You are on page 1of 9

POLS 381 - POLITICAL SOCIOLGY

Political sociology is the study of the interdependent relationship between state


and civil society.

MAURICE DUVERGER (SIYASET SOSYOLOJISI)


* Agus Comte  Pasifism : Toplumsal yasalardan bahseder. Toplum yasalarının
bir fizik formulu gibi incelenebileceği iddiasındadır.
- Determinism  tam istihdam olacak
* Toplum biliminde kesin yasalar yoktur.  Toplumsal bilimlerde 
kuramlardan, teorilerden bahsedilir.
* II. Dünya savaşından sonra siyaset bilimi ayrı bir disiplin olarak görüldü.
- 60 lı yıllarda Davranışçı Bilim başladı
* Toplum bir etkileşim sistemi olarak görülüyor (bireylerin toplamı olarak
değil).
* Sosyoloji Etkileşim Sistemini anlamaya izah etmeye çalışıyor.
* İnsanların içinde yaşadığı topluma uyma zorunluluğu var, buna Uyma
Davranışı denir. Uyma Davranışını ihlal edenler “Dışlanma Cezası” ile karşı
karşıya kalırlar.
* İnsanlar ayrıca statüsüne göre davranırlar. Bu beklenir bir davranıştır.
- Bu konuda araştırma yapanlar Nesnel davranamazlar, çünkü onlarda bu
toplumun birer parçasıdırlar.
* Siyaset sosyolojisi; devleti ele almaz, daha çok kültürel yapının üzerinde
durur. İktidardan bahseder.  İktidar İlişkileri, yaşamın her alanında vardır.
- Toplumu anlamak zordur, çünkü bireyler ve örgütler var.

TOPLUMSAL BÜTÜNLER
- Kültürel yapı için temel amaç “sosyalleştirme” bunu bugünkü çağda yapan
“medya”dır.
* Global Toplum Yapısı ; daha önce kabile yapısı (ilkel kominal toplum yapısı)
ve sonra “kent” yapıları ortaya çıkıyor (Yunan ve Roma Şehir devletleri)

- Şehir merkezleri Tapınak ile başlar, bu tapınak etraflarında Elitler toplanır.


- Kentler gelişiyor ve özel mülkiyet kavramı ortaya çıkıyor. Kentlerde en büyük
avantaj “yurttaş olmak” . Bu tarz toplumlara “Köleci Toplum” denir.
- Üçüncü Global Toplum; “Feodal Toplum” yapısıdır. Büyük toprak
sahiplerinin ve din adamlarının ortaya çıktığı yapıdır.
* Coğrafi keşifler, ucuz hammadde ve burjuvazinin ortaya çıkması ile Feodal
Yapı yıkıldı
- Burjuvazı ; aristokrat olmayan sıradan zengin.
* Ne zaman kırsal alan ile şehir arasında bağlantı kuruldu Feodal yapı yıkılmaya
başladı. Üretim yapıların değişmesi ile oldu. Burjuva tarımsal alana da sahip
olmak istedi
* İngiltere Mercantilizmin öncüsüdür.

Mercantilism is the economic doctrine that says government control of foreign


trade is of paramount importance for ensuring the prosperity and security of a
state. In particular, it demands a positive balance of trade.

* Ploreterya (işçi sınıfı) sanayi devrimi ile birlikte ortaya çıktı.


- 19.yy ın başından itibaren işçi sınıfının hakları ortaya konmaya başladı  Karl
Marx and Hegel.
- Dünya sisteminden çıktığımızda finansal veya siyasal olarak cezalandırılırız.
Toplum Yapıları ;
1. Gruplar  aile
2. Gruplar  (ara grup) örgütsel yapılar
- Durkaym  mekanik dayanışma (mecanic solidarity)
 organik dayanışma
Not : Ortadoğuda Devlet yapıları güçsüz fakat Kabile yapıları güçlüdür.
* Ülkenin coğrafi yapısı ve iklimin Sosyal yapı üzerinde etkisi vardır.

Ülke Kavramı : coğrafi ve iklim özellikleri o toplumun yapısını etkilediği


düşünülür. Deniz kıyılarındaki yerleşim yerlerinde ticari faaliyetler gelişmiş, bu
ticari yapı toplum kültürünü etkiliyor. Dağlık bölgelerde daha çok otoriter
yapıların oluşabileceği düşünülür.
* Dağınık ve sıkı yerleşim modelleri kendi içinde bazı karekteristik özellikleri
ortaya çıkarır.
* Nüfus ; bir çok sınıflara veya kategorilere ayrılarak bir takım analizler
yapılabilir. Toplumu daha iyi anlamak için bunun bazı yardımları olur.
* Siyaset Sosyolojisi daha çok etkileşimi ele alır.
- Ülkedeki yeraltı, yerüstü kaynaklar önemlidir. (Hitler daha fazla yaşam alanına
ihtiyaç duyduklarını düşündüğü için genişleme politikasını izledi)
* Petrol, yönetici elitlerin arasında bir sermaye birikimi sağlıyor. Buralarda gelir
dağılımı çok kötü, modernitenin dışında kalma durumu.
- Bazen zenginlikler ülkenin demokratik ilerlemesine engel olabilir. Ülkenin
sömürülmesine sebebiyet verebilir.
* Petrol Rusyanın kısa zamanda siyasi ve ekonomik durumunun düzelmesine
sebebiyet verdi.
* Nüfus artış hızı ; planlanandan hızlı artıyorsa o ülke için dezavantaj olabilir.
Ülkeye değer atfetme modernleşme sürecinde daha fazla öne çıktı. Toprak vatan
olarak kabul edildi. ( Ulus devlet kavramı ile toprak kutsallaştırıldı.)

* Toplumu daha başka hedeflere yönlendirmek ; Mussolini “mare nostrum”,


Yunanistan “Megali idea”, Büyük Ermenistan, Büyük Kürdistan gibi. Bunlar
toplumsal motivasyonu sağlamak için kullanıldı.
* Ortak Geçmiş ; toplumun dayanışmasını artımak için kullanılır.
* Parlamento ve Borsa’nın varlığı Kapitalist sistemde kafana göre hareket
edemezsin.
Kültürler ; Toplumsal bütünü oluşturması, burada bir takım ortak değerler ve
kurallar var. Toplumun bireye dayattığı davranış biçimidir.
- Kültür öğrenilen bir olgudur.  Topluma uymazsan, toplum tarafından
dışlanırsın. ( Bir davranış yasalar karşısında suç kabul edilmeyebilir fakat
toplum bu davranışı kabul etmeyebilir).
- Kültürün siyasal davranışa olan etkileri var.
* Toplumun dinamik yapısı bazı gelenekleri değiştirebiliyor veya gelenek,
davranış şekli ortaya koyabiliyor.
* Göç ; siyaset sosyolojisi açısından çok önemli bir konu.
- Kapitalist toplumlarda, farklılaşma hep olacaktır.
- Kültür kendisini daha çok kentlerde ortaya çıkarır. (Burjuva = kent soylusu)
* Ortak noktaların fazlalığı, ulusal kültürü oluşturur. Ortak geçmiş, veya ortak
gelecek kaygısı.
* Her kültür kendi karşıt kültürünüde içinde barındırır.
* Siyasal Kültür : buda öğrenilen bir şeydir.
- Siyasal Kültürü anlamanın 3 türlü yönü vardır.
1) Tanıma yönü, 2) Duygu yönü, 3) Yargı yönü.

KÜLTÜR AŞILAMA
* Kültür öğrenilen bir süreçtir. Kültürü benimsedikçe “sosyalleşirsin”.
(Doğrudan kabullenme Totaliter yapılarda olur). Devletin sürekli kendi eliyle
propaganda yapmasıyla olur. Demokratik, dolaylı yollarla yapılır.
* Çağdaş propagandanın öncüsü Doctor Gibertz (Nazi) dir. Radyo, gazete,
sinemalarda kısa tanımla kullandılar. Sürekli provokasyon, toplumu sürekli
mobilize etmek amacı vardı. Hitlere göre, toplumlar kadınlar gibidir, sürekli
kışkırtılmak ister. Propaganda devlet eliyle bütünlük içinde yapılmıştır.
- Komünizmde her bir kararın sınıf çıkarına yapıldığı inancı vardı. Toplumların
sürekli propaganda araçlarıyla motive edilmesiyle olur.

-- Diziler  kanalıylada kültür aşılanır. TR’de maçoluk çeşitli yollarla


dayatıldığı zamanlar oldu. Ayrıca diziler kanalıyla bir yaşam biçimi dayatılıyor.
Belli bir yaşam standardı ortaya konuluyor. Kendi ülkesine özenilmesine, yaşam
tarzına özenilmesine yol açıyor. Kültür aşılanırken sürekli uyum aşılanır.
Kadercilik, maçoluk, çatışmacı yapının aşılandığı görülür. Kültürün kendisini en
rahat aşılayacağı yer MEDYAdır.

- Gündem Belirleme ; bizim neyi izleyeceğimizi, hangisinin ön plana


çıkacağını medya belirler. Devrimler naklen yayınlanıyor, toplumsal yapıya
etkileri, siyasal yaşamı nasıl değiştirdiğini görüyoruz. Toplum sadece okullarda
öğretilmez, okullarda devlet kendi ideolojik karekterini, toplumun kültürel
yapısını öğretir.
* Gramsci  Kültür endüstrisi araçlarına önem veriyor. Diktatör yapılarda bu
daha çok anlaşılıyor. Fakat demokratik yapılarda bunu anlamak zorlaşıyor.
- Internet, sosyal medya aracılığı ile kişiler kendi görüşlerini aktardıklarını
sanıyorlar. Kendi feedbaclerini bir şekilde ifade edebildiklerini düşünüyorlar.

- Çocukluktan itibaren dil ve kültür aşılanıyor. Aileden aldığı eğitimle


sosyalleşme süreci içerisindedir, toplumla, geçmişiyle bilinçlendirilmesi
sağlanıyor. Okulda ise devletin temel karakteristik özellikleri öğretiliyor. Aldığı
eğitimle sosyal normlara uyması öğretiliyor.

* SİYASAL TOPLUMSALLAŞMA  Siyaset sisteminin temelleri öğretiliyor


- David Etson a göre siyasal sosyalleşme kişinin siyasal olana duyarlı hale
gelmesidir. Öncelikle birey siyasallaşıyor, sonra kişiselleştirme (liderlere olan
güven veya güvensizlik onların karakterleri) aşaması başlıyor. Daha sonra sevgi
ya da nefret olarak idealleştirme aşamasına geçiyor. Son aşama kişi içinde
bulunduğu sistemin farkına varıyor. Siyasal sistemi bir bütün olarak anlıyor, biz
buna kurumsallaşma aşaması diyoruz.

- Kitle iletişim araçlarına çok fazla ihtiyaç var. Siyasal sistemin kendi değer
yargılarını fark ettirmeden aşılamasına simgesel zorbalık diyoruz. Çeşitli
araçlarla bunu yeniden tekrar olarak sunarak unutulmamasını sağlıyor. Medya
mevcut durumların pekiştirilmesini sağlıyor, ya da bazı durumların
zayıflamasına neden olur, çok önemlidir fakat hiçbir şeyi sıfırdan üretmez.

* Çocuk programları ve diziler yoluyla propagandayı dolaylı yollarla yapıyorlar.


Bunu demokratik toplumlarda görüyoruz.

* TEKÇİ KÜLTÜR AŞILAMASI  kültür aşılayan araçlar devlet tekelinde,


devlet sürekli uğraş içerisindedir. Teokratik devletler Nasyonel Sosyalizimde
bunu görüyorduk. Muktedir ve güçlü olduğu ve kendisine karşı olanı yok
edeceğini vurgular. Ölüm ve korku duygusu, korktukları lidere bir zaman sonra
hayranlık duymaya başlıyorlar. Almanya’da gelmiş geçmiş en sevilen lider
Hitler’dir.
- Tekçi kültür ayrıca demokratik, kapitalist toplumlarda görünmeden yapılıyor.
- Görünmeyen mücadele reklam verenlerdedir. Bu çok etkili fakat görünüşte
yasak yok. Reklam verenin isteğini yapmazsan reklam alamazsın. Reklam
verenlerin ekonomik gücü programların, dizilerin içeriğini etkiler. Ex: yaprak
dökümü 30’lu yıllarda hızlı modernleşmenin getirdiği hayal kırıklıkları ve
sorunlarıdır. Bunu 2000 li yıllarda yayınlamanın bir anlamı yoktur.
- Reklam kültürü oluştu, içerikten çok, artık biçimde önemli. Bir bütün olarak
kendini ifade etmen gerekli.

* TOPLUMSAL YAPILAR.
- Siyasi Sosyal Yapı ; Yapı kitlelerden, bir takım kurallardan, formal ilişkilerden
topluma şekil vermeyi diyoruz.
- Örgüt: disiplin ve kurallar vardır. Toplumsal yapıları anlamak için mikro
labaratuvarlardır. Ülkedeki yapının örgütlere yansımasıdır. Örgütlerin bakış
açısını yansıtır. Üst sistemin alt sisteme etkisi vardır. Her örgüt bir yapıysa, ulus
devlette bir yapıdır. Bir toplumsal sistemden bahsettiğimizde ulusal sistem
dünya sistemine uymak zorunda olmayı hissediyor.
Ör: Türkiye’de devlet olarak uluslararası sistemin unsuru olarak yer almaya
çalışmıştır, NATO, EU. gibi.
- Sendikalar, siyasi partiler, dernekler de ülkedeki yapıya ayak uydurmaya
çalışırlar ve üst yapıyı etkilemeye çalışırlar.
- Uluslararası antlaşmalar mevcut anayasanın üstünde yer alır. Uluslararası
yabancı sermaye; uluslararası tahkimi kabul edersen gelir senin ülkene yatırım
yaparım diyor.
- Hem devlet dünya sistemine ayak uydurmaya çalışıyor, hemde ülke içindeki
örgütsel yapılarda dünya sistemine uymaya çalışıyor.
Ör : Katolonya  3 yurttaşlık biçimini aynı anda yaşıyor. (Katalon, İspanyol.
EU).
- İktidar kavramı eskisi gibi monopolik değil, paylaşılıyor.

* EŞİTSİZLİK 
- Bu konu en temel konudur
* Bir bireyin diğer bireye bir şey yaptırabiliyorsa bu etki etmedir. Etkinin bir
adım sonrası „iktidar“ dır (İktidar = Güç). Eşitsizliğin olması gerekir, eşitliğin
olduğu yerde „iktidar“ olmaz. Bir itaat meselesidir. (Uyma davranışı daha
ılımlı).
- Bir toplumdaki yapıya ve değer yargılarına göre güç kavramı değişir. Kimi
toplumlarda güç halktır. Yaşamın her alanında, siyasal toplumda bir eşitsizlik
üzerine kurulan bir iktidar ilişkisi vardır, Hiyerarşi vardır. Herkesin eşit olduğu
yerde iktidar olmaz. Otorite sadece kaba-kuvvet olarak olmaz. Toplumlar sürekli
düzen arayışı içindedir. Burada ortaya çıkan otoritelere itaat etmek gerekir.
* İktidar’da ölçüt „yaptırım uygulayabiliyorsa“ iktidardır.
- İktidar aile içinde başlar. Harçlığın artırılması yada azaltılması, bu anne-babaya
itaatı sağlıyor. Uymazsa bazı haklardan mahrum kalacağım düşüncesiyle
„Kurallara uyma eğilimini“ öğreniyor. Sonra bu eğilim okulda devam ediyor ve
resmileşmeye de okulda başlıyor. Sokakta kurallara uymazsak kolluk kuvvetleri
ya da polis ortaya çıkıyor. Birey bulunduğu her türlü yapı içerisinde bu kurallar
kavramıyla baş başa kalıyor ve bunlara uymazsa yaptırıma tabi oluyor. Birey
bunu küçüklüğünden itibaren öğrenmeye başlıyor ve bu kurallara uyarak
sosyalleşmeye başlıyor. Eğer bu kurallara uymazsa dışlanmayla karşı karşıya
kalıyor. Kuralları benimsemek ve içselleştirmek lazım.
* Simgesel araçlarla bir kurala uymak „değer“ olduğu için uymayı öğretiyor.
Siyasal semboller, simgeler aracılığıyla bunların dayatıldığını fakat böyle
değilmiş gibi anlatıldığını görüyoruz. İyi bir vatandaş olma anlayışı, inancı gibi
gösteriliyor.
- İktidar kavramlarının içinde en üstün „Siyasal İktidardır“ (Siyasal iktidar : bir
mekanizmadan bahsediliyor, o ülkedeki siyasal gücün kendisini ortaya koyduğu
siyasal karar verme gücü kimdeyse o güçlüdür. İktidarın doğrudan yaptırım gücü
vardır. Ülke içindeki tüm kuralların yasama gücünü elinde bulundurur, ayni
zamanda fiilen yürütme gücünü de elinde bulunduruyor. Mekanizmayı elinde
tutan kadro olarak bir yaptırımı bir sonraki seçime kadar elinde tutma eğiliminde
oluyoruz (Demokratik hak).
* Meşruiyet Kavramı; Aslında kastedilen gücü elinde bulunduranın buna hakkı
olduğuna dair, yönetilenlerin rıza göstermesi, kabulüdür. Toplumsal rıza
göstermek, bir şekilde gönüllü olmak gerekir. Yönetilenler rıza göstermelidir.
Her iktidarın meşruiyet çerçevesinde olma zorunluluğu vardır. Eğer olmazsa o
iktidarın zayıflığı anlamına gelir. Meşruiyet için toplumsal rızanın var olması
gerekir.
* Siyasal İktidar; var olan bu iktidarların hepsinin üstünde yer alır.
- Ayırt edici özelliği  yaptırım kullanması gerekir. Meşru olması gerekir.
-- Meşruiyet göreceli bir kavramdır. O ülkedeki var olan yapı içinde hangi
kriterlere göre belirlendiği önemlidir. Ama bunlar kural değildir.
-- Baskı rejimlerinde zorbalık vardır. Doğu bloku rejimleri bir anda yok oldu.
Sovyet baskısı fiilen kalkınca baskı rejimleri bir anda yok oldu. Yani toplumsal
rıza olmamış ki, en ufak bir kıpırtıda bu rejimler yok oldu. Arap Baharı,
(diktatörlük yıkılmadı, diktatörler gitti, yapı değişmedi) sanayileşmiş yapıları
olmadığı için demokrasinin gelmesi zor gibidir (Kabile yapısı, İslami yapı,
Aşiret yapısı bunun zor olduğunu gösteriyor. Diktatörlerin gitmemesi, yani
yapının değişmesi önemlidir. Doğu Avrupa’da böyle oldu. Beklenti baskı
rejimlerinin ortadan kalkmasıydı, bir nevi demokratik yapıları istiyorlardı.

- Yönetilen yapılarda bir demokrasi talebi var mı.? Bu sorunun cevabı


önemlidir. Arap Baharında bu talep varmıydı, cevabı çok belirgin değil.
- Yolsuzluk vardır. Diktatörler hesap vermez. Demokratik yapılarda ortaya
konulan hesap verebilmektir, saydamlıktır. Hesap verebilirlik altı çizilmesi
gereken bir konudur.
- Toplumsal muhalefeti kaldırmak için değişik politikalar izlenir. Ex: 67 Yunan
Albay Cuntası kendi sonunu seziyordu, kemerleri sıkıyordu. Hemen Kıbrıs
konusuna sarıldı, milliyetçi kavramı yansıttı. Kimi zaman savaşla da bu
muhalefet bastırılabilir, çünkü savaş hali size yeni bir meşruiyet durumu sağlar.
Savaşta olana muhalefet edilmez anlayışı vardır.
- Siyasal iktidarların meşruiyet kavramı çok açık uçlu bir kavramdır. Bir
bilimselliği henüz yoktur.
* Bürokratik Meşruluk; daha çok demokratik toplumlarda olur. Devlet en
mükemmel mekanizmadır.
* Karizmatik Meşruluk; Kurumlarla çatışır. Karizmanın tanımı yoktur. (tanrı
vergisi de olur).
Menderes çok partili dönemin ilk karizmatik lideridir. Kennedy, Hitler, G.
Washington gibi. Yarı tanrı liderler olarak görülürler. Demokratik yada
Otokratikte olabilirler.
* Geleneksel Meşruluk; Gücünü dünden (geçmişten) alabilir, geleneksel
yapılarda olabilir. Mesela cemaat liderleri önemli güçlere sahip olabiliyor.
* Demokratik Meşruluk; Demokratik anlamda tahammül göstermek denebilir.
Kim oyla gelirse onu kabul etmek gibi bir anlayış vardır.
- Kitle iletişim araçlarının toplumsal rıza yaratmakta çok önemli bir yeri vardır.
A. Gramsci: Kültür Endüstrisi Araçları ve B. Hegemonya.
- Kitle iletişim araçları, toplum üzerinde hegemonya kurmak için kullanılıyor.
Medyayı kendi tekelinin altına almaya çalışıyorlar. (ANAP denedi, 1989 parti
seçimlerinde kullandı).
- Medyayı ne kadar kontrol ederseniz edin, eksen değiştiğinde medya da
eksenini değiştiriyor.
-- A ülkesini yönetirken hem iç hemde dış dinamikleri kontrol edeceksin.
Parlementon ve Borsan varsa dış dinamikleri yok sayamazsın. İç ve dış
dinamikleri belli bir denge sürecinde tutarsan başarılı olursun. En ufak bir
Meşruluk kaybıyla yok olursun.
- Son 10 yıllık süreç bir hegemonik süreçtir. Sürekli oy artışı vardır. Ekonomik
veriler, dış politika verileri ve iç politika verileri yapıyı etkiler. İçyapıdaki
değişiklikler dış yapıdaki etkilerle / verilerle veya isteklerle, olanaklı olabilir.

Tolumsal Sınıflar ;
- Toplumsal sınıf kavramı günlük yaşamda sadece farklılıklar üzerine inşaa
ederiz. Sınıf bir terimdir. Her türlü farklılık bir sınıf ayrımı anlamına gelmez.
Kapitalist toplumlar, sınıflı toplumlardır. “Toplu Eşitsizlik” Bu doğasında
vardır. Belli bir sınıfa mensup olmaktan kaynaklanır.
- Toplumsal eşitsizlik, iktidar hiyerarşisinin de üzerinde oluyorlar.
- Siyaset Sosyolojisi görünenle ilgilenmez, iktidarı ortaya koyan görünmeyen
ilişkileri inceler.
* 19.yy ın 2. yarısında Proletariat  Kapitalizm özel bir sistem değildir.
İnsanlığın ilk zamanından beri doğal gelişen bir akımdır. Marx bu ismi vermiştir.
Marx’a göre kapitalist sistemde birey öncelikle ürüne yabancılaşır.  20 TL ye
mal olan ürünü 30 TL ye satarsak bu kari ben fabrika sahibiyle eşit
paylaşmıyorum. Sahiplik ilişkisinde ve üretimde bir bozukluk var, fakat işçi
bunu dikkate almıyor ve bu sömürüyü doğal buluyor. Bu sömürüyü anlayanlar
arasında “sınıf bilinci” olursa bir farklılık oluşuyor. İşçinin önündeki en büyük
tehdit işsizliktir. Kapitalist bir yapıda muhakkak bir işsizlik olması gerekir yoksa
kapitalizm olmaz, - İşsizlik olmazsa olmaz bir unsurdur.
Liberalizmin cenneti “tam istihdam”, X Komünizm cenneti “sınıfsız toplum”.
- Determinizm muhakkak olacak, ama nezaman?. Lenin ise biz bunu
profesyonel devrimlerle öne çekeceğiz. Ne zaman üretim ilişkileriyle, üretim
araçları arasındaki çelişki yok olacak.
- Lenin  en yüksek aşaması emperyalizmdir.

* Periperi  Çevre ülkeden kazandığı sermayeyi merkez ülkedeki işçi sınıfına


verince, işçi toplumlar arasında bir birliktelik, bilinç olmuyor, çünkü merkez
ülkedeki işçiler daha iyi bir yaşama sahip oluyorlar. Sömürülen ülkelerdeki
paylar arttıkça, kendi ülkelerindeki işçi sınıflarına imtiyazlar vererek bir küresel
işçi sınıfının birlikte olmasına engel oluyorlar. Ex; Orta hedefle nasıl zengin
oldum.?  Bu tarz kitapların mantığı, bireyi yabancısı olduğu sistemle
bütünleştirmek. Sisteme karşı bir bilinç olmasını engellemek amacı var. Akıllı
olursan, sende mantığını kullanırsan başarılı olursun.
- Marx  Sınıf bilinci yoksa yabancılaşma var veya tam tersini söyleyebiliriz.
-- Sendikal mücadele bu işin temelini tutuyor.
-- Orta sınıf kavramını en çok USA sever.  keskin sınıfsal mücadeleyi
unutturur. Bir sınıf bilinci olmaz.
-- Bu günkü iktidar ve muhalefet partileri arasında çok fazla ekonomik ve sosyal
bakımdan politikalar arasında bir fark yok.
* Italya  gelenekten dolayı ideolojik ayrımlar var.
- Siyasetin merkezi artık genişlemiş durumda. 70 li yıllarda sağ-sol ayrımı vardı.
Şimdi ise pek sınıfsal farklılık yok.
ABD Liberal Muhafazakarlar (vergilendirmeye hayır – dolaylı vergilerle
eşitsizlik artıyor).
ABD Cumhuriyetçiler – Demokratlar, vergilendirme politikalarına önem verir.
- Bizde sağ-sol sınıfsal bir ayrıma göre değil de kültürel alanda sınıfsal ayrım
oluyor.
* Duverge  Kadro Partileri (Seçkinler), Kitle Partileri (Demokratik
sosyalist yapılarla ortaya çıktı)
* Catch All Parties  Karma, sınıfsal çelişkiler belirleyici olmaktan ziyade,
kültürel çelişkiler, tartışmalar siyaseti ortaya koyuyor. Bu da siyasal ayrıma daha
çok neden oluyor.
- Alt yapı ilişkileri, (orta sınıf tuzağına çekilince) belli olmaktan uzaklaşınca,
siyaset daha çok kültürel farklılık üzerine yapılır hale geliyor. Sınıfsal ayrılıklar
oluyor. Sınıf bilinci ancak siyaset mekanizmasıyla ve sınıf partisinin işleviyle
ortaya çıkar. Sınıf partisi öncülüğüyle bununla mücadele etmesi gerekir diyor.
* Bireyler kapitalist sistemi benimseyebilmesi için nasıl zengin oldum sorusu
gibi şeylerle sisteme karşıtlığını engellemek amacı var. Sınıflar arasında aklını
kullanarak bir hareket var mı, var fakat genel olarak zor gözüküyor.
* Poreto (Hükümet dışı seçkinler) ve Mosko
- Sen burjuva değilsin ama halk içinde üst düzey birisin diyor. Öğretim üyesisin,
çok fazla konuşma, mutlu ol daha ne istiyorsun diyor.
- Seçkin olmanın sınıfsal problemleri varmıdır.?  Bir köylü çocuğu iyi bir
eğitim alarak bir Cumhurbaşkanı olabilir. Süleyman Demirel, R. T. Erdoğan gibi
para kazanarak değil ama iyi eğitim alarak seçkinlerin arasına girebilirsin. Fakat
artık bunlar olabilecek mi.?  çünkü eğitim eşitsizliği giderek artıyor. Eğitim
pahalı, koşullar daha güç.
- Seçkinler dolaşımı kapitalizmin subaplarından bir tanesidir. Bu sübap kırılırsa
düzen iyice dağılacak. (Gemiye sahip değilsin ama dümene sahipsin).
** Diğer taraftan, Yönetim kademeleri herkese açıktır. İyi bir eğitim al her yere
gelirsin anlayışı var. Günümüzde rekabet fazla.
- Burjuva Kültürü  kent kültürünü oluşturdu (aristokrasiye karşı)
- Hanımın Çiftliği  Ana fikir, Çukurovadaki sosyal değişimi anlatır, bir çiftlik
beyinin kapitalizme ayak uydurmasıdır.
* Bizde hala feodalite olduğu için bu bölünme çabaları oluyor. Bir yerde ayni
anda 2 tane üretim biçimi olmaz. Hukukunda ayni olması lazım. Bir yerde yasa
çıkarıyorsun fakat orada aşiret reisi bunu kabul etmiyor. Bir taraf kapitalist
sistemde diğer tarafta aşiret, feodal yapı var. Feodalite ortadan kalkmadığı
müddetçe bu zorluklar aşılamaz. Sınıfsal yapı bireylerin aldıkları eğitimle
ilgiliydi fakat bu durum karmaşık. (sayfa 170)

You might also like