artan para miktarýnýn piyasalarda fiyatlar genel
seviyesinde bir artýþa sebep olacaðý iddiasýdýr.
Ancak bu iddiayý ortaya atanlar bir taraftan fa-
izle alýnan dýþ kredilere destek olmuþ, diðer taraf-
tan da bankacýlýk sisteminin kaydi para üretimini
desteklemiþlerdir.
258
Milli Ekonomi Modeli

T.C. Merkez Bankasý Baþkaný S. Serdengeçti’nin


bu konudaki açýklamalarý dikkat çekicidir:
“Bu ülkede emisyonun mili gelire oraný düþük-
tür. Merkez Bankasý evvelden beri basmasý gereken
parayý basmamakta ve bunu faizleri yüksek tutmak
için yapmaktadýr. Rantiyeye hizmet etmeyi býrakýp
çok para basýlsa faizler düþecek, üretim ve yatýrým
artacak, üretim artýnca enflasyon da düþecektir”(8).
Dikkat edilirse senyoraj gelirine karþý olanlar,
devlete para satmak için karþýdýrlar. Eðer devletler
emisyonlarýný arttýrýp, senyoraj geliri elde ederler-
se, global tefeciler ve yerli taþeronlarý büyük bir
gelir kapýsýndan mahrum kalacaklardýr.
Milli Ekonomi Modeli’mizde senyoraj gelirini
hem bir ekonomi kuralý olarak ele alýyor, hem de
emisyon oranlarýnýn nelere baðlý olduðunu formüli-
ze ediyoruz.
Ülkemiz þartlarýnda olayý ele aldýðýmýzda þunu
görüyoruz; yýllardan beri belli bir büyüme oranýna
sahip olan ülkemizde piyasada bulunmasý gereken
yerli para piyasaya sürülmemiþtir. Bunun aksine dý-
þarýdan faizle alýnan borç para ile Merkez Banka-
mýz yükümlülüðünü yerine getirmeye çalýþmýþtýr.
Þu ana kadar devlet olarak emisyonumuzu devreye
koymuþ olsaydýk, bugün yüzlerce milyar Dolar
borç yükü ile karþý karþýya kalmamýþ olacaktýk.
Ayný zamanda olmasý gereken para piyasada bu-
lunacaðý için reel piyasada istenilen canlýlýk oluþa-
cak, üretici de istediði pazara kavuþmuþ olacaktý.
8- Hürriyet Gazetesi, 17.01.2005

259
Prof. Dr. Haydar BAÞ

TC. Merkez Bankasý'nýn yükümlülüklerine baktýðý-


mýzda, 01.09.2005 itibari ile toplam yükümlülük
78.704.003 milyar TL dir. Bunun 45.986.083 milyar-
lýk kýsmý döviz yükümlülüðü iken, sadece 17.525.915
milyar TL'lik kýsmý emisyondur(9).
Yani Merkez Bankamýzýn yükümlülüklerinin sade-
ce % 22’si emisyon iken, % 58'i döviz, geri kalaný da
mevduat olarak bulunmaktadýr. Oysa bu oran, geliþ-
miþ kabul edilen ülkelerde kendi emisyonlarý lehine
son derece yüksek iken, döviz yükümlülüðü olarak
son derece düþüktür.
Ayrýca son derece önemli bir nokta da bizim emis-
yonumuzun yurt dýþýndan alýnan faizli para karþýlýðý
olduðudur. Yani gerçekte bizim emisyon oranýmýz 0%
00 dýr. Çünkü emisyon ülkemizde faizle alýnan yaban-
cý para karþýlýðý yapýlmaktadýr.
Mesela ABD’de emisyon oraný, % 81.52 iken, dö-
viz yükümlülüðü % 0 dýr. Almanya’da emisyon %
53.51 iken, döviz yükümlülüðü % 10’dur. Ýspanya’da
ise döviz yükümlülüðü % 0,57 iken, italya’da döviz
yükümlülüðü % 6’dýr (10).
Bu rakamlara baktýðýmýzda karþýlaþtýðýmýz gerçek
þudur; biz üretimimiz karþýlýðý piyasada kendi emis-
yonumuzu bulundurmak yerine baþka ülkelerin para-
larýný emisyonumuz yerine ikame ederek, gelirlerimi-
zi bu ülkelere transfer ederken; kalkýnmýþ kabul edilen
ülkelerin tam tersine kendi emisyonlarýna baðlý bir pa-
ra politikasý izlediklerini görmekteyiz.
9- T.C. Merkez Bankasý verileri
10- Prof. Dr. Nuri Uman, Baþka Ülkelerin Bilançolarý ile T.C. Merkez
Bankasý Bilançolarýnýn Karþýlaþtýrýlmasý, 1991

260
Milli Ekonomi Modeli

Diðer taraftan dolaþýmdaki para ile vadesiz mevdu-


atýn toplamý manasýna gelen M1 rakamlarýnýn
GSMH’ya oranlarýna baktýðýmýzda ülkemizde nasýl
bir oyun oynandýðýný daha rahat anlarýz.
Ülkemizde M1 \ GSMH oranýna baktýðýmýzda
bu oranýn % 6.2 olduðunu görmekteyiz (2005
yýlý ocak ayý M1 rakamý 26.906.087 YTL
GSMH rakamý 430.511.476.968 YTL'dir; oran-
larsak, yukarýdaki yüzdeyi elde ederiz (11).
Oysa bu oran daha öncede belirttiðimiz üzere
kalkýnmýþ kabul edilen ülkelerde çok çok daha
yüksektir.
Örneðin EURO bölgesinde (EURO’nun ge-
çerli olduðu ülkeler, Ýngiltere buna dahil deðil)
2004 yýlý GSMH 7.601 milyar Euro, M1 rakamý
ise 2.937 milyar Euro olmuþtur; buna göre M1/
GSMH= %38'dir(12).
Çin'in 2004 yýlý GSMH'sý 1.649 milyar dolar,
M1 rakamý ise 1.150 trilyon dolar olmuþtur; bu-
na göre, M1/GSMH= %69.7' dir(13).
Ülkemizde, “Para basma, enflasyon olur” sö-
zü ile hem halký, hem de kamu kesimini global
tefecilere muhtaç edenlerin iddiasýnýn ne kadar
boþ olduðunu anlamak için sadece Çin’deki pa-
rasal oranlarýn ülkemizden 10 kattan daha fazla
olduðuna, buna raðmen enflasyon oranlarýnýn
bizden daha düþük olduðuna bakmak yeterlidir.
11- T.C. Merkez Bankasý verileri
12- European Central Bank; OECD; Eurostat 2005
13- China Statistical Yearbook, Bank of China

261
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Devletin senyoraj ile para arzýný arttýrmasýnýn enf-


lasyona yol açtýðý iddiasýyla emisyon hacminin geniþ-
letilmesine karþý çýkanlar, yabancý paralarýn ülkemiz-
de dolaþmasýna ses çýkarmamaktadýrlar.
Kaldý ki, bu yabancý para, piyasada kendi insanýmý-
zýn emeðinin karþýlýðý olarak bulunmaktadýr.
Devletlerin piyasadaki para ihtiyacýný kendi para-
sýyla karþýlamasý Milli Ekonomi Modeli’mizin para
arzý ayaðýný oluþturmaktadýr.
Bunun hangi oranlarda olmasý gerektiðini ise para
bahsinde formülize etmekteyiz. Kapitalist anlayýþ, he-
nüz böyle bir bilgiye sahip olmamakla birlikte; yap-
týklarý ampirik çalýþmalar, her yýl büyüme oranlarýna
yakýn ama az olmamak üzere onlarý para basmaya gö-
türmüþtür.
Nitekim M. Friedman bu týkanýklýða dikkat çek-
mektedir: 'Benim þu anki tercihim, parasal otoritenin
para stokunu belirlenen bir oranda artýrmasýna izin ve-
ren bir yasal düzenlemenin yapýlmasýndan yanadýr.
Para stokunun yýllýk artýþ oraný % 3 ile % 5 arasýn-
da bir oran olabilir. önemle belirtmeliyim ki bu öne-
rim paranýn yönetiminde her zaman ve sonsuza dek
geçerli olacak bir kural olarak görülmemelidir. Bizim
þu an para konusundaki bilgilerimize göre en uygun
olan kuralýn bu olduðunu düþünüyorum. Para konu-
sunda daha fazla bilgi sahibi olduðumuzda daha iyi
kurallarý bulmamýz mümkün olacaktýr.'(14).
14- M. Friedman, Kapitalizm ve Özgürlük, s. 54, ç. D. Erberk ve N.
Himmetoðlu; Prof. Dr. C. Can Aktan, Monetarizm ve Rasyonel Beklentiler
Teorisi, Politik iktisat, Ýzmir 2000

262
Milli Ekonomi Modeli

Gerçekten de ABD uzun zamandan beri bunu uy-


gulamaktadýr. 1950, 1971 reel GSMH artýþý %3.84,
M1 artýþý %3.94,1994,2002 reel GSMH artýþý
%3.19, M1 artýþý %3.80'dir(15).
Japonya örneðine geri dönersek; Japonya,
1950–1971 yýllarý arasýnda iyi bir büyüme trendi-
ne sahip olduðu dönemlerde reel GSMH artýþý
%9.45 iken, M1 artýþýný ortalama %16.1 de tut-
makta idi(16).
Ancak deflasyona girdiði 90’lý yýllarýn ortala-
rýnda 1995 yýlýnda M1/GSMH oraný 44.7 trilyon
yen / 484.3 trilyon yen= %9.2 olarak düþük oldu-
ðunu görüyoruz.
Japonya'nýn son dönemde bunu arttýrmaya ça-
lýþtýðý gözlemlenmektedir. 2004 yýlýnda
M1/GSMH, yani 108.3 trilyon yen / 534 trilyon
yen= %20.2. olmuþtur(17).
Ancak tek baþýna piyasadaki para miktarýný arttýr-
mak elbette gerekli tüketimin oluþmasý için yeterli de-
ðildir. Çünkü gelir daðýlýmýnda denge saðlanmadan ve
piyasaya arz edilen paranýn dar gelirli kesiminin geli-
rini arttýrýcý yönde piyasada bulunmasýna imkan taný-
madan, sadece parayý arttýrmak tek baþýna çözüm de-
ðildir. Bu yüzden Japonya, dolanýmdaki parayý arttýra-
rak az bir miktar rahatlama yakalamasýna raðmen, ha-
len daha ekonomisini toparlayabilmiþ deðildir.
15- IMF International Financial Statistics, October 2003
16- Ekonomic Survey of Japan 54-59; Japan Ekonomic Yearbook
60-71; IMF International Financial Statisticis, October 2003.
17- Bank of Japan

263
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Kapitalist anlayýþlarýn tamamý modellerinin merke-


zine faizi oturtmuþlardýr. Ve piyasalarýn ihtiyaç duydu-
ðu paranýn maliyetli kanallardan karþýlanmasýný tez o-
larak ortaya koymaktadýrlar(18).
Bankacýlýk sistemi mevduatlar sayesinde, topladý-
ðýndan çok daha fazla parayý piyasalara satmaktadýr.
Buna, yani bankacýlýk sisteminin ürettiði paraya kaydi
para denmektedir. Bankacýlýk sistemi piyasanýn ihtiyaç
duyduðu parayý kaydi para ile karþýlamaktadýr. Bu uy-
gulama mantýk olarak merkez bankalarýnýn para bas-
masýndan farklý deðildir. Her ikisi de emisyon hacmini
arttýrmaktadýr. Bankacýlýk sistemi bunu faiz karþýlýðý
yaparak kâr elde etmektedir. Ancak Merkez Bankasý
üzerinden piyasaya para arz edildiðinde bankacýlýk
sektörü faiz geliri elde edememektedir.
Merkez bankalarýnýn emisyon hacmini arttýr-
masý yerine, bankalarýn kaydi para üretmesi veya
kredi kartý daðýtmasý, piyasalardaki her türlü faa-
liyetten bankalarýn faiz geliri elde etmesini saðla-
maktadýr. Böylece piyasalarda elde edilen her tür-
lü gelirin belli bir miktarý buralara aktarýlmakta-
dýr. Diðer yandan kaydi para üretimi, emisyon
hacmini de kýsýtlamaktadýr.
Çünkü piyasada olmasý gereken belli bir parasal
hacim vardýr. Bunun büyük kýsmý kaydi para ile karþýla-
nýnca, Merkez Bankasý emisyon hacmini kýsmak zorun-
da kalacaktýr. Böylece devletin elde edeceði senyoraj
gelirini, faiz yoluyla bankacýlýk sistemi elde etmektedir.
18- Prof. Dr. M. Merih Paya, Para Teorisi ve Para Politikasý, s. 123,
2.b. Ýstanbul, Filiz Kitapevi,1999.

264
Milli Ekonomi Modeli

Piyasanýn ihtiyaç duyduðu paranýn karþýlanma-


sýnda kapitalist modellerin tavsiye ettiði ikinci
anlayýþ ise yine faizle yabancý para almaktýr. Bu i-
se yabancýlarýn o devletten hem faiz, hem de sen-
yoraj geliri elde etmesine sebep olur. Her iki anla-
yýþ da ekonomilerin geliþmesine deðil, faizle para
satan belli azýnlýk gruplarýn çýkarlarýna hizmet et-
mektedir.
Bu konuda T.C. Merkez Bankasý eski Baþkaný Y.
Törüner Milliyet gazetesinde yer alan makalesinde
þunlarý söylüyor:
“Dünyada hâkim düzen kapitalist sistemdir.
SSCB’nin yýkýlmasýndan sonra, yeni bir düzen yer-
leþtirme olasýlýðý da kalmamýþtýr. Kapitalizmi, sade-
ce ekonomik düzen olarak algýlamak yeterli deðil-
dir. Kapitalizm bir dünya görüþüdür.
Bu açýdan bakýldýðýnda, kapitalizmin siyasi
boyutu demokrasi, ekonomik boyutu piyasa eko-
nomisi ve sosyal boyutu da insan haklarý olarak
ifade edilir.
Kapitalist sistem ve onun prensipleri, bu sistem-
den en çok yararlanan ülke ve gruplar tarafýndan
hararetle savunulur ve savunulmak durumundadýr.
Kapitalist sistemden en büyük faydayý, geliþmiþ ül-
keler, çokuluslu þirketler ve AB gibi geniþ ölçülü
iþbirliði anlaþmalarý saðlarlar.
Kapitalist sistem içinde bu güçlerin her istedikle-
rini yapabilmeleri, her devletin oyunun kurallarýna
sýký sýkýya uymalarý sayesinde gerçekleþebilir.
265
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Oyunun kurallarý arasýnda, demokratik rejimleri


en geniþ ölçüde yerleþtirmek, insan haklarýný yaygýn
biçimde uygulanýr hale getirmek, piyasa ekonomisi
uygulamalarýný mümkün olduðu kadar yaygýnlaþtýr-
mak, sermaye hareketlerinin ve para transferlerinin
önündeki engelleri kaldýrmak, kara parayla mücade-
le etmek, vergi ve diðer ekonomik sistemler arasýn-
da bir örneklik saðlamak vardýr.
IMF, Dünya Bankasý, Birleþmiþ Milletler, GATT
gibi kuruluþlar da aslýnda oyunun kurallarýný istenilen
normlarda yerleþtirmek amacýyla kurulmuþlardýr.”
Milli Ekonomi Modeli’nde para sadece Merkez
bankalarý üzerinden maliyetsiz olarak piyasalara arz
edilecektir. Böylece hem üretimin, hem tüketimin ö-
nü açýlýrken piyasalarýn kontrolü devletlerin kendi
elinde olacaktýr.
B– MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE
SENYORAJ
Senyoraj, insanýmýzýn emek ve üretiminin kar-
þýlýðý olan paranýn devletin hükümranlýk hakkýný
kullanarak, Merkez Bankasý’nda emisyonunu ge-
niþletmesiyle karþýlanmasý demektir. Modelimiz-
de, devlet borçlanmayacak, senyoraj hakkýný kul-
lanarak emisyonunu geniþletecek; yani kendi in-
sanýnýn emek ve üretiminin karþýlýðý olan parayý
kendisi basacaktýr. Bu senyoraj geliri, ev kadýnla-
rýna maaþ olarak, çiftçiye–köylüye faizsiz kredi
olarak, esnafa yine kredi olarak verilecektir.
266
Milli Ekonomi Modeli

Bu þekilde;
1– Üretim tetiklenecek,
2– Eksik kalan tüketim devreye konacaktýr.
Senyoraj geliri, sosyal devlet projesinde tüketicinin
tetikleyicisi olacaktýr. Þöyle ki, senyoraj geliri maaþ o-
larak halka verildiði zaman iþçi–memur–köylü–çiftçi,
yani tüketici sýnýfýn tüketim kabiliyeti artacaktýr.
Buna mukabil üretici de, talep olduðu için daha
çok üretecektir. Bu iki unsur emme–basma tulumba
gibi birbirini harekete geçirecek ve ekonomide isteni-
len denge elde edilebilecektir.
Mal ve hizmet karþýlýðý olarak senyoraj gelirini
devreye koyan devletler, kamu harcamalarýný rahat bir
þekilde yani borçlanmadan, borç yüküne girmeden
yerine getirebilir.
Þayet hizmet ve mal karþýlýðý elde edilen kâr muka-
bili para devreye girmezse para kýtlýðý oluþur. Böylece
hem mübadele, hemde talep kýsýrlaþýr. Piyasalar dura-
ðanlaþýr. Bu sebeple senyoraj geliri, piyasalardaki
dengeyi temin eden unsurdur. Senyoraj geliri ekseri-
yetle hitmet ve malýn karý karþýlýðýnda devreye girme-
si gereken bir hak olmasýna raðmen, bazen de ilk
baþta karþýlýðý olmadýðý zaman da devreye girebilir ve
böylece ekonomiyi de büyütebilir.
Mesela; karayollarý yapýmýnda gerekli finans yoksa
araç–gereç ve iþçiler tamamen sizden, dolayýsýyla e-
mek ve üretim tamamen sizden olacaðý için, buna kar-
þýlýk senyoraj hakkýnýn kullanýlmasý büyümede bir
taktik olarak karþýmýza çýkmaktadýr.
267
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Yeraltý kaynaklarýnýn deðerlendirilmesinde de ayný


durum geçerlidir. Ayný kural, tarým için de geçerlidir.
Tarým kesimine muhakkak eldeki parayla avans kredi-
si verilecek diye bir þart yoktur. Bu þartlarda üretile-
cek tarým mamulleri karþýlýðýnda emisyonun geniþle-
tilmesi –yani senyoraj hakkýnýn kullanýlmasý– üretimi
destekler.
Dolayýsýyla emisyonun devreye girebilmesi için ilk
baþta elde edilecek katma deðerin ortada olmasý ge-
rekmez. Emek ve üretim karþýlýðýndan kâr neticesi e-
misyonun geniþletilmesi þartlý enflasyon rizikosunun
olmamasý içindir.
Yukarýda saydýðýmýz enflasyon rizikosu varsa
da devlet, fiyat kontrollerindeki ýsrarlý davranýþý
neticesi enflasyon tehlikesinin önüne geçebilir.

268
Milli Ekonomi Modeli

5– KUR POLÝTÝKASI

“Nasýl bir kur politikasý” sorusuna cevap arama-


dan önce kambiyo sisteminin bugünkü durumuna
ve de kýsaca tarihçesine bakalým.
Bugünkü kambiyo sisteminin temelleri 1944 yý-
lýnda ABD’nde New Hemshire eyaletinin Bretton
Woods kasabasýnda yapýlan bir konferans netice-
sinde ortaya çýktý. Dünya Bankasý ve IMF’nin de
temelleri de bu toplantýda atýldý
1971 yýlýna kadar yürürlükte kalan bu sisteme
göre 1 ons (yaklaþýk 31 gram) altýn= 35 ABD Do-
larý olmak üzere dünya ülkeleri ulusal para birim-
lerini belli bir deðer üzerinden ABD Dolarýna en-
dekslemiþtir. Ulusal paralarýn maksimum %1 ora-
nýnda aþaðý ve yukarýya oynayabileceði bir bant a-
ralýðý belirlendi.
Bu oranlarýn daha fazla deðiþmesi durumunda
ülkelerin para otoriteleri piyasalara müdahale ede-
cek, bunun için döviz rezervlerini devreye soka-
cak, bu da yetmezse IMF’den kredi kullanacak.
Ancak bu þartlardan sonra IMF’den izin alýnarak
devalüasyon yapýlabilecekti(19).
19- Doç. Dr. Sadi Uzunoðlu, Para ve Döviz Piyasalarý, s. 4-6, 2.bas. 2003

269
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bu sistem 15 Aðustos 1971 tarihinde ABD’nin


Dolarýn altýn ile baðlantýsýný kopartmasý neticesinde
çökmüþtür. Bu tarihten sonra Dolarýn altýn olarak artýk
bir karþýlýðýnýn olma zorunluluðu kalkmýþtýr.
17/18 Aralýk 1971’de Washington, Smýthosoian’da
yapýlan toplantý ile ABD karþýsýnda Mark ve Yen baþ-
ta olmak üzere ülkelerin paralarý devalüe edildi.
ABD’de 12 Þubat 1973’te ikinci kez devalüasyon
oldu. Nihayet Mart 1973’te Smýthosian antlaþmasý da
yürürlükten kalktý(20).
Bu tarihten itibaren her ülke kendine ait bir sistem
hayata geçirmeye çalýþmýþtýr. Tabii ki Dolarýn “hard
curency” yani bütün dünyada geçerli olma vasfý gü-
nümüzde de devam etmektedir.
Bretton Woods sisteminin en önemli özelliði ABD
Dolarýna bütün paralarýn endekslenmesi ile birlikte
ABD Dolarýnýn dünya parasý olmasýdýr. Baþka bir ifa-
de ile ülkeler kendi aralarýnda, hatta kendi topraklarýn-
da yaptýklarý iþlemleri Dolar üzerinden gerçekleþtir-
meye baþlamýþlardýr. ABD her ne kadar bastýðý Dolar
karþýlýðý rezervlerinde altýn bulunduracaðý sözü ver-
miþ de olsa hiçbir ülkenin Dolarýn karþýlýðý rezerv e-
dilmesi gereken altýn miktarýný denetleme imkaný ol-
madýðý için ABD özellikle 60’lý yýllarýn sonucunda
ortaya çýkan cari açýklarýný karþýlýðý olmayan para ba-
sarak kapatma yoluna gitmiþtir. Marshall yardýmlarý
olarak bilinen yardýmlarýn ABD’ye hiçbir maliyeti ol-
madýðý gibi, bu sayede kendi parasýný baþka ülkelerin
topraklarýnda hâkim kýlmýþtýr.
20- Bkz. Doç. Dr. Sadi Uzunoðlu, a.g.e.

270
Milli Ekonomi Modeli

Matbaa maliyeti dýþýnda bir maliyeti olmayan Do-


larlarý basýp bütün dünyaya daðýtan ABD hem siyasi
hegemonyasýný, hem de dünyadaki gelirleri kendisi-
ne aktaracak sistemi kurmuþtur.
Zaman içerisinde altýn ile baðlantýsý da ortandan
kalkan Dolar artýk gerçekte karþýlýðý olmayan ancak i-
tibarýndan dolayý bütün dünyada kullanýlan para hali-
ne gelmiþtir.
ABD deðil rezervlerindeki altýnýn, sahip olduðu
bütün yeraltý ve yerüstü kaynaklarýnýn da üzerinde pa-
ra basarak dünya ülkelerine göndermiþtir. Gönderme-
ye de devam etmektedir. ABD sanýldýðýnýn aksine ü-
reten deðil, tüketen bir ülkedir. Yýlda ortalama 600
milyar Dolar cari açýk vermektedir.
2002 yýlý cari açýðý 473.9 milyar Dolar, 2003 yýlý
cari açýðý 530.7 milyar Dolar, 2004 yýlý cari açýðý
660.4 milyar Dolar olan ABD' de, 2005 yýlýnda cari
açýk 691.1 milyar dolar olarak beklenmektedir(21).
ABD bu açýðýný ise para basarak ve tahvil çýka-
rarak kapatmaktadýr. Halihazýrda ABD'nin dýþ
borcu 2.7 trilyon dolar olarak hesaplanmaktadýr.
Bu rakam ise dünyanýn toplam GSMH' nýn %
7.5'ine karþýlýk gelmektedir(22).
Kambiyo sistemini konuþurken üzerinde durmamýz
gereken en önemli konu para alanlarý meselesidir. U-
lusal paralarýn geçerli olduðu alanlar konusu belki de
ekonomi politikalarý içerisinde en önemli olanýdýr.
21- www.worldbank.org/globaloutlook.
22-World Bank (Prospects for The Global Economiy)

271
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bugün dünyanýn deðiþik yerlerinde FEX piya-


salarýnda ulusal paralarýn alým ve satýmý yapýl-
maktadýr. Ancak her ülkenin parasýnýn günde 1.9
trilyon Dolarý bulan bu piyasalarda alým ve satý-
ma konu olmasý mümkün deðildir(23). Londra,
Newyork, Paris, Tokyo gibi piyasalarda belli baþlý
ülkelerin paralarý alýnýp satýlmaktadýr.
Ülkemiz açýsýndan deðerlendirdiðimizde, Türk pa-
rasý ile bu piyasalarda Dolar ya da Euro almamýz
mümkün deðildir. Baþka bir ifade ile TL konvertibl
deðildir.
Ulusal paramýz dünyanýn herhangi bir yerinde Do-
lar ile deðiþtirilemezken, kendi topraklarýmýzda hem
halkýn arasýnda, hem de bankalar arasý piyasalarda,
Kapalý Çarþý’da rahatlýkla baþta Dolar olmak üzere
hard curency’ler iþlem görebilmektedir.
Madem ki ulusal paramýz FEX piyasalarýnda
iþlem görmemektedir, öyleyse kendi topraklarý-
mýzda yabancý paralarýn konvertibl olmasýna mü-
saade etmemizin hiçbir haklý izahý olamaz.
Yabancý paralarýn bir ülkenin topraklarýnda do-
laþýmda bulunmasý demek o ülkenin zenginlikle-
rinin yabancý ülkelere aktarýlmasý demektir.
Özellikle karþýlýðý bulunmayan ABD Dolarýnýn
dünya ekonomilerinde hâkim olmasý dünyayý i-
çinden çýkýlmaz bir krizin eþiðine götürmüþtür.
Bugün rezervlerini Dolar cinsinden tutan ülkeler
bu paralarý sahibine geri götürdüðünde bunlara
karþýlýk bulamayacaktýr.
23- BIS (Bank for Internatýonal Settlements)

272
Milli Ekonomi Modeli

Bu açýdan bakýldýðýnda zengin kabul edilen


birçok ülke esasýnda karþýlýðý olmayan kâðýt par-
çalarýna sahip hayali zenginlikler üzerine oturmuþ
ülkelerdir.
Milli Ekonomi Modeli’ndeki kambiyo sistemi
ithalat ve ihracata dayalý sabit kur sistemidir.
Günlük iþlem hacminin çok üstünde FEX piya-
salarýnda iþlem olmaktadýr. Bu iþlemlerin mal ve
hizmet ticareti ile alakasý yoktur.
Son dönemlerde çýkan hem Asya, hem de
Meksika krizleri incelendiðinde; ülkemizde çýkan
krizlerle ayný yapýda olduklarý görülecektir.
Ekonomi büyüyor gözükürken, enflasyon düþme
eðiliminde iken bir anda kriz patlamaktadýr. Sebebi-
ne bakýldýðýnda bu ülkelerin tamamýnda –buna ülke-
miz de dahil– kriz öncesinde portföy akýþýnýn oldu-
ðu görülecektir. Ulusal piyasalara kademeli olarak
giren yabancý para bir anda piyasalardan çekildiðin-
de ülke ekonomilerini de beraberinde batýrmaktadýr.
Ýster sabit, ister dalgalý sistem olsun, yabancý
paranýn deðeri, serbest piyasa adý altýnda belirlen-
diðinde bu piyasalara hakim olan global sermaye
sahipleri bir anda ellerindeki ulusal veya yabancý
parayý satarak veya alarak piyasalarý bir anda dar-
madaðýn etmektedirler.
Boom bust cycle denilen anlayýþa göre; her þey yo-
lunda iken cari açýk yabancý para ile finanse edilmek-
te, arkasýndan birden piyasalardan çýkan global ser-
maye ekonomilerde bomba etkisi yapmaktadýr(24).
24- Doç. Dr. Gülsün Yay, 1990'lý yýllarda Finansal Krizler, Ýktisat'ýn Dama
taþlarý- 2002, Eðitim serisi-2, s. 224

273
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Oysa ithalat ve ihracata dayalý bir kambiyo sis-


temi uygulandýðýnda yabancý paranýn deðerini glo-
bal sermaye sahipleri deðil, ülkelerin merkez ban-
kalarý belirleyecektir. Hem kontrol devletlerin ken-
di elinde olacak, hem de yabancý paranýn fiyatý
gerçek deðerinde ülkelerin çýkarlarýna uygun bir fi-
yat düzeyinde konumlanacaktýr.
Ünlü spekülatör G. Soros’un Ýngiltere Merkez
Bankasý’na bile devalüasyon yaptýrdýðý düþünüldü-
ðünde, devletlerin kendi kontrollerinde olmayan
bütün kambiyo sistemlerinin o ülkelerin ekonomi-
lerinde eninde sonunda büyük tahribatlara sebep o-
lacaðý açýktýr.
Yabancý paranýn ithalat ve ihracata baðlý ola-
rak deðerini bulmasý, yine sabit bir deðiþken ola-
rak merkez bankalarý tarafýndan belirlenmesi,
dövizi bir yatýrým aracý olmaktan çýkaracaðý gibi,
ülke ekonomilerine çok önemli iki kazancý ola-
caktýr. Birincisi; milli gelirin küresel güçlere
transferi engellenecek, ikincisi yabancýlar ülke
ekonomileri üzerinde istedikleri gibi oyun oyna-
yamayacaklardýr.
Bu manada serbest piyasa demek piyasalarýn
geliþmiþ ülkelerin ve onlarýn destekçisi global
sermaye sahiplerinin kontrolüne geçmesi demek-
tir. Oysa Milli Ekonomi Modeli’mizde halkýn ya-
rarýna devlet kontrolünde piyasa anlayýþý olduðu
için piyasalarýn hakimi global sermaye sahipleri
deðil bizatihi milletin kendisi olacaktýr.
274
Milli Ekonomi Modeli

Ülkemizde þu anda uygulandýðý söylenen dalgalý


kur sisteminin yararýmýza olmadýðý anlamak için ar-
ka arkaya bu kadar yüksek cari açýk vermemize rað-
men düþük döviz fiyatlarýna bakmak yeterlidir. Nor-
malde cari açýk olan yerlerde döviz talebinden dola-
yý döviz fiyatlarý yükselmesi gerekirken ülkemizde
fiyatlar düþmektedir. Global sermaye sahipleri getir-
dikleri dövizi ulusal paraya çevirip devlete satmakta
hem faizden, hem de düþük kurdan dolayý iki kat
fazla para kazanmaktadýrlar. Ýster dalgalý, ister sabit
kur sistemi olsun serbest piyasa mantýðý içerisinde
interbank ortamýnda belirlenen döviz fiyatlarý ya-
bancýlarýn kontrolünde bir kambiyo sistemidir. Bu-
nun yerine devletin kontrolünde bir kambiyo siste-
minde yabancý para gerçek deðerini bulacaktýr.
Bir ülkenin parasýnýn deðerini gerçekte o ülke-
nin ihraç mallarýna olan talebin belirlemesi gere-
kirken, bugün serbest piyasa adý altýnda bu deðer
dünya çapýnda sermaye sahipleri tarafýndan belir-
lenmektedir.
Milli Ekonomi Modeli döviz piyasalarýný ülke
ekonomilerini kontrol etmekte kullanýlan bir araç
olmaktan çýkarmaktadýr. Bir paranýn hard currency
olmasý hayali þeylere deðil, ülkelerin sahip olacaðý
kaynaklara ve üretim gücüne baðlý olacaktýr.

275
276
Milli Ekonomi Modeli

6– DIÞ TÝCARET
Dýþ ticaret, bir ülkenin diðer ülkelerle olan alýþveri-
þidir. Baðýmsýz ülkeler dýþ ticaret rejim ve uygulamala-
rýný kendi lehlerine göre düzenler. Gümrük tarifeleri,
kur politikasý, dýþ ticaret anlaþmalarý, kotalar gibi mev-
zular o ülkenin siyasi ve ekonomik hedeflerine göre
belirlenir. Dýþ ticaret bu açýdan bakýldýðýnda sadece kâr
amacý güden basit bir takas anlayýþýndan öte ülkelerin
siyasi, askeri, kültürel ve ideolojik hesaplarýný hayata
geçirmek için kullandýklarý en etkin vasýtadýr.
Firmalar veya devletler ürettikleri mal ve hizmetle-
re öncelikli olarak içeride pazar ararlar. Uygulanan
yanlýþ politikalar neticesinde tüketim hacminin yeterli
düzeyde olmamasý veya dahili pazarýn istenilen bü-
yüklüðe ulaþmamýþ olmasý, firmalarý ve devletleri dýþ
pazarlara yöneltmiþtir. Þüphesiz dýþ ticaretin tek sebe-
bi bu deðildir. Ancak son yýllarda birçok firmanýn dýþa
açýlmasýnýn sebebi içeride yeterli pazar imkanýna sa-
hip olamamasýdýr.
Her ne kadar firmalarýn dýþ ticarette hedefi mal ve
hizmet satmak olsa da, devletler için asýl hedef mal ve
hizmet satmak deðildir. Asýl hedef kendi mal ve hiz-
metlerine olan talepten yola çýkarak paralarýnýn geçer-
li olduðu alaný büyütmek ve paralarýný dýþ topraklarda
konvertibl yapmaktýr.
277
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bu sebeple ülkeler ihracat yaparken karþýlýðýn-


da kendi paralarýný talep ederler. Aksi takdirde
kendi paralarý yerine karþý ülkenin para birimini
veya üçüncü bir ülkenin para birimini kabul ettik-
lerinde bunun adý ihracat deðil, yerli kaynaklarýn
baþka ülkelere aktarýlmasý olacaktýr.
Ýhracatta yerli paranýn talep edilmesi, ithalat
yapan ülkenin de mal aldýðý ülkenin parasýný elde
etmek için o ülkeye bir mal veya hizmet sunmasý
demektir. Böylece dýþ ticaret ülkelerin karþýlýklý
olarak kendi ihtiyaçlarýný mal ve hizmet takasý
yaparak karþýlamasýdýr.
Oysa baþta ülkemiz olmak üzere geliþmekte o-
lan ve azgeliþmiþ ülkeler, ihracat yaparken kendi
paralarý yerine ‘’hard currecy’’(yabancý para) ka-
bul ettikleri için ihracat yapmaya çalýþýrken sö-
mürülmektedir. Mesela biz ABD’ye ihracat ya-
parken sevinirken ABD ise bizden ithalat yapar-
ken sevinmektedir.
Anlattýklarýmýzý þu iki örnekle açýklayabiliriz:
Örnek: 1. durum:
ABD’nin bizden buðday talep ettiðini varsaya-
lým. Eðer bunun karþýlýðýnda TL istersek, ABD
bu YTL’ yi temin etmek için cari fiyatlarla örne-
ðin ihtiyacýmýz olan bilgisayarý bize satmak zo-
rundadýr. Bilgisayar karþýlýðýnda 1000 YTL alan
ABD, 1000 YTL’yi bize vererek 1 ton buðdayý a-
lýr. Sonuçta Türkiye bilgisayarýný elde ederken
ABD ise buðday alýr.
278
Milli Ekonomi Modeli

2. durum:
ABD’nin buðday karþýlýðýnda bize 1000 Dolar
verdiðini varsayalým. Bizim de bu parayý Mer-
kez Bankamýzýn kasasýnda veya kendi toprakla-
rýmýzda emisyonumuz yerine tuttuðumuzu var-
saydýðýmýzda –ki bugün ülkemizde olan bundan
ibarettir– o zaman ABD kendisine baský masra-
fýnýn dýþýnda hiçbir maliyeti olmayan kâðýt ile
buðdayýmýzý elde ederken, gelirlerimizi kendisi-
ne transfer etmiþ olmaktadýr. ABD’nin yýlda 600
milyar Dolar açýk vermesine raðmen, halen a-
yakta kalmasýnýn sebebi ithalatýný kendi parasý i-
le yapmasýdýr.
Devletler ihracata karþýlýk kendi yerli paralarý-
ný talep etmez, ihracat ile turizm gibi faaliyetler-
le elde ettiði dövizi emisyonunun yerine iç piya-
sada dolaþtýrýrsa, ihraç ettiði ürünleri bedelsiz
vermiþ olacaktýr. Ýhraç mallar karþýlýðýnda örne-
ðin Dolar, emisyon olarak iç piyasada dolaþýrsa
o taktirde verilen ürünün karþýlýðýnda gerçekte
ABD’nin karþýlýksýz Dolarý alýnmýþ demektir ki
bunun adý sömürülmektir.
Milli Ekonomi Modeli’nde dýþ ticaret bir sö-
mürü araca olmaktan çýkartýlýp alýþveriþ kuralla-
rýna göre yürütülecektir. Ýhracat, yerli paranýn et-
ki alanlarýnýn oluþturulmasý için kullanýlacaktýr.
Üretilen ürünlerin pazar bulduðu alanlar, ayný
zamanda yerli paranýn da kullaným alaný olacak-
týr. Kapitalist anlayýþýn dýþ ticaret konusunda çe-
þitli modelleri vardýr.
279
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin dýþ ti-


caret rejimlerinin geliþmiþ ülkelerin çýkarlarý
doðrultusunda düzenlenmesini saðlamak için
baþta Karþýlaþtýrmalý Üstünlükler, Mutlak Üstün-
lükler ve Faktör Donatýmý Kuralý gibi teorileri o
ülkenin ekonomistlerine ve siyasilerine kabul et-
tirmiþlerdir. Bu teorilerin hayat bulduðu ülkele-
rin kaynaklarý, üretimleri ve gelirleri bu teorileri
üreten geliþmiþ ülkelere aktarýlmýþtýr.
Kýsaca bu görüþleri ele alýrsak:
Karþýlaþtýrmalý ve Mutlak Üstünlükler Teorile-
rine göre, ülkeler ucuza ürettikleri ve üstün ol-
duklarý mallarý üretip ihraç etmeli, üstün olmadý-
ðý yani pahalýya ürettiði mallarý ise üretmemeli
ve ithal etmelidir. Böylece bütün ülkeler mallarý
ucuza üretip satacaðý için herkes bu alýþveriþten
kazançlý çýkacaktýr(25).
Bu tavsiyelere göre hareket eden azgeliþmiþ
ülkelerin, zamanla avantajlý olduklarý ve ham-
madde bakýmýndan zengin olduklarý birçok sek-
törde iflas ettiklerini, krizden krize sürüklendik-
lerini ve küresel güçlere boyun eðerek onlara her
alanda baðýmlý hale geldiklerini görürüz.
Çünkü bir ülke maliyeti ne olursa olsun gýda,
savunma, barýnma, giyim, eðitim ve saðlýk gibi
temel ihtiyaçlarýný kendisi üreterek karþýlayamý-
yorsa, ayakta durmasý ve mevcudiyetini sürdür-
mesi mümkün deðildir.
Aksi takdirde ülke açýk pazar haline gelerek
iktisadi ve siyasi baðýmsýzlýðýný kaybedecektir
25- Prof. Dr. Erdogan Alkin, Ýktisat, s. 269

280
Milli Ekonomi Modeli

Çin’nin baþta enerji, hammadde, vergi gibi gi-


derleri dünya standartlarýnýn çok altýna çekerek
üreticisine destek olmasý sonucu Çinli firmalar
birçok sektörde, bizden çok daha aþaðýdaki mali-
yetlerle ürün satmaktadýr. Bu mantýða göre bizim
hiçbir þey üretmeyip daha ucuz olan Çin’den al-
mamýz lazým. ABD ve AB kendi çiftçisine yýlda
100 milyarlarca Dolar üretim desteði verdiði için
ABD ve AB tarým ürünlerini bizden daha ucuza
mal etmekte. O zaman bu teoriye göre tarým ü-
rünlerini de buralardan temin etmeliyiz.
Diðer taraftan IMF’nin de tarýma getirdiði
tahditlerle beraber tarým sektörümüz tamamen
devre dýþý býrakýlmaktadýr. Çiftçimizin dünyanýn
en pahalý mazotunu, gübresini, tohumunu kulla-
narak üretim yapmasý neticesinde 4 YTL’ye mal
ettiði buðdayýn kilosuna devlet 3.50 YTL fiyat
verdiðinde, Mukayeseli Üstünlük Teorisine göre
ülkemizin buðday üretmeyip, daha ucuz fiyatý o-
lan ABD’den almasý gerekir. Oysa bu mantýkla
birlikte geliþmekte olan ülkelerin tamamý açýk
pazar haline gelmektedir.
Mukayeseli Üstünlük Teorisi gereði “siz tarým
ürünlerini üretin sanayi ürünlerini biz size sata-
rýz” þeklindeki öneriye Atatürk devlet üretme
çiftlikleri kurarak ve bizzat traktöre binerek poz
verirken, diðer taraftan Kayseri’de kurduðu uçak
fabrikasýndan Belçika’ya uçak ihraç etmek sure-
tiyle kapitalist anlayýþýn kurnazca oyunlarýna ge-
reken cevabý en güçlü bir þekilde vermiþtir.
281
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Liberal–kapitalist anlayýþýn, iþgücü açýsýndan zen-


gin ülkeler, emek yoðun mallarý üretsin, sermaye ba-
kýmýndan güçlü ülkeler ise sermaye yoðun ürünler ü-
retsin böylece her ülke sahip olduðu üretim faktörü-
nün avantajýný kullanarak üstünlük saðlasýn þeklinde
özetlenebilecek Faktör Donatým Teorisi de Mukaye-
seli Üstünlükler Teorisinin bir baþka versiyonudur(26).
Hemen belirtelim ki, bu teori iþçi ülke–efendi ülke
kavramýný doðurur. Bu anlayýþa göre azgeliþmiþ ve
geliþmekte olan ülkeler, bu teorinin sonucunda sana-
yileþen ülkelerin fasoncusu konumuna düþmüþlerdir.
Diðer taraftan katma deðeri düþük, çevreyi kirleten ve
modasý geçmiþ üretim tekniklerine sahip fabrikalar iþ-
gücünün daha ucuz olduðu ülkelere aktarýlmýþtýr. E-
meðin daha ucuz olduðu bir ülke bulununca da yatý-
rýmlar o ülkeye kaydýrýlmaktadýr.
Hatýrlanacaðý gibi ülkemiz, tekstil, ayakkabý, deri
gibi sektörlerde ABD ve AB ülkelerine bu nedenden
dolayý ihracatçý konumunda iken, Çin’de ve Doðu
Avrupa’da emek fiyatlarý aþaðýya çekilince övünç
kaynaðýmýz olan bu sektörlerde çöküþ yaþanmýþtýr.
Bu ve benzer görüþlerin uygulanmasý neticesinde,
dýþ ticaret açýðýmýz her ay rekor kýrmaktadýr. Uygula-
nan kur rejiminin de desteðiyle, kur düþük tutularak it-
halat her alanda büyük boyutlara ulaþmýþ durumdadýr.
2002 yýlý ihracatýmýz 36.059 milyar Dolar iken,
ithalatýmýz 51.554 milyar Dolar oldu. Dýþ ticaret
açýðýmýz ise 15. 495 milyar dolardý.
26- Ýktisat'ýn Ýlkeleri, Ortak Kitap, Alkým Yay., s.630-631, Ankara 1996

282
Milli Ekonomi Modeli

Bu açýk 2003 yýlýnda daha da arttý. Ýhracatýmýz


47. 253 milyar Dolar iken, ithalatýmýz 69. 344
milyar Dolar oldu. Dýþ ticaret açýðýmýz ise 22.087
milyar Dolara çýktý.
2004 yýlýnda ise büyük bir artýþla dýþ ticaret a-
çýðýmýz 34. 419 milyar Dolara fýrlarken, ihracat
63.121 milyar Dolar ithalat ise 97. 540 milyar
Dolara ulaþtý(27).
Yabancý sermayenin yaptýðý ihracat ile yerli sa-
nayiinin yaptýðý ihracat da bir deðildir. Çünkü ya-
bancý sermaye ihracattan elde ettiði geliri içeride
tutmaz.
Yabancý sermaye ile elde edilen gelirin ülke e-
konomisine katkýsý yerli sanayi ile ayný deðildir.
Milli Ekonomi Modeli’nde yerli üretimin ko-
runmasý öncelikli hedef olarak kabul edildiði için
yerli üretime katkýda bulunacak veya sahip olun-
mayan kaynaklarýn ithalatýnýn önü açýlacaktýr. Ýh-
racat teþvikleri ile yerli üretici desteklenirken, dýþ
pazarlarýn bulunmasýnda devlet yerli sanayicinin
önünü açacaktýr.
Doðru bir para politikasý ile yerli üretimlere dý-
þarýda pazar bulmak mümkündür. Ýstenildiði tak-
dirde sosyal devlet anlayýþýnda olduðu gibi dýþ ti-
carette de pazarlarýn bulunmasý mümkündür.

27- Bkz. Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý Verileri

283
284
Milli Ekonomi Modeli

SEKÝZÝNCÝ BÖLÜM:

MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNÝN


KAYNAKLARINA
TÜRKÝYE ÖRNEÐÝNDE
GENEL BÝR BAKIÞ
1) Tarým
Milli Ekonomi Modeli’nde Tarým
2) Hayvancýlýk
3) Denizcilik
4) Ormancýlýk
5) Madencilik
Bilinen Madenlerimiz
6) Enerji
A- Güneþ Enerjisi
B- Nükleer Enerji
C- Rüzgar Enerjisi
D- Jeotermal Enerji
E- Biomas Enerji
G- Akýntý Enerjisi
H- Dalga Enerjisi
I- Yakýt Hücreleri

285
286
Milli Ekonomi Modeli

1-TARIM

Ülkeler için günümüzdeki en önemli kaynaklardan


biri tarýmdýr. Ancak bu konuda da küresel güçlerin
uyguladýðý tarým politikalarý sebebiyle, azgeliþmiþ ve-
ya geliþmekte olan ülkelerin dünya besin kaynaklarýn-
dan çok az pay aldýðýný görmekteyiz. Hatta bazý ülke-
ler açlýk sýnýrýna kadar yaklaþmýþlardýr. Hiç þüphesiz
tarým, bir milletin besin ihtiyacýný karþýlayabilmesi i-
çin en stratejik sektördür.
Geçmiþte çok geniþ tarým alanlarýnda elde edilen ü-
retim, günümüzde geliþen teknoloji sayesinde çok da-
ha az büyüklükteki tarým alanlarýnda üretilebilmekte-
dir. Ayrýca geçmiþte coðrafi nedenlerden dolayý bazý
alanlarda yapýlamayan tarým, bugün çað atlamýþ, çöl-
de veya suda bile üretim yapýlabilecek hale gelmiþtir.
Tarým sektörünün makineleþmesi ile birlikte, geç-
miþe göre az zamanda çok daha fazla iþ yapma im-
kaný doðmuþtur. Buna raðmen azgeliþmiþ veya geliþ-
mekte olan ülkelerde artmasý gereken tarým üretimi,
geliþmiþ ülkelerin etkisiyle azalmýþtýr. Oysa geliþmiþ
ülkeler kendi ülkelerinde ise tam tersine tarýmý teþ-
vik etmiþ, geliþmesi için her türlü desteði vermiþtir.
287
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bugün dünyaya baktýðýmýzda, tarým ürünleri açý-


sýndan sýkýntý çeken ülkelerin, tarýma uygun verimli
topraklara sahip olmasýna raðmen, bu topraklarý dev-
reye koyabilecek finansmana ve bir modele sahip ol-
madýklarýný görüyoruz.
Tarýma uygun arazilerin envanteri çýkarýlarak,
iklim ve toprak özelliklerine göre tarýmsal ürün
gruplarý belirlenmeli, coðrafya, iklim, nüfus ile
iç ve dýþ piyasa dengelerini göz önünde tutarak,
üretim, miktar, çeþit, nitelik planlamalarý ve
AR–GE çalýþmalarý yapýlmalýdýr.
Tarýma elveriþli devlet arazilerinin uzun vadeli – 99
yýl– sembolik fiyatlarla tarým köylüsüne –tarýmla uð-
raþmak isteyenlere– kiraya verilmesi saðlanacaktýr.
Bu sayede yeni istihdam saðlanacaðý gibi, artan üre-
tim sayesinde hem tarýmla uðraþan insanýmýz, hem de
devlet kazanmýþ olacaktýr.
Tarým tek baþýna bir sektör olarak ele alýnmayýp ta-
rýma dayalý sanayi ile birlikte deðerlendirilmelidir.
Devlet tarým kesimini destekleyerek yeni teknoloji-
lerin transfer edilmesini, yatýrýmlarýn günümüz koþul-
larýna göre yenilenmesini ve yeni yatýrým olanaklarý-
nýn geliþtirilmesini saðlamalýdýr.
Hepsinden önemlisi devlet çiftçiye gerekli finansal
desteði daha ürününü ekmeden önce vererek, ürettiði
ürüne pazar garantisi vermelidir. Adeta çiftçinin göre-
vi üretmek olmalý, pazarlama ile ilgili bir problemi ol-
mamalýdýr. Yani bir fabrikada üretim bölümünde çalý-
þan personel nasýl ki pazarlamayý düþünmez, görevi ü-
retmektir, çiftçi de sadece üretmeye odaklanmalýdýr.
288
Devlet tarým ürünlerinin alým fiyatlarýný, üretim
maliyetlerini hesaplayarak çiftçiye tatminkâr bir kâr
býrakmalýdýr. Böylece çiftçinin zarar etmesi gibi bir
durum ortadan kalkacaktýr.
Tarým ürünlerinde uygulanacak devlet desteðinin
kaynaðý para konusunda anlattýðýmýz üzere senyoraj
geliridir. Tarým sektörü en az ithalatla en fazla ihracat
yapýlabilecek bir sektördür. Baþka bir ifade ile devlet-
lere en fazla senyoraj geliri elde etme hakkýný veren
sektörlerin baþýnda tarým sektörü gelmektedir. Dolayý-
sý ile tarým sektörü Milli Ekonomi Modeli’nde emis-
yon ile sübvanse edilecek ve çiftçinin Atatürk’ün ifa-
desi ile milletin efendisi olmasý saðlanacaktýr.
Ýthal ürünlere karþý yerli üreticinin korunmasý þart-
týr. Aksi takdirde ülkemizde halkýn % 34’ünün geçim
kaynaðý olan tarýmda yaþanacak daralma ülke ekono-
misinin tamamýný etkileyecektir.
Türkiye’de tarým sektörü, gerek beslenme ve sana-
yi bakýmýndan gerekse 23 milyon insanýn geçimini
saðladýðý bir sektör olmasý bakýmýndan ekonomide
çok önemli bir yere sahiptir(1).
Yanlýþ politikalar neticesinde, tarým kesimine veri-
len desteklerin kaldýrýlmasý hatta tahditlerin getirilme-
si, öte yandan ithal ürünlere uygulanan gümrük du-
varlarýnýn aþaðýya çekilmesi sonucu ülkemizde tarým
kesimi tamamýyla bitirilmiþtir.
Düne kadar tarým ürünlerinde kendi kendine yeterli
birkaç ülkeden biri olan Türkiye, þimdi buðdayýný bile
çok büyük oranda dýþarýdan ithal etmektedir.
1- Türkiye Ziraat Odalarý Birliði,14.05.2002, A.A

289
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Yani kendi çiftçimizi açlýða mahkum ederken baþ-


ka ülkelerin çiftçilerini zengin etmekteyiz. Üstelik
yüklü miktarda cari açýk veren ve bu açýðý yüksek fa-
izle alýnan kredilerle kapatan bir ülke olduðumuz dü-
þünüldüðünde, sadece yabancý ülke çiftçisini finanse
etmekle kalmayýp ayný zamanda bu sebepten dolayý
yüklü miktarda faiz ödediðimiz görülecektir.
Ülkemizde tarým kesimi, kiþi baþýna düþen gelir
bakýmýndan en yoksul kesimi oluþturuyor. Türki-
ye’deki toplam yoksul kesimin yüzde 42’si tarým
kesiminde çalýþmaktadýr.
Tarým kesimindeki yýllýk gelir, kiþi baþýna ortalama
gelirin üçte biri kadardýr(2). Yani Türkiye’de milyon-
larca insan dengesiz deðil, yetersiz beslenmektedir. A-
caba bunun nedeni Türkiye’de tarým yapýlabilecek
topraðýn olmamasý mý? Bu sorunun cevabýný verme-
den önce Hollanda ile bir karþýlaþtýrma yapalým.
Hollanda 1 milyon hektar alanda tarým yapmak-
ta; Türkiye ise 27 katý daha büyük bir alanda –yani
27 milyon hektar– tarým yapmaktadýr. Hollanda’da
200.000 kiþi tarým yapmakta; Türkiye’de ise býrakýn
toplam çalýþaný, ziraat mühendisi, veteriner, gýda
mühendisi, peyzaj mimarý gibi mesleki eðitimi o-
lanlarýn toplamý 200.000 kiþi(3).
Hollanda’da tarým yapan çiftçi sayýsý kadar Tür-
kiye’de eðitimli ziraat mühendisi vardýr. Bütün bun-
lara raðmen Hollanda 30 milyar Dolar ihracat yapa-
bilmektedir(4).

2- TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14


3- TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14
4- TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14

290
Üstelik Türkiye’de ürettiði (Antalya, Ýzmir,
Urfa...) tohumlarý tekrar Türkiye’ye satmakta.
Mesela 1 kg domates tohumunu 25 milyar TL’ye
satýn alýyoruz.
Küresel güçler –Türkiye’de olduðu gibi– ürettik-
leri tarým ürünlerini satabilmek için azgeliþmiþ veya
geliþmekte olan ülkelere bir takým tahditler getirmiþ
ve tarýmýn o ülkede dýþa baðýmlý bir hale gelmesini
saðlamýþtýr.
Geliþmiþ ülkeler tarým ve sanayilerini eþzamanlý
olarak geliþtirdiklerinden biyolojik ve genetik tek-
nolojide ileri noktalara geldiler. Tarýmda daha az is-
tihdam ile daha fazla ürün elde ettiler. Ürettikleri ta-
rýmsal ürünler, kendi nüfuslarýný beslemenin ötesin-
de, ABD’de hububat daðlarý, Avrupa’da süt nehirle-
ri ile et buzullarý oluþtu.
Tarýmsal desteði sürekli artýran bu ülkeler, diðer
yandan da bize ve bizim gibi ülkelere “tarýma deste-
ði çekin” diyorlar. Daha önce katma deðeri düþük
diye “tarým ülkesi olun” diye telkinde bulunduklarý
Türkiye’ye þimdi “tarýmdan destekleri kaldýrýn,
doðrudan ve dolaylý destekleme kuruluþlarýný özel-
leþtirin, geliþmiþ ülkelere pazar olun” demektedirler.
Milli Ekonomi Modeli tarým sektörünü stratejik
bir alan olarak görmektedir. Alým garantisi verilerek
en uygun fiyattan tarýmsal ürünleri alabilecek fi-
nansmaný da modelin iç dinamiklerinden yola çýka-
rak oluþturmaktadýr.
291
Prof. Dr. Haydar BAÞ

MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE TARIM:


* Çiftçiden, planlý ve sürekli üretime katýldýðý süre-
ce vergi alýnmayacak ve ürün alým garantisiyle doðru-
dan desteklenecektir.
* Topraðý olmayan köylüye, üretim yapýlmasý þar-
týyla toprak verilerek üretime katýlmasý saðlanacak.
* Devlet tarafýndan ürünün tahmini bedelinin yüz-
de ellisi üreticiye avans olarak ürün ayýndan altý ay
önce peþin olarak ödenecektir.
* Kuraklýk, don, sel gibi doðal afetlere karþý, ürün
sigorta sistemi, getirilerek üreticilerin zararlarý karþýla-
nacaktýr.
* Stratejik öneme sahip tarým sektöründe yerli üre-
tim, ithal ürünlere karþý gümrük duvarlarý yoluyla ko-
runacaktýr.
* Tarým ürünlerine IMF ve Dünya Bankasý dayat-
masýyla getirilen tahditler tamamen kaldýrýlacak, yerli
üretimin arttýrýlmasý teþvik edilecektir.
* Çiftçiye devlet tarafýndan tohum, fidan, gübre ve
ilaç konularýnda yardým edilecektir.
* Çiftçilere sosyal güvenlik ve emeklilik hakký sað-
lanacaktýr.
* Türkiye’de tarým alternatifsizdir. Onun için tarým
ürünlerine alternatif aramak yerine, tarýma dayalý sa-
nayinin kurulmasý teþvik edilecektir.
Bu amaçla devlet tarýma dayalý sanayi üzerine yatý-
rým yapmak isteyen giriþimcilere proje mukabili sýfýr
faizli, gerekirse geri ödemesi üretim olarak alýnabile-
cek kredi doðrudan verilecektir.
292
Milli Ekonomi Modeli

* Hükümet, bizzat pazarlama hususunda üreticile-


rimize öncülük edecektir. Dünyanýn her yerinde pazar
bulacaktýr. Çiftçinin pazar problemi olmayacaktýr.
* Ülkemizdeki tarýma uygun arazilerin envanteri
çýkarýlacak, iklim ve toprak özelliklerine göre uygun
tarýmsal ürün gruplarý belirlenecektir.
* Tarým tek baþýna bir sektör olarak deðil, tarýma
dayalý ilgili sanayi dallarý ile bir bütün olarak alýna-
caktýr. Bu amaç doðrultusunda tarým ürünlerinin son
mamul haline getirilmesi için entegre sanayi kuruluþ-
larý teþvik edilecektir.
* Coðrafya, iklim, nüfus ile iç ve dýþ piyasa denge-
leri göz önünde tutularak, tarým sektörünün üretim,
miktar, çeþit, nitelik planlamalarý ve AR–GE çalýþma-
larý yapýlacaktýr.
* Atatürk’ün öncülüðünü yaptýðý örnek tarým üret-
me çiftliklerinde modern tarým teknikleri ve ürün ge-
liþtirme yöntemleriyle çiftçiye örnek olacak çalýþma-
lar yapýlacaktýr.
* Sanayileþme ve þehirleþmenin tarým arazilerini
yok etmesi önlenecektir.
* Çiftçinin kooperatifleþerek güç birliði yapmasý
desteklenecektir. Kooperatiflere tarýmsal alet ve maki-
ne desteði verilecektir.
* Erozyon ve toprak kaybýna karþý etkin önlemler
alýnacaktýr.
* Üretici ile tüketici arasýndaki zincir kýsaltýlarak ü-
reticinin yüksek gelir, tüketiciye ucuz ürün saðlana-
cak, kooperatiflerden bu amaçla istifade edilerek, hal
yasasý tekrar gözden geçirilecek.
293
Prof. Dr. Haydar BAÞ

* Sanayinin hammaddesi olan tarým ürünlerinin


“Dar Bölge Kalkýnma Modeli”yle, ilgili sanayi kolla-
rýyla entegrasyonu saðlanacaktýr.
* Tarýmsal üretim merkezlerine, –maliyetleri azalt-
mak için– ucuz taþýma aracý olan demiryollarý hatlarý
çekilerek etkin kullanýmý saðlanacaktýr.
* Eko-stratejik komþularýmýzla (Orta Asya, Orta-
doðu) tarým ihracatýna daha fazla önem verilecektir.
* Yerli gübre üretimine destek verilecektir.
* Minimum su sarfiyatýyla, yüksek ürün miktarý ve
kalite saðlayan modern tarým teknolojileri (damýtma
sistemi, hidrofilik katký maddeleri) yaygýnlaþtýrýlacaktýr.
* Jeotermal enerji ve güneþ enerjisinden istifade e-
debilen bölgelerde seracýlýk yaygýnlaþtýrýlarak, her
mevsim tarým üretimi yapýlmasý saðlanacaktýr.
* Yeni su kaynaklarý bulunarak, tarýmýn hizmetine
sunulacaktýr.
* Katma deðeri yüksek olan hayvancýlýðýn temel
girdi kalemlerinden olan yem ihtiyacýnýn saðlanabil-
mesi amacýyla, ilgili tarým ürünlerinin yeterli miktarda
üretimi teþvik edilecektir.

294
Milli Ekonomi Modeli

2–HAYVANCILIK
Bugün ve gelecekte önemi deðiþmeyecek konula-
rýn baþýnda yeterli ve dengeli beslenme gelmektedir.
Bu açýdan bakýldýðýnda hayvansal ürünler taþýdýklarý
özellikler nedeniyle vazgeçilmez bir konumdadýr.
Hayvancýlýk ayný zamanda yeni nesillerin saðlýklý ge-
liþmesi bakýmýndan, orta ve uzun vadede milletlerin
geliþimini etkileyen stratejik bir sektördür.
Geliþmiþ ülkelerin birçoðunda hayvancýlýk ileri ko-
numdadýr. Günümüzde ülkelerin geliþmiþlik düzeyle-
rinin belirlenmesinde kullanýlan kriterlerden birisi de
kiþi baþýna tüketilen hayvansal ürünler miktarýdýr. Ýn-
sanlarýn yeterli ve dengeli beslenmesinde önemli rolü
bulunan hayvancýlýk sektörü;
* Ulusal geliri ve istihdamý artýrmak,
* Et, süt, tekstil, deri, kozmetik ve ilaç sanayi dalla-
rýna hammadde saðlamak ve dengeli kalkýnmaya kat-
kýda bulunmak,
* Kýrsal alandaki açýk ve gizli iþsizliði azaltmak ve
önlemek,
* Kalkýnma ve sanayileþme finansmanýný öz kay-
naklara dayandýrmak,
* Ýhracat yoluyla döviz gelirlerini artýrmak,
* Göç olaylarýný ve bunun ortaya çýkardýðý sosyal
sýkýntýlarý azaltmak ve önlemek gibi önemli ekonomik
ve sosyal fonksiyonlara sahiptir.
295
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Türkiye’de hayvancýlýk sektörü denildiðinde ilk ak-


lýmýza sýðýrcýlýk gelir.
1980’lerin baþýnda Türkiye’de 16 milyon adet sýðýr
bulunuyordu. 1990’larda bu rakam 11 milyona düþtü.
2002’de ise toplam sýðýr sayýsý 10 milyona indi. Ko-
yun varlýðýmýz ise 1995 yýlýnda 34 milyon iken,
2002’de bu rakam 25 milyona inmiþtir. Dolayýsýyla ö-
zellikle et ve süt ürünleri üreten firmalar hammadde
bulmakta sýkýntý çekmiþlerdir. Yaþanan bu sýkýntýlar et
ve süt sektöründe fiyatlarý diðer ülkelere göre yüksek
düzeye çýkartmýþ, dolayýsýyla fiyatlar yükselince kiþi
baþýna düþen et ve süt tüketimi de düþmüþtür.
Milli Ekonomi Modeli diðer doðal kaynaklarda ol-
duðu gibi, özellikle tarým kesimindeki bakýþ açýsýný
hayvancýlýk alanýnda da korumaktadýr. Bugün yanlýþ
politikalar ile bitme noktasýna getirilen hayvancýlýðýn
yeniden ayaða kaldýrýlmasý için öncelikle üreticiye sý-
fýr faizli kredi verilerek gerek yem desteði, gerekse
yüksek fiyat alým garantisi ile hayvancýlýk sektörü
desteklenmelidir.
Devlet bir taraftan hayvancýlýðýn geliþmesi için üre-
ticiye sýfýr faizli kredi vererek finansal problemleri aþ-
malý, diðer taraftan gerekli olan teknik bilgi ve tekno-
lojiyi üreticisi ile buluþturmalýdýr. Fiyatlarýn belirlen-
mesine devlet müdahale ederek etkin rol almalýdýr.
Doðrudan gelir desteði dýþýnda üretim teþvikleri, si-
gortalar ve ýslah çalýþmalarý olmalýdýr. Ýthalata sýnýrla-
malar getirilmeli, kaçak et giriþlerinin önü kesilmeli-
dir. Yerli üretici hem yurt içinde, hem yurt dýþýnda
desteklenmelidir.
296
Milli Ekonomi Modeli

Gerek tarým ve gerekse hayvancýlýkta devletin yük-


sek fiyat alým garanti ile üreticiyi desteklemesi,
tüketicinin bu ürünleri pahalý fiyattan elde etmesi
anlamýna gelmemektedir. Çünkü ürün destek fiyatlarý
piyasa fiyatlarýna ilave olarak devlet tarafýndan
finanse edilecektir.
Örneðin AB'nde et üreticisi, pazarda sattýðý her kilo
et için devletten ayrýca destekleme ücreti almaktadýr.
Dolayýsýyla üretici, ürününü ister özel sektöre, isterse
devlete satsýn bu desteklemelerden istifade edecektir.

297
298
Milli Ekonomi Modeli

3–DENÝZCÝLÝK

Üç tarafý sularla çevrili olan Türkiye’nin bu im-


kandan yeterince faydalanamadýðý ortadadýr. Su ü-
rünlerinin ekonomideki yerinin yüzde 4–5’lerde
olduðu düþünülürse bu alanda ülkemizin ne kadar
geri kaldýðý daha iyi anlaþýlýr. Her tarafýmýz deniz-
lerle çevrili olmasýna raðmen balýk tüketimimiz
çok düþüktür. Örneðin Japonya’da kiþi baþýna yýl-
lýk balýk tüketimi 60–70 kilolara kadar varabilir-
ken, Türkiye’de kiþi baþýna gramlar mertebesinde
bir balýk tüketimi vardýr. Bu da denizlerimizden hiç
faydalanmadýðýmýzý göstermektedir(5).
Türkiye’de balýk çiftlikleri bugüne kadar hep
engellenmiþtir ancak iyi deðerlendirildiði takdir-
de büyük verim elde edilebilir. Bodrum’da Salih
Adasý civarýnda üretilen levrek ve çipuradan elde
edilen gelir yýlda 200 milyon Dolar civarýndadýr.
Bu çiftliklerde üretilen balýðýn büyük bir kýsmý
Avrupa’ya ihraç olarak gitmektedir.
Öte yandan bir kilo sýðýr eti elde edebilmek i-
çin yaklaþýk 7 kilo yem harcamak gerekiyor. Bir
kilo tavuk eti üretebilmeniz için, yaklaþýk 3.3 bu-
çuk kilo yem vermeniz gerekiyor.
5- Anadolu Ajansý (A.A), 08.06.2004

299
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bu balýktaysa bir kilo balýk için 1.7, en fazla 2 ki-


lo yem düzeyinde. Ve balýðýn et verimliliði de yük-
sek, yani bir kilo tavuktan alacaðýnýz etle kýyaslan-
dýðýnda balýðýn et miktarý daha fazla.
Dünyaya baktýðýmýzda, mesela Norveç bir balýk
ülkesi olmakla birlikte 5 milyonluk nüfusu vardýr ve
Norveç’in fert baþýna milli geliri 50 bin Dolardýr(6).
Türkiye yýlda 130 bin ton ile dünya balýk üreti-
minde 35. sýrada yer alýyor. Dünyanýn 2030’da 160
milyon ton balýk ihtiyacý var. Avcýlýk yoluyla elde e-
dilecek miktar 100 milyon ton. 60 milyon ton açýk
var. Türkiye balýkçýlýk sektörüne gereken önemi ve-
rerek bu pazardan çok ciddi gelir elde edebilir.
Burada ihtiyaç duyulan finansman desteði devlet
tarafýndan saðlanýrken, soðuk hava depolarý, ucuz
mazot desteði ile balýkçýlýk sektörü desteklenecek
ve deniz ürünlerine dayalý sanayi de bu kapsamda
ele alýnacaktýr.

6- Akýn Önder, Muðla Su Ürünleri Yetiþtiricileri Birliði, 19.09.2004, A.A

300
Milli Ekonomi Modeli

4–ORMANCILIK

Orman, aðaç topluluklarýnýn bulunduðu mekan


olmasýnýn yanýnda, baþta odun hammaddesi ol-
mak üzere çok deðiþik ürünler ve hizmetler ürete-
rek topluma fayda saðlayan canlý ve dinamik bir
kaynaktýr. Ormancýlýk toplumun orman ürünlerine
olan ihtiyacýný sürekli olarak karþýlamak amacýyla
yapýlan faaliyetlerdir.
Ormancýlýðý bir kaynak olarak diðerlerinden ayýran
birçok özelliði vardýr. Üretim süresi diðer sektörlere
göre daha uzundur. 20 yýldan az olmayan üretim süre-
si bazý aðaç türleri için 200 yýla kadar çýkmaktadýr.
Ülkemizin % 27.22’sine tekabül eden 21.188.746
hektar ormanlýk alaný mevcuttur. Türkiye’de sadece
ýsýnma amacýna yönelik ormanlardan elde edilen ya-
kacak odunun enerjisi 3.5 milyon ton fuel–oil ile eþ-
deðerdir. Ancak ormanlarýmýzýn etkin bir þekilde
kullanýmýndan bahsetmek mümkün deðildir. Birçok
alanda olduðu gibi ormancýlýkta da kaynak israfýnýn
had safhada olduðunu görüyoruz. Bir tarafta binler-
ce hektar orman alanlarýmýz yangýnlarla yok olur-
ken, diðer taraftan bilinçsiz aðaç kesimi yok oluþ
sürecini hýzlandýrmaktadýr.
301
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Ormaný yakacak odun olarak gören zihniyeti


bir kenara koyup katma deðeri yüksek mamuller
üretmek lazýmdýr. Mobilya ve inþaat sektörünün
en önemli temel kaynaðý olan ormanlarý bu saha-
larda deðerlendirmek temel hedef olmalýdýr.
Türkiye endüstriyel odunda kiþi baþýna 0.252
metreküplük bir üretim yapmaktadýr. Bu durum
mevcut orman varlýklarýmýzý orman sanayiinde
kullanamadýðýmýzý göstermektedir.
Milli Ekonomi Modeli’nde ormancýlýk ve ona
baðlý sanayi kollarý da tarýmsal ürünlerde olduðu
gibi desteklenmektedir. Orman topraktan yetiþen
ve dýþarýdan herhangi bir þey ithal etmeden katma
deðer üreteceðimiz bir alandýr. Tarým ürünleri gi-
bi ele alýnýp desteklenmektedir.

302
Milli Ekonomi Modeli

5–MADENCÝLÝK

Yeraltý kaynaklarý bir millete ait olan doðal


zenginliklerdir. Devletlerin yapmasý gereken, bu
kaynaklarý milletinin menfaatine millet ile birlikte
çýkarmak, iþlemek ve satmaktýr. Bu kaynaklarýn,
ait olduðu ülke menfaatine kullanýlmasýný isteme-
yen küresel güçler ise, bu kaynaklarý kendi tekel-
lerine almak isterler.
Bu amaç doðrultusunda o ülkenin ekonomi po-
litikalarýna müdahale ederek adeta o ülkenin eko-
nomik baðýmsýzlýðýný kýsýtlarlar. Bir ülke, yeraltý
kaynaklarýný yabancýlara çýkarttýrýyor ve iþleme-
den (ham madde olarak) satýyorsa, bu o millete
ait olan yeraltý kaynaklarýnýn küresel güçlere ak-
tarýlmasý demektir(7).
Çünkü birçok ülke, ihraç ettiði yeraltý kaynak-
larýný iþlendikten sonra 100 hatta 1000 kat daha
fazla para vererek tekrar satýn almaktadýr. Global
güçler bu yeraltý kaynaklarýnýn maden iþletim
haklarýný alýp, çýkardýklarý madenleri iþledikten
sonra, bu kaynaklara sahip olan ülkelere kat kat
pahalý fiyattan geri satmaktadýrlar.
7– Bkz. Mustafa Çýnký, Rant Lordlarý, Ankara 2004

303
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Daha önceleri ülkelerin kaynaklarýný hammad-


de olarak satýn alýp, iþledikten sonra satan küresel
güçler, artýk direkt olarak maden yataklarýný ele
geçirerek hammaddeleri de tekellerine almýþlardýr.
Göz önünde tutulmasý gerekli bir baþka nokta
da þudur ki; maden potansiyelinin deðerlendiril-
mesi, deðiþken (dinamik) bir süreçtir. Deðiþen e-
konomik þartlar ve teknolojik ilerlemeler yeni
kaynaklarýn keþfedilmesine imkan saðladýðý için
ülke rezervlerinde ciddi deðiþikliklere yol açabilir.
Bugün önemli olmayan düþük kalitedeki yatak-
lar, madenciliðin ilgisi dýþýnda kalan doðal zen-
ginlikler yarýn cazip hale gelebilir.
Baþka bir ifade ile, “bugünün çöpü, yarýnýn ser-
veti olabilir”. Yeni kaynaklar açýsýndan ülkelerin
potansiyelleri çok farklý olabilir ve bu durum ma-
den potansiyellerine göre yapýlan ülke sýralamala-
rýný altüst edebilir.
Küresel güçler, geliþmekte olan veya geri kal-
mýþ ülkelerin sahip olduklarý yeraltý kaynaklarýnýn
farkýna varýlmamasý için her türlü yolu denemek-
tedirler. Bu ülkelerdeki maden araþtýrmalarýnýn ö-
nünü kesmeye çalýþarak, bulunan yeraltý rezervle-
rini olduðundan az göstermektedirler. Bu kaynak-
larý kendi menfaatleri doðrultusunda kullanabile-
cekleri ortam oluþtuðunda ise, daha önce olmadýðý
söylenen kaynaklar bir anda açýða çýkar ve bu kü-
resel güçlerin mülkiyetine geçer.
304
Milli Ekonomi Modeli

Bu konuda son dönemlerde çýkartýlan kanun-


larla birlikte sahip olduðu yeraltý ve yerüstü kay-
naklarý, yabancýlarýn kontrolüne geçen ülkemizi
örnek olarak verebiliriz.
Mustafa Çýnký’nýn Rant Lordlarý kitabýnda ül-
kemizdeki yeraltý kaynaklarýnýn nasýl küresel güç-
ler tarafýndan ele geçirildiðini detaylarý ile gör-
mek mümkündür (8).

Kitaptaki bilgilere göre:

Rio Tinto 30 Maden Arama Ruhsatý


Cominco 190 Maden Arama Ruhsatý
Yamas 233 Maden Arama Ruhsatý
Tuprak 63 Maden Arama Ruhsatý
Geomar 3 Maden Arama Ruhsatý
Omya 85 Maden Arama Ruhsatý
Normandi 149 Maden Arama Ruhsatý

Ýsimli yabancý firmalarýn yanýnda Magnezit,


Eldorado, Anatolia Minerals, Odysf resources,
BHP madencilik, Norando, Knauf gibi yabancý
firmalarýnýn da ruhsatýný aldýðý maden yataklarý-
nýn toprak ölçümü 400.000 kilometrekareyi aþmýþ
durumda.Yani topraklarýmýzýn yarýsýndan fazlasý
bugün maden ruhsatý adý altýnda küresel firmala-
rýn kontrolünde bulunmaktadýr.
8– Mustafa Çýnký, Rant Lordlarý, s. 558- 632

305
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Türkiye üretim yapýlabilecek nitelik ve nice-


likteki 50 çeþit maden türüyle, maden rezervleri
bakýmýndan belki de dünyanýn en zengin ülke-
sidir. Ülkemizdeki madenlerin deðerinin 3 kat-
rilyon Dolar olduðu hesaplanmaktadýr. Bu kay-
naklarýn birkaç milyar Dolar karþýlýðý küresel
güçlere devredildiði düþünüldüðünde, ülkemi-
zin nasýl bir kuþatma ile karþý karþýya olduðu
daha iyi anlaþýlacaktýr.
Türkiye’nin maden kaynaklarý bir kýtanýn ma-
den kaynaklarýyla ayný çeþitlilik ve büyüklükte-
dir(9). Nitekim yetersiz aramalara karþýn bor,
mermer, toryum, trona, zeolit, pomza, selestit,
perlit gibi madenlerde dünyanýn en büyük re-
zervleri ülkemizde bulunmaktadýr. Örneðin dün-
ya bor rezervinin % 67’si ülkemizdedir. Bilinen
altýn rezervleri bakýmýndan 6500 ton ile G. Afri-
ka Cumhuriyeti’nden sonra dünyada ikinci sýra-
da yer almaktadýr. Altýnýn yaný sýra, ülkemizin
jeolojisi, baþta endüstriyel hammaddeler, bakýr,
kurþun, çinko, gümüþ, linyit gibi çok deðiþik
madenler ile ilgili yeni kaynaklarýn bulunmasýna
elveriþlidir. Ülkemiz arama yoðunluðu açýsýn-
dan özellikle geçmiþte çeþitli nedenlerle maden-
cilere pek cazip gelmemiþ olan skarn yataklarý i-
le son 20-25 yýlda ekonomik kaynaklar haline
gelen porfiri bakýr, epitermal altýn gibi düþük te-
nörlü yataklar açýsýndan yeterince aranmamýþtýr.
Sürdürülecek aramalarla yeni kaynaklar bulma
þansý son derece yüksektir.
9– Prof. Dr. Güven Önal, Akþam, 02.07.2001

306
Milli Ekonomi Modeli

Madenciliðimizin bugünkü cýlýz durumunun a-


sýl nedeni, kaynak yetersizliði deðil, onlardan ye-
terince yararlanamayýþýmýzdýr. Bulunuþlarýnýn ar-
dýndan onlarca yýl geçtiði halde Siirt–Madenköy
bakýr–pirit yataðý, Sivrihisar–Beylikahýr
NTE–toryum–fluorit karmaþýk yataðý, Beypazarý
trona yataðý, Adana–Aladað düþük tenörlü krom
yataðý, Manisa–Çaldað nikel yataðý, Hasançelebi
demir yataðý ve son olarak yatýrýmlarý yabancý þir-
ketlerce yapýlmýþ, finansman, teknoloji, pazar so-
runlarý olmayan iþletmeye hazýr altýn yataklarýnýn
varlýðý bunun açýk kanýtýdýr. Zengin kaynaklara
sahip olmak yeterli deðil, bu kaynaklarý zenginli-
ðe dönüþtürecek maharete de sahip olmak gerekir.
Shell firmasýnda 20 yýl genel müdürlük yapmýþ
olan Antony Robinson’un dediði gibi, “Bütün A-
merikan petrol þirketleri bilir ki, yapýlan araþtýr-
malar Türkiye’nin bir petrol denizi üzerinde oldu-
ðunu gösteriyor.” Çekilen uydu fotoðraflarýyla da
bu tespit edilmekte, bilhassa 5.000 metreden son-
ra yoðun petrol yataklarý görülmektedir. 1980 yýl-
larýnda, yabancýlarla yapýlan petrol anlaþmalarýn-
da 5.000 metreye kadar inilmesi planlanmýþken,
300 metrede aramalar býrakýlmýþ, petrol bulunan
yerlerin de üzerine çimento dökülmüþtür. Bugün
o çimento dökülen kuyularda yapýlan çalýþmalar-
da petrol fýþkýrmaktadýr. Ayrýca Türkiye’de petrol
aramak için ayrýlan bütçenin çok az olmasý da, bu
kaynaklarýn ortaya çýkmasýný istemeyen küresel
güçlerin etkinliðinden kaynaklanmaktadýr.
307
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Ayrýca Türkiye krom, uranyum, demir, man-


yezit, trona, pirofillit, feldspat barit, kil, kömür,
gümüþ ve bazý endüstriyel hammaddelerin üreti-
mi ve rezervi bakýmýndan dünyanýn söz sahibi
ülkeleri arasýnda yer almaktadýr. Bakýr, kurþun,
çinko, linyit, volfram, boksit, talk, civa, antimu-
an, kaolen, zýmpara, platin grubu, dolomit gibi
madenler de mevcuttur.
Ülkemiz maden potansiyelinin kullanýmýna
dayalý sektörlerin geliþtirilmesi, Türkiye’de geli-
þen sanayi kollarýnýn ihtiyaç duyduðu hammad-
delerin dünya piyasalarý ile rekabet edebilecek
fiyatlarla bu sektörlere verilmesi ve bu kuruluþ-
lar arasýnda organik baðlarýn geliþtirilmesi ulus-
lararasý rekabet koþullarý dikkate alýndýðýnda ül-
kemizin dýþ ticareti açýsýndan büyük önem taþý-
maktadýr. Bu konuda ülkemizde var olan ve üre-
timi yapýlan hammaddelerin uzantýsýnda yer alan
sanayi kollarýnýn belirlenmesi ve iþbirliði ola-
naklarýnýn oluþturulmasýyla þüphesiz büyük ya-
rarlar saðlanacaktýr. Ülkemizde farklý sektörlerin
ihtiyaç duyduðu hammaddelerin aramalarýnýn
yapýlarak rezervlerinin belirlenmesi, kalite iyi-
leþtirilmesi gereken ürünler için gerekli teknolo-
jik araþtýrmalar yapýlarak bu tesislerin kurulma-
sýna öncelik verilmesi ve ihtiyaçlarý doðrultu-
sunda üretim hedeflerinin belirlenmesi gerek-
mektedir. Ve her þeyden önemlisi bu kaynaklar
devlet-millet ortaklýðý ile kurulacak þirketler ta-
rafýndan çýkartýlmalý ve iþlenmelidir.
308
Milli Ekonomi Modeli

BÝLÝNEN MADENLERÝMÝZÝN ÝSÝMLERÝ:

* ENERJÝ HAMMADDELERÝ
* Taþkömürü
* Linyit
* Bitümlü þiþt

* DEMÝRÇELÝK HAMMADDELERÝ
* Demir cevheri
* Manganez

* GÜBRE HAMMADELERÝ
* Fosfat
* Pirit S
* Bor
* Krom
* Manyezit

* DEMÝR DIÞI METAL HAMMADDELER


* Bakýr
* Kurþun
* Boksit
* Çinko

* SOY METALLER VE NADÝR TOPRAK


HAMMADDELERÝ
* Altýn
* Gümüþ
* Nadir Toprak
309
Prof. Dr. Haydar BAÞ

* ENDÜSTRÝYEL HAMMADDELER
* Kaolen
* Kil
* Bentonit
* Feldspat
* Talk ve Pirofillit
* Kuvars,Kuvarsit
* Silis kumu
* Selestit
* Pomza
* Perlit
* Barit
* Zeolit
* Trona
* Tuz
* Sodyum Sülfat
* Kireç Taþý
* Dolomit
* Alçý Taþý

* MERMER VE YAPI TAÞLARI


* Mermer

310
Milli Ekonomi Modeli

6–ENERJÝ

Teknolojinin her geçen gün ilerlemesi, enerjiye


olan ihtiyacýn da günden güne artmasýný saðlamýþtýr.
Dolayýsýyla enerji kaynaklarýnýn stratejik önemi her
geçen gün artmaktadýr.
Þüphesiz enerji kaynaklarý denince ilk önce pet-
rol ve doðalgaz gündeme gelmektedir. Ayrýca artan
enerji ihtiyacýný giderebilmek için yeni kaynak ara-
yýþlarý devam etmektedir. Nitekim geçmiþte nükleer
enerji kullanýmýndan söz edilmezken, bugün bazý
ülkeler enerji ihtiyacýnýn belli bir kýsmýný nükleer e-
nerjiden elde eder hale gelmiþtir. Günümüzdeki al-
ternatif enerji kaynaklarýný sýralamak gerekirse;
A-GÜNEÞ ENERJÝSÝ: Türkiye’nin yýllýk güneþlen-
me süresi 2700 saat olup, ülkemiz üzerine yýlda 80
Mtep güneþ enerjisi düþmektedir(10). Türkiye’de ge-
nel olarak güneþ enerjisinden sýcak su elde edilmekte-
dir. Halihazýrda güneþten, 1 MW/yýl deðerinde çok az
bir miktarda elektrik üretilmektedir; bu miktar çok az-
dýr. Ülkemizde þebekeden baðýmsýz güneþ pili aydýn-
latma sistemleri kullanýlmasý ve binalarda güneþten
etkin yararlanma (ýsýtma–soðutma–elektrik eldesi; gü-
neþ mimarisi) saðlanmasý gereklidir.
10– Muðla Ünv. Temiz Enerji Kaynaklarý Araþtýrma Geliþtirme Merkezi
2005 yýlý Etkinlikleri, Oturum 6

311
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Dünyada her geçen gün yaygýnlaþan güneþ evi


ve sera uygulamalarýndan yararlanýlmalýdýr. Gü-
neþ enerjisinden, güneþ termik santralleri ve gü-
neþ pilleri ile doðrudan elektrik elde edilmektedir.
Güneþ pillerinin ticari uygulamalarý baþarýya u-
laþmýþtýr. Anadolu, güneþ enerjisi için önemli bir
potansiyele sahiptir; bu enerjinin uygulamasýnýn
arttýrýlmasý enerji kaynak sorununun çözümüne
destek olacaktýr. Bu tür enerji kaynaklarý tüken-
meyen enerji kaynaðý grubunda yer alýr.
B-NÜKLEER ENERJÝ: Geliþmiþ ülkeler, top-
lam elektrik üretimlerinin büyük bir bölümünü
nükleer enerji santrallerinden karþýlamaktadýr.
Fransa, Belçika, Tayvan gibi ülkeler ürettikleri e-
lektriðin %50’den fazlasýný Ýsveç, Ýsviçre, Finlan-
diya, Bulgaristan ve Almanya ise ürettikleri ener-
jinin takriben 1/3’ünü nükleer santrallerden saðla-
maktadýr(11). Nükleer santraller aleyhine ileri sü-
rülen uydurma veya abartýlmýþ iddialarýn hedefle-
rinden biri de geliþmekte olan ülkelerin nükleer
silah teknolojisine sahip olmamasýdýr. Ayrýca
nükleer santraller tüm enerji sistemleri içinde en
az riskli olanýdýr.
Türkiye’de nükleer enerji konusunda uzun sü-
reden beri bazý çalýþmalar yapýlmaya çalýþýlmýþ
ancak bu çalýþmalarýn hiçbirinde yol alýnamamýþ-
týr. Türkiye nükleer enerji konusunda hem ham-
madde yataklarýna, hem de yeteri kadar bilim a-
damýna sahip olmasýna raðmen henüz bir nükleer
enerji santraline sahip deðildir.
11– www.gantep.edu.tr /~mmp / 8458/ bilim. html

312
Milli Ekonomi Modeli

C–RÜZGAR ENERJÝSÝ: Fosil yakýt kaynakla-


rýnýn sýnýrlý oluþu ve çevresel sorunlar nedeniyle,
yenilenebilir enerji kaynaklarý tüm dünyada gide-
rek artan bir ilgi ile karþýlanmakta ve enerji ge-
reksiniminin karþýlanmasýnda önemli bir yer iþ-
gal etmektedir. Pek çok ülke 2010 yýlýnda elek-
trik enerjisi gereksinimlerinin %10’unu rüzgar e-
nerjisinden karþýlamayý planlamaktadýr. Bu ne-
denle, pek çok ülke ulusal programlar ve teþvik-
ler uygulayarak rüzgar enerjisi teknolojisini ge-
liþtirmeye çalýþmaktadýrlar. Rüzgâr enerjisi, do-
ðada serbest bir halde ve bol olarak bulunmakta,
enerji kaynaðý çeþitliliði yaratmaktadýr. Bunun
yanýnda dýþa baðýmlý olmayan temiz bir enerji
kaynaðý olmasýndan dolayý da çok hýzlý geliþ-
mektedir. Ülkemizde uygulamalarý 1998 yýlýnda
baþlayan rüzgar santralleri küçük ölçeklidirler.
Þu anda, toplam kurulu gücü 17,4 MW olan iki
santral “Yap–Ýþlet–Devret” modeliyle üretim ya-
parken, toplam kurulu gücü 1,7 MW olan bir di-
ðer santral “otoprodüktör” statüde üretim yap-
maktadýr. Bu santrallerden üretilen yýllýk elektrik
enerjisi de yaklaþýk 54 milyon kWh’dýr ve top-
lam üretim içerisinde çok küçük bir orana karþý
gelmektedir. Neticede bugüne kadar Türkiye bu
enerji kaynaðýndan istifade edememiþtir. Ülke-
mizde âtýl bekleyen rüzgâr enerjisi potansiyeli:
en az 75 milyar kWh olduðu tespit edilmiþtir.
313
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Görüldüðü gibi ülkemiz bu enerji kaynaðý baký-


mýndan çok zengin imkanlara sahiptir. Bunun en i-
yi örneklerinden biri, Avrupa Birliði ülkelerindeki
rüzgar enerjisi potansiyelini belirlemek için
200’den fazla yerde kurulan uygun meteoroloji is-
tasyonlarýnýn 10 yýlý aþan verileri sonucu oluþturu-
lan Avrupa Rüzgâr Atlasý'dýr. Bu Atlas, Ege Denizi
ve buna komþu kýyýlarda yüksek rüzgar enerjisi
kapasitelerinin varlýðýndan bahsetmektedir. Ülke-
mizin özellikle Ege Denizi’ne kýyýsý olan batý böl-
gelerinde yapýlan rüzgar ölçümleri bu potansiyeli
doðrulamaktadýr. Ayrýca Sinop’ta yapýlan araþtýr-
malar da bu ilimizin yüksek rüzgar enerjisi potan-
siyeline sahip olduðunu göstermektedir(12).
D–JEOTERMAL ENERJÝ: Dünyada jeotermal zen-
ginliði ile yedinci sýrada yer alan Türkiye, jeotermal
potansiyeli ile toplam elektrik enerjisi ihtiyacýnýn(13).
% 5’ini, ýsýtmada ýsý enerjisi ihtiyacýnýn %30’unu kar-
þýlayabilecek imkana sahiptir. Ancak bunlarýn aðýrlýk
ortalamasý alýndýðýnda, jeotermal potansiyeli Türki-
ye’nin enerji (elektrik+ýsý enerjisi) ihtiyacýnýn %14’ü-
nü karþýlayacak potansiyele sahiptir(14).
Toplam jeotermal potansiyelimizin (2000 MWe,
31500 MWt) elektrik üretimi, þehir ýsýtma, soðutma,
sera ýsýtma, termal tesis ýsýtma, kaplýca kullanýmý,
kimyasal maddeler üretimi, sanayide kullaným vb.
uygulamalarda tam deðerlendirilmesi ile saðlanacak
hedef yýllýk net yurtiçi katma deðeri 20 milyar USD
civarýndadýr.
12- Elektrik Mühendisleri Odasý Dergisi, sayý 451
13- Bkz.Türkiye Jeotermal Derneði, www.jeotermal-dernegi.org.tr
14- Bkz.Türkiye Jeotermal Derneði, www.jeotermal-dernegi.org.tr

314
Milli Ekonomi Modeli

Ülkemizde jeotermal kaynak potansiyelimizin


ancak % 3’ü deðerlendirilmektedir.
ÝZMÝR 220 000 Konut
DENÝZLÝ + CÝVARI 90 000
BURSA 75 000
BALIKESÝR + CÝVARI 55 000
AFYON + CÝVARI 55 000
AYDIN 60 000
MANÝSA + TURGUTLU 46 000
BOLU + CÝVARI 38 000
KÜTAHYA + CÝVARI 37 500
ÇANAKKALE + CÝVARI 35 000
SAKARYA–AKYAZI–KUZULUK 31 500
NAZÝLLÝ 30 000
ERZURUM 25 000
SALÝHLÝ 24 000
ÞANLIURFA + SÝVAS 20 000
DÝKÝLÝ + BERGAMA 15 000
ALÝAÐA 10 000
KIRÞEHÝR 10 000
Diðer Yerleþim Birimleri Toplamý 68 000
GENEL TOPLAM 945 BÝN KONUT
(6515MWt)
FUEL–OIL (KALORÝFER 3 Milyon Ton/Yýl
YAKITI) TASARRUFU (1 Milyar 150
Milyon USD/Yýl)

315
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Türkiye’de jeotermal enerji ile ýsýtýlabilecek


potansiyel yerleþim birimlerinin toplamýnýn mey-
dana getirdiði 945 bin konutluk kapasite, sadece
þehir ýsýtmasýna yöneliktir. Sera ve kaplýca ýsýtma,
soðutma, endüstriyel kullaným, mineral eldesi,
balýk üretimi vb. için kullanýlabilecek enerji bu
deðerin dýþýndadýr.
E–BÝOMAS ENERJÝ: Her türlü artýk madde kar-
bon içermekte, yakýlýnca enerji vermektedir. Aðaç,
bitki, insan ve hayvan dýþkýsý, tahýl sapý, su yosunu
gibi artýk maddeler önemli miktarlarda enerjiye sa-
hiptir. Çevreyi kirleten atýklar yakýlarak, hem çevre
temizlenebilmekte, hem de enerji (ýsý ve elektrik) el-
de edilebilmektedir. Yapýlan araþtýrmalar biomas üre-
timi ile yýlda 75 milyar ton veya günde 1500 milyon
varile eþdeðer bir enerji elde edilebileceðini göster-
miþtir. Bu miktar dünyanýn yýllýk enerji tüketiminin
yaklaþýk 10 katýdýr. Organik maddelerin enerjisinin
güneþten geldiði ve her yýl yenilendiði dikkate alýnýr-
sa, tükenmeyen ve yenilenebilir kaynak olduðu ko-
layca görülür. Birçok ülkede biyogaz üretilmektedir.
Ancak en yaygýn üretimi 4 milyon metreküp ile Çin
gerçekleþtirmiþtir. Biyogaz üretiminde Türkiye çok
büyük bir potansiyele sahiptir. 1 kg yaþ gübreden 50
lt biyogaz üretildiðine göre, Türkiye’de yýlda toplam
3 milyar metreküp gaz üretilebilecek potansiyel oldu-
ðu tahmin edilmektedir. Bu, 2.3 milyon ton taþkömü-
rüne eþdeðerdir. Diðer organik atýklarýn deðerlendiril-
mesiyle birlikte Türkiye’nin toplam biyogaz potansi-
yeli 26 milyar m3 olarak tahmin edilmektedir.
316
Milli Ekonomi Modeli

F–AKINTI ENERJÝSÝ: Türkiye’de mevcut su po-


tansiyelinin %30’u kullanýlmakta %70’i ise kullanýl-
mamaktadýr. DSÝ verilerine göre; Türkiye’de planla-
nan 485 adet santralin 108 adedi çalýþmaktadýr. Türki-
ye’nin ekonomik su potansiyeli 123 milyar kWh’týr,
barajlar yapýlýrsa bu rakam teknik olarak 216 milyar
kWh’a yükseltilebilir. Türkiye; kullandýðý bu %30 su
potansiyelinden 2000 yýlýnda tüketilen elektriðin
%40’ýný elde etmiþtir. 2000 yýlý elektrik tüketimine
baktýðýmýzda 118 milyar kWh (kilowat saat) olduðu-
nu görürüz. Türkiye’nin âtýl bekleyen su potansiyeli
karþýlýðý elektrik enerjisi ise 76 milyar kWh’týr. Büyük
santraller yerine nehirlerin üzerine ufak ufak birçok
santraller yapýlarak her ilin enerji ihtiyacý en yakýn ne-
hir üzerine yapýlan santraller ile karþýlanabilir. Böyle-
ce enerjinin nakledilme maliyeti azalýrken ufak çaplý
birçok barajýn varlýðý hem çevreye zarar verilmesini
engellemekte, hem de olasý dýþ saldýrýlarda, doðal a-
fetlerde ülkenin enerji aðýna zarar verilmesi zorlaþ-
maktadýr.
G–DALGA ENERJÝSÝ: Dalga enerjisi üzerine
süren çalýþmalar, petrol krizleri sonrasýnda daha da
artmýþ, uygulamalar 90’lý yýllarda önem kazanmýþ-
týr. Çevresel avantajlarý ortada olan dalga enerjisi-
nin, yatýrým maliyeti diðer yenilenebilir kaynaklara
göre daha yüksektir. Ýngiltere, Ýrlanda, Norveç ve
Portekiz gibi ülkelerde dalga enerjisinin önemi an-
laþýlmýþ; santraller kurulmuþ, devlet desteði ile pi-
lot çalýþmalar baþlatýlmýþ ya da enerji planlamala-
rýnda kýsa vadede hedef olarak konu yer almýþtýr.
317
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Marmara Denizi hariç, Türkiye’nin açýk deniz kýyý


uzunluðu 8210 km civarýndadýr. Turizm, balýkçýlýk
ve kýyý tesislerinin haricinde, kullanýma uygun beþ-
te birlik kýsýmda 18.5 TWh/yýl düzeyinde bir dalga
enerjisi elde edilebileceði hesaplanmýþtýr. Dalga e-
nerjisi, Türkiye’nin uzun vade enerji plan–prog-
ramlarý içinde yer alabilecek önemli bir seçenektir.
H–YAKIT HÜCRELERÝ: Dünyada karbondioksit
miktarýndaki artýþ, sera etkisi ve iklim deðiþiklikleri
sonucu gelinen son durum göstermektedir ki, gele-
ceðin en önemli yakýtý hidrojen, geleceðin yakýt
teknolojisi ise yakýt pilleri olacaktýr. Hidrojen alýþý-
lagelmiþ–birincil yakýtlarýn tümüne alternatif ola-
rak doðrudan yakýlarak veya yakýt pillerinde elek-
triðe dönüþtürülerek kullanýlabilir. Avrupa Birli-
ði’nin hidrojen ve yakýt piline bakýþýný inceleyecek
olursak; Avrupa’nýn Amerika ve Japonya’dan önce
hidrojen enerjisine geçmesinin Avrupa’ya büyük
teknolojik ve ekonomik avantajlar saðlayacaðý ön-
görülerek gerekli AR–GE çalýþmalarý için kullanýl-
mak üzere ilk beþ yýl için 5 milyar Euro ayýrdýðý
görülmektedir. Amerika Birleþik Devletleri’ndeki
geliþmeler incelendiðinde hidrojenli otomobillerin
geliþtirilmesi için 1.7 milyar Dolarlýk bir proje baþ-
lattýðý ve ardýndan da kömür ve hidrokarbon tipi
yakýtlardan ucuz hidrojen üretimi için de 1.2 milyar
Dolar fon ayýrdýðý görülmektedir. Gerek Japonya
ve Ýzlanda baþta olmak üzere, tüm dünyada hidro-
jene verilen deðer ve üzerinde yapýlan çalýþmalar-
daki artýþ gözle görülmektedir.
318
Milli Ekonomi Modeli

Türkiye hidrojeni enerji planlamalarý içine en


kýsa zamanda almalýdýr. Bu konu için araþtýr-
ma–geliþtirme alt yapýmýz uygun olup, ülkemizde
Ýstanbul Teknik Üniversitesi, Ortadoðu Teknik Ü-
niversitesi ve Yýldýz Teknik Üniversitesi’nde bu
konuda uluslararasý boyutta çalýþmalar gerçekleþti-
ren saygýn bilim adamlarý vardýr. Kurulan Ulusal
Bor Araþtýrma Enstitüsü ve kurulmasý hedeflenen
Ulusal Enerji Enstitüsü ve Ulusal Su Enstitüsü
hidrojen enerjisinin ülkemizde yerinin belirlenme-
si ve konuya verilen önemin artmasýnda önemli bir
rol oynayacaktýr. Hidrojen eksenli yakýtlarýn kulla-
nýlmasýnda en önemli madde hidrojen bor hib-
rid’dir. Ülkemizin bor rezervlerinde dünya birinci-
si olduðu dikkate alýndýðýnda yakýn gelecekte pet-
rolün yerini alacak olan hidrojen eksenli yakýtlarda
açýk farkla önde olduðumuz görülecektir.
Dünyada var olan enerji kaynaklarýný ele geçir-
mek ve söz sahibi olmak için devletler birbirleriyle
ciddi mücadeleler vermektedir. Global güçler ener-
ji kaynaklarýnýn kontrolünün kendilerinde olmasýný
istemekte, bu konuda milletlerin kendilerine ba-
ðýmlý olmalarý için çalýþmaktadýrlar. Örneðin bu
güçler bir taraftan nükleer enerjiyi kullanýrken, di-
ðer taraftan bu enerjiyi kullanmak isteyen diðer ül-
kelerin de önünü kesmektedirler.
Enerji ekonomik ve sosyal kalkýnmanýn motor
gücüdür. Enerji, sanayide kullanýlmasý zorunlu o-
lan bir ana unsur ve toplumun hayat seviyesini
yükselten bir itici güçtür.
319
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bu nedenle enerji, zamanýnda, yeterli, kaliteli,


düþük maliyetli olarak sanayinin ve sosyal hay-
atýn hizmetine sunulduðunda; hem refahýn yük-
seltilmesi saðlanmýþ olur, hem de yerli sanayinin
dýþ pazarlarda rekabet gücü artar. Dolayýsýyla her
milletin milli bir enerji politikasýnýn olmasý þart-
týr. Aksi takdirde bu gücü elinde bulunduranlara
baðýmlý olunur ki, bu da ekonomik ve siyasi ba-
ðýmsýzlýðýn tehdit altýnda olmasý demektir.
Enerji ayný zamanda üretimin bir fonksiyonu-
dur. Yani üretim maliyetleri arasýnda yer alýr. Do-
layýsýyla enerji politikalarý ekonomileri direkt ola-
rak etkiler. Enerjiyi ucuza kullandýran ülkelerde,
üretilen ürünlerdeki enerji maliyeti düþük oldu-
ðundan firmalarýn rekabet gücü daha fazladýr. Ay-
rýca halkýn enerji kullanýmýna harcadýðý para azal-
dýkça, bunun yansýmasý olarak tüketim kabiliyeti
de artacaktýr. Maliyet enflasyonunun önüne geçil-
mesi için maliyeti oluþturan kalemlerde fiyatlarýn
aþaðý çekilmesi gereklidir. Enerji giderleri üretim
maliyetinde çok ciddi yer tutan bir kalemdir.
Milli Ekonomi Modeli’mizde sadece tüketici
kesim desteklenmeyecek, ayný zamanda üretici
kesim de hem faizsiz krediler ile, hem de ücretsiz
enerji desteði ile sübvanse edilecektir.

320
Milli Ekonomi Modeli

DOKUZUNCU BÖLÜM:

MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNÝN


DÝÐER EKONOMÝ GÖRÜÞLERÝ ÝLE
MUKAYESESÝ VE SONUÇ

321
322
Milli Ekonomi Modeli

MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNÝN DÝÐER


GÖRÜÞLER ÝLE MUKAYESESÝ VE SONUÇ
Kapitalizm'de, insan ihtiyaçlarýnýn sýnýrsýz, kay-
naklarýn sýnýrlý olarak ele alýnmasý, aile planýnda
doðum kontrolüne, sosyal planda gelir daðýlýmýn-
daki adaletsizliðe, global manada dünyanýn sýnýrlý
kaynaklarýný ele geçirmek için yapýlan savaþlara,
paranýn serbestçe dolaþýmýnýn engellenmesine do-
layýsýyla emek ve üretimin kontrol edilip yönlendi-
rilmesine neden olmaktadýr.
Komünizm'de ise mutlu edilmesi gereken ve e-
meðin de kaynaðý olan insanýn doðuþtan getirdiði
mülk edinme hakký yok sayýlmýþ, insan devleti yö-
neten sýnýfa hizmet eder hale getirilmiþtir. Kapita-
lizm'de, parayý kontrol edenler ile komünizm'de
sistemi yönetenler efendi, insanlar ise efendilerini
mutlu etmeye çalýþan iþçi konumundadýrlar ve
böyle kalmaya da mahkumdurlar.
Milli Ekonomi Modeli, ilk baþta insana ve eko-
nomiye getirdiði yorumla, diðer modellerden fark-
lýlýðýný ortaya koyar. Milli Ekonomi Modeli'nde,
insan ihtiyaçlarý sýnýrlý, kaynaklar ise sýnýrsýzdýr.
Sýnýrsýz olan insanýn ihtiyaçlarý deðil ihtiraslarýdýr.
323
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Milli Ekonomi Modeli insanýn sýnýrlý ihtiyaçlarýný sýnýr-


sýz kaynaklardan karþýlama ilmi olarak tanýmlanýr. Milli
Ekonomi Modeli, ülkelerin kalkýnmasýný ve tam ba-
ðýmsýzlýðýný hedefleyen ve bunun için gerekli formülas-
yonu ortaya koyan ilmin adýdýr.
Milli Ekonomi Modelinde mutlu edilmesi, zengin e-
dilmesi ve hizmet edilmesi gereken insandýr. Ekonomi-
lerde sürekli büyüme, gelir daðýlýmýndaki adalet, tam
istihdam çözülemeyen bir problem olarak ele alýnýrken,
Milli Ekonomi Modelinde sürekli büyümenin, gelir
daðýlýmýndaki adaletin, tam istihdamýn saðlanmasýnýn
formülleri ortaya konmaktadýr.
Üretim miktarýný belirleyen malýn fiyatý deðildir.
Mala olan taleptir. Kapitalist anlayýþýn genel ve kýsmi
denge analizi; pahalýlýktan dolayý talebin daralmasý, ü-
retimin artmasý durumunda talebi oluþmayan mal fazla-
lýðýna getirdiði yorum yeterli deðildir.
Fiyat deðiþikliklerinin talep üzerinde direkt etkisi,
arz üzerinde ise dolaylý etkisi vardýr. Kapitalist anlayýþ
bozulan dengenin kendi kendine tekrar kurulacaðýný sa-
vunur. Bu anlayýþýn bilimsel hiçbir yönü olmadýðý gibi
sürekli büyümenin önünde de ciddi bir engel olarak
durmaktadýr.
Milli Ekonomi Modeli’nde ise bozulan dengenin
tekrar denge düzeyine ulaþabilmesi için dýþarýdan bir
müdahalenin þart olduðu öngörülür. Yapýlan müdahale
ekonominin büyümesine de ýþýk tutar. Milli Ekonomi
Modeli’nin öngördüðü para arzý politikasý uygulandýðý
ülkeyi kalkýndýrdýðý gibi, diðer fakir ülkeleri zenginleþ-
tirerek –açlarý doyurarak– parasýnýn deðerini arttýrýr.
324
Milli Ekonomi Modeli

Ýhtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarýný giderdikçe, tüketi-


cinin gelir düzeyini arttýrdýkça büyüyen bir ekonomiyi
öngörür.
Milli Ekonomi Modeli’nde öngörülen talep analiz
grafiðinden hareketle ilk önce talep desteklenir, oluþan
talep miktarýný karþýlayacak arz saðlanýr. Üretim des-
teklenir oluþan arz miktarý tüketim desteklenerek sað-
lanýr. Bu interaktif denklemler sürekli büyümenin for-
mülüdür.
Talebi arttýrmak için kamu harcamalarýnýn maliyetli
para ile desteklenmesini öngören Keynes modelinin
uygulandýðý ekonomilerde, ülkeler er veya geç enflas-
yon ve borç sarmalýna sürüklenmiþ olur. Borç olarak a-
lýnan maliyetli paranýn geriye ödenmesinin faturasý
vergi ile millete kesilir. Vergi yükünün artmasý cari ve
sosyal harcamalarýn kýsýlmasýna neden olduðu gibi, ü-
retim maliyetlerinin yükselmesine, talebin daralmasý-
na, kamu harcamalarýnýn kýsýlmasýna neden olur. Neti-
ce olarak ekonomiler maliyet enflasyonu ile talep da-
ralmasýnýn ayný anda yaþanmasý manasýna gelen stagf-
lasyon sürecine girer.
Büyümeyi karþýlayacak tüketim miktarýnýn üretim-
den elde edilen gelirle saðlanmasý mümkün deðildir.
Bu gerçekten hareketle Milli Ekonomi Modeli, eksik
kalan tüketim miktarýnýn emisyonla kapatýlmasýnýn za-
ruri olduðunu öngörür. Emisyonun ekonomiye giriþ
noktasýný sosyal devlet projeleriyle formülize etmiþtir.
Bu yaklaþým gelir daðýlýmýndaki dengesizliði ortadan
kaldýrdýðý gibi talebi arttýrýcý, deflasyonu engelleyicidir.
325
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Üretimden para kazanmayý öngören Milli Eko-


nomi Modeli, üretimde maliyetli parayý reddeder.
Maliyetli parayý üretim faktörlerinin dýþýnda tutar.
Parayý, tüketim kabiliyetini ve üretim arzýný
arttýrýcý bir iþlemci olarak görür. Paranýn speküla-
tif alanlara kaçýþýný engeller.
Global sermaye güçleri, kapitalist ekonominin
bir sonucu olarak ortaya çýkmýþtýr. Kapitalist eko-
nomi sadece bu global güçlere hizmet eder duru-
ma gelmiþtir. Bu güçler kapitalist ekonominin ne-
ticelerinden olan enflasyon, deflasyon ve stagf-
lasyon ortamlarýndan güçlenerek çýkarlar.
Devletin ekonomi piyasalarýna müdahalesini e-
konomik dengelerin bozulmasý olarak yorumla-
yan kapitalist anlayýþ, yönetilen ve yönlendirilen
güçsüz devletten yanadýr. Bu anlayýþýn öngördüðü
devlet, sadece global güçlere çalýþan ve onlara
kazandýran iþçi durumundadýr. Kapitalist ekono-
milerde fakirlik milletin adeta kaderi gibidir.
Milli Ekonomi Modeli’nin öngördüðü devlet i-
se güçlüdür ve milletinin hizmetindedir.
Devlet senyoraj geliriyle tüketiciyi ve üreticiyi
destekler. Devlet ekonomiye gerekli müdahaleler-
de bulunarak sürekli büyümenin de gerçekleþme-
sini saðlar. Yeraltý zenginliklerinin sahibi olan
devlet, bu kaynaklarý ortaklýklar kurarak milletiy-
le paylaþýr. Devlet vergi, senyoraj ve üretimden
elde ettiði geliri arz ve talebin canlanmasý için e-
konomiye kazandýrýr.
326
Milli Ekonomi Modeli

Milli Ekonomi Modeli’nde devlet “baba”dýr. A-


lan deðil veren eldir. Verdikçe büyüyendir. Sosyal
devlet projeleriyle gelir daðýlýmýndaki dengesizliði
ortadan kaldýrandýr. Bütün vatandaþlarýn güvendiði,
sýðýndýðý, adaletinden emin olduðu, tam istihdam sað-
layan iradenin adýdýr.
Talep ve maliyet olarak karþýmýza çýkan enflas-
yon, kapitalist ekonominin kaçýnýlmaz sonuçla-
rýndandýr. Talep enflasyonu, fiyat artýþýný para
stoklarýndaki artýþla izah eden monetarist anlayýþ
ile tam istihdam düzeyinden sonra toplam harca-
malardaki artýþý enflasyonist açýk olarak ifade e-
den Keynes modeli enflasyon problemine çözüm
üretememiþtir (noksan veya yanlýþ teþhis çözümü
imkansýz kýlar). Maliyet enflasyonunu ise agýrlýk-
lý olarak sendikalarýn desteklediði iþçi ücretlerin-
deki artýþ olarak ifade etmiþlerdir.
Üretimi devreye koyan paranýn, üretim sonucu
elde edilen malýn deðerini karþýlamasý mümkün de-
ðildir. Doðal olarak arz–talep dengesi arz eksenli o-
larak bozulacaktýr. Gelirin tüketime eþit olmasý e-
konomideki dengeyi saðlamaz. Üretimin tüketimle
veya tüketimin üretimle eþitlendiði nokta ekonomi-
deki dengenin saðlandýðý durumdur.
Maliyetli paranýn üretime veya tüketime girmesi
her türlü enflasyonun kaynaðýný oluþturur. Milli E-
konomi Modeli paraya, üretim ve tüketime, sürekli
büyümeye getirdiði yeni yorumla enflasyonun her
türlüsünü ekonominin dýþýna çýkarmýþtýr.
327
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Devletin üretim ve tüketim ayaðýný bilinçli ve


kontrollü bir þekilde emisyonla desteklemesi enf-
lasyonu sýfýrladýðý gibi, sürekli büyümeyi de saðlar.
Bir merdivenin basamaklarý gibi yatay talebi, dikey
ise arzý gösterir. Ekonomilerin içinde bulunduðu
duruma göre bazen yatay, bazen dikey desteklenir.
Bazen de öyle olur ki oranlarý ayný veya sabit
bir katsayý ile yatay ve dikey eksen ayný anda des-
teklenir. Bu bilinçli dengeli ve kontrollü müdaha-
leler ekonominin sürekli büyümesini de saðlar.
Grafik –26

Kapitalist ekonomilerde haksýz kazanç olarak


ortaya çýkan faiz, klasik anlayýþý temellendiren A-
dam Smith’ e göre tasarruf ile yatýrým arasýndaki i-
liþkiyi saðlayan unsurdur.
Keynes’e göre ise faiz piyasalarýn ihtiyacý olan
paranýn piyasalara arzýnda ortaya çýkar.

328
Milli Ekonomi Modeli

Oysa ekonomilerin belasý olan enflasyon,denflas-


yon, stagflasyon, maliyetli paranýn kullanýmý saye-
sinde kendisine hayat bulur.
Paranýn spekülatif alanlara kaçmasý,ekonomiler-
de sanal büyüklükler ve ödem alanlarý oluþturur.
Faizin saðlayacaðý haksýz kazançla paraya hük-
meden global güçler, hiçbir emek sarf etmeksizin
bütün dünya insanýnýn ürettiði mal ve hizmetlere or-
tak olmaktadýrlar.
Maliyetli paranýn (faiz) ele geçirdiði kapitalist e-
konomilerde, gelir daðýlýmýndaki dengesizlik ve
halkýn fakirliði kaçýnýlmaz neticedir.
Dünya piyasalarýnda dolaþan para, dünya insanýnýn
ihtiyaçlarýnýn kat kat fazlasý olmasýna raðmen, birçok
ülkede insanlar açlýktan ölüyorlarsa, bunun en temel
nedeni maliyetli paranýn yani faizin varlýðýdýr.
Kapitalist ekonomilerde paranýn akýþý ve yönü
tek boyutludur ve global güçlere doðrudur. Piyasa-
larda bulunan her maliyetli paradan global güçler
pay sahibidir.
Milli Ekonomi Modeli’nin öngördüðü para taný-
mý gereði faizli para ekonominin dýþýna çýkartýlýr.
Zati deðeri olmayan para, mal ve hizmet üretimin-
de, tüketim ve üretim kabiliyetinin arttýrýlmasýnda
duraðan ekonomik deðerlerin harekete geçirilmesin-
de sadece bir iþlemcidir. Neticede iþlemcinin üretti-
ði deðer paranýn karþýlýðýdýr.
Kendi çýkarlarý için her þeyi mubah gören “insan
insanýn kurdudur” mantýðý ile insana yaklaþan libe-
ralizm insaný tek boyutu ile ele alýr.
329
Prof. Dr. Haydar BAÞ

Bencil insandan hareketle de homo ekonomicus’ u


tanýmlar. Veya kapitalizmi kullanan global güçler bü-
tün insanlýðýn ürettiði deðer ve hizmetleri sömürebil-
mek için ihtiyaç duyduklarý insan modeline homo e-
konomicus adýný verdiler.
Ýnsana sunulan sonsuz kaynaklarý sýnýrlý, insanýn sý-
nýrlý ihtiyaçlarýný sonsuz gören liberal anlayýþ, bu yan-
lýþa, insaný tanýyamadýðý için saplanmýþtýr. Ýnsanýn ih-
tiyaçlarý sýnýrlýdýr, sýnýrsýz olan ihtiraslarýdýr. Yerküre-
deki sonsuz kaynaklar netice olarak insanýn emeðine
sunulmuþtur. Ýnsan da doðuþtan getirdiði deðerleri ko-
ruyup geliþtirerek ekonominin bütün parametrelerini
kendinin ve toplumun menfaatlerine sunmalýdýr.
Toplumun menfaatleri ile bireyin menfaatleri ara-
sýndaki açý sýfýr olduðunda, tam istihdam gerçekleþtiði
gibi insan her türlü saadeti yakalamýþ olur. Bireylerin
çýkarlarý ile toplumun hedeflerini buluþturan irade
devlet iradesi olmalýdýr. Baþka bir ifade ile bireylerin
hedeflediði ekonomik düzey vektörlerinin toplamý
toplumun ekonomik hedefini oluþturmalýdýr.
Ýnsanýn doðuþtan getirdiði deðerleri koruyan, geliþ-
tiren ve ekonomiye kazandýran, insanýn insana faydalý
olduðu toplumlar öngörülen örnek toplumlardýr.
Her ülkenin sosyoekonomik yaþam standartlarý göz
önünde bulundurularak vergi alacak veya vergiden
muaf olacak gelir düzeyi belirlenmelidir.
Dar gelirli gruplardan verginin kaldýrýlmasý, ekono-
milerde tüketim kabiliyetinin artmasýna, üretimin dev-
reye girmesine neden olacaktýr.
330
Milli Ekonomi Modeli

Üreticinin üretim kabiliyetini artýran bu yaklaþým


yeni ekonomik kabiliyetlerin ortaya çýkmasýna da kat-
kýda bulunacaktýr. Milli Ekonomi Modeli’nde hayat
standartlarýnýn alt limiti birey ve ailelerin onurlu bir
hayat yaþamalarýdýr.
Devletin vergiden muaf tuttuðu kesimden toplaya-
caðý vergi geliri alýnmadýðýnda; bu paranýn piyasaya
girerek dolaþým hýzýna baðlý olarak oluþturduðu iþlem
hacmi, sonuçta devlete daha fazla vergi geliri olarak
dönecektir. Örneklemeyi Türkiye için yapacak olur-
sak, Milli Ekonomi Modeli, yýllýk geliri 100 milyar ve
altýnda olan kesimden vergi almamayý öngörür.

331
332
Milli Ekonomi Modeli

KAYNAKÇA

1. Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, Ýcmal yay, Ýstanbul 1994,


2. baský
2. Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, Ýcmal yay, Ýstanbul
1996, 4. baský
3. Prof. Dr. Haydar Baþ, Veda Hutbesinde Ýnsan Haklarý,
Ýstanbul 2001.
4. A. Smith, Milletlerin Zenginliði, Çev. Haldun Derin, M.E.B.
Yayýnlarý 1955
5. Akýn Önder, Muðla Su Ürünleri Yetiþtiricileri Birliði,
19.09.2004, A.A
6. Bank of Japan, www.boj.or.dp
7. BIS - Bank of International Settlements, Trennial Survey 2004
8. D.Ý.E, Ekonomik ve Finansal Veriler, www.die.gov.tr
9. D.Ý.E, GSMH Hesaplarý, www.die.gov.tr
10. Denis Henri, Histoire de la pensée économique, Presses
Universitaires de France, 1971
11. IMF World Outlook 2005
12. Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý, www.dtm.gov.tr
13. DÝE, www.die.gov.tr
14. Doç. Dr. Gülsün Yay, 1990'lý yýllarda Finansal Krizler,
Ýktisat'ýn Dama taþlarý- 2002, Eðitim serisi-2,
15. Doç. Dr. Sadi Uzunoðlu, Para ve Döviz Piyasalarý,
2.bas. 2003
16. EBRD (European Bank for Recostruction and
Development 2002)
17. EUROSTAT ( Statistical Office of The European
Communities
18. OECD, Main Economic Indicators Agust 2005
19. FED, 09/ 06/ 2005, www.federalreserve.gov
20. Gardner Ackley, Macroeconomic Theory, The Macmillion
Company, New York, 1970
21. Hazine Müþteþarlýðý, Ýç Borç Stokunun Alýcýlara
Göre Daðýlýmý, www.treasury.gov.tr
22. Hoover K., The New Classical Macroeconomics, 1998

333
Prof. Dr. Haydar BAÞ

23. IMF Economic Outlook, June 1998; OECD Analytical


Databank
24. Ýktisat'ýn Dama Taþlarý, II, 2002, ÝÜ Ýktisat Fak. Mez.
Cem; Doç. Dr. Burak Atamtürk, Klasikler ve Adam Smith
25. Ýktisat'ýn Ýlkeleri, Ortak Kitap, Alkým Yay, Ankara 1996
26. Japan Ekonomic Yearbook
27. IMF International Financial Statisticis, October 2003.
28. John Maynard Keynes, The General Theory and
Employment, Ýnterest and Money, The Macmillian
Press ltd, London 1973
29. K. Marx, Kapital
30. Karl Brunner and Allan H.Meltzer, The Phillips Curve
and Labor Markets, North-Holland Publishing
Company, 1976
31. IMF International Financial Statistics, October 2003
32. Ekonomic Survey of Japan
33. M. Friedman, Kapitalizm ve Özgürlük, ç. D. Erberk ve N.
Himmetoðlu
34. Prof. Dr. C. Can Aktan, Monetarizm ve Rasyonel
Beklentiler Teorisi, Politik iktisat, Ýzmir 2000
35. M.Firiedman, Qantity Theory of Money, 1956
36. Ministery of Finance of Japan, (06.09.005).
37. State Administration on Foregien Exchange, People's
Republic of China.
38. Muðla Ünv. Temiz Enerji Kaynaklarý Araþtýrma Geliþtirme
Merkezi 2005 yýlý Etkinlikleri, Oturum 6
39. Mustafa Çýnký, Rant Lordlarý, Ankara 2004
40. Nicholas Kaldor, The New Monetarism, Lloyd Bank
Review, No 97,1970
41. Prof. Dr. Güven Önal, Akþam, 02.07.2001
42. Mustafa Çýnký, Rant Lordlarý, 1.baský, Ankara 2004
43. Prof. Dr. Erdogan Alkin, Ýktisat, Filiz Kitabevi, Ýst. 1992
44. Prof. Dr. M.Merih Paya, Para Teorisi ve Para Politikasý,
2.b. Ýstanbul: Filiz Kitapevi,1999.
45. Prof. Dr. Osman Z. Orhon, Baþlýca Enflasyon Teorileri ve
Ýstikrar Politikalarý, Filiz Kitabevi 1993
46. Prof. Dr. Rona Turanlý, Malthus'un Nüfus
Kuramý ve A.G.Ü.

334
Milli Ekonomi Modeli

47. World Bank's Debtor Reporting System (DRS)


48. Prof. Dr. Zafer Tunca, Makro Ýktisat, Filiz kitabevi,
3. baský 2001
49. T.C. Merkez Bankasý, www.tcmb.gov.tr
50. European Central Bank, OECD, Eurostat 2005
51. China Statistical Yearbook, Bank of China
52. Prof. Dr. Nuri Uman, Baþka Ülkelerin Bilançolarý ile T.C.
Merkez Bankasý Bilançolarýnýn Karþýlaþtýrýlmasý, 1991
53. TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14
54. The World Bank, World Development Indicators
55. DÝE Turkey, Istatistical Year Book 2004
56. The World Bank, World Development Indicators
57. The World Distribution of Income Xavier Sala-i Martin
Department of Economics, Colombia University Working,
Paper no 8933, May 2002.
58. The World Bank, 2004 (Census and Statistics
Department)
59. The Economic Journal, 112 51-92, January 2002, Royal
Economic Society, True
60. World Income Distribution 1988 and 1993,
Branko Milanovic
61. Türkiye Ziraat Odalarý Birliði,14.05.2002, A.A
62. Visser H., The Quantity of Money, 1974
63. World Bank, 2003
64. www.worldbank.org/globaloutlook.
65. World Bank (Prospects for The Global Economy)

335

You might also like