You are on page 1of 289

GÜN YAYINCILIK

DALE CARNEIGE
BÜTÜN ESERLERİ

DOST KAZANMA VE İNSANLARI ETKİLEME SANATI.......


ÜZÜNTÜYÜ BIRAK YAŞAMAYA BAK..................................
SÖZ SÖYLEME VE İŞ BAŞARMA SANATI.............................
İŞTEN VE YAŞAMDAN ZEVK ALMANIN YOLLARI............
ÜNLÜ ADAMLARIN BİLİNMEYEN YÖNLERİ.......................
ETKİLİ VE GÜZEL KONUŞMA TEKNİĞİ...............................

OZANLAR DİZİSİ

DADALOĞLU /Öner YAĞCI................................................. .


KARAÇAOĞLAN " .....................................................
KÖROĞLU '*.............. ............................. ..
PİRSULTAN ABDAL " ......................................................
YUNUS EMRE " .....................................................
MEVLANA " ......................................................
HAYYAM " ......................................................
HACI BEKTAŞ VELİ " ..............................................................
1001 GECE MASALLARI ( Anonim ).........................................

DİĞER KİTAPLAR

DENEMELER/' MONTAIGNE....................................... I............


BİZ KADINLAR/ Virginia WOOLF...........................................
KONFUÇİUS ÖĞRETİLERİ..........................................................
ÖZLÜ VE GÜZEL SÖZLER /Öner YAĞCI...............................
EN GÜZEL TÜRK AŞK ŞİİRLERİ/ Çiğdem MANAS................
EN GÜZEL DÜNYA AŞK ŞİİRLERİ, Çiğdem MANAS.............
EN GÜZEL ÇOCUK ADLARI SÖZI.ÜĞÜ/Öner YAĞCI...........
A* dan Z' ye SATRANÇ/Bobby FISCHER...................................
BÜYÜCÜLÜK KLAVUZU/Elisabcth BROOKE.......................
SİHİRBAZLIK KLAVUZU/Herbcrth L BECKER....................
HUYA YORUMLARI ANSK.( Burçlar,Büyüler,Fallar )...............
III >Ş SI DA - UNUTULMAYAN ŞARKILAR/Serpil COŞAN
A ilan Aya I AROT'Marcia MASİNO.......................................
I VIII Nl)l Kİ BİLİNMEYENLER/Daniel DOK........................
1

w w w .facebo ok .co m /p agG n i2m tu rk iye

G İR İŞ

Bir gölgeler kitabı, Bilge kadın geleneği içinde ana­


dan kıza geçer. Büyülerin, ayinlerin, tariflerin, ve tanrı­
ça , bilgisinin yazılı halidir. Bugüne dek kimse bir tane
bile görmemiştir. M uhtemelen ateşli zamanlarda sahip­
leriyle beraber yanmışlardır. Ya da köklerinden kopmuş
olan yakın çağ cadılarının uydurduğu kuruntusal mit­
lerden ibarettiler. Engizisyon cellatları işlerini iyi yaptı­
lar ve cadı avı öncesindeki cadı kültüründen geriye yan-
lızca söylentiler ve düşlerin fısıltıları kaldı.
Bu kitap, büyücülük pratiği yoluyla açıkladığım ve
bu, şekliyle tanrıçayla olan ilişkilerim üzerinedir. 2 0 .
Yüzyılın sonlarında yapıldığı şekliyle büyücülüğün kişi­
sel bir tanımını oluşturmak için öğrendiklerimi ve dene­
yimlerimi tarih ve geleneksel pratikle (Bilindikleri kada­
rıyla) birleştirme, yolunu kullandım.

5
Tannça her yerde bulunur ve her yerde içkindir.
Evrenin yaratıcısıdır ve tüm yaşamın başlangıcında ve
sonunda o vardır. Büyük ana tüm canlılara yaşam verir
ve onlar ölerek ona geri dönerler. Tanrıçadan yayılan
doğasal dünyanın gücü ve güzelliğidir. Cadıların, içle­
rinde bulundurdukları da bu güç ve bu güzelliktir.
Tannça özellikle kadınlara güç verir bu yüzden mo­
dem cadılann birçoğu feministtir. Büyücülük, insanın
kendine bütünsel bir açıdan bakmasını sağlar ve hem
karanlığı hem de aydınlığı içine alır. Bu Babatann (Hı­
ristiyanların, Müslümanların ve Yahudilerin tannsı)'nın
tanımadığı bir bütünselliktir. Babaerkil dinde kadın şey­
tani olan her şeyle ilgiliyken, Babatann yanlız iyi olanı
kapsar, tannça ise tam tersine bilgeliği, açıldığı, gücü,
merhameti, acıyı ve zevki vaad eder. Bize gösterdiği
dengeli bir dünyadır.
tannça üzerine, üçüncü bölümde onun Baba Tann
tarafından nasıl tahtından indirildiğini anlattım. Persep­
hone mitinin iki ayn versiyonunu anlatarak tannça ola­
rak kadından köle olarak kadına nasıl geçildiğini ve te­
cavüzün iki anlamda nasıl geliştiğini göstermeyi amaçla­
dım. mitler bize değerler ve yaşamak için kurallar öğre­
tirlerdi. Yani eskiden öyleydi. Yunanlılar ise asla bir is­
tisna değillerdi. Persephone miti bir kadının kendi de­
rinliklerine doğru olan yolculuğunu anlatan anaerkil bir
mitten, tecavüz ve kaçırılmayı anlatan babaerkil bir mite
dönüştürülmüştür. Bu mit bize tannçaya tapan insanla-
nn barışçıl değerlerinin nasıl Babatannnın zoruyla yer
değiştirdiğini açıkça gösterir.
Bu kitap tarihe (kadın tarihi) olan ilgimi ve ona ver­
diğim değeri yansıtmaktadır Kadınlar Uııbalnnnnin
yuksclliigi olumsu/ değerlere karşı çıkmalı ve ayaktu

0
www.foccbook.com/po9an1zmtırkıye

kalmalıdırlar. Bunun için tarihlerini bir yada iki kez de­


ğil bin kez ve bin değişik şekilde yeniden yazmalıdırlar.
Büyük, büyük annelerimiz tüm dünyadan ve özel­
likle geniş Afrika Kıtası'ndan gelmişlerdir. Ne var ki so­
yumuz ortaktır. Bu kıyılara ulaşabilen Mısır Tann'çası
Isis, Yunanistan, İspanya ve Fransa üzerinden eski de­
nizciler tarafından taşınmıştır. Ayrıca Britanya ve İrlan­
da keltleri Mısırlıların Keldanlıların gizemli gelenekle­
rinden ciddi bir şekilde etkilenmişlerdir.
Avrupa, Ortadoğu ve Hindistan halkları gizemli ge­
leneklerini tüccarlar ve bilginler yoluyla değiş tokuş et­
mişlerdir. Avrupa'da ateşli zamanlar başladığında bu
konulardaki bilgiler yer altına inmiş ve taşralılarla göçe­
be çingene kabileleri tarafından canlı tutulmuştur.
Büyücülük neredeyse evrensel bir şekilde zararlı gö­
rülmüştür. Bu yanlızca sınır tanımaz bir kadın düşman­
lığı değil (hâlâ cadıların çoğu kadındır) çoğunlukla, gizli
güçlerle oynayanlardan haklı olarak korkulduğunu yan­
sıtır. Cadılara karşı yapılan suçlamalar ırksal, dinsel, ya
da etnik herhangi bir varlığa yapılanlardan farksızdır.
Cinsel sapıldık, çocuk katilliği ve statükoyu parçalamak
için komplo kurmak, bu sonuncu suçlama genellikle ilk
iki farklılığı saran histerinin içinde kaybolmasına rağ­
men bir azınlığı ezmenin en temel olgusudur. Açık ve
mantıklı olarak ezilen bir azınlık değişiklik isteyecektir.
Kararlan veren zorsa zamanın getirdiği yıkıcılıktır. Bu
bakımdan büyücülerin ezilen diğer insanlardan hiç bir
farkl yoktur. wwwi<>«ebook.com/pogonızmturkıyc
Büyücülüğün, Satanizm ya da bu ad altında anılan
çarpıldıklarla hiçbir ilgisi olmadığı açık bir şekilde belir­
tilmelidir. Satanizm, Roma Katolik inancının çöküşü­
d ü r Uygulamasının merkezi ise 'karabüyü' dür. Ayin­
leri kan sunusu, cinselliğin istismarı ve Hıristiyan öğre-

7
www.facebMk.eom/pagonizmturktye

tilerinin çarpıtılması temelindedir. Bizim sanatımızın


onlara duyabileceği tek şey nefrettir.
Büyücülük törensel olarak, bütün babaerkil dinler­
den önce gelir. Ve onlardan tamamı ile ayn ve bağım­
sızdır. Tanrıçanın yerine Hıristiyan tanrısını geçirmek
için bilinçli bir kampanyayla Pagan/Wiccan gelenekle­
rinden gelen bir çok Hıristiyan şenliği ön plana çıkarıl­
dı. (bkz. Bölüm 5) tanrıçayı tahtından indirmek için ya­
pılan bu kampanyanın bir bölümünde kadınlardan ruh­
sal ya da maddi tüm güçleri almak üzerineydi. Bunun
için kadınlar yaşama karşı, kötü, pis ve şeytani olmakla
suçlandılar. Bu suçlamalann sonunda kadındaki şeytan­
lığa dünya çapında bir inanç sonucu ortaya cadı avı çık­
tı. Kadın düşmanlığının kökeni doğrudan babaerkil din­
lerin başlangıcına dayandınlabilir. Bu inançlar artık kül­
türümüze öylesine yerleşmiştir ki varolmadıkları bir za­
manı düşünmek hayli zordur. Bilinç dışı bir şekilde cadı
korkusu güçlü ve engelleyici bir korku olarak durmakta­
dır. Cadılar şeytanın yansıması kara büyüleyici ananın
cisimleşmişi ve en önemlisi kaosun güçleri olarak görü­
lürler. "Büyü yapmak isyan etmek demektir." (Samu-
el'in kitabı).
Adalarımızın yeşil kadın ve erkekleri, Hıristiyanla-
nn dinsel baskılanndan kurtulmak için dağlara çekildi­
ler ve yaşamaya devam ettiler. Dünyanın vücudu kanla­
rını emdi. Kuzey rüzgân yakıldıkları odunlann küllerini
höyüklere ve kutsal kuyulara sürükledi. Acı çeken ka­
dınların çığlıkları bulutlann üzerine güneşe doğru yük­
seldi. Aşağılanan ve ezilen taşralıların kederli yüzlerinin
teri zengin ve kırmızı toprakla kaynaştı... Meşe ağacı
doğdu.
Cadılar ölmediler; Hıristiyanlann boyunduruğunun
biraz gevşeyeceği zamana dek yeraltına çekildiler. Ana-
ya tapınmanın güvenli olduğıı, tekrar yıl çarkını ve ge­
cenin ortasında ayin yolculuğunu kutlayabilecekleri ve
yaz ortası çayırlarında dans edebilecekleri zamana dek
beklediler......
Sihir güçtür. Bilinmeyen güçlerle uğraşmaya başla­
dığımızda, bu güçleri nasıl kullanacağımız sorusuyla
karşılaşırız. Bizler güçsüz olmaya ya da kendimizi öyle
sanmaya alışığız. Feminist büyücüler bize başkalarını
ezmeksizin kişisel ya da kolektif bir güç sağlayacak yeni
bir etik oluşturuyorlar. Büyüyle ilgili davranışlarımız ke­
sinlikle bu etiğin ışığında değerlendirilmelidir. Büyüleri­
miz, ayinlerimiz ve düşünce biçimlerimiz zararsız olma­
lıdır wwwtocebook.com/pogonizmnjrkiy«
Babaerkil dinin genel içeriğini kadın düşmanlığı,
doğanın ve zayıf olan her şeyin köleleştirilmesi ve sö­
mürülmesi oluşturur. Bu da bize üzerinde yürüdüğü­
müz toprağa ve soluduğumuz havaya tecavüz edip onu
zehirleme hakkını verir. Büyücülük ve tannça bilgisi bi­
ze; yavaş yavaş önlenemeyen bir şekilde yok oluşa doğ­
ru kayışa; bir alternatif sunar geleneklerimizi yeniden
inşa etmek bizim bireyler olarak, gezegenimizi kurtar­
mak için yapabileceğimiz en büyük yardımdır. Büyücü­
lüğün değerleri eğlendirici, doğru dostu, barışçı ve hoş­
görülüdür. Babatannnm mirası olan bu ölüm kültürün­
de bu değerlere şimdi ve burada ihtiyaç vardır.
Benim tanıdığım cadılar pratiklerinin çoğu
1960-70'li yıllardaki ikinci feminizm dalgasına dayanan
feminist cadılardı. Genel tarihimizi incelediğimizde ba­
baerkil inancın tannça inananın yerine geçtiğinden beri
süregelen bir kadın soykınmı olduğunu fark ettik. Bul-
duklanmızm korkunçluğu birçoğumuzu tarih öncesine
dönerek eşitliğin ve saygının doğuştan geldiği zamanla-
n aramaya yöneltti.

9
Araştırdığımız eski bir zamandı. Babatann'nın yaşa­
ma karşı kurallarının öncesindeki bir zaman, yıllar geç­
tikçe kadınlara tapılan, saygı durulan ve kadınların
ruhsal ve dünyasal güçlerinin olduğu bir zaman oldu­
ğuna inanmak itfn yeterli kanıt birikti.
Bu yüzden feminizm büyücülüğü canlandırmakta­
dır. Ama aynı zamanda da Babatann'nın yarattığı ma­
teryalist kültüre karşı bir isyandır. Materyalizmin aşırılı­
ğıyla doldurulmuş ve çoğu kez bundan zarar görmüş ya
da materyalizmin ürünlerini reddeden insanlar giderek
karşıt kutbun yani ruhsal alanın daha çok farkına var-
maktalar.
Din ve ruhsal yaşantı materyalist dünyanın cazibesi­
nin altında yatanı göstermekte ve çaresini sunmakta. Şu
bir gerçektir ki zor zamanlarda insanlar acılarının sebebi
için açıklama beklerler. Ve yaşamları için anlam ararlar.
Cadılar serbest bir şekilde örgütlenmiş, belli inanç-
lan ve deneyimleri paylaşan, benzer düşünceli insanlar­
dır. En çok paylaştıklan şey ise sekiz şenliğin ve on üç
dolunayın kutlanışıdır. Çoğu kâhinlikle ilgilenirler ve
astroloji konusunda bilgi sahibidirler. Bitki bilgisinden
anlarlar ve bahçıvanlıkla uğraşırlar. Birçoğunun kedisi
vardır.
Tek bir büyücülük şekli yoktur. Bütün cadılar tann-
çaya anlattığım şekilde tapmazlar. Örneğin bazılan tan-
nçanm eril çoğulu olarak tannya taparlar. Ancak ruhsal
yaşantımız Babatann'yı hiyerarşik bir Şekilde Anatann-
nın yerine geçilmemiştir. Bunun dışında biz içkenliğe
ve içimizdeki tanrıçaya inanırız. Bu inanç her şeyi kut­
sal olarak kavrar ve hiç kimse bir başkasından daha de­
ğerli değildir.
Üçüz tanrıça üzerine olan üçüncü bölümde, cadılık­
taki "ruhsal" kavramını anlattım. Demeler ve Persepho-

10
wmv.facebook.com/poganizmturkiye
ne mitinde üçüz tanrıça, bakire, anne ve kron ortaya çı­
kar. Görüldüğü gibi onun üç yüzü ayın durumları ve
güneş yılının büyüyüp küçülmesinde belirlenebilir.
Büyücülük doğa olayları ile çok yakından ilişiklidir.
ve bilge kadınlar Güneş ve Ay'ın dönüşlerini kendi dö-
nüşümsel gelişmeleri için denek taşı ve referans olarak
kullanırlar Ay, kadın yaşamına yakındır ve kadının dö­
nüşümleri bir gizemli gezegenin hareketlerini yansıtır.
Ay'ın büyüme ve küçülmeleriyle vücutlarımızın
akışkan doğasını çözüyoruz ve daha da ileri giderek bu
değişimleri daha yaratıcı biçimlerde kullanmayı da öğre­
nebiliriz. Altına bölümün konusu, Zodyak'ın her işare­
tindeki dolunaylar ve astrolojik yılda büyüsel uğraşın
en iyi nasıl gerçekleştirileceği üzerinedir.
Büyücülük yaşamın kullanışıdır, yıllık şenlikler (8 .
bölüm) değişen mevsimleri ve yaşamımızdaki değişik
basamakları gösterirler. Sekiz ana şenlikte olduğu kadar
yeniay ve dolunay ayinlerinde de ruhsal yaşantımızı
sağlamlaştırırız. Güneşin. Zodyak yılı etrafındaki yolcu­
luğuyla belirlenen yaşamın küçülmesi ve büyümesi bü­
tün yaşamın, ölüm ve yeniden doğuşun çemberini yan­
sıtır. 'v*v*v'focebook.corr./poganixmturkıye
Ay'ın üzerine olan yedinci bölümde Ay'ın değişen
yüzünün aylık aybaşı döngüsünü ve bakire, anne ve
kronun yaşam döngüsünü nasıl yansıttığını göster­
ilim Bitkiler ve tüm doğal yaşam, bu dev yuvarlağın bü-
tıınlryirisidirler ve kutlanan yıllık şenlikler mevsim de­
ğişikliklerini ve gizli öğretileri açığa vururlar. Cadı yılı­
nın kutlanışı yaşamımıza bir temel verir. Bu şenlikler,
hııcye yaratıcılık ve seçme hakkı sağlar.
Büyücülük seçtiğimiz yola göre kanşık ya da basit
olahilir. Gösterdiğim ayinler nelerin mümkün olabilece­

11
ği konusunda bir fikir verebilirler ve kendi ayinlerini
yaratmak isteyenler için şablon olarak kullanabilirler.
Unutulmamalıdır ki yeni bir ayin yaratırken, en çok
dikkat edilmesi gereken şey ayinin canlı olmasıdır. Kül­
türel olarak biz değişimlerin en şiddetlisine maruz kal­
maktayız ve birçok insan bu kaos içinde kendini yaban­
cılaşmış ve güçsüz hissetmektedir. Eski geleneklerin bü­
yük bir bölümü yok oldu ve onlann yerini tüketimcilik
ve açgözlülük üzerine kurulu yapay bir televizyon kül­
türü aldı.
Cadılar doğayı, paraya çevrilebilecek şeyler toplamı
olarak değil kendi içinde değerli birşey olarak görürler.
Biz, tanmda ve endüstride ekolojik olarak sağlıklı uygu­
lamalar ve bu güzel gezegeni paylaşmanın sorumlulu­
ğunun bilinmesini istiyoruz. Feminist cadıların etrafında
birleştikleri etkinlikler banş hareketleri, ekoloji ve insan
haklan kampanyalan gibi şeylerdir.
Bitki bilgisi, yöneten sınıfların devre dışı bırakmak
için yaptıkları toplu saldırılara rağmen hâlâ yaşatılan bir
büyü uygulamasıdır. Bitkiler dünya ananın en derinle­
rindeki eserleri .ortaya çıkarabilirler ve hiç kuşkusuz bü­
yü uygulamalannın bütünleyicisidirler.
Büyücülüğün işlevi yanlızca bireyin güçlerle donatıl­
ması değil onun toplumda yararlı ve değerli bir kişi ol­
masının sağlanmasıdır. Etikle ilgili dokuzuncu bölümde
özellikle hizmet kavramı önemlidir. Kendini geliştirme
için yapılan her çalışma yaşama daha fazla destek ol­
mak için yapılır kendi içinde sonlanması için değil.
Yanlızca kişisel deneyim sahibi olduğum ya da üze­
rinde daha önce çalıştığım şeyleri yazmaya çalıştım. Bu
yüzden insan merkezli beceriler tamamı ile açıklanmış­
tır. Birçok cadı ruhsal enerjinin yeniden kazanımı için
bire bir çalışma yapmayı seçer. Ruhsal beceriler ve Ta-
www.focebook.com/pogamımhırkıyc
rot üzerine olan onbirinci ve onikinci bölümler bu iki
alanın tadına varmanızı sağlayacaktır. Tarot'taki imajlar
gizemli bah geleneklerinin anahtarlandırlar.Onlan anla­
mak isteyen kötü niyetli gözlerden korumak için de an­
lamlan resimlerde saklanmıştır.
Astroloji ve Tarot büyüsel geleneğimizin en önemli
köşe taşlandır ve onların çözülmesinin sim babaerkilli-
ğin beşyüz yıllık baskısına rağmen korunabilmişür. Ta­
rot hakkındaki bölüm kartlann tarihlerini ve Minör ve
Majör Arkana kartlan hakkındaki yorumlarını içerir.
Enerjilerini bilinçli bir şekilde kullanabilmek için ca­
dılar bedenlerinin karmaşık doğasını anlamak duru­
mundadırlar. Çakralar, eterik ve astral düzlemler bize
kendi iç işleyişimizi ve başkalanyla nasıl etkileştiğimizi
gösterirler. Özellikle çakralar çevremizle olan enerji alış­
verişimiz konusunda yol göstericidirler. Onbirinci bö­
lüm eterik beden, çakra sistemi ve ruhsal beceriler ko­
nusunda bilgiler verir ve aynca ruhsal becerileri geliştir­
mek için bazı uygulamalar gösterir.
Bir cadı olduğumu söylediğimde insanlar bazen, şa­
ka bazen ciddi olarak kendileri için bir büyü yapıp ya­
pamayacağımı sorarlar. Büyüler gerçeğe çevrilebilen is­
tem eylemleridir. Büyü becerisi üzerine onuncu bölüm­
de büyülerin nasıl yaşamları değiştirebileceğini anlat­
tım. Aynı zamanda da iş veya sevgili bulmak için ya da
kendimizi korumak için bazı küçük büyüler ekledim,
kadınlar vahşi ve meteryalist kültürümüze karşı bu tip
Invertier geliştirmek ve yaratıcı yollar bulmak zorunda-
dıılar. Bu bakımdan büyücülük pasifliği ve zavallı bir
kurban olmayı kabullenişi değil kararlılığı ve sorumlulu­
ğu arttıncı bir rol oynamaktadır.www.focebook cum/p^anamturkıye
Bu kitap tanrıçaya; şöminenin üzerindeki güllerin
Içklrt gökselliğine, bir arkadaşın yetiştirip bana getirdiği

13
iyileştirici otlara, sandal ağacının kokusuna, pişmiş el-
malann yumuşak aromasma adanmıştır. Bütün bu şey­
ler bana onun yaşamımdaki varlığını anlatır. Kesici Si­
birya rüzgan ve çiğ mavisi gök, geçen kışın karanlığım
anlatırken bahar ve yeni başlangıçlar vadederler. Yıl
çarkı yaşamlarımızı da beraberinde götürerek döner.
Hepsi onun simdir.

Diişleyerek yarat
Ayışığı gölgelerini
Görkemli basamaklarında danset
Bu sırrın........

Elizabeth BROOKE
Beltone, 1993

w w w .face b o o k .co m / paganı zm tu rk ıy e

14
2

QNUN HİKAYESİ
wmv.focebooK.com/pogawzmfurKiye

Başlangıçta zaman yoktu. İnsanlar toprağın üzerin­


de yiyecek ve sıcak bir barınak anyarak, oraya buraya
gidip duruyorlardı. Birgün toprağın üzerini buz kapla­
dı,soğuk bir çağdı gelen. Ardından buz erimeye başladı
ve yerini verimli bahara bıraktı. Buz kütleleri kuzeye
doğru çekildikçe boş kalan yerlerde toprak yeşil sürgün­
lerini vermeye başladı. Geniş tunduralarda ilk otlar gö-
ııındü. Onlan çalılar ve nihayet ağaçlar takip etti. Böy-
lff( • toprak otlaklar ve ormanlarla kaplandı. Hayvanlar,
l n- l.ır, böcekler ve çiçekler çıktı ortaya.Önceleri çi­
lek yemiş ve olgun meyvalarla beslenen göçebeler hay-
v.tııI.ııı yakaladılar ve değişen mevsimleri,bolluk ve lat­
ifi zamanlarım ayırt etmeyi öğrendiler. Yollarını gün­
düzleri Güneş'le, geceleri ise Ay ve yıldızlarla buldu-
lar l'.ııgln topraklarda çok küçük kalan ürkek insanlar,
gimu ' v' i ve Ay'ı onlan koruyan ve onlara yol gösteren

15
www.focebook.com/pogonizmturk.ye

ruhlar olarak gördüler. Güneş hep aynı yönde hareket


ediyor ve hep aynı şekilde kalıyordu. Ama Ay, karanlı­
ğın gizemli ışığı, şeklini değiştiriyordu. Kabilenin kadın­
larına benzer şekilde bazen sanki ruhlarla doluymuş gi­
bi şişiyor,bazen de ortada görünmüyordu ve gece koyu
bir karanlığa gömülüyordu. Kabiledeki insanlar, yaşlı
kadınlar ve ilk kanamalarından önce kızlar bedenlerine
artık anne sayılan Ay'ı alırken, genç erkekler de deriler
giyip boynuzlar takarak bedenlerine Av Tann'sını alı­
yorlardı. Bu kutsal işçiler, gölgeler. dünyasına, ruh
alemlerine yolculuklar yaptılar. Ay onîan öptü ve Gü­
neş kemiklerini ısıttı. Bütün sulan orada öğrendiler.
Onlara hastalan iyileştirmek için yapılacak içeceklerin
tarifleri ve av işaretlerinin nasıl okunacağı öğretildi.
İnsanlar önceleri mağaralarda yaşıyorlardı, ama son­
ra gittikçe daha çok aile bir araya geldi ve böylece ağaç­
lardan ve taştan barakalar yaptılar, ovalara yerleşmeye
başladılar. Topluluklar büyüdükçe kabile kurallan ka­
nunlara, kabile büyükleri de konseylere dönüştü. Kabi­
leye sağlık ve bolluk getiren büyük göğüsleri ve göbe­
ğiyle herşeyin büyük anasını simgeleyen kutsal heykel­
cikler yapıldı. Mağaralara avın iz sürücü tannlan ve
Güneş ile Ay'ı taşıyan eskilerin resimleri çizildi.
Bin yıllar geçtikçe eski olanlar büyüklere dönüştü­
ler. Sümer, Mısır ve Atlantis'de uygarlıkları gelişti. Yıl­
dızların hareketlerini izlediler ve bu yıldızlan haritaladı-
lar. Böylece dinsel astroloji bilimi doğdu. Sayıların kut­
sal simetrisini hesapladılar ve kaydettiler. Ölenlerin
ruhlarına ve yeni doğanların gelişine bakarak ruhun
cennetlerden geçişini incelediler. Sağlık ve hastalık du-
rumlanna bakarak iyileştirici bezler ve iksirler yaptılar.
Yaşamlannın iniş çıkışlarım, vebalan, selleri, lanetleri
ve lütuflan anlamak için işaretleri ve belirtileri öğrendi­

16

L
ler. Tanrılarını isimlendirdiler ve onlar için ibadet yerle­
ri inşa ettiler. İbadel yerleri tapmaklara dönüştü ve so­
nunda tanrıçaya şehirler adanmaya başlandı.
Kutsal şöhretleriyle büyüklerin güçleri korkunç ve
dehşetliydi. Aynca bütün küçük tannlann arkasında,
göğüsleri gökkubbeye süt veren ve yeni yıldızlar doğu­
ran herşeyin kozmik anası vardı. Onun yuvarlak ve çe­
kici vücudu üzerinde yürüdükleri dünyanın ta kendisiy-
di. Onun dalgalanmalarıyla meydana geliyordu. Or­
man, koruluk, çalılık ve bahar mevsimi, o içkin olarak
her yerdeydi. Her kayada her yaprakta, en küçük ve en
büyük hayvanda o vardı. O hepsine baktı, onlara ya­
şam verdi, onlan büyüttü, doyurdu, korudu ve vakti
gelince
°
yeniden içine
1
aldı.
, , w w w .fo c c p c o k .c o m / p a g a n ız » ııtu r K iy c
Zamanla kaya oyuklan, taş sütunlar, tapınaklar ve
yüksek kuleler yapıldı. Alanlarda, koruluklarda, kasaba­
larda ve deniz kıyılarında ona ibadet edildi. Toprak ta­
hıl, herçeşit meyve ve tatlı şurupla doldu. Tüm hayvan­
lar ve gökteki kuşlarla bu bir şenlikti belki de.
Tapınaklar gelişti. Tannçanın çeşitli isimlerde olan
rahibeleri; doğumu ve ölümü, tarlalann nimetlerini ve
şehirlerin inşasını kontrol etmeye başladılar.
Zenginleştiler, ayinleri karmaşıklaştı ve şatolan da­
ha özgür daha ayn oldu. Bu banş dolu altın bir çağdı.
Ania nasıl olgun meyve en sonunda çürürse bu mutlu
dönem de ateş, tufan ve kan dökmeyle sonlandı. Kutsal
ada Atlantis dev bir dalgayla batınldı. Bütün ünü çakıl
taşlan gibi suyla savrulup gitti. Ananın eski sulan ken­
disini unutan onun gücünü kendi güçleri sanan ve kut­
sal ateşini dünyasal şeyler için kullanan hırslı ve yozlaş­
mış rahibeleri yok etti.

17
Ananın okşayıcı mavi sularıyla tehlikeli bir şekilde
sallanan dünya yolunu değiştirdi ve çaresiz insanlarını
çılgınca kan ve demirin ateşine altı.
Erkekler güneydeki çöllerden yığınlarla geldiler. Ku­
zeydoğunun uçsuz bucaksız arazilerinden dalga dalga
aktılar. Önceleri tanrıçanın büyüsüne yenildiler, ama
sonra daha çok, daha çok geldiler ve ellerinde kılıçlarıy­
la geçtikleri yeri yakarak, kadınlara tecavüz ederek gel­
diler. Böylece babaların yönetimi geldi ve ananın cenne­
ti parçalandı. Dünyamn heryeri çılgınlıkla doldu. İşgal­
ciler aşağılara doğru indiler ve tecavüz, yağma ve kan
dalgası önüne geçilemez bir hal aldı. Artık ne kutsal
işaretler ne de kurbanların bir yararı oluyordu. Bir kez
başlamış olan, tanrılar yerine savaşı, güzellik yerine kan
ve demiri bilen yığınlar, bütün kadınlara tecavüz ettiler,
mallarını ellerinden aldılar ve hepsini köleleştirdiler. Ra­
hibeler kutsal koruluklara saçlarından asıldılar, tapınak­
lar ve ibadet yerleri yakıldı ve kirletildi.
Erkekler korku ve nefretle ele geçirdikleri yönetimi
demir yumrukla ellerinde tuttular. Cüretlerinin sının
yoktu Ana tannçanın yerine bir baba geçirdiler. İnsanlar
korkuyorlardı; alanlarda, pazaryerlerinde, ibadet yerle­
rinde ve mağaralarda Tann'çamn ne yapacağını, ne gibi
ölümcül bir lanetle öcünü alacağını korkuyla beklediler.
İlk lanet, bir anda yayılan korkunç bir hastalık ol­
du.Veba. İnsanlar sokaklarda tarifsiz acılar içinde kıvra­
narak,şişmiş kara dudaklar ve ölümcül çıbanlarla, kendi
kanlannda boğularak öldüler. Kara ölüm peleriniyle sü­
pürdü toprağı. Cesetlerin gözleri kargalar tarafından
oyulurken Murrigam azametle yürüyordu toprağın üs­
tünde. Gece zamanı geldiğinde Hecate insanları isyana
çağırıyordu. Babanın sevgi diye bilinen çıbanı patladı ve
içinden türlü türlü şeytanlıklar fışkırdı. İnsanlar işkence
www.foccbook.com/poganizmturk
18
çekerek öldüler, ekinler yok oldu ve savaşlar patladı.
Babatann'nın ölüm maskı heryeri kararttı ve tüm umut­
lar yokoldu. v v r t - w .f a c e D o o k .c o m / p a g a n i z m t u r k iy e
Söylenene göre Babatann tek oğluniı, banşm pren­
si, sevginin görüntüsünü yeryüzüne gönderdi. Babalan­
ıl'nın cemaati onu da öldürdü hem de o dine yapıldığı
gibi bir haça çivileyerek. Oğul tefecilerin iğrenç ticareti­
ne karşı durdu ve kendine en yakın kişi olarak kutsal
fahişe Magdalane'yi seçti. Sözleri ise ne yazık ki kurak
bir çöle düşen yağmur damlaları gibi oldu. Babanın ra­
hipleri onun bıraktıklarını çabucak çarpıttılar ve eskisi
gibi devam ettiler. Sevginin yapay bir görüntüsünü taşı­
yan yubazlıklan durmak bilmedi. Hiçbiryer batmaları
için yeterince derin olmadı.
Babaeıkiller zor ve gözdağı yoluyla işgal ederek ber­
bat bir lekeyi dünyaya yaydılar. Hiçbiryer güvenli değil­
di, en uzak ülkelerin en ücra yerlerindeki insanlara dek
ulaştılar ve onlan katlettiler.
İkna ve konuşma işe yaramayınca eskiler tepelere
çekildiler. Yaldızlı ve görkemli şehirlerden ananın kut­
sal kokularına ve dağ yamaçlarına taşındılar. Düşünce­
lerini ise sakladılar ve korudular.
Korkunun yazmalarını engellediği eskiler, gezginler
olarak çevrede dolaştılar, hikayelerini yaydılar, hastalık­
tan tedavi ettiler ve öğütler verdiler. Kutsal nesillerden
eski mitler anlatarak, kendilerini hoş karşılayan her oca­
ğa ve her bahçeye kutsal koruluklardan haber götürdü­
ler. Bu sırada eski yöntemleri ayakta tutmaya devam
ediyorlardı. Halen yıldızlan izliyor ve sekiz kutsal şenli­
ğe bağlı olarak yaşıyorlardı. Karanlıktan dolunaya Ay'ın
dunımlannı izleyerek şiirsel ölçüler kurdular ve tannça-
nın isimlerini oluşturdular. Öyle ki banş üstün gelince­
ye dek kaç yüzyıl geçebileceği üzerinde bile çalıştılar.

19
Parlak büyüler yaptılar ve insanları iyileştirdiler. İnsan­
ları iyileştiren, ölüleri gömen, çocuk doğuran ve klanla­
ra annelik eden kardeşlerini gözettiler. wwv' focebook-com/pogonizmtu
Karanlık arttı ve onunla beraber babaerkillerin, in­
sanların artık yalanlarını yutmayacaklan ve boş ayinlere
daha fazla kanmayacakları yolundaki korkusu da arttı.
Artık insanlann yüreklerini ne güzel heykeller ne kilise­
ler ne de azizlerin kemikleri canlandırabiliyordı. Böylece
babaerkiller kendi tannçalannı aramaya başladılar ve or­
taya kısır bir Meryem çıktı. Ananın doğurgan bacakları
ve kamının vahşi ve derin sırlarının solgun bir karikatü­
rüydü bu. Küçük kuyularda ve türbelerde taptılar Mer­
yem'e. Rahipler insanlann asıllannı unutacaklarını tah­
min ederek şenliklerin isimlerini değiştirdiler ve bu şen­
liklerde heykellerin etrafında dansettiler. Ama öz nere­
deydi? Sözünü ettikleri tanrının sevgisi neredeydi.? İn­
sanlar cehennem ateşi ve cezalar üzerine, ne kadar ah­
laksız ve günahkâr olduklan üzerine seramoniler dinli­
yorlardı. Ama bu sırada başka şeylere karşı da Kör de-
ğildiler.Rahiplerin üşüştükleri genelevleri, meyhaneleri
görüyorlardı. Onlann bir kanser gibi etrafı zehirleyen
hırslarım, nasıl en kaliteli ipek ve satenden urbalar giy­
diklerini, dev gibi mücevherleri olan yüzükleri ve haçla­
rı nasıl taktıklarım, nasıl altın kadehler ve işlemeli tepsi­
lerle şölen düzenlediklerini gördüler. Rahipler bu şata­
fatlı hayatı sürerken, insanlar dışarıda eski püskü elbi­
selerle soğuktan donuyor, karda yalınayak yürüyor ve
yiyecek ekmekleri yokken ağır vergiler vermek zorunda
bırakılıyorlardı. Derken babaerkiller tüm kâfirlere karşı
şavaş Uan ettiler. Erkekler, kadınlar, papazlardan olu­
şan dev ordular gönüllü ya da zorla kutsal şehir Ku­
düs'e doğru ilerlediler. Arkalarında bıraktıkları ise ku­
rak ve yakılıp yıkılmış topraklardı. İsa'nın savaşçılarına

20
sonraki yaşamlarında nimetler vadedilirken aileleri açlık
çekiyor ve bıraktıkları topraklarda anarşi kol geziyordu.
Tanrıçanın kutsal dünyası gittikçe daha çok yok edildi.
Zenginler daha zengin oldular ve uzak topraklardan
muazzam servetler getirdiler ve tabiki yoksullar için
hastalık ve kıtlık ta.””" f°‘rf»ok.coWpo9o™zntWk'r<ı
Kutsal savaşlar sırasında, veba üzerine veba yayıldı
ve insanların çoğu yok oldu. Babaerkiller daha da az­
gınlaştılar ve bazıları bu belalan onlara gönderen güçlü
tanrıçaya karşı isyan ve intikam planlan kurdular.
İnsanlar dağ koruluklarında, gizli mağaralarda ve
ayışığı varken sahillerde toplandılar. Korkuyorlardı, ya-
şananlann hepsi ananın lanetiydi. Toprak çırılçıplak kal­
dı, hiçbirşey yetişmedi, ne yeşil sürgünler kaldı ne de
bir ışık sızıntısı. Çaresizlik içinde anadan ve diğer inti­
kam a tannlardan Avcı Hem. intikama Hecate ve bilge
Themis'ten yardım istediler. Babatann onlara hiç bir
umut vermemiş yanlızca cehennem denen karanlık bir
yerde daha fazla a a ve işkence vadetmişti. Böyle-
ce,gerçeği arayan banş,huzur ve kansız bir düzen iste-
ycn topluluklar ve kadın demekleri kuruldu.
Babanın erkekleri buna acı bir şekilde karşılık verdi­
ler. Yeni bir savaş açıldı. Haçlı Seferleri yerine cennetin
iygali için, babaerkiller bütün cadıların yakılması ve in-
’•.ııı dayanıklılığının son sınırına dek onlara işkence edil­
meni gerektiğini ilan ettiler. Cadıların parası kilisenin
kmiAtlinn dolacak ve onlar kendi ailelerini ve dostlannı
elevemıck zorunda kalacaklardı. Yasa üzerine yasa ya­
pıldı Saklanacak hiçbir yer yoktu. Avrupa yakılan ka­
dınla! m vücutlarıyla alev alev yanıyordu. Çocuklar, ha­
mileler ve yaşlılar babanın sözde ann dın a ateşine atıldı-
lıiı IU*vyüZ yıl sonra dokuz milyon kadın ölmüş ve top­
lum baştan aşağıya çürümüştü. Artık hiçbirşey güvenli
değildi..
Cadı, cadı, cadı. Her kadının damarlanda buz gibi
bir korku dolaşıyordu. Bu sözcük tecavüz, işkence ve
asılarak ya da yakılarak ölmek anlamına geliyordu.
Ama önce oniki suç ortağınızı itiraf etmeniz ve çocukla­
rınızın gözlerinizin önünde işkenceden geçirildiğini ya
da yakıldığını görmeniz gerekiyordu. Engizisyoncular
sadık destekçileri ve uıbalannın altındaki silahlarla ken­
dilerini koruyarak zamanla semirdiler, korkunç işlerini
yaparken öç korkusu hep damarlarında dolaştı. Sonra­
ları çok az bir kısmı incinmiş aileler tarafından ipe çekil­
di. Bu asla yeterli değildi.
Tepelerin sağladığı az bulunur korumaya rağmen
eski yöntemler gittikçe yok oldular. Aile klanları kendi
içlerine döndüler ve değiş-tokuş durdu. Hiç kimse baş­
kasıyla konuşmadı, hatta gözgöze bile gelmedi. Artık
egemen olan sessizlikti.
Bir halkı, bir kültürü öldüremezsiniz. Son insan kat-
ledilinceye dek yaşamaya devam edecektir. Kayalarda,
ağaçlarda, nehirlerde ve rüzgarlarda devam eder yaşa­
maya. Akan kan dininceye dek ruhlar kutsal oyuklarda,
ilkbaharlarda ve kayalarda beklemeyi sürdürdüler.

www.facebookxaWpaganizmhjrkiye
ÜÇÜZ TANRIÇA

.. Duyusal deneyimin ötesinde ve buna dayandırılan genelle­


melerin ardında bir kültürün kaynaklarının bulunabileceği
başka bir alan bulunur. Bu kaynaklar anlaşılabilecek kadar
açık olmadıklarından kolayca incelenemezler ama sanatta ve
dinde var olan anlatımlarından karekterlcri anlaşılabilir.
Frank Boas
w w w ,facebook com /pagantzm turkıye

Köklerimizi aramak için nereye bakmalıyız? Onlan


nerede bulabiliriz? Johann Bachofen ve Jane Harrison
r IİH yazarlar ortada açıklanmamış birşeyler olduğunu
InıM lıler. Geçen yüzyılın ortasında Bachofen Roma ba-
lnu'ilıl (isteminin çok baskıcı olmasının onun daha er­
l i n .ııtneıkil bir sistemi ezmiş oluşuyla ilgili olduğunu
oıtııyıı altı. Bu baskı anastz Athena'yı tüm dişil tannla-
*ın ıı/ı iine çıkaran ve onu kadmlann haklannı savun-
iHiıy.ı çalışan Amazon savaşçılarına karşı kullanan eski
Yunan kültleri için de geçerliydi. Yarattıkları mitlerde
Yunanlıların özellikle saflıktan bahsetmesi de birşeylerin
örtbas edildiği gerçeğini doğrular nitelikteydi.
Bachofen mitler hakkında şunu gündeme getirmek­
teydi. ' eski tarih hakkındaki herhangi ciddi bir ça­
lışma için başlangıç noktası olmalıdır. Mit orjinalleri
kapsar ve kendi içinde onlan açığa çıkarmaktadır.
Benzer hikayeleri anlatan birçok mit olmasına rağ­
men; Örneğin, Innana, Isis, kelt küresi gibi çeşitli ne­
denlerden dolayı bir Yunan miti olan Persephone'yi
seçtim. Öncelikle bu mil üzerinde yapılan yakın tarihli
çalışmalar, onu nispeten ulaşılabilir kıldı, ama bu miti
seçmemde daha etkili olan eski Yunanlıların kendileri­
nin asimiie olmuş olmaları ve bu miti değiştirmiş olma­
larıdır. Şu açıkça anlaşılmalıdır ki Persephone'ye teca­
vüz edilişi hikayesi gerçekte, anaerkil kültüre tecavüz
edilişinin aynasıdır. Onun kirletilişi aslında kuzeyli iş­
galcilerin Güney Avrupa'ya gelişiyle anaerkil kültürün
kirlet ilişidir. Tecavüz miti, asıl anlamı toprağın altına
gömmüştür. Bu anlamı bir kadının kendinde gömülü
olan hâzineyi bulmak için kendi içine doğru olan yolcu­
luğuyla ilgilidir. Bachofen'e göre Anne hakkı kültürü;

... Babaerkil sistem öncesindeki bir kültürel doneme aittir ve


yıkılmasının sebebi yanlızca babaerkil sistemin gelişmesidir.
Anaerkil biçimler temel olarak Helen öncesi halklarda görül­
müştür ve Yunan kültürüne cn az babaerkil biçimler kadar et­
ki etmişlerdir. wvvvv,fÛCebook com/poganızmturkıye

Ölümsüz anaların ölümlü babalarla birleşimi, an­


neyle ilgili niteliklerin ve akrabalıkların belirişi sonucu
ortaya 'anayurdu 'ana toprağı ' gibi terimler çıktı. Şu
da bir gerçek ki annesel prensip, babaerkilliğin başlan
çıkmasıyla yok olan bir birleşme mantığı getirdi. Kısaca

24
anneleri birleştirdi sonra da babalan böldü, anaerkil
devletlerin en bilinen yönleri uyuşmazlıktan uzak oluş-
lanydı. Aile kavramı bu devletlerde gelişti ve büyük
şenliklerle kutlandı. Bu devletler başka insanlara ve
hayvanlara zarar vermeyi ciddi suçlar olarak nitelediler.
(Hanibal, Galli'lerle olan antlaşmasında uyuşmazlıklann
Galli Kadınşefler tarafından çözülmesini şart koşmuş­
tu.) Demeter ve Persephone (kore) arasındaki ilişkinin
gösterdiği gibi kutsal anaya tapılan yerlerde kadınların
yüksek bir statüsü vardı. Bu statü onlara kadının sırla­
rıyla bağlantılı bir şekilde dini görevler yüklüyordu.
'....G izem Demeterci annelik prensiplerinin yapısında
vardır. Gizem kadına tahıl tohumunun dönüşümleri
yok oluş, ve var oluş arasındaki karşılıklı ilişkiyle veril­
miştir wwwtacebook.com/poganizmturkiye
Üstünlük tohumu, bu kültürde tohumu besleyip
büyüten döl yatağına aittir ve gündüzden çok geceye
dayanmaktaydı. Gece toplanma, mahkeme ya da ayin
yapma zamanıydı. Anaerkillik Güneş yerine Ay'a önem
veriyordu. Bu sistem yaşamın aydınlık yüzünü kapatan
ölümü, neşeyi gölgeleyen kederi tanıyordu. Sadakat ve
adaletin de dişil kavramlar olmalan kaynaklarının, aynı
doğruluk, dindarlık ve kültür gibi, anaerkil kültüre da­
yandığım gösterir.
Yerleşik hayatı, erkeklerin göçebeliği dayatmasına
Mgmoıı, ısrarla isteyen kadınların birçok örneği vardır.
İhı yüzden şu söylenebilir: Uygarlık ve kültür, kadının
•ti.ilimin gelişmektedir. Çocuklar da yerleşikliğe, sürek­
li bu besin kaynağına ve eğitime ihtiyaç duyarlar. Bir
tupluıu kadınlara değer veriyorsa bu alanlara eğilecektir
v e İ m i d n kültürü ilerletmede çok olumlu birşeydir. Bu­

nun tam tersine de babaerkil bir toplumda yerleşik


olumlu bir yaşam değil savaş ve işgal ön plana çıkar.

25
Strabo ( M.Ö. 63 - M .S . 24 ) kültür birikimi üzerine
ve kadınların yumuşak gücü hakkında şöyle der:

'... Tanrı korkusu, önce kadının içine yerleşen ve onun da er­


keklere geçirdiği bir korkudur. Eskiden kadının Tann'ya er­
kekten daha yakın olduğuna ve ilahi gücün onlara alın yazısı­
nı okuma gücü verdiğine inanılıyordu. Kadın eşyanın doğası­
nı içinde taşıyordu ve adaleti bilinçsiz olarak ama tam bir ke­
sinlikle gösteriyordu. Kadın insanlığın vicdanıydı Bu ne­
denlerle kadınlar kutsal sayıldı, adaletin koruyucusu ve keha­
netin kaynağı olarak kabul edildiler. Savaşlar onların buyruk­
larına göre düzenlendi, rahibeler milletler arasındaki prob­
lemlerin çözümünde söz sahibi oldular. Bu anaerkillığin dini
olarak bolirişiydi. İlk uygarlığın kaynağı hiç kuşkusuz kadın-
d‘- www,focebook.com/po90mzmTurk1ye

Bakış açımı gösterebilmek için Demeler ve Persep­


hone mitini iki kez anlattım. Birincisi genel kabul gören
şekli, yani babaerkil alanıdır. Burada Persephone'yi ye­
raltında bekleyen ( Ana'nın yerinde!) onu gebe bırakan
ve kutsal çocuğu veren erkektir. İkinci versiyonda ölüle­
rin haykırışlarına dayanamayan Persephone yeraltına
inmeye kendisi karar verir, tikinde zorla gider İkincisin­
de gönüllü olarak. Bu miti yaşamımızdaki büyüme ve
küçülmelerle yansıtılan doğanın büyük çemberi olarak
algılamamız da olanaklıdır.
PERSEPHONE'NİN KRALLIĞI

BABAERKİL PERSEPHONE MİTİ

wivıv.facebook.com/paganizmrurkıye

Önce bilinen genç-babaerkil miti görelim. Yunan


toprak ve tahıl tannçası, Demeter'in kızı Persephone,
blrgün iki kız arkadaşı Artemis ve Athena'yla birlikte çi-
ı.ek toplamaya çıkar.. Birara arkadaşlarından uzaklaşarak
İm'/ka bir çayıra girer. Burada zengin ve uyuşturucu bir ka­
hrın ahin bir çiçek görür ve onu koparmak için hamle yapar.
« > .ıııtl.t toprak yanlır ve Persephone'yi içine derinlere
çi'ker. tjßliklan annesi Demeter ve yakındaki bir mağa-
<>••1.1 olan Hecale'e kadar ulaşır. Demeter dokuz gün bo­
yum *ı hiçbir şey yemeden ve vücudunu yıkamadan
İVi'.f'phunc’yi arar. Bu sırada elinde iki tane meşale ta­

27
şımaktadır. Onuncu günde yine bir meşale taşıyan (Üç
oldu) Hecate ile karşılaşır. Persephone'ye ne olduğunu
sormak için birlikte tek tanık olan Helios'a (Güneş) gi­
derler. Güneş onlara Persephone'nin yeraltı Tanrısı Ha­
des tarafından kaçırıldığım söyler.
Demeter tüm dünyayı titreten bir çığlık koparır ve o
andan sonra hiçbir şey yetişmez, toprak çıplak kalır. Kı­
zı, kendisinin bir parçası, bir bakire yabancı bir güç ta­
rafından kaçırılmış ve tecavüze uğramıştır.
Bunun kızına yapılışını her anne izler. Kızlan onlar­
dan koparılır ve erkeklerin dünyasına çekilirler. Erkek­
ler onlara tecavüz eder ve kölelik yaptınrlar ama aynı
zamanda onlara bir yaşam verirler. Böylece Persephone
tannsal bir çocukla geriye döner, onun olmayan fakat
onun vücudundan doğan bir çocukla o artık ,b üyük sır-
nn içine çekilmiştir.
Demeter, Persephone miti babaerkil mitler öncesi
üçüz lannça ve kutsal ana mitlerini yansıtır. Üçüzlük
Bakire Persephone, Anne Demeter ve Kron Hecate'i
kapsar. Bu mitte Hecate bir krona ya da gölgelerin kara
tanrıçasına yaraşır bir şekilde mağaradadır. Tacavüzü
görür ve Demeleri elinde bir meşaleyle karşılar. Üç me­
şale ve hiçbir zaman eski masumluğuna dönmeyecek
olan Persephone'yi arayan iki tannça, ana, bakire ve
kron oğlan doğunca dördüz olan büyük tanrıçanın üç
eski yüzüdürler.
Persephone krallığının yönetimini almak için ölmek
zorundadır. (Bu yüzden o ¿■allığın kölesi değil kraliçesi­
dir.) Bu şu soruyu akla getiriyor: Acaba tecavüz psiko­
lojik bir ölümün mü sembolü? Ya da düşünceye saygı­
sızlık mı?
Eski biçimleri parçalamak için karanlıklardan fırla­
yan Hades/Pluto gibi mitin bize bahsettiği zenginlikler

28
için özgürleştirilen, talep edilen ödül ve karşılık yerin
çok altında saklanmıştır. Nedir o zaman yerin altında
saklı olan? Persephone'nin kazandığı krallık mı? Onun
Pomegranate'i tanrıça için kutsal olan, Hades/Pluto ta­
rafından onu bağımlı kılmak için verdiği meyveyi, yedi­
ğini öğrendik. Bu tohumlan bir kez yerse her yılın üçte
birinde yer altına dönmek zorundadır. Peki ya unutur­
sa? Ya da kendine öğretilenleri uygulamak istemezse?
Aynca, Persephone bir yaşam hediyesi, bir çocukla or­
taya çıkar ama bu bir oğlandır, başka bir yabancı varlık-
k*- kvtvw.facebook.com/poqanizmturkiye
Persephone yi umutsuzca ararken Demeter geze ge­
ze Eleusis'e gelir. Saray duvarlarının yarundald kuyu­
nun önüne çöker. Bu kuyu güzel danslar kuyusudur.
Su çekmeye gelen kralın kızlan onu görür ve soylu bir
kadın olduğunu düşünerek ona su ve yiyecek verirler.
Sarayda kralın çocuklarına bakmasını teklif ederler.
Kralın kansı yanma oturur ve ona şarap sunar.
Ama Demeler şarabı reddeder ve orucunu bozmak için
arpa, su ve nane kanşımı bir içecek ister. Bir tannça
olarak ve minnettarlığı yüzünden Demeter kralın çocu­
ğunu hergün ateşe yatırarak ölümsüz yapmaya karar
verir. Derken birgün Demeter'i gizlice izleyen kralın ka­
rnı onu görür. Demeter onlara yanlış anladıklarım söy-
Irı Kralın çocuğuna verilebilecek en iyi hediyeyi, paha
biçilmez bir şeyi, ölümsüzlüğü vermektedir. Ama er­
l i ! lirin çarpık dünyasmda iyi-kötü kötü-iyi olmuştur.
I »enirler lahıl tanrıçasıdır ve tahıl ateşte pişirilmek zo-
ı um ladır. Ateş yakar, antır. Bir cenazenin küllerinden
yuknelrn ise hepimizin bildiği Zümrüt-ü Anka kuşudur.
I »enirler tannça olduğunu açıklar ve güzel danslar
iııvu-uııııın üzerine kendisi için bir tapınak yapılmasını
huyunu tapınak yapılır ve Demeter oraya çekilerek ke­

29
derine geri döner, oruç tutar, acı çeker. Bu sırada dün­
ya kuraklaşır. Derken Persephone tekrar ortaya çıkar.
(Onu aramaya bazı mitlere göre Hecate, bazı mitlere gö­
re Hermes gitmiştir.) Ama artık bir annenin çocuğu de­
ğil, bir çocuğun annesidir. Anne ve kızı çemberi dön­
müştür. wwvv.faeebook.ccm/po90niJmturkiy«:
Persephone dünyaya döndüğünde H ecate tarafın­
dan karşılanır ve o andan itibaren bir daha ayrılmazlar.
Persephone, daha önce mağarada, gölgelerin içinde
olan kronu görür. O nu tanır, benim ser ve ondan sonra
yaşamım onunla paylaşır. Artık anne olan bakire kronla
karşılaşmıştır. Ve onlar bir olmuşlardır.
Buna göre H ecate de bir tannça olduğundan Per­
sephone ona tanrıçanın yaşlı çirkin yüzünü görme gücü
veren bir deneyim yaşamıştır. O gönderilmiş ve ateşin
içinde de bulunmuştur.
Yer altında kim yaşar? Bu babaerkil tanrılar tarafın­
dan tahtından indiriUnceye dek yer altının kraliçesi He­
cate idi onun krallığı yer altındaydı. Ama şimdi bir ma­
ğarada, yine karanlıkla ama yeryüzünde. Ancak meşa­
lesiyle Persephoneyi arayan, onu bulmak için ölüler ale­
mine inen de H ecate'dir. Yer altı dünyasında bakireyi
bir kabus beklemektedir. Gerçekten kabus olan bir ka­
dın, Gorgon, kafasında kıvrılarak hışlayan yılanlarla, iğ­
renç yüzü ve ölüm saçan gözleri erkekleri taşa döndü­
ren kadın. O kan kusan, doymak bilmez annedir. Bü­
yük adil olandır, hem kralı hem hizmetçiyi aynı şekilde
taşlaştırır. Onun bakışından hiçkimse kaçamaz ve o ta­
bii ki Persephone'nin ta kendisidir." Hayal edilemez bir
güzelliğin, en çekici olanın en çok istenenin karanlık,
canavar yüzü."
Persephone kendisini görmüştür. En karanlık en
kuytu yerde. Bütün dayanaklardan ve serbestlikten

30
uzakta, kabusla yüzleşmiştir. Kaçırma, tecavüz ve Gor-
gon 'un kafasının dehşeti, en sonunda ise bu karabasan­
dan uyandığında hamiledir. Yaşam doludur ama değiş­
miştir, artık yanlızca annesini değil yeni krallığının dev­
rik kraliçesi H ecate'i de içine almıştır. Persephone geri­
ye yanlızca anne olarak dönm ez tohumu ( ölümsüzlük
tohumu mu ? ) yemekle sonsuza dek G orgon'un kafası­
na bağımlı kalmıştır. Persephone yer altında başına ge­
lenleri asla unutmayacaktır.
İlyada da bahsi geçen Persephone çok ürkütücüdür.
Bu yer altı tanrıçası okunan lanetleri duyar ve gerçek­
leştirir. Toprak işlenirken çağrılan da bu tanrıçadır. O
ölüm leydisidir. G orgon'un yüzünü görmüş ve onu içi­
ne almıştır, bu yüzü, yaşam hediyesini ( çocuğu ) taşı­
dığı gibi gittiği her yere taşır.
Persephone annenin kanını görmüştür ve kadının
sırrı kandadır: »vww.facebook.com/poganirmturkiyc

’ Kadının yaşamı kana yakındır. Bu her ay ona hatırlatılır ve


doğum da hiç kuşkusuz kanlı bir işlır. Kadına verilen yanlız-
ca doğurma hakkıdır. Yeni yaşamı yaratan o değildir. Yüreği­
nin derinliklerinde bunu hisseder vc kendisine bağışlanan bu
nimete sevinir. O kutsal ana değildir ama yine de annedir.
Kadının küçük işi, büyük işe benzemektedir . O eğer bunun
farkına varırsa doğa tarafından ödüllendirilir, çünkü doğru
davranmış ve büyük ananın nimetlerine o da katılmıştır. ’

O Perseus gibi G orgon'un (Medusa) kafasını hilâl


'»«•kimde bir orakla biçm ek zorunda kalmamıştır. O kor-
..... , .u meyi içine alır böylece yılan derisini döker ve
V " tığ a d ö n ü ş ü r .
Ve Persephone günışığına çıkar. Taşa dönüşmez;
«klllie yaşamı içine çeker. Ama asla unutmaz olanlan.
V» wgeı unutmaya başlarsa tohum ( ki artık kök salmış-
tll ) una yeniden hatırlatır. Pom egranete'in tohumu ay-
m biçimde meyveye de hayat verir. Doğa ve yaşam
döngüseldir ve ölümsüzlük ancak ateşten gelir, geriye
dönüş ise hiç yoktur. İleriye karanlık geçide, bilinmeze
doğru bir adım atamazsak güvensizlik içinde, acıklı bir
kısırlık tarafından korunarak taşlaşmış bir şekilde derin­
lerde bekler dururuz. En dipteki dünyanın içinde kalı­
rız. Hayali sisler içinde, ne ölü ne de canlı, yanhzca ne­
fes alarak. Persephone ise karanlığa ilerler ve ateşin
içinde yeniden doğar. " Brimo, Brimos'u doğurdu, ha­
reket güçlüden güçlüye oldu. (Brimos ölüler kraliçesi­
dir. Brimo ise gece gezen, ölüler diyarının yer altı Tan­
rı'sidir.) Ölülerin kraliçesi ateşin içinde doğdu."

ww w. fo cc b o o k ,co m / p o g a n ı zm tu rk ıy e
Eleusis

Eleusis'in sırrı ikibin yıl klasik uygarlıkta yapılan en


gizli ve en kutsal tören oldu. Asla halk önünde yapıl­
madı ve yanlızca uzun süren bir arıtımdan geçenlere
açıktı.
Söylendiğine göre Demeter ve Persephone birleştik­
ten sonra Demeter Eleusis'teki tapınağına döner ve
krallara sim öğretir. Ayinler M.Ö. 1100-1400 arasında
başlar ve eski Yunanlıların ruhsal yaşantısında önemli
bir yere sahiptirler. Ayin olmadan yaşayamayan (abi-
otos) Yunan halkı için ayinler yaşam (bios) demekti.
Eleusis'in sırrım bilenler ise onurlandırılmış olurlardı,
(olbios)....
"Demeter kültü psikolojisi , erkeğin vazgeçilmez
ama temelde rahatsız edici olduğu, anaerkil biçimde ör­
gütlenmiş bir toplumun tüm niteliklerini yansıtır" Ke-
renyi ayinde yaklaşık otuzbin kişinin yani neredeyse
bütün Atina'nın bulunduğunu söyler. Ancak kan dö­
kenler bu sırra ulaşamaz ve erişemezlerdi. Üçüz tanrıça*

32
run kara ayinleri savaşçıların caniliklerine açık değildi.
Eleusis ayini her yıl yapılır, güç ve sırla yenilenirdi.
Persephone (arrhetos koura- muhteşem bakire)'nin
kabusu ve Demeter (Meyve taşıyan)'in yaşadıkları her
yıl Attica'nın tohum ekme zamanında temsil edilirdi.Bu
temsil Boedromion (Bu yüzyılın başında araştırmalar ya­
pan İngiliz Antropolog Jane HARRÎSON, pyanepsion
der.) ayma denk düşüyordu. Aynı zaman bizde eylül -
ekim yani Samhaindir. Ayin, ayın üçüncü bölümünde,
onbirinri günden onüçüncü güne kadar yapılırdı. Bu
zaman; 'A y'ın soyulduğu ve çalınan parçasını ararken
zifiri karanlığa dek gittiği zamandır.' , , ,
Genellikle tannça ayinleri gece başlarcfu hartan in<£r
şaleler tutan katılımcılar, yas kıyafetlerine bürünür ve
mersin çelenkleri taşıyarak sessizce Eleusis'e yürürlerdi.
Bazı kadınlar kafalarının üstünde dallardan örülmüş se­
petler ya da sandıklar taşırlardı. Sepetler tannça için
kutsal olan söğütten örülür; büyük sepetin (cista mysti-
ca) çevresinde de döl yatağını sembolize eden bir yılan
sanlı dururdu, tannça için kutsal olan domuzlar kaya
oyuklanna atılarak kurban edilirlerdi. (Persephone'nin
içine düştüğü yanğa onunla beraber bir çobanın ve do­
muzlarının da düştüğüne inanılıyordu.) Domuzlar gele­
cek sene tekrar yukan çekilir ve mihrabın üzerine konu­
lurlardı ve kutsanmış cesetleri, ekilmeden önce tohum­
larla karıştırılırdı.
Atina'nın kenanndaki küçük agrai sırlarının katıbm-
«ilan gece hazırlanırlar, Demeter ve Hecate'nin ölüler
kraliçesi Persephone'yi ararken kullandıklan meşaleler
gibi meşaleler yakarlardı. Üstlerine örtüler konur ve her
M»! gecenin güçlerine teslim olan ölüm gelinlerine dö­
nüşürlerdi. Demeter gibi oruç tutarlar, karanlığın içinde
lılıv y arıyormuş gibi dolaşırlardı.
Birinci gece katılımcılar gizli bir ayine çağrılırlar,
ikinci gece ise Demeter’in güzel danslar kuyusu yanın­
daki mutsuz kayanın üzerine oturmasını tem silen topra­
ğın üzerine çöker ve oruç tutarlardı. Bu sessiz ve keder­
li bekleyişin ardından bir çığlık duyulurdu: " Ağır sus­
kunluğunuzu koruyun! Ağır suskunluğunuzu koruyun!
Demeter'e ve Kore'a, iki Thesmophori'ye dua edin."
Sonra katılımcılar, kendilerini vaftiz etmek ve yeni­
lemek için nemli büyük anayla birleşir denize atlarlardı.
Daha sonra da Demeter'in Eleusis'teki tapmağı için ha-
zırlanırlardı. Kutsal binanın en kuytu yerlerine gönderi­
len katılımcılara sım n üç yüzü gösterilirdi: Yapmak,
söylemek ve göstermek, Burada katılımcının itirafı baş­
lardı: " Oruç tuttum, kanşımı İçtim, dsta (küçük gö-
ğüs)'dan aldım, kullandım sonra sepete ve sepetten
tekrar cistaya koydum." Böylece anneden çocuğa, ço­
cuktan anneye, göğüsten sepete ve tekrar göğüse sır ta­
şınırdı. Ama kanşımı, suyu, şarabı ya da kanı ve sütü
veren; karanlık, kısır, oruç tutan anaya saygı gösterile­
rek yapılırdı bunlar. www focebcok coWpogorMmturkiye
"Olgunlaşmak, sırra katılmak" kapatmak anlamına
gelir. Gözleri, kulaklan ve ağzı kapayarak diğer duyu­
yu, gizemli olanı, sırların en büyüğünü açmak. Bu Ele-
usis'in kutsal dansım izlemek, güzelliği karşısında bü­
yülenmek ve sonra sanki hiç ışık yokmuş gibi görmek
ya da görıpemek demekti.
Meşaleler söndüğünde rahip ve rahibeler kutsal ev­
liliği canlandınrlardı. Tecavüz, Persephone'nin değil
ama Zeus'la evlenmeye zorlanan annesi Demeter'in te­
cavüze uğrayışıydı canlandırdıkları. " Kederli ananın te­
cavüzüyle aldığı yaralar iyileşir. Kore'u yer altından ça-
ğırmak için zifiri karanlıkta bir gong vurur, ölüler diya­
rı yarılarak açılır..." Birdenbire meşalelerden bir ışık de­

34
nizi oluşur ve çığlık duyulurdu: " Soylu tannçanın kut­
sal bir çocuğu oldu.. Ateşle oluşan ve karanlıkla biçim
kazanan yaşam yukan doğru fırlar; mutlu sonun yeri,
Eleusis'in kıyısında bu çığlık yankılanıp dururdu. Ayi­
nin sesleri ve suyun üzerinde yansıyan ışıklan tüm Ati­
na'dan görülür, inanmayanlar bile bu sun paylaşırdı.
Hikâyede ki kimdir? İki tecavüze uğramış kadınnu
vardır.? Yoksa, iki kutsal çocukmu? Yoksa bu kendini
tekrarlayıp duran eskimiş bir mitten başka birşey değil-
mi ?
Tahıl tanesi sessizlik içinde katılımcılara gösterilir.
"Anlatılamayandan gelen büyük, mükemmel ışık."
Bu mitteki kaçırma ve tecavüz etme, yabana bir gücün
zorla sahip olması ve kutsal çocuğun doğumu; bir yeni­
den doğumu ya da anneyle birleşimin erkek tarafından
zorlanmasını değil; kadının kendini çoğaltmasını temsil
ederler." ^occljook.com/pogoni/mturkıyc

Ancak, bundan sonra dişi merkezi bir değişime uğrar. Ağır­


lıklı olarak bu- kadın ve anne olduğundan, dünyasal yaşamı,
verimliliği ve yaşamın devamım garanti ettiğinden değil; dişi­
nin kendi ruhsal yanı ve büyük ananın Sophia yönüyle daha
ileri bir düzeyde birleşme çabasından kaynaklanır bu deği­
şim. Bu yüzden dişi Ay tanrıçasına dönüşmüştür. Persepho­
ne bir lannça olur, ölümsüzleşir. Bir ışık taşıyıcısı, kutsal ço­
cuğun annesi olarak Hades'in gücünün ötesine geçmiştir.

Eleusis'de bulunan bir M .Ö. beşinci yüzyıl kabart-


ııı.f.mda tanrıça Demeter( Kore ) ve bir çocuk (Triptole-
ııuıı.) resmedilmiştir. Triptolemus tahıl hediyesi için De-
ınHrrV gelmek zorunda olan sonsuz erkektir. (Tanrıça­
nın oğlu) Vahşi, savaşçı bir yaşam tarzından barışçıl,
ti'l'iıtgıı bağlı bir varoluş biçimine dönüştürülmüştür.
Hlirvwyne saygılı, hayvanlan koruyan, meyvelerle tann-
Irtiı Miuırl.mdıran bir biçimdir artık. Demeter'in oğlu
buğdayı dünyaya yaymakla görevlidir. Bir erkek olarak
chatonic(yeraltıyla ilgili olan)'le uğraşamaz ve kadınlan
tohumlayamaz. Ama bir kadın ona çiftleşmenin ürünü­
nü verebilir. Triplolemus'a ejderlerin koşulduğu bir sa­
vaş arabası verilmiştir. Altın İane sım n paha biçilmez
öğretisidir. Eleusis'in sımna alman erkekler sonsuza
dek İşaretlenirler, ^vıv.fûcebook.corn/paga/ıizmturkiye

Bu sırlan görenler mutlu erkekler olurlar ama katılmayan ya


da hiç karışmayanlar bir kez Öldükten sonra iyi şeylerin hiç
birine sahip olamaz ve karanlığa, kasvete gömülüp giderler

Sım n son gününde ( 13.gün ) Plemochoai adı veri­


len iki sallanan kap doldurulur ve doğu-batı yönlerine
konurdu kabın içindekiler toprağa döküldükçe rahibeler
bağırırlardı. Ak ! Canlar! Süt ve kan iki değerli sıvıydı;
yaşamın, suyun ve dünyanın, ananın ve bakirenin mal­
zemeleriydiler. Sül ve kan kadınların simdir.

Bir kadın önce anne sonra kızdır. Bu bağların bilinci ise onda
nesiller üzerine yayılmış olduğu duygusunu uyandırır. Zama­
nın dışında olmaya, ölümsüzlük duygusunu yitiren hızlı ya­
şantı ve zorunluluğa doğru ilk basamaktır bu.... Bu tip bir
deneyim nesillerin yaşamında bireye bir yer ve anlam kazan­
dırır; böylece içine karıştığı yaşamın akışındaki tüm gereksiz
engeller ortadan kalkar. Aynı zamanda birey yanlızlıktan kur­
tulmuş ve bütünlüğe ait olmuştur. Bütün ayinsel kaygılar son
tahlilde bu amacı ve sonucu kapsarlar.

Mihrap 2000 yıl sonra kuzeyli barbarlar tarafından


yakıldı. Alaric yönetimindeki Got'lar M.Ö. 3% ' da Yu­
nanistan'ı işgal ettiler. Bu Eleusisin düşüşü Yunanis­
tan'ın düşüşü olacaktır diyen kehanetin yerini bulma-
sıydı.
Ama bütün erkekler kadının korkunç ana yönüyle
karşılaşmadılar. Perseus onu bir orakla öldürdü. Orağın

36
ağzı hilal şeklindedir ve ekin biçmek için kullanılır. Per­
seus babaerkil bir tarzda Gorgon'un kafasını vücudun­
dan ayırarak onu yoketti. Ya da öyle olmasını umdu.
Gorgon yanlızca daha derinlere indi. Labirentler biraz
daha dolanbaçlı, engeller biraz daha büyük oldu. Ama
ölmedi: Korkunç kafasıyla savaşlan seyreder; cadılann
yakılmasıyla yok edilmek istenen; çılgın kahkahalarını
atar, engizisyonculann olduğu kadar faşistlerin, katille­
rin, tecavüzcülerin ve yobazlann dostu olan ma-
got-kafalı Gorgon hala gölgeli ara dünyalarda yaşar.
Onun ölümcül bkırtılan dünyalar arasındaki boşlukta
yankılanır durur.
Üçüz tannça, herşeyin kozmik anası, benim ve bir­
çok cadının inançlarının temellerini oluşturur. Onun üç
yüzü yaşamımızdaki üç aşamayı anlatır. Bakire, anne ve
Kron, aynı yeniay, dolunay ve karanlık ay gibi (bkz. bö­
lüm 6 S .6 1 ) WWfv¥ fa c e b o o k .co m / p a g o n ir m tu rk iy c

ANNE
Ezen, sömüren birşeyin varlığı karşısında, bin deneyiminin
büyüklüğünden dolayı sessiz kalırsa; o gizemlidir. Çünkü an­
latılamaz, onu açıklayacak kelimeler yoktur. Kelimelerle anla­
tılamayan deneyim, genellikle sırlara ilgisiz bir dünyaya in­
dirgenmektedir. Ne varki bu dünya varoluş şekli dişil olanla­
ra ruhsal zarar verir. Bu kişiler hayatlarının büyük bir kısmını
kıdın işlerine ayırmışlardır. Çocuğu taşıyan, erkeğe bakan,
olmck üzere olana hizmet eden hep bunlardır. Bu insanlar
kanılı Özgül değerlerini sorgulamaya itilmişlerdir. Çünkü ön-
•nl deneyimleri kelimelerde ifadesini bulamamaktadır.

Annr, büyük ana, bütün ikincil ilişkilerimizin temeli


ıü tü I İmizdir. O ölürken gördüğümüz yüz, sözlerle
niil.iiil.iiii.lv.m yaşam sırlarının koruyucusu, hayatta kal­

37
mamızın sebebinin o olduğunun bilinciyle kollarına gö­
müldüğümüz kadındır. Ancak anlaşılmaz olan Babalan­
ıl inananlarının anneye olan bağlılıkları karşısında lir lir
titremeleridir. Gaz çıkaran, pisleyen, huysuz bebekler
yetişkin bir kafadan, temiz ve giyimli olarak fırlayıp çık­
mazlar. Aksine kan, pislik ve mukus içinde, annelerinin
terlemeleri, ıkınmaları, hızlı nefesleri ve doğumun müt­
hiş acısı yüzünden attıkları çığlıklar arasında doğarlar.
Bazı erkekler kadınlarını doğum halinde görmenin şo­
kundan asla kurtulamazlar. Kaldı ki bazı kadınlar bunu
kendileri de atlatamazlar. """ foeebook.com/pogon.imturk.ye
Babatann inananları kadının bu ilk, son ve en bü­
yü k sırrını kontrol etmeye uğraştılar. Bazı yerlerde ka­
dınların ebelik yapması yasaldandı. Babalar ve destekçi­
leri, kendileri doğum yaparak deneyim kazanan kadın­
lan engellediler ve kadının bu son kutsal ayinini zor ve
baskıyla yavaş yavaş geri plana ittiler. Kutsal olan aşa­
ğılık sayıldı ve kadınlar sim öğrenmemeleri için doğum
öncesi bilinçsizleşmeye itildiler. Bu Havva ile başlamıştı
ama Lilith onun hizmetçisi ve ebesiydi. Gölgelerin yol­
cusu eşikte yaşayan Lilith ölümün sıcak nefesini tanı­
yordu. Havva'nın bu tehlikeli yolculukta yaşadığı her
sorunda, elinden tuttu. Çünkü bu canimin ölüme en
yakın olduğu zamandır. Afrikalılar şöyle der: "Doğuran
bir kadın çılgınca akan bir nehirde, bir kütüğün üzerin­
de duran kadına benzer. Diğerleri nehrin kenarından
ona yüreklendirici sözler söyleyebilirler, ancak o kütü­
ğün üzerinde yalnızdır." Babatann nehri kurutur, kütü­
ğü parçalar ve başlar biranönce bitirmesi için kadını
dürtüklemeye. Kadın yalnızdır ve teselli edecek kimsesi
yoktur. Çünkü ona destek olmak isteyenlerin elleri bağ­
lanıp ağızlan kapatılmış, hepsi kıskıvrak yakalanmışlar­
dır. Kadın yüzükoyun yatarak yerçekimine karşı iter,

38
traş edilmiş bacaktan Babatanrı'nın sım nı görmesi açıl­
mış, bir ortasayfa fotoğrafı gibi durmaktadır. Babatann
bu sım n röntgenciliğe değil ortaklığa bağlı olduğundan
habersiz, asıl noktayı görmeden bistürisini biler.
Göbek bağını keserken bir kadının yeni doğmuş oğ­
luna söyledikleri:
www.faccbook.cofn/pagQnizmturkiye
Orta yerinden göbeğindeki bağı kesiyorum; doğduğun yerin
evin olmadığını bil ve anla Doğduğun yer sığınak değil,
sadece geldiğin yolda bir duraktır burası. Durası hayata başla­
dığın noktadır. Burada filizlenir ve çiçek açarsın. Burada an­
nenden ayrılırsın, kayadan kopan bir parça gibi.

Kadınlar annelik üzerine pek nadir yazmıştır.


Ana-çocuk psikolojisi de anneden çok çocuğun travma­
sıyla ilgilidir. Anneler sorun çıktığında suçlanırlar ama
her şey yolundayken kimse onlan umursamaz. Babaer-
killikte suç bir şekilde hep annelerdedir. Hep onlar ar­
kın suç sayısından, vahşetten; oğullarını çocuksulaştır-
nuiktan, kısırlaştırmaktan, onlara kuralları öğretmemek-
len sorumlu tutulurlar.
Tecavüz hakkında bir çalışmasında. Susan Brown-
ıııiler Boston canavan davasını ele alır.Yakalanmadan
"in .- psikiyatristler onun bir profilini çıkarmışlar, onun
gü/el, cezacı ve baskıcı bir annesi olabileceğini ve bu
yıucden eşcinsel ve anne nefretiyle dolu olmasının
mümkün olduğunu söylemişlerdir. Ancak Alberto De
fiolvıı yakalandığında gerçekten annesine bağlı olduğu
ıtııiii annesinin hiç de baskıcı ve boğucu olmadığı ortaya
uMı Bununla birlikte babası kaba bir sarhoştu ve De
ürtUıı utulan nefret ediyordu. Babası karısını ve çocuk­
lumu nık sık dövüyordu, hatta bir keresinde karısının
ıliyln im kırmış ve bu sırada tüm parmaklan kırılmıştı.
l.Hi uMıinn önünde fahişelerle birlikte olmuş ve Alberto

39
sekiz yaşındayken evi terketmişti. ( Alberto'nun ne­
den erkekleri öldürmediği ise karanlıkta kalmıştır; belki
de onlardan çok korkuyordu.)
Ana-oğul arasındaki ilişki her zaman babaerkillerin
fantezilerindeki gibi değildir. Örneğin; Adrienne Rich
tam da bunu akla getirir biçimde babanın yönetimi, ya­
ni yetişkin bir erkek olmadan üç erkek çocukla geçirdiği
bir yazı anlatır: ıvıvw .f a c e b o o k .c o m / p o go nizm fu rk iy e

...Tam da benim düşündüğüm gibi enfes ve özgiır bir düze­


nimiz oldu... Neredeyse tüm yemeklerimizi dişarda ve elleri­
mizle yedik. Yarıçıplaktık yarasaları, yıldızlan ve ateşböcekie-
rini izlemek ve hikayeler okumak ya da anlatmak için geç sa­
atlere dek oturduk. Sanki anneler ve çocuklar adasma
düşmüş kazazedelerdik.... Şuntan düşündüğümü hatırlıyo­
rum; çocuklarla yaşamak bu olmalı; okul saatleri, günlük zo­
runluluklar, şekerlemeler, yaşamak ve var olmak için zaman
bulamadan hem anne hem kadın olmak; olmadan yanlızca
kendin olmak.

Bugün burada, Londra' nın soğuk bir kış gününde,


hareketsizlik içinde anneler üzerine yazıyorum. Pence­
reden bakıyorum. Kaldırımda oturan ince battaniyelere
sannmtş delikanlıları görmek içimi sızlatıyor. Orada,
yaşlı bir zenci kadın bu gençlerden birisiyle konuşuyor;
ona yiyecek ve kahve uzatarak ısınması gerektiğini söy­
lüyor. Genç utanmış görünüyor. Onun anneliğine, te­
dirgin ilgisine karşı bir utanç keder ve arzu dalgası sarı­
yor içimi. Babatann'mn annesiz kızlan ve oğlanlan için
çektiğim ızdırapla eziliyor kalbim.
Tüm yaşamın başında ve sonunda var olan anne,
babaerkillik tarafından aşağılandı, köleleştirildi ama
onun kutsal sevgisi gölgelenemedi. Babalar bize ne an­
latırsa anlatsın yüreğimizde annelerimizin doğrulannı
taşınz. Babatannmn geçici nimetleriyle gurur duyabiliriz

40
ama hastalandığımız ya da yaralandığımızda bizi saran
ve koruyan ellerini hatırlayarak adını andığımız hep an­
nem izdir.

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değiller.


Onlar, kendine hasret çeken yaşamın oğullan ve kızlarıdırlar.
Onlar, sizin yolunuzla gelirler ama sizden gelmezler.
Ama yine de «izinledirler artık sizin olmayıncaya dek.
Onlara düşüncelerinizi değil sevginizi verebilirsiniz,
Çünkü onlarrn kendi düşünceleri vardır.
Onların ruhlarını değil bedenlerini barındırabUirsiniz.
Çünkü ruhları sizin düşünüzde bile göremiyeceğiniz varının
evindedirler
Onlar gibi olabilirsiniz ama onlan kendiniz gibi olmaya
zorlamayın
Çünkü yaşam ne geriye gider, ne de dünde bekler.
Siz, çocuklarınızın canlı oklar gibi atıldığı yaylarsınız.
www.facebook.com/poganizmtirkiye

BAKİRE

"Orjinak cadı hiç kuşkusuz zenci, biseksüel ve sa­


vacıydı. O, akıllı ve güçlüydü; aynı zamanda ebe ve
kabilesinin lideriydi." Bakireleri düşündüğümüzde aklı­
mıza ince sesli, san saçlı genç kızlar gelir. Onlan has­
lan, duygusal ve biraz da dayanıksız olarak düşleriz.
•»yua cadılar bir bakireden bahsattiklerinde tam tersini
mlnlırlar. Artemis'in kızlan ( a rk to i) dokuz yaşında se-
illı Mirandan kaim kaftanlar giyer; avlanmayı ve hay-
ntılarln uyum sağlamayı öğrenirler. Sınırlı, vahşi, güç­
lü ve al (eliktirler. Amazonların kraliçesi Artemis kadın-
l«ı mum .l .vanıkh olmalannı ister bu yüzden de rahibele-
•9*ı •ğlliml erken başlardı. Ergenlik öncesi dönemde kız­
lın ••l .,ıılnğu, vahşi atlara binmeyi , dövüşmeyi, ayin
li|M«»'duılerlnl, kısaca nasıl savaşçı rahibeler olacaklannı
ıılıİMidt

41
w w w .facebo ok .co m / P Q 9an ix m tu rk ly e

Cadıların ve eski Trakya, Libya ve Makedonya


Amazon savaşçılarının tannçalan; bulutlara binen ava,
arslan terbiyecisi, lezbiyen tannça Diana-Artemis;
Efes'in bin memeli Artemis'i ve kavşaklann karanlık
Kron'u Hecate'di. Büyüyen, küçülen ve karanlık ayın
yüzleri olan tannça, Bronz Çağı'nda Akdenizdeki Mar­
seilles ve Syracus'da ortaya aktı. M.Ö. 900’de Amazon
savaşçılan Efes'te an kovanı şeklinde bir tapınak yaptı­
lar. Burada ayinler Essenes ( iğdiş edilmiş rahip ) 1er ve
Melissal(arı)lar tarafından yürütülüyordu. Yine Efes'e
kafasının üzerinde kutsal neolitik taş 'Diopet'i taşıyan
bir kara Diana yapılmıştı. Bu heykel M .S. 400 yılında
'Şeytan Diana' yı yokettiğini düşünen bir llristiyan ta­
rafından kınldı. Orta Avrupa'da bulunan siyah Meryem
heykellerinin de; kökleri taa siyah Mısır tannçası Isise
kadar uzanan bu kara Diana'dan geldiği düşünülüyor.
Roma'da Diana ezilenlerin, dışlanmışların, kölele­
rin, yabanalann, hırsızların ve kadınların koruyucusu
olarak biliniyordu. Kuzeybatı Afrika ( şimdiki Fas )'nın
Amazonian Gorgonlar diye anılıyorlardı ve kraliçelerin­
den birininde adı Medusa idi. Yıkıa Gorgon mitinin
Yunan babaerkilleriyle bu Amazonların gerçek savaşlan-
nı anlatıyor olması muhtemeldir. Bu Amazonlar keçi
derisinden giysiler yapıyor ve keselerinde sihirli yılanlar
taşıyorlardı. Suetonius Amazonlann Asya'nın büyük bir
bölümüne hükmettiklerini yazar. (M .S.500'e kadar Ka­
radeniz'in adı Amazon deniziydi) M.Ö. beşinci yüzyılın
büyük tarihçisi Heredot Libya Amazonlarından sözeder.
Bu savaşçıların ilk olarak atlan evcilleştirmelerini ve at
üstündeki becerileriyle kazandıklan ünü anlatır. Barbara
Walker Amazonlann anaerkil inancın merkezleri olan
Smyrna, Efes, Cymes, Myrine ve Paphos'u kurduklan-
m iddia etmektedir. Amazonlar anaerkil Troya zor du­

42
ruma düştüğünde yardıma gitmişlerdi. Kraliçeleri Pent-
hesileia'da; kadın yönetimini küçümsediğini göstermek
için cesedini çiğneyen, vahşi Akhilles tarafından bir sa­
vaşta öldürülmüştü. Akhilles cesedini çiğneyerek onun
intikama ruhunu durdurmak istemişti.
ö lü Amazonların 'güzel olanlar' diye adlandırılan
ruhlan için Trojan'lar, mezarlar inşa eder ve kurbanlar
verirlerdi. Bir gün Attica Kralı Thesus, Amazon Krali-
çe'si Hippolyta'yı kaçırdı ve amazon kurallarına aykırı
olarak onu kansı olmaya zorladı. Öfkelenen Amazonlar
Yunan sahillerini yakıp yıktılar ve Atina'yı kuşattılar.
Bu olaydan sonra Yunanlılar ve Amazonlar düşman ol­
dular ve Yunanlılarla savaşmak için Amazonlar M.Ö.
450' deki Salamis savaşında Xerx' lerje birlikte Kraliçe
Artemisia'ya katüddar
Lesbos, Taurus ve Lemnos adalarının kadınlara ait
olduğu söyleniyordu. Taurus savaşçıları adaya ayak ba­
sın her erkeği kurban olarak öldürüyorlardı. Bir efsane­
ye göre de Lemnos'taki kadınlar ayaklanmış ve kocala­
rının hepsini bir anda öldürmüşlerdi. Bu kadınlar er­
keksiz yaşıyor ve erkeklerle yanlızca ayinlerde hamile
kalmak için beraber oluyorlardı.
Kuzey Avrupa'nın Amazonian da ValkyrTer, Kelt
ve İrlandalI savaşçı kraliçelerdi. Bu yerlerde birçok sa­
vaşçı kadın gelenekleri oluşmuştu. Lewis Spance Cadı­
ların hangi soydan geldiği konusunda nettir:

Kült’ün tüm folkloru al ve sığırlarla uğraşan izlerini taşıdığın­


dan; inanıyorum ki büyücülük, al eğilimi ve sığır yetiştiricili­
ği ile uğraşan bir kadınlar sınıfından doğmuştur. Bence böyle
bir kast Amazonlarda olduğu gibi cadı kültünün bir ilk biçı-
ııu olarak varolmuş olabilir. Cadıların büyü işlerinde ineklerin
Önemi, koyunlar ve diğer sürüler üzerindeki açık güçleri ve at
«Uımc konusundaki yeteneklerinin geleneksel yönü; Kuzey
Halı Afrika’da bir yerlerde bir kadın grubunun açıkladığım iş-

43
w w w .foccbook.com /pogoiM zm turkiye

lerle uğraşmasıyla dişil bir din oluştuğu sonra doğal olaylara


olan hayranlık nedeniyle yerini tamamıylc sihirsel ve gizemli
bir inanışa bıraktığı yolundaki kanılarımı güçlendirdi. Bunun
Iberian kökenli olması da yüksek bir ihtimal gibi görünüyor.

Amazonlar bakireydiler ve kimseye bağlı olmadıkla­


rından saftılar; onlar bakirenin vahşi hayvan avcısı biçi­
miydiler. Ancak Persephone ya da kore (Persepho­
n e 'nin başka bir a d ı ) tamamı ile ayrı bir hikayedir.

VAHŞİ HAYVANLARIN EFENDİSİ

AN A ERK İL PER SSEPH O N E M İT İ

Erken babaerkil mitlere göre Persephone, anne De-


meter'in bakiresidir. (Tahıl-Ana orjinal olarak Cre-
ton'dur) Persephone tahıl bakiresini, yani olgunlaşma­
mış ekini temsil eder. Dem eler Attica'ya iki hediye ver­
mişti: Tahıl ve katılma ayini. M .Ö . 700' de Homeros ta­
rafından Dem eter için yazdan ilahi aynı zamanda Eleu-

44
w w w .focebook.com /po90n izm T urk1yc

isis sırlarının kutlanması hakkında yazılmış bir hikaye­


dir. Bu ilahinin adı da 'P ersephone'ye tecavüz'dür. An­
cak erken Olimpos mitinde bu tecavüzden bahsedilmez.
Bu yüzden sım n Mısır-İsis kültünde 'Yunan via crete'
sine adapte edildiği akla gelmektedir. 'D em eter’in şöle­
ni konusunda D anaus'un kızlan bu ayini M ısır'dan
getirdiler ve Pelasgian kadınlarına öğrettiler.
Mısır, tannça İsis'e inanılan anaerkil bir ülkeydi.
İsis, cennetin kraliçesi olarak yer altına özgürce girip çı­
kabiliyordu. M ısır'ı! kadınların ülkedeki yeri Oedi-
pus'un kızlanndan sözeden Sophokles tarafından şöyle
dile getirilir:

Ah! Sanki Mısır'lıymış gibi davranıyorlar.


Hadi başlatın Mısır tarzını! Orada
Erkekler bütün gün evde iplik eğirirken;
Kadınlar gidiyor dışarıya çalışmak için.

Atina'da ölülere Demetreioi (Dem eter'in halkı) de­


nirdi. O insanları öldüklerinde yeniden vücuduna alır­
dı, Bu nedenle de yanlız anneler ölüleri için yas tutar-
lııulı. Çocuğunun ölümüne ağlayan Dem eter derin ye-
r.ıllı mağaralannda sürdürülen yas kültünü başlatmış
■•lılıı (Virgil, yer altını anlatırken matres atque viri (An-
iu İi i ve erkekler) terimini kullarur; ölümden sonra yan­
lı/ anneler kain.)
Atina kanununa göre gömüt tümseklerine, antım ve
Irkıar yaşam verme için buğday ekilmesi zorunluydu.
İVıtlU'granate tohumu karşılık olarak meyveyi doğurur.
İlk Pomegranate ağacı, A gdistis'in biseksüel, sonsuz,
İHiylık lanrçasının kanından doğmuştu. Onun doğumu­
na yttlaçan Agdistis kısırlaştmldığında rahminden top­
ta !« rt^*,n kandı. Attic m ezarlan üzerine bırakılan Po-
h» ı*ım,ıt» tııhumlannı ruhlann yediğine inanılndı.

45
Persephone'nin bir adı da Phesephatta'ydı , Atti-
ca'daki yer altı tanrıçası. Şu açıkça anlaşılıyor ki onun
tecavüze uğraması kuzeyli barbarların istilasını anlatan
mitin bir yansımasından başka bir şey değildi.
Charlane Spretnak'a göre mit şöyledir: Başlangıçta
Dünya kıştan habersizdi. Çiçekler ve meyveler sürekli
açar ve olgunlaşırlardı. (Cennet bahçeleri ) Sonra insan­
lar avcılıktan yerleşik hayata geçtiler ve onlan gözeten
tannçaları Demeter kadınlara yetiştirmeleri için Tahıl
(Buğday) armağan etti. Kızı Persephone de onunla be­
raber ekinleri bekledi. Özellikle de taze bitkiler ve yeşil
buğday başaklan onun hoşuna gitmişti.Ekinler yaz gü­
neşiyle olgunlaşınca; Persephone, tepelerden Demeter
için nergis, sümbül, mersin çiçeği; kendisi içinde buğ­
dayların arasından kırmızı gelincikler topladı. Persepho­
ne bu sırada dünyadayken yaşadıklan evlerin çevresin­
de huzursuzca dolaşan ruhlar gördü. Sonradan annesi­
ne yer altında neden yeni ölmüşleri alacak, onları rahat
ettirecek ve yuvalarında olduklarını hissetmelerini sağ­
layacak biri olmadığını sordu. Demeter yer altınında
kendisinin olduğunu ama yaşayanları daha önemli bul­
duğunu söyledi. Persephone bu ruhların kederini hep
hissetti, artık onların acılarını düşünmekten dünyanın
zelliklerinden zevk alamaz oldu. Sonunda kendi başına
yer altına inerek bu ruhlan kendisi kabul etmeye karar
verdi. Üç gelincik ve üç demet buğday topladı ve De-
meter'den, bir yarıktan aşağı inmek için izin aldı. Per­
sephone annesinin verdiği fenerle yanhz başına, yavaş
yavaş yer altına doğru indi. Karanlık ve nemli geçidin
kıvrımlarında ilerledi ve ölülerin yakanşlannı duyunca-
ya dek tek ses çıkarmadı. Bir köşeyi dönünce azap çe­
ken ruhlarla dolu bir çukur gördü. Ölüler umutsuzluk
içinde geziniyorlardı, bu çukurun içinde.

46
.www. fo ce b o o k .c cm / p o g o n ı z m h r k ıy e
Persephone, alçak düz bir kayanın üzerine annesi­
nin verdiği fener ve bir kova dolusu pomagranete tohu­
mundan oluşan mihrabını koydu. Yaklaşan her ruhu to­
humlarla kutsadı ve şöyle dedi:

Yaşamın doluluğuna çıktınız


ve karanlığa düştünüz;
sakinlik ve bilgelikle yenilenin.

Aylar boyunca Persephone ölüleri kabul etti ve kut­


sadı. Bu sırada Demeter kızının ve yoldaşının yokluğu­
na dayanamadı ve gizli çatlak ya da yarıklardan ortaya
çıkmasını umarak onu aramaya başladı. Asıl işiyle uğ­
raşmadı bu yüzden dünya çıplaklaştı, tohumlar ekilse
hile büyümedi.
Bir sabah, küçük bir demet mor sümbül toprağı yar­
dı ( mor yas rengidir ) ve bir tepenin yamacında otur­
makta olan Demeter'i çevreledi. Sümbüllerin, emrine
karşı gelmesine şaşıran Demeter fısıldadıktan şeyi duy­
mak için eğildi. " Persephone geliyor, o dönüyor." De­
meler fırladığı gibi onu karşılamaya koştu. Geçtiği yer­
lerde dallar yeşillendi, çiçekler açtı, yaşam yeniden fış-
1 irdi topraktan, kuşlar ötüştüler, hayvanlar kışlıklannı
çıkardılar. Demeter, Persephone için beyaz çiğdemler­
den bir pelerin ördü. Bahar gelmişti. O zamandan beri
her yıl ölümlüler Demeter gibi, artık yer altının kraliçesi
olan Persephone'nin yeni ölenleri kabul etmesini bek­
lerler,
www.facebook.com/pagûni7nvrurk<ye

KKON

Karanlığın içinde biz kadınlan bekleyen birşey var-


dıı s.ışam veren birşey. Kış durgunluğu olmadan

47
büyümez, tohumlar. Doğumdan önce uzun ve sesiz bir
hamilelik vardır. Fikirlere gebe kalma, biçimlerin üretil­
mesi de böyle olur. Acı ve 'Artık bitsin' çığlıkları sonun
kılpayı aşılacağının işaretleridirler. Karanlık kabuslar di
yandır, ancak aynı zamanda da anlatılamaz zenginlikle
rin ve sırlarla yaşamanın başladığı yerdir. Hecate'in fe
neri ya da Persephone'nin ölülerin ruhunu kabul etme
si olmadan denge bozulur, ışık gereğinden fazla artar
Yaşam fazla güzel fazla kansız olur.

Karanlıkla ilerleyen, www.focebook com/pogomzmturkıyc


Yanm kalmış hayatlar
Gorgon'un kafasına dönüşen
Musa'dan destek alıyorlar
O n a tutunuyorlar.

Ölülerle konuşmaya zorunluyuz. Vahşetin Hecate'i


bizi kabusa, tam olarak yaşamın içine iter. 'Ü ç kafalı,
iğrenç, doymak bilmez azize, alt dünyanın anahtarları­
nın (bakire) koruyucusu, Gorgon baloşlı korkunç kara
kadın.'
Kuzgunlar, kargalar, yılanlar, örümcekler, yarasalar
ve her türlü sürüngen Kron'un çevresinde yaşarlar. Ka­
buslar ve atlar üzerinde salman Kron, ölüm lannçası,
aniden saldırır ve ölüler ülkesine götüreceği ruhları ya­
kalar. Barbara Walker, 'barış öpücüğü ile ölmekte ola­
nın son nefesini aldığına inanılan' Kızılderililerin Daki-
ni'sinden bahseder. Hristiyanlık öncesi geleneğin diğer
ruh alıcıları (Şamansal ayin figürleri) Slav vila'lan, Tü-
ton Valkyr'leri ve kelt Morrigan'ı, ölü ruhlan son öpü­
cükle emerek yeniden onlara can verirlerdi ve onlann
kollarında ölmenin büyüleyici olduğu söylenirdi. Kron,
ölümün tatlı öpücüğü, göğün büyüleyici ruhlan, uçan
yılan; kan içen ölülerin labirentlerinde gezen, erkeklerin

48
cinsel organlarını yiyen, kısırlaştırıcı cadıydı. Şaman
olarak o dünya kutbundan ya da yaşam ağacından ge­
len, bir karga veya bir ejderha olarak uçabilen, ölümü
yeniden doğumu ve iyileşmeyi bilen, hasta ve ölülerle
uğraşırdı.
Ama o aynı zamanda kabilenin bilgeliğinin ve efsa­
nelerinin koruyucu suydu. Kron, düş örücü, vahşi de­
nizlerin kadını, kutsal ateşlerin koruyucusu, kazan ka­
rıştırıcısı, yaşam damarıydı. Kurtlarla koşan, yol kav­
şaklarında bekleyen ekşi ve a a olanın tannçasıydı o.
Kron adaletin delinmesinin şeytani izleyicisi, yuva yı­
kan ana; dünyevi çocuklukla ve anneyle ilgili olan her-
şeyi geride bırakmış, yollar, tepeler ve ormanlarda göl­
geler içinde yaşayan, ay çıkınca sahillere inen yaşlı sa­
natçıydı. wwvv iacc“ÖO,<£:om/’P<19ıa/1,2n'turkıye
O vahşetin Hecate'i, gecenin kraliçesi, kadife gece­
ler içinde gelişen herşeyin tatlı efendisi, kan içici, ölü
bckleyid; yeni yaşamın bahçıvanıydı. Bazıları ona eşikte
yaşayan, büyü okuyan kader ipliğinin eğiriösi de dedi­
ler. Fransız devrimi sırasında yakalanıp giyotine gönde­
rilen ve kafalan uçurulan devrik aristokrat kocakarılar;
hin, süt, yaşam ve ölümle dolu, kaynayan kazanıyla
I lecate'in, beden yiyici Kronun kadınlarıydılar. Kron'un
tlev bir döngüsü vardı; biten, böylece başlayan; başla­
yım. böylece bilebilen, gece yaklaştığında ve ölüm hiçte
UJUtk olmadığında yaz dönümünü izleyen, sıcak yaz
(O/garları eserken kışın en karanlık amnın bilincinde
•l >n Kendi yansımasına dönen, en güzel en yüce ola­
lım dehşeti; yılan saçlı, öfkeli çığlıklar atan, zehir saçan,
ymıtnıılartlan pelerin giyen, arkasında kurbağalar zıpla-
»•m kollarında yılanlar ve kertenkeleler olan kabus; ce­
mi Şövalyelerin silahlarını eriten, sözleri ve geçmiş ba-
Iftftlmı ıleğcrsizleştiren gecelerin annesi. Ölüm anında

49
savaşçı^1- kimin yüzünü görürler? Kron'u. herzaman o
korku ve acıdan rahatça sıyrılıp kurtulmayı sağlayan
tanrıçaydı.
Sümer, Babil, Asur, Pers, Arap, Tüton ve Hebrew
Mitolojilerinde bulunan Lilith'in vampir kadın, tüm be-

»«vw.faccbook.com/po9anizmturkiye

Ölçme
KELİMELER
AKAN Hatırlama
DELİLİK
Yürek-Ruh jUmma

D ü ş le m e

U n u tm a

50
derilerin sonu, öten baykuş, köpek ve yılan olduğuna
inanılırdı 'Lilith dişinin iç güdüsel, dünyevi varlık duru­
mudur' .... O sarsılan ilk ve anlatılamaz olan varlık du­
rumudur. O Adem'in altında kalmak ve ona bağlı ol­
mak yerine vahşeti ve şeytanla ortaklığı seçmiştir

Vahşi kediler sırtlanlarla orada karşılaşacak


Satyr'ler birbirlerini orada çağıracak
Lilith orada yatar
Orada kendine dinlenecek bir yer bulabilirler
(Isaiah 34:14) "iv1v.facebook.com/po9an12mtijrk1ye

Lilith vahşiliğin içinde sürünerek, havlayarak, hay­


van sesleri çıkartarak dolaşır... En uçta olan, kalbin hız­
la çarptığı, eti yırtan, cinsel heyecanla dolu çılgın ayin­
lerinde tanrıçaya bağlıdır. O, yabana kadındır. Dudak-
lanndan süslerinin sırrına doğru bal aktığı söylenir. (
Elleri ve ayaklan Havva'yı ayarttığı için Tann tarafından
kesilmiştir.) Yanlız uyuyan erkeklerle sevişir, kavşaklar­
da erkeklerin oğullannı baştan çıkartmak için adi bir fa­
hişe gibi bekler.
Havva içgüdüsel dişiliğin yaşamsal yanıyken Lilith
lam tersine ölümcül yanıdır. Lilith ekinokslan ve gün-
•Uııtımlerini yönetir. Onun güçleri Hecate'nin güçleri
gibi kadının yaşamındaki kavşaklarda yükselir, yani er-
grnlikle, adet görmede, hamileliğin başından sonuna,
•mm llkte ve menapozda.
Itabaerkiller Havva ile Lilith arasında bir düşmanlık
olduğunu düşünmüşlerdir. Havva ihtiyaçlarını ilişkile­
rindi- giderebilir ama Lilith bunu yapamaz. O sonsuza
•lıd çoctikauz ve aşksız kalacaktır. Havva evinde güven­
il! I» s I •n o, doğanın acımasızlığı içinde vahşi ve fırtınalı
Mı ytyanı »ürer. Birbirlerini kıskanırlar ama düşman de-

51
güldirler. Olgun kadınlar, ayın her iki yüzüne ayrılmış
kökün her iki yanına da ihtiyaç olduğunu bilirler.
Köle olmadığınız zamanı hatırlayın. Yanlız ve neşe
içinde yürür, çırılçıplak yıkanudınız. Onunla ilgili tüm
anılarınızı yitirdiğinizi söylüyorsunuz; hatırlayın.......
Onu anlatacak hiçbir kelime olmadığını, onun var olma­
dığını söylüyorsunuz. Ama hatırlayın, hatırlamak için
uğraşın; yapamıyorsanız, onu yeniden yaratın.

iv iv iv .f a c e b o o k .c o m / p o g a n iz m h ir k iy e

52
4

TARİH ÖNCESİNDEN ATEŞLİ ZAMANLARA


DEK BÜYÜCÜLÜK
m v ı v .f o c e b o o k .c o m / p o g a n iz m t u r k i y e

Büyücülük ve tanrıça inanışının tarihi (onun hikaye-


*!) üzerine pek çok cilt yazılabilir, ya da pek çok yakla­
şın yolu bulunabilir. Tarih hiçbir zaman nesnel değil­
di», mutlaka yazann önyargıları, kültürel, ırksal ve poli-
111« üuıumu eserde etkili olur. Bu sersemletid karışıma
rlllUtyct de eklenince konu duygusal, histerik (Hister-
Ui'iVdülyntağına) ve şehvetli bir hal alır. Bu yüzden ko­
lluyu büyücülükten açtığımız zaman aynı zamanda hak-
Uıtiula hiç kimsenin tarafsız olmadığı annelerimizi ve
UUIo)ıt|lk kutsal anayı tartışmış oluyoruz. Büyücülüğün
İMİilil bab,ı doğrularının, ana doğrularına karşı mücade-
vt* babaların ( Psikoposlann ) kendini doğa, dönü-
luıtıill yatanı ve kadın vücuduyla ortaya koyan dişil il-
Meu- I».»!•>» savaşını anlatır. Geçmişe doğru ilerledikçe

53
işaretleri okuyuşumuzun artarak tarafsızlaşmasma rağ­
men; mitin ve gerçekliğin geçerli uygulamalarım biçim­
lendiren olayları anlamak zorundayız. Nasıl olursa ol­
sun mitler ve efsaneler bize yansıttıkları kültürü ve ke­
sin kanıtlar olmaksızın kabul edilmeyen yönlerini anla­
tırlar.
Tarih öncesindeki tannça hakkındaki çalışmalarında
Marija Gimbutas anaerkil değilse bile kadın merkezli
olan toplundan itinayla incelemiş ve ortaya çıkarmıştır,
tannça merkezli dinin kökleri verimlilik tannçasına tapı­
lan Paleolitik çağa dek uzanır. Mağara resimlerinde ve
tannça heykellerinde tannça,büyük ana biçimiyle çok
memeli, çok karınlı ve bazen hamile olarak gösteriliyor­
du . Parklı adlarda da olsa büyük anaya tüm kültürlerde
tapılmış olduğu anlaşılmaktadır.
1 5 ° w w w f c c e b o o k c o m / p a g o n ız m

Büyücülüğün öğretisi doğadan gelir. Aynca bu kult Güneyin,


Ay'ın ve yıldızların hareketlerinden, kuşların uçuşundan,
ağaçların dingin gelişiminden ve mevsimlerin değişiminden
de etkilenmektedir.

Büyücülük ilk olarak 35,000 yıldan fazla bir süre ön­


ce Buzulçağı'nın sonunda ortaya çıktı. Buz güneye doğ­
ru çekildikçe tunduralar yaşamla doldu, hayvan sürüleri
başıboş bir durumda dolaşmaya başladı. Toprağın üs­
tünde av a, toplayıcılar ihtiyaçları için gezinmeye başla­
dılar. Şamanlar kendilerini sürülerin ruhlarına karıştır­
dılar ve böylece tüm yaşamı aşılayan, titreşen ritmi keş­
fettiler. Anatannçayı içinde taşıyan rahibeler ve Boy­
nuzlu Tannyı içlerinde taşıyan rahipler ayinlere başladı­
lar. Değişen mevsimlere tapındılar, yıldızların hareket­
lerini ve diğer doğa olaylarını gözlemlediler. Kabilenin
öğretmenleri, kanun yapıa ve uygulayıcıları, doktorları
ve ebeleri oldular. Son tahlilde onlar halkları için göksel

54
otoritenin; ana ve baba figürlerinin sembolleriydiler.
Buzlar eriyip otlaklar daha güneye doğru yayıldıkça ka­
bileler balıkçılıkla ve şifalı otlarla da ilgilenmeye başladı­
lar. Yeni aletler geliştirildi ve ayn ayn duran aileler ya­
vaş yavaş küçük köylerde toplanmaya başladılar. Şa­
manlar ve rahipler de bu köylerde ha|klanrun maddi ve
ruhani iyiliği için çalışmaya başladılar.
w v w .fa ce b o o k .co m / p o g o n iim lu rk iy e

TANRIÇA İNANCININ İLK ZAMANLARI

Büyücülüğün nasıl ortaya çıktığı kesin olarak bilin­


miyor. Benim görüşüme göre, büyücülüğün gelişmiş ol­
duğu iki ana kaynak vardır. Birincisi, tarih öncesinin di­
ni olan tannça inanışıydı. Bu dinden daha sonra birçok
gizemli gelenek gelişti. Büyücülük ağırlıklı olarak bir ka­
dın dinidir ve aslında anaerkil dinin kökünde büyücülü­
ğün yattığı söylenebilir. Büyücülük babaerkilliğin taşıdı­
ğı niteliklerin çoğunu içermektedir; mevsimsel kurallara
uyma, kehanet, iyileştirme, bitki bilgisi, mit anlatımı ve
astroloji gibi. Bu yetenekler büyük olasılıkla yüzyıllar
süren görgüsel uygulamalardan gelişmişti. Kadınlar bu
sanatları korudular, çünkü yaşamları daha çok ev üzeri­
ne kuruluydu ve toplumun ruhsal yaşantısı, çocuk bakı­
mı, çiftçilik, çömlekçilik, dokumacılık, hasta veya ölü
döşeğinde olanın bakımı gibi işlerle ilgiliydiler. Büyücü­
lükte liderlerin yokluğu da kadınların örgütlenme anla­
yışını ortaya koymaktadır. Kadınlarda örgütlenme hiye­
rarşik ve egemenlik temelinde olmaktan çok işbirliği te-
melindedir. Benim bakış açıma göre büyücülük, top­
lumdaki kadınların becerilerini, tariflerini değiş tokuş
•I meleri ve deneyimlerini karşılaştırmalarıyla gelişmiş­
tir

55
Tanrıçanın tapınaklarının yıkılmasının ardından ra­
hibeleri dinlerini babaerkillerin kıskanç bakışlarından
koruyabilecekleri taşra toplulukları arasına karıştılar.
Kendilerinden sonraki kadınlara bırakmak için gelenek­
lerini devam ettirdiler. Eski bilgi, cadı avı köprüyü yı-
kıncaya dek anadan kıza geçti.
İyileştirici olarak kadın (Woman as Healer) adlı kita­
bında Jeanne Achterberg, DanimarkalI bir şamam anla­
tır. Hayranlık uyandıran efsane Thorbioga:

Başlan aşağı düğmeli yeşil bir kaftanı vardı; boynunda cam


boncuklar diziliydi ve başma, üzerinde beyaz kedi derisinden
şeritler bulunan oğlak derisinden bir başlık takmıştı. Ayakka­
bıları, kürkü üzerine sırımlarla bağlanmış ve pirinç duğmelele
tutturulmuş dana derisinden di. Ellerinde, kürkü içine dönük
beyaz kedi derisinden eldivenler vardı. Beline ise bir Hun'lu
kemeri takmıştı, büyü aletleri bu kemere asılı duruyordu. Ba­
cakları zayıf olduğundan, pirinç toplarla bezeli bir asaya da­
yanarak yürüyordu.

Yaşam yerleşik bir düzene doğru evrildikçe rahibe­


ler ve şamanlar, dünyasal şiirlerle uğraşmaya başladılar.
Güç ve Ley çizgilerini kullandılar. Dört büyük mevsim
ve dört büyük festivali kutladılar. Defin tümseklerini ve
sınır noktalarım belirlemek ve ayinler için bir odak be­
lirlemek için dev boyutlarda taştan anıtlar yaptılar.

Her ayinde Güneş’in ve Ay'ın ışıklarının taşlara vurmasıyla


güç yükseldi. Bu anıtlar görünmez enerjinin dev depolan ha­
line geldiler, görünen ve görünmeyen dünyalar arasında ge­
çitler açtılar. w w w .fo ccb o o k .co m / p o g am zm tu rk iY e

Tarih öncesinin bu kavimleri uzaklara yolculuklar


yaptılar. Bu yolla düşünceler ve uygulamalar kültürler
arasında değiş tokuş edildi. Robert Graves buna anaer­
kil Tuatha de Danaan kabilesinin tarihini örnek verir.

56
Kabile Suriye'den gelen bir işgal dalgası sonucu Yuna­
nistan üzerinden kuzeye gelmiş, Danimarka yoluyla İr-
landaya ulaşmış ve Bronz Çağı'nın ortalannda İrlan­
da'yı işgal etmişti. İrlanda'ya varışı eski kayıtlara İ.Ö.
1472 olarak geçmişti. Bu kabile tanrıça Danu'ya tapıyor­
du. Argos'taki tapınakları Phoenician'lar tarafından ele
geçirilmeden önce Peleponesse'nin dini başkentiydi.
İrlanda işgaller kitabında adı geçen ve Bede'nin dini
tarihince (Ecclesiastical History) desteklenen başka bir
işgal de Danaan'lardan 200 yıl sonra gerçekleşti. Bu in­
sanlar batıdan, Trakya'dan, Akdeniz ve Atlantik yoluy­
la geldiler. Karaya Wexford Körfezi’nde çıktılar ve ora­
da onları Kuzey Britanya'ya geçmeye ikna eden Dana-
an'lılarla karşılaştılar. Bu kabileye Piktier (Pixi) denildi.
Kabilenin kadınları, Amazonlar gibi savaşta yer alıyor­
lardı. Graves eski Ingiliz, Yunan ve İbrani kültürleri
arasında sıkı bağlar olduğunu iddia eder. Ona göre
M.O. 2000 yıllan civannda denizci bir kabile kuzey, gü­
ney ve Doğudan gelen işgalciler tarafından Ege'den ko­
vuldu. Böylecc bir bölümü kurulu ticaret yolunu izleye-
n*k kuzeye doğru giderek Britanya ve İrlandaya ulaştı.
Diğer kalanlar da Suriye ve Kenan'a doğru ilerlediler,
i'u yüzden; www.facebook.com/po9am2mturk7 e
Modern katolıklik , babaerkil üçlülük ve erkek egemen rahip­
lik anlayışına rağmen yavaş yavaş yeniden adapte olduğu
ligc’nin Ana-oğııl dinsel geleneklerine, Aramean ve Hint Av-
ııi|u kökenli 'Savaşçı-Tanrı' geleneklerinden daha çok bağlı­
dır

finvnşçt kabileler Bronz Çağı boyunca Avrupa ovala­


nın kasıp kavurarak barışçıl tannça halkını dağlara çe-
1 ılın, v zorladılar. (Thessaly'e yapılan ilk saldırının ta­
tili! M O 1900' dür) tannça halkı; festivalleri kutlaya-

57
rak, eğitim için şiir, mit ve sihirden yararlanarak eski
dinlerini ayakta tuttu. İrlanda'nın şiir okulları ve Druid
okulları da bu halkla bağlar taşırdı. Şiir ve şarkıyla tan­
rıça halkı geleneklerini korudu. Ağaçların savaşı (Cad
Goddeu) adlı şiirin aşağıdaki parçalan bunu çok iyi an­
latmaktadır.

Birçok biçimlere girdim,


Doğru olanı bulana dek.
... Gökte bir damlaydım,
Parıldayan bir yıldız w w w .fo ceb oo k.com / p o g on izn rtu rk
Kitaptaki bir kelime
... Bir yıl esnk kaldım,
Suyun köpüğünde.
Ateşin içinde köseği.
Korulukta bir ağaçtım.
İçine girmediğim hiçbtrşey kalmadı...
Isırgan otunun çiçekleri.
Dokuzuncu dalganın suyu iken,
Brıtanyalılarm büyük sihirbazı,
Gwydion tarafından büyülendim...

Hikâyeler ve romanlar Welsh ozanlan tarafından


yayılıyordu. Bunlar kilise tarafından istenmeyen ama
Groves'in yazdığı gibi ' genel olarak geleceği gören ve
kâhinlik yapan ' kimselerdi. Bu ozanlar Cymry mahke­
meleri tarafından sürülen ya da kendileri uzaklaşan
Welsh şairlerinin devamıydılar. Cymry'ler M.Ö. 5. yüz­
yılda İngiltere'nin kuzeyinden geldiler ve Welsh'deki
birçok küçük kabileyi, Goidelleri, Brython'lan, bronz vej
cilalı taş insanlarını ve diğer yerlileri kontrol altına aldı­
lar. Welsh ozanlan bir gezgin gibi ağaçlann altında vey»
evlerde mesleklerini yaparak Graves'in Taş Devri'nden
beri var olduğunu söylediği, eski bir edebi geleneği de
vam ettirdiler. Şiirle ilgili ilkeleri Hergest'in kızıl kit.ı

58
bında toplanmıştır: ' Şiiri zenginleştiren üç şey: mitler ,
şiirsel güç ve eski biçimin bilgisi' aynı zamanda kanun
uygulayıcı ve rahipte olan bu şairler, İrlanda’da fili (kâ­
hin) ve dervvydd (meşe kâhini) olarak da anılırlardı.
Onlara saygı duyulur ve bir o kadar da onlardan korku-
lurdu. ıvkviy .facebo p k.com / p o go nızm tu rkjye

Rahiplik Özelliklerini Hristiyan din adamlarına kaptırmaları­


nın üstünden yüzyıllar geçmiş bile olsa; eğer biri İrlandalI bir
şairi en küçük bir aşağılama çabasına girerse, şair onun sal­
dırganlığı üzerine, yüzünde siyah çıbanlar çıkaran ve bağır­
saklarım suya çeviren bir taşlama yazar ya da yüzüne 'bir de­
met deliadam otu' atarak aklını yitirmesini sağlardı.

Hristiyanhkta son halini bulan tektannlı babaerkil


dinler, Avrupa Ekininin kanlı bir sömürüsünü başlattı­
lar. Başlangıçta anaerkil dinleri yavaş yavaş işgal edi­
yorlardı ama sonra giderek yöneten sınıflar ve serileri
dönüştü: Britanya ve İrlanda'da bir uzlaşma ve asimi­
lasyon rüzgan esmeye başladı. İrlanda'nın bazı bölgele­
rinde yeni Hristiyan inanışlan eski dinin rahipleri tara­
fından danışıklı bir şekilde kabul edildi. Druidler olarak
da adlandırılan, şaman, rahip ve rahibelerin eski alalan,
«ıııiki uzun yıl çalışıp tarih bilgisi, mit, gizli din ve ka­
nunlar öğrenerek şair oluyorlardı. Şürlerinin kaynağı
"teki dünyaydı ve üyeliğe kabul törenleri de şamanla-
ftnkl gibiydi. Bu tören sırların deneyimle öğrenildiği ve
varlığın tüm basamaklarının çözümlendiği bir yolculuk
•binekti.
Eskiden Achaean'lar olarak bilinen bir kuzey kabile-
«I Yunanlılar gibi güneye ilerlerken üçüz tanrıçaya ta-
I »ıı hayvancılıkla uğraşan kabilelerle karşılaştılar. İlk
l»A|M İşgalciler tanrıça inancının etkisi altına girdiler,
t imanlılar bu büyünün işe yaradığını öğrenmişler ve

59
vlnMW.foccbook.com/pa90nlxmturkiye

bubaerkil düşünceden uzaklaşmışlardı. Erkek Yunan


Tanrısı Dios, tannçalan Hera tarafından evlat edinilmiş
ve adı Zeus olmuştu. Ancak gittikçe daha çok kabile
güneye indi ve bu iki farklı gelenek karşı karşıya geldi
ve '...Bu noktada kültürel savaşlar kaçınılmaz hale gel­
mişti. Acheanlann lideri, Zeus'un bir annesi olmadığım
iddia edince bir din savaşı patladı. Zeus ve Hera (Bü­
yük tanrıçanın adlarından biri) arasındaki mücadeleler
taın da babaerkiller ve anatannça arasındaki savaşı yan­
sımaktaydılar. Troya'nın yağmalanmasıyla (M.Ö. 1200)
Yunan egemenliği biraz azaldı.Yaklaşık 200 yıl sonra da
bir Hint-Avrupa kabilesi, yollarının üzerindeki herkesi
öldürerek, her yeri yağma ederek, yakıp yıkarak geldi
ve barışçıl anaerkil kültürlere saldırdı. Bu barbar sürü­
sünden kurtulabilenler dört bir yana dağıldılar. İrlan­
da'nın. Kralı Heremon (M.Ö. 1267 civan hüküm sürdü)
M.Ö.2000 yılında Crete'den geçerek Yunanistan'dan İs-
panya'ya geçen Milesian kabilelerinden birinden gelİ-
yeifdU.
Rhea ve Athena'nın başrahibeleri Rhea'dan vazge­
çip Pios'u kabul edene dek ayaklanna birer örs bağlana­
rak saçlanndan meşe ağaçlanna asıldılar. Atina’daki elli
Pallantid rahibesi yeni babaerkil dine teslim olmak yeri­
ne kendilerini denizin kollanna bıraktılar. Zsuzsanna
Bujapest'in belirttiği gibi, işgalciler arasındaki ilk sorun
papteon'un birleşmesi konusunda çıktı. Sonunda Po-
s e i den ormanlardan denize taşındı. Zeus en yüce tann
oldu. Üçüz tanrıçanın Nymphe yönü demirci Hephais-
tos'la evlendirilerek adı Aphrodite olarak değiştirildi.
Baliretannça, vahşi hayvan avcısı Artemis oldu ve Tan-
n ¿pollon statüsünün yükselmesi için onunla ikiz sayıl­
dı. tanrıçalan Artemis olduğu ve onun için daha yüksek

60
bir statü istedikleri için Atina'Ular ve Boeotinonlılar dış­
landı. Daha sonra Artemis'e asıl ismi olan Athena ismi
geri verildi ama Zeus'un kafasından yeniden doğması
gerekti. Annenin bu şekilde yok sayılması babaerkilliğin
anaerkil karşıtını biyolojinin deforme edilmesi bahasına,
yok etmek yolundaki amacını açıkça gösteriyordu.
Yer altında babaerkiller daha da vahşileştiler. Yer al­
tı kıratlığının Üçüz tanrıçası YVekate yok edildi ama hal­
kın bunu takip eden isyanı babaerkilleri Pasephane'yi
yeni yönetici Hades'in tanrısı yapmaya zorladı. Buda-
pest'e göre: Bu evlilik tecavüzden daha masum değil­
dir. Bununla beraber seks düşkünü bir toplumun ilk te­
melleri atılmış oldu. Bütün Bari dünyası Yunan mode­
lindeki değerleri ve kadının sömürülmesine doğanın ya­
pıyı altı ve geliştirdi. fûCebook^P-9™ *"»url«ye
Dünyanın diğer yerlerinde de oynanan hep aynı
oyunda örneğin; Mısır'da Ra, Hatbar ve Esis'i yerlerin­
den etti. Babilde Manduk tüm evreni ele geçirdi. Huris-
liyanlıkta ise tanrıçaya tapmanın yerini Azize Meryem
kültü, tanrıça mitlerinin yerine de tanrısal çocuk hikâye­
si alır. İsmi Havla (yaşam) dan gelen Havva ise yoldaşı,
Ölüm ve doğum sembolü olan, yılan ve bilgiyi temsil
eden yediği elmayla tanrıçanın anne biçiminden gelir.
İngiltere'de rahipler büyük sabbat festivallerinde
ilansa izin verdiler ve böylece şamanlar ve rahipler Wie­
ra ıı'lara ve şekil değiştiricilere dönüştüler. Kâhinlik, iyi­
leştirme ve şiir eğitimi devam etti, tanrıçanın kuyuların­
da I Iristiyanlann, Keltlerin ve Druidlerin eşit olarak ka­
bul edilmeleriyle birlikte dünya sihri hâlen Meryem
Kültü İçinde yapılıyordu. Kadınlar günlük yaşamlarında
tanrıçaya binbir değişik yolla tapıyorlardı.

61
M asaları dü zenlem ek, d efn e d allarından ak sesu a r yapm ak.
A yak izlerind en an lam lar çık arm ak. O cağın için d eki kütüğün
Ü zerine m ey v e v e şarap koym ak, ku yun un için e ekm ek a l­
m ak h ep b ö y le şeylerd e n d i... K adın lar b lrşey tasarlarken M i-
n e rv a 'n ın yardım ım isled iler. D ü ğ ü n lerd e V en ü s gü nünü
e sa s aldılar v e h a lk arasın a n e zam an çık salar tanrıçanın ko­
ru cu lu ğu n d an yararlandılar.

Orta Çağ'ın kibar gelenekleri sebebiyle Meryem bir


tanrıça kadar yükseldi ve adına zarif katedraller yapıldı.
Fakat aynı zamanda Meryem kesin çizgilerle şöyle bir
yere oturtuldu, www.focebook.com/pogonizmturkiye

T arihte ilk k e z an n e oğlu nu n ö n ü n d e d iz çöktü ve aşağıladı­


ğ ın ı özgü rce kabul etti. B u , azize kü ltü n d e cisim len m em iş en
b ü y ü k eri zaferdi. Başka bir anlam da yen ilgisinin k esin leşm e­
sinin ard ınd an kadının teselli edilm esiydi.

Orta Çağ'ın sonuna dek cadılar kehânet, iyileştirme


ve gökyüzü kontrolü için hem özel hem de genel olarak
kullanıldılar. Walker 1382'de Kyburg kontunun, kalesi
koruması ve düşman ordusunu dağıtacak bir fırtına ko­
parması için, nasıl bir cadıyı kiraladığım anlatır. Röne­
sans'a kadar kilise yetkilileri bir cadının gökyüzünü
kontrol edebileceğini (Tanrının izniyle) ve bunun için
cezalandırılmayacağını söylüyorlardı. Ancak Orta Çağın
korkunç politik, sosyal ve dinsel kargaşası köylü ayak­
lanmalarıyla ve statükoyu tehdit edenlere verilen büyük
cezalarla son buldu. Haçlılar milyonlarca insanı yerle­
rinden kopanp yaşamın doğal döngüsünü bozunca ve­
balar Avrupa nüfusununun çoğunu yok etti. Darmada­
ğın olan milletler arasındaki savaşlar, kırsal kesimi yağ­
malayan hırsız baronlara ve kanunsuzluğa yol açtılar.
Arlık kıtlık ve anarşi hüküm sürüyordu.

62
www.facebook.com/po9anl2mTurhlye

Orta Çağ'ın son bulmasıyla birlikte; durağanlığı teh­


dit edenlere karşı 30 yıllık tüyler ürpertici bir canilik
başladı. Komplo teorileri varsa bile bunlan ispatlama
şansımız hiçbir zaman olmayacak. Belki de cadı avıru
yöneten sınıfların kendi durumlarını güçlendirmek için
başlattıkları bilinçli bir kampanyaydı. Bazıları da bunu
iç uyuşmazlıkların bilinçsiz bir yansıması olarak gördü­
ler. Nedeni ne olursa olsun kadınlar, Yahudiler ve tüm
diğer yabancılar serbestçe avlanan hayvanlar olarak gö­
rüldüler. Saygısızca avlandılar, işkence gördüler ve mil­
yonlarca ölü verdiler. Hristiyan zulmünün en fazla ya­
şandığı yer Protestan ve Katoliklerin birbirlerine karşı
savaştıkları ülkeler ve çevreleriydi.

Bir cad ının yaşam asına izin vcrrtıe (E xod us 22 : 18)


Ateşli zamanlar, tıpkı kara bir gölge gibi, sonsuza
dek belleklerimizde yer etmiştir. Büyükannelerimizin iş­
kence gördüğünü unutamayız; onların anılarını ve engi-
zisyoncular kanlı görevlerini yaparken tüm Avrupalı ka­
dınların hissettiği buz gibi korku da belleklerimizden
hiç çıkmayacak. Bunlan unutamayız ve unutmamalıyız
da. Böyle acılar derin yaralar bırakır. Ortak aklımız ve
kendimize ait bilgilerimiz dizginlendi ve bizden kopanl-
dı. Annelerimizin sütünün bize verdiği mesaj; dişi ol­
manın kutsal olmamak olduğudur. Bizler tüm yaşamın
kaynağı, fakat aynı zamanda namussuz, kirli; iğrenç ve
faydasız. Unutmuyoruz. Başka ne yapabiliriz ki?
Korkuyorum. Nasıl hatırladığım aklımdan çıkmıyor.
Yanan et kokusu, alev alev yanan saçlar. Ayaklarınız
yavaş yavaş yanarken duyduğunuz korkunç a a . Seyre­
den erkeklerin yuhalamalarının, beni izlemeye zorlanan
kadın ve çocuklann doıiuk dehşetini hatırlıyorum. Her-

63
yeri saran duman bana bir Kron'un öğütünü hatırlattı.
'Dumanı içine çek, daha çabuk ölürsün, dumanı içine
çek!' Hayatın nefesini, kendi etin kavrulurken çıkan ze­
hirli ama delicesine hoş kokulu dumanı içine çekmek,
hatırlıyorum. Nasıl unutabilirim ki? O anda, ıstırabın
doruğunda, en vahşi işkence aletlerinden daha kötü bir
biçimde ezen, zonklatan ve burkan bir aa içinde, bu
kor ve harın erkeklerin peygamberlerinin bir sözünü
hatırladım. İnanılmaz bir şekilde bunu yineleyip dur­
dum:

*N e yaptıklarını bilm eyen bu insan ları bağışla A n n e.*

w w w .fo ceb oo k.corT v 'p og am zm tu rkıy e


Mtww.focebookcom/pagomzmTurkiye

BABATANRININ YÜKSELİŞİ

Papa Innocent VIII 5 Aralık 1484'de 'Summis Desi-


daris Affetibus adındaki bildirge Katolik Kilisesinin bü­
yücülüğe karşı düzenlediği seferberliğin habercisiydi,
bildirge, belirtileri tüm Avrupa'da duyulan fakat özel­
likte Rhineland ve İtalya'nın dağlık kesimlerinde yayı­
lan Büyücülük probleminden bahsediliyordu. O zaman­
lın Avrupa, çok tehlikeli ve güvenilmez bir yerdi. Bü-
vuk salgınlar oluyordu; tarihlere göre 1348'de Avrupa
unlusunun 1/4'ü veba salgınıyla yok oldu. Bu zamanlar
nyıu zamanda milyonlarca insanın; kırallann ve tabula-
ııııın hepbirlikte yurtlarını terk edip Filistin'e tehlikeli
Mferc giriştikleri Haçlı seferlerinin zamanıdır. Haçlıların
•,"k « 7.1 sağ kalabildi ve yurtlarına dönebilenler büyük
Korluklarla karşılaştılar. Köylüler yağmacı ordular ve
Artlgınliiıj yüzünden kaçarken ürünlerini çürümeye bı­
rakmışlardı. Bu yüzden kırsal kesimde açlık hüküm sü­
rüyordu. Pahalı savaşların karşılanması için yüksek ver­
giler konuyordu. Halkın çoğunluğu ya açlığa terkedil­
mişti ya da toprak sahiplerinin ordularına kaydediliyor­
lardı. Yerel dük ve baronlann varlığına rağmen toprak­
ların alınıp geri verilmesi yüzünden doğan önemsiz
kavgalar bu düzensizliği adel haline getirdi. Önceleri
taşranın güzelliğini sağlayan düzenli askerlerin çoğu,
haçlı seferlerimizde, savaşlarda veya orduları da etkile­
yen salgınlarda ölmüşlerdi. Matilda Goge'in tahminleri­
ne göre haçlı seferlerinde yedi milyon kişi hayatını kay­
betmiştir. Birçok kırallığın yok olması ve geride kalanla-
nn göçebe paralı askerler yüzünden kendilerini koruya­
maz hale gelmeleri anlamım taşıyordu.
Kilisenin rahip mezhepleri arasında sürekli bir an­
laşmazlık vardı, öyle ki bir ara ortada iki Papa bile var­
dı. Kilisenin bir kolu Hrisliyan inana olan yoksulluk ve
alçak gönüllülüğü şiddetle savunurken, çürümüşlüğü
ve açgözlülüğüyle tanınan parasal mutlakiyetçilik ve sı­
radan insanların zihinlerine korku çalarak güç kazan­
mıştır. Daha dünyevi bir mezhep tarafından sertçe sal­
dırıya uğramaktaydı. Yeteri kadar ezilmiş olan kitlelere
birde kilise tarafından ağır vergiler konmakta ve bu pa­
ralar birçok rahibin masraflı hayat tarzının karşılamasın­
da kullanılmaktaydı. Bütün Avrupa'da dine aykın hare­
ket çıkmıştı ve bunlar kilisenin birliğini sürekli daha da
kötüye sürüklemekteydi. Bir grubun bastırılması sadece
bir başkasının onun yerini almasına yol açmaktaydı. Ör­
neğin Fraticelli, Frankiskonlann Hristiyanlık karşıtı ola­
nın kilise olduğunu iddia eden ayrılıkçı bir grubuydu.
Bu grup yokaluncaya dek takip edilmiş ve acımasızca
katledilmiştir. Magnalatta köyünün tüm halkı öldürül­
müş ve köyde Papa V. Martin'in emirleri dahilinde taş
taş üzerine bırakılmamıştır.

66
w w w .face b o o k .co m / p o g an izm tu rk iy e
wMrw.focebook.com/pogoni7 mturkiye

İnsanlar kilisenin hükümlerine ve İsa'nın öğretileri­


ni çarpıtmasına karşı isyan etliler. Kilise inananlara ne
bir rahatlık ne de acılarına bir teselli vadediyordu. Aksi­
ne, acı çekmenin Tann'nın bir hükmü ve insanların -
özellikle kadınların - günahlarının cezası olduğunu va­
dediyordu. İnsanlar doğal olarak bu felaket ve üzüntü
habercilerine, özellikle de birçok vezir kadılarıyla aynı
sefil talihi paylaşmıyor olduğundan, isyan ediyorlardı.
Örneğin, Aziz Bernard, buz gibi bir ifadeyle: Ki - buna
büyük cübbeli rahipler arasından cemaatinin cebini bo­
şaltmaktan ziyade günahlılarının üstesinden gelme ça­
basında olan birini gösterebilir?" diyordu.
Barbara VValker, 12. yy. manastırlarının kendilerini
şarap dükkanlarına ve kahvehanelere çevirdiğini, rahibe
manastırlarının rahiplerin gizli genelevleri haline geldi­
ğini ve bayan çevre sakinlerinin günah çıkartma sırasın­
da rahipler tarafından baştan çıkarıldığını iddia etmek­
tedir.
Büyücüler kilise tarafından birçok sebeple saldırıya
uğramaktaydı. Öncelikle bu kişiler kadındı ve Hristiyan
öğretisi ibadetin kadına ait olan kurallarını erkeğinkine
dönüştürmeye çalışmaktaydı.
Büyükananın temsilcileri olarak kadınlara güvenil-
memekte ve Babatannnın ilahlaştınlmasını destekleme­
diklerinden şüphelenilmekteydi (doğru olarak) kraliçe
olsun sıradan insan olsun, genç olsun yaşlı olsun, aslın­
da tüm kadınlar şüpheliydi ve hiçbirine güvenilemezdi.
Kilise toplumda bir dayanak bulmuş ve kontrolü ele ge­
çirmeye başlamıştı. Pozisyonunu sağlamlaştırmak için
de I Iristiyanlar ruhani sınıfın dışında kalanlardan; özel­
likli kadınlardan alabildiğince güç ve parayı soyutlama­
ya ve bunları ele geçirmeye başlamışlardı. Hiçbir dine
Hristiyanlığa gösterildiği kadar tolerans gösterilemezdi.

67
Çünkü Hristiyanlık herhangi bir meydan akımına daya­
namayacak kadar güçsüzdü. Hristiyanliğm yok etmeye
çalıştığı paganlar ve büyücüler, eski dinin temsilcileri­
nin çok büyük bir bölümünü oluşturuyorlardı. Avrupa
halkı kiliseye saygı gösteriyor olsalar bile eski gelenekle­
rinden vazgeçmemişlerdi. Din değiştirme diye adlandı­
rılan geçişten uzun süre sonra bile gerçekte hala pagan­
dılar. Bu durum saldırgan bir kilise için: İlerde kan ve
teröre bağımlılık yaratacak olan; bir ölüm - kalım mü­
cadelesi idi. Kilise yeni yerler fethedip daha da fazla
Tann düşmanı buldukça zorbalık onu baştan ayağa sar-
www.facebook.com/po90n12mturktye

.... Hızlı değişim zam anlan., toplumu yönetenler statülerinin


tehdit altında olduğunu hissettiler ve şüphelendikleri herke­
sin üzerine acım asızca yürüdüler. T a n n tanıma/Jar, büyücü­
ler ve Yahudilcr göze en çok balan uyumsuz kitleyi oluşturu­
yorlardı ve bu gruplar en sert cezalara çarptırılıyorlardı.

Papalık Bildiryeşim Kremner ve Spreyna adındaki


iki keşiş tarafından yazılan Mallevs Maleficarum izledi.
Bu iki keşiş papanın emriyle büyücülükle uğraşanların
teşhir edilmesini ve cezalandırılmasını amaçlayan bir se­
ferberlik başlattılar. Mallens üç bölümde yazılmıştı: İlk
bölümde dahilleriyle büyücülüğün varlığı ele almıyor:
İkinci bölümde büyücülere nerelede rastladığının örnek­
leri veriliyor ve büyücüyü tanımanın yolları açıklanıyor;
son bölümde ise suçlu büyücülerin sorgulanıp cezalan­
dırılması için yasal prosedür işleniyordu. Yasal, projeyi
desteklemek amacıyla kilise bildirgesi medeni kanunla
birleştirildi buna göre:

S u ç a ait prosedürün ve cezalandırmanın acımasızlığı arttı: S i­


vil otoritenin, kısa prosedürler ve olağanüstü cezalar uygula­
masına yönelik olağanüstü yetkilerine göre yum uldu: Gizlili-

68
www.focebook.com/po90nixmturk1ye

¿e izin verildi. Crim en exceptum fikri yaratıldı, su ç sivil halk


için ço k tehlikeli oldu oyle ki bu korkunç suçlara; savunm a­
nın geleneksel rutin korunm asını ortadan kaldırm akta ve ül­
keyi cn tehlikeli düşm andan korum ak am acıyla kanunlaştırı­
lan en acım asız v e k ıtı işkencenin yolunu açm akladır. 16 .
yy'd an itibaren sadece kâinlik değil sihir ve büyükcülüklero
doğru daha az rastlanan suçlar haline gelmiştir.

Böylece bir polis devleti doğdu. Kilise, yasalar ve


devlet bir terör hakimiyeti kurup muhalifleri kontrol al­
tına almanın bir yolu olarak halkı tecrif etmek için ra­
hatsızlık yaratan bir ittifak kurdular. Bu, bir biçimde ön­
ceden bilinmeyen bir saldırıydı, yönetici sınıflar yoksul­
lan hep ezmişlerdir. Fakat bu yasalar özellikle kurum­
sallaşmış ve bir kitle katliamına izin vermiştir. Kutsal
savaşlarda ölen erkeklerden çok kadın katolik kilisenin
ellerinde can verdi. Matilda Gage'in tahminlerine göre,
yasayı takip eden üçyüz yılda çoğunluğu kadın dokuz
milyon kişi ölüme mahkum edildi. Örneğin Lanyedarf-
da 1492-96 arasında yetişkin kadın nüfusun beşte biri
cadılıkla suçlandı. B e ş -i ölümlere ek olarak, intiharlar,
hücrelerde mahkemeyi bekleyen sanıklar açlıktan ölüm­
ler, ek parası kazanan bireyin ölümüyle açlıkla yüzyüze
kalan hücrelerdeki ölümler (suç ortaklığından cezalandı­
rılma korkusuyla onlara kimse yardım etmedi) meydana
geldi. İllegal linçleri ise hiç saymıyorum. 1590'da Henry
Bovget Almanya'da neredeyse heryerde andı yakma
atışları yandığını ve Corraine'ye giden yılanların yollan
üzerinde kazığa bağlanmış binlerce andı görebilecekleri­
ni belirtmiştir.
O zamanlardaki sosyal ve ekonomik düzensizlik do­
layısıyla büyücülük korkusunun savunmasız ve cahil bir
halk içinde nasıl yayıldığı kolayca görülebilmektedir.
Halkın doğa üstüne karşı korkusu ve gizli düşmanlann

69
www,focebook.conv/pogonıjrnYTurkıye

varlığına olan inanandan beslenen engizisyon görevlile­


ri ve onların vekilleri bu korku ve nefreti kışkırtarak
halkı teıörize ettiler. Öyleki kısa süre içinde düşmanlar
birbirini ihbar etmeye başladılar, aslında toprak ya da
mal üzerine çıkmış olan itilaflar, tarafından birinin ya
da ikisinin engizisyon hücrelerine girmeleriyle sona er­
di.
Çoğu suçlamanın temel amacı kâr idi. Tutuklandı­
ğında sanığın bütün mallarına kilise tarafından el konu­
luyor ve hiçbiri bir daha geri verilmiyordu. Suçlular üs­
tüne üstlük bir de kendilerine uygulanan işkence için
de belli bir para ödeniyordu. Örneğin İskoçya'da suçlu­
lar yasaya yapılan damga için altı şilin ve sekiz peni
ödemeye mahkum edilmişlerdi. Ölüler bile rahat değil­
di: Öldükten sonra dinsizlikle suçlanabiliyorlar, kemik­
leri mezarlarından çıkarılıp yakılıyordu. Bütün mallarına
da el konuyordu. Hiçbir iş veya aile serveti emniyette
değildi. Cadıların yakınlan da mahrum bırakılıyorlardı
ve hiç kimse onlara yardım etmeye cesaret edemiyordu.
İntiharlar da mallara el konulmasına bir sebep teşkil
ediyordu. Üstünden baskı görenler karşılık olarak altın­
dakilere baskı uyguluyorlardı. Kilisenin kasten düşmanı
öğretileri kadına nefreti uygun görmekte ve milyonlarca
kadının ve çocuğun öldürülmesini aktif olarak destekle­
mekteydi.
Kiliseye göre kadın maddenin - dünyaya ait olan
- simgesi iken, erkeklerin Tannya daha yakın olduğu­
na, ruhani gerçeklerin koruyucusu ve yayıcısı olduğuna
inanılıyordu. Fakat birçok sıradan insanın anlayışına gö­
re gerçek tam tersiydi. Bu insanlar kadınların olağanüs­
tü dünyalarında bağlantıları olduğunu düşünüyorlardı.
Onlara göre görünmez 'güçler' kullanarak büyü yapıp
şifa verenler erkekler değil kadınlardı. Kilise doğal ha­

70
yatı ölçüp düzenlemek ve ruh dünyasını bir düzene
sokmak için çok çaba harcıyordu. Kadınlar doğuştan
daha anarşizan daha değişken, daha özgür, mücadeleci
ve muhalif görülüyorlardı.
Katı ve faşist dünya görüşüne sahip olan erkeklere
göreyse, böylesine düşünce özgürlüğü hem tehlikeli
hem de korkutucuydu. Kadınlar Orta Çağ erkeklerinin
sistemleştirilmiş dünya görüşünü sona erdirecek bir ka­
os olasılığını gözönünde bulunduruyorlardı. Bu yüzden
de kadınlar ayartıcı bir etken olarak görülüyorlardı. Ka­
dınların, erkeklerin düşüncelerini Tann'dan Şeytan'a
doğru yönlendirecek güçlere sahip olduklarına inanılı­
yordu. İtalyan adı gelenekleriyle ilgilenmiş olan Charles
Codfrey Beland Arodia adlı kitabının ekler bölümünde
şunları yazm ıştır :kv,vw*ac^^.ebm/pojjorılzmturkjy«
Bu despatizm anlayışı, çok büyük oranda hoşnutsuz
inşam isyana sevk etti ve meydanda da savaşarak yene­
meyince kinlenmiş her nasılsa: Üstü kapalı bir biçimde
batıl itikatlar ve eski geleneklerden alıntılarla karışık, bir
tür gizli anarşi biçiminde açığa çıkarmışlardır.

Bunun sonucu ise cadılığı v c büyücülüğü din olarak benim se­


y en , büyücüleri de rahipleri olarak kabul eden isyancıların,
düşkünlerin ve hoşnutsuzların hesapsız bir şekilde gelişm ele­
ri olm u ştur.’

Cadılık içinde, öldürülmüş olan dokuz milyon cadı­


nın çoğunun aktif bir biçimde Payon olduğu düşünül­
mez. Hiç değilse çok az Alman Yahudisi gerçekten Hii-
lere suikast girişiminde bulunmuşlardır. Azınlıklara, da­
ha doğrusu başka olanlara -kadınlara, siyahla­
ra -Yahudilere, Müslümanlara, çingenelere uygulanan
kıyımlar, tüm zamanlarda ve kültürlerde benzer şekilde
iç karartıcı bir formülasyona sahiptiler. Demonoloji
vvurtv.focebook .com/pogonızmturkıy e

(Şeytanbilim) in saçma ve iğrenç ayrıntılarının değişmez


olduğunu düşünenler M.S. 2. y/da Aleksandiyalı Aziz
Klementin Carpokcates cermaatine yapılmış iddialannı
ya da Aziz Epiphazivson M.S. 4.y/da Gnostik dinsiz­
ler hakkında yazdıkları... Manchean dinsizler için Aziz
Augustine'nin öne sürdüğü suçlamalara faydalanma
amacıyla göz atabilirler. Bu tekrarlanan imgelenme iğ­
renç ayrıntılar genellikle özdeştir ve bunlann özdeşliği
kıyıcı Ortadoksluk ve cinsel şehvet arasındaki psikolojik
bağlantıya bir nebze ışık tutmaktadır. Kutsallık taslama­
nın ve sadizmin ortaya çıkışlan da bundan ayn değildir.
Cadılık merakının gerçeği, Feminist filozof Mary
Dalg'nin aşağıda belirttiği gibi, katledilen bu kadınların
bir şekilde yenilemez olmalarıdır.

"Cadı avcılan kendi halkını bu yenilm ez unsurlardan - fizik­


sel, akılsal, ekonom ik, etik, ve manevi bağımsızlıkları ve ey­
lemlilikleriyle erkek egem enliğini tehdit eden kadınları temiz­
lemeyi hedefliyorlardı."

Bazı kadınlar gerçekten bildiğimiz manada cadı


iken, diğerleri de büyücü medyum veya ebe idiler. Bun­
lann dışında kalanlar ise güzel, çirkin, yaşlı, bekar ve
lezbiyen, zengin, yoksul fakat en önemlisi kendini be­
ğenmiş kadınlardı.
Örneğin Christine Lomer. İskoç cadı mahkemelerin­
deki araştırmasında sanıklann yansının evli olmadığını
ve bu şekilde sanığın cesaretini ve suçlamayı reddini
sağlayan 'smeddum' yeteneğine sahip olduklarını sap­
tamıştır.
Kötü cadılarla ilgili batıl inançlar 18. yüzyıla dek
sürmüştür. İngiltere'deki en son cadı mahkemesi
1712'de ve İskoçya'daki en son cadı infazı 1727'de ger­
çekleştirilmiştir. Kaldı ki günümüzde de gayri resmi

72
olarak cadılara eziyet edilmektedir. 1928'de bir Macar
köylü ailesi yaşb bir kadını cadı olduğu iddiasıyla öldü­
resiye dövmüştür. Mahkeme ise bu aileyi dayanılmaz
bir baskı sonucu bu suçu işledikleri gerekçesiyle serbest
bırakmıştır. Engizisyonun gücü ile birlikte anılan silahlı
işkence 1257'de resmi olarak onaylanmış ve 1816'da Pi-
us VII kaldınncaya dek Katolik kilisenin başvurduğu bir
yöntem olarak devam etmiştir. Engizisyon 1834'e dek
aktif kaldı ve yerli topluluklar, özellikle Latin Amerika
Katolikliği kabul etmeyen insanların işkenceyle öldürül­
melerine maruz kaldı. Her zaman bir misyoner ile bir­
likte bir de engizisyon memuru gönderiliyordu. Kilise
hiç pişmanlık duymazdı. Pius X tarafından desteklenen
Kardinal Lepider şunlan söylemiştir: **w*.focebook.com/pogomM,turk.y«

K ilisenin kendi otoritesine dayanarak dinsizleri yargılayıp


ölüm e m ahkum etmiş olm ası gösterir kı kilisenin gerçekten
öldürm eye yetkisi vardır. Dıı konuda bir kilisenin yanıldığını
söylem eye kim cesaret edebilir.?

Engizisyona müsamaha gösterip, bunun karanlık


çağlann bir ürünü olduğunu farkedenler kafalannı Hit-
ler, Peron, Mussolini, Franco, Trujillo, Duvallier, Mar-
cos gibi katolik Yakın Çağ diktatörlerine, kendi dini için
engizisyona eşdeğer bir kilisede eğitilen Staline çevire­
bilirler. Kaçınılmaz bir sonuç olarak engizisyon yaşa­
maktadır.
Engizisyonun mahkeme kurallan şunlardı:

1 - Prosedür gizlidir.
2 - Söylentiler suç delili olarak kabul edilebilir.
3 - Sanığı suçun niteliği veya yasal savunma hakla-
n konusunda bilgi verilmez.
4 - Tanıklar gizli tutulur.
5 - Yabancı şahitler, afaroz edilm işler ve çocuklar
delil Sunabilirler.www.foccbook.com /cooGnıznvturkıvc
6 - Sanığın lehinde hiçbir delil kabul edilmez; sanık
lehinde konuşanlar ise suç ortağı olarak tutukla­
nırlar.
7 - İşkence her zaman kullanılır, eğer bir itiraf var
ise bu sefer de bunu onaylatmak için işkence
yapılır.
8 - işkence altında suç ortaklarının isimleri mutlâka
doğrıılanmalıdır.
9 - Hiçbir sanık masum bulunmaz.

BÜYÜCÜLÜĞÜN ÇAĞIM IZDAKİ


CANLANIŞI

Yeni kültürel hareketlerin müjdecileri yazarlar ve


şairlerdir. Büyücülüğü ve yeni Paganlığa olan ilginin
aniden artışından özellikle sorumlu üç yazar vardır.
Margeret Murray 1921'de Batı Avrupa'da-Cadı Mezhebi*ni
yayımladı. Murray bir Mısırolog ve Antropologdu. En­
gizisyonda yargılanan cadılann ifadelerini inceleyerek
büyücülüğün Batı Avrupa'nın eski dini olduğu kanısına
vardı. Diana'nın cadılann tannçası olduğunu belirterek
bu dini Diana mezhebi olarak tanımladı. Büyücülük sı­
radan insanlar kadar asiller arasında da yaygındı ve en
önemli iki bayramlan Mayıs Yortusu ile Kasım Yortusu
idi. Bu dinin tanmcılık öncesi bir din olduğu ve hay­
vanlar ile ürünlerin verimliliği ile ilgilendiği düşünülü­
yordu.
Murray büyücülüğü, onüç dolunay (Esbat) ile sekiz
temel bayram kutlayan bir din olarak görüyordu. Gıdıla­
rın Tanrısı, (1933) ve yıllık bir verimlilik ayininde kurban

74
edilen Kral'ın konu edildiği ’İngiltere'deki İlah Kral’ adlı
kitaplarında bu teorilerini ilerletmiştir. Birçok kadın ay­
dının başına geldiği gibi, hem de doksan yaşında bir ki­
tap yayınlayan biri olduğundan kendisine öfkeyle saldı­
rılmış ve deli bir ihtiyar olmakla suçlanarak dışlanmış­
tır. Bulgulan geniş ve aynntılı olduğu ve uzun süre et­
kisini sürdürdüğü halde bunlara ancak yakınlarda bir
kez daha göz atılmıştır. Bugün şu bir gerçektir ki, mah­
keme raporlan ve işkenceyle verilen itiraflar büyücülük­
ten çok işkenceci ve onun ansel fantezileri hakkında bil­
gi verebilir. www^ocebook.com/pö9ani2mnırkıye
Margeret Murray'ın çalışması gözden düşmektedir,
çünkü yaptığı çıkarımlar, işkenceyle verilen itirafların
oluşturduğu mahkeme metinlerinden alıntılardır. Ben­
zeri belgeler güvenilir deliller olarak gösterilemez. Her-
şeye rağmen, Margeret Murray bir öncüdür ve diğerle­
rini kendi araştırmalarını yapmaya teşvik etmiştir.
Eğer Margeret Murray itibar görmemiş olsaydı bir
başka önemli halkbilimci Charles Leland gözümüzden
kaçmış olacaktı. Leland 1899'da 'Aradia ya da Cadıların
İncili' kitabını yazdı. Bir Amerikalı olan Leland kızüderi-
li kabileleri arasında yaşamış çingeneler üzerinde araş­
tırmalar yapmış, Kelt terekecilerinin falını öğrenmiştir
ve 1899'da ilk Avrupa Halkbilim Kongresi'nin başkanlı­
ğını yapmıştır. İtalya'da eski bir cadı ailesinin üyesi ol­
duğunu iddia eden Maddalena ile tanıştı. Maddelena
Leland'a Latinceden çevrilmiş bir kitap (bölgeler kitabı)
getirmişti. Kitap Güneş -L u afe r ve kızı Aradia ile birlik­
te dünyanın ezilen insanlarına büyücülüğü öğretmeleri
için gönderilen, cadılar kraliçesi Diana cemaatinden sö-
zetmekteydi. Leland'a göre o sıralarda Romanya'daki
köylerin hepsi büyücülükle uğraşıyordu.
Aradia'da karşımıza tanrıçanın emri çıkar.

75
Şimdi kötü ırkı (zalimleri) yok etmesi için büyücülü­
ğü öğrenen Aradia onlara seslenmektedir:
vvww.faeebook.com/p<H}anızmturkîy e
Ben bu kapıdan öbür tarafa geçtikten sonra
İhtiyacınız ne olursa olsun
Ayda bir kez, ve dolunayı gökte gördüğünüzde
Kuytuluklarda toplanın
Ya da orm anlarda hep birlikte olun
Kraliçenizin, annem , büyük Diananın
Ö lüm süz ruhuna tapm ak için.
Büyüyü bilm eyenleri yetiştirin, içinde ateş olanlan
Söyleyin onlara: A nnem onlara bilm ediklerini bildirecek.
Ve hepiniz zincirlerinizden kurtulacaksınız
Ve herşeyinizlc özgür olacaksınız
Ve gösterm ek için özgürlüğünüzü
Ayinlerde çıplak olun, hem kadınlar hem erkekler
Bu size zulm eden son kişi y ok oluncaya dek sürecek.

Oldukça alaylı bir dille yazdığı eserinin bu siyasi


yönü birçok muhafazakar cadının kendisine itibar gös­
termemesine sebep olmuştur. Bu yüzden TC Letbridge
ve Raymond Buckland bunun politik bir propaganda ol­
duğunu düşünmektedirler. Doreen Valiente ise Le-
land'ın bu sebepten ve cinsel açıklığı ile birlikte marji­
nalleştiğini iddia eder. Bununla birlikte feminist cadılar
Leland'ı sempatik bir yazar olarak görürler. Ve Le-
land'ın babaerkil sistem dizginsizce saldırdıkça dişi
prensiplerinin statükoyu yıkmak için yükseldiği iddiala­
rının tamamen desteklerler.
Robert Gravesin 'Beyaz Tanrıça'sı da birçok cadının
kütüphanesinde bulunan bir kitaptır ve benzer rağbet
gören kişiler gibi Graves'de şöhretinden çok çekmiştir.
Bir keresinde VVicca'ya sadık iyi kalpli bir bilge olarak
tanımlanınca kariyeri de saldırıya uğramıştır. "Şiirin iş­
levi Musa'nın dinsel yakarışından başka birşey değildir"
diyen bir şairdi Graves. Kitabı hakkında hiçbir dinsel
açıklama yapmamışsa da kendi itiraflarında "Anı, karşı-
koyulmaz bir takıntı beni alıyordu... Zihnim bütün gece
dizginsiz bir şekilde işledi. Bu durum sonraki gün de
sürdü öyle ki kalemim bu hıza güçlükle erişiyordu. Her
kitabın ilk yetmiş bin kelimelik taslağını üç haftada bi­
tirmiştir ve beyaz tanrıçanın talep ettiği bedelin de bilin­
cindedir. "Kendinize ben kimim? diye soracaksınız; sizi
uyarıyorum o ya tüm zamanınızı ister, ya da hiçbir
şey>« 'ûcebdok.com /pogQ n, 7m turfc1ye

Graves cadı topluluklarının Britanya'da hep var ol-


duklanm iddia etmiştir. Avrupa'nın şiir bilgisi gerçek­
ten de, temellerini yüzyıllar boyunca derin bir dini gizi
oluşturduğu, büyüsel yöntemlere dayanmaktadır. An­
cak büyücülüğün yakın zamandaki gelişim üzerine bil­
gileri Margeret Murray'a dayanır. Graves İrlandalI Kek­
lerin başlıca gelenekleri hakkında yazmış ve ağaçların
savaşını konu alan eski bir şiir ile uğraşmıştır. Graves
güçlü şiirsel betimlemelerini kullanarak Kelt İrlanda'sını
tasvir etmiştir. Bir cadı olduğunu iddia etmemiştir ya da
cadılara büyük bir saygısı yoktur ama bir şair olarak
sihrin şiirselliği onu hep büyülemiştir.
Beyaz tanrıçada Graves tanrıçanın Apolloyu engel­
leyebilmek için uyandırılma gereğinden abartılı bir şe­
kilde söz eder:

K urucu, Bilim Tanrısı: A nnesi, vahycdilen gerçeğin, aklın ve


şiirin tannçasm m gücünü gaspcder ve inananların yasalarla
engellem eye çalışır - vahyedüen sihir gider, g en y e tannbi-
lim, kilise adetleri ve olum suz ahlak anlayışı kalır.

Bir cadı olmamasına rağmen Graves'in feminist ca­


dılar tarafından sevilen biri olmasının sebebi açıktır.
Coşkusuz modem hayata olan nefreti çok katıdır ve şi­

77
irsel duyarlılığı modern hayatın değersizliği karşısında
bıkkınlık içindedir.
www ,f o ccb o o k .c o m / p o q o n iz m tu rk iy c

İçinde bulunduğumuz: Şiirin temel simgelerinin de-


ğersizleştiği bir uygarlıktır. Bu uygarlıkta yılan, arslan
ve kartal sirk çadırlanna, son balığı ve erkek domuz
konserve fabrikalarına, yanş atı ve tazı bahis ringlerine,
ve kutsal ormanlar kereste fabrikalanna aittir. Ay Dün­
yanın edilgen bir uydusu olarak, kadın ise yedek devlet
personeli olarak aşağılanır; para ise herşeyi ve herşeyi
satın alır ama hakikati ve hakikati bilen şairleri asla sa­
tın alamaz.

MODERN CADILAR

Büyücülük kırsal alandaki ailelerce canlı tutulmuş­


tur. İngiltere'de 195l'd e ’büyücülük yasasının kaldırıl­
ması cadıların deliklerinden çıkmalarını sağlamıştır ve
büyücülük altı yüzyıllık bir baskının ardından kamu ala­
nına girmiştir.
Graves Gardner (1884 - 1964) büyücülük konusun­
da yazan bir yazardan çok bir cadıydı. Gardner uzun
yıllar Uzak Doğu'da memurluk yapan ve aynı zamanda
kavçuk ve çay torbalan işleten, amatör bir antropolog­
du. Emekliliği sırasında, Hanıpshire'da (cadılanyla bili­
nen bir kent) yerel cadılarla bağlantı kurmuş ve 1939'da
Crotona Cemaatine katılmış, bundan sonra da YVicca'ya
kabul edilmiştir.
Cadılığın hala yasadışı olması sebebiyle, Gardner
"Yüksek Sihir Bilgini" adlı kitabını, "Günümüzde Büyü­
cülük' ismiyle ve Srire isminde bir yazann kalemiyle
yazılmış gibi, 1949'da yayımlamıştır. Yasanın 1951'de

78
kalkması ile Gardner açığa çıktı ve kitabı yüzünden
meslektaşlarının ağır eleştirilerine hedef oldu. Meslek­
taşlarının iddialarına göre Gardner'in büyücülük hak­
kında anlattıkları yetersizdir. Gardner cadılan başrahi-
beler yönetiminde buluşup Üçlü Tannça'ya, Pon'a ya
da Ormanlar Tanrısına ibadet eden gruplar olarak ta­
nımlamıştır. Cadıların dokuz adım çapındaki bir çember
içinde, çıplak olarak ibadet etliklerini, dans, şarkı ve
meditasyon yoluyla da güçlerini arttırdıklarını anlatma­
mıştır. Yine ona göre cadılar Murray'm anlattığı aynı
sekiz şenliği kutluyorlardı. Gardner kendisine eski di­
nin eksik öğretilmiş olabileceğini onu büyü ve giz hak-
kındaki geniş bilgisiyle bu eksiği kapattığını iddia etmiş­
tir. Saf bir Wicca olmaması dolayısıyla saldırıya uğrama­
masına rağmen, Gardner yok olma tehlikesi içinde bu­
lunduğu düşündüğü eski tinin korunması yolundaki is­
teği konusunda samimiydi. Diğer kaynaklarca onaylan-
masa da Gardner bazı ayinlerin yazılması için Aleister
* Croqjfeyi tutmakla suçlanmaktadır.
Odağında bulunduğu tartışma ortamında Gardner,
ne olursa olsun, ya eski bir cadı tarikatına dahildir ya
da Aleister Crowley ve Doreen Valiente ile birlikte bü­
yücülük ayinlerini düzenlemiştir. Belki her ikisi de doğ­
rudur. Akademik olarak değer taşımayan tüm eski bilgi­
ler bayağılaşmaya ve çürümeye mahkumdurlar ve beş
yüzyıl sonrasında bu bilgiler doğal olarak güncelleştiril­
meye veya en azından çağdaş cemaatin kolayca anlaya­
bileceği bir yoruma ihtiyaç duyar. Bütün inanışlar taraf­
tarları için anlaşılır olmalıdır. Eldeki bilgilere göre Gard­
ner'in dahil olduğu cemaat ayinleri öz kültürel geçmiş­
lerini yansıtan orta sınıf İngiliz yurttaşlarından oluş­
maktaydı.
www.faccbook.com/pogonizmrurkiye

O 79
www.focebook.com/paganizmturkrye

Gardner'in yaptığı cadılann gerçek mirası hakkında


ve eski cadı neslinin iddiaları ile bunlara karşı iddialar
arasında bir tartışma başlatmaktı. Bu tartışma Margot
Adler'in "Ayı cezbetmek* adlı kitabında incelenmiştir ama
bulgularının hepsini burada anlatmak mümkün değil.
Adler bu kitapta yirminci yüzyıldaki canlanışım ve son
yirmi yılda Avrupa ve A.B.D'deki gelişimini sayısız bi­
rinci el kaynaklan değinerek, günümüzde büyücülüğün
ne eski bir sanatla ya da Avrupa cadı mahkemeleriyle
ilgili olduğuna ne de antropolojik veya etnolojik bir
araştırmadan çıktığını çünkü buna bir kanıt getirileme­
yeceği sonucuna vardı.
Caitlin ve John Mattheus "Batı Yolu" adlı kitaplann-
da modem Pagan'lığm canlanışını ve bunun eski din ile
bağlantısını tartışırlar:
Geçmiş zamanın eski dini ile modem büyücülük
arasında çok büyük bir boşluk olduğu görülüyorsa, bu
aralarındaki bağlantının ya görünmez ya da varolmamış
olmasandandır. Ama eğer bir şaman mirasçısı varsa bu
kesinlikle bir cadıdır.
Bu yazarlar 1071'de ölen Juli'a Brandon adlı cadının
soyundan olan erkek cadı George Pickingill (1816 -
1909) örneğini verirler. George altmış yıl içinde, bazılan
hâlâ yaşıyan, dokuz kadar koven kurmuştur.
Büyücülük geleneklerimizin otantik olup olmadığı
gibi tartışmalar, bir toplu iğne başındaki melek sayısını
tartışan erkeklerin doğal akılsal tavrıdır. Apollo saldır­
maktadır...
1971'de yazar Bonevvitz, cadılan ailevi, gotik ve ye­
ni - pagan olmak üzere üçe ayırmıştır. Ailevi cadılar
gelenekleri anneden kıza geçen, genelde kırsal toplu­
luklarda yetişen, dünya sihri dediğimiz; hava durumu­
nun kontrolü, ürünlerin yetişmesini sağlama, büyü, tıl-
sim yapmiik gibi işlerle uğraşırlar. Bonevvitz'e göre go­
tik cadılar ise cadı avı sırasında işkence görüp öldürülen
ve Hristiyanlığın gizli ya da bastırılmış yönlerini sergile­
yen, satanizmin modern tamamlayıcılarıdırlar. En son
kategorideki yeni - paganlar ise Gardner'in anlattığı
tipler yani paganlar, feministler vb..dir. Ailevi ve ye­
ni-pagan cadılar konusuna katılabilirim ama şu gotik
cadıların; hiçte öldürülmüş olanlarda, mahkeme tuta­
naklarının yansıttığı, mahkum kadınların suçlandığı fa­
aliyetlerden çok işkenceci ve hakimlerin sado-muzoşist
fantezilerinin mağdurlarının oluşturduğu; kitleyi temsil
etmediklerini düşünüyorum.
Günümüzde büyücülük paganların, feminist cadıla­
rın, Tannça cemaatinin ve diğerlerinin eklektik bir bile­
şimi durumundadır. Ne egemen bir akım vardır ne de
kendiliğinden ortaya çıkmış bir lider. Kadınlara özgür­
lük hareketinin kurduğu ağ sayesinde feminist ve ana­
erkil ruhanilik devam edebilmektedir. Feminist cadılar
ise hem eski dünyanın rahibelerinin hem de Amazonla­
rın dolaylı tems’iticileridirler.

www.foccbook.conv/p09Qn12mnjrk1yc
www facebook.com / pagom zm nrkiyc
www facebook.com / pagam zm nrkiye
www focebook.com /pogam zm nrkiye
www.facebook.com /pogam zmturk iye
ww w.focebook.com /poganizm nrkiye
www.facebook.com/pagamzmturkiye
w w w .faccbook.com /paganlzm nrkiye
www foccbook.com /pagom zm nrkiye
www. f ace b co k .com/pogani zmtur k ly e
ww w.focebook.com /pogom zm nrkiye
www. f a c e book .com/pagam zmtur k iye
www facebook.com /pagam zm turkiyc
www.facebook.com /pagam zmtur kiye
www facebook.com /pagam zmturkiye
ww w .focebook.com /pogam zm nrkiye
www. f o ce book.com/ pagam zmtur k iye
www.focebook.com/pogam zmtur k iye
www facebook.com /pagam zm turkiye
www.focebook.com/pagamzmturkiye
www facebook.com / paganizm nrkiye
www fa c e book .com/pogom zmtur k iye
www.facebook.com /pagam zmtur k iye
w ww.facebook.com/pagam zmturkiyc
w w w .facebook.com /pagam zm nrkiye
www focebook.com /pagam zm turkiye
www.focebook.com /pagamzm turkiye
w w w .facebook.com /pagam zm nrkiye
www.focebook.com/pogamzmturkiye
w w w .facebook.com /pagom zm nrkiye
www.facebook.com /pagam zmturkiye
www facebook.com /pagam zm rurkiye
www.facebook.com/pagam zmturkiyc
www facebook.com /pagam zmtur k iye
www focebook.com /pogam zm nrkiye
www.focebook.com /pagom zmturk iye
6
wmv.facebook com/pogamzmturkıye

ASTROLOJİ VE AY

Cennetin kraliçesi... o da ormanın tenhalığım, yal­


nız tepeleri ve bulutsuz gecelerde kendi saf görüntüsü­
nü gölün sakin, pürüzsüz yüzeyinde yansıtan dolunayı
seyrederek (Diana'nın Aynası) yelken açmayı severdi.
Ay binlerce yıldır şairlerin, mistiklerin ve tannçaya
tapanların malzemesi olmuştur. Bir gümüş diliminden;
şişman altın hasat Ay'ına; ordan derin ve zengin karan­
lığa göklerimizde yapbğı yolculuk, doğrusal dünyamız­
daki döngüsel bir sırdır.
Tüm dünyadaki insanlar Ayı izlemişlerdir. O, kut­
sallığı, gizemli dişiyi, kadının kendi düzeniyle ilişkisini;
değişken, akışkan ve alışılmadık olan herşeyi simgeler.
Ay, şekil değiştirici, aldatıcı, cazibenin kraliçesi ve ruh-
lann cennetidir. Ay'a Sioukslar hiç ölmeyen yaşlı ka­
dın; Perslerde, sevgisi herşeyin içine işleyen Metra der­
lerdi. Eski Britanya'nın adı "Sütbeyaz Ay Tanrıçası" an­

83
www.foccfaook.com/po9anizmturkiye

lamına gelen Albian'dı. Veda'lar (Kutsal Hint Metinleri)


ruhların ölümden sonra Ay'a döndüğünü yazıyorlardı,
aynı iddia daha sonra Ortik mezhepler ve Pisagorist ta­
rikatlar tarafından da ortaya atılmıştı. Ay; ruhların, yıl­
dızların cennet turlarına geçtiği, yoki'nin kapısıydı.
Ölüleri ve doğmamış olanları koruduğuna inanılırdı. Su
gelgitleri Ay tarafından yönetilir. Bir mite göre ancak
sular yükselme doğabilir ve karanlık ay da ölebilirdiniz.
İskoçya'da kadınlar yalnızca Dolunay zamanında evle­
nirler ve "İyi bir Ay bu Tann onu kutsasın" diyerek
Ay'ı selamlarlardı. Afrika kadınlan da Ay'a "yaşanılan­
ınızı seninki gibi yenile" diyerek dua ederlerdi.
Dönemsel büyüyerek parıldama ve geri çekilip sön­
me gereksinimi özünde dişidir ve Ay'ın durumlarını
göstermektedir. Bilge Too te Ching şöyle der: "Erilin
bilgine rağmen dişil olanı tercih eden dünyanın tüm bil­
gisini taşır." Ateş yerine Ay'a tapılacağının ilk belirtisi
Atlantis'in batmasıydı. Sibyl Leek, Mayaların Atlantis
battığında 64 milyon kişinin öldüğünü kaydettiklerini
yazar: "Bu iki kez temelinden sarsıldı, sonra da ateşle
kurban edildi." Deprem tarafından sallanırken patladı.
Yazar aynı zamanda Platon'un Ekinoks'un arslandan
yengeçe kaydığı sırada, kendi zamanından 9000 yıl önce
battığım söylediği Poseidonis (Atlantis)'ide ekJer. Böyle-
ce Dianaa Ay ana kültleri doğdu ve VVicca gelişti. Ay'la
birlikte serpmek ve vaftiz etmek gibi su kültleri oluştu.
Şekil değiştirici Ay'a, bilinç ateşe tapan güneşçi uygar­
lıklara bir denge unsuru oldu. Atlantis'in cinsellik bü­
yüsünün kötüye kullanılması ve rahiplerinin ahlâksızlığı
sonucu yok olduğunu anlatarak mit de bunu, destekle­
di. Kaide onların Ay'ın şekilleri ve Zodyak'ın 12 işareti
üzerine kurulu bir Ay Çarkı vardı. Ana tannçalan, her-
şeyi içeren bir, İsthar'ın kuşağında Zoryak'ın 12 işareti­

84
ni taşıdığına inanılıyordu. Büyük Mısır Tanrıçası Isis,
Ay'ın anası ve Mısır’ı Atlantis geleneklerine bağlayan
sırların koruyucusuydu. Ay gemisi alt dünyadaki ruhla­
rı ışıkla kurtarılmaları için taşırdı. Hristiyan kilisesi
Ay'ın önemini anladı ve Vatikanı Büyükanaya adanmış
kutsal bir yer olan Vaticanus dağının üzerine kurdu.
Maıy: Kilisemizin Ay'ı, bizim Ay'ımız ruhsal Ay olarak,
bilinir. Paskalya Hristiyan takvimindeki en önemli şen­
lik bahar dolunayından sonraki ilk pazarda kutlanır.
www fa c cb o o k .co m / pogo/ıı zm turkıye

TA K V İM LER VE AY

28 günde Ay bir çember çizer. Şişkin, doğurgan do­


lunaydan, yeni Ay'ın en ince dilimine, oradan karanlık
aysızlığa. Ay çemberden 13 Ay'lık bir yıllık çember çı­
kar. İlk takvim Ay'a göre yapılmıştır, kadınlar kanama
ya da yeni bir yaşamın ortaya çıkmasını beklerken Ay'a
bakmışlardır. Latincedeki Mensturation (adet görme) ve
Mensuration (ölçme) aynı kökten türemişlerdir. Ay'ın
13 kez dönmesi bir yıl (13x28=364) artı bir gün yapar.
Wicca ölçüsünün bir yıl artı nimetler; lanetler ve yas
tutma için bir gün olması bu yüzdendir. Ölçme kadınla­
rın gebelik endişesi ya da korkusuyla kanama öncesi
günleri saymalanyla oluşan aybaşı bilgisiydi. (Yeniay,
dolunay ve çeyrek günlerde olduğu gibi) Ay'ın her du­
rumunun yedinci günü özellikle önemli sayılıyordu, ve
bu günlerde tatil yapılıyordu. Mendoji biliminin konusu
Ay'dı. Ay takviminde günler öğleyin değiştiğinden Pa­
gan şenlikleri Hristiyanlannkinden bir gün öncedir. 13
Aysal ay 13'ün uğursuz bir rakam olduğu yolundaki
Hristiyan savıyla bağlantılıdır; ne olursa olsun birçok
kültürde 13 uğurlu bir sayıdır. Ne kadar güvenli olursa

85
olsun hiçbir şey Ay'ın iyiliği olmaksızın yapılamaz...
hangi ay hangi mevsim olursa olsun.
w w w .facebook.com /pogom zm turkiyc

A ST R O L O JİK AY

Geleneksel astrolojide Ay'ın vazgeçilmez bir değeri


vardır. Esld astrolojiyi kullanarak, hastalığı teşhis etme
sanatı Decumbiture hastalığı anlamak ve doğrp tedavi
yöntemini bulmak için Ay hareketlerini baz alır.
Doğumsal astrolojide Ay (Güneş’le birlikte) iki ışık­
tan biridir, ve dişil kralın biyolojik annenin olduğu ka­
dar Büyükananın da sembolik ifadesidir. Bir kişinin di­
şil prensiple nasıl ilgili olduğunu, nasıl kendini yetiştir­
diğini nasıl kendini evinde hissettiğini, onu neyin hare­
ketlendireceğini, ne hissettiğini, nasıl kaçtığını anlatır.
Ay içgüdü belki de bilinçsizliktir. (Bu özelliklerinden
Pluto (Ares) tarafından alınıp alınmadığı tartışılır olsa
da)
Ay çocukluğumuzu temsil eder. Yaşlandıkça Güneş
sembolüne eğilim gösteririz ama çocukken Ay'a eğilim-
liyizdir.
Albertus Magnus Ay için şöyle der: "Diğer bütün
gezegenlerin onun yanından geçen etkilerinin taşıyıcısı­
dır. Ay vücuttaki akışkanlan kontrol eder, gözyaşlan,
lenf akmtılan, adet görme ve döngüsü, göğüsler, göğüs
sütü, üretim çemberi, çocuk doğumu ve verimlilik. Ay
duygusal tepkilerimizi ve bunlann vücudumuza etkileri­
ni gösterir. Ay mideyi kontrol eder. Bilindiği gibi bu bö­
lüm şehvetle olduğu kadar adet öncesi gerilim ya da
fazla kanama, kramplar, tıkanmalarla, duygusal denge­
sizlikle direkt olarak yansıyan adetsel çemberden de et­
kilenir. "

86
ADET G Ö R M E VE AY www'fa«book.cWpagitfiızrııturkıye

Pers kadınlan ilk kanamanın Kutsalbaba'ya karşı


gelen fahişe Jahi'de de meydana geldiğine inanırlardı.
Büyük yılan Ahrimon'la cinsel ilişkiye girdiğinden itiba-/
ren adet görmeye başlamıştı. Daha sonra cennette tek
başına yalnızca bir boğayla birlikte yaşayan ilk dürüst
erkeği baştan çıkarmış. Aşk yapmayı bilmeyen bu erke­
ğe cinselliği öğretmişti. Yunanistan'da adet kanı Hera
tarafından tanrılara sunulan olağanüstü kırmızı şarap
olarak biliniyordu. Yerliler taşlan adet kanı anlamında
kırmızı boyayla boyamışlardı. Thor aydınlanma ülkesine
ve sonsuz yaşama tannçanan kanında yıkanarak ulaş­
mıştı. Kelt krallan Kraliçe Mab'm kırmızı içkisini içerek
Tann olurlardı. Ve kırmızıyla işaretlenmek tannça tara­
fından kral seçilmek anlamına geliyordu. İngiliz çiçek
tannçası Bloedvvedd'in bütün vücudu çiçekten oluşu­
yordu. Ve ismi "kanlı düğün" sözcüğünden gelir. O,
Mısırlı Pharaos İsis'in kanını içerek ölümsüz olmuştur.
Taboolar adet görmeyle üretilen şeytanlardı, bunlardan
biride yılan saçları ve akıllı kanıyla Gorgondu. Viktorya-
lılar adet görme zamanında hamile kalman çocukların
gizli güçleri olacağını düşünürlerdi. Benzer şekilde yaşlı
kadınların, büyülü kanlarını içlerinde sakladıkları için,
sihirli güçleri olduğuna inanılırdı, bunlar klan liderleri
ve şaman olurlardı. Adet gören bir kadına yaklaşan er­
keğin, aklını gücünü, enerjisini ve diriliğini kaybedeceği
söylenirdi. Cerridmen'in kazanı ve kutsal kâse kanla
dolu olarak görülürdü. Elevsis'in karışımı ise kan ve
sütten, kadının ürettiği iki önemli sıvıdan oluşmuştu.
Menarche ya da kanamanın ilk göründüğü an, genç
kızlar için fiziksel olarak çocukluğun bittiği ve ruhsal
olarak öte dünyalara giden kapının açıldığı sihirli bir

87
www.faccbook.com/poacni2mturki

andır. Adet görme öncesi ve adet görme sırasındaki an­


lar kadınlar için en büyülü anlardır. Sınırsız gücümü­
zün yakıp yıkmaması için diğer kadınlarla birlikte geçi­
rilmesi daha iyidir; Gorgon'un avladığı yalnızca erkek­
lerdir. Adet görmek için barınaklar ve kuytuluklar ka­
dınlara, biran önce eve koşmanın ezici yükü yerine to­
parlanmak için zaman verirdi. Beraber yaşayan kadınlar
genellikle aynı zamanda adet görürler, hikâyeler anlatıp
kara büyü yaparlar ve kirletici etkilerden kendilerini
arındınrlar. ilk kez adet gören genç kız kadınların büyü
dünyasına girer, diğer dünyanın eşiğinden geçmiş olur.
Adet görürken, düş görür, daha yaratıcı oluruz ve eğer
ruhsal etkinliğimiz engellenirse çılgınlaşırız. Doktorlar
buna adetlenme gerilimi derler, ama cadılar bunun deli­
lik (Lunacy - ay çarpması) olduğunu bilirler. Elleri ve
dizleri üzerinde sürünerek bir kurt gibi ulumak doğru­
sal eril bilincine karşı iyi bir adetsel panzehirdir. Çiğ et
yiyerek yüzünüzde Gorgon maskesiyle sokaklarda av­
lanmak da fena değildir. Bildiğim hiçbir soyguncu size
yaklaşamaz. Bu onların kanlarını dondurur ve onları to­
za çevirir.
16. yy'da cadı avının revaçta olduğu bir dönemde
yazan Ficino, Ay hakkmdaki çağdaş bilgiyi anlatır. Ay'ı
kuruluktan ve soyutluktan uzak deneyimsel, duygularla
ıslanmış, gezegenlerin en nemlisi olarak tanımlar.Ay'ın
daha çok doğa ve bedenle ilgili olduğunu, bahçıvanların
onun döngüsüne göre ekim yapmalarım ileri sürer. Ay
büyümeyi ve yok olmayı ifade eder. Ficino iyi zamanla­
ma ve vücut Ue ruh hakkında tam bir kontrol sağlayan
bu hızla ilerleyen gezegeni dikkatle izlememizi buyurur.
Yeni ay ilk çeyreğe kadar gençliği ve yeni başlangıç­
ları ifade eder, ilk çeyrek ergenliği ve olgunluğu, dolu­
naydan ikinci çeyreğe kadar olgunluk ve yaşlılığı, son
çeyrek yeni aya dek ölümü ve çürümeyi anlatır. O za­
man Ay'ın değişimleri bizim değişimlerimizi ve yaşa­
mın dinamiğini etkiler; doluluk, yenilik, büyüme, kü­
çülme, ölüm. Ficino, aysal ruhu şöyle anlatır: "Bir ejder
ya da boğa üzerinde, boynuzlu, kafasında ve ayakları­
nın altında yılanlar olan genç bir kadın".
Ay ve yılan doğanın ve Ay'ın akışkan, değişken ya­
pısını anlatırken boğa da doğanın verimliliğini anlatır.
Ay enerjiyi yansıtır ve emer. Ay derinliklerden emir alır
ve diğer gezegenlerin ruhlarını kontrol eder. Işığa (Gü­
neş'e) geri giden yol karanlıklardan geçer. Ay küçül­
dükçe boşalarak, kendini akıtır. Eş - yayılım, son bul­
ma, yok olma, ölüm işlemleri daha büyük bir modelin
parçası olarak görülürler, boşalma önemlidir, kişisel ya­
şam dolulaştığı kadar boşalır da, ışık kadar karanlık da
vardır.
Ay, içimizde bir hareket olmasının garantisi olma­
dan, yaşamımızı yüzeyde dolu görteren amaçlar plan­
lar; yorumlar ve açıklamaları boşaltır. Boşaltma, doğal
olarak dolulaşmak kadar iyi bir duygu vermez; yaratıcı
ve üretken görülmez... Ay'ı gözleyen çiftçiler ürünleri­
nin ne zaman olgunlaştığını, ağaçtan düştüğünü, iyileş­
tiğini ve mayalandığını bilirler. Psikolojik olarak düzgün
kişi doğanın Ay'la birlikte azalarak, tam karanlığa düşe­
ceğini bilerek ruhunun toprağına aynı anlayışla bakar.
Ölüm her zaman yaratıcılığa yakındır, Ay parlak,
doğurgan ve gelişkin olduğu kadar karanlık, kısırlık ve
boşluktur. Bir paradoks. Güneşsel evrim ölümün ve
yok olmanın reddi ve ona karşı dirençtir. Ay bilgeliği
şeylerin yaşamın başlaması için ölmesi gerektiğini bilir.
Ay yalnızca anlann en kısasında dolunaydır.
www.focebook.com/pagamznrnjrkcyc
DELİLİK (Lunacy) «rww.fde1book.com/po90nizmturmyc

Kâhinler ve şairler, rahipler ve aşıklar, hetairalar ve


Amazonlar, anneler ve kadın kâhinler, hepsi ayın çıl­
gınlığını bilirler. Bize akıldışıbğı, kaosallığı ve ayın kara
gölgesini anlatan içsel figürler ya da modelleri Eflâtun
dört taşkınlık olarak adlandırır. Şair, uyuyan yılanı
uyandırmak, coşkun birlikteliğin doruklannı ve en ka­
ranlık gecenin derinliklerini yaratmak için müziği, dansı
ve hayalgücünü kullanır. Musa'sız yaşam sakin ve me­
kaniktir; depresyona girer ve dinginleşiriz. Rahibe bize
ruhsal alanın sırnnı, yaşamın esrarını, mitin ve kıssanın
çılgınlığım öğretir. Ayinle ruh, içindeki en gizli sırlara
ulaşır. Ay'ın ve anlar olmadan yaşam mekanik, ruhsuz,
anlamsız bir maddi varoluşa doğru eksilir. Aşık bizi
ateşli şehvetten aşkın yanan toprağına götürür. Tanrı­
sal'a olan istekle sevgi bizi kendi yansımamıza, en yük­
sek ve en kutsal olana iter. Aşkın eksikliği ruhumuzu
öldürür ve bizi aç kalplerimizi dolduracak sofra arama­
ya zorlar. Kâhin bizi zihnimizden birliğe doğru götürür
ve bize geleceği anlatır, alınyazımızı egren kaderimizi
gösterir bize, yani Moirae'yi. Bize yüzey deneyiminin
sıkıcılığı ve karışıklığını bilmeyi, ve derinlerdeki hare­
ketlenmelerle yüzeysel beklentiler arasındaki uyuşmaz­
lığın sebep olduğu ruhsal yaralan hissetmeyi öğretir. Bi­
ze gerçekliğin bir düş olduğunu öğretir.
Aysal bilinç Orade'nin sesidir.

Bu. , G ece ve Ay tarafından paylaşılan bir Oracle’dir, dünya


üzerinde herhangi bir çıkış yeri y a da oturma yeri yoktur.
Ama heryerdedir... S e s kadın kâhinindi... A y'ın yüzeyinden
okuduğu geleceği anlatan şarkıyla (Plutarch)

90
Toplumumuz Güneş ve Tanrı bilinci yönünde ku­
tuplaşıyor olduğu için cadıların koruduğu aysal bilinç
dengeyi düzeltmek için vazgeçilmezdir. Cadılar Ay'ı
gözlerler,, özellikle de dolunay ve yeni ayı çünkü bu za­
manlar büyü için, başlangıçlar ve bitişler için en güçlü
zamanlardır.

D O LU N A Y w w w .facebooK .com / pog cn .zm tirk iye

Dolunay yücelme, meyvelenme ve kutlama, apaçık­


laşma ve aydınlanma zamanıdır. Geçmiş merkezleşe-
cektir. Bir bölünmüşlük duygusu olabilir. (Güneş'in
Ay'ın tersi olduğunu ve enerjilerin bölünmesini sembo­
lize ettiğini hatırlayın.)
Akrabalıklara çok değer verilebilir, ya da beklentile­
re ters düşüyorsa bir yana atılabilir. Aynca eğer hava
açıksa ve yapay bir ışık yoksa dolunay zamanı en bü­
yük ışığın zamanıdır.
Teknoloji ne kadar parlak ışıklar yaratırsa yaratsın
dünyada hiçbirşey durgun bir deniz üzerindeki doluna­
yın korkunç, sakin, soğuk ışığının yerini tutamaz. Gü­
neş ışığı evrensel olarak düşmanca, sürekli ve yakıcı
olarak görülür. Bunun yanında ayışığı iyileştirir ve acı­
lan dindirir; şeylerin büyümesini sağlar, eğilip bükülen
ve değişen narin, titrek ışığıyla toprağı yıkar. Ay'ın ra­
hibeleri onu gözler, kendileri ve elraflanndakiler üzerin­
deki eylemlerini izlerler. Dolunay etkisinin tam dolu­
naydan iki buçuk gün önce başlayıp, iki buçuk gün
sonra bittiği söylenir, yani enerjiler doruğa doğru çıkar
sonra da giderek azalır. Eğer doğum haritamızdaki ge­
zegenlerden birinin iki derece içinden gelirse dolunaylar
sizin için daha da güçlü olur ve etkileri haftalarca süre-

91
AYSAL ÇEMBERLER

bilir. Eğer mümkünse perdeler açık olarak ayışığmda


uyuyun. Ayışığım arınmak ve büyülü şeyler için güç
toplamakta kullanın. (Tarot kartlan, asalar, Ay'ın ka­
dehleri, vb...) Geleneksel olarak kristal bir küre, kulla­
nılmaya hazır olması için 13 kez dolunaya tutulmalıdır.
Dolunay meditasyon ve yansıma algılama gücü arttığın­
dan kendi içine dönmek için iyi zamandır.

92
KARANLIK AY

Babaerkil, güneş bilinci karanlığı korkulacak, isten­


meyen, tiksindirici birşey olarak, görür. Karanlık gök­
ler, kara deriler, uğursuz sokaklar; esrarlı olan, cinsel­
lik, bilinçsizlik, yaşlılık ve ölüm, hepsi de başkalığın,
farklılığın rahatlığını getirir; yani babaerkil kalıba uyma­
yan anarşik biçimleri. Karanlık ay içselliğin zamanını
gösterir, geleneksel bir şekilde kadınların yalnız kalarak
kanaması karanlık Ay zamanında oldu. Kelimeler oluş­
turup büyü sözcükleri fısıldarlar, kendi içleriyle iletişim
kurarlar. Eğer dolunay anne, yeni ay da bakire ise ka­
ranlık ay Hecate Kali, M^Dusa; Cerridvven, cesetleri top­
layan Morrigon'dır. Tarottoki ölüm kartı, Hermit, asıl­
mış adamdır, (bkz. Bölüm 12) Kara kedelir, kurtlar ve
kargalar gibi yılanlar ve örümcekler ona yakındır. On­
dan korkulması sorun değildir. Karanlık ay lanetleme
ve büyü yapma için potansiyel bir zamandır. 2. Buda-
pest lanetiyelemeyen bir cadının iyileştiremeyeceğini
belirtir. Lanetleme yapan cadılar işlerini karanlık ayda
gölgelerin içinde yaparlar, yeni ay ya da dolunayın ışı­
ğında değil. Bütün parçalarımız arasında en çok ruhu­
muzla birleşmeli ve onu tanımalıyız. Karanlık ay sizi
ölümcül bağlardan kurtarıp eski, unutulmuş benliğinize
bağlar. Bunu sizi saplantılardan, zorlamalardan kurtar­
mak, sizi ezen korkuyu anlayarak baltalan gömmeyi
sağlamak ya da son bir kurtuluş için yapar. Karanlık ay­
da hatırlamak yerine unuturuz ve sonunda yeni ay ge­
lir.
www.facebook.com/poganizmnrkiye

93
w w w ,f a c e b o o k .c o m / p o g o m z m lu r k i y e

YENİ AY

Bu Güneş ve Ayın tam olarak aynı doğrultuda ol­


duğu zamandır. Güneş yolunu tıkadığı için ay görül­
mez. Astrolojik olarak yeni ay Ay'ın görülebilir olma­
sından iki buçuk gün önceye denk düşer. Büyücülüğün
amaçlarına göre ayinler yeni ay görüldüğünde yapılır ve
Güneş ve ay'm tam olarak denk düştüğü gerçek zaman
ayın karanlığıdır. Bir ayın içindeki Ay'ın olmadığı bu üç
gün en dehşetli ya da en huzurlu anlardır.
Arap geleneğine göre birşey yaparken yeni ayı gö­
rürsen doğru şeyi yapıyorsundur. Yeni ay iyi bir işaret,
karanlığın ardından görülen umut ışığıdır. Batıda insan­
lar yeni ayı gördüklerinde ceplerindeki bozuklukları ters
çevirirlerdi ve bu şans sayılırdı. Yeni ay büyüsü başlan­
gıçlar ve yeni projeler içindir, karanlık ayda ekilen to­
humlar büyümeye başlar. Projelerinizi hayata geçirmek
için yardım isteyiniz. Şimdi, dolunay zamanına kadar,
eylem, hareket, dinamiklik, dolunaydan karanlık aya
kadar da yükselme, isteklilik, büyüme zamanıdır. Öy­
leyse çıkın dışan ve düşlerinizi hayata geçirin.
Ay'ın her durumu içinde bulunduğu astrolojik sem­
bolün özelliklerini içerir bu yüzden Ay'ın enerjisini kul­
lanmak için cadılar astrolojinin temellerini bilmek zo­
rundadırlar.

DOLUNAYLARIN GÖRGÜLEN İM LERİ

Aşağıda Zodyak'm 12 işaretinde hareket eden dolu­


naylar üzerine kendi incelemelerimi gösterdim. Her ki­
şinin görgülenimleri onun dolunay enerjisini alma gü­
cüne ve çevresine göre değişebilir. Tenha yerlerde dolu­

94
www.focebook.com/pagam zmturkıye

nay görgülenimleri çok yararlı olurken şehirlerde enerji


genellikle yaşamın manik hızıyla sarsılır. Ruhsal olarak
iyi hazırlanmış kadınlar nerede yaşarlarsa yaşasınlar do­
lunay zamanmın yüksek enerjisine olumlu karşılık ve­
rirler.
Ayinin ya da büyünün amacı için ayın farklı enerji­
lerini ayırmak zorunludur. Kendi incelemelerinizi ya­
pın. Sizin ve çevrenizdekilerin, genel olarak halkın tep­
kilerine bakarak her ay hakkında kendi tanımınızı çıka­
rın.

Dünya Aylan (Boğa, Başak, Oğlak)

Dünya aylan, bir yapı oluşturma kaygısı etrafında


durağanlık, güvenlik, toplumsal gelenekler ve fırsatçı­
lıkla ilgili durumlarla ilgilidir. Duygular ve duyumlarla
daha az ilgilidirler.

Ateş Aylan (Koç, Arslan, Yay)

Ateş aylan, coşkun ve iyimserdirler, değişikliklere


açıktırlar. Atılgan, toy ve benmerkezcıdirler. Çok ener­
jiktirler, huysuz ve sinirli olabilirler.

Hava Aylan (İkizler, Terazi, Kova)

Hava aylan, duygularla ilgilidirler. İleriyi görme,


nesnellik açıklama, iletişim, yazma, telefon etme, oku­
ma, yolculuk etme ve taşınma meraklısıdırlar.

95
Su Ayları (Balık, Akrep, Yengeç)
www.fo ce b o o k .c o m / p o 9 0 m z m tu rk ıy c
Su dolunayları, en dikkatsiz ve en kararsız olanlar­
dır. Zayıflık ve korku fazladır, büyük duygusal yoğun­
luk vardır, ve geçmişe değer verir. Aşk ayinleri ve ve­
rimlilik büyüleri yapmak için uygun bir zamandır.
Dolunay her zaman güneşin ters sembol işaretinde-
dir, bu yüzden Güneş koçtayken Ay Terazi'de, Güneş
Akrepte yken Ay Boğa'dadır. Yeni aylar İ m - lensine Gü­
neşle ayru semboldedirler. Kova'daki yeni ay hem ayın
hem güneşin olduğunu gösterir. Gazeteler genellikle
ayın durumlarım verir ve yıldız falı sütunu Zodyak'm
12 işaretini ve ne zaman başladıklarını gösterir.

D O L U N A Y L A R

K oç - lînerji, cesaret, katılımcılık. Sinirliliğe ve ag-


resifliğe açık bencil davranış şekilleri, kendine zarar ve­
ren öfke. Yeni projelere başlamak için ise isteklidir, sa­
vaşçı ayinleri yapar. Depresyondan ve hareketsizlikten
uzaktır. Katılımlar için uygundur. Gö/.üpek, küstah, ce­
sur, şehvetli, öfkeli ve sabırsız olur.
Koç sonbahar ekinoksunun ayıdır.

Boğa - Aşk, para, evler, eşyalar, verimlilik. Yeni-


şeyler kurma yaratıcı çalışma yapmanın ayıdır. Koç ayı­
nın yeni gelişmeleri devam eder. Çalışkandır, ve somut,
pratik planlar, listeler, sistemler kurar, tohum eker. Fi­
zikseldir. Para, verimlilik büyüsü yapar, evler inşa eder,
bahçeler düzenler.

%
İkizler - Yazma, iletişim, fikirler. Öğrenci bir aydır.
Mektuplarla uğraşma, mesaj gönderme, insanlarla bağ
kurma, sizin için önemli kimselere mektup yazma, on­
ları arama, telefon etme, faks çekmek için uygun za­
mandır. Görüşmeler, kısa yolculuklar yapın, etrafta do­
laşarak insanlarla çene çalın. Güzel yalnış anlamalar,
havanın temizlenmesi düşüncelerinizi anlamak için bü­
yü yapın. www.facebook.com/pogonizmTurkiye

Yengeç - Aile işleri, ev, verimlilik. Bu ayla duygu­


lar yoğunlaşır. Depresif düşüncelere dikkat. Başkaları­
nın kötü titreşimlerini algılar, onlann duygulanna sinir­
lenebilirsiniz. Aşın hassas, alıngan ve ağlamaklı olursu­
nuz. Kötü büyülerden uzaklaşarak aşk büyüleri yapın,
aile için uğraşın. Annma ve tannsallaşma ayinleri için.
Kutsama ve vaftiz etme için iyidir. Yengeç, loş yıldönü­
mü ayıdır.

Arslatt - ün, yaratıcılık, şans. Çok fazla panltılı ve


süsle, bir sürü gürültü ve enerjiyle, gösterişle tiyatrosal
bir aydır. Egoistlik değilse bile bencillik vardır. Büyük
düşünün; büyük ayinler, projeler, büyük gösteriler.
Enerjiyi, şeylerin merkezinde olmak için, yaşamınızı bü­
yütmekte kulanın. Yaratıcı ayinler yapın. Yaratıcılığınızı
engelleyen şeylerden uzaklaşarak sizi özel yapan şeyleri
hatırlayın.

B a ş a k - Sağlık, vücudu anndırmak, kötü titreşim


ve büyüleri temizlemek. Ay'ın sakin hali, hızla arınma
ayinleri yapın ve hastalıkları, toksinleri uzaklaştırın.
Olumsuz düşünmeyi bırakıp işinizle ilgili sorunlarla il­
gilenin. Başak evcil hayvanlara yakındır, eğer sizinkiyle
ilgili bir sorun varsa çözmeye çalışın. Korkuyu, endişeyi

97
ve olumsuz düşünceyi uzaklaştırın. Bahçeyle toprakla
veya saksıdaki çiçeklerle ilgilenin.
w>vw.focebook.com/pöûanızmturkı
T erazi - Aşk, yaratıcılık, kutlamalar (eğlence). Ayın
annmış halidir. Müzik dinleyin, dans edin, resim ya­
pın, şiir yazın, etkileyici kişiliklerle görüşün ve aralarına
kanşın, onay isteyin, büyük ve iyi olanla ilişki kurun.
Övgücü ve cazibeli olun. Hafif, güzel ve işbirlikçi olun.
Musanız sizi cezaretlendirirse büyü yapın, diğer cadıla­
ra, diğer cadı meclislerine gidin, yaşamınızdaki çirkin
ve dengesiz olan herşeyi uzaklaştırın. Işıldayın.

A krep — Güç, intikam, cesaret, lanetleme, savaşçı­


lar ve savaşlar. Ayın karmaşık bir halidir Sibyl Leek yı­
lın bu zamanında cinayetlerin arttığını iddia eder. Bu
kavga eden sürücüleri, sokakta yumru! Uçanları gördü­
ğünüz sabahlan kaldınmın üzerinde kan lekeleriyle kar­
şılaştığınız zamanlardır. Ben yapabilirimi kırlara, tepe­
lere giderim ya da sokaklarda başım önde silahlı olarak
yürürüm. Doğuda bu zaman Buda'nm doğum günü ka­
bul edilir ve festivaller yapılır.

Yay - Yolculuk, çalışma. Büyük fikirlerin zamanıdır


ve uzun yolculuklara, araştırmalar.), Irl-.cfeyle uğraşma­
ya ve düşünmeye başlamak için iyidir
Tannça konusundaki Öğretilerinı/ı anlatmak, inanç-
lannızı yaymak, arkadaşlannız arasında ya da akademik
olarak ruhsal ve felsefik konulan tartışmak için uygun
bir zamandır. Anlamsızlıklardan, huysuzluklardan, tar­
tışmalardan ve yanlış anlamalardan t uıtulınnk için uy­
gundur. Bugün büyük yakanş güıuı nl.n.tk bilinir.

98
O ğlak - Kariyer, statü. Ayın ciddi yakın ve geniş
halidir. Yılın doruk noktasının en uç noktasını müjdele­
mesini hatırlatan zamandır. Planlar yapın, ölü toprağını
silkin sonbahara hazırlanın, ürünlerinizi toplayın.

K ova - İş, projelere başlamak için fikirler arkadaş­


larınızla işbirliğine geçin ve klanınızın üyelerinden göre­
bildiğiniz kadannı görün. Çevrede dolaşmak, uyuşmaz­
lıkları çözün, yanlış anlaşmaları ortaya çıkarın. Çünkü
buzaman insanlann en mantıklı olduğu zamandır. Bir
meclis ya da grup içindeyseniz örgütlenmeniz konusuy­
la ilgilenin, tartışmalar ve incelemeler yapın, güç sorun­
larınızı çözün. İletişim ağlan kurmak, uluslararası koru­
ma, büyük insanlık sorunlan ve birleşmeler için ayinsel
çalışma yapın. Can sıkıcı kişisel sorunlanruzdan uzakla-
5m ‘ w w w fo ceb oo k.com / p o g on 12m m rk1y e

B a lık - Aşk, kâhinlik, düşler. Sibyl Leek bu za­


manda intiharlann arttığını yazar. Balık ayıyla ezeli ça­
mur içinde çözülme riskine göze alın, bu durumuna gö­
re iyi ya da kötü sonuçlanabilir. Kafanızı yoran konular­
da daha hassas olacaksınız, ama her zaman olduğunuz­
dan daha kötü bir durumda olmadığınızı hatırlamalısı­
nız. Tılsım okuyun, Tarotlara bakın, düş görün ve ruh­
lara fısıldayın. Pratik şeyler yapmaya çalışmayın. Çün­
kü vücut koordinasyonunuz ve bilimsel güçleriniz en az
durumlanndadır. Rahat olun, insanlığı koruyun. Geze­
gen için ayinler yapın. Ama ruhlan çağırırken dikkatli
olun, ruhsal güçleriniz arttığında onlardan ne istediğini­
ze dikkat edin.

99
w w w .focebook.com /poganizm turkiyc
w w w .facebook.com /poganizm turkiye
w w w .focebook.com /po9anizm turk1ye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w .facebook.com / poganizm tu rkiye
w w w .facebook.com /poganizm turkiyc
w w w .facebook.com /pogonizm turkiye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
www.focebook.com /pogoni zmt ur keye
www, focebook.com /poganizitrturk iye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w .facebook.com / poganizm tu rkiyc
w w w .facebook.com / poganizm tu rkiye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w.focebook.com /pogan4zm turk1ye
vzw yi.focebook.com /poganizm turkiye
w w w .facebook.com /po9anizm turk1ye
w w w .facebook.com /pogam zm turkiye
w w w .facebook.com / poganizm tu rkiye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w .focebook.com /po9anizm turk1yc
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
www, focebo o k.com /po gan izm turk iy c
w w w .facebook.com /poganizm turktye
w w w .facebook.com /poganizm turkiye
www. f o ce b o o k .com/pogant zm t urk iye
w w w .facebook.com /poganizm turkiye
w w w .facebook.com /poganizm turkiye
w w w .facebook.com /paganizm turkiye
www. f o ce b o o k .com/poganızmturk iy e
w w w .focebook.com /pogonizm turkiye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w .focebook.com /pogonizm turkiye
7

AYİN (DUA)
>vmv fa c c b o o k com / poganiim tu rkıyc
Bir çok insanın yaşamında ayin büyük bir önem ta­
şır. Yatma ve kalkma ayinlerinden dinsel şenlik ayinle­
rine/ politik kutlamalardan ve yaşantımızın kilometre
taşlarının kutlanmasıyla ilgili karmaşık ayinlere kadar
bu böyledir. Ayin bir düzen sağlar, yaşadığımız top­
lumda ilişkilerimize süreklilik ve yakınlık getirir; ve bu
toplum içinde yerimizi belirlememize yardımcı olur.
Toplumumuz bozulup değişince kendimizi bu dualar­
dan uzak ve uyumsuz hissederiz. Çoğumuz Noel'in ve
yılbaşmın gelişiyle acı çekeriz. Çünkü bunlar ya aile
toplantılarının boş ayinlerinin ya da kendimizi yalnız ve
sevdiklerimizden ayn hissettiğimiz zamanlan simgeler­
ler.
Noel, belirsiz Hristiyan kültürünün iki ana ayinin­
den biridir. Bu ayin yazın beklentisiyle yılın en sonun­
da yapılan geleneksel kutlamayla çok zayıf bir bağ taşı-

101
www. f occbook .com/pogonı zm tur k iye

yan, boş, pahalı ve yabancılaştırıcı bir deneyim hciline


gelmiştir. Noeller ve doğum günleri bize daha çok yal­
nızlığımızı ve öz kültürümüzden, kendimizden uzaklaş­
tığımızı hatırlatır. Kendimizi en yakın hissettiklerimiz,
kanbağıyla bağlı olduklanmız değil, görüşlerimizin
uyuştuğu arkadaşlarımızdır.
Birçok insan ayinleri boş, geçm işe ait anlamsızlıklar
ve günümüzde yeri olmayan şeyler olarak bir yana bı­
rakmalardır. Ne olursa olsun ayin çok önemlidir. Kişisel
bazda bir parça düzen ve sürekli yapılan şeyler zihinsel
dengemizi yerinde tutar. Hiç kimse tam bir düzensizlik­
le yaşayamaz. Ne kadar düzensiz olursa olsunlar; aklın,
sürekli olarak niteleyip, dayanacağı durumlar her za­
man ortaya çıkar. Örneğin sabah içilen kahve ve yatma­
dan önce alınan duş gerçekte, hakikatten ne kadar uzak
olurlarsa olsunlar, gün içindeki bölümlemeleri imgeler­
ler. Aklımız böyle şeyleri herşeyin olması gerektiği gibi
olduğuna inanm ak için nirengi noktalan olarak kullanır.
Adet gören tüm kadınlar uysal döngülerimizi iyi bi­
lirler. Hormonsal düşüş ve yükselişlerdeki olaylar za­
manı belirler ve enerjisel olarak yüksek noktalan ve al­
çak içe dönük günleri, ayın durumlarıyla çakışabilir. Be­
raber yaşıyan kadınlar belli bir süre sonra aynı zaman­
larda adet görmeye başlarlar. Öyleki topluluğun yaşan­
tısı onlann ritmine göre ve durağan ve hareketli olan
değişken doğalığıyla belirlenir. Eğer bu A y'ın durumla-
nnı yansıtıyorsa, doğa kendi döngüsünde topluluğun
döngüsünü yansıtır ve artınr. Böyiece A y'ın oluşur.
Çünkü bunun onlan, adetsel kanamanın sırrıyla çalıştığı
için A y'ın büyüme ve küçülmesine dayandırılır. Kana­
ma karanlık bir zaman haline gelir. Yani sım n en gizli
olduğu büyümenin heryerde olduğu ve kadının içine

102
TANRIÇANIN BEŞ DURAĞI

DİNLENME wviv.facebook.com /pagonizm turkiye

çekilerek erkeği ve çocukları tarafından erişilmez hale


geldiği zaman.
Eğer acı gökte A y'ın olmadığı bir zamana denk geli­
yorsa o zaman sır daha da derindir. Adet gören kadın­
lar kabileden aynlıp adet görme kulübelerine çekelirler-
di.ve ışık kaybolurdu. Karanlık Ay terketme zamanıdır,
adet gören kadınların toplanıp ne yaptıkları zaman? Bu
zaman yeterince hızlı geçer ve sonra gökte yeni Ay or­
taya çıkar. Yeni gümüş ışığı görülür. Titreşerek gülüm­
ser ve daha çok ışığı yeni gelişmeyi, umudu olabilirliği
ve kararsız başlangıçları getirir. Artık ortak bir rahatlık
vardır. Kadınlar kuytuluklardan çıkar karanlık artık
unutulmuştur ve topluluk yeniden yaşama döner.
Umut yeniden üretilmiştir.
Ay büyür şişer, gebe bir kadının karın gibi verimlili­
ğin görüngüsel bir açılımı, doğurganlığını büyümenin
ve meyve vermenin sembolü haline gelir. Ay büyüdük­
çe ışığı daha da güçlenir. Ve büyülü gece gölgelerini
meydana getirir. Parlak gümüşi mavi Ay ışığı gün ışı-

103
KADININ BEŞ DURAĞI

ğında bildik gelen şeylerin genel dış çizgilerini çarpıta­


rak, onları gerçekten daha büyük yabana, süslenmiş
hale getirerek değiştirir. Ay dolunaya doğru büyüdükçe
yeni Ay'ın enerji dalgalarının ürünleri elde edilir. Artık
Ay kadındaki tüm hayranlık verici ve içkin şeylerin
sembolüdür ve yücelmeye, doğa güçlerini kullanabilme
duygusu yayar. Ay doruğa ulaşır, en parlak gece bir
durağanlık, zamandışılık ve nefes kesen bir zamansız­
lıkla gelir. Bulutsuz bir gecede dolunayı gürmek endişe­
li yutkunmalara neden olur.
Belki insanlar onun korkunçluğu karşısında büzü­
lürler ama dolunay en yapay şehirlerde bile doğanın
engellenemeyen güçlerinin bir kanıtıdır.
Ay'a ayak basabilirsiniz ama güçlerini kullanabilece­
ğiniz anlamına gelmez. Umursamazca büyür ve küçü­
lür... Ve siz ondan çok küçüksünüzdür. Dolunay yu­
murtanın kınlıp bebeğin doğduğu meyvenin ağaçtan
düştüğü ve çiçeklerin açtığı zamandır. Arkadaşım Mary
oğlu Duke'yi dolunayda doğurmuştu ve doğum şimşek­
ler ve yıldırımlar arasında gerçekleşmişti.

104
Doruğa ulaşmanın ardından yavaş yavaş kaybolma
çok fazla ışık ve genişlikten sonra aşağıya ve kendi içine
doğru çöküş gelir. Hala ışık vardır ama giderek azalır.
Nasıl yazdan sonra kış, çiçek açmadan sonra solma ge­
lir, ve öyle karanlık tırmanışa geçer, gölgeler uzar. Ya­
şam ağırlaşır, hantallaşır ve daha içe dönükleşir. Kadın­
ların vücudu kalınlaşır, daha sessiz düşünceli hayatın
gürültü patırtısına karşı daha duyarlı, giderek daha sa­
bırsız olurlar. İç dünyanın gelişmesine ilgi artar, dış
dünyanın işlerine daha dışardan bakılır, ışık önemini
kaybeder ve gölgeler daha baştan çıkana olur. Bu fazla­
lıklardan geçici gereksiz şeylerden kurtulup yaşamı te­
mellerine dek soyutlama zamanıdır. Ve sonra bu kanla
çizilen çembere yeniden başlamak için bir kez daha ka­
ranlığa düşeriz.
Cadılar ayın bu döngüsünü, özellikle de 13 doluna­
yı kutlarlar. Dolunay büyük ruhsal duyarlılık zamanı­
dır, edebi olarak da, görüşün ve sezginin arttığı bilinç
üstü ve bilinçaltımızm yakınlaştığı, en büyük ışıktır.
Dolunay aym zamanda güneş ve Ay'ın iki büyük ışığın
birbirinden en uzak olduğu zamandır ve aynlık duygu­
su bu zamanda en yüksek noktasına ulaşır. Dolunayın
yansıtıcı doğasını kullanmamız hem bütünlüğümüzü
hem de ayrılığımızı anlamamıza yardıma olur.
www.facebooK.com/pagafiı?mturkıye

AYIN DÖNGÜLERİNİN KUTLANMASI

Sebtler ve Ksbatlar

Sebt (Sobbat), kutsal anlamına gelen Sebt günü


(Sobbath) de aym kökten gelir. Sebtler dolunay zama­
nındaki gece ve gündüzü anlatırlar ve bir cadı yılında

105
www.focebook.com/pogonizmturkiyc

13 tani Sebt vardır. Esbatlar dolunay ayinleridir. Yıl, 31


Ekim'de Samhain'le başlar. Anlamk bir şekilde yıl ka­
ranlıkla, ataların ziyaretinden sonra ilk Ay'da ölüler gü­
nünde başlar. Samhain Ay'ından sonra yıl çarb ölüm­
den yaşama sonra tekrar ölüme doğru bir dönüş yapar.
Her Ay dolunayda başarılar kutlanır; büyük büyüler,
özel sihirler yapılır, ilerlemeler için şükredilir ve artık
ihtiyaç olmayan şeylerden kurtulunur.

Dolunay Duası

.. A yda b ir k ez
A y yu varlak oldu ğunda,
Işığım da toplanın.
D ansed erek , şarkı söyleyerek
V e b ü tü n h o ş zevkleri tadarak.
B enim sırrım ı kutlayın.
B u n u yapın,
O k yan u su n (em iz sularıyla
V e dingin dağlarla.
Çarp an rü zgâr
V e çekici koruluklarla
E ğer birşey istersen
Ç ağır ben i.
Ç ü n k ü b en sen in annenim ;
Y edi d enizin efend isi
Yıldızların koruyu cu su .
D ağ doruklarınd a oturur,
T op rağın k am ın d a uyurum .
S en in yü zünü okşayan
V e ağ açlan hışırdatan
B enim rûzgarlarım dır
B enim olm adığım hiçbir y er yoktu r.

Açık ya da kapalı bir yerde toplanın. Tütsü yakarak


havayı arındırın ve her kadın alnına, göğsüne, ellerine
ve ayaklarına kutsal yağ sürerek karşılayın. Bunu ya­

106
parken şunları söyleyin: Kim var burada? Nasıl geldin?
Ne getirdin? O da ismini söyleyecek, eksiksiz sevgiyle
geldiğini ve eksiksiz banş getirdiğini söyleyecektir. Her
kadın dairedeki yerini alsın ve VViddershins yönüne dö­
nerek daireyi kurun. Bu yön saat yönünün tersi, Ay yö­
nüdür. Bunu yaparken yavaşça mırıldanmaya başlayın
sonra giderek bu bir ilahiye dönüşsün ve sesinizin dal-
galanışıyla bir güç konisi oluşturun. Böylece güvenli,
kutsal bir alan yaratın.... Çemberin içinde durarak dört
öğenin ruhlarını çağırın.

Kuzeye dönerek toprağa seslenin:

T o p rak , toprak sen i çağırıyoru z!


Bu gece bizim le o l.
B izi gû cilnle kuşat
K uvvetinle sar bizi. »vtvw,facebook,corn/pQgo#>ırmturkıye
Bizi içine al
İçin e at.

Güneye dönerek ateşe seslenin:

A teşin ru h lan ! A teşin ru htan


Bu g ece b izim le d ansedin
Bize enerjinizi verin
İşığınızı verin bize.
Yüreklerinizi ısıtın.
Bizi ısıtın ateşin ru h lan
Isıtın bizi)

Batıya dönerek suya seslenin:

S u , su
S o ğ u k , kristal su;
V ahşi, yıkıcı su,
D erin, karanlık su,

107
Bizi yıka
Yıka b izi

m v tv .fo ce b o o k .c o m / p o g o n ız m tu rk ıy e
Doğuya dönerek havaya seslenin:

R ü zgâr, rü zgâr d in le rüzgâr!


U ğuldayan, ağlayan rüzgâr;
U luyan fırtına,
Y u m uşak m eltem ,
Taşı bizi
Taşı bizi.

Sonra yardımını istediğiniz gücü ya da tanrıçanın


istidiğiniz yüzünü uyandırın. Dolunay Anatannça ile
bağdaşır. Başka özel bir işiniz yoksa onu uyandırın:

Bu lu tlan n süzülu şü .
D erenin çağlam asıyla,
T av şan ın koşuşu,
K urdun ulum asıyla,
A na, s en i çağırıyorum

D ürüst ve sihirli olan h e rşcy le,


C inlerin gizli yu valarıyla.
V ahşi ve çılgın olan h crşcy lc
K ısır ve çıp lak olan h erşey le.
G üneşin, parlaklığıyla,
D ölyatağu un karanlığıyla,
Şim di, sen i b an a çağırıyoru m .

S esin in yu m uşaklığı.
Ş eklinin yuvarlaklığı.
S açının kokusuyla
Parıldayan v e titreşen h e r şeyle;
Zillerin çalışı,
V c gü vercinlerin uçuşuyla,
Şim d i, sen i çağırıyorum .

108
Ana sizinle olduğundan sihirle ilgili işinizi halledin.
Birşey üzerine büyü yapalibilir ya da meditasyon yap­
mayı tercih edebilirsiniz.

www.facebook.com/po9an1zmmrk1ye

ANAYA YOLCULUK

Gözlerinizi kapatın ve kendi içinize gömülün. Bir­


kaç derin nefes abn... Vücudunuzu gevşetin ve zihnini­
zi boşaltın ... Gittikçe daha derine, daha derine gidin...
Kendinizi bir gölün kenarında düşünün... Gece, gölün
yüzeyinde sıcak bir meltem esiyor. Ay yusyuvarlak; gü­
müşi ışığı gölün durgun yüzeyinde yakamozlar oluştu­
ruyor... Uzaklarda bir baykuş ötüyor... Balıklar suyun
üzerine zıplayıp düşerek tatlı şıpırtılar çıkartıyorlar...
Ayak parmağınızı suya değdiriyorsunuz... Su şaşırtıcı
bir şekilde sıcak... Suya girmeye başlıyorsunuz.. Uyluk­
larınıza ulaşıyor.. Sonra cinsel organlarınızı ve kamınızı
kaplıyor.. Sonunda daha fazla dayanamıyor ve sizi sa­
ran koyu karardığın içine dalarak yüzmeye başlıyorsu­
nuz, hiç güç harcamadan sanki sizi götüren suymuş gi­
bi... Yüzerken ileriden yüksek bir yerde bir ışık görü­
yorsunuz... Işığa doğru yüzmeye başlıyorsunuz.. Yak­
laştıkça ışığın bir adanın üzerine yapılmış olan kuleden
geldiğini farkediyorsunuz... Küçük bir ağaçlığı geçince
kendinizi kule duvarlarının dibinde buluyorsunuz...
Nasıl içeri gireceğinizi düşünmeye başlıyorsunuz... Bir­
den kulenin etrafından dolanan sarmaşığa tırmanabile-
ceğinizi farkediyorsunuz... Üzerine basıyorsunuz, ağırlı­
ğınızı kolayca taşıyor. Hiç yorulmadan çabucak pence­
reye çıkıyorsunuz... İçeri bakıyorsunuz... İçerisi daire
şeklinde dev bir oda, ortasındaki dev mihrabın üzerin­
de yanan mumlar var. Yerde ise etrafına semboller çizil­
www.foccbook.com/poganizmturkiye

miş bir daire var. Odanın içine giriyor ve dairenin mer­


kezine doğru yürüyorsunuz...
Oturuyor ve bekliyorsunuz... Başrahibe size doğru
geliyor... (Başrahibeyi dinlemek için on dakika harca­
yın. Kendinizi onun kontrolüne bırakın).
... Şimdi sizi kuleden çıkanp suyun kenarına götü­
rüyor... Sizi suyun diğer yanına götürmek için bekleyen
bir kayık var... Kayık yavaşça suyun üzerinde kaymaya
başlarken veda sözcüklerinizi söyleyin... Sahile ulaştığı­
nızda kayıktan inin ve yavaşça gözlerinizi açın... Zama­
na ve odanın içine geri dönün...
Bu uygulamayı birebir ya da grup halinde (hikâyeyi
anlatmanın ne kadar uzun süreceğine bağlıdır) tartışabi­
lir veya bir sonraki aşamaya geçebilirsiniz..
Hep birlikte, ayağa kalkarak, grup olarak yoğunla­
şın (Enerjinizi yeniden bedeninizde toplayın ve hazır ol­
duğunuzu hissedin) ve birleşin. Işık dairesinin herbiri-
nizin içinden geçtiğini hissedin. Bu gecede tüm dünya­
da grupların dolunayı kutlamak için toplandığım ve
sevgi, ışık ve güç enerjileriyle birleştiğini unutmayın.
Bir süre bu birleşmeyi koruyun. Sonra gücü arttırarak
tekrar ilahiye başlayın. Mümkün olduğu kadar uzun sü­
re buna devam edin... Davullar çalın... Dansedin...
Sonra enerjiyi Danya'da ihtiyaç duyulan yere gön­
derin, sevgiyle yapın bunu.
Bir süre bekleyin.
Ekmeğin çevresinde dönün, her kadın yanmdakinin
ağzına bir lokma ekmek koyarak "hiç aç kalma" demeli
ve ekmeğin kalanını başkasına vermelidir. Sonra şara­
bın çevresinde her kadının içmesini sağlayıp "Hiç susuz
kalma" diyerek dönün.
Son olarak her kadın yanmdakini öpsün ve "Her
zaman sevil" desin.

110
Artık yiyip için ve sohbet edin, toplantı işlerinizle
ve diğer konularla ilgilenin; yalnız bu sırada dairenin
içinde kalın. En sonunda ise saat/Güneş yönünde üç
kez dönerek daireyi çözün.
Tannça Sizi kutsasın!.
Eğer büyüler bittiyse, bütün mumlan, erimiş mum
parçalarını diğer araç gereci, bitkileri, şeritleri, artık yi­
yecekleri toplayın ve hepsini bir akarsuya atın (bir ne­
hir, çağlayan ya da deniz olabilir) sonra da geriye bak­
madan uzaklaşın.

A Y İN İN Y A P IS I
ıvunır.focebook.com/pogcnı zmtur k iye

Başkalannın ayinlerini uygulamak bana hep zor gel­


miştir. Ben genellikle sezgilerime göre hareket eder ve
uzun ayinleri ezberlemek yerine o anın atmosferine gö­
re davranınm. Ama yeni başlıyanlar için kendi ayinleri­
ni yaratmadan önce uygulayacakları bir taslak zorunlu­
dur.
Genel olarak her ayin aşağıdaki sırayı izleyen öğe­
lerden oluşur.

1 - Hazırlık
Birçok açıdan hazırlık ayinin en önemli parçasıdır.
İyi planlama ve ayinin konusu üzerinde yapılan medi-
tasyon herkes için deneyimi derinleştirir; sihri güçlendi­
rir ve hedefine yöneltir. Eğer bir grupla beraberseniz ve
dolunayda bir ayin yapmayı planlıyorsanız bunun üze­
rine daha yeni Ay'da düşünün. Bu size araştırma yap­
mak, özel araçlan toparlamak, tütsüler ve yağlar yap­

111
mak için yeterli zaman yaratır. Başlangıç olarak, tanrıça­
nın değişik isim ve görüntülerini öğrenmenizi ve bunu
araştırmak için üyeler seçmenizi tavsiye ederim. Kendi­
nizden emin oldukça daha özel konularda da ayinler
yapabilirsiniz. Örneğin; yaratıcılık, güç, adet görme, an­
nelik ve ölüm ayinleri gibi. Uzmanlaştıkça ayinde kimin
ne yapacağını belirleyin; kimin başrahibe olacağı, öğele­
ri kimin çağıracağını, kimin mihrap, yiyecek ve şarapla
ilgileneceği gibi. Her kadının bir işle uğraşması önemli­
dir. Böylece kimse gereğinden fazla sorumluluk almış
olmaz. Ayin gecesi sıradan sorunlaımızdan kurtulmak
için vücudunuzu ve saçınızı yıkayın. Temiz giysilerinizi
ya da özel ayin kostümünüzü giyin. Mihrabı, devrilme-
yeceği ve üzerindeki mumlann sönmeyeceği bir yere
koyun Mihrabın üzerine Ay'ın ilgili durumunu anlatan
tannçayı (bu Bakire, Ana ya da Kron'dur) temsil eden
bir model ya da resim koyun. Çiçekler mumlann rengi­
ne ve mevsime uygun olmalıdırlar. Mihrabı şeritler, ka­
buklar, tahtalar ve elinize geçen herşeyle dekore edin.
Mihrabınız odaksal bir noktadır; bir ilham kaynağı ve
çekici bir güçtür bu yüzden onu kurarken bütün sevgi­
nizi ve enerjinizi kullanın. Yakılacak tütsüleri yerleşti­
rin. Mihrabı kuranın havayı anndırmak için yanan tüt­
süyle odanın dört köşesini dolaşması ya da açık alan­
daysa büyük bir daire çizmesi; büyü işlemine de tütsü­
yü etrafta dolaştırarak başlaması yararlıdır. Sonra mum­
lan yakın ve yiyecek, içecekleri mihrabın çevresine yer­
leştirin. wıv,v. f ö c c b o o k .co m / p ag an izm tu rk iy e

2 - K arşılam a ve d aireyi kurm a


Başrahibe her gelen üyeyi karşılar, kim olduğunu
ve nasıl geldiğini sorar (bkz. s 81); yağlayıcı da her ka­
dının boynuna, yüzüne, kalbinin ve nefes borusunun

112
v^vv.facebook.com/'pagantzmTurkıye

üzerine, döl yatağına, ellerine ve ayaklarına anndıncı


yağ sürer. Her kadın dairedeki yerini alır. Sonra daire,
VViddershins (saat yönünün aksi) yönüne üç, beş ya da
dokuz kez dönülerek kurulur. Bu sırada kadınlar ayin
için meditasyon yaparlar Daire, içindeki kadınlar için
koruyucudur, hiçbirşey. içeriye giremez ve eğer kadın­
lardan biri daire çözülmeden çıkmak isterse, başrahibe
bir kapı açmak ve kapatmak zorundadır.

3 - D ört öğenin ve tanrıçanın çağrılm ası


Dört öğe genellikle topraktan başlıyarak çağniır. (s.
81) Biliyorsanız onlara uyan ruhların isimlerini kullana­
bilirsiniz; bilmiyorsanız dört öğenin sembollerini (bkz.
Dizin C.) kullanınız. Başrahibe tanrıçayı 82. Sayfadaki-
ne benzer sözlerle uyandırır, (bu sözler ezberlenmek
zorundadırlar.)

4 - Güç k on isi oluşturma


Daha sonra üyeler eğer gücü yükseltmek istiyorlar­
sa ilahiler söyler, davullar çalarlar. Büyüdeki gibi (bkz.
10 . bölüm) tanrıçayı dairenin içine getirmeli ve gücü
oraya yönemelisiniz. Mutlak enerjinin doruğa ulaştığı
ve ilahinin durduğu bir nokta vardır. Eneıjiyi dairenin
içinde toplayın sonra da gönderin; tabii, eğer bunu seç-
dyseniz. Bu enerjiyi, insanlar ya da mekanlar için iyileş­
tirici enerji olarak gönderebilir ya da üyelerden birinde
hastalık ya da yaralanma varsa grubu iyileştirmek için
kulanın.
O anda nefesinizi hissedeceksiniz.

113
nww.focebook.conv/pogoni zmîurkiye

5 - Ç alışm a, büyü yapm a


Güç konisinin olşulurulmasmdan sonra büyüsel ça­
lışma yapılabilir. Yapılacak büyü varsa; ya da iyileştir­
me veya yaratıcılık gibi bir amaç varsa bunlar yapılabi­
lir. Aksi halde başrahibe ayinin genel amacını yansıta­
cak bir çalışma bulur.

6 - Tem el eğitim
Burada, kadınlar çalışmaları ya da ayinsel konulan
tartışabilirler. Eğer tannça bilgisi öğreniyorsanız bilen
biri size yol gösterir. Eğer grupla ilgili bir şey varsa or­
taya atılabilir. Bırakın kadınlar konuşsunlar, paylaşsın­
lar ve sorular sorsunlar.

7 - Yiyecek ve şarap
Yiyecek ve şarap (meyvesuyu ya da bitkisel içkiler
de olabilir, alkol zorunlu değildir) elden ele dolaştınlır,
son olarak işler, düşünceler ve duygular açığa vurulur.
Zamanı tutan üye ayini bitirme zamanının geldiğini bil­
dirince herkes ayağa kalkar.

8 - T anrıçaya veda
Başrahibe tannçaya kendileriyle birlikte olduğu için
şükranlannı sunar ve veda eder. Dört yöne; doğu, batı,
kuzey ve güneye de şükredilir ve veda edilir.

9 — D aireyi çözm ek
Son olarak daire çözülür; bu başlangıçta yapılan sa­
yıda dönüşün saat yönünde tekrarlanmasıyla yapılır.

114

u
Genel kural olarak, özellikle de koven yeniyse ya
da üyeler büyü işinde usta değilse eyinleri uzun tutma­
yınız; çünkü enerji dağılabilir ve kadınların dikkatleri
başka yönlere kayabilir. Ayinin kısa ve dinamik olduğu­
nu unutmayın! Bu iş ciddi ama eğlencelidir; bırabn
kontrol ayinler babaerkillerin olsun.

Y E N İ A Y

Astrolojik olarak yeni ay gökyüzünde Ay'm olmadı­


ğı zamandır. Ama cadılar bu zamanı Ay'ın karanlığı
olarak tanımlarlar; onlara göre yeni ay gökyüzünde ilk
hilalin görünmesinden üç gün önce başlar, ben de yeni
ay dediğimde bunu kastederim.
Yeni ay başlangıçların, umudun, iyimserliğin, bü­
yük büyüsel işlerin zamanıdır. Özellikle yeni bir aşama,
değişim, geleceği planlamak ve gelecekteki birşeye ulaş­
mak için yapılan büyüler için uygun bir zamandır.
Büyü Yapma Ayini
Hilal gökyüzünde yükselineye dek bekleyin sonra
mihrabınızda bir mum yakarak şunu söyleyin:

A y, a y , b akire ay. w w H f.fQ ccbook.com / pogonizrntu rklye


H oş geldin
E vim e hoşgeklin
Y ü reğim e hoşgvldin
H oşgcld in ! H oşgeld in! H oşgeld in .

sonra büyünüzü yapın.


Yeni ay kendimizi yaptıklarımızdan ifade ettiğimiz
bir zamandır; genellikle pratik işler yapmayı, geleceği
görmeyi yenilenmeyi, tekrar yapılanmayı çağrıştırır.
Kendinizi yaşamdan kopmuş ve kaybolmuş hissediyor-

115
sanız böyle çalışmalar amaçlarınıza yeniden bağlanma­
nız için yararlı olur.
uuuimi frv^honk /■rtm/rwvw»«İ7fnt«»,kive
K aynağa Dönüş
Kendinize en az 20 dakika rahatsız edilmeyeceğiniz
bir oda bulun. Uzanın ve rahatlayın... Birkaç derin ne­
fes alın ve nefes verirken bedeninizdeki gerilimi de dı­
şarı atın. Vücudunuzun yavaşça yerin içine gömülmesi­
ne izin verin... Rahatlayın. Bırakın yer sizi içine çeksin,
kendi içinizde gittikçe daha derine gömülün... Bir deniz
kıyısında yürüyorsunuz.. G ece... Dalgalar hafifçe kıyıya
vuruyor ve hilal gökyüzünde daha yeni görünmeye
başlamış... Ilık bir akşam rüzgân yüzünüzü okşuyor;
bir yerlerde bir baykuş ötüyor... Ay'ı gözden kaçırma­
dan yavaşça sahilde yürümeye başlıyorsunuz.. Uzaklar­
da bir yerlerde yanan bir ışık görüyorsunuz... Merakla­
narak ona doğru yürüyorsunuz... Yaklaştıkça bunun
kumların üzerinde yanan bir şenlik ateşi olduğunu gö­
rüyorsunuz... Alevlerden sıçrayan kıvılcımlar göğün ka­
dife karanlığında sürükleniyorlar. Daha da yaklaşınca
ateşin başında oturan çok, çok yaşlı bir kadın görüyor­
sunuz... İyice yaklaşıyorsunuz... Kafasını kaldırarak ce­
saret verici bir şekilde gülümsüyor... Ateşin sıcaklığım
hissederek ona doğru yaklaşıyor ve onu selamlıyorsu­
nuz... Pelerininin altından kristal bir küre çıkararak size
veriyor... İçinde geleceğinize dair imajlar görüyorsunuz.
Herhangi bir yargıda bulunmadan izleyin... Bittiğinde
eğer ihtiyacınız varsa Kron'la konuşarak biraz zaman
harcayın izin isteyin ve yavaşça uzaklaşın... Odaya geri
dönün ve yaşadıklannızı yazın.

116
KARANLIK AY

Hekqte enejilerin en gizli, en saklı, en büyülü oldu­


ğu karanlık ayda dolaşır. Lanetleme geleneksel bir şekil­
de karanlık ayda yani Persephane'nin ölülerin ruhlarını
almak için dünyanın derinlerine indiği ve orada kutsal
çocuğu taşıyan kutsal tohum tarafından hamile bırakıl­
dığı zamanda yapılır. Karanlık ay, kanın, ölümün, içi­
mizde ulaşılamayan olanın; derin, karanlık, bilinmeyen
güçlerin; düşlerin ve kehanetlerin, lanetlemelerin ve kö­
tülüğün; zamanıdır. Karanlık ayla ilgili olanlar, Kara
Tanrıça, Kali, Hekate, Lilith; yeraltında hüküm süren
Moı^ana, İskandinavyalIların Heli Mel; döl yatağı, ma­
ğara, çukur, kaynak, kuyu demektir. Eski Çin Bilgelik
Kitabında 1 Ching şöyle der: "Kaynak değişmez; ne aza­
lır, ne çoğalır. Hayatın tükenmez kaynağı, sulann en
koyu ve derin olanı, en korkutucu ve gizli olan, yaşa­
mın kaynağı ve ölümün işçisi. Karanlık ay; yaşamın ve
ölümün sırrını öğrenmemiz için bizi zorlar ve bu iki il­
keyle yüzleştirir. www.faeabook.com/pogawnnturkiye
K aranlık Ana İçin Ç alışm a
Bazılan bu çalışmayı bir partnerle veya bir grupla
yapmayı tercih edebilirler, çünkü bazı korkutucu olaylar
başgösterebilir. Bu çalışma bir ayinde de yapılabilir.
Rahatlayın ve karanlık bir odada yere uzanın, terci­
hen bunu gece ve Ay yokken yapın. Gözlerinizi kapatın
ve birkaç derin nefes alın, rahatlayın ve gittikçe içinize,
daha derinlere inin... Ormanda, bi patikada yürüdüğü­
nüzü, gece vakti olduğunu ve çok, çok karanlık olduğu­
nu hayal edin. Ay yok, ışık yok, gökte yıldızlardan olu­
şan solgun bir örtü dışında parlayan hiçbirşey yok...

117
mv w. f ocebook.com/pogoni zmtur kiye

Herşey sessiz ve durağan....


Ormanın içinde gittikçe daha derinlere yürüyorsu­
nuz.. Yalnız olmadığınızı diğer kadınların da sizinle ay­
nı yere doğru ilerlediğini hatırlayın. Sessizce ormanın
merkezine doğru ilerliyorsunuz. Güçlükle, üç patikanın
birleştiği ve orada toplanmış diğer kadınlan seçiyorsu­
nuz... Bu kavşağa balık ve yumurta sunulan bırakıl­
m ış... Ellerinizi birleştirerek ilahi söylemeye başlıyorsu­
nuz.. Sesiniz ağaçlann sessizliğini yırtarak yukan cen­
netlere ve aşağıdaki derinliklere ulaşıyor... Kanat sesleri
ve rüzgânn uğultusu duyuluyor... M ekate geliyor... (Et­
rafınızı sarması 5-10 dakika sürecektir... Diğer kadınlar­
la birleşerek ellerinizi daireye yaklaştırın... Bitince arka­
nıza bakmadan uzaklaşın. Odaya geri dönün ve neler
olduğu hakkında konuşun.
Ayin, büyümek, öğrenmek, iç dünyamızı ve tann-
çanın nefesini tanımak için bir fırsattır. Olabildiğiniz ka­
dar yaratıcı olun ve özellikle mihrabınızı ya da sizi süs­
leyen mevsim çiçekleri, kuşaklar, mumlar ve diğer şey­
ler arasında uyum oluşturmaya çalışın. Tannça güzelliği
sever. Benzer şekilde hazırlanırken, çağıracağınız tanrı­
çanın yüzü (bakire, ona ya da Kron olabilir). Üzerine
önceden araştırma yapmaya zaman ayırın. Notlar tutun
ve bunlan diğer üyelerle paylaşın, böylece grubunuz
kendi gölgeler kitabını ve geleneklerini oluşturabilir.
Geleceği belirlemek için geçmişin irdeleniş şekli de bu-
dur.

G Ü N D ELİK AYİNLER

Yıl çarkını, her ay Ay döngüsünün büyüyüp küçül­


mesini kutladıklan gibi cadılar kadının yaşamındaki di­

118
ğer önemli zam anlan da kııtlar ve önemli sayarlar. Do­
ğum, ergenlik, menapoz A y'ın dönüşüne uyarla, aynca
bunlar bir kadının yaşamındaki en önemli zamanlardır.
Biz aynı zamanda aşkı, sevgililiği, doğum günlerini ve
yakınlarımızın kayıp gitmesini (ölmesini) de kutlarız.

Yetti Annenin ve Çocuğun Kutlanışı


Doğumdan kırk gün sonraki ilk yeni ayda anne, ço­
cuk; hamilelik ve doğumda yardım a olan herkes (müm­
künse ebe de) toplanır. Mihrap, beyaz ve san çiçeklerle,
şeritlerle ve mumlarla dekore edilir. Bir miktar öküz gö­
zü tütsüsü ya da yağı yakılır ve çay ya da punç gibi bir-
şeyler içilir. Seremoniyi tannça anneler yönetir, mumlar
yakılarak şunlar söylenir:

B ü y ü k an a !
T ü m y a ş a m ın tan rıçası.
B u g ü n b u r a d a , b a şk a b ir a n n e v e ço cu ğ u
S e n in b U y ü k k la n ın a k a tm a k iç in to p la n d ık
B iz ta n n ça a n n e le r ... (isim )e k la v u z lu k e tm ey i
V e o n a s e n in y o lu n u v e sırln n n ı ö ğ r e tm e y i ü z e rim iz e ald ık
O , ta n rıç a n ın ç o c u ğ u d u r, o n u k u ts u y o r, s e n in k o lla n n a
b ırak ıy o r
V e s e n in y o lu n d a b u y e n i a n n e y e k la v u z lu k e d iy o ru z .
B u ç o cu ğ u k u tsa !
B u a n n e y i k u ts a ! w w w .fo ce b o o k .c o m / p o 9 Q n .z n m 1 rk .y e

A ilem izi ku tsa!


T ü m in sa n lığ ı k u tsa !

Alkış tutulur ve çığlıklar atılır.. Sonra bir tannça an­


ne, çocuğu ve anneyi sondal ağacı yağıyla kutsar. Ço­
cuk kucaktan kucağa geçirilir, herkes onun için bir di­
lekte bulunur ve dua eder. Sonra kutlama yapılır, yenir
içilir ve anne - çocuk hikayeleri anlatılır.

119
www.focebook.com/po90nam1 urklye

Ergenlik Ayini
Genç kızın ilk olarak adet görmesinden sonraki ilk
yeni ayda o ve adet görmeye başlamış olan arkadaşları
biraraya toplanırlar. Mihrabı ilk adet görmelerine neyi
uygun görüyorlarsa onunla süslerler. Diğer kadınlar,
Kronlar, arkadaşlar ve aile toplanır. Kadınlan terdhen
bir Kron karşılar:

A yın dönU şlen ve


Bu d ön ü şlerin b ü y ü k sırrından
Yılın d önü m ü nd en ve yalın görkem liliğinden
A nnenin irad esinden ve yarınların yazılışından
S a n a hoşgeld in d iy o ru m ... (isim)
S ırların en bü yü ğü ne.
K ana, kana ve hiç boş kalına
H ep yenid en d olsun içine yaşam
S izd e n yaşam derinleşir
Tohum ; sizde büyür
Benim karanlık kırallığım a.
A nnenin dü nyasına girin
Bakireler! S iz i selam lıyor v e e v e h o şg cld ın iz diyoruz.

Bakireler diğer kadınlar tarafından teker teker kutla­


nır ve onlara küçük semboller hediye edilerek mutluluk
dilenir. Bunu şölen, şarkı söyleme, dansetme, rçgl hika­
yeleri, mitleri ve efsanelerinin anlatılışı izler.

Kron İçin Ayin


Karanlık ayda yeni Kronlar (birkaç aydır kanaması
olmayanlar) ve yaşlı Kronlar biraraya gelirler. Mihrab,
kurumuş yapraklar, çiçekler, taşlar, fosiller, kabuklu ye­
mişler, kemikler ve kadın bilgeliğinin sembolleriyle süs­
lenir. Gümüş rengi ve kahverengi mumlar yakılır. Yaşlı
bir Kron yeni Kronları karşılar:

120
Eksilen yıllara h oşg e k lin iz kardeşler.
Derin öğretilerim izin gird ab ına h oşgcldın ız.
A nneliğin u zu n y ılların d an ,
D ünyasal kaygılardan ku rtuld u ğm uza göre,
Kron annem izin bizim için sakladığı
G izli bilgeliği gö lg em izi ışığın ö n ü n e koyacak
V e b ir giysi doku yacağız.
K utsal b ir G o b len .

Birebir olarak yeni Kronlar selamlanırlar, yiyecek ve


içecek paylaşılır, öğretilerden ve kron bilgisinden konu­
şulur.

Doğum Günü Ayini


Bu ayin yalnız başına ya da arkadaşlar arasında ya­
pılabilir. Mümkünse gündüz arkadaşlannızla bir yerde
buluşun.
Mihrabın üzerine sevdiğiniz ya da ruhunuzu yansı­
tan renkte bir mum ve güzel kokan ya da yağlar yakın,
(sandal ağacı, ylang ylang, yasemin, vb.) Kısaca, geçen
doğum gününüzden beri geçen yılı düşünün. Yılı yalın
olarak ve yargılamaksızın düşünün, içeriğine odaklanın.
Yıl içinde öğrendiklerinizi, başarılarımızı ve başarısızlık­
larınızı düşünün. Sonra şunlan söyleyerek başlayın:

Yıl bitti
BUyUk çem ber tam am landı.
Ekin biçildi ve y en i tohu m lar ekildi.
D inle an n e,
Y en i yılda sen d en istediklerim i d in le ., (h ep sin i sayın )
B en i duy ve istediklerim i yap
G elecek olan yılda gelişm em e izin ver!
M utlu olm am a izin ver!
w ww .focebook.com /pa9an1zm turk1ye

121
w w w .face b o o k .co m / p o q an izm tu rk ly e
Sonra gelecek yü için Tarot, kristal küre, 1 Ching
vb. kullanarak tahminde bulunun, sonra da parti yapın.

Sevgili O lm a Ayini
Bu bir çiftin, eşdnsel ya da normal olarak, biraraya
gelişinin kutlanışıdır. Yeni ayda hepiniz, mümkünse
açıkhavada toplanın. Mihrabı taze çiçekler, beyaz, pem­
be ve yeşil mumlarla süsleyin ve yasemin ya da ylang
ylang ya da diğer şehvet uyandıran tütsüler yakın. Şö­
len için yiyecek ve içecek hazırlayın. Aşıkları hir kişi
şöyle selamlasın:

H oş geldiniz aşıklar, hoşgeldiniz!


T anrıçanın önünd e
V e bu y en i ayla
V en ü sü v e b u balayım ku tluyoruz.
Bu gece bizim ön ü m ü zd e birleşen bu çittin
M utlu , sağlıklı ve neşe d olu olmalanm'Asagla
A nne, b iz yıl çarkını kutlarken
S ev giyle ku cakladığım ız b u çifti ku tsa.

Hep birlikte çifti alkışlayın ve onlar adına kadeh


kaldınn. Müzik dinleyin (canlı ya da teypten) ve dansı
çiftin başlatmasını sağlayın. Genel bir neşeyle devam
edin.

Ölüm Ayini
Bu ayin yalnızca kişi evde öldüyse yapılabilir; aksi
halde bunu alternatif bir cenaze töreni ya da anma ola­
rak yapm.
Eğer kişiyi ölüm döşeğinde bekliyorsanız odanın
içinde bir sürü taze çiçek olmasına dikkat edin ve yak­
mak için biraz öküzgözü yağı ve beyaz mumlar bulun­

122
durun. Kişi öldüğünde camı açın, mumu yakın ve ayrıl­
makta olan ruhu şu sözlerle kutsayın:

Y ü k sek ru h!
B u lu tlan n ç o k ü stü n e yü ksel
K aranlık b oşlu ğa doğru
A n n ey e, b aşlan gıcı yaptığın ku tsal y ere geri dön .

Üç kez küçük bir çanı çalın, odaya gülsuyu serpin


ve öküzgözü yağını yalan.
Sonra ölünün arkadaşlarını ve sevdiklerini çağınn
(doktoru çok sonra getirin) ve cenazeyle birlikte istedik­
leri kadar kalmalarına izin verin.
Mümkünse cenazeyi evde tutun ve gömme ya da
yakma işlemini sağlık koşullarının izin verdiği ölçüde
geç yapın.
Biberiye çelenkleri, geleneksel olarak mersin dallan,
beyaz ve mor çiçeklerle yapılır. Yas tutma renkleri be­
yaz, mor ve siyahtır. Eğer cenazeyi istediğiniz gibi ya-
pamadıysanız, sizin gibi düşünen arkadaşlarınızla sev­
diğinizin gidişini kutlayın. Onun hakkında hikayeler
anlatın, geçmişi anın, sevdiğiniz ve sevmediğiniz yönle­
rini, iyiliklerini ve hatalarım hatırlayın.
Dilerseniz kutsal metinler okuyun, birkaç şarkı söy­
lemeyi ve daha sonra da şölen düzenlemeyi de unutma­
yın. Gelecek samhainde ölmüş kişiyle bitmemiş işleri
konusunda konuşabilirsiniz (bkz. Bölüm, 8.5.103)
En iyisi vücudu terk eden ruhu rahat bırakmaktır.
Ama ölüm olmadığını görmek için dünyada çakılı kala­
bilir. Bu normaldir bırakın kalsın.

• w w w .fo ccb o o k .co m / p o 9am 2m tu rk ry e

123
www. f ocebook .com/pogonı zmturkıy e

K O V E N L E R , R A H İB E L E R V E U S T A L IK

Değişik büyücülük biçimleri olduğu gibi Kovenler


de birçok farklı şekilde örgütlenebilirler. Ben hem eski
bir kadın K oven'i üyesi hem de yalnız bir cadı olarak
deneyimlerimi aktaracağım.
Bir Koven bir, üç, yedi ya da dokuz kişilik cadı gru­
budur. Tek saydı olmasına dikkat edin. Gruplarla Ugili
deneyimlerin bana grubun dinamik niteliğinin koruna­
bilmesi için tek sayılı bir üye sayısına sahip olması ge­
rektiğini öğretti. Bu yüzden bazen grup zorlanabilir
ama bir rahatlık ve geleneksel bağlılık da meydana gele­
cektir. Bu yüzden tek sayılı tercih etmelisiniz.
Ortak çalışmanın ilk koşulu sorumluluktur. Sorum ­
luluk, ne kadar etkili konuşursanız konuşun, ne kadar
bilgili olursanız olun, gruba düzenli olarak ve zamanın­
da katümıyorsanız, bozucu bir etki yapacağınız anlamı­
na gelir. Bazı kişiler sorumluluk almayı ve dakik olmayı
becerem ezler ve bu huylardan kurtulmaları da çok zor­
dur. Böyle bir kadın başkalarının zamanını harcamamak
için yalnız çalışmayı tercih etmelilidir. Kovenler ayda
birkaç dolunayda ya da iki kez yeni ay ve Dolunayda
toplanırlar. Bir zaman belirleyin ve buna uyun. Birçok
grup Candlemas (bkz. Bölüm 8,5.109) da başlar ve bir
yıl boyunca çalışır. Mantıklı olarak her yü bağlılığınızı
yeniden onaylamalı ya da grup artık size hitab etmiyor­
sa aynlmalısınız. İkinci kural istektir. Gruptaki kadınla­
rın ortak ve bireysel istekleri nelerdir? Bu istekler
uyumlu mudur? Bazı üyelerin dinsel ya da politik bir
bakış açısı varken diğerlerinin gündeminde öğretme ve
öğrenme olabilir. Bunlar daha baştan giderilmelidir,
çünkü grubun işleyişinde sorun çıkarabilir ve derin çat­
laklara yol açabilirler.

124
www.focebook.conv/po90mzmTurkly«

Üçüncü kural dürüstlüktür. Kendinize ve grup üye­


lerine karşı dürüst olmalısınız. Bu genellikle, üyelerin
kendilerini, öfkeli, zayıf ya da tartışmacı olabilecek ka­
dar güvende hissettikleri bir ortam gerektirir. Bunu ya­
ratmak doğal olarak zaman alır, ama her üyeyi denle-
mek, her üyenin sözlerine ve düşüncelerine eşit önem
verm ek ve grup içinde ikiliklerin oluşmamasına dikkat
etm ek işi kolaylaştıracaktır. Üyelerden bazıları otomatik
olarak birbirlerine yakınlaşacağı için bu zordur ama dü­
rüstlük başkalarına karşı olan tavırlarımıza bir doğruluk
getirerek bunu dengeleyecektir.
Dördüncü kural dedikodu ile ilgilidir. Herkes arası-
ra fısıldaşmayı sever ve kendini buna az ya da çok kap-
tırabilir. Ama grup çalışması sırasında, özellikle de biri
etkili enerjilerle uğraşırken fiskos önlenmelidir. Bu za­
rarlı ve yaralayıcı olabilir, ayrılıklara ve şüphelere yol
açabilir. Eğer üyelerden biri dedikodu yapıyorsa ve
özellikle de söyledikleri bölücü bir nitelikteyse, bütün
grup yaptığının kabul edilemez bir şey olduğunu onun
yüzüne karşı belirtmelidir. Çoğunlukla dedikoducu kişi
güçlü olmadığını hissediyor ve bu gücü gizlice elde et­
meye çalışıyordur. Eğer durum buysa ona, onu doyuma
ulaştıracak sorumluluğu ve statüyü vermeye çalışın.
Oybirliği diğer bir kuraldır. Kararlar sadece oybirli­
ğiyle ve eylem öncesi tüm üyelerin onayıyla alınmalıdır.
Eğer oybirliğiyle karar alınmazsa, karan onaylamayanlar
kınlacak ve kendilerini dışlanmış hissedeceklerdir; bu
da ileride ayrılıklara ve kilitleşmelere yol açabilir. Oybir-
liğini sağlamayı başarmak uzun bir zaman alır, sabırlı
olmalısınız; çünkü uzun vadede en iyisi budur. Asla ka­
rarlan dayatmayın, konu önemliyse özel bir toplantı
için zaman ayınn. Alternatif olarak konudan bir kişiyi

125
sorumlu tutabilir ve karar verip gruba bildirmesini sağlı-
yabilirsiniz. x__.c.......... -
En önemli kural ise eğlencedir. Eğlence için hiçbir
kural ya da zorunluluk yoktur. Tanrıçaya tapınmak bir
zevktir, çok hoş ve moral yükseltici de olabilir. Eğer gö-
revsel, bir zorunluluk ve çok ciddi bir iş haline gelmişse
yanlış giden birşeyler var demektir bu. Herkesin kendi
tarzında eğlendiğinden emin olun, gezilerle, okumakla,
sanatla dansla ya da yemek pişirmeyle. Tanrıçaya iba­
det etmenin sayısız yollan vardır. İbadet yalnızca ayin
ve meditasyonla yapılmaz.
Başlangıçta Koven'in yaşaması için ya da sadece
ayinler için bir lider (başrahibe)mi yoksa yatay örgütlen­
miş bir grup mu istediğinize bir karar vermelisiniz. Bu
birey olarak üyelerin büyücülük ve grup çalışmasında
ne kadar deneyimli olduklarına bağlıdır. Pratik olun
ama bir kişinin her zaman sorumluluk almasına, ya da
dolaylı olarak liderleşmesine engel olacaktır. Ayinlere
bir odak gerekir ve eğer katılımcılar işlerini tam olarak
yapmazlarsa birinin koordine etmesi gerekir.
Her Koven üyesi, yaratıcılığının önü açılması ve teş­
vik edilmesi gereken eşsiz ve yetenekli bir bireydir. Du-
rumlan ne olursa olsun bütün gruplar üyelerinin ufku­
nu genişleten ve kişiliklerini zenginleştiren deneyimler
öğreniyor olmalıdırlar. Grubunuzun yeteneklerini öğre­
nin, düzenli ve yaratıcı bir şekilde tannça adına kullanı­
lıp kullanılmadığını kontrol edin. Grup, üyeleri ustala-
şıp geliştikçe, deneyimlerini derinleştirir. En iyisi grup
üyelerinin zaman zaman gerekebilecek olan yetenekleri­
ni listelemektir.
Koven'de ister istemez uyuşmazlıklar ortaya çıka­
caktır. Bir grup en zayıf bağı kadar birbirine bağlıdır.
Uyuşmazlıklar genellikle bilinçaltında yatan dışlanmışlık

126
duygusundan ya da başkalarını eleştirmek veya bastır­
mak ihtiyacından doğar. Bu genellikle yalnızca daha de­
rin bir konunun yüzeysel bir ifadesinin altına gizlenmiş­
tir. Eğer uyuşmazlık tüm grup içinde değilse, diğerleri­
ni gerçek sorunu ortaya çıkarmakla, kelimelerin ötesini
araştırmakla görevlendirin. Eğer ortada çözümlenmeye­
cek genel bir uzlaşmazlık varsa iki karşıt grubu ayınn
ve yeni bir Koven başlatın. Bu şekilde Koven'de derin
çatlaklar ortaya çıkmayacaktır, çünkü uzlaşmazlıklar ay­
rılmayla sonuçlanacaktır. Her zaman için bir uzlaşmaz­
lık olduğunda tarafları anlaşmaya ikna etmek ya da zor­
lamak yerine her şeyi durdurup soruna bir çözüm ara­
mak daha iyidir. Her zaman herkes aynı fikirde olamaz,
her zaman insanlann düşüncelerini değişliremeyiz ama
var olan farklılıkların uyumunu yaratabiliriz. Farklılıkla­
rın kabulü sürtüşmeleri durduracaktır.
Tannça cömertliği sever ve Cimrilikten nefret eder.
Cömertlik insanlardaki güvensizliği ortadan kaldınr, on­
lara iyi güdüler verir. Paylaşmak; maddi, duygusal,
ruhsal ya da akılsal olarak sahip olduklarınızı insanlara
sunabilmektir. Mutluluğunuz kadar acınızı da, güçlü
yanlarınız kadar güçsüz yanlarınızı da paylaşmanız ve
diğer insanlann sizinle paylaştıklannı da sevecenlikle
kabul etmeniz gereklidir. Koveninizin çalışmalanndan
kendi Gölgeler Kitabınızı yazın. Bu kitaba ayinleri, öğ­
retileri ve üyelerin deneyimlerini yazabilirsiniz.
w w w .tocebooK .com /poq<inızm Tu-K iyc

M A L Z E M E G E R E K L İ A L E T L E R

Sadakatle yapılan bir basit bir ayin, milyonlarca tüt­


sü kabı, pelerin ve asayla yapılandan daha değerlidir.

127
wiw.focebook.com/pQgflni2fnturkiye

Ben büyücülüğün kırsal ve doğaya bağlı bir kolun­


dan olduğum için doğal ve mevsimsel nesneleri kullan­
mayı, ucuz ve sade ayinleri tercih ederim. Büyü işinin
doğrudan mevsimlerle ve ayin durumuyla ilgili olduğu­
nu düşündüğüm den ayin için kullandığım gereçlerin
çoğunu doğadan bulurum ya da kendim yapanm. Hatta
bazı cadılar şaraplarını bile kendileri yaparlar. Bence bu
deneyimi arttıran, derinleştiren ve kutsallığı hergün bi­
raz daha günlük yaşama sokan birşeydir.
Becerebiliyorsanız ve zamanınız varsa asalarınızı,
kupalarınızı ve pelerinlerinizi kendiniz yapabilirsiniz.
Mihrabınız herhangi bir şey olabilir; bir raf, pencere
kenarı ya da bir masa gibi. Mihrabın üzerine örtü kon­
malıdır. Eğer isterseniz özel bir mihrab da yapabilirsi­
niz. Mihrabın üzerinde şu malzemelerin olması gerekir:
Topraktan, camdan ya da gümüşten; bilgi kazanını ya
da su öğesini temsil eden bir kupa (sunular için dolu
tutun) tütsü yakmak için bir kaba ihtiyacınız olacak, tüt­
sü çok sıcak olacağı için kap metal olmalı ve mihrabı
yakmaması için seramik üzerine konmalıdır. Bu kap ha­
va öğesini temsil eder. Ateş öğesini temsilen de devril­
meyecek ve çevreyi yakmayacak güvenli şamdanlar kul­
lanır.
Ben toprak öğesini temsilen çiçekler, mevsim mey­
veleri, yapraklar, ağaç kabuklan, deniz kabuklan, ceviz
veya fındıklar kullanırım. Mihrabımdaki çiçeklerin her
zaman taze olmasına dikkat ederim. Aynca daireyi çöz­
m ek ve dört yönü işaret etm ek için kullanacağımız fın­
dık ya da mürver ağacından bir asa ya da bir otheme
(kutsal bıçak) veya normal bir bıçak edinebilirsiniz. Tan-
nçanın temsili bir resim i, heykel, taş ya da tannçayı evi­
nize getiren herhangi birşey bulundurmak zorunludur.
Eğer Tarot'da ilgileniyorsanız kartlan mihrabın üzerine

128
koyun. Ben kazandığım parayı da harcamadan önce
oraya koyanm. Bu, tanrıçaya verdikleri için bir tüşekkör
anlamına gelir. M ihrabın üzerine başka kutsal şeyler,
onamalar, dualar, şiirler ve resimler de koyabilirsiniz.
Mihrabınızı, evinizin odağı olarak düşünün. Kendi­
nizi üzüntülü, mutlu, yolunu şaşırmış ya da öfkeli his-
setiğinizde bir mum yakın ve mihrabın üzerine koyun.
Mihrabınız siz, arkadaşlarınız ve evinizle birlikte yaşı-
yan ve nefes alan kutsallığın bir parçasıdır. Mihrabı dü­
zenli olarak temizleyin, birşeyler ekleyip çıkarın ve onu,
tanrıçanın sizinle birlikte olan; yaşıyan, nefes alan bir
dsim lenişi haline getirin!

Tannça sizi korusun.

www .f 0ccboo k .com /po 90n1 z m tu rk ıye

129
.facebook.com /pagonizniY urkiye
.focebook.com /pogom zm tu rkiye
.focebo o k.com / p o gan izm tu rk iy e
.fo cebook.com /pogonizm tu rktye
.fo cebook.com /pogom zm tu rk iye
.faceboo k .co m / p og on izm tu rk iy e
.fo cebo o k.com /pag om zm turk ly e
.facebook .com / pog on izm turk iy e
. f ocebook.com /pogoni zm turk iye
,faceboo k .co m / p og on izm tu rk iy e
.fo cebook.com /pogonizm tu rkiye
. f acebook.com /pogoni zm turk iye
.fo cebook.com /pogonizm tu rk iye
.faceboo k .co m / pog om zm turk iy e
.faceboo k .co m / pog ani zm turk iye
. f ocebook.com /pogoni zm turk iye
. f a c e book .com /poganizm tur k iy e
.fo cebook.com /pogom zm tu rk iye
.focebook.com /pogan izm turk iy e
.focebook.com /pogom zm tu rklye
.faceboo k .co m / p og on izm tu rk iy e
•foccbook.com /pogonizm turkiye
.focebook.com /pogom zm tu rkiye
. fo c e b o o k .com/pogonı zm turk iy e
.faceboo k .co m / p agan izm tu rk iy e
. f a c e book .com/paganı zm turk iye
.faceboo k .co m / pago m zm turkiye
.faceboo k .co m / p aganizm tu rk iy e
. fo ceb o o k .com / paganı zm turkıye
facebc-ok.com /pogonizm turkiye
.fo cebook.com /pogom zm tu rk iye
.fo ceb o o k .com / pagoni zm turk iye
. faceboo k .co m / pog am zm turk iy e
. f aceb oo k.com / paganı zm turk iye
.focebo o k.com / p o gan izm tu rk iy e
. f acebook.com /pogonı zm tu rkıy e
.fo cebook.com /pogonizm tu rkiye
8

ıvıvkv.focebook com/pogonı/mturkiye

YILLIK BAYRAMLAR

YIL ÇARKI

Yıl çarkı aylık Ay döngüsü gibi değişen mevsimlere


bağlıdır ve onlan yansıtır. Güneşin yörüngesi Zod­
yak'ın 12 sembolüyle haritalanmıştır. Yaz, kış ortası, ilk
ve sonbahar ekinokslarının dört devir günü ve Beltane,
Lammas, Samhas'ın ve Candlemas dönüm günleri, ay­
rıca 13 dolunay ve yeni ayda birlikte kutlanan. Pagan
takviminin 8 büyük bayramıdır. Yıllık çember aylık
çemberin, ölüm rejenerasyon, yeniden doğum, çiçek aç­
ma, olgunlaşma ve ölüm çizgisinin aynısını çizer. Bu
kez Güneş ve çizdiği çemberler. Kış aylarında, nemli
ilkbaharda, ışıklı yazda, sonbaharın sıcak ve olgun ayla-
nnda çekinerek ortaya çıkar, hayatın dansını yönetir.

131
www.focebook.co1n/po90n1zmîur kıye

Buradaki ayinler birinci el kaynaklara dayanarak İn­


giltere'nin kırsalından alınmıştır. Buralarda şenlikler ge­
nellikle tarımsal yaşamlarından kaynaklandığından doğ­
rudan toprak ve sırlarıyla, özellikle de verimlilik, gebe­
lik, doğum ve ölümle ilgiliydi.
Yıl Somhain'le başlar, yani ölüm ve çözülmeyle.

SAMHAİN - 31 EKİM
Ruh - g ü n ü , ruh - gü nü
G ö çm ü ş ru hlar için dua ediyorduk.
D ua ed in iyi insanlar ve b ize b ir çö re k verin,
Ç ü nk ü b iliyorsu nuz b iz yoksul insanlarız
M erham et, b iz e b ir çörek verin
H ayır du alarım ızı bırakalım b iz de kapınıza.

Anglo - Sokson döneminde yılın başlangıcı Samha-


in'di ve tüm kasım ayında işlenen ölüm kültüydü. Sam-
hain toprak uğraşınm sonlanışımn, kışın yılın en soğuk
aylarına doğru devrilişin işaretidir, ölüm gibi, bizi ya­
şamdan kederin gölgeli topraklarına doğru çevirir. Ge­
leneksel olarak ölülerin adına Mass'ler söylenebilmesi
için para toplanır ve yukarıdaki şarkının anlattığı gibi
ziyaretçilere vermek için çörekler pişirilirdi. Ölüler için
yol kavşaklarına yiyecek bırakılır ve ateşler yakılırdı.
Beltain ve Samhain Avrupa'nın iki büyük ateş şenliğiy­
di bugün bile tarlalarda ateş yakılır.ve aileler ölmüşleri
için dua ederken yanan odunlar etrafta dolaştırılır.
Ateşlerin, ruhun öbür dünyaya olan yolculuğunda yolu
aydınlattığına inanılırdı. 5 Kasım ateşleri gerçekte Sam­
hain ateşleridir. Herkes bir taş alıp ateşe atar ve eğer
sabah bu taşı bulamazsa gelecek Samhain'e dek yaşaya­
mayacağına inanılırdı. İngilizce de şenlik ateş; (bonfi-
re)'nin kökü felaket ateşi (bone fire) ya da kemik ateşi
loksu

ŞENLİKLER

w w w .fo ccb o o k .co m / p o g o m zm tu rk iy c

133
(bonefire) kelimelerine dayanır. Bu ateşler antm ak için
pis olanı yakarlardı. focebook conv/D<vmn./mturkıvr
Samhain elmalar, fındıklar ve fındık ağaçlan ile bir­
likte anılırdı ve Kuzey İngiltere'de fındıkkırma gecesi
olarak bilinirdi. Bu gecede fındıklar kavrulur, elma şara­
bı yapılırdı. Fındık büyülü, akıl sembolü bir ağaçtı. Gra­
ves bir kaynaktan, Tipperary yakınlanndaki Connla ku­
yusundan ve üzerindeki aynı anda hem çiçek açan (gü­
zellik) hem meyve veren (akıl) dokuz meyva ağacından
söz eder. Fındıklar sanat ve bilimin tüm bilgisini taşır­
lardı ve fındık çubuklan yer altı sulan ve gömülü hâzi­
nelerin yerini bulmak için kullanılırdı. Fındık İrlanda
koruluklarının yedi kutsal ağacından biriydi. Bir diğeri
de ölümsüzlük sem bolü olarak kabul edilen elmaydı:
"Cellydon Ormanında saklanan elma ağacı, kızarsın
meyvelerin."
Elma ağacı ruha, yaşam meyvesiyle beslenip sonsuz
bir mutlulukla yaşayan, ölümsüzlerin ülkesine giden
yolu gösterirdi: Kral A rthur'un ölümcül yaralan, elma
ağaçlanyla dolu kutsal Elma adası, ya da Avalanda iyi­
leşmişti. Elma sulardan birini belirtir. Bu Pentagram
(beş köşeli yıldız)'dır. Ve doğum, giriş, tamamlama,
dinlenme ve ölümü temsil eden tannçayı anla tu. Yani
ölümden doğuma ve geriye tekrar ölüme gidişi.
Pentagram aynı zamanda sabah ve akşam yıldızı
Venüsü temsil eder. Kent efsanelerinde fındık kabuğun
içinde yoğunlaşmış aklı temsil eder. Sert bir kabuk fın­
dığın besleyici olan içini korur. Bu üç ağacın kutsallığı
İrlanda üçlüklerinde belirtilmiştir. Bu ağaçların yasaya
aykırı olarak kesilmesinin cezası ölümdü: "Üç nefes al­
mayan şeyin bedeli yalnız nefes alan şeylerle ödenir. El­
ma ağacının, fındık ağacının ve kutsal koru."

134
www.focebook.com/pagoni zmturkıy e

Graves fındık ağacım sözü edilmesi yasak olan Mer-


kör'le özdeşleştirir. Bilgeliğin olduğu ve anlayışın bu­
lunduğu yer için şöyle der: "Bir elma ağacının altında
saf meditasyonla. Cuma gecesi, elma toplama zamanın­
da, dolunay olduğunda; arayan kişi Fındık/Merkürün,
Çarşambanın çocuğu olacaktır."
Samhain şenlikleri elma bahçelerinde yapılırdı ve el­
ma, şeker, bira ve fındık şenliğin ayrılmaz Öğeleriydiler.
İçinden neşelendirici maltı suyunun aktığı güzel, bronz­
dan bir fıçı olurdu; fıçı meyvelerinin ağırlığıyla ezilen
bir elma ağacının altına konurdu. Elmalar fıçının içine
düşer, herkes bir elma alır ve bira içerdi. Bu kökensel
olarak Sam hain'den gelen fakat sonra 12. geceyle bağ­
daştırılan bir elma şenliği biçimiydi. Konuklara elma şa­
rabı sunulurdu.
Şarabın aynı zamanda Kelt devresinde İrlanda'da
kutlanan Tara şenliğiyle de bağdaşır. Bu şenlik üç yılda
bir yapılır ve onbeş gün sürerdi. Soygunculuk ya da
katliam yapan suçlular yakılarak kurban edilirdi. İrlanda
da bütün ateşler 31 Ekim'de söndürülür eski şeytanları
uzaklaştırmak ve yeni yılı karşılamak için saman ya da
odunlar yakılıp yukan kaldırılırdı. Ateşlerin közlerinden
büyük bir mum yakılır ve ayin mum ışığında yapılırdı.
Sabah insanlar Drvit rahiplerinden kutsanmış ateş ala­
rak ocaklarını yeniden yakardı.
Kasım yas ayıydı. Bu ayda Druidler siyah bir koyun
kurban eder ve geçmiş yıl içinde ölenler için sunular ya­
parlardı. Bazen son demet Sam hain'de (ya da sonbahar
ekinoksunda) kesilirdi, ama kimse bunu kesen kişi ol­
mak istemez bu yüzden oraklar uzaktan fırlatılırdı. Son­
ra bu demet toplanır; tahıl ruhlarını sakinleştirmek için
bir ekin arabasıyla taşınarak ibadet edilen evlere ve yer­
lere asılırdı. Kasım Tütan ve A nglo'lar tarafından da

135
www.focebook.conv/poganiznvtufkrye

ölüm ve kuıban {Bloth manath) ayı olarak bilinirdi ve


koyun kurban etmeler bu ayda yapılırdı.
Cadılar için Samhain dünyalar arasındaki duvann
en ince olduğu zamandır. Ölüler ve yaşayanlar birbirine
kanşır ve böylece göçmüş ruhlarla konuşup Hekate
krallığının gizlerini öğrenebiliriz. Çünkü ölüler onun
yönetiminde olduğu gibi bu şenlik de onun şenliğidir.
Balık ve yumurta Hekate için kutsaldır ve Hekate'in ye­
mekleri üçyol ağızlarına tanrıçaya hediye olarak bırakı­
lır. Hekate bizi vahşi yerlere, kan ayinlerine, çürümeye
ve ölüme, uluyan kurtlara ve Aya doğru sürükler. Yılın
bitiminde eski dertler biter; borçlar silinir ya da ödenir
ve yeni bir yılda tekrar doldurmak üzere dişbudak lev­
hası silinir.
Hekate'in kutsal ağacı söğütler ve söğüt kelimesinin
İngilizcedeki kökü cadı (witch) ve büyülü (wicked) keli­
melerinin kökü (wike)'la aynıdır. Bir cadının sopası ve
süpürgesi boğulmayı önleyen dişbudak tahtasından ve
kötü ruhları uzaklaştıran kayın çubuklardan yapılır ve
onlan birbirine bağlamak için Hekate’in kutsal ağacı sö­
ğüt kullanılır. Druidler dolunayda sepetler (wicker) için­
de insan kurban ederlerdi.
Söğüt Ay için kutsaldır ve suya yakınlığı da bunun
doğal kanıtıdır. Söğüt büyü yapma ağacıdır. Baykuş
Hekate için kutsaldır. Kasımda en yüksek sesleriyle öter
ve sonra şubata kadar sessiz kalırlar. Onlar Hekate'in
habercileridir ve tanrıça onlara kehanet yeteneğini ver­
miştir. Tanrıçanın Kron bilgeliği üzerine olan ünleri bu­
radan gelir.

S am h ain A yini:
Mümkünse bu ayini dışarıda, rahatsız edilmeyeceği-

136
miz bir yerde ve bir üçyol ağzında yapınız. Ayini müm­
kün olduğu kadar geç yapınız. Gece yansı da olur ama
en iyisi şafaktan önceki birkaç saattir. Bir mihrap kurun
ve elma, fındık çubuklan, fındıklar, söğüt dallan; bir se­
pete koyduğunuz kırmızı ve siyaha boyanmış üç yu­
murta ve biraz balıkla süsleyin. Aynca siyah, kırmızı ve
tannça için bir tane gümüş renkli mum dikin. Adaçayı
tütsüsü ya da Hekate'e ve mevsime uygun tütsüler ya­
kın. Çınpçılak soyunun ya da kırmızı veya siyah giyi­
nin. Kırmızı şarap ya da gülhatmi ve kuşburnu gibi ko­
yu kırmızı veya siyah giyinin. Kırmızı şarap ya da gül­
hatmi ve kuşburnu gibi koyu kırmızı içecekler; tarçın,
karanfil, baharat vb. hazırlayın. Demirden, kalaydan ya
da ateşe dayanıklı sentetik olmayan maddelerden bir
kazan getirin. Misk otu ve güzelarrat otu yakın. Herza-
manki gibi daireyi oluşturun ve yere vurarak Tannça
Hekate'i uyandırın. Başlangıçta fısıldayarak sonra da gi­
derek sesinizi yükselterek şunlan söyleyin:

H e k a te , H e k a te , H e k a te , H ek a lp !
B atak lık ların v e k â firle r ü lk e s in in ta n rıça sı
K u tsal y o l k av şak ların ın ta n n ç a sı
B ilg e liğ in K ro n ta n n ç a sı
Ö lü m g e tire n , ru h larla b e sle n e n
G e c e n in k ra liçe si, g ö lg e le rin k a n s ı, w w w .faceb o ok .com /p og an i2m tu p k iye
A lt d ü n y a n ın e fe n d is i
S e n i ç a ğ tn y o r u z ...

Şimdi uluyarak, yere vurarak davullar çalıp inleye­


rek tanrıçayı ölüler ülkesinden getirin.

T a tlı s n
K a ra n lık bilgi
S a k lı akıl
K a o su v e d e liliğ i g e tire n
S e n i a n la m a k iç in d ü n y a n a g ir m e k istiy o ru z .

137
K a ra n lık y ü z ü n ü g ö s te r bize
K an lı sırların ı
B izi g ö lg e le re
En k aran lık g e c e y e g ö tü r.

O; geçmişin yakılmalarının, işkencelerinin ve iha­


netlerinin anılarını getigrir. Acı, üzüntü ve yas getirir,
intikam, öfke ve çılgınlık getirir... Banş, kabullenme ve
bağışlanma getirir.
Onun getirdiklerini alın, sizi yapmaya ittiği herşeyi
yapın; bağırın, ağlayın ve inleyin, çığlıklar atarak debe­
lenin. Hekate sonsuz acı ve zevktir, o vahşetin tanrıça­
sıdır.
Her kadın içinde yanan köm ür bulunan kazanın ya­
nma gidip bir süre otursun. Kömürlerin üzerine bir tu­
tam tütsü atarak dumanın sizi sarmasına ve kokusunun
içine dolmasına izin verin. Geçmiş görüntüleri ve anıla­
rı gözünün önüne getirin... Sırn temsilen elma alıp çap­
raz kesin ve kırmızı içkiden için. Dünyalar arasındaki
duvardan karşısına geçmiş olanları anarak ve onlar için
dua ederek, onlarla bir süre konuşun. Sonra gruba kişi­
sel sununuzu yapın. Bu gelecek yola taşımak istemedi-
ğinz bir şeydir; bir huyu, bir ilişki, bir düşünce kalıbı.
(Bu, siz onu besledikçe hayatınızı daha çok etkileyen bir
düşünce ya da fikir olabilir.)

A te ş le a n lıy o r
A teşle y a k ıy o rsu n
Yıl çark ı d ö n e rk e n
S e n i g e rid e b ırak ıy o ru m
Y e n i y ılın şa fa ğ ı s ö k e rk e n
S e n d e n a y n lıy o ru m
T a n n ç a s e n i k u lsa sın !

138
Tanrıçaya şükranlarınızı sunup daireyi çözün. Yu­
murta ve balık sunularınızı kavşağa götürüp bırakın,
sonra da geriye bakmadan uzaklaşın.

N O E L - K IŞ O R T A SI

Noel kış gün dönümünde, Kuzey Yarımküre'deki


en kısa günde, 21 Aralık'ta kutlanır.
w w w .fa c c b o o k .c o m / p o q a n i2 m tu r k iy e
A h , ç o b a n p ü s k ü lü v e sarm aşık
T a m - o la ra k y e tiştiğ in d e
Ç o b an p ü s k ü lü ta ş ır K ro n 'u

Köyün kadınlan evleri dolaşıp buğday ister ve bun-


lan Noel çörekleri ve ekmekleri yapmakta kullanırlardı.
Her kadına çeyrek galon buğday verilirdi. Değirmenci
bunları çoban püskülü ve ökse otu filizleri karşılığında
para almadan öğütürdü. N oel'de "M umm e" oyunu oy­
nanırdı. Bu oyunun birçok versiyonu vardır ama hep­
sinde işlenen konunun özü aynıdır. Erkek katılımcılar
paçavradan etekler, başlıklar ve göm lekler giyerlerdi.
Bu oyun ölüm ve canlanmanın kurgusunu içerirdi. İki
adam kavga ederler ve biri yani budala - aynı zamanda
çoban püskülü kralı ya da yeşil şövalye olarak da bilinir
öldürülürdü. Doktor gelir ve onu yeniden diriltirdi.
Doktora da Beelzebup (sineklerin lannsı) denirdi. Bu
oyunda ölen ekin hayaletiydi ve doktor ya da iyileştirici
rahip ayinlerle onun tekrar yetişm esini sağlıyordu. Eski
kral ölür ve yeni kral doğar. "Hole" M um m er oyunlan-
nın 850 yıl öncesine kadar bilindiğini, ve Hristiyanlık
öncesine ait olabileceklerini yazar.

139
Noel'de dullar için sadaka toplanırdı. Erkekler Hod-
dening atlan gibi büyük beyaz çarşaflara sannır ve köyü
gezinirken şunlan söylerlerdi:
»v m v .facebo ok .co m / p o gan izrtrtijrkiy e
W issal, köyd e cü m b ü ş var
Elm alarınız varsa aşağı alın
BıriktirdiklennizJe yu karı ve ayakkabınızla aşağı
Bira kah veren gi, sü rah i beyazdır.
Bu köyd eki en iyi evdir.

Derbyshire ve Comvvall'da bir öpüşme hevengi ya­


pılırdı. Bu hevenk içiçe geçmiş kasnaktan oluşur, kışın
yeşil kalan bitkilerle, ağaç dallanyla süslenirdi. Ortasına
pempe elmalardan ve ökse otu filizlerinden bir taç yapı­
lırdı. Oturma odasının kirişine asılırdı ve öpüşmeler,
oynaşmalar onun altında yapılır; şarkılar burada söyle­
nirdi.
Çoban püskülü, sarmaşık ve ökse otu hep Noel bit­
kileriydi. Ökse otunun Druidler için özel bir önemi var­
dı; kış ortası ayinlerinde kutsal meşeden altın bir bıçak­
la ökse otu keserlerdi. Bu, yılın en başında kralın yeni­
den doğması için ayinsel kısırlaştırılmasıydı. Güneş kra­
lı kuzeydeki Büyükana'ya (güneşin ışık vermediği yer)
dönmesi için öldürülür ve tekrar doğardı. Nordik bir ef­
saneye göre Boldur, Loki'nin, annesi Nordik sex tanrı­
çası Frigg'e attığı ökse otu sürülmüş bir okla öldürül­
müştü. Bu yüzden ökse otu çatı kirişlerine asılırdı ve
öpüşme ve oynaşmalarla bağdaştınlırdı. Ayrıca Noel'de
l-rigg'e defne yapraklan, biberiye ve ökse otuyla süslen­
miş domuz kafası sunarlardı.
Komalılann Saturnalia şenliğinde olduğu gibi No­
el'de tüm kurallar gevşetilir ve cinsel istelder özgürce
doyurulurdu. Ökse otu da ofradizyak olarak bilinirdi.

140
Ç oban p ü skü lü, karanlık yeşillik.
A zim le dayandı.
Eli yaralayan d ikenleriyle silahlıydı.
wnw .f ocebook com/pogortı zm turk iye
Graves çoban püskülünü Merih'le perşembeyle öz­
deşleştirir. Bu ağaç Noel budalası olan ve mummer
oyunlarında rakibi tarafınadn öldürülen Halyanlann
Eşek Tanrısının ağacıydı. Eşek, arınmış bir kişinin, ge­
reksiz kılmış olduğu bedensel şehveti temsil eder. Altın
eşek hikayesinde Apelius beyaz tanrıçayı bırakıp Thes-
saly cadı halklarına karıştığı için eşeğe dönüşmüş ve an­
cak İsis'e yakanp onun halkına katılınca kurtulabilmiş­
tir. Bu yüzden çoban püskülü de seksüel yalanlaşma ve
yaralama konusunu aynen tekrarlar.
Noel salonlarında sarmaşık kızı ve çoban püskülü
oğlu savaşır, şarkılar söyler ve cezalar alırlar. Biçilen
son deste sarmaşıkla sanlır ve buna sarmaşık kızı denir­
di. Sarmaşık kızı ekinini en son biçen çiftçiye verilir ve
gelecek yıl için kötü şansı anlatırdı. Sarmaşık ağacı sar­
malandığı için sadık kalan eşle özdeşleştirilmişti. Roma­
lıların Saturnuliya'sında, çoban püskülü, 5atümün so­
pası; sarmaşık ise, Altın Crest Vren'in yuvasıydı. Noel
sabahında eşiği ilk geçen kişi sarmaşık oğlu, karanlık
bir kişi olmak zorundaydı. Birini eşikten geçirmek için
her çeşit oyun ve hile yapılırdı. Bu mücadele sırasında
erkek ve kadınlar tarafından şarkılar söylenirdi. Sarma­
şık Dionysusa kadar dayanan bir alışkanlıkla hep mey­
haneyi temsil etmiştir. Ve sarmaşık birası Orta Çağ'm
toksikleri temizlemek için içilen bir içeceğiydi. Sarmaşı­
ğın spiral şeklinde büyümesinin yeniden canlanmayı
temsil ettiği düşünülürdü. Bu sarmaşığın ölüm ağacı
olan çoban püskülüyle rekabetin başka bir ifadesiydi.
Eril ölümün, dişil yaşam, yeniden doğum kuralına karşı
savaşır. Sarmaşık, tannça için kutsal olan beşgen yap­

141
fcvmv. f ocebook .com/paganı zmturkıyc

raklı bitkilerden biridir. Diğerleri de asma, böğürtlen ça­


lısı, incir ve çinardır.

A ğ aca y a p ışa n sa rm aşığ ı sö k e ce ğ im


M e ry e m in te k e tiy le y ap tığ ı gibi
Y a şa m ın K ralın ın e m re ttiğ i g ib i
S ü tü m e m e y e v e b e z e y e k o y m a k için
S a f, b e n e k li d işi yavrularıyla
K e h a n e tte sö y le n d iğ i gibi
B ir y ıl v e b ir g ü n için o la n b u o lg u ü z erin e
Y aşam T a n n s ı'n ın b ağ rın d a n
V c tü m g ü çle rd e n

Çatılar N oel'de yazın gelişini kutlar. Yılın en karan­


lık zamanında yazortasmın sıcaklığını ve ışığım düşünü-

NOEL AYİNİ

Mihrabı kırmızı ve yeşil şeritlerle bezenmiş çoban


püskülü ve sarmaşıklar, kırmızı, yeşil mumlarla ve gü­
neşi temsilen bir altınrenkli ve karanlığı temsilen bir si­
yah mumla süsleyin. Kırmızı şeritlerle yedi kez sararak
ökse otu demetlerini bağlayın ve tavan kirişine Satüm
tütsüsü yakın ve sunu olarak etrafında dönmek için şe­
kerli şarapla baharatlı çörek hazırlayın.

I D a irey i o lu ş tu ra ra k i
\ T a n rıç a y ı u y an d ırın .
K ış o rta s i tan n çaS l ■*
B iz le r k ışın kraliçesi
S a rk ılla rın efe n d isi
K ırağ ın ın iyi k a lp li kad ın ı
S e n i çağ ırırk e n b izi d in le
B u g e c ele rin en so ğ u ğ u d u r.
G ü n e ş in sa k lı old u ğu

142
Ç ıp la k ay la rd ı.
B u g e c e b u rad a to p la n d ık
K a ra n lığ ı v e ışığ ın gelişin i
K u tlam ak için
G ü n e ş to p rağ ın ç o k a ltın a tattı
B ü y ü k ç e m b e rin i ç iz e re k
T e k ra r d o ğ m a k için
S ırrın ı g e tir b ize
V e k u tla m a m ız a izin v er
K ışın şa n ın ı
V e G ü n e ş 'in y e n id e n d o ğ u şu n u .

Dans ederek, ilahiler ve şarkılar söyleyerek gücü ar­


tırın sonradan budala ve büyücüyle güneşin öldürülme­
sini ve yeniden doğuşunu canlandırın. Ayini yiyip içe­
rek ve şarapla baharatlı çöreğin etrafında dönerek biti­
rin.
w w w .foceboo k .com /pa9an izn rtijrk rye

IM B O L C - C A N D L E M A S

1 Şubat'ta kutlanan Candlemas bir ışık şenliğidir.


İlk kardelenlerin karlann üzerinde görülmesiyle yapılır
ve saflık, masumlukla ve ilk fışkınlann kışın soğuğunu
delmesiyle bağdaştırılır. Bu günde mumlar kutsanarak
semtteki kadınlara dağıtılırdı. Nottingham shire'daki bir
törenle mihrabın yanında sallanan bir beşiğin üzerine
bir mum konmuştur ve en son vaftiz edilen çocuk rahip
tarafından bu beşikte sallanmıştı. Bunun kilise tarafın­
dan miras alman bir Pagan ayini olduğu besbelliydi. Bu
gelenek Gelin Yatağı geleneğini andınr. Buna göre evin
hanımı ve kadın hizmetçileri bir demet yulaf alır ve bir
kadına benzetm ek için giydirirlerdi. Demet söğütten ya­
pılmış büyük bir sepete ortasında bir sopayla konur.
Sonra kadınlar bağırırdı. "Gelin geliyor! Hoşgeldin ge­
lin!" Bu işlem herkes yatmadan önce yapılırdı. Sabah
kadınlar onun gelip gelmediğini anlamak için ocaktaki
küllerde ayak izleri ararlardı. Bu gelenek İskoçya'nm
dağlarında ya da Keltlerin yurdu ComvvaU'da uygula­
nırdı. Gelin ya da Brigit'in İrlanda'da büyük etkisi ol­
muştur. Bu, sadece bir kadın kültü haline gelmiş ve er­
kekler dışlanmıştır. Bu kültün merkezi sonsuz ateşin
yandığı Kilare Brigit gününe de İmbalch denilebilir:

Ben bey az ku ğuyu m w w w .focd»ookxoın/pagonizm turkiye


I-Ierşeyin kraliçesi

Üvez ağacının da bu şenlikle bağlantısı vardır. Bu


ağaan canlanmanın ağacı ve gizemli bir ağaç olduğuna
inanılırdı.

Ü vez çubuğu,
İş a re t p arm ağ ı
K e h a n e tin g ü cü y le ,
O n u b ir sırla d ü z e ltti.
A n ah tarın k u rb a n ın ı.

Eski günlerde yılbaşı süslemeleri 12. gecede değil,


Candlemas'da çıkarılırdı.

Biberiye ile aşağı


Ve yine bailer ve ökse otu ile aşağı
Çoban püskülü ve sarmaşıkla
Noel salonunu süsleyen herşeyle aşağı
Bir yaprak bile kalmasın ki
Lanet hiçbirimizi sarmasın
Bunun için unutulmuş yapraklar
Varsa bakın (bana güvenin hanımlar)
Bir sürü cinle karşılaşabilirsiniz.
R o b e rt H errick .
www,focebook.com/pogani7mnirkiy«

C a n o lem a s a y in i

Mihrabınızı beyaz ve yeşil çiçeklerle (tanrıçanın


mevsim çiçekleriyle) ve özellikle kardelenlerle süsleyin
Beyaz ve yeşil mumların arasına beyaz ve yeşil şeritler
koyun. Ve tanrıçayı güzel nesnelerin - çömlek, cam eş­
ya ve mücevher gibi - yaratıcısı olarak gösteren bir re­
sim ekleyin
Daireyi kurarak tanrıçayı uyandırın:

B u zlu d ü n y a d a n s e n i ç ağ ırıy o ru m ,
D o n m u ş g ö ld e n v e d e m ir d ağ d an
S o ğ u k o r m a n d a n fırlay an
D o n u k g riliğ in için d e .
Ç iğ d e m in sa rı, b e y a z v e m o r re n k le ri
K a r b e y a z lığ ın a çarp ar.
B u e n k a ra n lık m e v sim in tan rıçası
K u tsa] z a m a n ın e fe n d is i
B iz i b ilg e liğ in e k a b u l e t.
B iz i bu/Ju k rallığ ın a g ö tü r.

İhahilerle gücü artınn. Candlemas katılım zamanı­


dır. Bence katılım başkalarının isteğinden çok kişisel ka­
rara bağlıdır. En iyisi katılım, Koven üyeleri tarafından
gelecek sene devam etmeye niyeti olanlarca yapılmalı­
dır.
Tek tek her üye mihraba yaklaşır, bu yeni aşama
için ve Koven için yapacakları üzerine yoğunlaşır. Son­
ra Koven'e döner ve kendine verdiği sözü tekrarlar. En
son, şölen yapılır.

E O ST R E İL K B A H A R E K İN O K S U

Bu şenlik çeyrek günde gün ve gecenin eşit uzun­


lukta olduğu 21 Martta yapılır. Hristiyanlann Paskalya

145
wwwf acebook.com/pogani7mturkiyc

Yortusu Pagan kökenini hatırlatırcasına ekinoksdan


sonra gelen dolunaydan sonraki ilk pazarda yapılır.
Eostre ilkbahann ve şafağın tannçasıydı. İlkbahar şenli­
ği, kışın bitişinin, ilkbahar çiçeklerinin ve toprağının ye­
ni örtüsünün kutlanmasıydı.
Eski ateşler söndürülür ve iki çubuğu birbirine sür­
terek yere ateşler yakılırdı. Bütün ateşler söndürülme-
liydi yoksa, söylendiğine göre, çubuklar asla yanmazdı.
Sonra ocaklar temizlenir, boyanır ve çubuklardan ateş­
ler yakılırdı.

Paskalya yumurtaları, sıcak haç-çörekleri ve Paskal­


ya tavşanları; hepsi köklerinde pagandırlar. Yumurta
boyama geleneği Nondik, Mısır, Yunan, Roma ve Pers
kültürlerinde görülmüştür. Yumurtalar soğan kabuğu
gibi sebze boyalarıyla, ağaç kökleriyle, renkli paçavra­
larla ve kara çalı çiçekleri ile boyanırdı. Yumurtalar ka­
buğun içindeki dünyayı simgeler. Dünya yumurtası
kavramı birçok eski kültürde vardır; ve başlangıcı sim­
geler. Yumurtayı bırakan tanrıçadır ve kırılması için ilk­
bahar güneşi gerekir. Bu yüzden ilkbahar şenliği kışın
ilkbahara açılışını temsil eder. Mısır, Yunanistan, Roma
ve Pers'te yumurtalar sanya, menekşe rengine ve pem­
beye boyanır ve rahip tarafından kutsamrlardı. 1290'lar-
da İngiliz lordları tebalarına kırmızı, yeşil ve sanya bo­
yanmış yumurtalar dağıdırlardı. Edivard'm hesap defte­
rinde Paskalya harcamalarına fakirlere dağıtılmak üzere
alınmış 450 yumurta kayıtlıdır.

Lü tfen B e y ... (isim)


L ü tfen b ize b ir Paskalya yu m u rtası verin
V e rm ezsen iz eğer
T av u ğu n u z çü rü k yu m urta yum urtlar.
H oro zu n u z taş yum urtlar.

146
Barbara Walker 16. yy'ın sonlarında Paskalya zama­
nında ellerinde yumurta ve elmayla (yaşam ve ölümün
pagan sembolleri) haan önünde eğilen İngiliz kralını,
kraliçesini ve saray halkını anlatır.
Sıcak haç çöreklerinin kökeni; Romalılar, Saksenlar
ve Yunanlılar tarafından ilkbahar şenliğinde yapılan
buğday çöreklerine dayanır. Romalılar bu kutsal çörek­
leri şenliği ayrı zamanlarda yapılan Diana için pişirirler­
di. Bu geleneğin İngiltere'deki merkezi ise Cambrid­
ge'ti. Burada Ikneld Caddesi ve Amynge Caddesi'nin
çakıştığı yerde Romalılar tarafından Diana için yapılmış
bir mihrap vardı. Kutsal çörekler burada pişirilir ve tan­
rıçaya sunulurdu. Birçok baharatla yapılarak boden ez­
mesi ile süslenen Simnel çörekleri parası olanlarca yapı­
lır ve fakirlere dağıtılırdı. Paskalya tavşanı tanrıçanın ay
tavşanını temsil eder. Britanya'da tavşan öldürülmesi
yasak olan kutsal bir hayvandı. Bodicca savaşa giderken
yanında tavşan götürürdü. (İrlanda'nın Cerry bölgesin­
de insanlar hâlâ tavşan eti yemez ve bunu insanın ken­
di anneannesini yemesi olarak görürler.) Cadılar kendi­
lerini tavşana dönüştürebilirlerdi.

O , bir tavşana d ön ü şebilirim


ÜzünIU, »ç ç e k m e, v e sıkıntıyla
B ir tavşan olabilirim . w w w .fo ceb oo k .com / p o 90n 12m tu rk ly e
Ve şeytan ad ına yapabilirim .
Zorlu b ir b o y u n d u ru k olan a dek.

Eskiden Tarh ve Boldur'la ilgili bir bahar mummer


oyunu vardı. Kış bahara karşı. Kışın savaşçısı Beau
Slasher'di; demirden kafası, çelikten gövdesi, eklem ke­
miklerinden elleri ve ayaklan vardı. Bahar kışla savaşır
ve onu yenerek kışın hükümdarlığının son bulduğunu
müjdelerdi.

147
www, focebook.com/pogonizmturkiye

Bahar zamanı ayini


Mihrabı bahar çiçekleri; pembe, mavi ve san mum­
lar ve bir tannça mumu ile süsleyin. San, kırmızı ve ye­
şil şeritlerden çelenkler ye aynı renklere boyanmış yu­
murtalar hazırlayın. Daireyi kurarak ilkbahar tannçasını
çağırın.

İlkbahar tanrıçası, narin bakire


Buzlu d ü nyadan yu karı çıkan
K ışın zincirlerin d en kurtararak
G e n iş d ü nyanın tekrar so lu m asın ı sağlayan

S o ğ u k rü zgarlar fu lyalan hışırdatır


V e açan çiçek ler tepeyi
T ep enin yü zeyin e dağılırken
Bir Flona!
Bir ilkbahar
S a n a bir k ez d aha hoşgeld in diyoruz!

Hcı kadın bir yumurla alır ve yumurtaları elden ele


dolaştınr ve herkes yumurtayı içine, kendi potansiyeli­
ne çeker. Gözlerinizi kapatın ve bu potansiyeli topla­
mak için birkaç dakika yoğunlaşın. Samhain'de yeniden
kesilen ölü ağacın meyvelerini, içinizdeki yeni büyüme­
yi hissedin. Yumurtayı gözlerinizle değil, zihninizde gö­
rün ve bir tavuk yumurtası gibi kırıldığını düşünün.
İçinden çıkana bakın. Gördüklerinizi grupla paylaşın.
Sonra da çöreklerin ve şarabın çevresinde dönerek tan-
nçaya şükranlarınızı sunun.

B E L T A N E - M A Y IS A R İF E S İ

30 Nisan'da kullanan Beltane cadı yılının büyük ve­


rimlilik şenliğiydi. 1588'de Philip Stubbes şöyle yazar:

148
M ayıs ö n c e si h e r sem t, kasaba v e köyd e h alk toplanır; kadın ­
lar, e rkekler, yaşlılar v e g en çler. H ep b erab er ya d a gruplara
ayrılarak ağaçlıklara ve orm anlara, tep elere v e dağlara, deği­
şik yerlere gid erler v e geceyi orada geçirirler S abah leyin ka­
yın d an yayla v e ağ aç dallarıyla g eri d ö n erler. H er ev m ayısın
ilk baharınd a getirilen yeşil dallarla süslen irdi. O gü n tabi
olurdu. Ö ğ led en sonra bir p an ayır ku rulu r v e akşam da hiz­
m etkârlar için bu- m ayıs b alosu d ü zen len ird i. K adınlar ve er­
k ek ler çiçekler takarak köyleri dolaşırlar, her kapıyı çalar v c
h e r evin ön ü n d e d an scd cricrd i. K adın lar diz kırarak, erkekler
eğilerek g elen yazı selam larlardı.

H erh an gi b ir gü ndeki gibi kalktık A tt.


V e yazı e v e g e ü rm ek için
Y azı v e M ay ıs'ı Att wwfMf.focebook.com/pagonizmturkiye
Ç ü nk ü yaz gelm ekte Att
V e kış gitm ekte A tt.

Yukarıdaki sözcükler çiçekler ve ilkbahar Tanrıçası


Flora için yapılan geleneksel dansla söylenen şarkıdan
alınmıştır. Mayıs arifesinde. Mayıs habercileri köydeki
evlerin kapılarını dallar ve çiçeklerle süslerlerdi ve kul­
landıkları malzeme evin sahipleri hakkındaki duygulan-
nı gösterirdi. Örneğin armul dürüstlük, erik üzüntü,
karaçalı öfke demekti. Isırgan otu ve zararlı otlarla süs­
lenenler en sevilmeyenleri gösterirdi.
Sığırların büyümelerini engellemek için kuyrukları­
na üvez dalından haçlar takılırdı. Çünkü Betane zama­
nında cinler ortalıkta gezerdi.

B ü yü ler b oşu nayd ı.


K oca k a n ü v ez ağacının
O ld uğu yerd e cadıların hiç gücü
O lm adığını ü zü ntü yle haykırarak yeşilliklere g e n döndü.

149
•vww.foccbook.com/pogom/mtupkiye

Mayıs arifesi aynı zamanda afacanlık zamanıydı,


dükkanlann levhalan değiştirilir, kapılar menteşelerin­
den sökülür ve basit şakalar yapılırdı. Cinleri uzak tut­
mak için kapı önüne çuha çiçekleri konurdu.
İlk peri dansı 2 M ayıs'ta pencerelererin kış uyku­
sundan uyanmalarını kutlamak için yapılırdı; bu dans
en son da Samhain de yapılırdı. Eğer 1 M ayıs'ta Güneş
battıktan sonra bir kuyudan su içerseniz periler tarafın­
dan kaçırılır ve bir yıl bir gün boyunca periler ülkesinde
tutulursunuz.
1 Mayıs tören alaylan, çelenkler, şenlik ateşleri ve
tepe doruklarında ya da kulelerde söylenen korol şarkı­
larıyla kutlanırdı. (Bu zamana kadar 1 Mayıslarda hala
O xford'daki Magdalen kulesinde korollar söylenir.) Bu
tip kutlamalar 17. yy'da Britanlar tarafından canice en­
gellenmiş ve takvimdeki 11 günlük değişmeden etkilen­
miştir. Bu Akdiken çiçeklerinin M ayıs'ta henüz pek gö­
rülmediği bir tarihti. Suffolk'ta da eski bir gelenek olan
baş hizmetçiyi çiçek açmış bir akdiken dalı ve bir tabak
krema getirmeye göndermek de böylece terk edilmiştir.
1 Mayıs aynı zamanda Yeşil Adam Robin Hood ve
Bakire M arion'la da ilgilidir. 8. H enri kanlarından biri
olan Katherine ile birlikte bir at gezisindeyken büyük
bir çeteyle karşılaştı.

U zu n b o y lu ç iftç ile rd e n o lu şu y o rd u . H e p s i y e şille re b ü r ü n ­


m ü ş tü , o k ları v e y a y la n v a rd ı; s a y ıla n is e 2 0 0 k a d a rd ı. Ş e fle ­
rinin ism i, krala v e ç e v re sin d ek ilere a d a m la rın ın te k te k v u ­
ru lm a sın ı s e y re ttire n R o b iıı H o o d 'd u .

Oxford'da tören alaylan karnaval gibi olurdu. Bir


lord ve Llody ya da kral ve kraliçe, seyircilere vurmak
için ucuna domuz mesanesi takılmış bir ip taşıyan soy-
tan, bir kemancı ve kentin bütün baca temizleyicileri

150
alaya katılırdı. Bir adam kürek ve maşayla bir tür müzik
yapar ve iki üç adamda bağış kutulan taşırlardı. Lady
dışında herkes yüzünü siyaha boyar; şerit ve çiçekler
takarlardı. Yaşlı baca temizleyicileri için bağış toplanır­
dı. Londra ve M anchester'da da araba atı geçitleri olur­
du. Büyük atlar; çiçekler, çelenkler ve panldayan at nal­
lan ile süslenirdi. (Orjinal at nallan, yeni aylar ve yıl­
dızlarla birlikte uğurlu sayılırdı. Arabalar defne dallan
ve yapraklarla süslenirdi.
Mayıs direği çevresindeki çelenklere Büyük Tann-
ça'nın kan ve süt sımru yansıtan beyaz ve kırmızı çiçek­
ler konurdu. Mayıs direği mayıs sabahında ağaçlıklar­
dan getirilirdi. Stubbes bunu şöyle anlatır:
w v <w .foccfaook -com / 'pagonİ2m turk< ye

Y irm i y a d a k ırk ta n e ö k ü zleri v a r . H e r b irin in b o y n u z la rın ın


u cu n a h o ş k o k u lu ç iç e k le r ta k ılır ve m a y ıs d ire ğ in i e v e bu
ök ü z le r ta ş ır .. B u d ir e k b a şta n a şa ğ ıy a g ö v d e s in e b a ğ la n a n
çiç ek ler v e b itk ile rle k a p la n ır. B a z e n d e o n u s a d a k e tle izleyen
»kiyüz, iiç y û z , e rk e k , l a d i n v e ç o c u k ta ra fın d a n ç e şitli re n k le ­
re b o y a n ır. V e b ö y le c c te p e s in d e d a lg a la n a n b a y ra k v c m e n ­
d ille rle d ik ilir, e tra fın a to p rak y ığ ılır v e ç e v re sin e ç a rd a k la r
k u ru lu r. S o n r a ş ö le n e , z e v k e d a la r v e e tra fın d a d a n s e d ip z ıp ­
larlar.

1661'd e Londra sahilinde kurulan 134 feet yüksekli­


ğindeki m uhteşem mayıs direği dağlardan gelen deniz­
ciler tarafından palangalar ve çapalar kullanılarak kurul­
muştur. Puritonlar bütün benzeri pagon ayinlerine karşı
bir savaş başlattılar ve tek tek yok ettiler.

B el tane, a y in i
Mihrabı akçalı çiçekleri, leylak, taze çiçekler ve yeşil
tomurcuklu dallarla süsleyin. Birçok kırmızı ve beyaz
şerit; kırmızı, yeşil ve beyaz mum kullanın. Sandal ağa-

151
wkvkv.focebook.com/paganizmturkiye

cı ya da Melissa lîitsüsü yakın. Bir sürü tatlı, şekerli yi­


yecek, çörek ve pestil hazırlayın. Bu büyük bir parti
mümkünse kutlamayı dışanda meyve bahçelerinde,
ağaçlıklarda, hatta yakınınızdaki bir parkta yapın. Peri
ve cinlere dikkat edin. Akşam yıldızı Venüs yükselince
başlayın.
Bakire tanrıçayı uyandırın:

Ç iç e k bakire
Ç iç e k tanrıça
Y a z ın k o k u su
A z g ın şeh v e t
B u sih irli g e c e d e d a n s e d e rk e n
C ö m e rtliğ in i b ize s u n .

Şarkı söyleyin dans edin ve aşk, güzellik ve verimli­


lik sırlarını kutlayın

Y A Z O R T A S I - 21 H A Z İR A N

Yılın en uzun gününde kutlanan yaz ortası yılın dö­


nüm noktasını simgeler. Britanya'da yaz ortası arefesin-
de tepe doruklarında güneşin onuruna şenlik ateşleri
yakıla- ve insanlar ateşin etrafında dans ederlerdi. Bu
ateşler Druid ayinlerinin kalıntılarıydı. Yunanistan'da
yaz ortası ateşleri Dem eter adına yakılır ve kutlamalar
bu ateşlerin etrafından şeytanları kovmak ve iyi bir ekin
kaldırmak için dans ederlerdi, İrlanda'da yaz ortası are-
fesinde yakılan Boal ateşlerinin etrafında ateşi söndürüp
şeytanlık yapabilmek için cinlerin uçuştuğu söylenirdi.
Ateşin külleri daha sonra ekinlere verimlilik sağlaması
için tarlalara serpilirdi. Erkekler yanan meşalelerle tarla­
ların çevresini dolaşırlardı. Londra'da da sokaklarda
ateşler yakılır evlerin süslenmiş kapılarının üzerindeki

152
lambalar sabaha dek yanardı. Kapılara rezene ve binbir
delik otu çelenkleri asılırdı. Güller, sedef otu, mine çi­
çeği ve üçgüllerle bezenmiş bakire gruplan sokaklarda
dans ederdi.
Sheakspeare'in Bir Yaz Gecesi Rüyası'nda yazdığı
gibi yazortası Arefesi büyülemelerin, etkilemelerin, şa-
kalann zamanıdır. Bu gecede toplanabilecek birçok si­
hirli bitki vardır. Çok küçük olduklan için çıplak göz
için görünm ez olan eğrelti tohum lannın, onlan topla-
yanlan görünm ez yaptıklanna inandır. Yaz ortası arefe-
sinde eğrelti otu yetişen bir tarladan geçen bir adamı
anlatan Alman hikayesi şöyle devam eder: Adamın
ayakkabısının içine birkaç tohum düşer ve farkında ol­
madan görünm ez olur. Ve eve döndüğünde kendisi gö­
rünmediği, yalnızca sesi duyulduğu için kansı ve ço­
cuklarını çok korkutur. Bu tohumlar bitkiye dokunma­
dan toplanmalıdır. Charles Hardwick yaz ortası arefe-
sinde eğrelti tohumu toplamaya çıkan üç adamı ve bu
sırada onlara görünen pelerinli, karanlık bir figürün hi­
kayesini anlatır: www r ^ b o o k .c o f n / p o g o n i/ m t u r k i y e
Karanlık bir anda bastırdı. Eğrelti otlan sallandı, ba­
kır kap parçalandı ve kalaydan olanı eridi... Yürüyen
güzel çocuklar göründü... Zarif dişi şekilleri kederli ve
büyüleyici türküler söylediler.
Yıl ortası ateşleri her zaman neşeyle yakılırdı. Bu
oğnç turn şim şek tanıtlan ve Roma ocak tannçası Ves-
tjt'nın ateşleri için kutsaldı. Yaz ortasında meşe-kral
canlı canlı yakılarak kurban edilir ve kışın karanlığı bek­
lenti. Iı Aşıklar yaz ortasında yakılan şenlik ateşlerinin
t»/•mule birlikte atlar ve alevlerin üzerine çiçekler atar­
lardı Buluşulur ve çiftleşilirdi.

153
. . j w w w .fo ce b o o k .c o m / p o q a n i 7m T u rk iy c
Yaz ortası ayıttı:
Mihrabı gül, mine çiçeği ve diğer yaz çiçekleriyle,
birçok kırmızı, san ve turuncu mumlar ve ilkyaz mey­
veleriyle süsleyin. Güneşsel tütsü yakın. Sunu olarak
koyu şarap ya da bitkisel içecek ve lezzetli yaz meyvele­
ri hazırlayın.
Yaz tannçasını uyandırın:

Y u k ard a p arlay an y az g ü n e ş i.
E s e n y u m u ş a k s ıc a k m e ltem ler.
Ç a y ırla r, k o k u lu ç iç e k le r, ta rla la r
A ğ açlık lar v e ç a lılık la rd a o lg u n
Y a z rü y ası b e d e n le rin iz i y a la r,
G ü n ışığ ı d o n m u ş y ü re k le rin iz i iy ileştirir
T an rıça
K ara n lık ta y azın ay d ın lığ ın ı a n m a m ız a iz in v e r.

Şarkı ve dansla gücü artınn ve her yerdeki çiftçile­


re, ekinlerinin olgunlaşması için, yeterince güneş ve ya­
şamaları için yeterince yağmur olması için gönderin.
Sunuyla ve yiyeceklerin çevresinde dönerek ayini biti­
rin.

L A M M A S - 1 A ğ u sto s

1 A ğustos'ta kutlanan Lammas ekinin ilk kaldırılışı­


nı temsil ederdi. Lam m as'tan sonra küçük işlerin yapıl­
dığı yazın en sıcak günleri gelir. Bu kuşkusuz ekin biç­
mekle uğraşmayanlar için tatil ve dinlenme demektir.
Ama ekin biçenler için yılın en zor çalışma zamanıdır.
Bu aynı zamanda sıcak Güneş altında uzun saatler bo­
yunca birlikte çalışılan komünal bir eylemdir. Lammas
aynı zamanda somun kütlesi olarak bilinirdi. Ekin kal­
dırmak, tahılın nasılsa sonunda öğütülüp pişirilmesi ve

154
www. f oceboo k com/pogonı 2mtur kıye

yılın ilk somununun tanrıçaya şükranlan bildirmek için


sunulması anlamına gelir. Lam aş'ta işsizler sap vc tane­
nin biçilmesi arasında eski ölü bekleme ya da kiralama
panayırlarına giderlerdi. Ölü bekleme törenleri biçilmiş
olan ölü tahıl kralının yasını tutmak için yapılırdı. Bu
kral adına yapılan şenlik Lugnmass olarak bilinen Kelt
Güneş Tannsı Lugh'tu. Yakın zamana dek İrlanda yas
ayinlerinde Lugh nasadh gözlenmiştir. Bu, çember şek­
linde çelenkler taşıyan genç erkeklerden oluşan yas tu­
tan tören alaylarıyla, bir ölüler şenliği olarak kutlanıyor­
du. Graves bu şenliğin Orta Çağ İngiltere sinde de genel
olduğunu yazar. Ölen William Rufus gömülmek için
Yeni Orman'a götürülürken cenaze alayı Lugh'un ölü­
müne ağlayan köylülerle karşılaşır. İrlanda'daki Tailte-
on oyunlan kökensel olarak Lamas'ta oynanan araba
yarışları ve kılıç karşılaşmalarından oluşan cenaze oyun­
larıydılar.
Lam ma s kahramanın ölümünü, güneş tanrısının
güçlerinin doruğundayken kurban edilişini ve ölüme
doğru başlayan yavaş çöküşü temsil eder.

LAM MAS AYİNİ

Mihrabı yaz sonu meyve ve çiçekleriyle; kırmızı, sa­


rı ve turuncu çiçek ve mumlarla süsleyin. Nasıl Karşıt
Şenliği Cunthemos canlanışsa, Lummas ölüme gidiştir.
Sonbahar değil ama yazın kaymaya başladığı zaman
olan Lummas bunun bulanık, düşsel bir duygusunu ve­
rir. Şekerli çiçeklerin neredeyse uyuşturucu kokusu, ha­
sadın bayağılığı, yıhn yavaşça çözülüşü.

H asat ta n rıça sın ı u y an d ırın


T ah ıl A n a , b a ş a k biçici

155
w y»w .focebook.conv/ po9ûni2m turkiye

ı\.ış gun

Yol dönümü

AĞAÇ TAKVİMİ
156
işim iz b itiy or, yıl son a cn yor.
Yaz g ü n eşi kaybolu yor.

İlahilerle, gücü artırarak; bulduğunuz enerjiye ve


desteğe ihtiyacı olduğunu bildiğiniz işlere ve unsurlara
gönderin.
Bur süre geçmişinizi gözden geçirin ve bitirilmemiş
işlerinizi, çözülecek sorunlarınızı, toplanacak meyveleri
hatırlayın. Bunlan ekonakstan önce halletmek için yo­
ğunlaşın. Şarabın ya da bitkisel içkinin etrafında dolaşın
sonra da şölene oturun.

SONBAHAR EKİNOKSU

21 Eylül'de kutlanan sonbahar ekinoksu, ikind çey­


rek gündür ve cadı yılının sonudur. Bu haşatın meyve­
lerinin ve azalan yaz günlerinin kutlamasıdır. Son deste
tannçanın, bakirenin, hasat kraliçesinin sembolü olarak
giydirilir ve şöminenin üzerinde saklanırdı. Tarlada çalı­
şan en genç kız desteyi keser ve onu Kron'un hasat ye­
meğine taşırdı. Bu kıza uzak kuzeydoğu İskoç ya da
yaşlı kadın anlamına gelen "Caillach" denirdi ve beyaz
bir başlık takılır ve giysisiyle çalı süpürge otu filizleriyle
tutturulurdu. Önlüğüne ekmek, peynir ve bir orak ko­
yulurdu. Hasat şöleninde masa başına otururdu ve
genç erkekler onunla dans ederdi.
w vvkv.facebook.com /po90ni2m tupkiye

Sonbahar ayini
Mihrabı sonbahar yapraklan, mirver çiçeği meyvele­
ri, alıç, üvez ve bir tahıl destesi (bakire) ile süsleyin.
Kuru üzüm ve bal katılan özel ekmekten pişirin ve hafif
bir şarap ya da bitkisel içki hazırlayın. Kahverengi, tu­

157
www.facebook.conv/pogani/mturkiye

runcu ve sarı mumlar ve Tanrıça için bir tane beyaz


mum kullanın. Topraksal yani kökler ve ağaç kabukla­
rından oluşan tütsü yakın.
Sonbahar tanrıçasını uyandınn:

işte m eyveleriniz
İşte em eğim iz
İşte sana adanm ış işlerimi/.
Bakır dal v e altın elm a,
Buğday dem eti v e tatlı fın d ık

İşte sana aşkla yapılm ış su n u m u z


lş jc adağım ız
So n b ah ar hasad ının efen d isi
B u gece gel ve
Yılın azalışını kutla.

Bugün hasal kaldırma ama aym zamanda tohum


ekme zamanıdır. Sonbahar ekinoksu marttaki uyanışı,
gelecektesi ilkbaharı düşlediğimiz zamandır. Gücü artır­
dıktan sonra bir süre içinize bu tohumlan ekin. Derine
ekin ve umutlarımızı, düşlerimizi ve isteklerimizi zen­
gin toprağın derinliklerine gönderin.
Tanrıça sizi korusun.
<*ww.f ocebook .conv/pogomımturkıye

ETİK

Hem feminist hem de Ortadoks gelenekler üzerine


incelemelerim oldu.^Yani hem Pagan/Tanrıça hem Hris-
tiyon/Budistliğin. Kişisel inançlarım öyle bir karışımdır
ki, her sistemde değerli olduğuna ve yaşamı güzelleştir­
diğine inandığım şeyleri taşımaktadır.
Görüşlerim birçok yerde YVicca gelenekleriyle ben­
zerlikler taşır, ancak dikkatle bakılacak olursa bazı özel
konularda farklılıklar gösterdiği anlaşılacaktır. Genel fe­
minist ve ırkçılık karşıtı etiğin bir parçası olarak etik an­
layışım, geleneksel Paganlık ve YVicca'dan daha radikal­
dir, ancak feminist büyücüler ve yeni -paganlarla uyuş­
maktadır.
Büyücülüğü sadece Babatannnın yerine Anatannyı
koyan bir din olarak düşünmüyorum. Daha çok birbir­
lerine saygı duyan ve gezegendeki tüm insanlann bü-
vume ve gelişmeleri için yardıma olan birçok farklı gru-

159
w w w .focebook.com /paganı zmTurkıye
bu kapsayan dünya çapında bir hareket olarak görüyo­
rum. Bu konu katılımcıların kişisel hayatlarında olduğu
kadar gruplan içindeki doğrudan hareketleriyle de göz-
lemlenebilmektedir.
Batı gizemli geleneklerinin çoğu cadı avlan ve bun-
lan takip eden bastırma çalışmalarıyla imha edilmiştir.
Büyücüler derin araştırmalar yapmış, keşfetmiş ve baş­
ka öğretilerden yararlanmışlardır. Bu yüzden gizemli
sistemlerimizin çoğu başka kültürlerden özellikle de do­
ğudan gelir. Bu bilginler Çin, Hindistan, Tibet ve daha
yakın çağlarda Kuzey Amerika yerlileri, Orta ve Güney
Amerika ve Meksika dan gelmiştir. Bu konuda politik,
ahlaksal ve kültür bileşiminin Avrupa düşüncesine ak­
tanım konusunda ilk olarak şu soruyu sormalıyız. Bu
çevirileri kim yapmıştır ve ruhaniliğin hakkını verebil­
mişler midir? Ancak orjinal dili bilmeden bu sonıyu ce­
vaplamak neredeyse imkansızdır.
Yapabileceğimiz en iyi şey aynı eserin mümkün ol­
duğu kadar çok çevirisini okumaktır. Kadınların manevi
gelenekleri konusundaki çevirileri yapan erkekler bunla-
n değersizleştirmiş ve toplum içindeki önemlerini en
aza indirgemiştir. Orjinal metinlerin bu kadın düşmanı
çevirileri son yıllarda feminist aydınlar çeviri konusun­
da aıaşbrmalara başlayıncaya dek tartışma konusu ol­
mamışlardır.
İkinci ve daha da önemli olan nokta şudur ki, batı­
nın, daha ırkçı ve baskın bir kültür olarak, tüm siyah
kültürlere son derece duyarlılık göstermesi gerekmekte­
dir. Aksi halde topraklan, dilleri ve kültürleri batı tara­
fından çoktan çalınmış olan bu kültürlerin ruhani uygu-
lamalannda parçalanma riski ortaya çıkacaktır. Bu gü­
nümüzde özellikle, beyaz Kuzey Amerikalılann, Kızılde­
rililerin ruhani geleneklerini, koka koka pazarlar gibi

160
w w w .focebook.com /po90nlzm turktye

pazarladıkları A.B.D için geçcrlidir. Muhteşem makalesi


"Önceki hayatında kızılderili olan herkes için "de bir
Cherokee kadını olan Andy Smith ruhani gelenekleri­
nin adaptasyonunu çok eski olan kızılderililere karşı be­
yaz ırkçılığı ve soykınm öyküsünün bir parçası olarak
anlatır. Hiçbir gerçek ruhani öğreticinin onlann öğretile­
rinden yararlanamadığını vurgular. Kızılderili geleneği,
kızılderili topluluğu içinde uygulanır ve bu topluluktan
dışarıya sızdırılmaz. Beyaz feministler kendilerini beyaz
ırkın soykınmcılığından ayırmak için kızılderili olmak
isterler ama sadece bir yere kadar. Fakirliği, mütevazi
hayat beklentilerini, alkolizmi ve anlaşma haklan için
savaşmayı göze alamazlar oysa bunlar kızılderililer için
günlük gerçeklerdir. Bunlar kızılderili maneviyatını de-
ğersizleştirerek yok oluşu hızlandırırlar. Şimdi bu beyaz
kadınlarla uzman olanlar bağlantı kuruyor bu da kızıl-
derili kadının suadışılığmı arttırıyor.
Kızılderili kadınlan, onlan manevi uygulamalanyla
ilgili herşeyi anlatmaya zorlayan ve anlatmadıklan tak­
dirde onlan açgözlülükle suçlayan beyaz feministler ta­
rafından soğukkanlı ve maneviyatçı olarak görülürler.
Ancak 47 yıllık yaşam süreleri ve yüzde yetmişbeşlik bir
işsizlik oranıyla karşı karşıya olan bu soğukkanlı ve ma­
neviyatçı kadınlar hiçbir zaman kendi manevi gelenek­
lerinin pazarlanmasmdan çıkar sağlamamışlardır. Onla­
nn yerine localan dolduran, mücevherleri satan, kitap
yazan, konferanslar düzenleyen hep beyaz kadındır.
Ancak yine de kadınlann maneviyatını pazarlayan
İm kadınlardan birinin bile kızılderili halklan için kam­
panyalar yürüttüğü duyulmamış ya da kızılderilileri sa­
vunan konferanslar düzenlediği görülmemiştir.
Bu durum gelişen dünyanın tümünde manevi alan­
da. müzikte sanatta, bpta, hatta kozmetikte bile görü-

161
www.focebook.com/paganizmturkiye

lür. Kültürel alışveriş hoş ve faydalıdır ama bu bir alış -


veriş olmalıdır. Eğer batılılar etniklik istiyorlarsa o za­
man batıkların ülkeye sağladığı bu etniklikten bir şekil­
de batıklar çıkar sağlamaktadır. Bu çıkar Andy Smith'in
belirttiği gibi parasal bir ödeme olmak zorunda değildir
- ancak bir şekilde ödeme yapılmalıdır - hangi yolla
olursa olsun. Belki sömürüye karşı sesini yükselterek ya
da makaleler yazarak yapılmakdır.
Bu nedenle kimi dinlediğimize dikkat etmeli ve ki­
min bize ruhani sırlan kimin sattığının ve neden sattığı­
nın bilincinde olmalıyız. Etnik olan herşey faydalı ve
yardımcı demek değildir, hatta doğru bile olmayabilir.
Bu şekilde kazanılmış ruhani öğretiler amaçlanndan
sapmış, hatta zararlı, öğreticileride aldatılmış veya soy­
suzlaşmış olabilirler.
Gelişmekte olan bir ülkede yaşarken, bu ülkenin ru­
hani liderlerinin araştırmacılara kendi ruhani uygulama-
lan hakkında hikayeler uydurarak saatlerce nasıl eğlen­
diklerini gördüm. Çoğunlukla gülünç ve abartılı olmala-
nna rağmen bu hikayeler tamamiyle sindirilmiştir ve
gelişen dünyanın heryerinde akademik gerçekler oldu­
ğu iddia edilen doktoralar halinde bulunmaktadır. Bu
topluluktan olan bir bayan arkadaşım belki de benim bu
düşüncemi yansıtabilecek olan bir yumurta hikayesi an­
lattı. Topluluktaki ruhani liderlerden biri olan bu bayan­
dan bir Topan araştırmacı sunağını göstermesini ister.
Sunağın üzerinde bir yumurta vardır ve yumurtalar ba­
zı büyüler ve iyileştirme ayinleri için kullanılmaktadır.
Araştırmacı yumurtanın işlevini sorduğunda ise kadın
ciddi bir şekilde yumurtaları daima çocukların erişemi-
yeceği bir yere koyduğunu yoksa yumurtaları kırabile­
ceklerini söyler. Bu cevapla kafası karışan araştırmacı çı*
kar ve içeriye gülmekte olan köylüler girer.
Batıda kendi geleneklerimiz vardır; yine de bunlar
geçmişle diğer kültürlerden daha az bağa sahiptirler.
Eski Çağ hakkında yapılan araştırmalar denizcilik yapan
birçok kabilenin varlığını gösterir. (Kekler- Vikingler,
Hindistan yerlileri, Çin ve Amerika'nın yerlileri) Bu de­
nizci kabileler birbirlerini tanıyıp karşılıklı fikir ve ruha­
ni uygulama alışverişi içinde bulunmuşlardır. Birbirleri­
ne öylesine karışmışlardır ki benzerlikleri farklılıklarını
k j- www.foeebook <om/pognnumîurkıye

meğin Homshire'in "Mummer" oyunlarına, Ha­


iti'nin MGa Ga" sında rastlanabilmektedir. Hepimiz ken­
disiyle çoğalan ilmekler ve kollarla sürekli yeni desenler
yaratan zamanın parçalarıyız.
Bunlar Alice Bailey'in "Yeni Dünya Dini" olarak ad­
landırdığı dünya çapında bir ruhani gerçekliğin kökleri
ve dallandır. Benim anladığım kadanyla Baileyin demek
istediği zorla üzerimizde kurulan egemenliği ve ölüm
kültürünü değiştirecek olan yeni bir düzeni getirecek
ortak ruhani uygulamalar keşfedeceğimizdir.
Bunu başarmak uğruna, biz yani batıklar ruhani ge­
leneklerimizi yeniden kazanmak için en çok çaba gös­
termesi gerekenleriz. Bizim tarihimiz kendimizden daha
az savaşçı olanlann topraklanm, kültürlerini ve yaşam­
larını çalmanın, egemenliğin, kan dökmenin ve acıma-
sızkğın tarihidir. Birçok duyark beyaz insanın hissettiği
suçluluk duygusunun onarılmasına daha önceden öl­
dürdüğümüz, tecavüz ettiğimiz ve soyduğumuz insan­
ların soyları tarafından kabul edilebilecek şekilde yeni­
den yapılanmasına ve kitleler arasında yeniden köprü­
ler kurulup olumlu amaçlarla hareket edilmesine ihtiyaç
vardır. Suçumuz bize sahiplenilmesi ve beraber yaşan­
ması çok güç olan bir kendini sevmeme bedeli getirmiş­
tir. Çoğu bununla yüzleşmektense suçluluk duygularını
gidermek için batılılıklarını inkar etmeye çakşmış ve

163
www.facebook.com/pûganızmt«rkiye

kendilerini gururlu siyahlar yani Tibetli, Hindistanlı ya


da Kızılderili olarak tanımlamayı seçmişlerdir.
Ölümcül liderlerimizi izleyerek içine düştüğümüz
bu materyalist bataklıktan çıkmamızın tek yolu kültürü­
müzün manevi öcünü yeniden yaratmaktır. Bu aynıza-
manda umutsuzluğa ve nihilizme bu kadar çabuk teslim
olan kültürümüzün tek umududur.
Büyücülüğün; barışçıl, uysal, yatay örgütlü, doğayı
seven, kadın merkezli ruhani bir uygulama olarak, duy­
gularını kaybetmişlere ve hayalkınklığına uğramış olan­
lara verebileceği çok şey vardır. Bizim üzerine titrediği­
miz bireysel değer, topluluk ve hür irade gibi kavram­
lar, baskı ve yasakların dini olan babaerkil dinlerin asla
sağlıyamıyacağı, bir hoşgörü getirmektedirler.
Babaerkil dinler (Hıistiyanlık, Musevilik, İslam) bin
yıldır* barışçıl insanlann felaketi olan ölüm kültürünün
en ön saflarında yer almışlardır. Ama arlık etkileri azal­
maya başladı (Dinciliğin yükselişi endişe verici gibi gö­
rünse de bence sadece geçmişteki birkaç kişinin kan ve
şiddetle kıtalan yönettiği 'alim çağ'a olan özlemin
umutsuz bir dışavurumundan ibarettir.)
Sonunda dünya olgunlaşmaya baladı. Acılı bir er­
genlik döneminden geçiyor olmamıza karşın: Babatan-
n'nın egemenliğinin reddi ve tannçanın değerlerine du­
yulan yürekten bir ihtiyaç ortak bir bilinçaltını doğurdu.
Bugün Babatann etiğinin sonuçlan gözler önündedir.
Dünyanın üçte ikisi açlıktan ölürken, zenginlerde şiş­
manlık ve aşın beslenmeden doğan bozukluklar görülü­
yor. Her yıl milyonlarca bebek ve çocuk kirli su içmek­
ten ölürken zenginler yüzme havuzlan yapıyor, çim biç­
me makinalan, bulaşık, çamaşır makinalan alıyorlar.

* (L: M lllcnia) K ıyam etten tince barışın egem en olacağı bin yıllık
devre.

164
www . f oceboo k.com/pogam zm turkiye

Londra'nın en eski koruluğu olan Oxleas koruluğu, ha­


vaya daha fazla zehir saçacak olan bir yol yapımı için
kesilmekten son anda kurtuluyor. Her yıl metropollerde
her yaştan astım hastalarının sayısı artıyor. Devletin
nükleer güç sanayii için ayırdığı bütçe yanlış kullanılı­
yor ve kokuşmuşluk yüzünden zararsız hale gelmesi
15000 yıl süren ölümcül radyoaktif madde sızıntısı ha­
berleri gizleniyor. Bu haayı soluyan çocuklar da tiroid
kanserinden ölüyorlar. Fakirlik, yabancılaşma, şiddet ve
televizyon arasındaki nedensel bağlan kurmaktansa kü­
çük çocuklan ıslahevlerine tıkan bir kültür, bu bizim ya­
şadığımız.
Özünde Babatann sadece seçilmiş insanlar ile ilgile­
nir yani onun Yahudileri. Hristivanlan, Müslümanlan
ya da Komünistleri ile. Geri kalanlar yanabilirler. Dev
korumalarla gezer engizisyon görevlileri gibi, dünyada­
ki tüm acımasızlığın ve haksızlığın arkasındaki erkekler,
insanların gazabından korunan yüzsüzlerdir. Kullandık­
tan kuklalar da ister din adamı ister politikacı olsun
dünya çapındaki uyuşturucu, kadın ticareti ve silah sa­
tışı ağını maskelerler. Bu insanlar bizleri bir uçuruma
doğru götürüyorlar. Bin yılın sonuna gelirken, türümü­
zün geleceği için mücadele etmek ve kazanmak için bel­
ki de son bir şansımız olacaktır.
önümüzdeki görevin alçaklığı çoğu kez bizi umut­
suzluğa düşürür. Ancak bu alçaklık Babatann tarafın­
dan yaratılmış bir kandırmacadan başka bir şey değil­
dir. İnanmamızı istedikleri gibi, yöneten her zaman er­
kekler değildir. Belki biz şu an pasif kitleleriz ama her
birimiz birey olarak önemimizin farkındayız.
Dünyanın değişimine katkıda bulunmak için kendi­
mize bir çok yol bulabiliriz. Psikolog Roberto Assagioli
kendini gerçekleştirme için Alice Baile/in yedi ışığını
yansıtan yedi yol olduğundan sözetmiştir. Bunlar güzel­
liğin, iradenin, kendini adamanın, somut bilimin, aktif

165
www.fflcebook.com/po9anamTurktye

zekanın, sevgi erdeminin ve dinsel ayinin yollandır.


Büyücüler bu yedi ışının hepsini tanır ve çoğu birden
fazlasıyla yaşarlar. Ayinin yolu adından da anlaşıldığı
gibi, kutsal tören yapmak, bu tören aracılığıyla da bü­
tünlük, anlam ve duygu bulmaktır. Bu yol, bağlantıla-
nn, mevsimlerin, ayin durumlannın, yıldız ve gezegen­
lerin üzerine ayinler yaparak; bir kez daha iyiye doğru­
ya ve güzele bağlanmamız için bizi destekler.
Ülkenizde gelişen gelenekleri araştırın. Hristiyanla-
nn derinlere gömdüğü geçmişi açığa çıkann ve kültürü­
nüzden kaçmayın. Pagan özünüzü yalan mitlerden ve
saçma hikayelerden arındırın. Tüm tannça dinleri inanç
ve uygulamada ortak noktalar taşırlar. Kendi uygulama­
larınızı bularak bunlan diğer kültürlerle iletişim için bir
dil olarak kullanın. Bu sayede hayata saygıya ve Büyük
Ana'ya tapınmaya dayanan uluslararası bir ağ kurabili­
riz.

GÜÇ

Babatann ve onun ülüsever izleyicileri bize gücün


şeytan olduğunu öğretirlerken bir yandan da güçsüzlü­
ğümüzün sonuçlarını gözler önüne serdiler. Şu bir ger­
çektir ki yetkinlik kendimizi keşfetme yolunda ilk aşa­
madır. Çok uzun zamandan beri güç kadınlardan esir­
genmiştir ve onlara çok pahalıya patlamasına rağmen,
erkeklerin ellerinden çaldıkları güç konusunda, yetkinli­
ği tamamıyla şüpheli bulmaktadırlar.
Büyünün alanı doğasal kuvvetlerin kontrolüdür, ya­
ni bir anlamda büyü doğadaki gizemli güçlerinin kont­
rolüyle ilgilenen bir bilimdir. Sihirle uğraşmak norma-
lüstü gücün alanına girmektir. Sınıf dnsiyet ve ırk ko­
nusundaki ayrımlar büyücülükte yoktur çünkü amaçlan

166
www.foccbook.com/pogamzmTurkiye

doğru olan deneyimli herhangi bir kişi bu güçleri kullu-


nabilir. Aleister Crowley büyünün irade ve itaatle yapı­
labilecek değişimlerin sanatı ve bilimi olduğunu iddia
eder. Büyüde yapılması gereken ilk şey yoğunlaşma ve
İkincisi de meditasyondur.
Zihnimiz güçlü ve doğal bir gereçtir. İyiye ya da kö­
tüye kullanılmak üzere eğitilebilir. Olduğu gibi enerji­
den ibarettir. Büyü çalışmalarında yeni olanlar genellik­
le ustalaştıklarında güçlerini suistimal edeceklerinden
ve güçlerini diğer insanlara zarar vermek için kullanabi­
leceklerinden endişe ederler. Ya da kendini kandırma­
nın gizemli labirentlerinde kaybolmaktan korkarlar.
Bunlar iyi ve haklı düşüncelerdir. Asıl tehlikeli olanlar
büyü çalışmalarına bu tür endişelerle girmeyenlerdir.
Deneyimlerime dayanarak şunu söyleyebilirim: Amaçla­
rını sorgulayan ve kendi dürüstlüğünde şüphe edenler
hiçbir zaman gücün tutsağı ve kölesi olmazlar.
Biz bir güç kültüründe büyüdük. Her ne kadar bu
kültürün değerlerinden vazgeçsek de bir kez annemizin
sütüyle bu gücün öğretisi bize verilmiştir. En önemlisi
hareketlerimize ve amaçlanmıza sürekli ve titiz bir dik­
kat uygulamamızdır.
Büyü eğitim genellikle gruplar halinde yapılır. Bu
tip grup çalışmaları biraz zorla da olsa gücü nasıl eli­
mizde tutacağımıza dair bilgiler edinmek için bize fırsat­
lar verir. Bu gruplardaki kontrol gelişim için en iyi de­
netimi sağlar. Çoğumuz için içimizdeki klavuz başkala-
nyla sağlıyamadığımız bir samimiyetle bizimle iletişim
kurup bilgileri öğretebilir. Ve eğer bu gruplarda dürüst­
lük ve güven ortamı yaratılabilirse, oluşan karşılıklı des­
tek havasıyla bu gruplarda da şüpheler dışavurulabilir.

167
W M rw.facebook.com/paganizmturkiye

G Ü N LÜ K G Ö Z D EN G E Ç İR M E

Bu çok önemli bir doğaüstü pratiktir ama kendi


ruhsal benliğimizin güçlü bir direnişiyle karşılaşabilir.
Her gece kalktığınız andan itibaren geçen günü irdele­
yerek düşünün. Yargılama ve analiz etme isteğinize
gem vurmalısınız, herşeyin bir film şeridi gibi gözlerini­
zin önünden geçmesine izin verin. Önemli olaylar, belli
durumlarda nasıl davrandığınızı, seçimlerinizi nasıl
yaptığınızı ve bu seçimlerin neler olduğunu bir yere not
edin. Sanki bir arkadaşımızın geçirdiği günü inceliyor-
muşçasma tarafsız olun. Yaptığınız seçimler, yaptığınız
işler ve bunları nasıl yaptığınız (isteksiz, sinirli, mutlu
olarak) arasındaki ilişkileri görmeye çalışın. Bu gözden
geçirmeler eğer uzun aylar ve yıllar boyunca yapılırsa,
size hayatınızın neden ve nasıllarını öğretecektir. Se­
çimlerinizi nasıl yaptığınızı ve davranışlarınızın sebeple­
rini göreceksiniz. Bu irdelemeler amaçlarınızı kavrama­
nızı sağlar ve aşama aşama kim olmak istediğinizin de­
ğil kim olduğunuzun farkına varırsınız.
Yeteneklerimizi geliştirdikçe, bunlarla beraber gelen
sorumluluklarımızı da üstlenmek zorundayızdır. Eğer
amacımız hiçkimseye zarar vermemekse, bir şekilde,
öğrendiklerimizi, güçlerimizi insanlığın yararına kullan­
mamız gerektiği bilincine varırız.
Cadıların birçoğu bu dengesiz dünyamızda değişik­
likler yaratmaya çalışmaları açısından devrimci olan ve
yaşamı büyüleyici kılan birtakım eylemlilikler gerçekleş­
tirirler. Bu eylemlilikler birebir çalışma temelinde olabi­
lir ya da iyileştirme, öğüt verme, sorunlara çözüm bul­
ma ve kahinlik gibi şeylerdir. Bir cadı zihinsel ve fizik­
sel olarak zarar görmüş olanları rahatlatmaya ve iyileş­
tirmeye çalışır. Öğretmenler öğrencilerini bilgelerin tar­
zıyla etkilemeye ve eğitmeye çalışarak onlan kendi ruh­

168
wwMr.facebook.com/pagani7mrurkiye

sal gezilerine çıkmalarını sağlarlar. Siyasal ve sosyal ko­


nularda çalışanlar haksızlıkları ve gücün dengesizliğini
düzeltmek için daha büyük gruplarla çalışmak isterler.
Bu yaratıcı kişiler bizi etkileyerek hayat hakkında iyice
düşünmemize, aydınlığa çıkarılmış olan sırlarını sorgu­
lamamıza neden olurlar ve bize güzelliği armağan ola­
rak verirler ki, o olmadan hiçbirimiz hayatta kalamayız.
Ve annelerimiz bize yaşamımızı ve geleceğimizi verirler.
Ataerkil ruhani uygulama bireyin gelişimini içerir.
Tannça ruhaniliği ise kentteki tek cadı (bildiğiniz kada­
rıyla) bile olsanız topluma dayanır. Ataerkil ruhaniliğin
temel inana ayrılmadır; aklın bedenden, ruhun madde­
den, erkeğin kadından, bilgenin cahilden ve rahiplerin
tebaadan ayrılması. Tannça ruhaniliği ise şeyler arasın­
daki bağlar üzerinde durur, mevsimlerin, Ay ve doğa
evrelerinin, gezegenlerin, tannça isimlerinin, doğumun,
ölümün bağlan gibi. Ataerkil din ölümün, yaşamın do­
ğal bir parçası olduğunu kabul etmez. Ölümü bir çeşit
ödül ya da ceza olarak görür. Cehennemin ateşlerinde
yanar, arafta dolanıp durur ya da cennette tembel tem­
bel oturursunuz. Öbür yandan Anaerkil din, yaşamian-
mızı büyük bir daire olarak görür. Bizler atalanmızın
ruhlan (Karmalanmız) ile doğuyor, yaşıyor, bu ruhlara
saygı göstererek yolumuzda ilerliyor ve sonra da atalan-
mıza (diğer dünyanın ruhlan) dönmek, için tekrar ölü­
yoruz.
Ruhsal olarak evrim geçirmekteyiz. Herkesin kendi
kabuğuna çekildiği yaşam tarzı artık sona erdi, ve arük
insan ailesine ve içindeki bağlılığa yoğunlaşmamız gere­
kiyor. Ancak bu şekilde hayatta kalabiliriz. Batıdaki
oburluk, doğudaki açlığın sebebidir. Eğer dürüst oldu­
ğumuzu iddia ediyorsak bunu kabul etmeliyiz. Dünya­
nın verdiği zenginlere, en büyük tahıl dağlan da obur­

169
w w w .fo c e b o o k .c o m / p o 9 a lla n v t u rk ly e

luğa ve hırsa yeterli olmaz. Batılı olmak nasıl bize kom­


şularımızı makinalı tüfekle kurşuna dizme hakkını ver­
miyorsa. Dünyadaki kaynakların üçte ikisini tüketme
hakkam da vermez. Ve eylem, burada; kalabilmek, bey­
nimizde, mutfağımızda, İşyerimizde ve kişisel yaşantı­
mızda başlamalıdır. İnsanlara zulmeder, baskı uygular­
sak ya da kendimizi üstün görür, insanlar arasında ay-
nm yaparsak, dünyadaki baskılan sona erdirmek için
boşuna çabalar dururuz. "Kişisel olan siyasaldır." Sözü
1970'deki Kadın Özgürlük Hareketinin sloganıydı. Ve
kadınlann sözünü ettiği yalnızca cinsiyet sorunu değil­
di. .
Kadınlar da en az erkekler kadar, diğer kadınlara
kötü davranıyorlar. Kadınlardan nefret eden bir kültü­
rün içinde büyüdüğümüz bize kendi ezik benliğimizi
yansıtan kardeşlerimizden elimizde olmadan nefret edi­
yoruz.
Farklılıkları kolayca bulubiliriz ama zor olan berzer-
likleri algılamak ve kabul edmektir. Diğerlerinin farklı,
özel, değersiz olduklarını söylemek kolaydır, fakat bü
duygulan kendimize yöneltmenin pek de kolay olduğu
söylenemez. Babaerkil nıhaniliğin yapbğı en büyük al­
datmaca ayrılıklarımızın üzerinde ısrarla durması ve bir­
birimizle hiçbir zaman anlaşamayacağımızı savunması­
dır. Tannçanın en büyük gerçeği ise hepimizin tek bir
aile olduğu, birbirimizle bağlantılı olduğumuz, bedeni­
mizde ortak bir kanın dolaştığı ve ortak deneyimlerin
bizi birleştirdiğidir.
Hepimiz muhaliflerin mezarlan üzerine kurulu, ay­
yuka çıkmış yalanlarız. Tabii ki korkuyoruz ve bazen de
eski önyargılara ve inançlara doğru kayıyoruz. Yalana
karşı çıkmanın tehlikelerinin bilincindeyiz, ama kalbimi­
zin derinliklerinde gerçek yatıyor. Hepimiz doğumun
wwwr.focebook.com/pogaAi2mturktye
sımnı öğrendik ve hepimiz öleceğiz. Kendimizi koru­
mak için taktığımız maskeler, ne renge boyarsak boya­
yalım bizi hakikatten koruyamaz.
Tanrıça içkindir. Tanrıça toplumdur... Telefon çalı­
yor, arayan arkadaşım Helen. Ona etik hakkında yazdı­
ğımı söylüyor ve batılılann diğer kültürlerin ruhani ge­
leneklerini çalmalarından duyduğum rahatsızlığı anlatı­
yorum. Helen de benim gibi Tibet Budizmi çalışıyor.
Çalışmalarımız farklı kaynaklardan doğmuş olsa da bu
bizim ortak bir noktamız. Tibetlilerle doğrudan çalışan
bir kişi olarak şüphelerimi doğruluyor ve iddialanmı
paylaşıyor. Tibetliler, batılılann öğretileri için hazır ol-
duklannı bilmelerine rağmen öğretmek için metodlanna
saygı gösterilmesini beklerler.
Öğretilerin çoğu anlayabilecek olanlara sözlü olarak
öğretilir. Kuşkusuz bu bazı kişilerin seçilmiş olduğu an­
lamına gelmez ama hazırlık çalışması yapmadan da öğ­
retileri uygulayamazsınız. Öğretiler en iyi sıralı olarak
öğretilirler; bu durum çalışmanın temellerini bilmeyen
kişilere çalışmanın belli bir yönü üzerinde açıklama yap­
mamı olanaksızlaştırmaktadır. Keşfettiğim gerçekleri
saklamak niyetinde olmamama karşıp, eğer’ konuyla il­
gili değilseniz ortak bir dil bulmamız hayli zordur.
Ruhani olan, kutsallığın bir ifadesi olarak günlük
yaşama yayılmış olduğundan, içkindir. Tibetli genç ra­
hipler yalnızca sergi bittiğinde Thomes nehrine atmak
için Londra müzesindeki sergide kumdan enfes bir tab­
lo yapmışlardı. Böylece kumlar yeniden denize döner
ve büyük döngünün içinde, içlerine özenle kanştınlmış
sevgiyide taşıyarak uzak kıyılarda biryerlerde sahile vu­
rurlar. Biz batılılar için bireyselliği bir yana bırakıp top­
luluğa saygı göstermek karşılaştığımız en büyük zorluk­
tur. Mistik ruhani gelenekler, ruhsal inançlannı nasıl

171
günlük yaşamlarına kattıklarım bize göstererek; bunu
kendi parçalanmış kültürümüzde nasıl yaratacağımıza
dair ip uçlan verebilirler.
w w w .focebook.com /poqanizm tw kiye

RE - EN K A RN A SYO N

Geçmiş yaşamlar şu andakine ışık tutabilirler. Çoğu


zaman tanımlayamadığımız bir şekilde önceden tanıdı­
ğımızı hissettiğimiz insanlarla karşılaşırız. Hayatımızda
önemli yerlere gelen insanlar bizi daha önceki yaşanıla­
nınızda da tanımış olabilirler. Bu özellikle örnek yaşam­
larımızda tanıyor alabileceğimiz aile üyeleri için geçerli-
dir. Geçmiş ilişkiler; bazı insanlara karşı hissetiğimiz çe­
kimi ya da nefreti veya yeni tanıdığımız bir kişiyi sanki
daha önceden tanıyormuş duygusuna kapılmamızı,
açıklayabilir.
Eğer re - enkamasyon fikrine açıksanız yaşamınıza
bir bakış açısı getirebilmelisiniz. Hayatımızda oluşan
krizler ve sözde tesadüfi olan olaylar çeşitli yaşamların
geniş örnekleriyle daha kolay anlaşılır. Bunlann anlaşıl­
ması problemleri ve endişeleri belli bir bakış açısına
oturtmamızı sağlar. Re - enkamasyon ancak yaşamı ko­
laylaştırıyor ve değerini arttmyorsa faydalı görülebilir.
Hayata geçirme olmadığı sürece re - enkarnasyonun
hiçbir anlamı olmaz. Eğer kendinizi sürekli aynı şeyleri
tekrar ederken buluyor ve sizin için hiç de iyi olmayan
benzer nitelikli insanları kendinize çekip duruyorsanız,
re - enkamasyon bu davranışları açıklayabilecek örnek­
leri takip etmenize yardımcı olabilir. Belki de yaşamınız­
da üzerine eğilmeniz gereken ve çözülmedikçe yinele­
necek olan çok önemli bir sorununuz vardır. Geçmiş
yaşantılara inanmıyorsanız bile, bu çalışma; hangi imaj- |
lann ya da modellerin sizin için önemli olduğu, ya da

172
hangi sorunla sık sık ilgilenmeniz gerektiği konusunda
derin bir terapi olması açısından; değerlidir.
www .focebook.com /po9anizm turk1ye

M editasyoıı: geçm işe dönüş


En az 30 dakika rahatsız edilmeyeceğiniz bir yeT bu­
lun. En iyisi bu çalışmayı iki kişiyle ya da grup olarak
yapmaktır; özellikle de ilk defa yapıyorsanız. Eğer bu
şansınız yoksa meditasyonu bir teybe kaydedin.

Uzanın, bedeninizi saran giysileri çıkarın... Birkaç


derin nefes alın. Her nefes verişinizde bedeninizi gevşe­
tin ve gerilimleri boşaltın... Kendiniz üzerine yoğunla­
şın ve tüm ağırlığınızı zeminin taşıdığını hissedin. Gü­
neş sinir sisteminize yoğunlaşın ve bir süre bu bölge­
den soluyun... Güneş sinir sisteminden yükselen gü­
müş bir iplik göreceksiniz... Bu ipliğe tutunun ve bede­
ninizden çıkıp ipliği izleyerek uzaklaşın... Odadan dışa-
n çıkın Binanın bacasından çıkarak caddenin üzerinde
ilerleyin. Sonra gökyüzüne doğru yükselin; bulunduğu­
nuz şehrin, ülkenin üzerine çıkarak cennete doğru yük­
selin... bir süre durun... Etrafınızdaki yıldızlara bakın.
Uzayın sesini, parıldayan gümüş yıldızlan ve simsiyah
göğün enfes karanlığını dinleyin... Saf ve görkemli ha­
vayı içinize çekin... Sizi istediğiniz zaman eve götüre­
cek olan gümüş ipliği tuttuğunuzdan emin olun... Şim­
di başka bir zamana, başka bir mekana ve başka bir ya­
şama doğru iniyorsunuz... Yavaşça aşağıya inin ve etra­
fınızda ne olduğunu inceleyin., (bulunduğunuz yeri
keşfetmek için 10 dakika harcayın.) Sonra yavaşça gü­
müş ipliğe tutunarak yeniden uzaya yükselin ve aynı
şekilde odaya geri dönün... Hazır oluncaya dek bekle­
yin sonrada neler olduğunu yazın.

173
ıvvviv.focebook.com/poganizmturklye

Bu çalışma çok yoğun bir çalışmadır ve en iyisi bu­


nu bir klavuzun yol göstericiliğiyle yapmaktır. Daha ön­
ceki yaşamlarınıza uzanan sorunlarınızı anlayabilmek
için bu çalışmayı birçok kez yapmak gerekebilir. Bu de­
neyimleri özümsemek için kendinize zaman tanımalısı­
nız ve bu yüzden de çalışmayı haftada bir yapmak sizin
için en doğrusudur. Bu çalışma çok ciddidir, bu yüzden
dikkatli ilerlenmelidir.

D O Ğ U M A D Ö N Ü Ş

Bu imajlama önceki çalışmaya benzer şekilde ise ya­


rar ve deneyimin diğer sonundan başlar.

En az 20 dakika boyunca rahatsız edilmeyeceğiniz


bir yer bulun. Uzanın ve bedeninizi saran giysileri çıka­
rın. Birkaç derin nefes alın ve bedeninizi gevşetin.. Dik­
katinizi içinizde derinliklerde toplayın. Kendinizde yo­
ğunlaşın... Gittikçe daha derine inin... Kendinizi on ya­
şında düşünün. Giydiğiniz elbiseleri, saçınızın nasıl ke­
silmiş olduğunu gözünüzün önüne getirin... ne yap­
makta olduğunuzu anımsayın... Sonra bir on yıl daha
geriye gidin... Aynı işlemi yineleyin... Kendinizi ger­
çekten bu yaşta hissetmek için bir süre uğraşın.. Anne­
nizin kollarında bir bebek olduğunuz zamana dönün..
Kendinizi narin bir bebek gibi hissedin... Şimdi doğu­
munuzdan önceki zamana dönün. Ruhunuzun doğu­
munuzdan önce yaptığı seçimleri düşünün; hangi dene­
yimlere ihtiyacınız olduğu, hangi bilgileri öğrenmeniz
gerektiği ve hangi zorlukları aşmanız gerektiğinin seçi­
mi gibi. Karşılaşabileceğiniz soruları yanıtlamak için bir
süre bekleyin... Sona yavaşça odaya geri dönün.. Dene­
yimlerinizi yazın.

174
Wkvkv.focebook.com/pogam2mturkiyc

Bu çalışma, önceki gibi, hayatınızdaki sorunlara ve


esas problemlere değişik bir açıdan yaklaşmanızı sağlar.
Kendinizi kaybolmuş hissettiğinizde ya da çok önemli,
yaşamsal bir karar vermeniz gerektiğinde size çok yararı
olacaktır.

AHLÂK

H er istediğini y ap , kim seye zara r v erm e. (G elen eksel W ic-


cam )

Bir arkadaşınız tecavüze uğradı ve sizden yardım is­


tiyor. Ne yaparsanız? Özel bir işi umutsuzca isteyen bir
arkadaşınız bu işi aldığından emin olmak için ınülakab
yapanla konuşmanızı isterse kabul eder misiniz? Evli bir
arkadaşınız eşinin kendisini aldittiğini farkediyor ve siz­
den diğer kadının, kocasının peşini bırakması için büyü
yapmanızı istiyor... Büyüyle uğraştığınız duyulur du­
yulmaz, bir yığın insan kapınıza gelir ve sizden büyü
yapmanızı isterler bu da beraberinde güçlüklerle dolu
birçok ahlaki problem getirir. Bazı cadılar asla para için
büyü yapmadıklarını söylerlerken bazılan da geçimlerini
büyü yaparak sağlıyorlar.
Birçok cadı asla kimseyi lanetlemeyeceklerini söyler­
ken, diğerleri tecavüzcüleri lanetlemeyi devrimci bir ey­
lem olarak görüyorlar. Hristiyan ahlâkı; şeytana diğer
yanağımızı uzatmamızı, 54 almamamız gerektiğini söy­
lüyor. Ancak bunu söyleyenler zaten tüm kartlan elle­
rinde tutuyorlar. Bu yüzden bu sözü benimsemekte bi­
raz daha ihtiyatlı davranmalıyız. O zaman, nasıldır bi­
zim ahlâkımız?
Feminist cadı Zsuzsanna Budapest'in lanetleme ko­
nusundaki fikirleri çok açıktır; "(Women of Pover) Güç­

17 5
www.foccbook.com/po9anlzmturktyc

lü kadınlar" dergisindeki yazısında tecavüzlerin lanet­


lenmesi konusunda şunlan söyler: "Aydın feministlere
size saldıran ve tecavüz eden her erkeğin lanellenmeyi
hakkettiğini ve sizin bunun on katı zarar görmeyeceği­
nizi anlatmak için zihnimin tüm yeteneklerini kullan­
maklayım" Budapest ayrıca Koven üyelerinden birine
tecavüz eden adamı lanetlemek için yaptıkları bir ayini
anlatır. Adam yakalanır ve daha önce o bölgede yedi
kadına tecavüz ettiği ortaya çıkar. Biz kadınlar şiddet,
tecavüz ve mesela nükleer güç hakkında hiçbirşey yapı-
lamıyacağına inandırılarak sosyalleştik (daha doğrusu '
beynimiz yıkandı) Ataerkillik bizleri pasifliğe iter; böyle-
ce biz de kafamızda korku ve umutsuzlukla evlerimize I
hapsoluruz.
Hiçbirimiz aziz olmaya çalışmadığımıza ve insani j
hatalar yapabileceğimize göre ahlâki yolumuz mümkün j
olduğu kadar gerçekçi olmalıdır. Deneyimlerini bana I
öğrettiğine göre intikam kendi kendinden doğar ve kim J
ne kadar yaratıcı olursa olsun öc duygusunun varlığı I
sonuçlan olumsuz kılar. Bu nedenle ne kadar haklı 1
olursam olayım asla intikam duygusuna teslim olmam: I
Yalnızca beklerim. Kişisel deneyimlerim bana kötü ni- I
yetli insanlann hep kendi düşüşlerini hazırladıklarını I
öğretti: Bir düşüşün öncesinde hep gurur bulunur, ■
Bunlar kişisel düzeydedir. Toplumsal olanda ise bize I
zarar veren herkese karşı birlikte hareket etmeliyiz.
Bir VVicca geleneği para için büyü yapılmaması ge* I
rektiğini iddia eder ve bizim puriton kültürümüzde pa* I
ranın kötü birşey olduğuna inanilmaktadır. İnsanın pa ]
raya karşı olan tutumunu düşünerek buna bir uyan ek* ]
lemek istiyorum. Gizemcilerin de bize gösterdikleri gibi I
yalnızca yoğunlaşmış emek enerjisidir: Yani iyi yad! I
kötü doğal birşeydir. Kötülüğün kökeni para hırsıdır, I

176
m m , focebook.com/poganirmturkiye

paranın kendisi değil. Cömertseniz ve paranızı tannça


yolunda kullanılacak bir araç olarak görüyorsanız; para­
yı yükselmeniz için bir araç ya da başkalarının üzerinde
bir güç olarak kullanmıyorsanız; o zaman paranın çok­
luğu ancak kutsal çalışmaya yararlı olur. Güdüler
önemlidir.
Aşk büyüsü de başka bir şüpheli olandır. Aşk bü­
yüsü ise yara, hem de fazlasıyla. Sevgilinizi daha ilgili
yapmak için hazırladığınız büyünün sonucu kapınızda
aşkından eriyen bir aşık olabilir. Peki size aşık olan in­
sandan sıkıldığınızda ne olacak. Aşk büyüleri gerçekten
çok emin olmadıkça yapılmamalıdır... Zaten bundan
nasıl tam emin olabilirsiniz ki?
Büyü en iyi genel iyilik ve kişisel gelişim için kulla­
nılır. Eğer kendinizle barışık değilseniz, kendinizi daha
çok sevmek için büyüler yapın, eğer kendinizi sevmez­
seniz başkalan da sizi sevemez. Biri sizi incitirse onun
tüm negatif enerjisini geri yollayın ya da kalp çıkmazını
•ıçarak (bkz. s. 162), kopann. Çalışmanız gerekiyorsa
tek bir meslek üzerine yoğunlaşmayın, daha çok iş bul­
mak için genel bir büyü yapın. Bu yolla ilgi alanlarınızı
büyülügün lanetlere ve iyileştirme çalışmalarının içinde
kaybolmaktan kurtarmış olursunuz. Bir arkadaşınızın
büyüyle yapabileceğiniz bir yardıma ihtiyacı olduğunu
ve ilgilendiği konulara bağlanması gerektiğini hissedebi­
lirdiniz; ancak onun bilgisi dışında büyü yapmak niyeti­
niz ne olursa olsun yönlendirici olur vedüşünülmemeli-
«1lı

DÜRÜSTLÜK
*N e alırsan al b ed elin i ö d e .* (İspan y ol atasözü)

177
www.facebook.com/poganizmturkiye

Eğer yalan ve aldatmaca yaparsanız, başkaları da


sizden çalar ve sizi aldatır. Açıkça söylediğimiz gibi,
vergilerimizi öderken küçük hileler yapar, bazen kitap
yürütür, çalışırken devletten yardım alır, arkadaşlarımı­
zın adım ve desteğini kullanır ve onlann bize ihtiyacı
olduğunda ortadan kayboluruz. Bunların hepsi hırsız­
lıktır. Para, eşya, enerji; değişim aracı ne olursa olsun
tannça ahlâkı aldığımız herşeyin karşılığını vermemizi
gerektirir. Dürüst olmanın, bir suistimali açıkça söyle­
menin, ilgilerinizi açıklamanın, hatalanmızı ve yanlışla-
nmızı kabul etmenin sorumluluğunu taşımak zorunda­
yız. Bu acı verici ve a y m a görülebilir fakat ne kadar ra­
hatsız edici ve zorlayıcı olursa olsun gerçek ilişkiler ve
sağlıklı bir toplum için dürüstlüğün varlığını hissitmeye
ihtiyaç vardır. Dedikodu ve ifüra yıkıad ır am a .y a p ıa
eleştiri olumlu destek demektir. İlki bir a y m a olarak,
gücün üzerinde bir teknikle İkincisi ise sevgiyle yapıl­
mıştır. İnsanlar dedikodu yaptıkça, yabancılar yaratan
ve namussuzluğu destekleyen bir ahlâka göz yummuş
oluyorlar. Yapıcı eleştiri ise ilişkilerin ve iletişimin çok
önemli olduğu bir ahlâk anlayışım gösterir. Dedikodu
alçaltırken yapıcı eleştiri güçlendirir. Dürüstlük çoğaltır;
hilekarlık, kimden çalarsak çalalım, ancak azaltır. Dük­
kanlardan birşeyler çalıyorsak; gerçekte kimden çalmış
oluruz? Toplumun diğer bireylerinden. Dükkan sahiple­
ri bunu umursamaz çalınmaya karşı fiyatlar biraz artar
o kadar. Bedava yemek yeme diye birşey almadığı için
cebimizde para taşıyoruz. Kağıdı ve camı yeniden kulla­
nılması için ayırmıyarak, kolaylık olsun diye plastik
kaplı mallar olarak dünyamızı yağmalayan açgözlü ka­
pitalistlere karşı sesimizi yükseltemeyiz. Agresit ve göz
korkutucu olmak bizi silahlı askerlere benzetir. Bu da
bizi zararsızlığa götürür.

178
ZARARSIZLIK . . ,
w w w , f o c e b o o k c o m / p o g a n ı z m tu r k ıy e

Zararsız olmak, kendimizi savunmamak ya da savu-


namamak, kendimizin ve başkalarının haklarını koru­
mamak, kötüye kullanılabilir ya da sessiz olm ak anlamı­
na gelmez. Zararsız, olmak topluma ve içkinliğe inan­
makla bir bütündür. Eğer bizler birbirimize bağlıysak o
zaman birine zarar vermek bizi de incitecektir. Saldın
ve şiddet sergi ve merhamet gibi süreklidir. Daha fazla
ne istiyoruz ki? Zararsızlığı yaşatmak, insanlara varol-
malan için olan bırakmak, onları gerçekten dinlemek,
onlan görmek, yapıcı olarak eleştirmek, tartışmayı teşfik
edip uzlaşmayı sağlamakla olur. Kişisel ilişkilerde yeni
gelişmeleri, değişimi ve özgürlüğü teşvik etm ek zarar­
sızlıktır. Zararsız olmak hiç de kolay bir seçim değildir;
cesaret, uzun ve zor bir çalışma gerektirir Zararsızlığın
uygulaması herşeyi bizden önceki halinde bırakmakla,
tamir etmekle, sonra da unutmakla olur. Zararsızlık,
kör bir bayanın caddeyi geçmesine yardımcı olmaktan
çok içimizdeki görebilen kişiye, başkalarını incitmemesi
için, gün ışığını gösterebilmekle ilgilidir. Zararsızlık ba-
zan sinirlenmek bazen de öfke yatışana dek uzaklaş­
maktır. Zararsız olmak kendi konumumuza saygı du­
yarken başkalarının bakış açılarını da görebilmektir. Za­
rarsızlık; üstün güce ihtiyacı olmayan, içinde çok daha
büyük bir güç olan değer ve dinsellik duygusundan;
kaynaklanır.

H İZM ET

Hizmet VVebster sözlüğünde açıklandığı şekliyle


yardım, fayda veya yarar, başkalarının rahatına katkıda
bulunmak anlamına gelir. Hasta arkadaşlarımızı aradığı-

179
www fccebook com/pagcmzmturkıye

rnızda, protesto mektupları yazdığımızda, çöpleri temiz­


lediğimizde, kamu için çalıştığımızda, işimizi iyi yaptığı­
mızda ya da toplumda iletişim ağlan kurduğumuzda
hizmet etmiş oluruz. Yardımı; minnettarlık bekleyerek,
aydınlanmamış kitleye büyük armağanlar dağıtmak ola­
rak gören kilisenin bozukluklarından dolayı, birçoğu­
muzun hatalı bir yardım anlayışı vardır. Yardım ettiği­
nizde, bu sizi ahlaki olarak üstün (Sadece iyi değil) his-
settiriyorsa; ya da size, sizden daha şanssız insanlara
karşı güç veriyorsa, karşılık düşüncesi olmadan yardım
etmek size daha eğlenceli gelmiyorsa; Siz, Ortadoks di­
ninin yolundan gidiyorsunuz demektir. Gerçek hizmet
özgürce verilir, karşılığında hediye beklenmez. Gerçek
hizmet yardım ettiğiniz insanlardaki gücü ve kendi ken­
dilerini yönelebilme yeteneklerini teşvik eder. Bağımlı­
lık gücü çürütür ve boşaltır. Hizmet edenler yardım et­
mek istediklerini insanların tahmin ettikleri ihtiyaçlarım
karşılamaz onlarla konuşarak istediklerini karşılarlar. Yi­
ne, yardım içkinlik prensibine göre işler; eğer birine
yardım ederseniz sizin ihtiyacınız olduğunda size yar­
dım edilir. Bu tannça mantığıdır ve ben kişisel olarak
bu mantığın hem benim hem de tanıdığım insanlann
yaşamında işlediğini gördüm. Genelde yardım ettikle­
rim bana yardım edenler değillerdir ama bir kontrol ve
dengeler listesi de tutmuyorum. Bana yardım edilmişse
önemli olan kimin yardım ettiği değil, yardım edildiği­
dir. Açık yürekli ve cömert insanlar davranışlarının
meyvelerini toplarken; kendini feda etme ve görev ruhu
öldürmektedir. Benmerkezli isteklerin inkan acıya ve iç
çatışmalara neden olurken; bu istekleri hizmek için aş­
mak ve değiştirmek özgürlük yaratır.
İnsanm kendisi için yapabileceği en faydalı şey baş­
kasına faydalı olmaktır. Bilinçli benmerkezcilik ise; ayn
ve bireyci dünya görüşünü devam ettirir ve her ne ka­
dar kısa vadede tatminkar olsa da tamamen yabanalaş-
tmcıdır. Başkalanna fayda sağlamak bize en yoğun sevi­
yelerde fayda sağlar.
Bir hayatın gücünün tüm hakkı hizmetkarların elle­
rine geçmesini sağla.
Bir ruhun sevgisinin büyük olanlara yardıma çalı­
şanların yaşamlarını canlandırmasını sağla.
Payıma düşen affedicilik, zararsızlık ve doğru sözle
bitirmemi sağla.

wwv» .f o ceb o o k .co m / p o g o m / m tu rk ıy c

18 1
www i acebook.com /pagoni zm turk iye
w w w .facebook.com /paganizm turkiye
w w w .facebook.com /poganizm turkiye
w w w .facebook.com /paganizm turkiye
www. f acebook.com /poganı zm turkıye
www.f a c e book.com /pagani zm turk ¡ye
w w w .facebook.com /poganlzm turkiye
w w w .facebook.com /paganizm turkiye
w w w .facebook.com /paganlzm turkiye
www faceboo k .co m / p aganizm tu rk iy e
www. fo c e b o o k .com/pogan izm turk iye
w w w .facebook.com / pagonizm tu rkiye.
www.f a c e book.com /pagani zm turk iye
www faceboo k .co m / p aganizm tu rk iy e
w w w .facebook.com /pagantzm turk iye
w w w .facebook.com /paganizm turkiye
w ww. f a c e b o o k .com/pogani zm turk iye
www fa c e b o o k .co m / p ag an izm h rk iy e
www.facebook.com /pagani zm turk iye
w w w .facebook.com /paganizm turkiye
www.faceb oo k.com / pagani zm turkıye
www faceboo k .co m / pog anizm turkiye
www faceboo k .co m / p aganizm tu rk iy e
.w w w .facebook.com / paganizm turkiye
w w w .facebook.com /pagonizm turkiye
www.facebook.com /pagam zm turk iye
www faceboo k .co m / p agam zm tu rk iy c
w w w .facebook.cam /paganizm turkiye
w w w .facebook.com /paganizm turkiye
www.faceboak.com / pagam zm turk iye
w w w .facebo ok .co m / p agan izm hrkiy e
w w w .facebo ok .co m / pog anizm hrk iy e
www. f a c e book.com /pagani zm turk iye
w w w .facebook.com /pagani zm turkiye
w w w .facebook.com /paganizm turkiye
10

«vw w .foceboâk.com /pa^anizm turk(ye

BÜYÜCÜLÜK

Büyü nedir? Büyücülük kitabında Robin Skeltan:


"Büyü fiziksel dünyayı, etkilemek için yapılan herhangi
bir sihirsel eylemdir der. Webster sözlüğü büyüyü, bü­
yülenme (etkilenme) hali, güçlü bir zorlayıcı etki ya da
çekicilik olarak tanımlar. Intergalactik YVickedary adlı ki­
tabında Mary Daly biraz daha derine iner: "Doğa üstü
güç elde etmek için kullanılan, Kronlar tarafından bili­
nen sözlü, ritimli ya da yazılı kelime ya da kelimeler
grubu."
Her çocuk, gözlerinizi kapatıp rüzgara ve yıldızlara
fısıldadığnızda büyü yapmış olacağınızı bilir. Yetişkinler
ise yarayacağına inanmak için karmaşık, ayrıntılı ve
süslenmiş büyülere ihtiyaç duyarlar. Kendi yolunuzu
tercih edin. Cadılar çocukça olandan ayinsel olana doğ-
nı giderler, ama özünde başardı bir büyü kararlılığa
bağlıdır.

183
K A R A R L IL IK ‘VİV‘V.fûcebook.com/pogo<ı/mturkiye

D u y g u n u n n ic e liğ i, n ite liğ i v e b ü y ü y e y ö n e lt t iğ in iz


d ü ş ü n c e o n u n e t k is in i b e lir le r a ş k , n e f r e t , k in , k ıs k a n ç ­
lık , ş e h v e t v e z e v k , h e p s i y ü k s e k b ir d e r e c e d e k a lb in iz
v e a k lın ız d a o d a k la n ır . A ş ık k e n y a d a k ıs k a n ç lığ ın p e n ­
ç e s in d e k ıv r a n ır k e n b a ş k a d u y g u la r , in s a n l a r v e m e t in ­
le r iç in a la n k a lm a z , k a lb im iz in y a r a t tık la r ın ın iç in d e y a ­
ş a r v e d iğ e r h e r ş e y e n e r d e y s e d u y g u s u z k a lır ız . B ir fır­
t ın a ç ık a r m a k y a d a h a s t a b ir k a d ım i y ile ş tir m e k iç in
ç o k b ü y ü k b ir y o ğ u n la ş m a g e r e k ir . B u a ç ık o lm a ; y a n i
y a p m a k is t e d iğ in iz ş e y h a k k ın d a ç e liş k ile r in iz in o lu p o l­
m a d ığ ın ı k o n t r o l e t m e v e g e r e k s iz d ü ş ü n c e v e d u y g u la -
n b ir k e n a r a a t a r a k z ih n im iz i b ir ş e y e , y a ln ız c a b i r ş e y e
o d a k la m a d e m e k t ir . U ğ r a ş tığ ım ız ş e y h ı r s iç in m i y o k s a
g e r ç e k t e n ih t iy a ç d u y d u ğ u m u z b ir ş e y m i? B u n a «dikkat
e d in . B u d a ö ğ r e t is in e g ö r e h ır s v e b a ğ la n m a tü m a c ıla ­
rın k a y n a ğ ıd ır . G e r ç e k t e n b u s e v g iliy e b u iş e , b u in tik a ­
m a ih t iy a c ın ız v a r m ı? S iz i iy i ta n ıy a n la r la k o n u ş u n . Y a ­
k ın d o s t la r ın ız ( e ğ e r g e r ç e k d o s t la r s a ) s iz e d o ğ r u y o ld a
o lu p o lm a d ığ ın ız ı s ö y le y e c e k le r d ir .
Ç a lış m a la r ım a b a ş la m a m ın il k z a m a n l a n n d a e d in d i­
ğ im b ir d e n e y im s a n ın m a n la t m a k is t e d iğ im n o k ta y ı
a ç ık la y a c a k tır . B a n a k a r ş ı h a ta lı d a v r a n d ığ ın ı d ü ş ü n d ü ­
ğ ü m b iriy le iliş k im v a r d ı. B u k iş i b e n i m k i n d e n f a rk lı b ir
k ü ltü r d e n g e liy o r d u v e b ü y ü c ü lü ğ e ç o k s a y g ı d u y u y o r ­
d u . { B e lk i d e k o r k u y o r d u .) N e o lu r s a o ls u n b ü y ü d e n e t ­
k ile n m e y e u y g u n d u r. O ndan öcüm ü , doğduğum za­
m a n a la n v e b u y ü z d e n b e n i g ü ç lü k ıla n g e le c e k d o lu ­
n a y d a a lm a y a k a r a r v e r d im .
B ir y e t iş k in e ğ itim m e r k e z in d e k a d ın s a ğ lığ ı d e r s i n ­
den ç ık tığ ın g e c e o t o b ü s d u r a ğ ın a g i t m e k iç in uzun,
d ü z b ir y o lu y ü r ü m e n g e r e k m iş t i. Y a r ım s a a t k a d a r s ü ­

18 4
www,focebook.com/pogoniznrrurkiyc
re n u z u n b i r y o ld u . A y g ö k y ü z ü n d e , h e n ü z a lç a k ta y d ı.
K ız ıl, a lt ın r e n k li, y u v a r la k v e d e v g ib i b ir h a s a t a y ı id i
b u . B u u z u n , d ü z y o lu y ü r ü r k e n ta m ö n ü m d e d u r u y o r ­
d u . T a m ö n ü m d e d u r u y o r d u v e b u n u e n g e lle y e m iy o r -
d u . A y g ö k t e p a r la r k e n y a p m a k is t e d iğ im a y in ü z e r in d e
d ü ş ü n m e y e b a ş la d ım . Iş ık b e n i r a h a t s ız e t m e y e b a ş la d ı.
B u ç o k o la ğ a n d ış ıy d ı ç ü n k ü d o lu n a y d a d o ğ m u ş t u m v e
k e n d im i b u e n e r jiy e y a k ın h is s e d iy o r d u m . Y o ld a y ü r ü ­
d ü k ç e p la n la d ık la r ım h a k k a n d ı k a f a m d a ş ü p h e l e r d o ğ ­
m a y a b a ş la d ı; d a h a ö n c e o ld u ğ u k a d a r k a r a r lı d e ğ ild im .
Z ih n im i in c e le d ik ç e g e r ç e k t e o a d a m ı s u ç la m a d ığ ım ı d a ­
h a ç o k g e r ç e k ç i o lm a d ığ ım iç in k e n d im e k ız g ın o ld u ğ u ­
m u f a r k e t t im . Y ü r ü d ü k ç e a s lın d a ç o k n e t o lm a d ığ ım o r ­
ta y a ç ık tı. İk im iz d e s u ç lu y d u k . İç im d e k i ö ç a lm a is te ğ i
s ö n m ü ş t ü . Y o lu n s o n u n a g e ld iğ im d e o n u la n e t liy e b ile -
c e ğ im i b iliy o r d u m . G ü c ü m v a r d ı a m a d a h a d a ö n e m lis i
b u n a a r t ık ih tiy a c ım o lm a d ığ ın ın b ilin c i v a r d ı. B ü y ü k
b ir d e r s a lm ış t ım . E v e g it t iğ im d e a y in iç in to p la d ığ ım
ş e y le r i t o p a r la y ıp y a k t ım ( a n la ş t ır m a ) v e k ü lle r in i e v i­
m in y a n ın d a k i n e h r e a t t ıın . O n la r ı n e h r e a t a r a k o n u n
b a n a g ö n d e r d iğ i o lu m s u z e n e r ji y i g e r i g ö n d e r d im ve
k e n d i a d ım a o n u n la b a n ş t ı m . B u h e m b i r b ü y ü y d ü h e m
d e d e ğ ild i. A m a b e n im iç in ö n e m li b i r d e n e y im d i.
B ü y ü le r im i; b ü y ü y a p a n a , s a d e c e s a n a t ın ı d e ğ il, a y -
n c a k e n d is i h a k k ın d a b ilg ile r i d e ö ğ r e t e n e ğ it im k ü r le r i
o la r a k g ö rü rü m . S ih ir le h erşey , h e rşey m üm kündür
a m a y a ln ız g ü v e n im iz v e y o ğ u n la ş m a m ız d a ğ la n y e r i n ­
d e n o y n a t a b iliy o r s a . Y a p t ığ ım ız s ih r in s o n u ç l a n ın d ik ­
k a tle iz le r s e n iz ih t iy a ç la n n ız ı d a h a ç o k a y ır d e d e b ilir v e
ö z le m le r in iz in b u ih tiy a ç la r a n a s ıl e n g e l y a d a d e s t e k o l­
d u ğ u n u a n la y a b ilir s in iz . B ir to h u m e k t iğ in iz d e y e t i ş m e ­
s i iç in g e r e k li k o ş u lla n d a h a z ır la m a k s ın ız ; u y g u n ç e v r e
v e ı s ı , y e t e r li s u g ib i; a m a e n ö n e m lis i t o h u m u n b ü y ü -

18 5
yüp büyümemeye kendisinin karar vermesine izin verip
onu rahat bırakmalısınız. Köklenip köklenmediğini an­
lamak için ikide bir dibini eşelemek büyüm esini sağla­
maz, aksine bitkiyi öldürür. Büyüler ile aynı kurallara
göre yapılır. Zemini hazırlayın, onlan canlandınn sonra
yalnız bırakın! Onlan unutun ve günlük hayatınıza de­
vam edin. Eğer filizlenirlerse bu tannçanın iradesidir,
ölürlerse de öyle.
w w v .fo c eb o o k .c o m /p a g o n iz m tu rk iy e

KUTSAMA BÜYÜLERİ

Iş ık ciğ e rle rin iz d e d o la şsın


D ilin iz p arlasın
S iz e v erd iğ i g ü z ellik le r a d ın a
B e d e n in iz i sev in
B e d e n in iz sizi n e şe le n d irsin
A k lın ız o n u n ş e k lin i k ab u lle n sin
V e s iz e te h lik ele r v e g ü z e llik le r a ra sın d a Ö n cü lük etsin
S ev ilin v e k e n d in iz i sev in

K u tsa m a D u a s ı (V V .P.Root)

Bu benim en sevdiğim kutsama büyüsüdür, bence


gereksinim duyulan tüm öğeleri kapsar. Akıl, beden ve
duyguların hepsi yargısızca kutsanır.
Benim tanrıçayı uyandıran kutsama dualarından bi­
ri:

Hu ev i ku tsa
Bu d u v a rla n n arasın d a y a ş a y a n h erkesi
B u rad a b ü y ü v e g eliş
E sk isi g ib i bilgelikle
R u h la rın ı yü celt
V e b a g la n n ı g ü çle n d ir.
C e n n e tin k u şla n

186
V c tan ırların m elek leri
S e n i ö r ts ü n v e k o ru su n
T ü m k ö tü lü k le rd e n
B u ev i ku tsa

w w w .focebook.com /po9cn izm T 11rk1ye

K u tsam a A yin i
Bir Cuma akşamında, akşam yıldızı yükseldikten
sonra içimde birkaç damla sandal ağacı yağı bulunan bir
küvette yıkanın. Kurulanın ve işaret parmağınıza, gırt­
lağınıza, kalbinize ve dölyatağınıza misk yağı sürün; be­
yaz bir mum yakarak şöyle söyleyin:

A rın d ırd ığ ım b e d e n im i k u tsu y o ru m .


G ü z e llik le sü sled iğ im z ih n im i k u tsu y o ru m .
T a ş m a k ü z e re o la n y ü re k
Ş u a n b e n i d o ld u ra n ru h u m u k u tsu y o ru m

Bunu üç kez tekrarlayın:

KO RU NM A BÜYÜLERİ

Beyaz ışık korur. Dışanda olduğun ve kendini hu­


zursuz hissettiğinde kendimi beyaz ışığa bürünmüş ola­
rak düşünürüm, her zaman işe yarar. M etroda yolculuk
ederken, otobüs ya da tren beklerken eğer bir sersemin
bana baktığını farkedersem, aramızda onun beni değil
ama kendi değersiz gücünü gördüğü dev bir ayna hayal
ederim. Bu hiç bir zaman başarısız olmaz! Böyle idiotlar
her zaman defolup giderler. Kendilerini görmeye daya­
namazlar. Şehir hayatı yalnız kadınların kendilerini,
arabalarını ve evlerini korumalarını zorunlu kılar. Koru­
ma şekliniz ne olursa olsun kin duymayı temel alın.

187
M W W .foceb ook.com /po9 0 n l2m tu rk cye
Kin; çünkü kendimizi kontrolsüz ve umarsızca zarar ve­
ren erkeklerden korumak zorundayız. Geceleri yürüdü­
ğüm çok olmuştur ve eğer izlendiğimi hissedersem Kro­
nu, içimdeki vahşi yönü, kini, ortaya çıkarırım ve şansı­
nı bende denemek isteyen beklenmedik bir adama ya­
pabileceklerimi düşünürüm. Hiçbiri asla bunu yapmaz.
İki cadı arkadaşımın koruyucu büyünün gücünü
gösteren şöyle deneyimleri olmuştur: İlki kentin, vahşe­
tin ve saldırıların çok rastlandığı bir bölgesinde, geç va­
ritte bir otobüsün ikind katında yolculuk ediyordu. Beş
altı tane genç otobüse bindiğinde yalnızdı. (O bölgede,
yakın bir zamanda bir kadın benzer bir çete tarafından
öldürülmüştü.) Ön tarafda oturuyordu ve otobüsten in­
mek için kalktığında gençler yolunu kestiler. Gittikçe
daha da vahşileşerek; ona cadı, kocakarı diye küfrede­
rek aşağılamaya başladılar. Onu ölümle tehdit eltiler.
O, kendini büyük bir yılan olarak, sanırım bir kobra
olarak hayal etti ve onlan buz gibi bakışlarıyla süzmeye
başladı. Ona sataşmaya devam ettiler ama o hiç yerin­
den kıpırdamadı. Birden bire cüretleri yokoldu ve sa­
kinleşerek otobüsten inmesine izin verdiler.
İkinci arkadaşım kendisiyle beraber bir adamın daha
indiğini sonradan farkettiği tenha bir istasyonda tren­
den indi. Adam onunla konuşmak istedi ama o aldır­
madı. Bunun üzerine adam yolunu keserek onu korkut­
maya başladı. Arkadaşım kendini beyaz bir ışığın ardı­
na gizledi, adam kendine doğru hamle yaptığında be­
yaz ışığı düşünmeye devam etti ve adam geriye savrul­
du. Çantasına hamle yaptı ama birkez daha geriye sav­
ruldu. Arkadaşım hiç kıpırdanmadan durdu... Adam
sanki onun enerjisiyle savaşıyor, ona doğru ilerlemeye
çalışıyor ama yapamıyordu. Sonunda küfrederek karan­
lıkta kayboldu.

188
Bunlar korunma tekniklerinin işe yaradığını gösteri­
yor, ama işe yaramaları için kararlılığa ihtiyacımız var.
Kin, daha önce söylediğim gibi korunma büyüsü için
çok Önemli bir gereçtir. Ne kadar süre için olursa olsun,
evimden ayrılırken, kapıları ve gereçleri beyaz ışıkla
kutsarım ve sokak kapısını dışarıdan kapatırken şöyle
derim:

H içbir kötü lü k bu eşikten geçm esin


Evim in için i v c dışını koni
O n u gözet.

EVİMİZİ ARINDIRMAK

Evinize taşındığınızda eğer sizden önceki arkasında


kötü enerji bırakmışsa ya da etrafınızda olumsuz enerji
hissederseniz bundan kurtulmak için basit bir arındırma
yöntemi vardır. Bu ayini aynı zamanda biri hasta olduk­
tan ya da evde çok gerginlik olduktan sonra da yapın.
■£ek tek her odanın arınması için bir fincan tabağının
üzerine mavi bir mumu sağlamca yerleştirin. Mumu bü­
yük bir gazete kağıdının üzerine koyun ve etrafına de­
niz tuzuyla bir çember çizin. Mumu yakarak odadan çı­
kın ve kapısını kapatın. (Arasıra mumu kontrol edin.)
Tamamı ile yanıp bittiğinde tuzu dökmemeye dikkat
ederek gazete kağıdını toplayın ve akan bir suya götü­
rün. Herşeyi suya atarak arkanıza bakmadan uzaklaşın.
Annmayı artırmak için aynca sandalağacı tütsüsü
de yakabilirsiniz.

ivkviv.foccbo ok .co m / p o go nizm tu rkiyc

189
AŞK BÜYÜLERİ
••rtvv/.fûcebook.com/poganıznvhjrkıy
Aşk büyüleri' uyanlarla birlikte gelirler çünkü genel­
likle istediğimiz şey gereksindiğimiz şey değildir ve aşk­
tan mı yoksa şehvetten mi bahsettiğimiz çok önemlidir.
Dikkatli olun. Ben şahsen belli bir kişiyi kendime bağla­
mak için büyü yapmam; çabuk sıkılan bir insanım ve
aşk bağıyla bağlı bir ruhun beni sürekli izlemesinden
daha kötü birşey düşünemiyorum. Ve eğer büyüyü yö­
nelttiğiniz kişi gerçekte sizi istemiyorsa çok kötü sonuç­
lar doğabilir. Yalnızsanız, ve bir aşık ya da eş istiyorsa­
nız kendiniz üzerinde yoğunlaşmanızı tavsiye ederim
Bir aşıkta aradıklarınız hakkında genel bir fikir oluş­
turmalı ve bu fikri geniş ve esnek tutmalısınız. Bir arka­
daşım idealindeki güzelliklerin aynntılı bir listesini yap­
mıştı - ama aym özellikleri bir eş olarak kendisinde kar­
şılaması gerektiğini hesaplamamıştı. Bu eşinin isteğini
söndürücü bir etki yaptı.
Kutsama büyüsü başlangıç için iyi bir noktadır.
Bundan sonra bir sevgiliye verebileceğiniz özelliklerinizi
değerlendirin; sevecenlik, eğlence, sıcaklık gibi ve onla­
rı verme yolunuzu gerçekten duyumsayın. Sevme ve
nefes alma prensibini içinize çekin ve olabildiğince içi­
nizde tutun. Bu işlemi birkaç kez yaparak sevginizin
sizden taşıp uzaklara dek yayıldığını duyumsayın. Bu­
nu her Cuma (Venüs günü) tekrarlayabilirsiniz. Fakat
aradaki zamanlanda önemsemeyin. Kendinizi serbest
bırakın.

İYİLEŞTİRME VE SAĞLIK BÜYÜLERİ

T anrıça b ed en in i esirgesin
O nu rlu ve güçlü otsun

190
T a n n ça , kalbini esirgesin
Çarp arken
T a n n ç a karnını esirgesin
Y iy eceğini taşırken
T a n n ç a ayaklarını esirgesin
Rah atça b a s toprağa

Hastalık çoğunlukla bizi umutsuzluk duygusuna bo­


ğar. Eğer hastalığımız ciddi ve güçten düşürücüyse, ya­
şamımızı tehdit ediyorsa, korku ve öfke buna bağlı ola­
rak artar. Yaşam ve Ölüm hakkmdaki düşüncelerimiz ne
olursa olsun kendi Ölümlülüğünüzle karşı karşıya kal­
mak sizi korkunun kollanna atar. Çok yorgun ve hasta
olanlar ve yeterince yaşadığım düşünenler ölümü iyi
karşılayabilirler ama genellikle insanlar direnç gösterir
ve hastalık korku, çaresizlik gibi duygularla karşılanır.
Bu nedenle kendinize iyileştirme büyüsü yapmanız pek
kolay değildir. Bu işi grup olarak yapmanız ya da yar­
dım etmesi için bir arkadaşınızı çağırmak daha yararlı
olacaktır. Belki de bu iyileşmenizin ilk basamağı olacak­
tır. Yani yardım isteme alçak gönüllülüğünü gösterme­
niz ve kendinizi kontrol edemediğinizi, herşeyin yolun­
da gitmediğini kabul etmeniz.
Bazen kendimizi hasta hissetmekten çok cansız ve
enerjisi düşük hissederiz. O zaman kendimizi canlan­
dırmak için büyü yapabiliriz. Bir pazar, sabahı, altın sa-
nsı bir mum yalın ve şunlan söyleyin:

G ü n eş! G ü n eşi Beni ışıt


A ltın sıcaklığınla beni ısıt
H er hücreyi, h e r göreneği ılo ld ıır
Y aşam veren ışığınla fac e b o o k .co m / p a g d n izm tu rk iy e
B e n i ışınlarınla yıka
Y enile b en i
K i sen in ateşli cevheind en

191
O lu şan ruhum *m w .fa ce b o o k .c o m / p o g a n a m tu rk < y e
Sen in gib i parlayabilsin

Eğer güneş ışığı varsa bir süre altında durun. Ya da


kasvetinizi giderip sizi canlandıran sıcak bir yaz güneşi­
ni hayal edin. Bu büyüyü ihtiyaç duyduğunuz zaman­
larda pazar günleri yapın. Karanlık kuzey ülkelerinde,
güneş ışığının azlığı ve kış aylarının uzunluğu, bizi içi­
mizdeki güneşi, dışarıdaki soğuğun içimizde yaktığı
ateşi duyumsamaya iter. San ve turuncu renkler, parlak
renkli giysiler, kırmızı, sarı ve turuncu mumlann ve
portakal, tarçın ve zencefil yağlarının yakılması güneşin
bu eksikliğini görsel olarak giderebilirler.

İyileştirttin A yini
Bazı cadılar yeni ay ve dolunayda biraraya gelerek
iyileştirme gruplan oluştururlar ve hasta kadınlar için
ayinler yaparlar. Genellikle bu çalışma, bitkiler, masaj,
sağaltım ve diğer hayat veren iyileştirme sanatlarıyla
desteklenir. Ayin, hasta için ona hastalığının içeriğinin
bilgisini ve yavaş yavaş iyileşmesini, enerjisini besleye­
rek yoğunlaştırmasını sağlayan boşalımsa! bir öğrenim
yaşantısı olabilir. Tek başına olan cadılar iyileştirme
ayinlerini birebir ya da hasta kişi olmadan da yapabilir­
ler.

Grup daireyi oluşturur (iyileştirilecek kişi ya da kişi­


ler dairenin içinde kalır.) Ve iyileştirici tannçayı, dört
öğeyi vb. çağırırlar. Bir güç konisi oluşturarak tanrıça­
dan kadını (burada ismi söylenmelidir) iyileştirmek! çin
izin isterler. (Kadın dairenin ortasında oturur.) Koven
üyeleri çok güçl olan iyileştirmenin bittiği hissedilinceye
dek bu sürer sonra iyileştirilen kişi bir sonrakinin daire­
nin ortasına oturması için kalkar. Eğer iyileşmesi gere­
ken Koven üyeleriyse enerjiyi almak için tek tek daire­
nin içine geçerler. İyileştirilenler isterlerse yaşadıklannı
gruba ya da koven üyelerinden birine anlatabilirler, her
iki durumda da bunun için zaman aynlır sonra tanrıça­
ya ve dört öğeye şükredilir ve daire çözülür.

aceb o o k .co m / p o 90n 1 r m t ı r k ıy e

İŞ BÜYÜLERİ

İssizlik dönemlerinde kadınlar ücretli islerini sağla­


ma almalıdırlar ve büyücülük bunu kolaylaştırabilir ka­
rarlı olmayı; ne kadar olanaksız olursa olsun engeller ne
kadar büyük olursa olsun büyünün her şeyi yapabilece­
ğini unutmayın ihtiyacınız olan yanlızca kesin hedef ve
yürekten istektir. Toplumumuz bizi yaptığımız ücretli
işe göre değerlendirildiğinden işsizlik başarısızlık duy­
gusuna, kendini suçlamaya ve kendine aşın yüklenme­
ye neden olur işsiz olduğumuzda fazlalık olarak görülü­
rüz ve insandan sayılmayız. Bazılan çalışmadıklan za­
manlan okumak, dinlenmek, düşünmek ve kararlar ver­
mek için fırsatlar olarak görürler diğerleri yani devlet
yardımından yararlanamayanlar, özellikle çocuklu ka­
dınlar, başkaları onlann ellerine baktığı için çalışmak
zorundadırlar. Özgüvenimizi artırmak birinin sizi işe
alacak kadar değerli bulması için ilk ve belkide tek
adımdır. Cadılar işlerini özgüvenle yapıyorlar. Kadınlar
genellikle kendilerine güvenmez, yeteneklerini kullana­
maz, olmalan gerekenden daha azını kabul eder ve uz­
laşmacı davranırlar çünkü öz beğenileri çok düşüktür,
öz beğeniyi ne başkaları size verebilir ne de başkaları
sizden alabilir (bilinçaltına itelebilir ama eğer canlıysa

193
www.f acebook.com/pogaru zmturkıye

yeniden ortaya çıkarılabilir) hepimizin içinde bir ateş gi­


bi yanar yeniden ortaya çıkarılabilir) hepimizin içinde
bir ateş gibi yanar. Özbeğeninin ortaya çıkması için ilk
şart kendini sevmedir.
30 dakika rahatsız edilmeyeceğiniz bir yer bulun ve
yanınıza iki sayfa kâğıt alın kâğıtlardan birine kırmızı
mürekkeple sevdiğiniz yönlerinizi yeteneklerinizi bece­
rilerinizi iyi niyetlerinizi yazın en önemlisinden en
önemsizine tek kendinizde iyi olduğunu düşündüğü­
nüz her şeyi yazın. Ekinci kâğıda da siyah mürekkeple
kötü ve zararlı bulduğunuz yönlerinizi yazın (bu kolay
olacaktır ikinci bir kâğıda da ihtiyaç duyabilirsin) bütün
huylarınızı, başarısızlıklarınızı, cahilliklerinizi, kötü yap­
tığınız her şeyi yazın bitirdikten sonra her iki kâğıdı
önünüze koyun bir beyaz bir de mavi mum yakarak
başlayın.

A n n e işte b e n im iy i y ö n le rim
(o k u y u n )
v c iş te b aşarısız lık la rım
(o k u y u n )
H ak ik ab y an İrz s e n b iliy o rsu n
B a şarısızlık la rım ız ı b a stıra c a k olan
Y e te n e k le rim i g eliştirm eliy im
Y e m e k için ça lışm a lıy ım
Y a ş a m a k için ça lışm a lıy ım

Senin iradeni yer yüzüne getirmek için çalışmalıyım


sonra iyi ve kötü yönlerinizi mavi muma tutarak yakın
ve küllerini bir vazoya doldurun sonra da en yakın akar
suya (nehir, kanal deniz) atın ve şunlan söyleyin:

İra d en y e n n e g e le ce k lir
B e n im iş b u lm a m ı sağla
p a r a b ü y ü l e r i

Birçok cadı para için büyü yapmayı doğru bulmaz


bence bu paraya neden ihtiyacımız olduğuna ve onunla
ne yapmak istediğimize bağlıdır: Dünyasal malların alı­
mı bence uygun bir sebep değildir ama ihtiyacımız olan
bir etud ya da yolculuk için para büyüsü yapmak bana
mantıklı gelmektedir.
Daha öncede söylediğim gibi paranın kendisi zarar­
sızdır ama bütün kötülüklerin kaynağı para aşkıdır pa­
rayı tanrıça adını kullanmak için para büyüsü yapmak
parayı şeytanı güçlerden (babaerkillik) kurtarıp iyi güç­
lere vermek anlamına gelir ama en önemlisi parayı elde
etm ek için harcadığınız enerjinin amacıdır bu konuda
çok net olmalı ve amaçlarınız konusunda kendinizi dü­
rüstçe sorgulamaksınız. Para eğer gerekliyse gelecektir.
Bir pazar sabahı san bir mum yakın ve başlayın:

Ç o k lu ğ u n tan rıçası
C ö m e rtliğ in sa h ib i a « m .fo c e b o o k .co m /p o g o n .ım tu rk n re
Ş im d i istiy o ru m
D in le b e n i
P a r a y ı . . . . (n e d e n i) ih tiy a cım v ar
D u y beni
Ç o k lu ğ u n tan rıçası

Sonradan işiniz pilanınız ya da başka bir şey için


kullanacağınız parayı altın formunda tasarımlayın'. Açık
olun, paranın tam olarak nasıl harcanacağını gözünü­
zün önüne getirin ve yapılıcak şey üzerine odaklanın,
ihtiyacınız kalmaymcaya denk her pazar bunu tekrarla­
yın:

195
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w .facebook.com / pagam zm turkiye
w w w .facebook.com / paganizm turkiye
w w w .focebook.com /pogonizm turkiye
w w w .focebook.com /pagam zm turkiye
w w w .facebook.com /poganizm turkiye
w w w .facebook.com /paganizm turkiye
w w w .facebook.com /pogam zm turkiye
www.facebook.com /pagani zm turk iye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w .facebook.com / paganizm turkiye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w .facebook.com / paganizm turkiye
w w w .facebook.com /pogonizm turkiye
w w w .facebook.com /pagom zm turkiye
www.facebook.com /pagani zm turk iye
w w w .focebook.com /pagom zm turkiye
www.f a c e b o o k .com/pagam zm tur k iye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w .faceboak.com /paganizm turkiye
w w w .facebook.com /pogam zm furkiye
www. f o ce b o o k .com/pogani zm turk iy e
w w w .focebook.com /paganizm turkiye
w w w .focebook.com /paganizm turkiye
w w w .focebook.com /paganizm turkiye
www. f acebook.com /pogom zm tur k iye
w w w .facebook.com /poganizm turkiye
www, f a ce b o o k com/pogam zm turk iye
w w w .facebook.com /poganizm turkiye
w w w .facebook.com /pogam zm turkiye
w w w .facebook.com /paganizm turkiye
w w w .focebook.com /poganizm turkiye
w w w .facebook.com / poganizm tu rkiye
w w w .facebook.com /poganizm turkiye
w w w .facebook.cam /paganlzm turklye
11

www.facebook.com/poganizmTurkiye

RUHSAL YETENEKLERİN GELİŞTİRİLMESİ

Bu bölümde insanların çoğunun geliştirebileceği


ruhsal yetenekler verilmiştir ve bunlar bir cadı için vaz­
geçilmez bilgilerdir.

TASARIMLAMA (YÖNTEM)

Tasanmlanamayan bir şeyin gerçekleştirilemeyeceği


konusunda bilinen bir psikolojik kanı kadar bir esraren­
gizlik de vardır. Roberto Assagioli tasarımlama üzerine
ayrıntılı çalışmalar yapmıştır. Psikoloji için kabul edile­
mez olmasına ve bazı psikologlann şiddetle karşı akma­
sına karşın, büyü ve psikolojinin birçok ortak yanı var­
dır. Konuyla ilgili olarak geliştirilmiş kanunların bazıları
aşağıda özetlenmiştir.

197
www.f oteboo k.com/poganı zmtur kıy e
1 - İmajlar ve fikirler kendilerine uygun durumlar
ve dışavurumlar üretmeye eğilimlidirler.
2 - Tavırlar, hareketler ve eylemler, imajlar ve fikir­
ler yaratmaya eğilimlidirler.
3 - Fikirler ve imajlar, kendilerine uygun duygular
ve güdüler uyandırırlar.
4 - Bu duygular ve güdüler de tepki vererek kendi­
lerine uyan imaj ve fikirleri şiddetlendirirler.
Bu nedenle Assagioli fikir ve imajlarımızın hisleri­
mizi beslediğini ve hislerimiz tarafından da beslendiği­
ni, bunun kapalı bir daire oluşturduğunu düşünür. Bir
şeyi düşündükçe ona bağlanınz, ona bağlandıkça da
onu daha çok düşürünüz. Dürtüler ya da güdüler doğ­
rudan dışan vurulur ya da sembolik eylemlerle sembo­
lik olarak dışa vurulurlar. Burada da işin içine büyü gi­
rer. Tasarladığımız bir şeyi sembolik eylemlere dökerek
içimizdeki derin bir ihtiyacı dışa vururuz. Kadınlar me-
ditasyonu hem kendi içsel çevrelerini (iç dünyalarındaki
yaşantıları) hem de dış dünyayla olan ilişkilerini değiş­
tirmek için kullanırlar. Meditasyonun birçok değişik
amacı olabilir ama genel amacı günlük yaşamı zengin­
leştiren ve ona yardımcı olan daha derin bir özbilincin
elde edilmesidir.

İÇİNİZDEKİ KLAVUZU BULMANIZ İÇİN


MEDİTASYON

Aşağıdaki meditasyon yaklaşık 20 dakika sürer. Ra­


hatsız edilmeyeceğiniz bir yer bulun. Meditasyonu kay­
detmek ya da bir üyenin diğerlerine klavuzluk ettiği bir
grupla ya da çiftseniz sırayla yapmalısınız.

198
Yere uzanın, rahatsız giysilerinizi çıkann ve rahatla­
yın... Ağırlığınızı zeminin taşımasına izin verin ve be­
deninizdeki gerilimi atmak için birkaç derin nefes alın...
Sıcak bir yaz gününde olduğunuzu ve bir çayırda bu­
lunduğunuzu düşünün. Etrafınızdaki bitkileri seyredin,
tatlı sıcak meltemin derinizi okşadığım hissedin... Çayı­
rın köşesinde bir kapı göreceksiniz. Kapıya doğru yürü­
yün ve öbür tarafa geçin... Bir patika göreceksiniz. Pati­
kaya bakın ve izlemek isteyip istemediğinize karar verin
izlemeye kanar verirseniz, yukarıya doğru patikadan yü­
rümeye b a ş la y ın ...wfni-<*bcoK coırı/paıprn/mturkıye
Patika yukanya, dağa doğru çemberler çiziyor... Pa­
tikada yürürken etrafınıza dikkat edin, herhangi bir bit­
kiyi, hayvanı ya da havanın durumunu izleyin... Sizi
yavaş yavaş yukan tırmanırken güneş panldamaya de­
vam ediyor... Yolunuzdan ayrılmayın... Zirveye yakla­
şırken havanın daha temiz ve açık olduğunu farkediyor-
sunuz, uzaklardan hafif bir müzik sesi duyuluyor. Siz
yukan çıktıkça müziğin sesi artıyor ve artık bir çağlaya­
nın sesi duyuluyor... Sonunda zirveye tırmanıyorsu­
nuz... Bir kemerin altından geçerek, ortasında bir çağla­
yan olan tapmağa geliyorsunuz... Dinlenmek için çağla­
yanın kıyısında duruyorsunuz... Bu sırada size yaklaşan
bir karaltı görüyorsunuz... Bu sizin klavuzunuz. Onu
selamlayın ve size söyleyeceklerim dinleyin... Ona dile­
diğiniz soruyu sorabilirsiniz... Bir süre onunla kalın...
(10 dakika bekleyin - imajın bedensel güç olmadan ser­
bestçe gelişmesine izin verin) sonra artık gitme zamanı-
zın geldiğini halırlayın... Klavuzunuz size, istediğiniz
zaman ona dönebileceğinizi tem silen bir ayrılış hediyesi
verecektir... Heıiiyenizle birlikte dağdan aşağı inin ve
aynı yoldan geriye çayıra dönün... Gözlerinizi açın ve
odaya geri dönün. Yaşadıklarınızı yazın.

199
www.focebook.com/pooamzfnturkive

T a ç çak ra

Ajna
Merkezi

K a lp ç a k r a s ı

G ü n e ş s in ir
ağ ı ça k ra sı Dölyatağı çakrası

Kök çakra

ÇAKRALAR VE ETERİK BEDEN

Klavuzunuz yardıma ihtiyacınız olduğunda ya da


bir şey hakkında açıklağa ihtiyacınız olduğunda size
öğütler veren iş öğretmeninizdir. Onu ne kadar çok zi­
yaret ederseniz ilişkiniz o kadar gelişir. Hem pratik iş­
lerde hem de karmaşık sorunlarda size yardım a olacak­
tır.
Tasarımlama rüyalarınızı analiz etm ek ve anlayama­
dığınız fiziksel problemlerinizi çözm ek için bulunmaz
bir yoldur. Rüya üzerinde çalışmak için, rüyanın bir yö­
nünü soyutlayın, bu bir kişi ya da durum olabilir. Son­
ra da kendinizi bu kişi ya da durumun yerine koyun.
Konuşun, neden orada olduğunuzu, neye gereksinim
duyduğunuzu ve ne demek istediğinizi açıklayın. Aynı

200
şekilde bir ağn ; örneğin başağrısı konusunda, ağnyı ta­
sarımlayın, ona bir renk, hatta bir yüz verin ve sizinle
konuşmasını sağlayın. Ağrının size söyleyeceği şeyler
vardır, ona ses verin. Hatta ağrıyla aranızda bir diyalog
başlatın... Deneyin, yaratıcılığınızı kullanın.
Bir kez klavuzunuzla ilişki kurduktan sonra daha
farklı bedenlerde çalışmaya başlayabilirsiniz.

www. f o cib ook.com / p a 9 an 1ım tu r kty e

ETERİK BEDEN VE ÇAKRALAR

Çakra (Chakra) kelimesi Sankritçedir ve tekerlek an­


lamına gelir. İngilizcedeki karşılığı gibi edebi olarak dö­
nen bir mekanizma, metaforik şans çarkı ya da Ta-
rot'daki kader çarkı anlamlarına da gelebilir. Çakralar,
yedi adet tekerlek şeklinde enerji merkezidirler ve bede­
nimizin eterik ikizinde bulunurlar. İnsanların büyük bir
çoğunluğu yalnızca fiziksel bedenlerinin farkındadırlar.
Oysa aynca bir eterik bedenimiz, bir duygusal ya da
astral bedenimiz, bir de zihinsel bedenimiz vardır. Ru­
humuz da hepsini koordine eden örtü işlevini görür.
Eterik beden hem fiziksel dünyayla (eterik beden fizik­
sel bedenle temas halindedir) hem de daha farklı be­
denlerimizle etkileştiğimiz bir enerji alanıdır. Eterik b e­
den hem bir filtre hem de şablon olarak işe yarar. Ruh­
sal eneklerin yüksek akımını düşünerek fiziksel beden
tarafından özüm senebilecek hale getirir ve fiziksel bede­
nin üzerinde biçimlendiği şablonu meydana getirir. Ete­
rik bedenimiz saflaştıkça fiziksel bedenimiz değişir. Ya­
şam gücü, eterik bedenden gelerek fiziksel bedeni zin­
deleştirir ve bir anlamda renkleştirir. Yaşam gücümüz
düşük olduğunda auramız soluk ve renksiz olur, fizik­
sel olarak grileşiriz. Eterik bedenim iz fiziksel bedenimi-

201
www.facebook.com/po90nizmTurklye

zin çevresinde bulunan bir sis ya da ışıltı olarak düşü­


nülebilir. Eterik beden kişinin ruhsal ya da ruhani sağlı­
ğına bağlı olarak parlak ya da solgun, lekeli ya da temiz
olabilir. Ruhani enerjiler bedende bir sel gibi akabilir ya
da buhar gibi damlayabilir, bu eterik bedenin ve çakra-
lann ne kadar tıkalı olduğuna bağlıdır.
Çakralar dönen ve titreşen küçük tekerleklere ben­
zerler. Çoğu kez çiçeklere benzetilmişlerdir. Cw Lead-
bearter onlan saplan omurgadan çıkan çan şekilli kah­
kaha çiçeklerine benzetir. Sanksrit metinleri, özellikle
de Patanjab metinleri belli sayıda yapraklan olan çakra-
lardan bahsederler. En bilinenleri ise bin yapraklı lotus
olarak adlandırılan taç çakrasıdır. Çiçek benzetmesi çak-
ralann durumlannı anlatırken de kullanılmıştır. Bazdan
çiçekler gibi açılmış, bazdan filizlenmiş gibi ya da biraz
açılmış olarak anlatılmışlardır. Akkor halinde de olsalar,
küçük gri çukurlar gibi de olsalar bu yedi çakra, yedi
değişik şekilde üretilen yaşam enerjilerini verir ve alır­
lar.
Çokra sistemi, eterik ikizi ve farklı enerjiler dünya­
sını açıklayan şeylerden yalnızca biridir. Aslında yaşadı­
ğımızı sandığımız aldatıcı dünyada değil, bu dünyada
yaşarız. Carlos Castenada'nın Don Ju an 'ı bizleri ışılda­
yan iplerle şeylere ve insanlara bağlı varlıklar olarak ta­
nımlar. Tonal ve JNagual olan dünyalar vardır, yani ger­
çek olan ve aldatıcı olan Don Juan, gerçek dünyayı gör­
m esi ve gerçekliğin müsvettelerini geride bırakması için
yıllarca Castaneda'yı ikna etmeye çakşır.
Her büyü sisteminin bu iki dünya hakkında kendi
açıklaması vardır; bazıları daha karmaşık ya da daha ba­
sit olabilir ama tem el hep aynı kalır. Her zaman için iki
düzlem vardır, biri bizim tek gerçeklik olarak görmeye
koşullandığımız düzlem diğeri ise hakiki gerçekliğin

202
düzlemi, yani çocukların, mistiklerin, şairlerin, kâhinle­
rin v e ... cadıların dünyası.
Büyü bu ikinci düzlemde, hakiki gerçekliğin baş
aşağı dünyasında yaşanır. Fakat burada bir büyü olarak
değil yalnızca normal ve mantıklı bir şey olarak görülür.
Sadece gözlerimizle görmeye ve yalnızca beynimizin
mekanik bölümleriyle düşünmeye koşullandığımızdan,
bu asıl gerçek dünyaya geçmek çok zor bir iştir.
Bizim kendi batı gizemli öğretilerimizin çoğu cadı
avlan arasında yokedildiği için, gerçekliğin hakiki doğa­
sı üzerine olan öğretilerimiz zorunlu olarak başka kül­
türlerden, genellikle doğudan, Çin'den, Hindistan ve
Tibet'ten gelmektedir. Yakın zamanlarda bu öğretiler­
den bazılan bize ABD'li kızılderililerden, Orta ve Gü­
ney Amerika'dan ve M eksika'dan ta bize ulaşmıştır.
Ancak etik bölümünde de belirtildiği gibi ruhani gele­
neklerin başka kültürlerden alınması, pratikteki sakınca­
larının yarımda pratik ve ahlâki sakıncalar da içerir.
Çalışmalarımda Doğu Geleneklerinden yararlandı­
ğımdan yıllar süren sem iner çalışmalarımı, iyileştirme
ve gizemlilik üzerine olan araştırmalarımla birlikte Doğu
kavramlarını da kullanacağım.
Yedi büyük çakra vardır, isimleri aşağıdan yukarıya
doğru şöyle sıralanırlar: K ök çakrası, güneş sinir ağı
çakrası, kalp çakrası, gırtlak çakrası, üçüncü göz çakrası
(yüz çakrası) ve taç çakra. Çakralann kesin tanımlan ya-
pılmamışbr, elimizde yalnızca öğretilerde ve eski metin­
lerin çevirilerindeki önermeler vardır. Çakralar hakkın-
daki temel öğretilerin hepsine katılıyor olmamama kar­
şın özel bazı aynntılarda onlara ters düşmem kaçınıl­
mazdır. Kendi gerçeklerinizi keşfetmek için başka kay­
nakları inceleyin* yalnız ya da grup olarak meditasyon-
lar ve çalışmalar yapın. En sağlıklısı bu olacaktır.

203 w w w .face b o o k .co m / p o g Q n 12m tu p k 1y c


www.focebook.com/po9 anizmturkiye

KÖK ÇAKRA

Kök çakra omuriliğin ucunda bulunur, pelvis ve


kuyruk sokumu sinir sistemlerine uygunluk gösterir. İs­
minin belirttiği gibi; kök çakrayla maddi, dünyevi, tanı­
dık ve içgüdüsel olan şeylere bağlanınz. Bu yüzden kök
çakra içgüdülerimizi ve temel güdülerimizi temsil eder.
Ay tarafından yönetilir. Bu çakra birçok insanda canlıdır
ve bizi "yuva" olarak gördüğümüz şeylere bağlar. Çoğu
insan için "yuva" tanıdık bir çevre ve arkadaşlar demek­
tir, ama bize güvenlik ve sıcaklık duygusu veren her­
hangi birşey olabilir. Burada anlamsız ayinler, zorunlu
davranışlar ve alışkanlıkların hepsi aktif haldedir; çün­
kü bu ayinleşmiş davranış modelleri kendilerini dinsel
olarak boşlukta hisseden insanlan yatıştırma özelliği ta­
şırlar. Köklerimizle sağlıklı ilişkiler yaratmadan dünyevi
işleri etkin bir şekilde başarmak çok zor birşeydir. Ola­
ğanüstü ve gizemli alanlarla uğraşanlar genellikle mad­
di dünyaya çok şüpheci bir açıdan bakarlar. En korku­
tucu açıklamalarında Orta Çağın din adamlan, maddi,
dişi ve doğal olan herşeyi ilkel ve insandan aşağı olarak
tanımlıyorlardı. Bizim kültürümüz de bu düşüncelerin
bir sonucu olarak görülmelidir; hâlen bizi üzerinde taşı­
yan dünyayı ve bizi koruyan bedenlerimizi zehirliyoruz.
Kaldı ki paranın maddi biçimini de tanrılaştırmış bulu­
nuyoruz. Freud'un da belirttiği gibi para gerçekte dışkı­
dan başka birşey değildir ve konumuza dönerek hem
para hem de dışkı kök çakrayla ilgilidir.
Kök çakra kırmızı renkle ve ayla ilişkilidir.
K ö k Ç akra M editasyonu
Rahat bir yere oturun (yere uzanmayın) ve gereki­
yorsa arkanıza bir destek yerleştirin. Gözlerinizi kapatın
ve birkaç derin nefes alın. Fiziksel bedeninizi hissedin
ve dikkatinizi yoğunlaştırarak gergin yerlerinizi gevşe­
tin. Düzenli olarak nefes alıp verin... Omurganızın en
dibine doğru yönelin. Orada gördüğünüz renkleri ince­
leyin. Çakranm durumuna, etrafında ne kadar enerji ol­
duğuna, nasıl açılmış olduğuna bakın... Sonradan çak-
radan çıkıp toprağa uzanan köke yoğunlaşın... Bu kökü
bulun ve ne durumda olduğuna bakın. İyi ve sağlıklı mı
görünüyor? Yoksa inece ve zayıf, kah ve sımsıkı kapalı
mı görünüyor? Hayalgücünüzü kullanarak kökü değişti­
rin; onu inceltin, kalınlaştırın, besleyin, ne gerekiyorsa
yapın. Sonra ne kadar sağlam olduğunu ne kadar emin
ve bağlı olduğunu duyumsamak için birkaç dakika yo­
ğunlaşın... Sonra bu duyguyla günlük yaşamınızda ne­
ler yapabileceğiniz üzerine yoğunlaşın... Odaya geri dö­
nün ve keşfettiğiniz şeyleri yazın.
w w w. fo c e b o o k .c o m / paganı zm tunk ly c

DALAK YA DA DÖL YATAĞI ÇAKRASI

Batı sistemlerinde bu çakra dalakla bağdaştırılır,


ama doğu geleneklerinde cinsel organlar ve verimlilikle
birlikte anılır. Batının cinselliğe karşı olan babaerkil eği­
limine rağmen ruhani öğreticilerin bu çakranın cinsel
yönüne pek değer vermediklerini söyleyebilir. Erkekle­
rin çoğu cinsel yönün açığa çıkmasını istemezler. Ka­
dınlar için cinsel organlar birçok açıdan kadının varlığı­
nın ve yaşam enerjisinin merkezidirler. Ölü ya da canlı
olarak doğurduğumuz bebeklerimiz bize buradan doku­
nurlar. Cinsel eşlerimizle buradan birleşiriz. Cinsel trav-

205
w n rw .focebo ok .co m / p og o n izm tu rkiy e
maların, tecavüzlerin, ameliyatların ve zor doğumların
izleri kök çakrada görülebilir. Kramplar, kasılmalar ve
ağrılarla ızdırap çeken döl yataklarına ve cinsel prob­
lemlerle doğumsal sorunlara bu çakradan yaklaşılır. Bir
arkadaşım, Mary Svvale, annelerin ve kızlarının döl ya­
laklan arasında bir bağ hissettiğini söyler. Çin kutulan
gibi dölyatağı içinde döl yatağı. Kendi çocuğumuzu döl
yatağımızda taşımak bize kendi annemizin döl yatağın­
da bulunduğumuzu hatırlatır, çocuğumuz da bu duygu­
yu yaşar. Bu duyguda eski zamanlara giden gizli bir ge­
çit vardır.
Döl yatağı çakrasının turuncu renkle ve Merkür ge­
zegeniyle ilgisi vardır.

D öl Yatağı Ç akrast Üzerine M editasyon.


Yere uzanın ve rahatlamak için birkaç derin nefes
alın... Dikkatinizi döl yatağınızda toplayın... Bir süre ne
durumda olduğunu anlamaya çalışın... Döl yatağınızda
derinlere indikçe sizde beliren duygulan gözlemleyin...
Bu duygulan serbest bırakın... İmajlann ve anıların gel­
mesi için yolu açın, onlan yargılamadan, gelip gitmele­
rini izleyin... Sonra döl yatağınızı yıkayan, iyileştiren ve
anndıran bir ışık dalgası düşünün... Işığı orada tutun...
Sonra serbest bırakın... Bu işlemi her seferinde ışığı da­
ha fazla tutarak tekrarlayın. Bu yerin ışığı emdiğiniz
enerji merkeziniz olduğunu hissedin... Sonra odaya ge­
ri dönün ve yaşadıklarınızı yazın.

GÜNEŞ SİNİR AĞI ÇAKRAS1

Göbeğin üzerinde yer alan güneş sinir ağı çakrast,

206
COELİAC ağına ve sindirim sistemine bağlıdır. "Gut
tepkileri" insanlann yaydığı bilinçaltı ve bilindışı sinyal­
ler güneş sinir ağı tarafından gönderilir ve algılanırlar.
Bu ağ dev bir algılama merkezidir ve enerji yüzünden
kolayca tıkanabilir veya bastırılabilir. Bu sinir ağıyla, in­
sanlarla gündelik ilişkiler kuranz ve bazit duygularımızı
dışa vururuz. Öfke, hırs, kızgınlık, kendine acıma ve
depresyon gibi duygulann hepsi güneş sinir ağından
kaynaklanır. Enerjimiz buradan çekilebilir, canlılığımız
buradan akıp gidebilir ya da biri tarafından soğurulabi-
lir. Güneş sinir ağımızın durumu diğer insanlarla olan
ilişkilerimizi yansıtmaktadır. Fiziksel olarak güneş sinir
ağı sindirim organlanna; yani ciğere, öd kesesine, mi­
deye, pankreasa ve bağırsaklara bağlıdır. Güneş sinir
sistemi çakrası san renk ve Venüs gezegeniyle bağdaştı­
rılır.
w w w .facebo ok .co nt/ p o 9an12m tu rk 1ye

Güneş Sinir Ağı Çakrast Üzerine M editasyon


Yere uzanın ve birkaç derin nefes alın... Bedeniniz­
deki gerilimi uzaklaştınn... Dikkatinim güneş sinir ağı­
nıza yöneltin... Çakrarun genel durumunu, rengini ve
sizde uyandırdığı imaj ve duygulan inceleyin... Orada
bulduğunuz kişileri izleyin... Güneş sinir ağınızdan çı­
kan kordonlar göreceksiniz. Bu kordonlar sizi yaşamı­
nızdaki insanlara bağlarlar... Bu insanlann kim oldukla­
rına ve bu kordonlann yararlı mı yoksa zararlı mı ol-
duklanna bakın... Zararlı kordonlan çıkarabilirsiniz
Onlan kesmeyin ... Sadece yavaşça çekin, sanki sudan
çekilen ağ gibi kolayca geleceklerdir.. Onlan ışıkla uzak­
laştırın... Yavaşça odaya dönün ve yaşadıklannızı ya­
zın.

207
www.focebook.comy pogamzmturkıye

Yukarıda sözü geçen üç çakra herkeste açıktır ve


otomatik merkezler olarak adlandırılırlar. Bunlar insanın
evrimi sırasında açılmışlardır ve herkes bunlann enerji­
sini kullanabilir. Yukarıdaki diyagramda gösterilmiş
olan diğer dört çakra, ilgili kişinin duygusal akılsal ve
ruhsal gelişimine bağlı olarak çeşitli seviyelerde açılmış­
lardır. Bu açıdan daha az otomatiktirler ve bilincin kont­
rolüne bağımlıdırlar. Bazıları bu çakralann açılması ge­
rektiğini düşünürler ama ben bunu pek akıllıca bulmu­
yorum. Onların durumunu kontrol etmek ve günlük
yaşantunızda geliştirmek istediğimiz aşk, şefkat, açıldık
gibi özelliklerimizi dışa vurmaya çalışmak, bence daha
güvenli ve daha etkilidir.

KALP ÇAKRASI

Kalp çakrası ya da merkezi, göğüs kafesinin merke­


zinde, biraz arkada bulunur, kalp ve akciğer sinir ağla­
rına bağlıdır. İsminin de gösterdiği gibi kalp merkezi
sevgiyle ilgilidir, ama farklı bir sevgiyi; şefkat, insan,
doğa, güzellik, kendiliğindenlik ve zevk sevgisini dile
getirir. Bu çakra kendi yakın çemberi dışındaki insanla-
nn ihtiyaçlarının, hizmetin, tüm yaşamın karşılıklı bağı­
nın ve bağımlılığın farkında olan birçok insanda açıktır.
Aşkla ilgili olduğunu düşündüğümüz duyguların çoğu­
nun kaynağı kalp değil, güneş sinir ağıdır. Çünkü kalp
sevileni özgürleştirir, güçlendirir ve onu sorumlulukla­
rın ya da zorunluluklann dünyasına hapsetmez. Aşkın,
korku, kıskançlık ya da gururla hiçbir ilgisi yoktur; aşk
a a vermez, iyileştirir. Öyleyse bu aşk ulaşmaya çabala­
dığımız, sevdiklerimizle gözgöze geldiğimiz, doğaya
karşı duyduğumuz ya da tam olarak mistik birleşmede

208
yaşadığımız bir idealdir. Kalp çakrası, fiziksel kalbe ve
akciğerlere bağlıdır.
Kalp merkezi yaşam ipliğinin bedene bağlandığı
yerdir; büyük bir şok bu bağı zayfılatıp insanın yaşam
enerjisini ve ruhunu uzaklaştırabilir. Bir kişi öldüğünde
bu ip kopar. Bazen ölüm sırasında görülen ışık da bu
yüzden meydana gelir.
Kalp çakrası yeşil renkle ve Güneş'le ilgilidir.

Knlp Ç akrası Üzerine M editasyon


Yere uzanın ve rahatlayın... Kalbinizde yoğunla­
şın... Rengini, şeklini, sizde uyandırdığı imajları ve
duygulan inceleyin... Gözünüzün önünden geçip git­
melerine izin verin... Onlara dikkat edin ama yargıda
bulunmayın.. Yeşil rengi, elma yeşilini düşünün ve kal­
binizi bu renkle yıkayın... Bu işin kalbinizi iyileştirdiğini
ve açtığını hissedin... Bu hissi mümkün olduğu kadar
koruyun; sonra geri dönün ve yaşadıklarınızı yazın.
www .f o ce b o ok .co m / p a9an 1 zm tu r kiy e

GIRTLAK ÇAKRASI

Kafatasımızın altında olan ve psikolojik olarak bo­


ğazsa! sinir ağına bağlı olan gırtlak çakrası, açıklamayla;
düşünceleri, duygulan, şiirleri ve kehanetleri dile getir­
meyle ilgilidir. Bu çakra kendimizi dışa vurduğumuz ya
da engellediğimiz yerdir. Gırtlak çakrası dalak/döl yata­
ğı çakrasıyla birlikte çalışır ve yaratıcılığı arttırarak dışa
vurumunu kolaylaştırır. Gırtlak çakrası insanlarla sözlü
ya da ritimli nasıl iletişim kurduğumuzla ilgilidir. Çinli
iyileştiriciler sese özel bir önem verirler ve onu kendi
beş öğeli sistemleriyle ilişkilendirirlerdi. İnleme sesi su

209
imw.foccbook.com/pogonirmturkiyc

ve korkuyla, ağlayan ses metalin ve üzüntünün, şarkı


söyleyen ses, toprak ve sempati, bağırma sesi ağaç ve
öfkeyle ve gülme sesini ateş ve zevkle bağdaştırıyorlar­
dı. Normalde de insanlann fiziksel özelliklerden sonra
en çok hatırladıklan şey sesimizdir. Sesimiz çoğunlukla
görüntümüzden daha hakiki bir imaj uyandınr. İnsan
sesi iyileştirmek ya da zarar vermek için müthiş bir güç­
tür. Hepimiz zengin, derin bir sesi çekici, zayıf bir sesi
ise itici buluruz. Ses aynı zamanda gücü de ifade eder.
Mitolojiye göre STONE HENGE'in ağır taşlannı büyü­
cüler ilahiler söyleyerek kaldırmışlardı. Ayinlerinde ca­
dılar da güç konisini sesleriyle oluştururlar.
Gırtlak çakrası soluk mavi, ses ve gırtlakla ilgili tüm
hastalıklarla ilişkilidir.

G ırtlak Ç akrası İçin M editasyon


Gevşeyin, rahat bir yere oturun ve başınızı hafifçe
öne eğin... Derin nefes alın ve bedeninizdeki gerilimi
atın... Dikkatinizi kafatasınızın altına boynunuzun arka
kısmına yöneltin... Bir enerji merkezine, bir depresyo­
na, bir birikintiye ya da hareketli bir girdaba odakla­
yın... İçine girin ve onun içine girin ve onu inceleyin...
Tüm alanı renklendiren yanardöner mavi rengi hisse­
din... Bir sûre orada kalın... Sonra yavaşça odaya dö
nün.. Yaşadığınız düşünce ve duygulan bir yere yazın..

YÜZ ÇAKRASI

Göz çukurlannm arasında, biraz yukanda olan


çakrası ya da ajna merkezi şahdamara ve hipofiz bezin
bağlıdır. Bazen üçüncü göz olarak da adlandmlan b

2 10
merkez edebi olarak "açık görüş" anlamına gelen gele­
ceği görme ile ilgilidir. Hakiki medyumluk bu merkez­
den gelir. Ama aktanm, kendini aldatıcı dileksel düşün­
cenin, hayal gücünün ve güneş sinir ağın astral derece­
lerinden gelen düşünce kalıplarının bir karışımıdır. Ga­
ipten gelen mesajlar kişisel ya da yargılayıcı değildirler,
ve ne de suçlama içerirler ve içgüdüsel bir nitelik taşır­
lar.
Ruh klavuzlanyla çalışmak klavuzun niteliğine bağlı
olarak yararlı olabilir. Bütün Tibetli, Mısırlı ya da yerli
Amerikalılar ruhsal olarak gelişmiş değildirler. Kuşkucu
davranın. En iyi aktarım bu işi profesyonelce yapma­
yan, daireler içinde oturmayan, öğrettiklerinden çıkar
gözetmeyen kişilerce yapılmıştır. Birçok medyum fizik­
sellikle ilişkilerindeki sorunları gösterircesine aşın kilolu
olurlar. Aşın yemek kendilerini fiziksel çevreden koru­
mak için bir yol haline gelmiştir. Diğerlerinden daha
duyarlı ve açık olanlar daha çok korku hissederler ve
dünyamızdaki sürekli vahşeti ve tehlikeyi görürler;
bunlan unutabilmek için yiyebildikleri kadar çok yerler.
Büyü çalışması yüz çakrasıyla başlar. Buradan ener­
jimizi ve özellikle de düşünce kahplanmızı dışan yansı-
tınz. Astral düzleme çıkabilir ve kendimizi başka dün­
yalara ve gerçekliklere yansıtabiliriz. Bunlann hiçbiri
güçlü ve sağlıklı bir kalp çakrasıyla sıkı bir ilişki sağlan­
madan başanlamaz. Meditasyon; düşünce kalıbı oluş­
turduğu için yüz çakrasıyla yapılır ama öncelikle kalp
açılmalıdır. Sevgisiz irade tehlikeli olabilir.

Yüz çakrası çivit rengiyle, tüm metabolizma ve hor­


mon bozukluklanyla ve bazı beyin bozukluklanyla ilgili­
dir. w w w .fo ce b o o k .co m / p o g an izm tu rk iy e

2 11
www.focebook.com/po9anl7mturki
ye

Taç çakrası kafatasının üzerinde yer alır ve fizyolo­


jik olarak beyin epifizine bağlıdır. Kişi aydınlandıkça taç
çakrası genişler ve ışıldar; azizlerin kafalarındaki hale­
ler, Buda'nın kafasındaki şiş, mistiklerin kafalarının
içindeki ışık gibi. Kişi ruhani enerjiyi özüm sem e yetene­
ğine kavuşunca bu çakra canlanır ve açılır. Hadüsino-
jenler bu çakrayı olgunlaşmadan açabilir ve bazen fazla
enerji akımı kişiyi bir daha geri dönemeyeceği dünyala­
ra götürebilir. Bu bağlamda 1960'larda ve 70'lerde.
Halüsinojenler ağırlıklı olarak kullanılmasının birçok
taç çakrayı açtığı söylenebilir. Birçok durumda sonuçla­
rın olumsuz olmasına karşın bence bu, filizlenen ruhani
akımların gösterdiği gibi, nüfusun belli bir kesiminin bi­
lincini uyandırmıştır. Bazılarının diğerlerinden daha ya­
rarsız olmalarına karşın ruhani şeylere olan yenilenmiş
ilgi, kilisenin Batıda yaşıyan insanların ruhani yaşamla-
nna yaptığı susturucu etkiyi bir ölçüde dengelemekte­
dir. Taç çakrası önceki çalışmaların doğal bir sonucu
olarak açılır. Bu uzun yıllar süren yoğunlaşmış çaba, ta­
mamlanma, kendini çözümleme, anlama ve kişiliğimizi
bulmanın bir sonucudur.
Taç çakrasını yöneten gezegen, çalışmanın karşılı­
ğında iyi şeylerin alınacağı anlamına gelen, "Karma Lor­
du" olarak da anılan Satürn'dür. Deneyim ne kadar de­
rinleşirse derinleşsin anlık aydınlanma devam eder.
Gerçekte ruhani uğraş yorum, m onoton, sıkıcı ve kısaca
istenmeyen birşeydir. Ancak uzun vadede ve biz yaşlılı­
ğa ve ölüme yaklaştıkça ruhani uğraş ne kadar değişken
ve akışkan olursa olsun peşinde koşulan tek gerçeklik
değeri haline gelir.

2 12
ASTRAL BEDEN VE ASTRAL DÜZLEM

Astral (duygusal) düzlem, yani düşlerin ve kabusla­


rın dünyası, bizi grubumuzun, ülkemizin veya gezege­
nimizin duygularına bağlar. Astral düzlem aynı zam an­
da tehlikelidir de; çünkü olumsuz duygular, olumlu
duygulardan çok daha fazla da olabilirler. Burası iste­
ğin, miasmalann ve sislerin dünyasıdır; ayrıca, enerji
ustalarının çalışmalarına başladıklan yerdir. Düş çalış­
ması, astral yolculuk, ruhsal yeteneklerin kullanılması,
astra okuması, tasanmlama, hepsi aura düzlemde yapı­
lır.
Aura, her şeyi soran manyetik alandır. Kirlian tek­
niğiyle fotoğrafı çekilebilir ve bazı insanlar onu görebilir
veya hissedebilirler. Eterik beton üzerinde üst üste olan
ve beş tanesi görülebilen yedi derecesi vardır. İlk dürt
derece, fiziksel, duygusal ve zinihsel bedenleri ve hayal
gücünü, sezgiyi ya da yüksek aklı anlatırken; beşinci,
ruhu, altı ve yedincisi ise kozmik enerjileri anlatırlar.
Auralan görmeyi ya da hissetmeyi kolayca öğrene­
bilirsiniz. Kişiyi taramanız gerekiyor ve bunu doğrudan
ona bakarak değil dikkatimizi hafifçe kaydırarak yapma-
lısinız. Gözlük kullanıyorsanız çıkann. Aura en iyi kafa
ve omuzların etrafında belirgindir ve eğer taradığınız ki­
vi beyaz ya da soluk renkli bir duvarın önündeyse daha
■l.ı netleşir. Yoğunlaşmadan taradığınız kişiyle aranızda­
ki bir yerlere bakın. İnsanlar aurada bildiğimiz mavi ya
■l.ı .m gibi renkleri görmekten çok rengi akıllarıyla algı­
larlar. Birini gördüğümüzde gayri ihtiyari aurasını oku­
lu/. onun gri ya da kahverengi bir durumda olduğunu
I., inen anlanz. Duyumlarınıza güvenin.
Açık, parlak renkler netliği ve enerjiyi; sıkıcı, mono-
lurı tonlar, karışıklığı, depresyonu ve üzüntüyü göste-
w w w fo c e b o o k .c o m / p o g a r iz in n jr k iy e
wwvy.facebook.com/po9anr2mturklye

rir. (bkz. Ek. B) Karanlık lekeler auranızda bir yara ol­


duğunu gösterir ve bu yaralardan enerji kaybediyorsu-
nuzdur. Auranızı değiştirebilir; parıltılı bir beden olabi­
lir ya da gri sisler içinde kaybolabilirsiniz. Bu işi kendi­
mizi depresyonda hissettiğimiz ya da kronik olarak öz-
güvensizlik hissettiğimizde bilinçsiz olarak yaparız. Hiç­
kimse bize dikkat etmez ve neredeyse görünmez olu­
ruz. Auralanmızı bulanıklaştırabilir ya da çevremize uy-
durabiliriz. Özellikle tehlikeli bir durumdaysanız ya da
yoldaki sarhoşlardan sakınmak istiyorsanız bu çok ya­
rarlıdır. Benzer şekilde kendimizi aşık, coşkun ve kısaca
iyi hissetiğimizde insanlar bizi farkeder ve bize yakınlık
duyarlar. Günışığı genellikle ilk aurayı gözleyerek ikini-
ciyi ortaya çıkarır, ama yine de enerjimizi yansıtma şek­
linizi değiştirebiliriz. Bunu yapmak için enerji gerekir ve
eğer kendimizi kötü hissediyorsak auralanmızı bir an
için bile parlaklaştırmak çok zor bir iştir. Ama bazen
parlaklık kalabilir ve bir süre kendimizi ne kadar kötü
hissettiğimizi unuturuz.

İYİLEŞTİRME

İyileştirme insanın doğal bir yeteneğidir ama çoğu


kimse olgunlaşhklannda bu yeteneği bastınr ve görmez­
den gelirler. Bu yüzden çocuklar doğal iyileştiricilerdir.
Çocuklar ağımın kaybolması için bir alnın neresine do-
kunacaklannı kolayca bulurlar ve iyileştiricilerin karşı
karşıya kaldığı karmaşık güç ilişkileriyle düştükleri ağa
düşmezler.
İyileştirme teknikleri basittir; asıl uğraş iyileştiriciyi
yolun üzerinden çekmek için verilmektedir. İyileştirme,
iyileştirici kanalıyla gelen ama ondan kaynaklanmayan
ruhsal enerjiyle yapılır, iyileştirici yalnızca taşıyıcıdır,

214
kaynağın kendisi değil. Ne yazık ki yalnızca iyileştirciler
değil iyileştirici enerjiyle uğraşanlann çoğu bu gerçeği
unutmaktadırlar. Enerjiyle uğraşmak, nasıl muslukçular
ya da makineciler ayrıcalıklı değillerse, sizi de ayncalıklı
kılmaz. Bu sadece diğer yetenekler gibi iyleştiridnin ge­
liştirdiği ve kullandığı bir yetenektir, dahası herkesin
sahip olduğu bir yetenektir.
Bu yüzden iyileştirmenin birinci kuralı ayrılmayı öğ­
renmektir. İyileştirdiğiniz kişi ve kendiniz için umutlan-
nızdan, duygularınızdan, arzulannızdan ayrılmalısınız.
İyileştirdiğiniz bir kedi; bir bitki, hatta bir araba bile ola­
bilir. Kendinizi sınırlamayın.
kvtvkv.facebook.com/pogonizmhirkiye

Odaklanma, Netleştirme
Rahatsız edilmeyeceğiniz rahat bir yere oturun. Bir­
kaç derin nefes alın... Bedeninizi hissedin... Dişleriniz­
de, omuzlarınızda, kollarınızda ve ayaklarınızdaki geri-
liınlere odaklanın... Tam çakranua odaklanın... Yavaşça
açıldığını, altın bir ışığın yavaşça başınızı doldurduğu­
nu; sonra tüm bedeninize, ellerinize ve ayaklarınıza ya­
yıldığını hissedin... Bir süre bu duyguyu koruyun. Bir
kanala dönüşeceksiniz ve sizden daha büyük bir kay­
naktan gelen enerji bedeninizde akmaya başlayacak...
Diğer çakralann özellikle kalp çakrasımn açıldığını his­
sedin... Şimdi bedeninizde akan enerjinin rengini altın
şansından yeşile çevirin... Yeşil enerjinin bedeninizde
aktığını hissedin... sonra çiğ mavisi... gül pembesi...
günbatımı sansı... fes rengi... çivit rengi... sonra enerji­
nin rengini tekrar altın rengine dönüştürün. Eğer teda­
viye başlamayacaksanız taç çakradan başlayarak tüm
çakralan kapatın. Çiçekler gibi kapandıklarını tasanmla-
yın... birkaç dakika odaklanın.

215
İyileştirme T ebliği w>vw,foccbook.com/pogam/mturkıye

Bazı iyileştiriciler hastaya dokunarak elleriyle bazıla­


rı da dokunmadan aura yoluyla iyileştirirler. Çok hasta
olanlarla ilgilenmeniz gerekiyorsa deneyimli olmanız
şarttır. Ama çocuklar, hayvanlar, bitkilerle ilgili basit so­
runlar için aşağıdaki yolu izleyebilirsiniz.
İşleme başlamadan önce düşüncelerinizde net olup
olmadığınızı kontrol edin. Mümkün olduğu kadar ken­
dinizi duygularınızdan soyutlayın. Kendinizi odaklayın
ve algılarınızı açın. İyileştirici enerjiyi ellerinizde hisset­
tiğinizde iyileşmesi gereken yere dokunun ya da yalnız­
ca elinizi yaklaştırın. Örneğin sorun baş ağrısıyla başa
dokunun ya da ellerinizi etrafında tutun. Hiçbir şey
yapmayın yalnızca ellerinizi açarak iyileştirici enerjinin
akmasına izin verin. Elma yeşili başlamak için iyi bir
renktir. Sizin dışınızdaki bir yerden enerjinin hastaya
aktığını hissedin. Konuşmayın; uyanık olun ama bir şey
düşünmemeye, kendinizi düşüncelerden soyutlamaya
çalışın. Sezgileriniz size hastanın başka yerlerinin ile
iyileşmesi gerektiğini söyleyebilir, onlan dinleyin... An­
cak ne olursa olsun kendinizi fazla yormayın. Yeterli ol­
duğunu düşündüğünüzde durun. Az iyileştirme çok
fazla olmasından daha iyidir. Daha sonra da devam
edebilirsiniz. İyileştirdiğiniz kişinin aurasını temizleye­
rek çalışmayı bitirin. Aurayı iki elinizle toz ya da kum
temizler gibi temizleyebilirsiniz. Ardından çekmiş olabi­
leceğiniz enerjileri temizlemek için mutlaka ellerinizi yı­
kayın ve çakralannızı kapatın.

216
12

wvm.f ocebook .com/pogon>zmturk ıye

KEHANET YA DA TAROT

Brighton İskelesindeki falcının soyu belki de ca-


dı-Amazonlara dek dayanır. Tılsım okuyanlar, kahve fa­
lına bakanlar, el falına bakanlar ve kahinler astrologlar
ve avra okuyanlar; hepsi geleceğin ne getirdiğini bilmek
konusunda insanın derin ihtiyacım karşılarlar. Ancak
burada kahinlerin durumu biraz daha yüksektir. Cadılar
gibi onlarda başka dünyalarla iletişim kurarlar. İnsanlar
onlardan da korkar ve onlara saygı duyar. Onlar da göl­
gelerde, ruhlara yakın yaşarlar.
Ârighton İskelesindekifalcınınsoyubelkiclecadı-Ama-
zonlara dek dayamr. Tılsım okuyanlar, kahve falına bak
anlar, el falına bakanlar ve kahinler astrologlar ve avr-
a okuyanlar; hepsi geleceğin ne getirdiğini bilmek konusu
nda insanın derin ihtiyacını karşılarlar. Ancak burada
kahinlerin durumu biraz daha yüksektir. Cadılar gibi çı­
nlarda başka dünyalarla iletişim kurarlar. İnsanlar-

2 17
w ıvw .fo ceb oo k.con\ / p og anizfntu rk iy e
bilir. Tarot'la kahinlik üzerine yoğunlaşmamın temel
nedeni çok hoşuma gitmesi ve ona saygı duymamdır.
Hiç kuşkusuz böyle geniş bir konuyu loşa bir bölümde
anlatmak çok zordur. Bu yüzden yalnızca kartların tari­
hini, anahatlannı ve bana göre anlamlarını anlatmaya
karar verdim. Benim bu kartlara verdiğim anlamlar baş-
kalannınki ile uyuşmayabilir ancak unutulmamalıdır ve
Tarot'ta kesin tanımlar yoktur ve bu belki de bu siste­
min en güzel yönüdür. Tarota Jungian'ca bakabilir ya
da Gnostik bir açıdan sadece gizemli bir sistem olarak
tanıyabilirsiniz. Astroloji, Kabbalistik sistem ve daha
birçok öğreti bu kartlarla uyuşabilir. Denebilir ki: Yer-
yüzündeki ruhani sistemlerin çeşitliliği kadar çeşitli Ta-
rol destesi vardır.
Bütün bu alanları kapsamak onların derinliğine ine-
memek ve hiç kimseye bir yarar sağlayamamak demek­
tir. Bu nedenle seçtiğim dar bakış açısı yeni başlıyanlar
için bir klavuz, kartlarla tanışık olanlar için de yeni bir
yorum anlamına gelecektir.

KARTLARIN ANAHATLARI

Tannçanın kadınlara verdiği yeteneklerden üçü,


sayma, ölçme ve matematikti. Innanada Demuzi kızkar-
deşi için şöyle der: Ve lazmitten çubuğunu ve ölçme çu­
buğunu eline aldı. Eski Sümer rahibelerinin görevi za­
manı ölçmekti. Bu görevleri aylan, bir aylık ya da do­
kuz aylık çemberleri tutulma işaretlerini yılın dönüşünü
hesaplamak ve yıllık şenlikleri bilmeyi de kapsamaktay­
dı. Sayılar, dinsel; ölçme hesaplama ve hacim belirle­
mede kadınsal kabul ediliyordu. Bu dinsel geometri
Maya Tapınaklanndan Piramitlere dek birçok yerde gö­

218

k
rülebilmektedir. Batıya da sayı felsefesi Mısır tapınakla,
nnda sırlan öğrenen Pisagor tarafından getirilmiştir. Ta.
rih öncesinde yazılan Thoth'un kutsal yazıtları mitle?,
ayinler, inanışlar, gizemli ilaçların yapıiışlan, dinsel ge­
ometri, astroloji ve tebaalık bilgileri konusunda birço^
metin içeriyordu.
Yahudilerin dinsel metinleri Mısır tebaasından olan
Musadan gelmişti. Yine dinsel metinler KABALA ve
TORA (tora = taro) çingeneler tarafından Eski Mısır ve
Hint kültürlerine Atlantis'in kayıp kavimlecinden geç.
m iş olarak kabul ediliyordu. Pisagor da bu metinler içjn
aynı iddiayı ortaya atmıştı.
Bir efsaneye göre İskenderun'daki dev kütüphane-
nin babaerkiller tarafından yıkılmasından sonra Orta
Çağa dek zihinsel birikim Fas'ta toplanmıştı. Oradakiler
de eski öğretilerini korumak ve kötüye kullanılması^,
engellemek için en iyi yolu aramaya başlamışlar ve $0.
nunda sırların anahtarı olan yirmi iki resim yapmışlar^,
Bu resimler Arkana Majör (Büyük Sırlar) olarak günü­
müze dek ulaştılar. Courl De Gebelin 1781'de yazdıg,
Le Monde Prim itifte bu kartlar için şöyle der: ' ....... ....
derin konuların en saf birikimini taşırlar.
Başka bir efsaneye göre Mısır'ın Memphis kentint}e.
ki Ptah Tapınağına Tarot kartlanndaki resimleri sembo­
lize eden altın levhalar konmuştu. Gizemli dinlerin
hepsi kahinliği, sezgileri geliştirmek ve insanlarla tanrı­
lar arasında bir köprü kurmak için, bir amaç olarak kav­
rarlar. Lionel bu katların Mısır'ın büyü kitabı Kyba-
lan'dan geliştiğini öne sürmektedir. Her şey ruhtur, her
şey titreşir, her şey ikilidir Her şey zamanın ritmine
göre dönüşür. Her neden bir etki yaratır. Altta olan .
te olana eşittir. Eril ve dinsel konular her şey için geçer.
lidir. Her neden bir etki yaratır.

219
w w w .focebook.com /pc9anum turk1ye
www.focebook.com/po90mzmTurklye

Kimileri de bu kartların Mısır'ın Thoth kitabının bir


kalıntısı olduğunu iddia edmişlerdi, Aliester Crom-
ley'de Tarot destesini bu iddia ışığında hazırlanmıştı.
(Thoth sihir tannsıydı). Bazılarına göre ise bu kartlar
Avrupa'ya Çingenelerce getirilmişti. Oysa kartlar Avru­
pa’ya Çingenelerden yüzyıl önce ulaşmıştı. Bazdan bu
kartlann Haçlılar tarafından getirildiğini bde öne sürdü­
ler. (Aslında son Haçlı seferi 1291'de olmuş ve kartlar
Avrupa'ya 1390'dan önce gelmemişti).
Çingeneler kökeninde Hintlidirler ve 15. yüzyılda
Orta Asya'nın Müslüman fatihi Timurlenk tarafından
Hindistandan sürülmüşlerdir. 1417'de Hamburg'da,
1422'de Roma'da 1427'de Barselona ve Paris'te Çinge­
neler hakkında tutulmuş kayıtlara rastlanmıştır. Racog-
zi'ye göre Hristiyanlar Pagan kültürünü yok ederken,
Pagan rahipler (sic) bilgilerini çingenelerin ellerine bı­
rakmışlardır. Onlar da bu bilgileri taşımış, gizlemiş ve
yalnızca kendi nesillerine aktarmışlardır. Bu yüzden on­
lar Kaiden, Mısır ve Druid sırlarının, Doğunun yoga öğ-
1 « tilerinin, Gnoslikler, Kator, Albigensiyon, Bogomik ve
Patarini gizlerinin koruyucularıdırlar. Çingene dilinde
"saray yolu" anlamına gelen "Tahoti", H itçe'de de "Raja
Yoga" olarak aynı şeyi anlatır. Çingeneler Tarot kelime­
sinin Thoth'den geldiğini bu yüzden de Thoth'un
Troth'un kutsal kitabı olduğunu düşünürler. Çingeneler
ateşli zamanlarda sırlannı onlara güvenen cadılarla, si­
hirle ilgili işlerde beraber çalışmışlardır. (Göçebe olmala­
rı nedeniyle çingeneler cadı avının ölümcül etkisinden
kurtulmuşlardı.)
Çingene kültüründe erkek Güneş'le Kadın ise Ay'la
özdeşleştirilir. Her kabilede bir çingene anne vardır. Bu
vaşlı ve tecrübeli bir kadındır ve her erkek onun ayakla­
rına kapanarak bağlılık yemini etmek zorundadır.
www.f acebook .com/pogoni zmturk lye

Paganlann dinsel baskı altına abnmasının giderek


arttığı onbirinci ve onüçüncü yüzyıllardı. Yakın ve Uzak
Doğu'ya ticaret yollan açıldı. {Örneğin Marco Polo ve
ailesi 1266'da Pekin'e bir tüccar olan Kubblar Klon'la
birlikte yitmişlerdi.) M oğullann tüm dinlere ve inanışla­
ra karşı olan hoşgörüsü sebebiyle Pekin, Budistlerin,
Konfüçyonistlerin, Taoistlerin, Şamanistlerin Müslü-
manlann, Yahidelerin, N estoryunlann, Hristiyanlann
ve Gnostiklerin toplanma yeri olmuştu.
Aynı süreçte İskandinavya, Rusya ve diğer Kuzey
ülkeleriylede ticaret başladı. Müthiş bir kültürel etkile­
şim başladı ve tüccarlann ulaştığı yerlere hemen ardın­
dan rahipler de gittiği için birçok düşünce kaynakların­
dan uzakta yeşillenmeye başladılar.
Bu sırada birçok klasik Yunan ve Pers metinleri,
özellikle skolastik merkezler olan Ispanya'nın Toledo
kentinde ve Fransa'nın Montepiller kentinde çevrildi.
1066'daki Normun İstilası içine kapalı Keli Krallıklarıyla
Avrupa düşünccesini karşılaştırdı. 1145-53'de Bemard
Sylvesteı'in yazdığı da Mundi Universttate büyük bir
ilerlemeydi. Sylvester Kitabında doğayı, doğurgan ana
tanrıyı, ajan ve yıldızlan anlattı. Onildnci ve Onüçüncü
yüzyıllarda Güney Fransa ve Kuzey İtalya'da Gnostik
ya da Katar uygarlığı gelişti. Fransa'nın Tauluse bölge­
sinin yanındaki merkezleri Albi dolayısıyla bu uygarlığa
Albigensianlar da denmiştir. Bu uygarlıkta Taoculardaki
gibi ikine: bir inanış vardı. Aynca Arkana M ajör'ün 22
kartı ile de ilgiliydiler. Çoğunlukla Hristiyan olmalarına
karşın inanışlarında Pagan yan ağır basıyordu. Bu in­
sanlar engizisyon tarafından ezildiler ve yokedildiler.
Topraklan da engizisyonculann ellerine geçti.
Tarot kartlarından ilk olarak sözedilişi ondördüncü
yüzyıla rastlar. 1377'de yazdığı kitabında Papaz Brefield
Svvitz kart oyunlarından bahseder. 1379'da da Belçikalı

221
Duke Brabont kari destesi satışım anlatır. O zamandan
sonra tüm Avrupa'da, kilise tarafından pagan sembol-
cülüğü korkusuyla yasaklanana dek, kart oyunlarına
gönderm eler devam etti. (Yasaklar 1397'de Paris'te,
1440'da Studdgart'ta konuldu.)
Bilinen en eski kart desteleri onbirinö yüzyılda Çin
ve K ore'de görülmüştür. Bu desteler dört ve sekiz seri­
den oluşabiliyordu. Günümüzedki kozlann da bu seri­
lerden ayrılıp evrilerek ortaya çıkmış olmaları m uhte­
meldir. Dört adet seri modern oyun destesinin temelini
oluşturur.
En eski Tarot destesi ise 1415'de M ilan'lı Visconti
Ailesi için yapılan "Bembo" destesidir. Bu deste "Tar-
rochi" adlı bir oyun için kullanılıyordu. Ve 14 kartlık
dört seri ile 22 renkli kartlan oluşuyordu. Sonra Röne­
sans zamanına denk gelen Marseilles destesi gelir. En
çok kullanılan deste ise 1910'da A.E. W aite'nin yardı­
mıyla Pamela Coleman Sm ith'in çizdiği RİDER WAITE
destesidir. Bu kişilerin ikisi de gizli Golden Dawn (Altın
şafak) hareketinin üyesiydiler. (bkz. Tarot bölümü bibli-
Ografyasi.) kvww.focebook.com/pogaru/Titurkiyc

ARKANA M A JÖ R (BÜYÜK SIRLA R)

'B ir h ü c re d e k ap alı k a lm ış v e y a n ın d a y a ln ız c a b ir T a ıo t k ita ­


b ı o la n b ir k işi e ğ e r n a s ıl k u lla n a ca ğ ın ı b ilirse b irk a ç y ıl için d e
e v re n s e l b ir b ilg i sah ib i o la b ilir, h e r k o n u ü z e rin d e e ş s iz b ir
b ilgiyle v e m ü th iş b ir n e tlik le k o n u şa b ilir ." (E lip h a s Levi)

DELİ
DELİ normal bir kart destesinde olduğu gibi arkana
majör'ün de en şiddetli kartıdır. Numarası yoktur ama

222
Tarot'un anlattığı kendi içine yolculuğun başlangıcı sa­
yılır. DELİ kişinin farkındalık derecesine göre iki şekilde
düşünülebilir. Kimseye aldırmayan, meleklerin bile git­
meye cesaret edemediği yerlere gidin. Ve gittiği heryer-
de sürekli zarar veren aptal, düşüncesiz bir kişi anlamı­
na gelebilir. Kişinin aptalca bir karar verdiğini va da ve­
rebileceğini gösterir. Kişi kararının bedelini en iyi ihti­
malle utançla, en kötü ihtimalle bir felaketle ödeyecek­
tir. Eğer dert kartların özellikle KULE, ŞEYTAN ve bazı
durumlarda AY; DELİ'nin çevresine düşerse bu sonu­
cun olumsuz olacağım gösterir. Eğer etrafındaki kartlar
olumluysa, örneğin KADER ÇARKI; KUVVET; GÜNEŞ
veya YILDIZ, her şey iyi gidecektir. Yani sezgilerinize
güvenerek ilerlemek size yarar sağlıyacaktır.
Daha derin bir anlamda DELİ iç tepkilerinize duy­
duğunuz güven, ruhunuzdaki azimlilik ve yaşamdaki
ilerleyişinizle ilgilidir. Tüm gizemli geleneklerde bilgelik
yolunda ilerlerken hileli ya da aldatıcı yollarda karşıla­
şacağınız bir acemilik dönemi vardır. Hakikati arayan
kişi sıradan yaşamım terkederek kendi kendini bilmenin
ayn yolunda ilerlemelidir. Eğer DELİ kutsal bir yolculu­
ğa başladığınız sırada gelirse bu iç ya da dış yolculuğa
yalnız gidilmelidir ve klavuzunuz yalnızca içgüdüleriniz
olmalıdır. k vk vk v.faceb o ok .co m / p ag ar.izm tu rk iy e

1 - SİH İRBA Z
A strolojik Sembolü: Ay
Bu numarası olan ilk karttır. Ben SIHİRBAZ'ı hile-
kar olarak da adlandırırım. Orta Çağda o taşrada yaşı-
yan seyyar sihirbazdı. Hokkabaz, şarlatan ve üçkağıtçı
olan sihirbaz nasıl dalavere yapacağnı bilen kişidir. Bir-
şeyleri gösterip kaybedebilir, optik aldatmacalar, kart

223
hileleri yapabilirler. Ama şu da var ki, SİHİRBAZ aynı
zamanda lannlann, bize günlük yaşamın aldatmacadan
ibaret olduğunu gösteren, habercisidir. Günlük yaşam­
daki bayağı kazanımlar yerine gerçek hazineler vaade-
der. Bu kart genellikle yeni bir haberin geleceğini göste­
rir. Sorunlann üzerindeki örtü kalkacak ve herşey netle­
şecektir. Daha derin bir anlamda SİHİRBAZ olaylann
arkasındaki nedenleri görmek, gerçekliğin doğasını an­
lamak, ruhani olanı günlük yaşama geçirerek ruhani
enerjileri harekete geçirmek için aldatmaca örtüsünün
arkasını görme ihtiyacını anlatır,
www facebook.com /pc9an1 zm turkıye

2 - BAŞRAHİBE
A strolojik sem bolü : Ay
Başrahibe büyük ananın kahin yönüdür. Tüm bilin­
cin, bilmenin ve görmenin ötesinde bir akıl, ihtiyaç du­
yulan dişidir. Derin, gizemli anlaşılmaz, nadir ve akış­
kandır. O, çağların zihni, hakikatlerin koruyucusu Tan-
nsal kadındır. BAŞRAHİBE eski destelerde PAPA'nın
dişi karşılığı olan Papess olarak ta adlandırılmıştır, ama
bana kalırsa bu onun gücünü sınırlamak anlamına gelir.
Onun kökleri, eski öğretilerin koruyucuları toplumun
etrafında döndüğü merkezler olan Mısırlı Başrahibelere
dek gider. Tılsımları okuduğu için bir kahin olabilir ama
asıl işi rahibelikti. Tarot falında karşımıza çıkması: de­
neyimlerimizi derinleştirene ve yaşamımızda daha derin
ve anlamlı olan şeylerle ilgilenme zamanının geldiğini
gösterir. Aynı zamanda inzivaya çekilme, meditasyon,
iç huzuru sağlama veya yoğunlaşma anlamına da gelir.
Artık düşler daha önemli olacaktır, bu yüzden onlan
dikkate alın. Şiir yazın, dansedin, müzik dinleyin ve
derinlerinizden gelecek olan mesajlara açık olun.

224
www. f ocebook conv/pogoni rm lurkıye

3 - İMPARATORİÇE
A stro lo jik Sem bolü: Venüs
İMPARATORİÇE toprak ana, doğurganlık, verimli­
lik, bolluk ve toprağın bize verdiği tüm güzellikleri an­
latır. Duygusal zevkleri, fizikselliği, cinselliği bir bebeğe
ya da fikire gebeliği, bütün derecelerde yaratıcılığı tem­
sil eder.
İMPARATORİÇE aynı zamanda İmparator'un eşi,
dişil önder, gücünü elde etmek ve tutmak için dişiliğin-
den vazgeçmeyen kadın gücü ve otoritesidir. Bu onun
eril ve sert olmadığı, kadınsal yöntemlerle güç kazandı­
ğı anlamına gelir. Fiziksel anlatım genellikle anne ya da
dansöz, atlet, Hatha yogasının öğrencisi ve masözdür.
İMPARATORİÇE kişinin bedeniyle daha iyi bir ilişki
kuracağı ya da buna ihtiyacı olduğunu gösterir. Beslen­
me sorunu olanlara dünya ana gücünü canlandırmaları
için meditasyon yapmaları gerektiğini anlatır. Daha de­
rin bir anlamda ise fiziki dünyayla ortak noktalar bul­
mak, ama bunu onu küçümsemeden; Halize etmeden;
beslenme, cinsellik, para ya da güç konusunda huzurlu
olmak demektir.

4 - İMPARATOR
A strolojik Sem bolü: Mars
İMPARATOR; lider, bilgece yönetim, eril otorite ve
bazen kanun bazen kılıçla yönetim demektir. Bu yüz­
den İMPARATOR her zaman bir devlet adamı olduğu
kadar savaşçıdır da. Ne yazık ki bu konuda olumlu ör­
nekler sayılıdır. Bu olumlu örneklerden biri Britanya
Kralı Arthur'dur. Arthur akıllı ve iyi bir yöneticiydi, şö­

225
w»vtv. f o c e b o o k c o m /p o g o n ı /m t u r k iy e

valyeleri de zayıflan kötülere karşı savurmıalanyla ün


kazanmışlardı.
Kral Arthur içimizde var olan akıllı ve cesur otorite,
isteklerimiz ve ereklerimizdir. Ama ne olursa olsun İM­
PARATOR çoğunlukla kadınlan ezen babaerkil güçleri
temsil eder. O tecavüzcü, zorba istila ordulanmn, güçlü
olan haklıdır mantığının temsilcisidir.
O gelişen ülkeleri parçalayan, toprağı kirleten, öz­
gür düşünceyi yokeden kurumdur. Bu kart geldiğinde,
özellikle de HİEROPANT ya da ADALET kartlan yanın­
daysa, ağabeyinizle, polisle, sosyal güvenlikle, vergi
mcmurlanyla, üniformalı zorbalar ya da zorbaca davra­
nan kişilerle aranızda sorun çıkabileceğini işaret eder.
Eğer kartın etrafında KUVVET ya da GÜNEŞ gibi
olumlu kartlan da göremiyorsanız bu kişi ya da kurum­
lar size zarar vermeden kendinizi güvence altına alın.
Aynı zamanda bu kart yaşamımıza güçlü ve sağlıklı bir
erkeğin gireceğini de gösterebilir, bize bizim gücümüz
ve diğer insanların güçleri hakkında bilgi verir.

5 - H İERO PAN T YA DA PAPA


Astrolojik Sembolü: Satürn / O ğlak
HİEROPANT başka bir sorunlu karttır. O başrahip,
Büyücü Merlin, geleneğin koruyucusu, büyük patron,
çingene prenstir. Gerçekte BAŞRA H İBE'nin eril karşılı­
ğıdır. Peki nerededir? Ne yazık ki çok iyi gizlenmiştir.
Çağdaş toplumda rahiplere saygı duyulmaz. Yüzyıllar
boyunca güçlerini kötüye kullandıklarından, insanlar ki­
liseleri ruhani hakikatlerin öğretilmesi ile değil ikiyüzlü­
lük, samimiyetsizlik önyargılılık ve aldırmazlıkla özdeş­
leştirmişlerdir. Zorba İMPARATOR gibi PAPA'da ka­
dınlara ve dişi olan herşeye karşı olan nefretiyle eril ru-

226
haniliği modelinin ven çarpıtılmış halini temsil eder. Bu
nedenle PAPA kadınlar için kötü bir karttır ve sistem,
duygusuzluğu, eğilmez bürokrasiyi, özellikle dinde,
dogma ve kurallarda erkek caniliğini anlatır. Polisle sür­
tüşme, özellikle ADALET kartı yakındaysa meclis üyele­
ri; politikacılarla ve küçük memurlarla sorun çıkacağını
gösterir. Bu kart aynı zamanda kadınların dinsel görev­
lerini yerine getirmek için erkek dinsel hiyerarşisiyle
olan mücadeleleriyle de ilgili olabilir. Daha derin bir an­
lamda ise BAŞRAHİBENİN ruhani ekin için başvurdu­
ğu sezgi ve yoğunlaşma yerine çalışma, uygulama ve
araştırmayı temsil eder.
İMPARATOR gibi HİEROPANT'da kutsal erkeği
temsil eder. Nasıl İMPARATOR dünyevi güçse HİERO-
PA N T da ruhani ya da dinsel güçtür. İki bin yıllık kanlı
bir babaerkillik dönemi erkekliğin olumlu yanlarını bul­
makta bizi hayli zorlamaktadır. Belki gelecekti olumlu­
luk yine erkeklerce sağlanacaktır ama biz bugünle ilgile­
niyoruz ve şu bir gerçek ki bu kart kadınlar için genel-
likle dert demektir.
Sonraki iki kart seçmeyle ilgilidir. Gücü kullanmayı
öğrendikten sonra yaşamımızda ve değer sistemlerimiz­
de yapacağımız değişiklikler için seçeneklerle karşılaşı­
rız.

9 121n n jr k 1y e
w w w .fa c e b o o k .c o m / p a a n

6 - AŞIKLA R
Astrolojik Sembolü: İkizler
AŞIKLAR insanların hakkında coşkun duygular
besledikleri bir karttır ama aşkla olan bağlantısına kar­
şın bildiğimiz anlamda aşkı temsil etm ez. Aslen seçe­
nekler ve parçalarımızın uyumuyla ilgilidir. Aşk daha
doğrusu aşık olma durumu, bizi tamamlayan karşıtımızı

227
b u lm a m ız v e a rd ın d a n o n u y a ş a m ım ız ın b ir p a rça s ı h a ­
lin e g e tirm e y e ç a lış m a m ız la ilg ilid ir. B u d u ru m g e n e llik ­
le a lışm a v e u z la ş m a y ı z o ru n lu k ıla r, b u y ü z d e n a c ı v e ­
re b ilir v e s ta tü k o y u y ık a b ilir.
A ş k b irle ş tirir v e y ö n e tir, b iz e a lç a k g ö n ü llü lü ğ ü v e
s e v e c e n liğ i ö ğ r e tir . K u ts a l a ş k iy ile ş tir ir, d ü n y e v i a ş k is e
a lç a k tır. H a n g i y o lu iz le y e c e ğ im iz is e b iz e k a lm ış tır. İf­
fe tim iz b iz i a ş k ım ız ı k u ts a lla ş tır m a y a v e e n y ü k s e k n e ­
d e n i a ra m a y a ite r . E ğ e r b u kart k a r şın ız a ç ık a rs a y a y a ­
ş a m ın ız a y e n i b ir a ş ık g ir e c e k tir y a d a o la y la r s iz i, ilişk i­
le rin iz i v e k e n d in iz e y a d a b a şk a la rın a n a s ıl d a v r a n d ığ ı­
n ız ı, d e ğ e rle n d ir m e y e ite c e k tir . D a h a d e r in b ir a n la m d a
A Ş IK L A R b iz e y ü re ğ im iz le d a v r a n m a y ı, b a ğ la rd a n v e
b e k le n tile rd e n u z a k b ir a ş k ı a m a ç la m a y ı, k o ş u ls u z a şk ı
ö ğ retir.

Mvnv.facebook.conv/pGganizmlijrkcye

7 - SA V A Ş A RA BA SI

Astrolojik Sembolü: Y engeç

S A V A Ş A R A B A S I k a h r a m a n lığ ın , g e n ç A m a z o n u n ,
s a ğ lık lılığ ın , k u v v e tin v e e n ö n e m lis i e n e r jin in s e m b o lü ­
d ü r. Bu k art m ü th iş b ir e n e r jiy i, c o ş k u n la ş a n y a ş a m ı,
açık lık la ra d u y u la n s e v g iy i, fiz ik se l s o rg u la m a la rı, y a r ış ­
m a la rı v e m a c e ra c ılığ ı te m s il e d e r . İn s a n h a k la n s a v u ­
n u c u lu ğ u n u , y o k s u l v e g ü ç s ü z le ri k o r u m a y ı, a d a le ts iz li­
ğ e k a rşı s e s in i y ü k s e ltm e y i v e e y le m e g e ç m e y i a n la tır .
Ö r n e ğ in Y e ş ilb a n ş S a v a ş ç ıla n ,. A B S E ÎL İN G - DYKES
(B ir le z b iy e n le r ö r g ü tü ) v e B A N D - A İD (ö z g ü r) m ü z is ­
y e n le r b u k a rtla a n la tıla b ilir le r. B u k a r t g e n e llik le g ü ç lü ,
a n lık d ü ş ü n e n , ç a b u k p a r la y a n , d ü ş ü n c e s iz , a ld ırm a z
d a h a g ü ç s ü z v e z a y ıf o la n la n u m u rs a m a y a n g e n ç lik a te ­
ş in i y a n s ıtır.

228
www.focebook.com/po90 m2mturklye

S A V A Ş A R A B A S l'n ın g ö s te r d iğ i k iş ile r, o n la rı d o l­
d u ra n e n e r jin in d a h a b ü y ü k b ir k a y n a k ta n g e ld iğ in i ö ğ ­
r e n m e k z o r u n d a d ırla r . B iz b u e n e r jile r in k a y n a k la n d e ­
ğiliz, y a lm z c a a r a ç la n v e k a n a lla n y ız . S A V A Ş A R A B A ­
S I ' n ın d ü ş ü n ü n s e b e b i g ü c ü n ü n k e n d in d e n k a y n a k la n ­
d ığ ın ı s a n m a s ıd ır; d ü ş ü ş te n ö n c e is e m u tla k g u r u r v a r­
d ır.
D a h a y ü k s e k b ir s e v iy e d e S A V A Ş A R A B A S I e ril e y ­
lem v e k atılım e n e r jile r in in , d iş il s e v e c e n lik v e a ş k e n e r ­
jile riy le k a y n a ş m a s ın ı a n la tır . S ü r ü c ü b u ik i k u tb u g ö s ­
te rm e k iç in a ra b a y a ik i a t k o ş m u ş o la r a k ç iz ilm iş tir . Ö ğ ­
r e tis i d e n g e v e u y u m d u r .
İlk y e d i k a r t S A V A Ş A R A B A S IY L A s o n a e r e r . Y e d i
k u tsa l b ir sa y ıd ır . B itir m e v e ta m a m la m a y la ilg ilid ir. İlk
y ed i k a rtla y o lc u lu ğ u m u z a b a şla d ık v e g e liş e c e k o la n
g ü n lü k s o r u n la r ile ö d ü lü n g ö r ü n ü ş le riy le (B A Ş R A H İB E
ve S İH İR B A Z ) k a r şıla ştık . S o n r a k i y e d i k a r t b iz i iç le ri­
m iz e , d a h a d e rin le r e g ö tü r e c e k tir .

8- A DALET

Astrolojik Sembolü: T erazi

İs m in in d e b e lirttiğ i g ib i A D A L E T , d e n g e y le , a lın a n
ve v e rile n in o r a n ıy la , b ir o r ta y o l b u lm a , d e n g e k u rm a
ç a b a sıy la ilg ilid ir. S ır a d a n se v iy e d e b u k a rt p o lis le y a d a
k o n u n d a s o r u n , b ir iş h a k k ın d a d ü rü s t o lm a ih tiy a c ı gi­
bi a n la m la r a g e le b ilir . ( S o n u ç h a k k ın d a y a r g ıd a b u lu n ­
m a k iç in e r ta fın d a k i k a r tla rın o lu m lu o lu p o lm a d ığ ın a
b a k ın ız .) B e lk i k iş iy e d ü r ü s tç e d a v r a n ılm ıy o r d u r y a d a
kişi k o n u ü z e rin d e d a h a d e n g e li b ir b a k ış a ç ıs ın a g e re k ­
sinim d u y m a k ta d ır. A y n ı z a m a n d a b u k a r t k iş in in d e n ­
geli o ld u ğ u , b ir e ş itlik d u ru m u n a u la ş tığ ı y a d a b ö y le
bir d u ru m a ih tiy a c ı o ld u ğ u n u d a g ö s te r e b ilir . K işin in

229
zihninde dürüstlükle tarafsızlık ve soruna kendini dü­
şünmeyerek bakma konusunda tartışmalar olabilir.
ADALET kartı yapılmış seçeneklerin sorumluluğunu al­
mayı ve kişinin kendi hatalarım affetmesini ve kontrolü­
nü eline almasını ifade eder. Bu kart pasif değil, aksine
aktiftir, eğer yaşamımız tek yanlıysa dengeyi kurmak
için harekete geçme gerekliliğini gösterir. Daha derin
bir anlamda ise KARMA kurallarını anlatır. Ne ekersek
onu biçeriz, her eylem karşıtını doğurur, başımıza gelen
herşeyden sorumluyuzdur.

w w w .facebook.com /paganı zmTurkiye


9 - HERMİT
Astrolojik Sembolü: Başak
ADALET'in değerlendirmesinden sonra HERMİT'in
başlangıcı gelir. SİHİRBAZ’dan sonra akıl spiralinin da­
ha derin bir döngüsünü temsil eden bu kart bir akıl kar­
tıdır. Estetik pratiğe yönelmiş aklı, meditasyonu, oruç
tutmayı, gizli kanunları öğrenmeyi, yalnızlığı ve yoksul­
luğu anlatır. Eğer bu kart bir "dağılım" (b.k.z. s. 196) da
gelirse, genellikle kişinin bir süre kendini dünyadan so­
yutlamaya gereksinim duyduğunu gösterir. Kişi yaşamı­
nı yalnızlaştırmalı ve derinleştirmelidir. Aynı zamanda
başlanacak olan yeni bir öğrenimi de gösterebilir ama
bu öğrenim yalnız ve günlük yaşamdan ayrı yapılacak­
tır. HERMİT mutlaka kişinin fiziksel olarak ged çekile­
ceği anlamına değil, enerjisini ve dikkatini kendi içine
odaklayarak ruhani kişiliğini beslemesi anlamına gelir.
Daha derin bir anlamda bu kart ruhun karanlık gecesini
temsil eder. Kişi kendini yalnız, terkedilmiş ve kimse­
nin ulaşamayacağı kadar uzakta hisseder, kendi kişisel
enerjisiyle iyileşmek zorundadır.

230
10- KADER ÇARKI
Astrolojik Sembolü: Jübiter
Yanyolda karşımıza KADER ÇARKI çıkar. Bu kartla
beraber şanslar, değişimler, süprizler ve üzüntüler gelir.
Bu kart genellikle iyi haberler, açılan bir kapı, görülen
bir fırsat, yakın gelecekteki değişimler anlamına gelir.
Kişiden daha büyük güçler faaliyet halindedir. Kendini­
zi olayların akışına bırakın, hayatımıza giren yeni etkile­
re açık olun. Yapabilirseniz seyahate çıkın; bakış açınızı
değiştirin, yenilildere açın; eski görüşlerinizden huylan-
nızdan, kalıplarınızdan uzaklaşın. Daha derin bir an­
lamda bu çark KARMA'ntn çarkıdır ve amaç çarkın asıl
hareketli yeri olan dış kenanna ulaşmak, bağımsızlığın
ve özgürlüğün sabit merkezine yerleşmektir. Çoğunluk­
la bu yolda ilerleyenlerin yaşamı Karmik oluşumlarla
doludur. Eşyalar, insanlar ve mekanlar korkunç bir hız­
la gelip geçerler, bu insanlar, dışsal değişimlerin ne ka­
dar etkili olurlarsa olsunlar kısa ömürlü olduğunu öğ­
renmişlerdir. Tek durağan olan ve istenen güvenlik
duygusunu veren ruhun ya da canın değişmez doğası­
dır. Aman bütün bunlan ancak tekrarlanan şoklarla, de­
ğer verdiklerimizi kaybederek öğreniriz. Ne olmadan
yaşayamayacağımızı ve neyin gereksiz olduğunu böyle-
C6 biliriz. w w w .facebook.com /po9onizm iu, kıye

11- KUVVET - BÜYÜCÜ KADIN (DİLBER)


Astrolojik Sembolü: Arslan
Kuvvet, kadının içgüdülerini ehlileştiren gücüdür.
Doğayla dosttur ve onunla uyum içinde yaşar ama ona
ait değildir. Bu kart doğa cadısını, bahçıvanı, iyileştirici­
yi, hayvan eğitimcisini, gök cadısını anlatır.

231
www.focebook.com/pogoni zmhjrkıye

İ M P A R A T O R İ Ç E 'd e n K U V V E T 'e i l e r l e y i ş i m i z b iz e
ç o ğ u m u z d a iç g ü d ü s e l o la r a k b u lu n a n m ü c a d e le iç g ü d ü ­
m ü z ü g ö s t e r i r . P r o b le m le r i n ( p a r a y i y e c e k , . . . . ) ü s t e s i n ­
d e n n a s ıl g e ld iğ im iz i a n la t ır . S a p k ı n l ı k l a r ı n ü s t e s i n d e n
g e l e r e k e n e r ji m i z i b i z e z a r a r v e r e n d e ğ i l y a ş a m ı d e s t e k ­
le y e n e y le m lilik le r e y ö n e l t m e k i ç i n g e r e k l i b ilg iy i K U V ­
V E T 't e b u l u r u z . H ır s ı ç ö z ü m l e d i ğ i m i z o n u H E R M İ T i n
e s t e t i k ç i l i ğ i ile d e s te k le y ip h e r ik is in in de var o ld ğ u
am a h iç b ir in in f a z la o lm a d ı ğ ı o r ta k b ir z e m in i K U V ­
V E T 't e b u lm a y a ç a lış ı r ı z . D İ L B E R 'i n r u h a n i g ü c ü ( a ş k )
y e n i l m e z a r s la n ( o r m a n l a r k r a l ı ) 'ı n ü s t e s i n d e n g e li r a m a
h iç b ir i b o y u n e ğ m e z , b e r a b e r d i r l e r a m a k a v g a y o k t u r ,
y a ln ı z c a k a r ş ılık lı b a ğ ı m lıl ı ğ ı n , b ir i o l m a z s a d iğ e r i n i n d e
o lm a y a c a ğ ı n ı n b ilin c i v a r d ır . D o ğ a n ı n b i z e ö ğ r e t t i ğ i ş e y
d e b u d u r, onu y e n e b ilir i z am a kaybeden b iz o lu r u z ,
o n u n l a o r t a k la ş a y a ş a m a y ı ö ğ r e n i r s e k d e h e r ik i m i z d e
k a z a n ırız .

12- ASILMIŞ ADAM


A strolojik Sembolü: Satürn
İ le r iy e d o ğ r u b i r a ş a m a d a h a , H E R M İ T 'T E N s o n r a k i
g e liş m e A S IL M IŞ A D A M 'd a t a m g ü ç s ü z lü k v e y a ln ız ­
l ı k t ır . Dünya d e ğ iş m iş , te r s in e d ö n m ü ştü r, önceden
d o ğ ru o la n ş im d i a k ı ld ı ş ı d ı r . H iç b ir dayanak n o k ta s ı
y o k t u r . A y a k la r ı n ı z ı t o p r a k t a n k e s e r s in iz v e k e n d in iz i
b o ş l u k t a , l i m b o 'd a n e o la c a ğ ı n ı b e k l e r k e n b u l u r s u n u z .
B u k a r t ç o ğ u n l u k l a p r o b le m i y a d a b a k ı ş a ç ıs ı n ın t a m a ­
m e n d e ğ i ş m e s i n i n g e r e k t i ğ i n i a n l a t ır . H e r ş e y i t e r s i n e
ç e v ir in v e b e k l e y i n , ç ö z ü m g e l e c e k t i r . Y a ş a t ıl a n b ir a l ­
d a t m a c a y a b a ğ lı k a ld ı ğ ı n ız s ü r e c e k a r m a ş a d a k a l ı r s a n ız ,
b ü tü n a ld a t m a c a la r d a n k u r tu lu n v e y e p y e n i b ir ı ş ı ğ ı n
a lt ın d a d ü n y a y a y e n i d e n b a k ı n . İ l e r i y e g i t m e k iç in f e d a -

232
k a r l ık y a p m a n ı z g e r e k e b i l i r , s iz e d a h a ö n c e d e ğ « ^ g e ­
le n le r a r tık d e ğ e rs iz g ö r ü n e c e k le r d ir. A S IL M IŞ
b e k le m e y i, s e s s iz liğ in s e s i n i d in l e m e y i n o r m a l e y le m i
a z a l t m a y ı g ö s t e r i r . Y a p a b i l e c e ğ i m i z t e k ş e y r u h u m'u z u n
s e s in i d in le m e k tir .

13- ÖLÜM
A strolojik Sembolü: Akrep
Ö L Ü M 'ü n g e liş i h e r z a m a n ş o k e d i c i d i r . B u 1 ^ en.
d e r o la r a k fiz ik s e l ö lü m ü a n l a t ır o da e t r a f ın c ja
k a r t l a r ( B ü y ü k d e ğ iş im y a d a z o r la m a ) v a r s a ya
d a ç o k f a z la K I I .I Ç b u t e h l i k e y i g ö s t e r ir l e r .
G e n e l l i k l e ö lü m g ü n l ü k h a y a t ı m ız d a k i ölüni|erj a n _
l a t ır ; ö r n e ğ i n b i r il i ş k i n i n , a r k a d a ş l ı ğ ı n , i ş i n , e v ^ b ir
k im l i ğ i n , k ö tü b ir huyun ö lü m ü , y a ş a m ım ız d a
n e m s e l b i t i ş l e r , b i r s a n ın ı n ö lü m ü . ÖLÜM ; A s j y ^ jj ş
A D A M 'd a n so n ra k iş in in g e re k s iz o la r a k b e k le d iğ i
y a n l a n n ı n ö lü m ü a n l a m m a g e l i r . E s k i g i z e m l i nıe lj n |e r .
d e " a lt b e n c i n ö l ü m ü n d e n d e b a h s e d i l i r . A n l a t ı l , İ 5.
t e n e n b u n l a n n ö l ü m ü d e ğ il s o n b a h a r d a y e n i b ü z g ü n ,
i ç i n b i t k ile r in d a ld ığ ı u y k u y a d a l m a l a r ıy d ı. E ğ e j d o ğ a -
m ız d a var o la n z a r a r lı b ir y a n ı m ız ı b e s le m e ^ ke s ip
e n e r ji m i z i y a r a t ı a y ö n l e r i m i z e k a y d ı n r s a k b u ı.|u m su 2
y a n s o n u n d a e n e r ji e k s i k l i ğ i n d e n ö l ü r . A m a u n ^ ^ g .
m a lı d ır k i b u r a d a a n a h t a r k a f a m ı z d a k i c i n l e r l e d 0 ğ r u _
d a n s a v a ş m a k d e ğ il; iy i, h a k ik i v e g ü z e l o l a n a (ija jd a n -
m a k t ı r . Ö L Ü M b iz e y a ş a m ın d ö n g ü s e l o ld u ğ u n ., b i r ş e -
y i n d o ğ m a s ı i ç in b i r b a ş k a s ı n ı n ö l m e s i g e r e k t i ğ i ö ğ r e ­
t ir . B u d o ğ a n ı n d a b a h ç ı v a n a ö ğ r e t t i ğ i i l k d e r s t i r H e r ş e -
y i n k e n d i m e v s im i v a r d ır .

www.focebook.com/pa9Qmzmturkryc
233
14- ÖLÇÜLÜLÜK
Astrolojik Sembolü: Jubiter

A le is t e r C ro v v le y Ö L Ç Ü L Ü L Ü K 'e s a n a t k a r tı d e r,
g e r ç e k t e n d e b u k a r t s a n a t ç ıla r ı a n la t ır . Y a r a tıc ı d ü r tü
d e r in , t a r if e d ile m e z b ir k a y n a k ta n ; h iç b ir z a m a n k u r u ­
m ayan, ancak e n g e lle n e b ile n b ir ç a ğ la y a n d a n g e lir .
Ö L Ü M k a r t ın ın a r d ın d a n b ir ş e y le r in d o ğ m a s ı iç in b o ş ­
lu k y a r a t ılm ış t ır . R u h a n i e n e r jil e r f ış k ır ır , y e n i d e n d o ­
ğ u m , e n e r ji t a ş m a s ı, y a r a t ıc ı b ir k a b a r m a o lu ş u r . K işi
y e n ile n m e , iy im s e r lik , g ü v e n in a r t ış ı, y e n i b ir m u t lu lu k
h is s e d e c e k tir . P r o je le r g e liş e c e k , M u s a la r b a ş ın d a n a y ­
r ılm a y a c a k , d ü ş le r ö ğ r e t ic i o la c a k y a r a t ıc ıl ığ ın ın ö n ü n ­
d e k i e n g e lle r k a lk a c a k tır . B ilin ç d ış ın ın s e s in i d i n le y in ;
re s im y a p ı n , d a n s e d in , y a z ın , h a y a l k u r u n . B ilin ç li b ir
ş e k ild e y a ş a m ç a ğ la y a n ın a u z a n ı n , h e r z a m a n a k tığ ın ı
u n u t m a y ın . Ş ü p h e le r in iz v e d e p r e s y o n la r ın ız o n u e n ­
g e lle y e b ilir a m a s o n s u z k a y n a ğ ın ı k u r u t a m a z .
B u k a rt d e p r e s y o n a v e u m u t s u z lu ğ a s o n v e r m e ; iy i­
l e ş m e v e e s in le n m e z a m a n ın ı g ö s t e r ir . S ih i r l e u ğ r a ş a n ­
la r iy ile ş tir m e e n e r jin iz i k u lla n ın , m e d it a s y o n la n n ız ı y o ­
ğ u n la ş t ır ın .
ik in c i y e d i k a r t lık t a k ım b u r a d a s o n b u lu y o r . Ş im d i
kişi c id d i d e ğ e r le n d ir m e le r y a p m ış . K a fa s ın d a k i ş e y t a n ­
la r d a n b a z ıla r ı ile y ü z le ş m iş t ir v e m ü c a d e le s in in ö d ü lle ­
r in in n e le r o ld u ğ u n u ö ğ r e n m iş t ir . S o n y e d i k a r t y a ş a n ­
t ıs ın ı d a h a d a d e r in le ş t ir e c e k t ir .
www.facebook.com/poganizmturkiye

15- ŞEYTAN
Astrolojik Sembolü: Oğlak

234
wivw.facebook.com/pogoni7mnjrkiye

ŞEYTAN'la ÖLÇÜLÜLÜK7ün ruhani yükselişi ve


iyileştirici enerjisi sınanır. ŞEYTAN kartında gölgemiz­
le, doğamızın karanlık, kötü yönleriyle karşılaşırız.
ŞEYrAN bizi iyiden uzaklaştıran herşeyi, cinselliği, pa­
rayı ve gücü temsil eder. Ayartıcı ve çoğunlukla doy­
mak bilmez olan bu özellikler birçok disiplinde en bü­
yük saptırıcı engellerdir. Aşksız seks, para sevgisi ve
güç hırsı bizi doğrudan ŞEYTAN'a götürürler. Bunlar
bizi esir eder ve şeytana bağlı kılar, çünkü hiçbir zaman
doyurulamazlar. Örneğin, eğer paranın boyunduruğu
altındaysanız hiçbir zaman sizin için yeterli parayı kaza­
namazsınız iyi bir kazanç bir süre doyum sağlar ama
sonra aynı tiryakilik gibi daha fazlası için uğraş başlar.
Aynı şey aşksız seks ve güç için de geçcrlidir. Tüm
bunlar bizi gittikçe hakikatten uzaklaştıran olanaksız
düşlerdir. Tüm tiryakilikler ŞEYTAN'la beraber yürür;
son bir içki, son sigara, başka bir son çikolata... Böylece
içine düşdüğümüz isteğin kısır döngüsünde anlık do­
yumlar ve aynı istekler devam eder. Barış yalnızlık ve
sessizlik ŞEYTAN'ın nefret ettiği şeylerdir. ŞEYTAN,
aklı açmazlar üzerine odaklar böylece eylemlerimizin
akılcılığını sorgulamaya vaktimiz kalmaz. Tüm bunlar
zararlı davranışlardır. Korkuya yol açan ÖLÜM kartının
tersine herkes ŞEYTAN'ı bilir ve tanır. ŞEYTAN gizli
dilde "eşikte oturan" olarak bilinir. Olgunlaşmadan ön­
ce karşı karşıya gelmemiz gereken kabusun ta kendisi­
dir.
Mary Swale ŞEYTA'N'ın LILITN (bkz. bölüm 3)'in
erken bir açılım olduğunu ileri sürer. LİLİTN M.Ö.
2000'de ŞEYTAN kartının hemen hemen aynı biçiminde
bir BAŞ kabartmasında işlenmiştir. Bu nedenle babaer-
killikte şeytansal olarak görülen vahşi, dizginlenemeyen
ilkel kadını temsil ediyor olabilir.

235
16 - K U L E

A stro lo jik Sem bolü: Uranüs


Kule insanın yaşamındaki gereksiz yapılan yıkar.
ŞEYTAN'la karşılaştığımızda bir kişilik olarak kurduğu­
muz kağıttan ev yıkılır. Bu çoğunlukla beklenmeyen,
bir yıldırımın her şeyi yıkması gibi aniden olan birşey-
dir. Eğer kumun üzerine kurulmuşsa KULE evi yıkar
ama biz, yani ruh sağlam kalır. Çoğunlukla böyle deği­
şiklikler, kendimizi bulduğumuz ve genellikle hareket
ettiğimiz kırk yaş rivannda yaşanır. Aslında hayal etti­
ğimiz gibi olmadığımız büyük bir şok yaratır; birçok in­
san bunun ayırdına vannca rahatsız •olur, tedirginlik
hissederler. KULE'yi bize gereksizlik, aynlık, yas tutma
gibi şeyleri yaşatan dünya olarak hissedebiliriz. Bir has­
talık birdenbire ortaya’ çıkıp yaşantımızı darmadağın
edebilir. KULE'yi gördüğümüzde yapabileceğimiz tek
şey nazikçe vazgeçmektir. Hayatımızıda KULE'nin gös­
terdiği ne varsa yok olup gitmelidir. Bunun sonucunda­
ki değişimler bize uyumsuz, sebepsiz ya da akıldışı ge­
lebilir ama yapabileceğimiz yegâne şey anlayamadığımız
güçlerin faaliyette olduğuna güvenmek ve ileride herşe-
yin düzeleceğine inanmaktır.

17- YILDIZ
A stro lo jik Sem bolü: B alık
Kabustan sonra umut gelir. YILDIZ, sağlık, ışık, ba-
nş, sakinlik ve netlik vadeder. Donuk enerjisi yorgun
yolcuları canlandırır ve net ışığı onlara klavuzluk eder.
YILDIZ, sağlık, derinlik, açık dişi enerjisi, durgunluk ve
boşluktur. Kendini şeytani duygulardan anndırmak bir
boşluk yaratır ve ruhun enerjisi buraya yönelerek onu

236
doldurur. Kişi tazelenir ve yeniden dolulaşır. Tarota ba­
karken YILDIZ hastalıktan sonra sağhğın düzelmesini,
çaresizlikten sonra umudu ve depresyondan sonra
enerjiyi temsil eder.

1 8 - AY
A stro lo jik Sembolü: Ay
A /in kendisi gibi bu kart da ikili bir doğaya sahip­
tir. Normalde ay sanalliği, aldatıcılığı, çarpılmışlığı, kar­
maşayı, bazen histeri ve takıntılar gibi istenmeyen ruh­
sal görüngüleri anlatır. Acemi kişi için ay, çok fazla
düşlerde yaşama ya da gizli enerjilerle bilinçsizce uğraş­
mayı gösterir; aynca çocuksu, gerilemiş, büyümeye ve
sorumluluklarıyla yüzleşme ihtiyacında olanları da anla­
tır. Sihirsel enerjilerle uğraşanlar için ay fazla duyarlı
oldukları ya da düşündükleri kadar yetenekli olmadıkla­
rını anlatır.
Ay kartı geldiği zaman sihirsel enerjilerle uğraşmak
için iyi bir zamandır ama kendinizi dış etkilerden koru­
mak için fazladan dikkat gerekebilir. Düşlerinizi, içgü­
dülerinizi ve sergilerinizi dinleyin, çevrenizde neler
olup bittiğine dahi çok dikkat edin. Gözlerinizi ve ku­
laklarınızı açık tutun. Ay aynı zamanda sihirsel işin al­
datıcılığım da temsil eder. Sizi olduğunuzdan daha güç­
lü olduğunuzu sarmaya iten sihirsel bir benlik geliştire­
bilirsiniz. Bu şekflJe yaptığınız işin sihirselliğinde kay­
bolabilir, işin kendisini unutabilirsiniz.

w w w .fo c e b o o k c o m /p o 9o n ı z m t u r k ı y c
19 - GÜNEŞ
A strolojik Sembolü: Güneş

237
»vıv»v.facr.bcok com /pogom rm turklye
Güneş yeniden doğum, bir çocuğun kalbi ve sonsu­
zun kuvvetidir. Yeni ve önemli birşeyler olmaktadır.
Tohumlar köklenmiş ve yeşermeye başlamıştır. GÜ­
N EŞ, geniş, sıcak, iyimser ve zevkli bir duygu verir. İyi
zamanlar, ortaklıklar, güven, yeni dışa vurum biçimleri,
büyük yaratıcı patlamalar ve bilincin, genişlemesi GÜ-
NEŞTe olur. Kişi ateşten geçmiştir ve şimdi ışıkla yıka-
nıyordur.

20 - YARGI
A s tro lo jik S em bolü : Satürn
Yeniden doğumdan önce yücelme gelir. GÜN EŞ iç
ve dış dünyalar arasındaki yapay duvarları yıkar ve
YARGI kişiyi daha anlamlı bir hayata doğru evrilmeye
çağırır. Bir kavşağa erişilmiştir; eski ben kaybolur ve ye­
nisi ortaya çıkar. Bu acemiliğin sonudur, çem ber başlan­
gıcına döner; bu YARGI'yla anlaşılır ve yaşam devam
eder.

21 - DÜNYA
A s tro lo jik S em bolü : Yay
DÜNYA, tekerleğin dönüşünü, hareketi, değişimi,
yeni başlangıçları, yeni insanları, yeni yerleri, yeni d e­
neyimleri temsil eder. Kişi, kendi evresinin merkezidir
ve dört öğe onun etrafındadır; güç asasını taşır ve yaşa­
mın dansım yapar. DÜNYA, kozmos, hakikat ve özdür.
Dişil prensibin bayrağı zaferle dalgalanmaktadır artık,
çember tamamlanmıştır. Çark bir kez daha döner.

238
239
Karanlık
A R K A N A M İN Ö R

Arkana Minör (Tarotun daha açık sırlan) on dört


karilik dörl seriden kurulu elli altın karttan oluşur. Bu
kartlar modem oyun kartlannın atalandır ve Arkana
Majörden ayrılarak gelişmişlerdir. Öğrenilmesi gereken
çok fazla anlam olduğundan kartlara en iyi yaklaşım yo­
lu dört serinin özünü öğrenmek sonra da kartlann nu­
maralarım incelemektir. Her seri dört öğeyi, toprağı,
havayı, ateşi ve suyu temsil eder. Dörtlü sistem tarihte­
ki dört takdis kupasından İrlanda'nın dört hâzinesine
dek uzanır, (bkz. R .S. LOOMİS, Orta Çağ'da Arthur
Dönemi Edebiyatı, 1959). Kupa hiçbir zaman boşalma­
yan ve tüm insanlığı doyuran Dogda'mn kazanıydı. Si­
nek savaşçı Lug'un mızrağıydı. Kılıç Nada'nın kılıcıydı
ve çok güçlü olduğundan serbest kalırsa hiçkimse kaça­
mazdı. Tılısım doğru yönetici üzerine bastığında bağı­
ran fal taşıydı. Arthur'un çemberi bir akıl, ruhsal geliş­
me ve ruhani özgürleşme arayışıydı, (bkz. Caitlin ve
John Matthews, Hollowquest - Takdis arayışı - 1990)
m v w .fo ce b o o k .c o m / p o g a n iz m tu rk ly e

TILSIMLAR - TOPRAK
Tılsımlar ve modern destedeki karolar, maddi dün­
ya, para ticaret ve tüccarlarla ilgili olduğu kadar duygu-
sallıİda da ilgilidir. Tılsımların sonbahar ve Satürn geze­
geniyle bağlan vardır. Büyücülükte tılsım insanlığın,
beş köşeli yıldızın ve kozmosun sembolüdür. Masonlar­
la, işadamlanyla, ustalarla, işçilerle ilgilidir. Tılsımlar
duyum özellikleriyle ilgili olarak devamlılık, sağlamlık
sağlar, pratik çözümler bulurlar. Tılsımlar fiziksel ger­
çeklikle ne kadar rahat ve usta olduğumuzu gösterirler.

240
Maddi yaşam çevresinde para, yiyecek ve duyumsal ge­
reklerimizi nasıl doyuracağımızla ilişkilidirler.

ASALAR - ATEŞ
Asalar modern destedeki sineklere denk düşer ve
ateş öğesini temsil ederler. Asalar sihirli çubuk, psiko-
posun asası, çobanın değneği, papazın sopası olarak da
görülebilirler. Asalar girişkenliği, gelişmeyi, ilerlemeyi,
ustalığı, keşfi, enerjiyi ve gururu temsil ederler. Bu seri
yaz mevsimiyle, sinirlilikle, Jubiter gezegeniyle ve Gü­
neşle ilgilidir. Asalar doğru, güvenilir ve dürüst insan-
lan simgelerler. Sezgisel özelliğe bağlı olarak herhangi
bir yöne yöneltilebilen güçlü enerjileri, irade gücünü ve
kendinizi nasıl yansıttığınızı anlatırlar. Asalar emir çu­
buktandırlar ve otoriterdirler. Ateş aynı zamanda özge-
lişimini ve kim olduğunuzu Öğrenmeyi simgeler.
w w w. fo cebo ok .com /paganı z m tw k iye

KILIÇLAR - HAVA
Kılıçlar genellikle kötü haberler verir; anlaşmazlık,
kaygı, tartışma ve kötü kaderi belirtirler. Bu seri savun­
manın ve saldırının ikiz gücünü temsil eder. Asalar, ce­
saret, yiğitlik, zor ve hırsla ilişkilidirler. Kılıçlar liderle­
rin ve savaşçılann serisidir. İlkbahara, Merkür'e ve
Mars'a bağlıdırlar. Bu serinin kartlan düşünmeyi; ne-
denlemeyi, analiz etmeyi, sözlü iletişimi, dedikoduyu,
iftirayı, rivayetleri, söylentiyi anlatırlar.

KUPALAR - SU
Kupalar aşkla, duygularla ve mutlulukla ilgilidir.
Kupa kutsal kâsenin ve yüreğin sembolüdür. Genellikle
kupalar kartı zevki, şehveti derin duyguyu ve sevecenli­
ği anlatır. Mısırlılar yüreği ruhun bulunduğu yer olarak
düşünürlerdi ve birçok kültürde kalbin ölümsüzlük içe­
ceğini taşınığma inanılır. Kupalar aristokratlan, din
adamlannı, duygulu insanlan, sempatiyi ve romansı
gösterir. Bu seri kişinin duygusal ihtiyaçlan ile olan iliş­
kisini yansıtır. Kupalar kış, Ay ve Venüs'e bağlıdır.

AS(BÎR), İKİ, ÜÇ
Aslar serilerin temelini ya da Özünü oluştururlar ve
genellikle iyi kartlardırlar.
Tılsımlann ası, gelen parayı ve maddi şeyleri anla­
tır.
Asaların ası, enerji yenilenmesini, yeni projeleri ve­
ya sezgileri gösterir. Kılıçlann ası, düşünce açıklığını,
problemler ve durumlar karşısında eyleme geçmeyi, ka­
rarsız eylemleri gösterir.
Kupalann ası duygusal yoğunluğu, aşkı, mutlulu­
ğu, yüreğin iyi zamanlannı anlatır.
İkiler çokluğu, dengeyi, gelişmeleri, asla başlananın
devamını gösterirler.
Tılsımların ikisi fazla para veya kaynak ya da iki iş
anlamına gelir.
Asaların ikisi kuvvetinizin ölçüsünü, ne kadar ileri­
ye gidebileceğinizi gösterir.
Kılıçlann ikisi ılımlı banşı, yüzleşilmeyen problemle­
ri anlatır.
Kupalann ikisi birliği, aşkı, kalplerin karşılaşmasını,
yeni bir arkadaşı ya da sevgiliyi gösterir.
Üçler genellilde uyuşmazlığı, üçüncü bir durumu
temsil ederler. Bunlar işleri dinamikleştirebilecekleri gibi

242
yalpalamaya da yol açabilirler.
Tılsımların üçü zor bir işin başlangıcını, yıpranmayı,
yeteneklerinizin arınmasını gösterir.
Asaların üçü bereket, erdem, ileriye dönük plan de­
mektir.
Kılıçların üçü üzüntü, söylentiyle yaralanma, dedi­
kodu, yerinize geçen biri, güç mücadelesi anlamına ge­
lir.
Kupaların uçü eğlenceyi, kutlamayı, iyi zamanlan,
kadınların birliğini, bereketi belirtir.
Üçlerden sonra belirsiz bir başlangıç durumuna ge­
çiyoruz ve artık gerçekleştirmeye doğru ilerlenmelidir.
w w w .facebook.com / pagan izm turkiyc

DÖRT, BEŞ VE ALTI


Dörtler, ulaşmayı, problem çözümünü, durağanlığı,
oturmuş olmayı temsil eder.
Dörtlerde fazla bir hareket yoktur.
Tılsımların dördü sahip olduklannı tutmayı, cimrili­
ği ve materyalistliği paylaşmama^ ya da ilerlememeyi
temsil eder. Bu tavırlar yeni olan hiçbirşeyin gelmesine
izin vermez.
Asaların dördü işten boşluk yaratıp eğlenmeyi,
ulaştığımız yerin kutlanışını göstenr.
Küıçlann dördü dinlenmeyi, uzaklaştırmayı, gerek­
siz şeylerden kurtulmayı, geleceğin planını belirtir.
Kupaların dördü duygusal tıkanıklığı, geleceği tah­
min etmede yetersizliği, kendine dönmeyi anlatır.
Beşler dinamiktirler ve genellikle bir uyuşmazlığı
anlatırlar.
Tılsımların beşi maddi yoksulluğu, yıkım veya iflas
tehlikesini,, para konusunda endişeyi gösterir.

243
wM rtv.focebook.com/pogonizmturkiye

Asaların beşi kişinin kendisiyle ve başkalarıyla olan


kavgalarım, kendi kuyruğunu kovalamayı, gereksiz sür­
tüşmeye aynlan zamanı ve harcanan enerjiyi anlatır.
Kılıçların beşi aldatılmayı, fikirlerin çalmışını, sinsi
davranışı ve sürtüşme sonucu kazanmayı gösterir.
Kupalann beşi duygusal kaybı, acıyı, üzüntüyü, ke­
deri, depresyonu belirtir.
Altılar özedönüşü anlatırlar. Kaybolmuşluğunuz bi­
ter, zararı tamir eder, bir şekilde uslanarak serinin der­
sini öğrenirsiniz.
Tılsımların altısı yardımseverliği, borç istemeyi, iyi­
likleri, bağışlan, parasal olarak desteklenmeyi ya da
desteklemeyi gösterir.
Asalann altısı, bir zaferi, beliren bir lideri, önünüz­
de açılan yollan, gösterir. Doğru yoldasınızdır.
Kupalann altısı, masumluğu, çocukluk anılarını, ço­
cuksu sevgiyi, yavaş ilişki başlangıçlarını, basit mutlu-
luklan belirtir.
Kılıçlann altısı travma yaşamayı, duygusal kanşıklı-
ğı, karar verip devam etmeyi gösterir. Aklın rahatlığı
için büyük bir bedel ödenir.
Bu bedel, keder, kaybetme, üzüntü ve yenilgidir.
$

YEDİ, SEKİZ, DOKUZ


Yedi, sekiz ve dokuz, artık yeniden oluştuğumuzu,
tekrar yapılanmamız gerektiğini gösterirler yalnız bunu
daha olgun bir bakış açısıyla, dış dünyayla ilgilenerek
ve sorumluluklanmızı daha ciddiye alarak yapmalıyız.
Tılsımlann yedisi projenizin tohumlannın ekildiğini,
şimdi beklemeniz gereken zamanı, emeğinizin yeşil fış­
kınlarını ve meyvelerini beklemenizi gösterir.

244
Asalann yedisi sorumluluk aihnda ezilmeyi, insan­
lara mesafeli davranmayı belirtir. Yaptıklarınız sizi aş­
maktadır.
Kılıçların yedisi dengesiz çabala mayı, başkalarının
fikirlerini çalmayı, boş eylemliliği gösterir. Bunlardan
hiçbir yarar gelmeyecektir.
Kupaların yedisi çok fazla seçeneği, kendini kandır­
mayı, çekiciliği kararsızlığın ve yanılsamaların içinde
kaybolmayı anlatır.
Tılsımların sekizlisi; yeteneklerin artması, ders al­
ma, ustalık ve teknik için çalışma, ufak tefek şeyleri ya-
pabilişi gösterir.
Asalann sekizi akla gelen yeni fikirleri, bağlantılan,
iyi çalışan sezgileri gösterir. Sezgileri dinlemek ve edil­
genlikle ilgilidir.
Kıhçlann sekizlisi işlerin kötüye gitmesini, tuzağa
düşmeyi, bağlanmayı, tıkanmayı, çözümü olanaksız so­
runu, çıkış yolu bulamamayı, pasifliği gösterir.
Kupaların sekizlisi yalnız bir yolculuğu, geride ka­
lan sevilenleri ve tanıdık şeyleri, sadece Ayın klavuzlu-
ğunda bıkkınlıkla ilerlemeyi, problemlerden uzaklaşma­
yı belirtir.
Tilsımlann dokuzu, uyumu, maddi iyiliği, büyük
yaratıcılığı, güzelliği ve doğal çevreyi gösterir.
Asaların dokuzu çok fazla değişik olanla uğraştığını­
zı gösterir. Planlarınızın kötü gitmesiyle kendinizi yenil­
miş ve yaralanmış hissediyorsunuz ama hâlâ ayaktası­
nız ve ne kadar güçlü olduğunuzu biliyorsunuz.
Kılıçların dokuzunda bela devanı eder. Bu kart ka­
bus öğelerini, büyük korkuyu, sürekli endişeyi, kötü
düşleri, yersiz korkulan, açıklık ve netlik için ışığa du­
yulan ihtiyacı, yardıma muhtaçlığı, umutsuzluğu anla­
tır.

245
www. f acebook.com /poganizm turkiye
Kupaların dokuzu tatmini gösterir ama hâlâ bir bu­
lanıklık kuşku vardır.

w w w .foccbook.com /paQ ani2m tijrkiyc


ONLAR
Onlar bir mücadelenin bitişini ve kanunun iyi ya da
kötü çözümlenmesini temsil ederler.
Tılsımların onu sağlığı, maddi güvenliği, hoşnutlu­
ğu, aileyi, kurulan örgütleri, gruplan ve ortakhklan be­
lirtir.
Asalann onu tüm yükün sizin üzerinizde olduğunu,
bireysel uğraş şeklinizin herşeyi tek başına taşımak ol­
duğunu belirtir. Baskı vardır.
Kılıçlann onu, genellikle dedikodu ya da iftirayla
meydana gelen yıkımı ya da haşan temsil eder. Başkala-
n sizi kelimeler ya da söz oyunlanyla yaralamaktadır.
Soyutlayıcı takdikleriniz başarısız olmuş ve siz dışlan-
mışsınızdır.
Kupalann onu, mutlu bir sonla çözülen problemi,
iyi yaşamı, etrafınızda sizi sevenleri, belki çocuklan
duygusal hoşnutluğu ve doluluğu gösterir.

SARA YU KARTLAR
Bu kartlar, sanılanın aksine, sadece hayatınıza gire­
bilecek in s anlan ya da onlarla aranızdaki konulan gös­
termezler.
Uşaklar, genç insanlar, yeni projeleri, başlangıçlan
anlatırlar.
Tılsımlar uşağı başlamış olan maddi projeleri göste­
rir. İyi bir işarettir, devam ederseniz maddi dünya hak­
kında yeni şeyler bulacaksınız.

246
wivkv.facebook.com/paganizmturkiye

Asalar uşağı artan enerjiyi, biten hastalık ya da dep­


resyonu, geleceğe bakıştaki olumluluğu anlatır.
Kupalar uşağı duygusal yaşamımızda ortaya çıkan
yeni şeyleri belirtir. Bu yeni arkadaşlar ya da ilişkileri­
nizde bir olgunluk devresi anlamına gelebilir.
Kıhçlann uşağı yeni fikirler edinmeyi, enerjiyle do­
lup taşmayı gösterir. Sabırsızlığa ve öfkeye kapılmama-
ya dikkat etmelisiniz.
Şövalyeler daha olgun insanlardır yaşam merdiveni­
nin orta basamaklanndadırlar. Çoğunlukla araştırıcı,
sorgulayın ve hareket halindedirler.
Tılsımların şövalyesi çok çalışmayı, gayretliliği ve
azmi anlatır.
Elinizdeki proje üzerinde tüm kalbinizle çalışın,
ödüller yoldadır.
Asaların şövalyesi havanızda ve eyleme hazır oldu­
ğunuzu gösterir.
Anı değerlendirin, sezgilerinize ve yıldızınıza güve­
nin.
Kılıçların şövalyesi dikkatli olmanız için bir uyandır.
Çok sabırsız ve çabuk parlıyan bir kişi olduğunuzu gös­
terir. Eğer sakinleşmezseniz kavgalar çıkarabilirsiniz.
Dikkatsizleşebilirsiniz, kazalara dikkat edin.
Kupalann şövalyesi, aşk hediyesinin bir kişi ya da
tasanm yoluyla size sunulduğunu, sakinliği, odaklan­
mayı gösterir. Duygulannızın derinleşmesini yaşıyacak-
sınız.
Kraliçeler genellikle kendi doğrulanyla yaşayan oto­
riter kişilerdir. Saygı uyandırırlar, kontrolllüdürler ve
en önemlisi liderdirler.
Tılsımların kraliçesi İMPARATORİÇE'nin arkana
minördeki karşılığıdır. Bu kart verimliliği, yaratıcılığı,
belki anneliği, ayrıca anle merkezli doğasever kadını

247
w w w fn c p .h a n lt rn m / tw w v ın ırn v tıırk rv R

temsil eder. Elleriyle çalışan, modacı, sanatçı ya da pa­


rayla ilgili kadını anlatır.
Asalar kraliçesi doğayı ev edinmiş bir ateş cadısını
gösterir. Güçlü, aydın ve kuvvetlidir, etrafındakileri
coşturur. Başkaları onun enerjisine, coşkusuna, esnekli­
ğine, fiziksel dinamizmine ve eğlendiriciliğine hayran
kalırlar.
Kılıçlar kraliçesi entellektüel bir kraliçeyi, keskin bir
zekaya sahip olan ama sevecenlik ve sıcaklıktan yoksun
bir kadını anlatır. Bu kadın sakin, soğukkanlı, açık,
mantıklı ve zekidir.
Kupalar kraliçesi BAŞRAHÎBE'nin karşılığıdır. Bu
kart aşık, yaratıcı, çoklukla ruhsallığa önem veren kadı­
nı anlatır. Duygusal olarak nettir ve etrafındakilere ya­
şam verir, kaybolmuşları ve sersemlemişleri kurtarır.
Krallar kişinin hayatındaki erkekleri anlatabileceği
gibi kendi alanında iyi olan kadınlan da anlatır. Bunlar
hareketleri konusunda biraz düşüncesiz olmalarına rağ­
men içgüdüsel lider ve güçlü insanlardır.
Tılsımlann kralı maddi dünyaya çok bağlı parasını
çalıştıran ya da biriktiren zengin bir kişiyi temsil eder.
Bu kişi, iyi yemek, iyi şarap, iyi seks isteyen ve bunlara
kolayca ulaşan bir doyurucudur. Olumsuz olarak da
maddi şeylerden başka birşey düşünmeyen bir kişi,
hayvansal, kaba bir kişidir bu.
Asaların kralı gücü getirdiği maddi şeyler için değil
gücün kendisi için isteyen dinamik, yenilikçi bir kişiyi
simgeler. Bu kişi sezgisel işlerle uğraşan yaratıcı biri, bir
yazar, bir şairdir. Olumsuz olarak da bu kart tam bir
kontrol isteyen bir megalomanyağı, dışa dönük, yüz­
süz, gürültücü ve zorba bir kişiyi belirtir.
K ürlann kralı entellektüel bir devi, bir akedemisye-
ni, düşünürü, konuşmacıyı, medya içinde ya da kelime­

248
lerle ilgili bir işte çalışan kişiyi temsil eder. Bu kişi ço­
ğunlukla duygusal olarak bağımsızdır ama aynı zaman­
da sevecendir. Olumsuz olarak ise zorbaca ve yaralayıcı
konuşmayı, aklı herşeyin üzerinde tutmayı, duygulan
ürkütücü ve gereksiz görmeyi soğukluğu ve düşünce­
sizliği yansıtır.
Kupaların kıralı duygu dolu, duygulanna sığınan
bir kimseyi gösterir. Duygularla uğraşanlan, iyileştirici­
leri, psikoterapistleri, engellenmiş, aşağılanmış, dışlan­
mış ve baskı altında olanlarla ilgilenenleri yansıtır.
Olumsuz olarak da bu kart duygusal bir yöneticiyi, dra­
ma kraliçesini, duygu emen bir vampiri anlatır.

KARTI.ARl OKUMA AYİNİ

Tarot okumanın en önemli parçası okuyucuyla kişi


arasındaki ilişkidir. Okuma kişinin ihtiyaçlaıına uymalı­
dır aksi halde okuyucunun egosunu tatmin etmekten
başka bir işe yaramaz. Benim kişisel yaklaşımıma göre
okuyucu olabildiğince pragmatik davranmalıdır. Bu iş
okuyucunun yaptığı kâhince bildirimler ya da mistik
gösteriler olmadan da zaten yeterince gizemlidir. Oku­
mayı siz ve kişi arasında bir dialoğa dönüştürmek en
iyisidir; özellikle de önermelerinizi doğrulamıyorsa.
Önermelerin yanlış çıkması ender olarak okuyucunun
hatasıdır o da yanlış dili kullanıyorsa. Pratik yapın kart­
lara yaklaştıkça sizin kendi ayininiz biçimlenecektir. Bu­
rada anlattığım da benim kendi geliştirdiğim ayinimdir.
Mümkünse ilk desteyi size birinin vermesini ya da
Tarotla ilgili birinin size bu desteyi hediye etmesini sağ­
layın. Kartlarınızı siyah, mor ya da özellikle titreşimleri­
ni hissettiğiniz auranızın renginde ipek bir kesede sak-

w w w .facebook.coR v/ pQ ganizm tu rkiye


249
tww.facebook.com/poganiznvturkiye

layın. O nlan tahta bir kutuya da koymak isteyebilirsi­


niz, en uygunu sandal ağacıdır. Eğer başkalarının ener­
jilerini temizlemede usta değilseniz kartlarınızı meraklı
ellerden koruyun. Destenizi kutsamak isterseniz bunu
bir su ayında kılavuzluk ve açıklık dileyerek yapın.
Kişiyle beraber oturmadan önce kendinizi yoğunlaş­
tırın ve önceki olayların, düşüncelerin ve duyguların bi­
lincini boşaltın içiniz alabildiğince boş olsun. (Bunun
için ruhsal yetenekler ve iyileştirme üzerine olsun 1 1 .
bölüme bakabilirsiniz.) Sonra kendinizi ışık ve sevgiyle
doldurun. İpek örtülü alçak bir masaya ya da yere kart­
lan koyun ve onlara tek tek dokunun. Bu hızlı yapılabi­
lir ancak buna göre bunu yavaş yapmak kartlan temiz­
lemek ve onlarla bağ kurmak için daha yararlıdır. M er­
haba demektir bu dokunuşlar. Kişiyi düşünerek kartlan
kann, ardından kartlan ona verin ve karmasını isteyin.
Kartlan kararken varsa öncelikli bir sorununu düşün­
melidir. Kişi kartlan kardıktan sonra geri alın ve üç kez
sol elinizle kesin, sonra da yayın ve kendi tekniğinizle
kartlan açın.

D A ĞILIM

Benim kullandığım dağılım feminist bir Tarot'dan


alınmıştır.. Onu seçmemin nedeni merkezinde bir haç
bulunan çember şeklinde olması ve gereksinimlerimden
çoğunu karşılamasıdır.

Taro t dağılımı
1- Belirteç
2- Yardıma etkenler
3- Engelleyici etkenler
4- Geçmiş

250

11 10

TA R O T D A Ğ ILIM I

5 - Y a k ın g c lc c c k
6- K o k , tem el
Î T u tu m * d a v ra n ış w w w .facebo ok .com /p ogan .zm T u rk tye
9- U m u tla r v e ko rk u lar
10- Ç e v re
1 1- S o n u ç

İlk kart belirteçtir ve kişiyi (sorucuyu) temsil eder.


İkinci kart kişiye yardım eden etken ya da insanları gös­
terir. Üçüncü kart konu kişiyi engelleyecek ya da karşı
yünden baskı yapacak etken ya da insanları gösterir.
kvm v.fûcebook.com /pogoniam turkiye
Dördüncü kart yakın geçmişi, beşinci kart yakın gelece­
ği temsil eder. Altıncı kart konu ya da sorunun kaynak­
larını ve nedenini belirtir. Yedinci kart olabilir geleceği
ya da sorunla ilgili uzun vadeli gelişmeleri gösterir. Se­
kizinci kart kişinin durumu hakkmdaki duygularım, tu­
tumunu gösterir. Dokuzuncu kart kişinin umutlarını,
beklentilerini ve korkularını gösterir. Onuncu kart kişi­
nin çevresini kişisel yaşamını, arkadaşlarını ve meslek­
taşlarını temsil eder. Onbirinci, yani sonuncu kart ko­
nunun neticesini ya da bu neticeyi değiştirecek bir etke­
ni gösterir.
Kartlan yerleştirin ve bir bütün olarak onlara bakın.
Modelleri, bağlantılan tekrarlanan konulan inceleyebilir.
Dağılımda aynı seri ya da benzer sayılar baskın olabilir­
ler. Genellikle dağılımla uğraş çok zevklidir. Ama za­
mana bırakın ve odaklanın, kartlar sizinle konuşacaklar­
dır.
Yeni başlayan okuyuculann bir halası çok uzun sü­
re devam etmeleridir. Hiçbir zaman bir saatten uzun
süre okuma yapmadım, normal bir okuma 30-40 dakika­
dan fazla sürm ez. Yorulduğunuzda durun ve kendinizi
yenileyin. Net davranın ve gerekirse kişiye bir kere de
bir saatten fazla okuma yapamayacağınızı söyleyin.
Okumadan sonra kartlan toplayıp kaldınn. Bir
mum ve isterseniz havayı temizlemek için tütsü yakın.
Ben okuma yaparken kartlan mihrabın üzerine yayanm
ya da sessiz başka bir yeri kullanırım. Her okuma yaptı­
ğımda hızla im ajlan kaydeder ve günlük olarak onları
okurum.
Kartlar kişinin yaşamındaki etken güçleri yansıtır.
Onlar öğrenme ve kendini keşfetme araçtandırlar. Yol-
göstermekten başka bir işlevleri yoktur. Onlar bizim
kendi gizemli ve sinirsel bilgi depolanm adırlar.

252
13

www.facebook.com/pâgamzmTurkıye

BİTKİ BİLGİSİ

Bir cadı şehirde de; taşrada da yaşasa bitki yaşamı


onun için önemlidir. Nasıl cadılar kedi, köpek ve ben­
zerlerini beslemekle ünlüyseler, aynı şekilde her cadının
fiziksel ya da metafarik bir bahçesi vardır. Birkaç dö­
nüm bahçe ya da saksılar; yaşayan nefes alan yemyeşil
bitkiler; ruhu besler, negatif enerjileri yok eder ve gün­
lük yaşama güç katar. Bir bahçe ya da tarlayla ilgilen­
m ek şehirde yaşayanların çoğu; özellikle de Kronlar için
bu vahşi ormanın başdöndûrücü hızına ve vahşiliğine
dayanabilmenin yegane yoludur. Taşrada yaşayanlar ise
daha fazla zamanlarını bahçıvanlığa ya da çiftçiliğe ayı­
rabilirler ve değişen mevsimlerin mucizesini yıllık daire­
nin doğum , çiçek açma, meyve verme, çürüme ve kışın
da ölmeyle devam eden dönüşünü görme şansına sahip
olabilirler.

253
www.facebook.com/pagoni zmturkıye

Nasıl bir kadının yaşamı döngüselse ve aybk büyü­


me ve küçülme dairesine göre yaşıyorsa, cadı takvimi
de kaçınılmaz bir şekilde yıllık büyüme ve küçülmeye
bağımlıdır. Bitkiler, çok derine gömüldükleri için ancak
bilgeliğin bulup çıkarabileceği, büyükannelerimizin sır­
larını taşırlar.
Bitkilerin iyileştirici olduğunu herkes bilir, ama aynı
zamanda öğretici oldukları pek bilinmez. Her bitkinin
derinliklerinde; bir efsane, kavrayıp takip ettiğinizde si­
zi bitki ruhsallığının derinlerine ve kendi derinliklerini­
ze götürecek bir hikâyenin fısıltıları vardır. Çiçekler so­
ru sorduğunuzda sizinle konuşurlar, ancak; ihtiyatsız,
aptal ve zayıf değilseniz.
Benim bitkilerle olan ruhsal çalışmam bir yanlışlıkla
başlamıştı. Bitkibilim, kariyerimin başlannda, iyileştirici
bitkiler hakkında bilgi isteyen kadınlara seminerler veri­
yordum. Aynca birçok yetişkin-eğitimi sınıfında da bit­
kisel ilaçlar hakkında dersler vermekteydim. Bir yaz sa­
bahı kadınlar grubu toplandığında, kalbime zamanın bir
türlü geçmemesinden doğan bir sıkıntının saplandığını
hissettim. Öğretme yöntemim beni bıktırmıştı. O sabah
erkenden kalkıp kanalın kenanndan kucaklar dolusu ta­
ze ot toplamıştım ve yemyeşil yaşam dolu bitkilerle,
derste öğrettiğim kuru gerçekler arasındaki zıtlığın ne
kadar büyük olduğunu farkettim. O sıralar arkadaşım
Susan Marionehild'la birlikte ruhsal güçler üzerinde ça­
lışıyorduk ve o hafta da psikometri (nesnelerle geleceği
görme) üzerine çalışmıştık. Bu üç öğe kafamda bir şim­
şek gibi birleşiverdi; bir şeylerin değişmesi gerektiğini
hissediyordum, bitkilerin ve yaptığım işin düşünce ka­
lıplan ya da içeriğinin fiziksel gerçekliği belliydi. Böyle-
ce bitkilerle sezgisel olarak ilgilenmeye varar verdim.
Daha sonra grupla birlikte bitkileri dinleme üzerine ilk

254
seminerimizi yaptık. Sonuçlar muhteşemdi. Yalnızca
deneyin ortaklığı açığa çıkmadı; aynı zamanda alman
mesajların derinliği ve renkliliği bir şeyler bulduğumu
farketmemi sağladı. Katılımcıların çoğu ruhsallık üzeri­
ne deneyimliydiler; bunun sayesinde ağır bir çalışma
başlattık ve önümüze yepyeni dünyalar seriliverdi. Bitki
öğretmenimi seçtim ve onunla birlikte sistematik olarak
en çok bilinen elli bitki üzerine çalıştık. İşe yarayacağını
düşünerek sonradan ruhsal çalışmayı klavuzla yapılan
meditasyon çalışmalanyla birleştirdim. Bu sırada psiko-
sentez üzerinde de çalışıyor ve çalışmalarımda Roberto
Assagioli'nin tekniklerini de uyguluyordum. Bir zaman
sonra onun tekniklerinin bizim ruhsal çalışmamızla çok
iyi uyum sağladığım keşfettim.
Ruhsal çalışmayı astrolojik bilgiyle birleştirdiğimde,
bir yıl çarkı olduğunu, bitkilerle çalışmanın bir meditas­
yon bütünlüğünü ortaya çıkardığını keşfettim. Her bitki
Zodyak'ın sembollerinden biri tarafından yönetilir ve
bitkiler du sembollere uygun özellikleri taşırlar. Hafta­
nın günlerini yönetenler de bu sembollerdir. Ay bir ay­
sal ayda 12 sembolden geçer ve Ay yılda bir kez bitki­
nin sembolünde dolunay olur ve böylece bitkinin taşıdı­
ğı gezegensel enerji artar. Bitkinin özsuyu ya da yaşam­
sal enerjisi ayın durumlarına göre artar ya da azalır.
Dolunayda bu enerji en üst seviyesinde olduğundan
bitkiyi toplamak için bu zaman uygundur. Ayın içinde
olduğu Zodyak sembolünün gezegensel enerjisi ve bit­
kinin niteliğiyle etkilenen bitkinin özü değişimler; çekil­
meler, taşmalar; büyümeler ve küçülmeler gösterir, ö r ­
neğin, Venüs'ün işaretine denk düşen bir bitki; Venüs
aylarında (Mayıs, Eylül)'ysa; Ay Boğa veya Tera­
zi'deyse (Venüs tarafından yönetilirler); zaman Venüs
günü olan cumayı ve Venüs saati olan şafaktan sonraki

255
w w w .fa c e b o o k co m / pogan»zm tu rkıye
www foccbook com/popom zmttırkıye

Itır saati gösteriyorsa, bu bitki en yüksek gücüne ulaşır.


M.ıyıs ya da eylülde dolunaya rastlarsa gücü daha da
.ııl.tr Bütün bunlarda; Güneş ve Ayın göklerdeki yolcu-
Itıkltınnı sürdürmeleri sırasında göksel saati yansıtan ve
gösteren kendini zamana yere ve bitkiye uyduran bir
ağın varlığı kendisini hissettirmektedir.
( Jyleyse, gezegen ve bitkinin dansında yalın bir si-
1111*1 ı ı vardır. VVebster sözlüğü (17. baskı) bitkinin latin-
t e plantore (bir yere yerleşmek) taş ve gezegeninde Yu­
nam a gezgin anlamına gelen planes'den türemiş oldu­
ğunu yazar. Oturmuş ve gezgin, köklü ve köksüz, bitki
ve gezegen bir cadının dünya örtüsüne işlenmişlerdir.
I.ınrtça tasarlar, toplar ve hem bitki hem de gezegen
İçin bir şiir yaratır. Cerriduvven bir yıl ve boyunca kay­
nayacak olan bir annm a ve bilgi kazanı kurdu. Her
mevsim uygun gezegensel saatlerde toplanmış çiçekler
katlı kazana. Kazanın yanında duran oğlanın eline üç
damla sıçradı ve yanan parmaklarım ağzına götürmesiy­
le bir anda geçmişin, anın ve geleceğin doğası gözleri­
nin önüne serildi.
Bitki bilgisi tüm doğasal büyüler için zorunludur.
Yetiştirme yılı bilinmeden yıl çarkıyla çalışamaz. Ben
her zaman otlan toplamak için dolunay haftasını ve bit-
I ııtiıı gezegensel idaresine uygun günü ve saati seçe­
rim. liğer ilaçlar veya tütsüler yapacaksam dolunay gü­
nünde yapar ve bir sonraki dolunaya dek kullam nm .
Itunu büyü çalışması ya da meditasyonla yaparım. Be­
nim için dolunay kutsal bir zamandır ve otlan toplamak
ve ilaç hazırlamak kutsal bir iştir. Her ay çalışırken acı
çeken insanlann bu bitki özlerini içeceklerini ya da bu
tütsüleri yakacaklannı aklımda tutanm; çünkü bunlan
özenli ya da aceleyle hazırlamam yapılacak işi kolaylaş­
tırabilir ya da engelleyebilir. Cadının dünyası tanrıçanın

256
M iw w .fflcefao o k .co m / p o g o n i2m tu rk iy c

içkin olduğu bir dünyadır. Her eylem, her düşünce, iyi­


liğin ya da kötülüğün oluşmasına katkıda bulunur. Ey­
lemlerim önemlidir ama bunların arkasındaki amaç çok
daha önemlidir. Amaçlar etkendirler. Bitkilerle uğarşır-
ken her zaman iyinin, hakikatin ve güzelliğin klavuzlu-
ğuyla hareket ederim! Bunun sizin için de geçerli olma­
sını sağlayın. T annça sizi korusun!
Kadınlar için Bitkiler kitabı (A W om an's Book of
Herbs) adlı kitabımda bazı bilinen otlann ruhsal özellik­
lerini geniş olarak anlattım. Bu konu üzerinde daha faz­
la bilgi edinm ek isteyen okuyucular bu kitaptan yararla­
nabilirler. Buraya okuyucunun kendi başına da çalışma­
sı için yararlı olacağını düşünerek bazı çiçek meditas-
yonlan da ekledim.

B ilg e K a d ın la T an ışm ak İçin M editasyon .


Bu meditasyon sizi bitki klavuzunuz ya da öğretme­
ninizle tanışbnr. O sorulannıza cevap verecek, etüdü­
nüzü yönetecek, bitki dünyası üzerine olan öğrenimi­
nizde size çalışma alanlan önerecektir.
Bu meditasyon için en az 20 dakika ayınn. Rahatsız
edilmeyeceğiniz bir odaya geçin ve telefonun fişini çe­
kin. Meditasyonu bir teybe kaydedip sonradan dinle­
mek sizin için yararlı olacaktır. Eğer bir grupsanız di­
ğerlerine bir üyenin klavuzluk etmesini sağlayın.
Gevşeyin, uzanın ya da rahatça oturun, rahatsız
giysileri çıkarın ve vücut ısınız birazdan düşüceği için
vücudunuzun sıcak olması gerektiğini unutmayın. Ra­
hatlayın, birkaç derin nefes alın, her nefeste gerilimin
dışan çıktığını hissedin. Ayaklarınızı gevşetin. Ayakları­
nızdaki kasların ağırlaştıklarını hissedin ve oradaki geri­
limi uzaklaştırın. Baldırlarınızı gevşeterek oradaki gerili­

257
www.facebook.com/paqanizninjrkiye

mi dışarıya atın. Dizlerinizi gevşetin, onların ağırlaştığı­


nı hissedin. Uyluklarınızı ve kalçalarınızı gevşetin. Ta­
banın (ya da sandalyenin) onları taşıdığını hissedin.
Cinsel organlarınızın ve göbeğinizin gevşediğini hisse­
din. Gerilimi uzaklaştmn ve onların yumuşak ve boş ol­
duğunu düşünün. Omuriliğinizin ağırlaşıp zemine doğ­
ru battığını düşünün. Kamınızı gevşetin, yumuşasın ve
oradaki gerilim nefesinizle beraber çıkıp gitsin. Göğsü­
nüzü gevşetin. Nefes aldığınızı duyumsayın, nefes alır­
ken içinize ışığı çekin ve verirken de gerilimi dışan ve­
rin. Omuzlarınızı gevşetin, ağırlaşıp zemine doğru bat­
sınlar. Ağırlık onlardan kayıp gitsin. Kollannızı, yukan-
dan aşağı ellerinize doğru gevşetin, gerilimin kollarınız­
dan parmaklannıza oradan da zemine aktığını hissedin.
Boynunuzu ve gırtlağınızı gevşetin, gözlerinizi serbest
bırakın ve içinize doğru döndüklerini hissedin. Baş kas-
lannızı gevşetin.
Bir ağaçlıkta yürüdüğünüzü düşünün. Parlak bir
yaz günü, Güneş ağaçlann arasından sızıyor ve sıcak,
yumuşak bir meltem esiyor. Etrafınızı seyredin. Toprak­
tan fışkıran çiçeklere, ağaçlara, kuşlara, hayvanlara ba­
kın. Sizi gittikçe ormanın derinlerine götüren belirgin
bir patikadan yürümeye başlayın... Yürürken etrafınızı
seyredin... Ormanın derinlerine doğru yürüdükçe ağaç­
lar sıklaşıyor ve orm^ın karanlıklaşıyor. Ama korkmu­
yorsunuz. Bu iyi bir karanlık, kendinizi güvende ve
emin hissediyorsunuz... Birdenbire ormandan bir açıklı­
ğa çıkıyorsunuz, tam ortasında da bir kulübe var. Siz
kulübeye yaklaşınca biri çıkıp sizi karşılayacaktır. Ken­
dinizi onun ellerine bırakın ve kulübeye peşinden gi­
din.. Onunla konuşun, ona sorular sorun... O size bit­
kileri anlatacaktır... (10 - 15 dakika onun söylediklerini
dinleyin.) Aynlma zamanının geldiğini hissediyorsu-

258
w ww fo c e b o o k com /pogoni zm tu rk iye

nuz, ama biliyorsunuz ki aynlma zamanı sizin isteğini­


ze bağlıdır. Veda edin ve geldiğiniz patikadan yürüye­
rek başladığınız noktaya dönün... En son odaya dönün
ve gözlerinizi açın, eski halinize gelince de yaşadıkları­
nızı yazın.
Bitki öğretmeniniz size bitkilerin fiziksel yararlannı,
sihirsel ve duygusal özelliklerini, bitki bilgeliğini ve bit­
kilerin günlük kullanımlarım öğretir. Onunla olan ilişki­
nizi geliştirdikçe kendi içinizde de ilerleyeceksiniz.

H a tırla , s e n ! M is k o tu : n e g ö sterd iğ in i.
N e tasa rla d ığ ın ı: B ü y ü lü b ild irim in d e
Sen "Una"sın: otların en yaşlısı.
G ü c ü n v a r Üçe k a rşı: v e o tu z a karşı
G ü c ü n v a r z e h ire k arşı: v e e n fe k s iy o n a k a rşı
G ü c ü n v a r to p rak ta g e z e n sa ld ırg a n a karşı

Cadılar, bitkileri nasıl kullanırlar? Billie Potts'un ki­


tabının başlığında belirttiği gibi cadılar iyileştirir (Witc­
hes Heal); ama biz fiziksel bedenle ilgilenmekten daha
fazlasını yapanz. Bitkiler, büyü ve muska yapımında,
ayinlerde ve şenliklerde öğretici bitkiler ve güç nesnele­
ri olarak kullanılmaktadırlar. En zehirli bitkiler doğru
dozlarda alındıklarında kişiyi gölge topraklarına ve ruh
kırallıklanna doğru müthiş yolculuklara çıkarabilirler.
Büyük bir dikkat gösterilmelidir. Bitkiyi yemek yerine
onunla ruhsal olarak çalışabilirsiniz; o yine büyük bir
güç kaynağı olmaya devam eder ama zehirlenme ihti­
maliniz ortadan kalkar. Bitkilerle ruhsal olarak çalışma­
ya başladığımızdan sonraki ilk Sam hain'de "Ağır olan-
lar'la çalışmaya karar verdim. Ağır olanlar; büyü için
kullanılan bitkilerdir; uçucu bitkiler, zehirli bitkiler, yani
Hekate'in alet takımı. K ESİN LİK LE BU BİTK İLERİ YE­
MEYİN.

259
w w w .facebo ok .com / paganı z m tu rk ıy e
B e n b o ru ç iç e ğ in i s e ç m iş tim . B u b itk i e tk ili b ir g e v -
ş e t i â , b a ş ta n ç ı k a n a b ir b itk iy d i v e b ilin e n b ir h a lü s in o -
je n d i. G ü n ü n s o n u n d a u ç u y o r v e C a s te n a d a 'n ın el d i-
a b u lo (b o ru ç iç e ğ i) ile ilg ili a n la ttığ ı y a n d ü ş y a n k a b u s
d ü n y a d a y a ş ıy o rd u m . A rk a d a ş ım la o n u n ç a tık a tın d a k i
e v in d e y d ik v e b e n d ü n y a y ı b ira ra d a tu ta n ip lik le ri h is ­
settim y a d a g ö r d ü m . İç im d e b u ip lik le re tu tu n u p u ç a ­
b ile c e ğ im e d a ir b ir d u y g u v a r d ı, a m a b u n u d e n e m e d im ;
ç ü n k ü y e re d ü ş ü p d ü ş m e y e c e ğ im d e n e m in d e ğ ild im .
Bu o la y d a n y ılla r s o n ra C a s te n a d a 'n ın u ç a n k a r d e şle r
h a k k ın d a k i y a z ıla n n ı o k u d u ğ u m d a d e n e y im in b e n z e r li­
ği k a r şısın d a ş o k a u ğ r a m ış tım ... H a y a lle r ö n k a p ın ın z i­
liy le k e sild i. İç e riy e a rk a d a şım ın e s k i s e v g ilis i g ir d i. S a r ­
h o ş tu v e a rk a d a ş ım ın is te m e m e s in e k a r şın o n u g ö r m e ­
ye k a ra rlıy d ı. O la y ta m b ir s a ç m a lık tı, o n a e n g e l o la m a ­
y ın ca p o ü s ç a ğ ırm a k la te h d it e ttim . T e le fo n b a n a ç o k
k a r m a şık görü n d ü ğ ü n d en n u m a ra y ı s a b rı tü k en en
a d a m ç e v ird i. P o lisle r g e re k tiğ i g ib i e s k i s e v g ili g ittik te n
b irk a ç d a k ik a s o n ra g e ld ile r, d e rin v e te h d it e d ic i b ir
ş ü p h e y le b iz i in c e le m e y e b a şla d ıla r. B iz is e h â lâ u ç a r ­
k e n o n la ra e v d e tu tu k la y a c a k la rı h iç k im s e o lm a d ığ ın ı
a n la tm a y a ç a lış ıy o rd u k ; a rk a d a şım v e b e n g ö z y a ş la rın a
v e h ıçk ırık la ra b o ğ u ld u k . İç y a ş a n tıla r ın d ışa y a n s ım a ­
s ın d a n d o la y ı b ü y ü d e b u tip g ü lü n ç v e g e rç e k ü s tü o la y ­
la r s ık ç a m e y d a n a g e lir. K u lla n ıla n e n e r jile r g ü ç lü , te h li­
k e li v e ş id d e te m ü s a it g ü çle rd ir. O a la y d a n s o n ra d a h a
d ik k a tli d a v r a n d ık . B o ru ç iç e ğ in e b o ş u n a " e l d ia b o lo " is ­
m i v e rilm e m iş tir.
B ir c a d ın ın u ç m a m e lh e m in in b itk ile ri b o ru ç iç e ğ i v e
g ü z e l a v ra t o tu d u r . İk isi d e b irin c i d e re c e d e h a lü s in o -
je n d ir le r v e fa z la d o z d a a lın d ık la rın d a ö ld ü re b ilirle r. B o ­
ru ç iç e ğ i O r ta Ç a ğ c a d ıla rın ın u ç m a k la n e k a s te ttik le rin i

260
a n la m a m ı sa ğ la d ır. B u n u b ir g r u p o la r a k y a p m a la rı ise
te k b a ş ın a u ç m a n ın k o r k u n ç lu ğ u y d u .
D o n J u a n 'a ç ır a k lık e d e n , C a rlu s C a s te n a d a " e l di-
a b o lo " ile y a p ıla n b ir ç o k k a b u s to p la n tıs ın a k a tılır v e u s ­
ta s ın a s o rd u ğ u n d a D o n J u a n b itk i iç in ş ö y le d e r: " O e r ­
k e k le ri s a p tır ır , y ü re k le rin i s a ğ la m la ş tırm a d a n g ü çle rin i
a r ttırır v e b u d a o n la n h ü k m e d id v e g ü v e n ilm e z y a p a r.
O n l a r ı ü s tü n g ü ç le rin in a r a s ın d a z a y ıf k ıla r ." M e k s i­
k a ' n ın Y a q u i y e rlile ri iç in g ü ç b itk ile ri k o r k u n ç d e re c e d e
g e rç e k tir, z a p te d ile b ile c e k ( e ğ e r u y g u n s a n ız ) v e g ü ç için
k u lla n ıla b ile c e k d e v b ir k a y n a k , b ir b a ğ la ş ık tırla r:
B ir b a ğ la ş ık , d e d t. ü r k e ğ i n , k e n d is in e y a rd ım e t m e ­
s i, ö ğ ü t v e r m e s i y a d a k ü ç ü k , d o ğ r u y a d a y a n b ş e y ­
le m le ri y a p m a k iç in g e re k li k u v v e ti s a ğ la m a s ı iç in ; y a ş a ­
m ın a g e tire b ile c e ğ i g ü ç tü r. B u b a ğ la ş ık b ir e r k e ğ in y a ş a ­
m ın ı g ü ç le n d ir m e k , e y le m le r in e v e b ilg is in e k la v u z lu k
e tm e k iç in g e re k lid ir . A slın d a b ir b a ğ la ş ık b ilm e e d im i
iç in v a z g e ç ilm e z b ir d e s te k tir .
B itk ile r b ü y ü k a n n e le r im iz in g ö m m ü ş o ld u ğ u v e a n ­
c a k b ilg in in b u la b ile c e ğ i b ilg e liğ i ta ş ır v e ö ğ re tirle r.
A m e r ik a 'd a y e tiş e n b ir b itk i o la n L o b e lia (lo b elia
in fla to ) ü z e rin d e ç a lış ırk e n a y d ın la tıc ı b ir k ıv ılc ım b e n i
n o tla rım ı b ir k ita b a d ö n ü ş tü r m e y e itti v e b a n a g e le c e ğ in
g ö r ü n tü s ü n ü v e rd i. (B u n u n h a k k ın d a ilk o la r a k 1 9 8 2 'd e
G ü n lü k P a n a k e ia 'd a y a z m ıştım (N O : 2 , s .1 9 )
A şa ğ ıd a k i m e d ita s y o n b itk ile rle ö n ç a lış m a y a p m a k
iç in k u lla n ıla b ilir. D e n e y ü n le rin iz i p a y la ş a b ilm e n iz iç in
b u n u g r u p la y a d a b ir a r k a d a ş ın ız la y a p m a lıs ın ız .

w w w .fa cebo ok .cotn / p og an izm n jrk iy e

Meditasyon
B u y a k la ş ık 2 0 d a k ik a s ü r e c e k tir . R a h a ts ız e d ilm e y e ­
c e ğ in iz ra h a t b ir y e re o tu r u n . K ıs a b ir g e v ş e m e (b k z . S .

261
w w w .facebook.com /pogonizm tw kiy

201) den sonra taze ya da kuru çiçeği elinize alın. Dik­


katinizi kendi içinize ve bitkiye verin. Zihninizin bitki­
nin zihniyle birleştiğini, sonra da onun özüne işlediğini
hissedin. Bir klavuz gelinceye dek bekleyin... Geldiğin­
de, eğer onun hakkında iyi şeyler hissederseniz, onu
takip edin. İstediğiniz an geri dönebileceğinizi unutma­
yın ve isteğinize göre hızlı ya da yavaş ilerleyin. Eğer
güçlü bitkiler üzerinde çalışıyorsanız desteğe ihtiyacınız
olacağı için bir arkadaşınızla çalışın. Bu noktadan sonra
benzer doğaya sahip olan, örneğin Venüs tarafından
yönetilen İlci bitki daha sonra da zıt doğalı (Mars) iki
bitki kullanarak enerjilerini ölçüp ayarlıyabilirsiniz.

B itki Bilgisi
Cadıların Kraliçe'si Hekate'in kendine adanmış bir­
çok çiçeği vardı; güzel avrat otu, deli otu, kurtboğan,
açelya, tavşankulağı, ve nane gibi. Hekate kızlarından
ikisine, Medea ve Circe'ye bitkileri kullanmayı öğret­
miştir. Cadılar genellikle süpürge sopalarını boğulmaya
karşı dişbudak ağacından, süpürgeyi de kayın filizlerin­
den yapıp sonra onları birbirine söğüt dullanyla bağlar­
lardı. Hekate bahçesinde baldıran, ban otu, yetiştirirdi,
ayrıca beşparmak otu ve hindibayı sever ama yeşil ve
sarı çiçeklerden hoşlanmazdı. Mayasıl otunu, cadı çamı,
sığırkuyruğuna da kocakarı sitili denirdi. Mürver ve
üvezin, cadıları uzak tuttuğuna inanılırdı. Eski bir şiir
şöyle der: "Üvez ağacı ve kırmızı ip, alır cadıları götü­
rü r.' Doğaüstü hiçbir şeyin dokunamayacağı yedi ot
vardır. Binbirdelik otu, vervain, yavşan otu, gözakı
(Eyebright), ebegümeci, öz iyileştirici (self - heal) ve
kandil çiçeği. Bu çiçekler dolunay zamanında, parlak ve

262
güneşli bir günde toplanabilirler. Dört yapraklı yonca
da cazibe yoluyla görmenizi sağlar.
Demeler kaçırılmış olan Persephone'yi ararken ka­
ranlıkta görebilmesi için ayaklarının altından gelincikler
fışkırıyordu. Demeter onların tohumlarını yediğinde de
yorgunlaşmış ve uykuya dalmıştı. Birinci Dünya Sava-
şı'nda Fransa'daki kıyımın ardından harabolmuş toprak
gelinciklerle kaplanmıştı. Sanki kan zehirlerini ve fizik­
sel ölümün ardından yenilenmeyi sembolize edercesine
fışkırmışlardı topraktan.

ÜÇ UNSUR

Robert Graves tarafından Beyazlannça'da ölümsüz­


leştirilen üç unsurun Druidizmin hakiki kutsal emaneti
ve İrlanda kelt geleneğinin üç - sihiri olduğu tahmin
edilmektedir. 13 ağaçm herbiri, 28 gün ve artı bir gün
olan aysal aylardan birini temsil eder. Yani cadıların bir
yıl artı bir günü. Her ay üzerinde aynca çalışan Graves
ağacın beyaz tannça gelenekleriyle olan ilişkisini keşfe­
der. Şeytani ruhlan kovmak ve bağlanmışlıklan çözmek
için kayın dallan kullanılır. Tarlalann ve topraklann
bağlanmışlıklan bu şekilde çözülür. Kimse evinin yan­
masını göze almadan bir akça ağacı kesemez. Genellikle
kerestesinden süt kovası yapıldığı için akça ağacın La-
Üncesi Comet Lachta (Sütün Koruyucusu)'dur. Akça
ağacın yeşil boyası cinlerin kıyafetlerini renklendirir ve
derin ağaçlık ve ormanlarda saklanan bilge halkı ege­
men canilerden saklar. Söğüt (Willow) Hekate için kut­
saldır ve kelime kökü İngilizcede cadı (Witch) ve eğil­
mek anlamına gelen Wicca * Wicked'la aynıdır. Ay tan-
nçası için kutsal olan bu su - sever ağaç ağnyan yaralan

263
w w w .fa c e b o o k .com /pagani zm tu rk iy e
w w w .focebook.com /pogom im 1urk

rahatlatan bir tür asit salgılar. Eskiden bu ağacın bir ca­


dı laneti olduğuna inanılırdı.
Alıç ağacını kesmek büyük bir tehlikeydi; böyle bir
eylemde bulunan adam evini ve ailesini kaybedebilirdi.
Şansızlığın, kaderin ve namusluluğun ayı olan mayıs
alıç tarafından yönetilirdi. Asma ise keltlere yabancı ol­
masına rağmen zevkin, coşkunun ve öfkenin ağacı ola­
rak bilinirdi.
On üçüncü ağaç çok özel bir ağaç olan mürverdir.
Mürverin ölümle çok eskiye dayanan bir ilişkisi vardır.
Megalitik dönem höyüklerinde bile mün'er yaprağı şek­
linde mezar taşlan bulunmuştur.
Her kutsal korulukta meşe ağaçları vardır. Eski bir
druid ilahisi şöyle der: "Meşe ağacı büyük bir çember
boyunca döndü." I. Elizabeth devrine kadar meşe ağaç­
lanın kesmek yasaktı, çünkü bu ağaçlar İngiltere'nin
kalbi olarak görülüyorlardı.
Saksonlar tapınaklan için genellikle Fındık ve Kara­
ağaç koruluklarını seçerlerdi. Fındık, Thor'un ağaçların­
dan biliydi. İngiltere'nin Glastonbury kentinde yapılan
ilk Hristiyan kilisesinin inşaatında fındık ağacı kullanıl­
mıştı. Aynca Patrik İrlanda'dan yılan (dişil akıl) lan
kovmak için fındık çubuklan kullanmıştı. Fındık dallan
halen kahinlik için ve gömülü hâzineleri bulmak için
kullanılırlar.

LEYDİ ÇİÇEKLERİ

Bitkiler üzerine olan tannça bilgisi leydi çiçekleriyle


devam eder. Görünüşte leydimiz (Azize Meryem)'den
isimlenen bu çiçekler aslında Hristiyanlık tarafından ça­
lınmış tannça çiçekleridir. Leydi çiçekleri, bakire ya da
anne yüzüyle tannçanın çiçekleridir. Leydimizin önlüğü

264
(aptal çiçeği) , leydimizin harmaniyesi (gündüzsefası),
leydimizin başlığı (kanterbury çanı), leydimizin yüksü-
ğü (çan çiçeği) leydimizin yastığı (kuduz otu), leydimi­
zin şaması (sığır kuyruğu) vb. Bahçevanlar için en iyisi
leydi bitkileri için bir köşe ayınp onun kıratlığının geliş­
mesini izlemektir. Topraklarımız kirlenme ve zehirlen­
meyle her gün biraz daha tıkandığından; cadılar her
türlü tannça ve d n çiçeklerini ekmeli ve yetiştirmelidir­
ler.

CİN ÇİÇEKLERİ

İrlanda'da cinleri uzak tutmak için kapının önüne


çuha çiçekleri ekilir ya da serpilirdi; ama başka yerlerde
bu çiçeklerin sahipleri cinlerdi. Bir cin yüzüğünü, kazıp
çıkartmak kötü şans getirir, ama onu etrafını temizle­
mek ve ona bakmak acısız bir ölümü garantileyebilir.
Çuha ve unutma beni çiçekleri kayıp cin hâzinelerinin
yerlerini gösterirler. Diğer dn çiçekleri de kırmızı karan­
fil ve Cezayir menekşesidir. Mayasıl yaprağının suyu
dn çarpmış bir çocuğu iyileştirebilir. Cin çarpmasının
nedeni, dnin içinde saklandığı bir mayasıl otu, inek
maydonozu ya da efeleğe bastığınızda öfkelenen cinin
size asasıyla dokunmasıdır. (Cinlerin sebep olduğu has­
talıklar şunlardır: Böğür sanası, uyuz, kramp ve man­
tar.) Cin çanlan, kuzukulağıdır; cin şapkası, mayasıl
otu; dn peyniri, ebefümed; d n keteni, yer keteni, cin
atı, çaput mayası; cin masası, mantar; dn kupası ise çu­
ha çiçeği olarak bilinir. Cinleri kullanmak ya da onlan
kalmaya zorlamak için ekilen bir bahçede şunlann çoğu
olmak zorundadır.
Mayasıl otu, çan çiçeği, çaput mayası, menekşe, çu­
ha çiçeği annemun, kuzukulağı, karanfil, cezayir me-

w w w fa c e b o o k .c o m / paganı zm îu rk ıy e
www.facebook.com/pogarMzmfurkiyc
nekşesi; şu sözü aklınızdan çıkarmayın: "Bir bahçe eki­
lenden fazlasını verir."
Cadıların nasıl kedileri varsa bahçeleri de vardır;
her ikisine de sahip olmayanlara dikkat edin.

BİR CADI BAHÇESİ

Cadı bahçesini yaratan bazı kadınlarla birlikte çalış­


ma şansına sahip olmam; bende onların eserlerini gör­
menin zevkini başkalarıyla da paylaşma isteği doğur­
muştu.
1984'deki Liverpool Bahçe Şenliği'nde bahçelerden
birinin yerel piskopos tarafından kutsanması gerekmiş­
ti. Bu olay yerel din adamları arasında büyük bir dehşe­
te neden oldu. Tahmin edebileceğiniz gibi bu bahçe bir
cadı bahçesiydi. Açıkça söylemeliyiz ki o sıralarda sata-
nist çılgınlığın da başgöstermiş olması, her ne kadar ca­
dı bahçesiyle ilgisi olmasa da, buna etken olmuştu. Xe
yazık ki din adamları satanizmle büyücülük arasındaki
farkı anlayabilmekten uzaktılar ve tepkileri büyük bir
olasılıkla cadı kelimesine karşı bir refleksti. Sonuçta son
İngiliz cadısı 1712'de asılmıştı ve bu hiç de uzak bir ta­
rih değildi. Yontulan, örümcek ağı ve parlak renkli bit­
kileriyle cadı bahçesi, karanlık, renksiz, korkutucu ve
kıvranan, çarmıha gerilmiş insan heykelleriyle dolu
Hristiyan "umut bahçe si'nin tam karşıtıydı. Bir yanda
ölümün, işkencenin ve acı çeken ins.anlann tasvir edil­
diği bir bançe; diğer yanda da ışıkla, güzellikle, yaratıcı­
lıkla dolu kadın eli değmiş başka bir bahçe. Hangisinin
cadı(!) olduğunu sanmaya hiç gerek yok doğrusu.
Kadınlann yaptığı her işte olduğu gibi bahçede coş­
ku ve gönüllülükte pahalı, parasal olarak ucuzdu. Orji-
nal bahçeyi düzenleyen, harika fikirleriyle donatan Liz

266
Brandon Jones; birçok güçlü spansorun fikirlerinden et­
kilendiğini, ancak tepkilerden ve kötü ün salmaktan
korktuklarını söylüyordu. Ama tanrıçanın işi yapıldı ve
açılış gününde Güneş üzerine vurduğunda güzelliği
herkesi sarstı. Kraliçe bile bahçeyi, görmek istedi.
Cadı bahçesi konusunun seçilmesinin nedeni, "cadı­
nın toplumun önemli ve saygın bir üyesi olması, bahçe
ve içindekilerin de onun amacının malzemeleri olmasıy­
dı. Cadı, bahçenin, toprağının kendi sonuna olan inan­
a n ve mitsel bilginin, gücünü açığa çıkarmıştı." Konu
çağdaş ve tarihsel kaynaklardan araştırılmış ve Lances-
hire'in yerel Pendle cadıları bahçeye yerel bir tad kat-
malan için davet edilmişlerdi. Konu üç kader tannçası
üzerine temellenmişti. Her insanın doğumunda bir ha­
yat ipliği eğiren Clotho, ipin uzunluğunu belirleyen
Lachesis ve it üzümü tanecikleriyle ipi kesen Atropos.
Düzenleme, ayın üçüz tanrıçası ve cadıların Kraliçe­
si Hekate üzerine temellenmişti. Hekate'in müthiş hey­
keli, yerel kadın heykeltraşlar tarafından; büyüyen, kü­
çülen ve yuvarlak olan Ay'ı temsilen üç yüzlü olarak
yapılmıştı. Yüzlerden herbiri üç bahçeden birine bakı­
yordu. Heykel tılsımlar ve çeşitli döşeme modelleriyle
süslenmiş bir büyü dairesinin içine yerleştirilmişti. Bah­
çenin girişinden Clotho'nun bahçesine doğru giden pa­
tikanın üzerindeki, kalın iplerden örülü örümcek ağın­
dan çardak, Clotho'nun ördüğü yaşam ağını simgeliyor­
du.
Clotho'nun bahçesinden Lochesis'in dolunay bahçe­
sine geçiliyordu. Bu bahçede parlak renkli bitkiler,
renkli camlar ve dolunayın parlaklığını simgeleyen gü­
neş şeklinde bir gölgelik bulunuyordu. Gölgeliğin üstü
açık renkli bir yelken beziyle örtülmüştü ve akşamı da
sıcak renklere boyanmıştı.

267
www.facebook.com/pa 9 an 1zmtupk1y e
l"ÖÇÇfboL L«HDK?*y:
l / ıfıh C lN U İ wxn'*«U *•«»*»*« r>»ı »v«Lu
(1« ot» *«ıaikMM m«r*l»J
N J): ¿~ -< t\» «h m w« «*v w - u *jr«t <v. '•"<
*n<\HWl>.*trf;;nr,Klsiıi'J’r,v
İUM 1.3U

w w w .fo ceb oo k .com / p o g on izm tu rk iy e

Ayın son durumu üçüncü bahçe tarafından semboli­


ze ediliyordu. İri taşlardan yapılmış Artopos takının
öbür yanına doğru ilerleyince kurbağa göletinin geniş
bir yer kapladığı, ölümü ve çürümeyi gösteren karanlık
ve uğursuz bitkilerle kaplı; loş ve gölgeli bir alana geçi­
liyordu.
Bahçede aynı zamanda bir kulübe ve cadının kul­
landığı otlar ve mistik bitkilerle dolu bir gizli bahçe var­
dı. Cadı bu bahçeyi yalnız gizlilik için değil, bitkilerin
ayın değişik durumlannda toplanmaları gerektiğine

269
www.facebook.tom/paganizmturkiye

inandığı için gecenin gölgesine gizlemişti. Kulübenin te­


pesine cadı şeklinde bir rüzgar gülü konmuştu. Kulübe
keresteden yapılmıştı ve şenlikten sonra bir çocuk esir­
geme kurumuna bağışlandı. Yontular büyük bir ağaçtan
enine kesilen zarif ağaç kaplamalarla kaplanmıştı ve
Ay'ın durumlarını yansıtır şekilde yontulmuşlardı. Bah­
çenin çevresine ise örme çitler çakılmıştı.
Marie Mc Goldrick bir bitkisel horoskop ve ilaç çi­
çekliği yapma görevini üstüne almıştı, (bkz. şekil. 2 1 1 )
Yerel bahçıvan ve sanatçıların da yardımıyla. Marie bit­
kilerin gezegensel yönetilişlerini gösteren bir çiçek zod-
yağı düzenledi. İlaç bahçesinin yapımı beraberinde
mevsimsiz çiçekleri bulma zorluğu da getirdi, ama biraz
masrafla her iki bahçe de kuruldu ve yetişti. Ne yazık
ki kadının evreleri ve aşk iksirleri bölümlerinin eklen­
mesi için yeterli kaynak bulunamadı ve zehirli bitkilerin
kamuya açık bir alan için tehlikeli olduğuna karar veril­
di. M arie'nin seçtiği ilaçsal bitkiler ekte verilmiştir. Ma­
rie kendisi de şöyle demişti:
"Cadı bahçesinde çok şey var; bitkiler, sanatsal ça­
lışma ve tasarımlar. Tüm fikirler ve semboller kadınlar
tarafından yaratıldı ve bu bahçede herkes kadından da
birşeyler tanım ladı... Katkıda bulunabildiğim için çok
memnunum ve cadı bahçesi üzerinde birlikte çalıştığım
kadınlarla yakaladığım işbirliği beni çok mutlu etti."
Şenlik bittiğinde Murie Cadı Bahçesinin Manches-
ter'a taşınmasını örgütledi. Orada, M anchester Polytek-
nikte sanat ve drama eğitimi görmekte olan Chet Ale-
xander'la birlikte bir bitkisel ilaç çarkının yetiştirilmesini
örgütlediler, (diagram 213) "Bir ilaç çarkı iyileştirme da­
iresinin yaratılması için kullanılır. İçinde oturan bir kişi,
kendi içindeki kuvveti kullanabilecektir." Marie ve Chet
Çarla M anchester'daki W ithenshow Parkında yetiştir-

270
BİTKİSEL İLAÇ ÇARKI

Çap, 9 yarda
m ck için izin aldılar ve bitkiler Uverpoll'dan Manches-
ter'a taşındı.
Çarkın her parçacığı için Wirral nehrinin ağzından
kayalar toplandı. Marie o sırada şöyle yazmıştı: "Her
parçaya uygıın kayayı bulmaya dikkat ediliyordu. Hatır­
ladığım kadarıyla aytaşı harita bir beyaz renkli kayaydı
ve U z Coyne tarafından seçilen anataşı hafif engebeli
bir kum kayasıydı." 271
tw *w .facebookcortv/pagonızm turk!ye

Olabildiğince az harcama, ama cömert yardımlarla


sonunda bahçe bitmişti.
Gerçekten iyi görünüyordu, çark gürbüz, yeşil çim­
lerle düzenlenmişti, bitkiler ve taşlar tam yerlerine otur­
muşlardı. Herkes neşeliydi, ilaç çarkı bitmiş ve cadı
Bahçesinin bitkileri yeni bir yuva kazanmışlardı. Çarkın
ortasındaki Yaratılış Taşına oturmak insana müthiş bir
duygu veriyordu.

TÜTSÜLER

Bitkiler ayinlerde genellikle tütsü olarak, bazen de


özel bazı etkileri için içecek olarak kullanılırlar.
Tütsü, seremoniye bir tat katmak ve ayinin yaşantı­
sını derinleştirmek için tüm büyük dinlerde kullanıl­
maktadır. Cadılarda, ayinlerinde büyü çalışması için or­
tamı hazırlamak ve uygun havayı yaratmak için tütsü
kullanırlar. Tütsüler gezegensel yönetilişlcrine göre ka­
rıştırılırlar, ana maddeleri ise sakızlar, reçineler, otlar,
ağaç kabuklan ve tohumlardır. Yağların da eklenmesiy­
le bu sersemletici karışımlar ruhların geçebileceği kanal-
lan açarak büyü yapmaya yardıma olurlar. Tütsülerin,
çakralar, eterik beden, duyumlar ve zihin üzerine etki­
leri vardır. Nasıl çalıştıkları tam olarak bilinmese de
yaygın ve sürekli kullanımlan işe yaradıklannı açıkça
ortaya koymaktadır.
Mısırlılar tütsülerin nasıl kanştınlacağına çok dikkat
ederlerdi ve bunu bir sanat haline getirmişlerdi. En bi-
lilnen Mısır tütsüsü, özel bir ayinle hazırlanan Kyp-
hi'dir. Leu Vinci, Plutarch'dan yaptığı alıntısında şöyler
der:

272
Bu tütsüde içiçe kareler halinde on altı ayn malze­
me bulunur ve hepsi de geceyle ilgilidirler. Bu tütsü­
nün; soluyana sakinlik ve uyku vererek onu yatıştırma,
düşlerini aydınlatma, günlük sıkıntının yarattığı gerilimi
boşaltma özelliği vardır.
Çeşitli yazarların farklı tarifeler vermelerine rağmen
tütsünün en genel malzemesi buhurdur. Eskiden buhur
ağacının Somali'de uçan yılanlarca korunduğuna inanı­
lırdı. Yalnızca belli aileler reçinesini toplayabilirlerdi ve
toplamadan önce kişi arındırılmak zorundaydı.
Hindistan, zamanında parfümleriyle, özellikle de
hoş kokulu sakızları ve reçineleriyle ünlüydü. Kokulu
ağaçların belki de en tanınanı olan sandalağact, havayı
arındırmak ve ruhsal çalışmaya hazırlamak için kullanı­
lırdı. Eski Yunan'da evlerde havanın kokusunu güzel­
leştirmek için sedir ve mersin ağaçlan yakılırdı. Tütsü­
nün Yunanistan'a tapmaklannda tütsü yakılan Afrodit
kültüyle Fenike'den Kıbns yoluyla geldiğine inanılıyor­
du.
Yanan otlar ve yağlar büyüsel özelliklerini serbest
bırakırlar ve büyü yapmak için gerekli ortamı hazırlar­
lar.
En iyisi kendi tütsünüzü yapmanızdır ve bugünler­
de malzemelere ulaşmak da eskiye göre kolaylaşmıştır.
Aşağıda mevsimlere ve istenen etkiye göre değiştirilebi­
lecek standart bir tarife verilmiştir.

2 ölçek m isk
3 ölçek toz sü sen otu
10 ö lçe k sandalağact
3 ölçek p atchouli yaprağı
3 ölçek b enzoin www.focebook.com/pa 9 anizmturkiye
5 ö lçe k tarçın
5 ö lçe k s a n sakız
10 ölçek buhu r.

273
www.foccbook.com/pogonizmturkiye

H epsini karıştırın ve köm ürden bir diskin üzerine


serpin. İstediğiniz zam an yakabilirsiniz.
Bitki bilgisi neredeyse sınırsızdır. İlginizi çeken ko­
nularda bibliyografyaya bakabilirsiniz.

274
EK A
ebook.com /poganizm tiw kiye

Sinir sistem i

Bruoklinıe
C oltsfoot K abalam T u ssilago farfara
C o m m an m allow B ü yü k E b e g u m c d M alva Sylvestris
M ullein S ığırku yru ğu Verboflcum T h ap su s
Feverfew Pireotu C h ry sa n th em u m P arthen lum
Prim rose Mart Çiçeği P n m u la vulgaris
W ild parsnip K elem en keşir Pasfanica

Kalp ve dolaşım
Bugle M a y a sır olu A ju ga rrp ta n s
D y er* gren w eed Boyacı K atırtırn ağı G e n is tu tm etona
G o ld e n rod (A ltın sopa) So b d a g o virgavera
Fig w o it S ıra ca otu S c ro p h u la ru n o d osa
Yarrow B eyaz C iv an Perçem i A chillea m illefolium

Göğüs ve gırtlak
C u ltsfo o l kab a la k T u ssila g o Farfara

275
w ivtv.facebook.com /pagonizm turkiye

Elecampane Andız otu Inula hclcnıum


Mullein Sığırkuyruğu Vertoıtscuın Thapsus
Sweet violet Menekşe Viola odorata
Comfrey Karakafes Symphtum officinale
Water mint Dere nanesi Mcnlha aquaóca

M ide ve bağırsaklar
Herb Robert (Çoban Robert) Beranium robertunum
Herb Bennct Su karanfili Cuem urhanum
Dandelion Kata Hindiba Taraxacum officinale
Angelica Melek otu Angelica archhangelica
Wild corrot Yabani havuç Davcus carota
Water mint Dere nanesi Mentlıa aquatic*

Deri, yaralar ve yanıklar


Great Plantain Boga yaprağı Plantago major
Figworl Sıraca otu Scmphularia nodosa
Burdock Dulavmt otu Arctium lappa
Butterbur Upara çiçeği Palanites hybridus
Bistort Polygonum Btslortu
Foxglove mayasıl otu Digitalis purpurea
Common malkiw Büyük Fboguıtıecl Malva sylvestTts
Red clover Çayır Dutu Trifolium pratense

Act verici yaralanm alar


Lords and Ladles Danaayağı Arum macula um
Burdock Dulavrat otu Arctium lappa
Borage Sığırdili Borago Offianalts
Primrose Mart çiçeği Primula vulgons
Meadowsweet Keçisakalı Filipéndula ulmaria

İdrar yolları
Wild corrot Yabanı havuç Ducus Carota
bariic mustard Saımısak otu Aliaría petiolata
Alexanders Yabani kereviz Smynium olusatmm

276

L
Common agrimony Koyun otu Agrimonium eupatonum
St Johns tvort Binbtrdelik otu Hypericum perfoliatum
Cowslip Çoha çjçcgı Primulo veris
VVitch brass Aynk otu Agtopyrens repens

Kadttt rahatsızlıktan
Lemon halm Ogul otu Me Usa officinalis
Catmint Ketli nanesi Ncpela çatana
Mugwort Misk otu Artemisia vulgans
Raspberry Ahududu Rubus ıdeus
Y a rr o w Kandil çiçeği Achillea millefolium

A şk iksirleri
Jasmin Yasemin Jasminum officinalis
Sandalwood Sanda] ağacı Santalum album
Myrtle Mersin Myrica gale

Tehirli bitkiler
Thom apple Baru çiçeği Datura stramonium
Aconite Kurtboğan Aconitum napellus
Cinquefoil Bejparmak otu Potentillo repuns
Deadly nightshade Deli otu Atropa belladonna
Henbane Ban otu Hyoscyamus nigcr
Mandrake Guzelavrat otu Atropa mandragara
Heleborc Akçöpleme Veratrum album

wvm.foccbook com/po9anirmturkiyc

277
ivww.facebook.com/pagoni7mturkiye
www.facebook.com/poganizmturkiye
www.focebook.com/pagamzmturktye
www.facebook.com/pagonizmturkiye
www.focebook.com/pogontzmturkiye
www.focebook.com/paganizmturkiye
www.focebook.com/pogonizmturkiye
www.focebook.com/pogonizmturkiye
www.focebook.com/pogonirmturkiye
www.focebook.com/pogonizmturkiye
www.focebook com/poganızmturkıye
www.focebook.com/poganizmturkiye
www.focebook.com/pogonizmturkiye
www.focebook com/pogonızmturktye
www.facebook.com/pogamzmturkiye
www.focebook.com/pogonizmturkiye
www.focebook.com/pogonizmturkiye
www.focebook com/pogoni zmturkiye
www.focebook.com/pogonizmturkiye
www.focebook.com/pogonizmturktye
www.focebook.com/pogont zmturkiye
www.focebook.com/pogonizmturkiye
www.focebook com/pogoni zmturkiye
www.focebook.com/pogomzmturkiye
www.facebook.com/pogontzmturktye
www.focebook.com/pogonizmturkiye
w ww.focebook com/pogoni zmturkiye
www.f ocebook .com/pogoni zmtur k iye
www.focebook.com/pogoniz/nturkiye
www.focebook.com/pogonizmturkiye
www.focebook.com/pogomzmturkiye
www.facebook.com/pagonizmturkiye
www.focebook.com/pogonizmturkiye
www.focebook.com/pogontzmturkiye
www.focebook.com/pagonizmturktye
www.focebook.com/pogontzmturkiye
www.focebook.com/pogomzmturkiye
wisrkv.facebook.com/paganizmtvirkiye

İLA Ç ÇARKIN IN G EN EL PLANI

Yaratım taşı
Merkez daire
büyü m e Penettya
dönüşüm D yers greensveed (b b y a a yeşilliği)
çürüm e C ezayir m enekşesi ve p o rsu k ağacı

İç daire
»u Adaçayı, (A yı gediği)
ateş Isırgan o lu , bayır turpu, bü yü k kırlangıç otu
hava Fındık, kedi otu
Ana Tanrıça G ü ndüz sefası, m isk o tu , söğüt
G ü neş Btnbirdebk o tu , Okûz güzü
Ay Kurtbağrt, sardunya, g ozlu k otu.
Toprak (D ünya) Kandil çiçeği, boğa yaprağı, karakafes otu

Dtş daire
Saflık k eten, hercai m enekşe, karakafes otu
w w w .fo ce b o o k .co m /p o 9 a n l2 m tu rk ly e

Armma kabalak, hatmi çiçeği, kuzukulağı


Yenilenme Adaçayı, limon merhemi, karahindiba
Bilgi Haseki küpesi, pire otu, ısırgan otu
Açıklık Kandil çiçeği, mayasıl otu, gündüz sefası
Aydnnlanma Kedi otu, keçisakalı
Büyüme (Ayı gediği), yaban süseni, sardunya
ASk Binbirdelik otu. sarımsak, hcardal bitkisi
Güven Çuha çiçeği, misk otu
Deneyim Kedi nanesi, papatya
İçe bala? Nane, »arımsak, süpürge otu
Kuvvel Adaçayı, karahindiba

280
EK C
m viv.fo ce b o o k .co m /p o g o n i2 m tu rk iy e

UYGUN LUKLAR

Uygunluklar kendi büyülerimizi ve ayinlerinizi ya­


parken kullanılırlar. Örneğin aşk üzerine çalışacaksanız
suyu, Venüs'ü ve A y'ı bilmelisiniz. Benzer biçimde
etüd için hava ve Merkür önemlidir. Yağlar vücudunu­
zu kutsamaya ve mumlar da tütsüleri yakmaya yararlar.
Büyünüze ya da ayininize en uygun atmosferi ve duy­
guyu seçmelisiniz. Sihirsel çalışma için gezegenler, öğe­
ler, tütsüler, yağlar, mumlar, haftanın günleri; hepsi
uyumlu olmalıdırlar.

D Ö R T ÖGE

TOPRAK
Yön: Kuzey
Asrtrolojik işaretler: Boğa, Başak, Oğlak

281
_ _ w w w .fo c e b o o k .c o m / p o g a m z m tu r k iy e
Gezegen: Satum
Kurallar: Fiziksel beden, toprak, büyüyen herşey,
hayvanlar, maddi dünya doğum ve ölümün fiziksel
çemberi, para, verimlilik, şehvet
Mevsim: Kış
Renkler: Siyah, yeşil ve beyaz
Araç: Tılsım
Duygular: Durağanlık, melankdni
Tüm toprak ve verimlilik tanrıçaları: Demeler

SU
Yön : Batı
Asrtrolojik işaretler: Yengeç, Akrep, Balık
Gezegenler: Ay ve Venüs
Kurallar: Duygular, düşler, aşk, üzüntü, göl, deniz,
tüm sular ve akışkanlar, bağımsızlık, ruhsal güçler.
Aşk, verimlilik (Toprakla birlikte) aile (anne - merkezli)
Mevsim: Sonbahar
Renkler: Mavi, mavi-yeşil, gri, çivit, deniz yeşili
Araç: Kupa
Duygular: Aşk, korku
Tüm deniz ve aşk tanrıçaları: Afrodit, İsis, M ari

ATEŞ
Yön: Güney
Asrtrolojik işaretler: Koç, Arslan, Yay
Gezegenler: G üneş ve Mars
Kurallar: Enerji, eylem, cesaret, tepki, büyük plan­
lar, ateşler, saflaştırma, cinsel istek, çöller, volkanlar
Mevsim: Yaz
Renkler: Kırmızı, altın, koyu vişne, portakal

282
Araç: Asa
Duygular: Hırs, kızgınlık
Tüm ateş tanrıçaları: Brigit, Hestia, Vesta

HAVA
Yön: Doğu
Astrolojik işaretler: İkizler, Terazi, Kova
Gezegenler: Merkür, Jübiter (öğrenme ve felsefe ge­
zegeni olarak)
Kurallar: Düşünce, iletişim, enerji, hız, teori, öğren­
me. Dağlar ovalar, yüksek kuleler, rüzgar ve nefes
M evsim: İlkbahar
Renkler: San, beyaz, gümüş, mavi-gri
Araç: Kılıç
Duygular: Eğlence, endişe
Tüm hava tannçalan: Vrania, Arianrhod, Aradia,
Nuid

GEZEGENLER
G fin eş w w w .fo ce b o o k .c o n v / p a 9 0 n i2 m tu rk 1 y e

Astrolojik işaret: Arslan


Gün: Pazar
Renkler: Altın, san
Tütsüler: Ardıç, biberiye, kadife çiçeği, öküzgözü,
karanfil, buhur, tarçın, melek otu, misk, amber, san sa­
kız, portakal, limon
Taş: Topaz
Kurallar: Kalp, başan, liderlik, cesaret, genişleme,
iyimserlik, yaratıcılık, büyüme, çocuklar.

283
Anahtar sözcükler: Otorite, ışık, onur, sıcaklık, gör­
kem

w w w .foceb oo k .com /p o gan izm tu rk iye


AY
Astrolojik işareti: Yengeç
Gün: Pazartesi
Genel renkler: Beyaz, gümüş. Yeni ay; gümüş, do­
lunay; kırmızı, karanlık ay; siyah
Tütsüler: Yasemin, mersin, ylang ylang, beyaz san­
dal ağacı
Taşlar: Aytaşı, inci, kristal
Kurallar: Üretim dairesi, verimlilik, ruhsal güçler,
düşler, yaratıcılık, doğum.
Yeni ay: Bakire, başlangıçlar, katılım, doğum, saflık.
Dolunay: Anne, doğurganlık, yaratıcılık, cinsellik,
olgunluk.
Karanlık ay: Kron, ileri yaş, ölüm, bilgi, yalnızlık,
sonlar.
Anahtar sözcükler: Akışkanlık, değişim, düşsellik,
karanlık, nemlilik, kadınsılık.

M ERKÜR
Astrolojik işaretler: ikizler, Başak
Gün: Çarşamba
Renkler: Metalik, değişken renkler
Tütsüler: Lavanta, kedi otu, güzel avrat otu, meyan
kökü, anason, Hindistan cevizi yaprağı, sandal ağacı
(bazıları bunu Merküre A y "dan daha yakın bulurlar.
Taşlar: Akik, topaz.
Kurallar: Fikirler, sözlü ya da yazdı iletişim, çabuk­
luk, hırsızlık, aldatma, gülünçlük.

284
Anahtar sözcükler: Meşgul, ikisel, parlayıcı, uyun\
saklayan, sinirli, hızlı.

VENÜS
Astrolojiler işaretler: Boğa, Terazi
G ün: Cuma
Renk: Yeşil
Tütsüler: Kırmızı sandal ağ aa, badem yağı, yase­
min, gül, menekşe, mine çiçeği, çilek, elma, nane, misk
otu, inci çiçeği, mürver, kekik
Taşlar: Zümrüt, mercan, lazurit
Kurallar: Aşk, cinsel istek, arkadaşlık, uyum, güzel­
lik, yaratıcılık, sevimlilik, sevinç, tiryakilik.
Anahtar sözcükler: Sevdalı, banşçıl, aşık, zarif
m v w .fo ce b o o k com /p o g an ızm lu rk ıye

MARS
Astrolojik işaretleri: Koç, Akrep
Gün: Salı
Renk: Kırmızı
Tütsüler: Zencefil, biber, pelin otu, tüm halisünas-
yonikler, sanm sak, ısırgan otu, tütün, san sakız, sapar­
na, patehoili, kendir, alıç
Taşlar: Kantaşı, lal taşı, yakut
Kurallar: Savaşçılık, enerji, spor, cesaret, umursa­
maz, sinirlilik, hırs
Anahtar Sözcükler: M ücadele, öfke, enerji, cesaret,
anlaşmazlık

285
JÜ BÎTER
w w w .fo c e b o o k .c o m / p o g o m z m tu rk ly e
Astrolojik işaretler: Balık, Yay
Gün: Perşembe
Renkler: Mor
Tütsüler: Karahindiba, hodan, adaçayı, oğul otu,
kırmızı karanfil, keçisakalı otu, süsen kökü
Taşlar: M or yakut, turkuaz
Kurallar: O nur, zenginlikler, güç, şöhret, başan, li­
derlik, kanun, yüksek eğitim, felsefe
Anahtar sözcükler: Lüks, cömert, zengin, hayırse­
ver, ölçüsüz, başanlı

SATÜRN
Astrolojik işaretler: Oğlak, Kova
Gün: Cumartesi
Renk: Siyah
Tütsüler: Bıldırcın otu, güzelavrat otu, atkuyruğu,
deli otu, tüm kötü kokan otlar, baldıran, ban otu.
Taş: Damarlı akik
Kurallar: Zaman, soyutlanma, yalnızlık, ileri yaş,
üzüntü, sinirlilik, ölüm, engeller.
Anahtar sözcükler: Çetin, muhafazakar, sağduyulu,
dikkatli, cimri, sakin, saygısız, bahtsızlık.

TÜTSÜLER

ilendi gezegensel ya da öğesel tütsülerinizi yapmak


için gezegenin ya da öğenin otlarını ve yağlarını karıştı­
rın, gezegenin gününde hepsini birleştirin. Örneğin;
güneş tütsüsü, pazar günü yapılır ve şunlan içerebilir:

286
Kadife çiçeği, biberiye, juniper yemişleri, portakal kabu­
ğu, safran, süsen kökü ve öküz gözü yağı.

MUMLAR

Yakacağınız mumlan renklerine göre seçin.


Beyaz: Banş, annm a
San: Para, sağlık, çekicilik.
Portakal: Mutluluk, sağlık
Mor: Yoğunlaşma
Mavi: Annma
Yeşil, Sağlık, annm a, mutluluk
Pembe: Aşk, cinsel çekicilik
Kırmızı: Cesaret, öfke, hırs
Siyah: Lanetlem e, kötü titreşimler
Gümüş: Kehanet, astral yolculuk, büyücülük.

KUTSAMA YAĞLARI

Bu yağlan, yakmadan önce mumlan ve kendinizi


Kutsamak için kullanın. Bu yağlar, akün derinlerinde iş­
lerler. Mümkün olduğu kadar saf halde alın. Sentetik
yağlar kullanmayın.
Karanfil: Ruhsal yaşamı geliştirme, saflaştırma ve
yücelme
Sardunya: Eylem, cüret, tuttuğunu koparmak.
Buhur: Ruhsal güç, meditasyon, geleceği görme
Vanilya: Uyuşturucu, afrodizyak
1Inıumeli: Düşünürler, İletişimciler, düşsel
Sümbül. Dikkatsiz, Don Kişotvari, değişken, yap­
macıklı
Yn«emin: Afrodizyak, şans, başan, sersemletici

f o e c b o o k .c iım / p o g a n ız m lu r k ıy e 287
www.focebook.com/pogcnizmturkiyc

Lavanta: Sakinleştirme, yatıştırma, genişleme


İnd çiçeği: Utangaç, çekingen, nazik, duyarlı
Misk: Amaca bağlılık, akılcılık, erotik, duyarlı
San sakız: Sihirli, sersemletid, ruhsal, güzel kokan,
yüksek
Patchouli: Hırs, sapkınlık, sersemletid, uyuşturucu
Gül: Duyumsal, aşık, uyumlu, eskiden kalma, gü­
venli
Biberiye: Cesur, gözüpek, enerjik, olağandışı, koru­
yucu
Sandal ağacı: Erotik, duyumsal, geleceğe göre,
uyum sağlayan.
Mine çiçeği: Güçlü, esnek, ileriyi gören
Menekşe: Nazik, tatlı, uyumlu, dengeli.
Ylang ylang: Sersemletid, uyuşturucu, duyumsal,
erotik
Bu kısa bir listedir, daha birçok çeşit vardır. "Kadın­
lar İçin Şifalı Otlar" adlı eserimde bitkilerin sihirsel kul­
lanımı geniş olarak incelenmiştir. (Womens Press, 1992)

- O -

288
V
w w w .facebook.com /pogani zm tu rkıy e
w w w .facobook.com /pogani2m turkiye
w w w .facebo ok .co m / p og an irm n rkiye
w w w .facebook.com /pagani7m txrk1ye
w w w .facebook.com / paganizm turkiye
www.faceboo k .co m / pagani zm tx r k ıy e
w w w .facebook.com / paganizm turkiye
w w w .facebook.com / paganı zm tu rkıy e
www .f acebook.com /paganı zm tu rkıy e
w w w .facebook.com / pagan izm m rkiye
w w w .facebook.com / pagam zm turkiye
w w w .facebook.com /paganizm turkiye
ww w .facebook.com /poganizm txfrkiye
vwww faceboo k .co m / p aganizm tu rk iy e
F Jis a b e tli B ro o k e

mvıv foccbook.eom /pogonı zm turkıye

RM iBM iyjîS
büyücülük Kılavuzu, cuğılus kad ınların büyıi uygulamaları
için vazgeçilmez ve em in b ir kılavuzdur.
Kitap büyücülüğün tam b ir tarih in i verir; İnanışların, şen
İlklerin, yeteneklerin ve bilgeliğin uçsuz bucaksız, dünyasını
anlatır. Htı kitapla şu bilgileri bulabilirisiniz.
• T aıırıça'lar, rah ibeler, cadılar
• K e-aııkanıasyoıı. karm a, büyü, güç
• Avra. ç a k r a la r , ruhsal b ilinç, as t rai yolculuk,
ıneditasyoıı
• D üş y o m m u . iy ile ş tirm e
• Kı»venler, üyeliğe kabul tö ren leri, ortaklıklar,
yanlrz cad ılar
• Daire, m ihrap, asalar. |>clcrltıler, kadehler, tütsüler,
yağlar, m um lar
• Ay, gezegenler
• Sahbatlar, esbailar, gün d önü m leri, eklnolcslar.
sam huln. caııd elcm as, beltane, lantmas
• Tarot, medyumluk, astro loji, bitkibilgi
Hu kitapta ilt defa Avrupa büyücülüğünün tüm disiplinleri
hlr.ıraya toplanm ış ve okuyuculara yönelik ay in ler ve
büyüler gösterilm iştir. K adınlar için gölgeler kitabı büyü b il­
gisi, ruhsal yeten ekler ve kadınların sırları konusunda
önem li b ir başvuru kaynağı olm ayı hedeflem ektedir.

I GÜ N YAYINCILIK
S O N 975 22

fo c c b o o k .com/poçam zm turkiye

9 789758'122196 >

You might also like