Professional Documents
Culture Documents
• (Ş fiS S K
Olanaksızın Fiziği
Michio Kaku
OLANAKSIZIN FİZİĞİ
Fazerlerin, Kuvvet Alanlarının, İşınlamanın ve
Zamanda Yolculuğun Dünyasına Yapılan Bilimsel Bir K eşif Gezisi
Michio KAKU
ISBN: 978-605-5164-72-0
Yayın Yönetmeni
İlhami BUĞDAYCI
Çeviren
Engin TARHAN
Editörler
E ren Veysel ERSOY
Yakup PEKÖN
Ö N SÖ Z ..................................................................................................... ix
TEŞEKKÜRLER................................................................................... xxi
BÖLÜM I
1. SIN IF O LA N A K SIZ LIK LA R............................................................ 1
1: K uvvet A la n la rı..............................................................................3
2: G örünm ezlik.................................................................................. 18
3: Fazerler ve Ö lüm Y ıldızları......................................................38
4: Işın lam a........................................................................................... 59
5: T elepati.............................................................................................78
6: P sikokinez.......................................................................................99
7: R obotlar......................................................................................... 116
8: Dünya Dışı Yaratıklar ve U F O T a r......................................142
9: Y ıldız G em ileri........................................................................... 173
10: A ntim adde ve A nti E v re n le r................................................ 201
viii İÇİNDEKİLER
BÖLÜM II
2. SIN IF O LA N A K SIZ LIK LA R .......................................................... 219
11: Işıktan H ızlı................................................................................. 221
12: Zam anda Y olculuk................................................................... 243
13: Paralel E v ren ler......................................................................... 257
BÖLÜM III
3. SIN IF O LA N A K SIZ LIK LA R .......................................................... 285
14: D evridaim M ak in eleri.............................................................287
15: Ö n s e z i........................................................................................... 303
Son Söz: O lanaksızın G e leceğ i....................................................317
NOTLAR................................................................................................ 341
KAYNAKÇA........................................................................................ 359
D İZİN ......................................................................................................361
Önsöz
G
Ü N Ü N BİRİN D E duvarların içinden geçm ek m üm kün ola
cak m ı? Işıktan daha büyük bir hızla yol alabilen yıldız
gem ileri inşa etm ek? D iğer insanların zihninden geçenleri oku
m ak? Görünm ez olm ak? Cisim leri zihin gücüm üzle hareket et
tirm ek? Vücutlarımızı dış uzayda başka yerlere bir anda taşımak?
Çocukluğum dan bu yana, bu sorular beni daim a büyülem iş
tir. Yaşım büyüdükçe pek çok fizikçi gibi ben de zam an yolculu
ğu, ışın tabancaları, kuvvet alanları, paralel evrenler ve bunun
gibi pek çok olasılık karşısm da şaşkm a dönm üşüm dür. Sihir,
fantezi, bilim kurgu; hepsi hayal gücüm ün içinde oynayabilece
ği devasa bir oyun bahçesiydi. Bütün yaşam ım boyunca olanak
sız olan ile aram da süregelen aşk ilişkim i başlatanlar onlardı.
Televizyonda eski Flash G ordon m aceralarının yeniden gös
terim lerini izlediğim i hatırlıyorum . H er cum artesi günü televiz
yona yapışarak Flash, Dr. Zarkov ve D ale A r den'in m aceralarını
ve onların geleceğe ait göz kam aştırıcı teknolojilerini hayranlık
la seyrederdim : Roket gem ileri, görünm ezlik kalkanları, ışın
tabancaları ve gökyüzündeki şehirler. Bir tek haftasını bile kaçır
m adım . Bu program , önüm e tüm üyle yepyeni bir dünya açm ak-
X ÖNSÖZ
"OLANAKSIZ", GÖRECELİDİR
Bir fizikçi olarak, "olan aksız" kelim esinin genellikle göreceli bir
ifade olduğunu öğrenm iş bulunuyorum . Ö ğrenciliğim sırasın
da, bir derste öğretm enim in duvardaki dünya haritasına yürü
düğünü ve Güney A m erika ile A frika'nın kıyı çizgilerini göster
diğini hatırlarım . "İk i kıyı çizgisinin", dem işti, "neredeyse bir
yap boz bulm acası gibi birbirine uym ası garip bir rastlantı değil
m i?" Söylediğine göre bazı bilim insanları bunların belki de bir
zam anlar büyük bir anakaranın parçaları olduğunu öne sürm ek
teydiler. Fakat bu, saçm alıktı. H içbir kuvvet, devasa iki kıtayı
b irb irin d en ayıram azdı. Bu d üşün cen in olanaksız olduğu
muhakkaktı.
O yıl daha sonra dinozorları inceledik. "G arip değil m i",
dem işti öğretm enim iz, "d ü n y a y a m ilyonlarca yıl boyunca
hâkim olan dinozorlar günün birinde ortadan yok oluverdi".
N eden hep birlikte öldüklerini hiç kim se bilm iyordu. Bazı pale-
ontologlar belki de uzaydan gelen bir m eteorun onları öldürdü
ğünü düşünm ekteydi, fakat bu olanaksızdı, daha çok bilim
kurgu dünyasına ait bir görüştü.
Bugün bilm ekteyiz ki, anakaralar plaka tektoniği vasıtasıyla
hareket etm ektedir ve büyük olasılıkla 65 m ilyon yıl önce dokuz
kilom etre çapında devasa bir m eteor, dinozorları ve D ünya üze
rindeki yaşam ın çoğunu yok etm iştir. Kendi kısacık yaşam süre
cim boyunca olanaksız görünen şeylerin yerleşik bilim sel ger
çeklere dönüştüğünü tekrar tekrar gördüm . Bu durum da,
günün birinde kendim izi bir noktadan diğerine ışm layabileceği-
m izi veya bizi ışık yıllarıyla ifade edilen uzaklıktaki yıldızlara
götürecek bir uzay gem isi yapabileceğim izi düşünm ek, olanak
sız mıdır?
N orm al koşullar altında böyle m arifetler, günüm üz fizikçile
ri tarafından olanaksız olarak kabul edilir. Bunlar önüm üzdeki
birkaç yüzyıl içinde m üm kün olabilir mi? Veya önüm üzdeki on
bin yıl içinde, teknolojim iz daha fazla geliştiğinde? Başka bir
deyişle, bizden bir m ilyon yıl daha ileride bir uygarlıkla bir
şekilde karşılaşacak olursak, onlar için gündelik olay olan tekno
lojiler bize "sih ir" gibi gelebilir mi? Bu, işin özünde bu kitabın
ÖNSÖZ Xiii
OLANAKSIZIN ARAŞTIRILMASI
Şu işe bakın ki, olanaksızın ciddi şekilde araştırılm ası bilim de
sık sık yeni ve tüm üyle beklenm edik dünyalarm ortaya çıkm ası
na yol açmıştır. Örneğin, bir "devrid aim m akinesi" için yüzyıl
lar boyunca boş yere yapılan sonuçsuz çalışm alar, fizikçileri
böyle bir m akinenin olanaksız olduğu sonucuna yönlendirm iş,
onları enerjinin sakinim i ve term odinam iğin üç yasası konula
rında varsayım larda bulunm ak zorunda bırakm ıştır. Böylece,
devridaim m akineleri inşa etm ek için yapılan sonuçsuz arayış
lar, term odinam ik gibi kısm en buhar m akinesinin, m akine çağı-
ÖNSÖZ xv
run ve m odern sanayi toplum unun tem elini oluşturan tüm üyle
yeni bir alanın açılm asına yardım cı olm uştur.
O n d okuzuncu y ü zy ılın sonların d a b ilim in san ları,
D ünya'nm bir m ilyar yaşında olm asının olanaksız olduğuna
karar verdiler. Lord Kelvin, ergim iş durum daki D ünya'nın 20
ila 40 m ilyon yılda soğuyacağını açık ve kesin şekilde ilan ede
rek D ünya'nın m ilyarlarca yaşm da olm ası gerektiğini öne süren
jeologlara ve Darw in yanlısı biyologlara karşı çıktı. O lanaksızın
m üm kün olduğu, M adam Curie ve diğer birçok kişi tarafından
nükleer kuvvetin keşfedilm esi ve D ünya'nm radyoaktif bozun-
ma sonucunda ısınan çekirdeğinin m ilyarlarca yıl boyunca ergi
m iş durum da nasıl kalabileceğinin gösterilm esi sayesinde en
sonunda kanıtlanabildi.
O lan aksızı göz ard ı etm en in sorum lu lu ğu , bize aittir.
1920'lerde ve 1930'larda m odern roket bilim inin kurucusu olan
Robert Goddard, roketlerin dış uzaya asla çıkam ayacağını düşü
nenlerin yoğun eleştirileri ile karşılaşm ıştı. Bunlar, onun uğraş
larını alaycı bir üslupla G oddard'ın Çılgınlığı şeklinde adlandır
m aktaydılar. 1921 yılında N ew Y ork Tim es editörleri, Dr.
G oddard'm çalışm alarını yerden yere vuruyorlardı: "Profesör
Goddard, etki ile tepki arasm daki farkı ve tepki doğurm ak için
vakum dan daha iyi bir şeye ihtiyaç olduğunu bilm em ektedir.
Görünüşe göre, her gün liselerde kepçeler dolusu verilm ekte
olan tem el bilgilerden yoksundur." Editörler çok sinirliydi,
çünkü dış uzayda tepkiye yol açacak hava bulunm adığı için
roketler olanaksızdı. N e yazık ki G oddard'm "olan aksız" roket
lerinin ne anlam a geldiğini anlayan bir devlet başkanı vardı -
A dolf Hitler. II. D ünya Savaşı sırasında A lm anya'm n olanaksız
ölçüde gelişm iş V2 roketleri ile sürdürdüğü bom bardım an,
Londra'ya ölüm ve yıkım yağdırıyor, onu neredeyse dize getiri
yordu.
O lanaksız olanın incelenm esi, dünya tarihinin akışım da
değiştirm iş olabilir. 1930'larda bir atom bom basının "olanaksız"
olduğuna, buna Einstein da dâhil olm ak üzere, yaygın bir şekil
de inanılm aktaydı. Einstein'm E = m c2 denklem i uyarınca atom
çekirdeğinin derinliklerinde m uazzam m iktarda enerjinin yat-
XVi ÖNSÖZ
sayım ı" adını verdiği yeni bir fizik yasası bulm aya çalışm ıştı. Ne
yazık ki, yıllar süren yoğun çalışm aların ardından bu ilkeyi
kanıtlam ayı başaram adı. Aslına bakılacak olursa, tam aksine,
fizikçiler zam anda yolculuğu engelleyecek bir yasanın günü
m üz m atem atiğinin ötesinde olduğunu artık gösterm ektedirler.
Günüm üzde, zam an m akinelerinin yapılm asına engel olacak
herhangi bir yasa bulunm adığı için, fizikçiler bu m akinelerin
olasılığını çok ciddiye alm ak zorunda kalm ışlardır.
Bu kitabın amacı, on yıllar veya yüzyıllar içerisinde sıradan
hale gelebilecek hangi teknolojilerin günüm üzde "olan aksız"
olarak kabul edildiğini gözden geçirm ektir.
Daha şim diden, "olan aksız" teknolojilerden birinin olası
olduğu kanıtlanm aktadır: Işınlam a kavram ı (hiç olm azsa atom
lar düzeyinde). Daha birkaç yıl önce dahi fizikçiler, bir nesneyi
bir yerden diğerine gönderm enin veya ışınlam anın kuantum
fiziği yasalarına aykırı olduğunu söylem ekteydiler. Doğrusunu
isterseniz, Uzay Yolu televizyon dizisinin yazarları fizikçilerden
gelen eleştirilerden o denli rahatsız olm uşlardı ki, ışınlayıcıları
nı açıklam ak için, senaryolarına "H eisenberg dengeleyicileri"ni
eklem ek zorunda kalm ışlardı. Bugün, yakın geçm işte yapılan
buluşlar sayesinde fizikçiler atom ları bir odanın bir ucundan
diğer ucuna veya fotonları Tuna N ehri'nin bir yakasından diğe
rine ışm layabilm ektedir.
G eleceğ i Ö n g ö r m ek
Ö ngörülerde bulunm ak daim a birazcık tehlikelidir, özellikle
yüzlerce veya binlerce yıl ilerisi için. Fizikçi Niels Bohr, "Ö n gö
rüde bulunm ak çok zordur. Ö zellikle gelecek konusunda" sözü
nü çok beğenirdi. A ncak, Jules V erne'in yaşadığı zam an ile
günüm üz arasında tem el bir fark bulunm aktadır. Günüm üzde
fiziğin tem el yasaları esas itibarıyla anlaşılm aktadır. Günüm ü
zün fizikçileri, büyüklüğüne göre protonun iç yapısından şişen
evrene varıncaya kadar kırk üç basam ak uzanan tem el yasaları
anlam aktadırlar. Bunun sonucu olarak fizikçiler, gelecekteki
x v iii ÖNSÖZ
1. Sınıf
Olanaksızlıklar
Kuvvet Alanları
olarak yapılm ası, kaçınılm azm ış gibi gelir. İnsan, cesur bir giri
şim cinin savunm a nitelikli bir kuvvet alanı keşfinin duyurusu
nu her an yapm asını bekler. Fakat gerçek, çok daha karm aşıktır.
Edison'un am pulü çağdaş uygarlıkta nasıl bir devrim e yol
açtıysa, bir kuvvet alanı da yaşam larım ızı her yönden derin
şekilde etkileyebilir. Ordu, düşm an füzelerine ve m erm ilerine
karşı aşılm ası olanaksız bir kalkan yaratm ak, yenilm ez olm ak
için kuvvet alanından yararlanabilir. K öprüler, otoyollar ve
sokaklar, kuram sal olarak yalnızca bir düğm eye basılarak inşa
edilebilir. Çölde tam am en kuvvet alanlarından yapılm ış gökde
lenleriyle koskoca şehirler bir anda yeşertilebilir. Şehirlerin üze
rine örtülecek kuvvet alanları, şehir sakinlerine atm osferik etki
leri -h ızla esen rüzgârlar, kar fırtınaları, k asırgalar- istedikleri
gibi değiştirm e olanağı sağlayabilir. O kyanusların altında, bir
kuvvet alanının güvenli kubbesinin içinde şehirler inşa edilebi
lir. Cam, çelik ve beton, tüm üyle ortadan kaldırılabilir.
Bununla beraber, gariptir am a bir kuvvet alanı, laboratuvar-
da yaratılm ası belki de en zor olan cihazlardan biridir. Aslına
bakılacak olursa, bazı fizikçiler özellikleri değiştirilm ediği tak
dirde bunun gerçekten olanaksız olduğunu düşünm ektedirler.
M ic h a e l F a r a d a y
Kuvvet alanı kavram ı, on dokuzuncu yüzyılın büyük İngiliz
bilim insanı M ichael Faraday'm çalışm alarından ortaya çıkmıştır.
Faraday, işçi sım fı bir ailenin (babası bir dem irciydi) oğlu ola
rak doğdu ve bir ciltçi çırağı olarak 1800'lerin başlarına kadar
yaşam m ı kıt kanaat geçinerek sürdürdü. G enç Faraday, iki yeni
kuvvetin, elektrik ve m anyetizm anın gizem li özelliklerini açığa
çıkartan m uazzam buluşları hayranlıkla izlem ekteydi. Faraday,
bu konular üzerinde bulabildiği her şeyi adeta yalayıp yuttu ve
Londra'daki Kraliyet Enstitüsü'nde Profesör Elum phrey Davy
tarafm dan verilen dersleri izledi.
G ünün birinde Profesör D avy'nin gözleri bir kim ya deneyi
sırasında ciddi şekilde yaralandı ve Farad ay'ı kendisine sekreter
KUVVET ALANLARI 5
DÖRT KUVVET
Son iki bin yıl boyunca fiziğin en büyük başarılarından biri,
evrene hâkim olan dört kuvvetin izole edilerek tam m lanm ası
olm uştur. Bunların hepsi, Faraday'm getirdiği alan dili vasıta
sıyla tarif edilebilir. Bununla beraber, ne yazık ki hiçbiri kuvvet
alanları için bilim kurgu eserlerinin çoğunda anlatılan özellikle
re sahip değildir. Bu kuvvetler, şöyle sıralanabilir:
tan etki ediyor olabilir. (Bununla beraber, böyle beşinci bir kuv
vetin varlığını ölçm ek için yapılan ilk ölçüm ler, olum suz sonuç
lar verm iştir.)
İkinci olarak, bir kuvvet alanının bazı özelliklerini taklit
etm ek için bir plazm a kullanm ak m üm kün olabilir. Plazm a,
"M add enin dördüncü durum udur." Katilar, sıvılar ve gazlar,
m addenin alışılagelm iş üç durum unu oluşturur, fakat evrende
m addenin en fazla karşılaşılan durum u, iyonize olm uş atom lar
dan m eydana gelen bir gaz olan plazm adır. Plazm anm atom ları
parçalara ayrıldığı ve atom un elektronları kopartıldığı için,
atom lar elektriksel yük kazanırlar ve elektrik veya m anyetizm a
alanları vasıtasıyla kolayca kontrol edilebilirler.
Plazm alar evrende bulunan görülebilir m addenin en yaygın
şekli olup, G üneş'i, yıldızları ve yıldızlar arası gazı m eydana
getirir. Plazm alar bizim için pek tanıdık değildir, çünkü D ünya
üzerinde çok nadir bulunurlar, fakat onları şim şekler, güneş ve
plazm a televizyonunuzun ekranı şeklinde görebiliriz.
P lazm a P e n c e r e l e r
Yukarda anlatıldığı gibi, eğer bir gaz yeterince yüksek bir sıcak
lığa kadar ısıtılarak bir plazm a yaratılacak olursa, bu plazm a
elektrik ve m anyetik alanlar vasıtasıyla şekillendirilebilir. Ö rne
ğin, bir tabaka veya pencere şekli kazandırılabilir. Ü stelik bu
"p lazm a penceresi", bir vakum u norm al havadan ayırm ak için
kullanılabilir. K uram sal olarak bir uzay gem isinin içindeki
havanın uzaya kaçm asını engellem ek, dolayısıyla gem inin içi ile
dış uzay arasında kullanışlı, şeffaf bir arabirim kurm ak m üm
kündür.
Uzay Yolu televizyon dizisinde küçük m ekiklerin bulunduğu
m ekik pistini dış uzayın vakum undan ayırm ak için böyle bir
kuvvet alanı kullanılm ıştır. Bu, yalm zca dekorlardan tasarruf
etm ek için kullanılan akıllıca bir yol değil, aynı zam anda yapıl
m ası m üm kün olan bir cihazdır da.
10 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
MANYETİK KALDIRMA
Bilim kurguda kuvvet alanlarının ışın tabancası atışlarını saptır
m anın dışında, yerçekim ine karşı gelm ek için bir platform gör
evi görm ek gibi başka bir kullanım yeri vardır. Geleceğe Dönüş
film inde M ichael J. Fox bir kaykay tahtasına benzeyen, fakat
sokakta uçan bir "h ov er tahtası" (uçan tahta) kullanm aktadır.
Yerçekim ine karşı gelen böyle bir cihazın varlığı, bugün bildiği
m iz fizik yasaları uyarınca olanaksızdır (Bölüm 10'da göreceği
m iz gibi). Fakat, m anyetik özellikler açısından geliştirilm iş uçan
tahtalar ve uçan otom obiller gelecekte gerçek olabilir, bize
büyük nesneleri istediğim iz gibi havaya kaldırm a yeteneği vere
bilir. Eğer "o d a sıcaklığındaki süper iletkenler" gelecekte ger
çekleşecek olursa, m anyetik kuvvet alanlarının gücünü kullana
rak nesneleri havaya kaldırm a olanağı bulabiliriz.
Eğer çubuk şeklinde iki m ıknatısı kuzey kutupları birbirine
bakacak şekilde yan yana yerleştirecek olursak, iki m ıknatıs bir
birini iter. (Eğer m ıknatısları birinin kuzey kutbu diğerinin
güney kutbuna yakm olacak şekilde yerleştirirsek, iki m ıknatıs
birbirini çeker.) Aynı ilke, yani kuzey kutuplarım n birbirini
itm esi, m uazzam ağırlıkları yerden kaldırm ak için kullanılabilir.
Şu anda birkaç ülke, norm al m ıknatıslar kullanarak tren rayları
nın hem en üzerinde uçan m anyetik kaldırm a trenleri (magnetic
levitation - m aglev trenleri) inşa etm ektedirler. Bunlar, sıfır sür
KUVVET ALANLARI 13
tünm eye sahip oldukları için bir hava yastığı üzerinde uçarak
rekor düzeyde hızlara erişebilm ektedir.
D ünyanın ilk ticari otom atik m aglev sistem i, 1984 yılında
B irleşik K rallık'ta, B irm ing ham U lu slararası H avaalan ı ile
yakındaki Birm ingham Uluslararası Tren İstasyonu arasında
çalışm aya başlam ıştır. M aglev trenleri ayrıca Alm anya, Japonya
ve K ore'de de inşa edilm iştir, ancak bunların çoğu yüksek hızlar
için tasarlanm am ıştır. Yüksek hızlarda çalışan ilk ticari maglev
treni Shanghai'daki ilk örnek hat bölüm üdür ve azam i hızı saat
te 431 kilom etredir. Japonların Yam anashi'deki m aglev treni alı
şılagelm iş tekerlekli trenlerden dahi daha yüksek bir hıza, saat
te 581 kilom etreye ulaşm ıştır.
Ancak, bu m aglev cihazları son derece pahalıdır. Verim liliği
arttırm ak için başvurulacak yollardan biri, m utlak sıfır yakınla
rına kadar soğutulduğu zam an elektriksel direncini tüm üyle
kaybeden süper iletkenler kullanm ak olabilir. Süper iletkenlik,
1911 yılında H eike Onnes tarafından keşfedildi. Bazı m addeler
m utlak sıfıra 20°K 'den daha yakın olacak şekilde soğutulacak
olursa, bütün elektriksel dirençlerini kaybederler. Genellikle, bir
m etali soğutursak, direnci yavaş yavaş azalır. (Bu direncin nede
ni, atom ların rastgele titreşm elerinin elektronların bir telden
geçişini zorlaştırm asıdır. Sıcaklık azaltıldığı zam an bu rastgele
hareketler azalır, dolayısıyla elektronlar daha az dirençle karşı
laşır.) Fakat Onnes, bazı m alzem eler kritik bir sıcaklığa eriştikle
ri zam an dirençlerinin ani bir şekilde sıfıra düştüğünü görerek
şaşırdı.
Fizikçiler, bu sonucun önem ini derhal kavradı. Enerji hatları,
elektriği uzun m esafeler boyunca naklederken önem li m iktarda
enerji kaybına neden olurlar. Fakat eğer direnç ortadan kaldırı
labilecek olsaydı, elektrik enerjisi neredeyse bedavaya nakledile-
bilirdi. A slında, eğer elektrik akım ı bir tel bobinde dolaştırılacak
olsa, bu dönüş enerjide hiçbir azalm a olm aksızın m ilyonlarca yıl
sürerdi. Üstelik, bu m uazzam elektrik akım larından yararlana
rak küçük bir çabayla inanılm az güçte m ıknatıslar yapılabilirdi.
Bu m ıknatıslarla çok büyük yükleri kolayca kaldırabilirdik.
14 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
m anyetik alanlar bir süper iletkenin içine girem ez. Aksine, m an
yetik alanlar dışarı atılır. Dolayısıyla, eğer bir m ıknatıs bir süper
iletkenin üstüne tutulursa, süper iletken kuvvet çizgilerini dışa
rı atacak, kuvvet çizgileri m ıknatısı yukarı itecek ve onun yük
selm esini sağlayacaktır).
Gelecekte M eissner etkisinden yararlanılarak yolların bu özel
seram ik ile yapılacağını düşünün. Sonra, kem erlerim ize veya
lastiklerim ize yerleştirilecek m ıknatıslar, gideceğim iz yere her
hangi bir sürtünm e veya enerji kaybı olm aksızın sihirli bir şekil
de, uçarak gitm em ize olanak sağlayabilir.
M eissner etkisi, yalnızca m etaller gibi m anyetik m alzem eler
üzerinde işe yarar. Ancak, süper iletken m ıknatısları param ıkna-
tıs ve diam ıknatıs adı verilen, m anyetik olm ayan m alzem eleri
yerden yükseltm ek için kullanm ak da m üm kündür. Bu m adde
lerin kendilerine ait m anyetik özellikleri yoktur; bunlar yalnızca
harici bir m anyetik alanın varlığı sırasında m anyetik özellik
kazanırlar. Param ıknatıslar harici bir m ıknatıs tarafından çekilir,
diam ıknatıslar ise harici bir m ıknatıs tarafından itilir.
Ö rneğin su, bir diam ıknatıstır. Canlıların hepsi sudan yapıl
mış oldukları için, güçlü bir m anyetik alanın var olm ası duru
m unda yerden yükselebilirler. Bilim insanları, yaklaşık 25 Tesla
(Dünya'nm m anyetik alanının 30.000 katı) değerinde bir m anye
tik alanın içinde kurbağa gibi küçük hayvanları kaldırm ayı
başarm ışlardır. Fakat eğer oda sıcaklığında süper iletkenler ger
çek olursa, m anyetik olm ayan büyük cisim leri de diam anyetik
özelliklerinden yararlanarak kaldırm ak m üm kün olabilecektir.
Sonuç olarak, bilim kurguda yaygın şekilde anlatılan kuvvet
alanları, evrenin dört kuvvetinin tanım ına uym am aktadır. Yine
de plazm a pencerelerinden, karbon nanotüplerden ve fotokro
m ik m alzem eden m eydana gelen çok katm anlı bir kalkan kulla
narak kuvvet alanlarının özelliklerinden çoğunu taklit etm ek
m üm kün olabilir. Ancak, böyle bir kalkanın geliştirilm esi on yıl
lar, hatta bir yüzyıl uzakta olabilir. Ve eğer oda sıcaklığı süper
iletkenleri bulunacak olursa, bilim kurgu film lerinde olduğu
gibi güçlü m anyetik alanlar kullanılarak arabaların ve trenlerin
yerden kaldırılm ası m üm kün olabilir.
KUVVET ALANLARI 17
- M A R K TW AIN
M a x w e l l D e n k l e m l e r i v e i ş i ğ i n G iz e m i
Fizikçilerin optik yasalarını köklü şekilde anlam aları, ancak on
dokuzuncu yüzyıl fiziğinin devlerinden birinin, İskoç fizikçi
Jam es Clerk M axw ell'in çalışm alarından sonra m üm kün olm uş
tur. M axw ell, bir bakım a M ichael Faraday'm tam tersiydi.
Faraday'ın üstün deneysel sezgileri olm asına fakat herhangi bir
resm i eğitim i bulunm am asına karşın, Farad ay'm bir çağdaşı
olan M axwell, bir yüksek m atem atik uzm anıydı. İki yüz yıl önce
Isaac N ew ton'un çalışm alarını yaptığı C am bridge'de m ükem
m el bir m atem atiksel fizik öğrencisiydi.
Newton, cisim lerin uzay ve zam anda son derece küçük deği
şikliklere nasıl düzgün bir şekilde uğradığım tanım layan "d ife
ransiyel denklem ler" diliyle ifade edilen kalkülüs'ü icat etti.
O kyanus dalgalarının, sıvıların, gazların ve top güllelerinin
hareketleri, diferansiyel denklem lerin diliyle ifade edilebilirdi.
M axwell açık ve net bir hedefle, Farad ay'm devrim yaratan bul
gularını ve onun kuvvet alanlarım doğru diferansiyel denklem
lerle ifade etm e hedefiyle yola çıktı.
G Ö RÜNM EZLİK 21
METAMALZEMELERVE GÖRÜNMEZLİK
Fakat son zam anlarda görünm ezlikle ilgili belki de en fazla üm it
vaat eden gelişm e, cisim leri günün birinde gerçekten görünm ez
hale getirebilecek olan ve "m etam alzem e" olarak adlandırılan
tuhaf bir m alzem edir. Şu işe bakın ki bir zam anlar m etam alze-
m elerin yaratılm ası, optik yasalarına karşı geldiği için olanaksız
olarak düşünülm ekteydi. Ancak, 2006 yılında D urham 'daki
(K uzey C arolina) D u ke Ü n iv ersitesi'n d en ve L on d ra'd ak i
Im périal C ollège'den araştırm acılar, geleneksel akla başarılı
şekilde m eydan okudular ve bir cism i m ikrodalga ışınım ına
karşı görünm ez kılm ak için m etam alzem eleri kullandılar. H âlâ
üstesinden gelinm esi gereken pek çok sorun var olsa da, artık
24 1, SINIF OLANAKSIZLIKLAR
tarihte ilk defa elim izde alelade cisim leri görünm ez kılm ak için
bir plan bulun m aktadır. (Bu araştırm an ın p arasal desteği
P en tag on 'u n D efense A d vanced R esearch P rojects A gency
[DARPA] tarafından sağlanmıştır.)
M icro so ft'u n eski baş tek n olo ji sorum lu su N athan
M hyrvold'un söylediğine göre, m etam alzem elerin sahip olduğu
devrim niteliğindeki potansiyel "op tik konusuna ve elektroni
ğin neredeyse bütün yönlerine yaklaşım şeklim izi değiştirecek
tir . . . Bu m etam alzem elerin bazıları, daha birkaç on yıl önce
bize m ucize gibi görünecek m arifetleri başarabilir".
N edir bu m etam alzem eler? Bunlar, doğada bulunm ayan
optik özellikler taşıyan m addelerdir. M etam alzem eler, bir m ad
denin içerisine elektrom anyetik dalgaların alışılm ışın dışında
şekillerde bükülm esine yol açan m inicik im plantlar yerleştiril
mesi ile yaratılm aktadır. Duke Ü niversitesi'nde bilim insanları
yassı, eşm erkezli çem berler şeklinde dizilm iş (bir elektrikli fırı
nın bobinlerine şöyle ya da böyle benzeyen) bakır şeritlerin içine
m inik elektronik devreler göm m üştür. Sonuçta seram ik, teflon,
elyaflı kom pozitler ve m etal bileşenler içeren ileri teknoloji
ürünü bir karışım elde edilm iştir. Bakırın içindeki bu m inik
im plantlar, m ikrodalga ışınım ının yolunu belirli bir şekilde
bükm e ve yönlendirm esine olanak sağlayacaklardır. Büyük bir
kaya bloğunun etrafından akan bir nehir düşünün. Suyun kaya
çevresinde hızla dönebilm esi nedeniyle kayanın varlığı nehrin
akıntısını bükm üştür. A ynı şekilde, m etam alzem eler m ikrodal
gaların gidiş yolunu sürekli olarak değiştirebilir, öyle ki dalga
lar m esela bir silindirin etrafından dolaşıp tem el olarak silindi
rin içinde bulunan her şeye m ikrodalgalar açısından görünm ez
lik kazandırabilir. Eğer m etam alzem e bütün yansım aları ve göl
geleri ortadan kaldırabilirse, bir cism i o ışınım şekli için tam a
m en görünm ez hale getirebilir.
Bilim insanları, bakır elem anlarla kaplanm ış on adet fiberglas
halkadan m eydana gelen bir cihaz kullanarak bu ilkeyi başarılı
şekilde gösterm işlerdir. Cihazın içindeki bakırla kaplanm ış hal
kalardan biri sadece çok küçük bir gölge verm iş, m ikrodalga ışı
nım a karşı neredeyse görünm ez olm uştur.
GÖRÜNMEZCİK 25
negatif kırılm a indisine sahip olm ası gerekir ki, optik konulu
bütün ders kitapları bunun olanaksız olduğunu söylem ektedir.
(M etam alzem eler kuram ı ilk olarak 1967 yılında Sovyet fizikçi
Victor V eselago tarafından bir m akalede ele alınmış ve negatif
kırılm a indisi ve ters D oppler etkisi gibi garip özelliklere sahip
olduğu gösterilm iştir. M etam alzem eler öylesine tuhaf ve akıl
alm azdır ki, bir zam anlar üretilm elerinin olanaksız olduğu
düşünülm ekteydi. Fakat son birkaç yıldır m etam alzem elerin
laboratuvarda üretilm esi başarılm ış, bu da tereddüt içindeki
fizikçileri optik konusundaki bütün ders kitaplarını gözden
geçirm ek zorunda bırakm ıştır.)
M etam alzem eler üzerinde çalışan araştırm acılar, görünm ez
lik pelerinlerinin piyasaya ne zam an çıkacağım öğrenm ek iste
yen gazeteciler tarafından sürekli olarak rahatsız edilm ektedir.
Yanıt ise, yakın bir gelecekte değil şeklindedir.
Duke Ü niversitesi'nden David Sm ith, şöyle diyor: "M u h a
birler, sizi arıyor ve yalnızca bir sayı söylem enizi istiyorlar.
Ayların sayısını, yılların sayısını. Zorluyorlar, zorluyorlar, zor
luyorlar ve en sonunda pekâlâ diyorsunuz, belki de on beş yıl
sonra. Sonra karşınızda bir manşet, tam am m ı? H arry P otter'in
pelerini için on beş yıl lazım ." İşte bu yüzden, artık belirli bir
takvim verm ekten kaçınılıyor. Harry Potter veya Uzay Yolu hay
ranlarının beklem esi gerekebilir. Fizikçilerin çoğunun kabul etti
ği gibi gerçek bir görünm ezlik pelerini fizik yasaları içerisinde
m üm kün olsa da, bu teknolojinin yalnızca m ikrodalga ışınım ı ile
değil de görülebilir ışık altında çalışabilecek şekilde geliştirilm e
si için aşılm ası gereken zorlu teknik sorunlar bulunm aktadır.
Genel olarak, m etam alzem enin içine göm ülen dahili yapıla
rın ışınım ın dalga uzunluğundan daha küçük olm ası gerekir.
Ö rneğin m ikrodalgalar yaklaşık 3 santim etre uzunlukta bir
dalga boyuna sahip olabilir, dolayısıyla m ikrodalgaların izlediği
yolu bükm esi beklenen bir m etam alzem enin içine 3 santim etre
den küçük im plantlar göm ülm esi gerekir. Fakat, bir nesneyi
dalga uzunluğu 500 nanom etre (nm) olan yeşil ışıkta görünm ez
hale getirm ek için, m etam alzem enin içine sadece 50 nanom etre
kadar uzunluğa sahip yapıların göm ülm esi gereklidir ve nano-
G Ö RÜNM EZLİK 27
P l a z m o n İ k Y o l u İ le G ö r ü n m e z l î k
A ltta kalm ak istem eyen bir başka grup, 2007 yılı ortalarmda
görülebilir ışığı "p lazm o n ik" adı verilen tam am en farklı bir tek
30 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
M e t a m a l z e m e l e r in G e l e c e ğ i
Elektrikle değil de ışıkla çalışan transistörlere karşı hâlihazırda
duyulan yoğun ilgi nedeniyle, m etam alzem elerde kaydedilen
ilerlem eler gelecekte daha da hızlanacaktır. Dolayısıyla görün-
G Ö RÜNM EZLİK 31
G ö r ü n m e z l îk v e N a n o t e k n o l o jî
Daha önce bahsettiğim gibi, görünm ezliğin anahtarı nanotekno-
lojide, yani bir m etrenin m ilyarda biri büyüklüğündeki atom ik
boyutlu yapıları kontrol etm ekte yatıyor olabilir.
N anoteknolojinin doğum u, N obel Ö dülü sahibi Richard
Feynm an tarafından 1959 yılında yapılan ve şaka yollu bir şekil
GÖ RÜ N M EZLİK 33
H o l o g r a m l a r v e G ö r ü n m e z l îk
Birisini kısm en görünm ez hale getirm enin diğer bir yolu da, o
kişinin arkasındaki zem inin fotoğrafını çekm ek ve sonra o zem i
nin görüntüsünü doğruca kişinin elbiselerine veya önündeki bir
ekrana düşürm ektir. Ö nden bakıldığı zam an, sanki o kişi şeffaf
hale gelmiş, ışık bir şekilde o kişinin vücudundan geçm iş gibi
görünür.
Tokyo Ü niversitesi'ndeki Tachi Laboratuvarı'ndan N aoki
Kaw akam i, "o p tik kam uflaj" adı verilen bu süreç üzerinde
yoğun şekilde çalışm aktadır. O nun söylediğine göre bu süreç,
"p ilo t kabininin altından pisti görm eye çalışan pilotlara veya
otom obilini park ederken çam urluğun öbür tarafını görmeye
çalışan sürücülere yardım cı olacaktır." K aw akam i'nin "p eleri
n i", bir sinem a perdesi gibi davranan ışık iletici m inik boncuk
larla kaplıdır. Bir video kam era, pelerinin arkasının fotoğrafını
çeker. Sonra bu görüntü, pelerinin ön tarafm ı aydm latan bir
36 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
D ö r d ü n c ü B o y u t V a s it a s iy l a G ö r ü n m e z l i k
Görünmez Adam adlı rom anında görünm ez olm ak için H. G.
W ells tarafından daha da gelişm iş bir yol belirtildiğini, bunun
da dördüncü boyutu n gü cünd en yararlanm aktan geçtiğini
belirtm em iz gerekir. (Kitabın ilerleyen bölüm lerinde üst boyut
ların varlığı olasılığını daha ayrıntılı şekilde tartışacağım ).
A caba üç boyutlu evrenim izden ayrılıp onu dördüncü bir boyu
tun izlem e noktasından gözlem leyebilir m iyiz? İki boyutlu bir
kâğıt üzerinde uçan üç boyutlu bir kelebek gibi, altım ızdaki
evrende yaşayan herhangi bir kişi için görünm ez olurduk. Bu
fikrin sorunlarından biri, daha üst boyutların varlığının henüz
kanıtlanm am ış olm asıdır. Üstelik, daha üst bir boyuta yapılacak
kuram sal bir seyahat, m evcut teknolojim izle erişilebilecek olan
lardan çok daha fazla enerji gerektirecektir. Görünm ezlik kazan
m ak için uygulanabilir bir yol olarak bu yöntem , açıkça bugün
kü bilgi ve yeteneklerim izin ötesindedir.
G örünm ezliği elde etm ek için şim diye kadar atılan m uazzam
adım lar dikkate alınacak olursa, I. sınıf bir olanaksızlık olduğu
açıktır. Ö nüm üzdeki birkaç on yıl içinde veya kesinlikle bu yüz
yılda görünm ezlik bir şekilde harcıâlem bir nitelik kazanacaktır.
Fazerler ve Ölüm Yıldızları
- A M İR A L W IL L IA M LEARY
4 - 3 - 2 - 1 , ATEŞ!
Ö lüm Yıldızı, aym kendisi kadar büyüklükte m uazzam bir
silahtır. Prenses Leia'nm doğup büyüdüğü çaresiz Alderaan
gezegenine yakın m esafeden ateş eden Ö lüm Yıldızı, onun
devasa bir patlam ayla yanm asına yol açar, gezegen enkazının
güneş sistem ine dağılm asına neden olur. Bir m ilyar ruh acı için
de bağırarak 'g ü ç'te galaksinin her yanında hissedilen bir titre
şim oluşturur.
A ncak, Yıldız Savaşları destam ndaki Ö lüm Yıldızı silahı acaba
gerçekten m üm kün m üdür? Böyle bir silah, bir lazer topu batar
yasını bütün bir gezegeni buharlaştıracak şekilde yönlendirebi
lir m i? Luke Skyw alker ve Darth V ader tarafm dan kullanılan,
ışık dem etlerinden yapılm ış olan ve sertleştirilm iş çeliği kesebi-
FAZERLER VE Ö LÜ M YILDIZLARI 39
T a r i h B o y u n c a İ ş in Sİ l a h l a r i
Enerji ışınlarını kontrol altına alm ak aslında yeni bir şey değil
dir, kökleri antik m itolojiye ve bilim e kadar gider. Yunanlıların
tanrısı Zeus, ölüm lülerin üzerine gönderdiği yıldırım larla tanın
m ıştı. İskandinavyalIların tanrısı Thor, yıldırım gönderebilen
M jolnir adlı sihirli bir balyoza, H intlilerin tanrısı İndra ise ener
ji ışınları atabilen sihirli bir m ızrağa sahipti.
M uhtem eldir ki, ışınlardan pratik bir silah olarak yararlanm a
düşüncesi, belki de bütün antik zam anların en büyük bilim insa
nı olan, N ew ton ve L eibn iz'den iki bin yıl önce cebirin kaba bir
40 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
KUANTUM DEVRİMİ
K uantum kuram ının ortaya çıkışı ile bunların hepsi değişti.
Yirm inci yüzyılın başlarında artık açıkça görülm ekteydi ki,
N ew ton'un yasaları ve M axw ell denklem leri gezegenlerin hare
ketlerini ve ışığın davranışlarını açıklam akta ne kadar şahane bir
şekilde başarılı olursa olsun, bütün bir olaylar sınıfını açıklaya-
m am aktaydılar. M alzem elerin elektriği neden ilettiğini, m etalle
rin neden belirli sıcaklıklarda ergidiğini, gazların ısıtılınca
neden ışık yaydığını, bazı m addelerin düşük sıcaklıklarda
neden süper iletkenlere dönüştüğünü ye bunun gibi, hepsi de
atom un iç dinam iklerini anlam ayı gerektiren bir sürü olayı açık
lam akta fena halde başarısız oluyorlardı. Zam an, bir devrim için
çok uygundu. İki yüz elli yıllık N ew ton fiziği devrilm ek üzerey
di, yeni bir fiziğin doğum sancıları başlam ıştı.
1900 yılında M ax Planck A lm anya'da enerjinin N ew ton'un
zannettiği gibi sürekli olm adığını, "k u an ta" adı verilen küçük,
birbirinden ayrı paketlerden m eydana geldiğini önerdi. Sonra,
1905 yılında Einstein ışığın sonradan "fo to n " olarak adlandırılan
bu m inik ayrı paketlerden (veya kuantadan) m eydana geldiği
savını öne sürdü. Bu güçlü fakat basit fikir ile Einstein fotoelek
trik etkiyi, üzerine ışık tutulunca neden m etallerden elektron
yayıldığını açıklam a olanağı bulm uştu. Fotoelektrik etki ve
fotonlar, günüm üzde televizyonun, lazerlerin, güneş hücreleri
nin ve m odern elektroniğin büyük bir kısm ının tem elini oluştur
m aktadır. (Einstein'm foton kuram ı öylesine devrim niteliğin
deydi ki, norm al koşullarda Einstein'm büyük bir destekçisi olan
M ax Planck dahi ilk anda inanam am ıştı. Planck, bir yazısında
Einstein'dan bahsederken "B azen hedefi şaşırm ış olabilm esi ...
ışık kuantaları konusundaki varsayım ında olduğu gibi, aslında
onun haksız olduğunu gösterm ez" diyordu).
Sonra, 1913 yılında Danim arkalI fizikçi N iels Bohr bize ato
m un tam am en yepyeni, m inyatür bir güneş sistemini andıran
bir resm ini verdi. Ancak, dış uzaydaki bir güneş sistem inin aksi
ne, elektronlar çekirdeğin etrafında yalnızca farklı yörüngelerde
veya kabuklarda hareket edebilirler. Elektronlar bir kabuktan
42 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
Ma s e r l e r v e La z e r l e r
1953 yılında B erkeley'deki California Ü niversitesi'nden Profesör
Charles Tow nes ve çalışm a arkadaşları, ilk eşevreli m ikrodalga
FAZERLER VE Ö LÜ M YILDIZLARI 43
la eşevreli olan bir fotonun yayılm ası, sadece özel bazı m alzem e
lerde m eydana gelir. Bu eşevreliliğin bir sonucu olarak, bu foton
akım ı içindeki bütün fotonlar aynı şekilde titreşerek kurşun
kalem kalınlığında bir lazer ışını yaratır. (Yaygın inanışın aksine,
lazer sonsuza kadar kurşun kalem kalınlığında kalm az. Ö rneğin
A y'a gönderilen bir lazer ışını, yavaş yavaş genişleyerek Ay
yüzeyinde birkaç kilom etre çapında bir nokta oluşturur).
Basit bir gaz lazeri, içi helyum ve neon gazı dolu bir borudan
m eydana gelir. Borunun içine elektrik verildiği zam an, atom lar
enerji yüklenir. Sonra, enerjinin tam am ı birdenbire serbest bıra
kılacak olursa, eşevreli bir ışık dem eti üretilir. Işık dem eti, her
biri bir uca yerleştirilm iş iki ayna arasında birbirine yansıtılarak
güçlendirilir. A ynalardan biri tam am en opaktır, fakat diğeri her
geçişte az m iktarda ışığın sızm asına izin vererek bir uçtan çıkan
ışığı m eydana getirir.
G ünüm üzde lazerler bakkal dükkânlarındaki kasalardan in
terneti taşıyan fiber optik kablolara, lazer yazıcılar ve CD çalar
lardan m odern bilgisayarlara kadar her yerde karşım ıza çıkm ak
tadır. Göz am eliyatlarında, dövm elerin çıkartılm asında ve hatta
kozm etik salonlarında dahi kullanılm aktadır. 2004 yılında 5,4
m ilyar dolardan fazla değere sahip lazer satışı yapılm ıştır.
La z e r l e r i n T ü r l e r i v e F ü z y o n
"L aze" yapabilen yeni m alzem elerin bulunm ası ve ortam a ener
ji pom palam ak için yeni yollar keşfedilm esi nedeniyle hem en
hem en her gün yeni lazerler keşfedilm ektedir.
Burada asıl soru, bu teknolojilerden herhangi birinin bir ışm
tabancası veya ışm kılıcı yapm ak için uygun olup olmadığıdır.
Ö lüm Yıldızı'nda kullanılabilecek kadar güçlü bir lazer üretm ek
m üm kün m üdür? Günüm üzde, laze işlem ini yapan m alzem eye
ve m alzem enin içine verilen enerjiye (yani elektrik, yoğun ışık
demetleri, hatta kim yasal patlam alar) bağlı olarak lazerlerde
şaşırtıcı bir çeşitlilik bulunm aktadır. Bunlar kısaca şöyle sırala
nabilir:
FAZERLER VE Ö L Ü M YILDIZLARI
La z e r l e r v e İ ş in T a b a n c a l a r ! m i ?
Ticari lazerlerin m uazzam çeşitliliği ve askeri lazerlerin gücü
göz önüne alınırsa, neden çarpışm alarda ve savaş m eydanların
da kullanılacak ışın tabancalarına sahip değiliz? Öyle ya da
böyle, ışın tabancaları bilim kurgu film lerinin standart silahıy
m ış gibi görünüyor. N eden bunları gerçekleştirm ek için çalışm ı
yoruz?
Bunun en basit yanıtı, taşınabilir bir enerji ünitesine sahip
olm ayışım ızdır. Bu iş için, devasa bir enerji santralinin gücüne
sahip, fakat avucunuzda taşınabilecek kadar küçük olan m inya
tür enerji ünitelerine gerek vardır. Şim dilik büyük bir ticari ener
ji santralinin gücüne sahip olabilm ek için tek yol, bir tane inşa
etm ektir. H âlihazırda uçsuz bucaksız m iktarlarda enerjiye sahip
olabilecek en küçük taşınabilir askeri cihaz, hedefin yanı sıra sizi
de yok edebilecek olan bir hidrojen bom basıdır.
Laze işlem ini yapan m alzem enin kararlılığının yanında ikin
ci, tali bir sorun daha bulunm aktadır. Kuram sal olarak bir lazer
üzerinde yoğunlaştırılabilecek enerji m iktarı için herhangi bir
sınırlam a m evcut değildir. Sorun, elde tutulacak bir lazer taban
casında laze m alzem esinin kararlı olam am asından kaynaklan
m aktadır. Ö rneğin kristal lazerler, üzerlerine çok fazla enerji
pom palanırsa aşırı ısınıp çatlayacaklardır. D olayısıyla, çok
güçlü, bir nesneyi buharlaştırabilecek veya bir düşm anı etkisiz
leştirecek türde bir lazer yaratm ak için, bir patlam anın gücünün
kullanılm asına gerek duyulabilir. Böyle bir durum da laze m al
zem esinin kararlılığı o kadar önem li bir kısıtlam a getirmez,
çünkü böyle bir lazer yalnızca bir defa kullanılacaktır.
Taşınabilir bir enerji ünitesi ve kararlı bir laze m alzem esi
yaratm ada karşılaşılan sorunlar nedeniyle, elde taşm an bir ışm
FAZERLER VE Ö LÜ M YILDIZİARI 47
F ü z y o n İ ç i n Ey l e m s i z H a p s e t m e
İlk yöntem , "eylem siz hapsetm e" (inertial confinem ent) olarak
adlandırılır. Bu yöntem , G üneş'in bir parçasını laboratuvarda
yaratm ak için dünyadaki en güçlü lazerleri kullanır. Bir neodim
cam ı katı hal lazeri, yalnızca bir yıldızın m erkezinde bulunan
yakıcı sıcaklıkları üretm ek için ideal uygunluktadır. Bu lazer sis
tem leri, büyük bir fabrika boyutlarm dadır ve uzun bir tünelin
içine bir dizi paralel lazer ışını gönderen bir lazer bataryasından
oluşm aktadır. Bu yüksek güçlü lazer ışınları, bir kürenin etrafı
na yerleştirilm iş bir dizi aynaya çarparlar; aynalar, lazer ışınları
nı hidrojen bakım ından zengin (bir hidrojen bom basının etkin
bileşeni olan lityum döterit gibi m alzem elerden yapılm ış) m inik
bir tablet üzerine dikkatle odaklar. Tablet genellikle bir toplu
iğne başı büyüklüğündedir ve ağırlığı 10 m iligram kadardır.
Lazer ışığının çarpm ası, tabletin yüzeyini ateşleyerek yüze
yin buharlaşm asına ve tableti sıkıştırm asına neden olur. Tablet
çökerken, tabletin m erkezine ulaşan bir şok dalgası yaratılır,
sıcaklık m ilyonlarca dereceye çıkar, bu da hidrojen çekirdekleri
ni fü zy on yolu ile h elyu m a d ön ü ştü rm ek için yeterlidir.
Sıcaklıklar ve basm çlar öylesine astronom ik değerlerdedir ki,
hidrojen bom baları ve yıldızların çekirdekleri için geçerli olan
"L aw son kriterleri" gerçekleşir. (Lawson kriterleri bir hidrojen
bom basında, bir yıldızda veya bir füzyon m akinesinde füzyon
işlem inin başlayabilm esi için belli bir sıcaklık, yoğunluk ve
tu tu klan m a sü resi aralığın ın sağlan m ası g erektiğin i ifade
etm ektedir).
Eylem siz hapsetm e işlem i sırasm da içinde nötronların da
bulunduğu m uazzam m iktarlarda enerji açığa çıkar. (Lityum
döterit, 100 m ilyon santigrat derece dolaylarında sıcaklıklara ve
kurşunun 20 katı dolaylarında yoğunluğa ulaşabilir). Sonra tab
letten güçlü bir nötron çıkışı olur ve bu nötronlar odacığı saran
m alzem enin oluşturduğu küresel kılıfa çarparak kılıfı ısıtır.
Isınan kılıf suyu kaynatır, üretilen buhar bir türbini çevirm ek ve
elektrik üretm ek için kullanılır.
Bununla beraber, böylesine yoğun bir gücü m inicik bir küre
sel tablet üzerine düzgün şekilde odaklayabilm ek, biraz sorunlu
50 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
bir işlem dir. Lazer füzyonu yaratm ak için yapılan ilk ciddi giri
şim, C alifornia'da 1978 yılında çalışm aya başlayan Law rence
L iv erm ore U lu sal L ab o ratu v arı'n d a (L aw rence L iverm ore
N ational Laboratory - LLNL) inşa edilen yirm i ışınlı Shiva laze
riydi. (Shiva, lazer sistem inin tasarım ının taklit ettiği, çok sayıda
kolu bulunan H indu tanrıçasıdır). Perform ansı hayal kırıklığı
yaratacak düzeyde olsa da, Shiva lazeri lazer füzyonunun teknik
olarak işe yarayacağını kanıtlam aya yeterli olm uştu. Shiva lazer
sistem i daha sonra yerini on kat fazla enerjiye sahip N ova laze
rine bıraktı. A ncak N ova lazeri, tabletleri doğru şekilde ateşle
m eyi başaram adı. Yine de, LLNL içinde 1997 yılında inşa edil
m eye başlanan U lusal Ateşlem e Tesisi'ndeki (N ational Ignition
Facility - NIF) çalışm aların önünü açmıştı.
2009 yılında çalışır hale gelm esi beklenen N IF, 192 lazer ışı
nından m eydana gelen, 700 trilyon watt gibi m uazzam bir güce
(yaklaşık 700.000 büyük nükleer santralin çıkışının tek bir enerji
patlam ası şeklinde yoğunlaştırılm ış hali) sahip devasa bir m aki
nedir. H idrojen bakım ından zengin tabletlerin ateşlem esini tam
olarak sağlam ak üzere tasarlanm ış, teknoloji harikası bir lazer
sistemidir. (Eleştirm enler bunun bariz askeri kullanım am acına
işaret etm ektedirler, çünkü bir hidrojen bom bası patlam asını
taklit edebilir ve belki de yeni bir nükleer silahın, füzyon işlem i
ni başlatm ak için bir uranyum veya plütonyum bom basına
gereksinim duym ayan saf bir füzyon bom basının yapım ına ola
nak sağlayabilir).
Fakat, dünya üzerindeki en güçlü lazerlere sahip olan N IF la
zer füzyon m akinesi dahi Yıldız Savaşları'nâaki Ö lüm Yıldızı'm n
yok etme gücünün yanına yaklaşam az. Böyle bir cihaz inşa ede
bilm ek için, başka güç kaynakları araştırm am ız gerekm ektedir.
diği bir süreç olan "m anyetik hapsetm e"dir. Aslm a bakılacak
olursa bu yöntem , ilk ticari füzyon reaktörlerinin prototipi ola
bilirdi. H âlihazırda bu türdeki en gelişm iş füzyon projesi,
U lu slararası T erm on ü kleer D eneysel R eak tö rü 'd ü r
(International Therm onuclear Experim ental Reactor - ITER).
2006 yılında uluslararası bir ülkeler koalisyonu (Avrupa Birliği,
ABD, Çin, Japonya, Kore, Rusya ve H indistan dahil) İTER'i
güney Fransa'da C adarache'da inşa etm eye karar" verdi. Bu
tesis, hidrojen gazım 100 m ilyon derece santigrat dolaylarına
kadar ısıtm ak üzere projelendirilm işti. Tarihte tükettiğinden
daha fazla enerji üreten ilk füzyon reaktörü olabilecekti. 500
saniye süre ile 500 m egaw att güç üretebilecek şekilde tasarlan
m ıştır (m evcut rekor, 1 saniye süre ile 16 m egaw att'tır). İTER'in
ilk plazm asını 2016 yılında üretm esi ve tam çalışır durum a 2022
yılında ulaşm ası beklenm ektedir. 12 m ilyar dolarlık bütçesi ile
tarihin en pahalı üçüncü bilim sel projesidir (M anhattan Projesi
ve U luslararası U zay Istasyonu'ndan sonra).
İçinde hidrojen gazının dolaştığı ve yüzey çevresine m uaz
zam tel bobinlerin sarılm ış olduğu İTER, büyük bir sim idi andır
m aktadır. Bobinler süper iletken hale gelinceye kadar soğutul
m akta, sonra içlerine m uazzam bir enerji pom palanm akta, bu
sayede plazm ayı sim idin içinde tutan bir m anyetik alan yaratıl
m aktadır. Sim idin içine bir elektrik akım ı verildiği zaman, gazın
sıcaklığı olağanüstü düzeylere ulaşm aktadır.
Bilim insanlarının İTER karşısında böylesine heyecanlanm a
larının nedeni, ucuz bir elektrik kaynağı yaratm a olasılığıydı.
Füzyon reaktörlerinin yakıt kaynağı, hidrojen bakım ından zen
gin olan bildiğim iz deniz suyudur. Füzyon, hiç olm azsa kâğıt
üzerinde, bize asla bitm eyen ucuz bir enerji kaynağı sağlayabilir.
Ö yleyse neden şu anda füzyon reaktörlerim iz yok? Füzyon
sürecinin haritasım n çıkartıldığı 1950'li yılların ardından, bir
gelişm e sağlanm ası için neden bu kadar çok on yıl geçm esi
gerekti? Sorun, hidrojen yakıtının tekdüze bir şekilde sıkıştırıl
m asının in an ılm ay acak kad ar zor olm asın d a yatm aktadır.
Yıldızlarda kütleçekim i hidrojen yakıtım kusursuz bir küre şek
linde sıkıştırır, bu sayede gaz eşit ve tem iz bir şekilde ısıtılır.
52 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
N ü k l e e r A t e ş l e m e l î X İ ş in i La z e r l e r i
Bir Ö lüm Yıldızı lazer topunu günüm üzün bilinen teknolojisini
kullanarak bir benzerini gerçekleştirm ek için bir olasılık daha
vardır, o da bir hidrojen bom basıdır. N ükleer silahlarm gücünü
kontrol eden ve odaklayan bir x ışınlı lazer bataryası, kuram sal
olarak bütün bir gezegeni yakıp yıkabilecek bir cihazı çalıştırm a
ya yetecek kadar güç üretebilir.
N ükleer güç, aym ağırlıktaki bir kim yasal m adde tepkim esi
ne kıyasla yaklaşık 100 m ilyon kat enerji açığa çıkm asına neden
olur. Bir tenis topundan daha büyük olm ayan zenginleştirilm iş
bir uranyum parçası, kütlesinin yalm zca yüzde 1 kadarı enerjiye
dönüşm üş olm asm a karşın bütün bir şehri bir alev topuna çevi
rebilir. Daha önce tartıştığım ız gibi, bir lazer ışm ma enerji yük
lem ek için çeşitli yöntem ler vardır. Bunların açık farkla en güç-
lüsü, bir nükleer bom bam n açığa çıkarttığı enerjiyi kullanmaktır.
X ışını lazerleri, askeri değerlerinin yanı sıra bilim sel açıdan
da m uazzam bir değer taşım aktadır. Çok kısa dalga uzunlukla
rı nedeniyle, atom ik m esafeleri incelem ek ve karm aşık m olekül
lerin atom ik yapısını çözm ek için kullanılabilirler, bu da alışıla
gelm iş yöntem lerle olağanüstü zor bir işlem dir. Atom ları hare
ket halinde ve bir m olekülün içinde bulundukları norm al
konum larında "görebild iğiniz" takdirde, kim yasal tepkim elerde
kocam an ve yepyeni bir pencere açılm aktadır.
Bir hidrojen bom bası X ışını bölgesinde m uazzam m iktarda
bir enerji açığa çıkardığı için, X ışını lazerleri nükleer silahlara
güç sağlam ak am acıyla da kullanılabilir. X ışını lazeri ile en
yakından ilişkilendirilebilecek kişi, hidrojen bom basının babası
olan fizikçi Edw ard Teller'dır.
Teller, 1950'li yıllarda ABD Kongresi önünde, M anhattan
P rojesi'ni yönetm iş olan Robert O ppenheim er'm politik görüşle
ri nedeniyle hidrojen bom bası üzerinde çalışm alara devam
etm esi açısından güvenilir olm adığı yolunda ifade veren fizikçi
dir. Teller'm tanıklığı, O ppenheim er'm gözden düşm esine ve
güvenlik belgesinin iptal edilm esine yol açm ıştı; önde gelen
fizikçilerin çoğu, yaptığı için Teller'ı asla affetm edi.
54 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
G a m a İ ş i n i Pa t l a m a s i
Gam a ışını patlam aları aslında ilk olarak 1970Tİ yıllarda, ABD
ordusu "atom flaşlarım " (bir nükleer bom banın yetkisiz olarak
patlatılm asınm kanıtı) algılam ak üzere Vela uydusunu fırlatm a
sından sonra görülm üştür. Fakat Vela uydusu, atom flaşlarım
algılam ak yerine uzayda m eydana gelen m uazzam bir radyas
yonu tespit etm iştir. Bu keşif, başlangıçta Pentagon'da bir pani
ğe yol açmıştır: Sovyetler, dış uzayda yeni bir nükleer silahın
denem elerini m i yapm aktaydı? Daha sonra, bu radyasyon patla
m alarının gökyüzünün bütün yönlerinden düzgün şekilde gel
m ekte olduğu, yani aslında Sam anyolu galaksisinin dışm dan
gelm ekte olduğuna karar verilm işti. Fakat bunlar eğer galaksi
dışından gelm ekte iseler, gerçekten astronom ik boyutlarda,
görülebilir evrenin tam am ını aydınlatm aya yetecek şiddette
gücü açığa çıkartıyor olm aları gerekirdi.
Sovyetler Birliği 1990 yılında parçalandığı zam an Pentagon
m uazzam m iktarda astronom ik verinin üzerindeki gizlilik kay
dını kaldırarak gökbilim cileri şaşkm a çevirdi. G ökbilim ciler bir
denbire yeni, gizem li, ders kitaplarının yeni baştan yazılm asını
gerektirecek nitelikte bir olayla yüz yüze olduklarının farkm a
vardılar.
Gam a ışını patlam aları yalnızca birkaç saniye ila birkaç daki
ka arasında sürdüğü için, fark edilm eleri ve incelenm eleri için
karm aşık bir algılayıcı sistem inin kullanılm ası gerekir. İlk ola
rak, uydular ilk radyasyon patlam asını algılayarak patlam anın
tam koordinatlarım D ünyaya gönderir. Bu koordinatlar, daha
sonra gam a ışını patlam asının tam üzerine kilitlenecek olan
optik veya radyo teleskoplara gönderilir.
Çoğu ayrıntının açıklanm ası hâlâ gerekli olm akla beraber,
gam a ışını patlam alarının kökenine ilişkin kuram lardan biri,
bunların m uazzam güçte "h ipern ovalar" olduğu, kayboldukları
zam an yerlerini kocam an kara deliklerin aldığı şeklindedir.
G örünüşe göre, gam a ışını patlam aları, oluşum halindeki cana
var kara deliklerdir.
58 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
Fakat kara delikler, tıpkı dönen bir topaç gibi iki radyasyon
"pü skürtü sü " yapar, biri kuzey kutbundan, diğeri ise güney
kutbundan. Uzaktaki bir gam a ışını patlam asında görülen rad
yasyon, belli ki püskürtülerden D ünya'ya dönük olan biridir.
Eğer gam a ışını patlam asının püskürtüsü D ü nya'yı hedefliyor
olsayd ı ve gam a ışını patlam ası g alak tik çevrem izde
(D ünya'dan birkaç yüz ışık yılı uzakta) olsaydı, gücü gezegeni
m izdeki bütün yaşam ı yok etm eye yeterli olurdu.
Gam a ışını patlam asının X ışını dalgası ilk olarak Dünya üze
rindeki bütün elektronik cihazları yok edecek bir elektrom anye
tik darbe üretirdi. X ışını ve gam a ışınları içeren yoğun ışın
dem eti, ozon tabakasını yok ederek D ünya'nm atm osferine
zarar verecek kadar güçlü olurdu. Daha sonra gama ışını püs
kürtüsü, Dünya yüzeyindeki sıcaklıkları yükseltm eye başlar,
sonunda bütün gezegeni sarıp sarm alayacak m uazzam yangın
fırtınalarına yol açardı. Gam a ışını patlam ası Yıldız Savaşları'nda
olduğu gibi bütün gezegeni gerçekten patlatm ayabilirdi, fakat
kesinlikle bütün yaşam ı yok eder, geride kavrulm uş, çıplak bir
gezegen bırakırdı.
Bizden yüz binlerce yıl ilerdeki bir uygarlığın böyle bir kara
deliği hedef yönünde gönderm esinin m üm kün olacağı düşünü
lebilir. Bu, gezegenlerin ve nötron yıldızlarının yörüngelerinin
gezegen çökm eden hem en önce doğru yönde saptırılm ası ile
sağlanabilir. Bu saptırm a, yıldızın dönm e ekseninin belli bir
yönlendirm eye yol açacak şekilde değiştirilm esi şeklinde ola
caktır. Ölm ekte olan bir yıldız, hayal edilebilecek en büyük ışm
tabancasına dönüştürülebilir.
Özetle, taşınabilir veya elde tutulabilir ışın tabancaları ve ışm
kılıçları yapm ak için güçlü lazerlerin kullanılm ası, I. sınıf bir ola
naksızlık olarak kabul edilebilir - yakın gelecekte veya belki de
bir yüzyıl içinde gerçekleşebilecek bir şey. Fakat, dönen bir yıl
dızı bir kara deliğe dönüşm eden önce nişanlam ak ve onu bir
Ö lüm Yıldızı'na dönüştürm ek, II. sınıf bir olanaksızlık olarak
kabul edilm elidir - fizik yasalarına aykırı olm adığı açık (böyle
gama ışını patlam aları m evcuttur), fakat binlerce, m ilyonlarca
yıl ilerdeki gelecekte m üm kün olabilecek bir şeydir.
Işınlama
- NIELS BOHR
lem ini çözm ek için bütün bir yarıyıl süren dersler verilm ekte, bu
denklem in derin sonuçlarını inceleyen kitaplar fizik kütüphane
lerinin duvarlarını doldurm aktadır. İlke olarak kim yanın tümü,
bu denklem in çözüm lerine indirgenebilir.
1905 yılında Einstein ışık dalgalarının parçacık benzeri özel
liklere sahip olabileceğini, yani foton adı verilen enerji paketleri
olarak tarif edilebileceklerini gösterm işti. Fakat 1920 yılm a
gelindiğinde Schrödinger, bunun tersinin de gerçek olabileceği
ni, yani parçacıkların tıpkı elektronlar gibi dalga benzeri davra
nışlar sergileyebileceğini anlam aya başladı. Bu görüş, ilk olarak
Fransız fizikçi Louis de Broglie tarafından ortaya atılm ış ve ona
bu tahm ini dolayısıyla N obel Ödülü kazandırm ıştı. (Biz bunu
üniversitem izde lisans öğrencilerine gösteririz. Televizyonlarda
yakın bir zam an öncesine kadar yaygın bir şekilde bulunm akta
olanlara benzer bir katod ışm ı tüpünün içinde elektronları ser
best bırakırız. Elektronlar m inicik bir deliğin içinden geçerler,
bu nedenle elektronların TV ekranına çarptığı yerde m inicik bir
nokta görm eyi beklersiniz. H albuki ekranda gördüğünüz şey,
eğer noktanın içinden nokta büyüklüğünde bir parçacık değil de
bir dalga geçm iş olsaydı görm eyi bekleyeceğiniz gibi eş m erkez
li, dalgaya benzeyen halkalardır).
G ünün birinde Schrödinger, dersinde bu m erak uyandırıcı
olayı incelem ekteydi. Fizikçi arkadaşı Peter Debye bir soru ile
ona m eydan okudu: Eğer elektronlar dalgalarla tanım lanıyorsa,
dalga denklem leri nedir?
N ew ton'un m atem atiği icat etm esinden bu yana fizikçiler
dalgaları dalga denklem leri vasıtasıyla tanım layabilm ekteydi
ler, dolayısıyla Schrödinger, D ebye'nin m eydan okum asını
kabul ederek elektron dalgalarm m diferansiyel denklem ini yaz
m aya başladı. Schrödinger o ay tatile çıktı ve geri döndüğü
zam an, denklem elindeydi. M axw ell'in daha önce Faraday'm
kuvvet alanlarım alıp içinden M axw ell ışık denklem lerini çıkart
tığı gibi, Schrödinger de Broglie'nin m adde dalgalarını alm ış ve
elektronlar için Schrödinger denklem lerini ortaya çıkartmıştı.
Bilim tarihçileri, m odern fizik ve kim yanın görünüm ünü
sonsuza kadar ve tam am ıyla değiştiren tanınm ış denklem ini
64 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
E p r DENEYİ
K uantum ışınlam asının sırrı, işe bakın ki (adm ı üç yazarın adla
rından alan) EPR deneyinin fiziğe olasılığın sokulm asına kesin
bir şekilde son verm esi gerektiğini öne süren A lbert Einstein ve
çalışm a arkadaşları Boris Podolsky ile N athan Rosen tarafından
yayım lanan 1935 tarihli tanınm ış bir m akalede bulunm aktadır.
(Kuantum kuram ının tartışılm az deneysel başarılarından şikâ
yet eden Einstein, "kuan tum kuram ı ne kadar başarılı olursa, o
kadar saçm a sapan görünüyor" diye yazm ıştı).
Eğer iki elektron başlangıçta uyum içerisinde titreşm ekte (eş
evrelilik adı verilen b ir durum ) ise, büyük b ir m esafe ile birbir
lerinden ayrılsalar dahi dalgaya benzeyen bir eş zam anlılık
halinde kalm ayı sürdürebilirler. İki elektron, birbirlerinden ışık
yılları kadar uzak olsalar dahi, onları bir göbek kordonu gibi bir
birlerine bağlayan görünm ez bir Schrödinger dalgası mevcuttur.
Eğer elektronlardan birinin başına bir iş gelecek olursa, bu bilgi
n in bir bölüm ü derhal diğer elektrona aktarılır. Bu, eş evreli ola
68 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
K u a n t u m I ş in l a m a
1993 yılında IB M 'd en Charles Bennett'in öncülüğündeki bilim
insanları EPR deneyini kullanarak hiç olm azsa atom düzeyinde
ki cisim leri ışınlam anın fiziksel olarak m üm kün olduğunu gös
terince, her şey değişti. (Daha doğrusu, onlar bir parçacığın için
deki bütün bilgiyi ışm layabileceğinizi gösterm işlerdi). O zam an
dan bu yana, fizikçiler fotonları ve hatta bütünüyle sezyum
atom larını ışınlam ayı başardılar. Birkaç on yıl içerisinde bilim
insanları ilk D N A m olekülünü ve virüsü ışınlam ayı başarabilir.
70 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
D o l a n I k la n m as iz I ş in l a m a
Işınlam a alanındaki gelişm eler büyük bir hızla artarak sürm ek
tedir. 2007 yılında yeni bir buluş daha yapıldı. Fizikçiler, dola-
n ıklık g erek tirm ey en y en i bir ışın lam a yön tem i önerdi.
Dolanıklığm , kuantum ışınlam anın tek başına en zor özelliği
olduğu hatırlanacaktır. Bu sorunun çözüm lenm esi, ışınlam a ala
nında yeni bir perspektif oluşm asım sağlayacaktır.
B risbane, A v u straly a'd a bu lu n an A v u stralya A raştırm a
K onseyi K uantum A tom O ptiği için M ükem m ellik M erke-
zi'nd en ışınlam a için yeni bir yöntem bulunm asında öncülük
etm iş olan fizikçi A ston Bradley, "B ir yerde ortadan kaybolup
başka bir yerde ortaya çıkan yaklaşık 5.000 parçacıktan m eyda
na gelen bir ışın dem etinden bahsediyoruz" dem ektedir.
72 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
K u a n t u m B îl g îs a y a r l a r
Sonuç olarak, kuantum ışınlam anın kaderi kuantum bilgisayar
ların geliştirilm esi ile çok yakından ilişkilidir. H er ikisi de aynı
kuantum fiziğini ve aynı teknolojiyi kullanm aktadır, böylece bu
iki alan arasında yoğu n bir çapraz tozlaşm a m evcuttur.
Kuantum bilgisayarlar, m asam ızın üstünde duran alışılagelmiş
bilgisayarların yerini günün birinde alabilir. Aslına bakılacak
olursa, dünya ekonom isinin geleceği günün birinde bu tür bilgi
sayarların varlığına bağlı olabilir, bu yüzden bu teknolojilere
karşı m uazzam bir ticari ilgi m evcuttur. K uantum bilişim den
kaynaklanan yeni teknolojiler, Silikon V adisi'ni günün birinde
eski teknolojilerin sergilendiği bir m üzeye dönüştürebilir.
Bildiğim iz bilgisayarlar, "b it" olarak adlandırılan ve O'larla
l'le rd e n oluşan ikili sistem i kullanarak hesap yaparlar. Buna
karşın, kuantum bilgisayarlar çok daha güçlüdür. Bunlar, 0 ile 1
arasındaki değerleri alabilen kübit'leri kullanırlar. Bir m anyetik
alan içine yerleştirilm iş bir atom düşünün. Bir topaç gibi dön
m ektedir, yani dönm e ekseni yukarıya veya aşağıya doğru ola
bilir. A klıselim in bize söylediğine göre, atom un dönüşü yukarı
ya veya aşağıya doğru olabilir, fakat aynı anda her iki yöne
doğru olamaz. Buna karşın kuantum un garip dünyasında atom,
IŞINLAMA 75
iki durum un, yani yukarıya doğru dönen bir atom ile aşağıya
doğru dönen bir atom un toplam ı olarak tanım lanm aktadır.
Kuantum cehennem inde her nesne, olası bütün durum ların top
lam ı olarak tanım lanır. (Eğer kediler gibi büyük nesneler kuan-
tum un bu tarzına uygun şekilde ifade edilecek olursa, bunun
anlam ı canlı bir kedinin dalga fonksiyonunu ölü bir kedininkine
eklem eniz gerektiği anlam m a gelir, yani kedi ne ölüdür, ne de
canlı. Bunu Bölüm 13 içinde daha ayrıntılı şekilde tartışacağız).
Şim di, bir m anyetik alan içine sıralanm ış ve hepsi de aynı
yönde dönen bir dizi atom hayal edelim . Eğer bu atom dizisinin
üzerine bir lazer ışını düşerse, bu ışın bu atom lar topluluğundan
yansıyacak ve bu arada atom lardan bazılarının dönüş yönünü
tersine çevirecektir. G iden ve dönen lazer ışınlarının arasındaki
farkı ölçerek, pek çok döngünün tersine dönüşünü kapsayan,
karm aşık bir kuantum "hesaplam ası" yapm ış oluruz.
Kuantum bilgisayarlar hâlâ em eklem e dönem ini yaşam akta
dırlar. Kuantum hesaplam ası için dünya rekoru 3 x 5 = 15 olup,
bunun günüm üzdeki süper bilgisayarların ayağını kaydıracağı
nı söylem ek pek m üm kün değildir. K uantum ışınlam a ve kuan
tum bilgisayarlar aynı ölüm cül z ay ıflığ ı paylaşm aktadır:
Büyükçe atom toplulukları için eşevreliliğin korunm ası. Eğer bu
sorun çözüm lenebilirse, bu her iki alan için de m uazzam bir iler
lem e anlam m a gelecektir.
CIA ve diğer gizli örgütler, kuantum bilgisayarlara yoğun bir
ilgi duym aktadır. D ünyadaki şifrelerin çoğu, çok büyük bir tam
sayıdan m eydana gelen bir "an ah tar"a ve kişinin bunu asal sayı
lara indirgeyebilm e yeteneğine bağım lıdır. Eğer anahtar, her biri
yüz haneli iki sayının çarpım ıysa, sayısal bir bilgisayarın sıfır
dan başlayarak bu iki çarpanı bulm ası için yüz yıldan fazla
zam an gerekebilir. Böyle bir şifrenin kırılm ası günüm üzde
hem en hem en m üm kün değildir.
Fakat, Bell Laboratuvarları'ndan Peter Shor, 1994 yılında
büyük sayıları çarpanlarına ayırm anın kuantum bilgisayarlar
için çocuk oyunu olabileceğini gösterm iştir. Bu keşif, istihbarat
toplum unun ilgisini derhal en üst düzeye çıkartmıştır. İlkesel
olarak bir kuantum bilgisayar dünyada m evcut bütün şifreleri
76 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
- JOHN VVHEELER
- M . C.ESCHER
FİZİK ARAŞTIRMALARI
Telepati ve diğer norm al ötesi olaylar konusundaki ilk bilim sel
incelem eler, 1882 yılında Londra'da kurulan Fizik Araştırm aları
Derneği tarafından yapılm ıştır. "Z ihinsel telepati" (mental tele-
pathy) deyim i, derneğin bir üyesi olan F. W . M yers tarafından o
yıl ortaya atılm ıştır. Bu derneğin eski başkanları arasında on
dokuzuncu yü zyılın en dikkate değer kişilerinden bazıları
bulunm aktadır. G ünüm üzde hâlâ varlığım koruyan dernek pek
çok sahtekârlığı açığa çıkartm ayı başarm ış ve norm al ötesine
kesin şekilde inanan spiritüalistlerle, daha ciddi araştırm alar
yapılm asını isteyen bilim insanları arasm da sık sık çekişm elere
neden olmuştu.
D ernekle bağlantılı bir araştırm acı olan Dr. Joseph Banks
R hine, N orth C aro lin a'd ak i D u ke Ü n iv ersitesi'n d e R hine
82 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
istenmişti.
CIA , 1995 yılın d a A m erikan A raştırm a E n stitü sü 'n d en
(American Research Institute - AIR) bu program ları değerlen
dirm esini istedi. AIR, program ların sona erdirilm esini önerdi.
A IR'den David Goslin, "İstihbarat toplum una herhangi bir yarar
sağladığına ilişkin belgelenm iş hiçbir kanıt m evcut değildir"
diye yazmıştı.
Yıldız G eçidi'nin taraftarları, "sekiz m artinilik" sonuçlar elde
ettiklerini söyleyerek yıllar boyunca övünm üşlerdi (sonuçlar
öylesine parlaktı ki, kendinize gelm ek için gidip sekiz kadeh
m artini içm eniz gerekiyordu). Buna karşm eleştirenler ise uzak
tan izlem enin büyük bir çoğunlukla hiçbir değer taşım ayan, ilgi
siz bilgiler sağladığını, vergi m ükelleflerinin parasının çarçur
edildiğini ve elde edilen birkaç "isab etin " her durum için geçer
li olabilecek ölçüde bulanık ve öyle genel olduğunu savunm ak
taydılar. AIR raporu, Yıldız G eçidi'nin en etkileyici "başarıları
n ın " incelem ekte oldukları operasyon hakkında zaten bilgi sahi
TELEPATİ 85
B e y In T a r a m a
A ynı sıralarda bilim insanları, beynin işleyişinin arkasında
yatan fizik kurallarından bazılarını anlam aya başlıyorlardı. On
dokuzuncu yüzyılda bilim insanları, beynin içinde elektrik sin
y allerin in alınıp v erild iğind en şü ph elend iler. 1875 yılında
Richard Caton, kafa yüzeyine elektrotlar yerleştirm ek suretiyle
beyin tarafından yayılan m inicik elektrik sinyallerinin algılana
bildiğini keşfetti. Bu da, giderek elektroensefalografm (EEG) icat
edilm esine yol açtı.
İlke olarak beyin, düşüncelerim izi m inik elektriksel sinyaller
ve elektrom anyetik dalgalar şeklinde yayan bir vericidir. Ancak,
bir insanın düşüncelerini okum ak için bu sinyallerden yararlan
m ak, kolay değildir. İlk olarak, bu sinyaller son derece zayıftır,
milivvatt'lar m ertebesindedir. İkincisi, sinyaller karm akarışıktır,
rastgele gürültüden ayırt edilem ezler. Bu karm aşanın içinden
düşüncelerim iz hakkm da yalnızca kabataslak bir bilgi elde edi
lebilir. Ü çüncüsü, beyinlerim iz başka beyinlerden bu sinyaller
aracılığı ile benzer m esajlar alm a yeteneğine sahip değildir; yani
bizim bir antenim iz yoktur. Ve son olarak, eğer bu zayıf sinyal
leri alabiliyor olsaydık dahi, onları çözm eyi başaram azdık.
Alışılagelm iş N ew ton ve M axw ell fiziği kullanılarak radyo vası
tasıyla telepati kurm ak, olası görünm em ektedir.
Bazıları, telepatinin "p si" kuvveti olarak adlandırılan beşinci
bir kuvvet aracılığıyla ortaya çıktığına inanm aktadır. Ancak,
86 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
sinin de olağan sosyal etkileşim leri epeyce rahatsız edici bir hale
getireceğini öne sürm ektedirler. Örneğin, eğer patronlarım ıza,
am irlerim ize, eşlerim ize, sevgililerim ize ve iş arkadaşlarım ıza
ettiğimiz bütün iltifatların yalan olduğu ortaya çıkarsa, itibarı
m ız berbat olabilir. Aslında gerçek bir yalan m akinesi bütün aile
sırlarım ızı, saklı duygularım ızı, bastırılm ış arzularım ızı ve gizli
planlarım ızı da açığa çıkartabilir. Bilim konusunda köşe yazıları
yazan David Jon es'in söylediği gibi, gerçek bir yalan m akinesi
"atom bom bası gibidir, bir tür nihai silah olarak saklanması
gerekir. Eğer m ahkem e salonu dışında yaygın olarak kullanılır
sa, sosyal yaşam ı epeyce olanaksız hale getirebilir."
Ev r e n s e l Ç e v ir m e n
Bazıları, beyin taram alarını haklı olarak eleştirm iştir, çünkü
düşünen beyne ait göz alıcı fotoğraflar bir yana, bu cihazlar izole
edilm iş, bireysel düşünceleri ölçm ek açısından çok ilkel kalm ak
tadırlar. En basit zihinsel görevi yerine getirdiğim iz zam an
m uhtem elen m ilyonlarca nöron bir anda harekete geçm ektedir
ve fM RI, bu etkinliği yalnızca ekran üzerindeki bir leke olarak
gösterm ektedir. Bir psikolog, beyin taram alarını gürültülü bir
futbol m açına gidip yanınızda oturan kişiyi dinlem eye çalışm a
nıza benzetm iştir. O kişinin çıkarttığı sesler, binlerce seyircinin
gürültüsü tarafından bastırılm aktadır. Ö rneğin, beynin bir fM RI
cihazı tarafm dan güvenilir şekilde incelenebilecek en küçük par
çası, bir "v o x el" olarak adlandırılır. Fakat her voxel birkaç m il
yon nörona karşılık gelm ektedir, bu nedenle bir fM RI m akinesi
nin hassasiyeti, bireysel düşünceleri izole etm eye yetecek kadar
yüksek değildir.
Bilim kurgu bazen bir kişinin düşüncelerini doğrudan oku
yarak başka birinin zihnine gönderen bir cihaz, bir "evrensel
çevirm en" kullanır. Bazı bilim kurgu rom anlarında uzaylı tele-
patlar dilim izi anlam asalar dahi zihnim ize düşünceler yerleşti
rirler. 1976 yılında çevrilen Futureworld (Geleceğin Dünyası) adlı
bilim kurgu film inde bir kadının rüyası gerçek zam anlı olarak
TELEPATİ 91
B î r SiN iR AĞI O l a r a k B e y în
İyi, hoş, am a günün birinde bir M RI m akinesi tıpkı gerçek bir
telepat gibi düşünceleri olanca hassaslığı ile, kelim e kelim e,
im ge im ge okum ayı başarabilecek mi? Bu pek o kadar da açık
değil. Bazıları M RI m akinelerinin düşüncelerim izi yalnızca
genel hatlarıyla çözebileceğini çünkü beynim izin gerçek bir bil
gisayar olm adığını söylem ektedir. Bir sayısal bilgisayarda
hesaplam alar yerel olarak ve çok katı bir dizi kurala uyularak
yapılır. Bir sayısal bilgisayar, "T u rin g m akinesinin" yani bir
m erkezi işlem birim i (CPU), girişleri ve çıkışları olan bir m akine
nin yasalarına uyarak çalışır. Bir m erkezi işlem ci (örneğin,
Pentium yongası), girişten gelen bilgiler üzerinde tanım lanm ış
birtakım işlem ler yapar ve bir çıktı üretir; dolayısıyla "d ü şü n
m e" işlem i, yerel olarak yapılır.
Buna karşın, beynimiz sayısal bir bilgisayar değildir. Beynim izde
Pentium yongası, CPU, W indow s işletim sistem i ve alt yordam
lar bulunm az. Eğer bir bilgisayarın C PU 'sundan tek bir transis
tora dahi çıkartacak olursanız, onu m uhtem elen sakat bırakırsı
nız. Fakat, kayıtlara geçm iş öyle olaylar vardır ki, beynin yarısı
yok olm asına karşın kalan diğer yarısı kontrolü ele almıştır.
İnsan beyni aslm da bir öğrenm e m akinesine daha fazla ben
zer, sürekli olarak yeni bir görevi öğrendikten sonra kendi bağ
lantılarını yeni baştan yapan bir "sin ir ağına" benzemektedir.
M RI incelem eleri, beyindeki düşüncelerin bir Turing m akinesin
de olduğu gibi tek bir noktada bulunm adığını, bir sinir ağının
94 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
DÜŞÜNCELERİNİZİ YANSITMAK
Eğer günün birinde başkalarının düşüncelerini ana hatları ile
okum ayı başarabilirsek, o zam an bunun tam tersini yapm ak,
düşüncelerinizi bir başkasının kafasının içine yansıtm ak da
m üm kün olabilir mi? Görünüşe göre bu sorunun yanıtı, nitelik
li bir "ev et" olacaktır. Radyo dalgaları doğruca insan beynine
yönlendirilerek belirli işlevleri kontrol ettiği bilinen beyin bölge
leri uyarılabilecektir.
Bu araştırm alar 1950'li yıllarda, K anad alı beyin cerrahı
W ilder Penfield sara hastalarına beyin am eliyatları yaptığı sıra
da başladı. Penfield, beynin tem poral lopunda belirli bölgeleri
elektrotlar aracılığıyla uyardığı zam an insanların sesler duym a
ya ve hayalet benzeri görüntüler görm eye başladığını fark
etm işti. Psikologlar, beyindeki epileptik lezyonların hastada
doğaüstü kuvvetlerin iş başında olduğu, çevrelerindeki olayla
rın şeytanlar ve m elekler tarafından kontrol edildiği duygusunu
uyandırdığını bilm ekteydiler. (Hatta bazı psikologlar, bu alanla
rın uyarılm asının bazı dinlerin tem elinde yatan yarı gizem li
deneyim lere yol açm ış olabileceği şeklinde kuram lar dahi üret
m işlerdir. Bazıları, Fransa ordularını tek başına İngilizlere karşı
savaşta başarıya ulaştıran Jan D ark'm başına aldığı bir darbe
nedeniyle böyle bir lezyondan etkilenm iş olduğunu dahi öne
sürmüştür).
Sudbury, O ntario'dan nörobilim ci M ichael Persinger, bu var
sayım lardan yola çıkıp radyo dalgalarm ı beynin içine yönlendi
rerek dinsel duygular gibi belirli düşünce ve duyguları uyandır
m ak üzere tasarlanm ış özel bir başlık yaratm ıştır. N örobilim -
ciler, sol tem poral lobunuzda m eydana gelen belli bir yaralan
m anın beyninizin sol yarısının şaşırm asına yol açabileceğini ve
beynin sağ yarıda m eydana gelen etkinliği başka bir "b en "d en
geliyorm uş gibi yorum layabileceğini bilm ektedirler. Böyle bir
yaralanm a odada hayalete benzeyen bir ruh bulunduğu izleni
m ine yol açabilir, çünkü beyin bu varlığın aslında yalnızca ken
disinin başka bir parçası olduğunun farkında değildir. H asta,
96 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
mış küçük bir adım ı sim gelem ektedir. Enstitü, bunun ardm dan
insan beyni için de benzer bir atlas hazırlam ayı üm it etm ektedir.
Enstitü başkam M arc Tessier-Lavigne, "A ilen Beyin A tlası'm n
tam am lanm ası, tıp bilim indeki önem li cephelerden biri olan
beyinde sağlanan m uazzam bir sıçram ayı tem sil etm ektedir"
demektedir. Beyin A tlası gerçek bir nöron haritalam a projesi için
epeyce küçük ölçekli olm asına karşın, insan beynindeki sinir
bağlantılarını incelem ek isteyenler için vazgeçilm ez bir kaynak
oluşturacaktır.
Ö zetleyecek olursak, bilim kurgu ve fantezi rom anlarda sık
sık gösterilen doğal telepati, günüm üzde m üm kün değildir.
M RI taram aları ve EEG dalgaları yalnızca en basit düşünceleri
m izi okum ak am acıyla kullanılabilir, çünkü düşünceler bütün
beyin boyunca karm aşık şekillerde dağılm aktadır. Yine de, bu
teknoloji gelecek on yıllarla yüzyıllar boyunca ne şekilde ilerle
yebilir? Bilim in düşünm e sürecini incelem e yeteneği, kaçınılm az
şekilde katlanarak artacaktır. MRI ve diğer algılam a cihazlarım ı
zın hassasiyeti arttıkça bilim , beynin düşünceleri ve duyguları
ardışık şekilde işlem e yöntem ini giderek artan bir doğrulukta
belirlem e olanağı bulacaktır. Bilgisayarların gücünün artm asına
paralel olarak bu veri yığınının daha büyük bir doğruluk düze
yinde incelenm esi m üm kün olacaktır. Bir düşünce sözlüğü, MRI
ekranı üzerindeki çeşitli düşünce örüntülerinin değişik düşün
celere veya duygulara karşılık geldiği daha çok sayıda düşünce
deseninin sınıflandırılm asına olanak sağlayabilecektir. MRI
örüntüleri ile düşünceler arasında eksiksiz şekilde bire bir ilişki
kurulm ası hiç m üm kün olm ayabilirse de, bir düşünce sözlüğü
n ün belli konulara ilişkin genel düşünceleri doğru şekilde
tanım lam ası m üm kü n olabilecektir. B unu n yanı sıra, M RI
düşünce örüntüleri de beyinde belirli bir düşünceyi üretm ek
için hangi nöronların harekete geçtiğini doğru şekilde gösteren
bir sinir ağı haritası oluşturm ak için kullanılabilecektir.
Bununla beraber, beyin bir b ilg isay ar olm adığı, içinde
düşüncelerin yayıldığı bir sinir ağı olduğu için, eninde sonunda
gelip bir engele, b eyn in k en d isin e takılıp kalm aktayız.
Dolayısıyla her ne kadar bilim düşünm e süreçlerim izden bazıla
98 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
rını deşifre etm ek için, düşünen beynin içine giderek daha derin
bir şekilde nüfuz etm eye çalışacaksa da, düşüncelerinizin bilim
kurgu tarafından vaat edilen doğrulukta "oku nm ası" m üm kün
olm ayacaktır. Bunu dikkate alarak, genel duyguları ve düşünce
örüntülerini okum a yeteneğini I. sınıf bir olanaksızlık olarak
sınıflandırıyorum . Zihnin iç çalışm asını daha doğru bir şekilde
okum a yeteneği ise, II. sınıf bir olanaksızlık olarak sınıflandırıl
malıdır.
Fakat belki de beynin m uazzam gücünden yararlanm ak için
daha kısa bir yol bulunm aktadır. Zayıf ve dağınık olan radyo
dalgaları kullanm ak yerine beynin nöronlarına doğrudan bağ
lanm ak m üm kün olabilir m i? Eğer olursa, belki daha da büyük
bir gücü açığa çıkartm a olanağı bulabiliriz: Psikokinez.
6
Psikokinez
PSİKOKİNEZ VE BİLİM
Psikokinezin bilim sel yöntem lerle araştırılm ası sırasında karşı
laşılan sorunlardan birisi, bilim insanlarının psişik güce sahip
olduğunu iddia eden kişiler tarafından kolaylıkla kandırılabil-
mesidir. Bilim insanları, laboratuvarda gördüklerine inanacak
şekilde eğitim alm ışlardır. Buna karşın psişik güç iddiasında
bulunan sihirbazlar, insanları görsel algılarını aldatm ak suretiy
le inandırm ak üzere eğitim görürler. Bunun sonucu olarak bilim
insanları, psişik olaylar için kötü birer gözlem ci olm uşlardır.
Örneğin 1982 yılında olağandışı yetenekleri olduğu düşünülen
iki çocuğu, M ichael Edw ards ve Steve Sh aw 'i incelem ek üzere
parapsikologlar davet edilm işti. Bu çocuklar m etalleri bükebil-
diklerini, düşünce gücü ile fotoğraf film i üzerinde görüntü oluş-
turabildiklerini, psikokinez vasıtasıyla nesneleri hareket ettire
PSİKOKİNEZ 103
PSİKOKİNEZ VE BEYİN
Eğer evrenin bilinen kuvvetlerine kolaylıkla uyum sağlam ıyor
sa, gelecekte psikokinezi kontrol altına alm ak nasıl m üm kün
olabilir? Uzay Yolu dizisinin "A d onis İçin K im Yas Tutar" adlı
m acerasında buna ilişkin bir ipucu görülm ektedir. Bu m acerada
Atılgan'm p ersoneli Y unan tanrılarına benzeyen ve sadece
düşünm ek suretiyle inanılm az işler becerebilen bir ırk ile karşı
laşır. Başlangıçta sanki personel Olim pos D ağı'ndaki tanrılarla
karşılaşm ış gibi görünür. Bununla birlikte personel, bunların hiç
de tanrı olm adıklarını, isteklerini yerine getiren ve bu harika
işleri yapm alarını sağlayan m erkezi bir güç istasyonunu zihin
106 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
günde olan cihazı zam anla taşınabilir hale gelebilir, hatta kişinin
elbisesine dahi takılabilir. Yongam n kablosuz hale getirilm esiy
le de hantal kablolardan kurtulunabilir, böylece cihaz, dış dünya
ile sorunsuz bir şekilde iletişim kurabilir.
Beynin diğer bölüm lerinin de bu şekilde etkinleştirilm esi,
yalnızca bir zam an m eselesidir. Bilim insanları, beynin üst bölü
m ünün yüzey h aritasını zaten çıkartm ış bulunm aktadırlar.
(Eğer ellerim izin, bacaklarım ızın başım ızın ve sırtım ızın resim
lerini çizerek bu nöronların genel anlam da başım ızın üstünde
nereye bağlandığını gösterecek olursa, "h om u n cu lu s" veya
küçük adam olarak adlandırılan bir şey görürüz. Vücut parçala
rım ızın beynim izin üstüne yazılan görüntüsü uzun parm akları,
yüzü, dili ve küçülm üş gövdesi ve sırtıyla şekli bozuk bir insanı
andırm aktadır).
Beynin değişik yerlerine silikon yongalar yerleştirerek çeşitli
organların ve uzantıların salt düşünce gücü ile etkinleştirilm esi
nin sağlanabilm esi gerekir. Böylece, insan vücudu tarafından
yapılabilecek her türlü fiziksel etkinlik bu yöntem tarafından
taklit edilebilecektir. Gelecekte felçli bir kişinin psikokinetik ola
rak özel şekilde tasarlanm ış bir evde yaşadığını, klimayı, televiz
yonu ve bütün elektrikli cihazları yalnızca düşünce gücünden
yararlanarak kontrol edebildiğini hayalim izde canlandırabiliriz.
Zam anla bir kişinin vücudunun özel bir "d ış iskelet" içine
yerleştirildiğini, böylece felçli bir kişiye tam hareket serbestliği
sağlandığını gözüm üzde canlandırabiliriz. H atta böyle bir dış
iskelet, ilke olarak norm al bir kişinin ötesinde güçlere sahip ola
bilir, süper uzantılarının m uazzam m ekanik gücünü yalnızca
düşünce ile kontrol edebilen biyonik bir varlığa dönüşebilir.
Dolayısıyla, bir bilgisayarı kişinin zihni vasıtasıyla kontrol
etm e sorunu, artık olanaksız olm aktan çıkm ıştır. Fakat bu,
günün birinde yalnızca düşünce gücü kullanarak nesneleri hare
ket ettirebileceğim iz, onları havaya kaldırabileceğim iz ve çeşitli
işlem ler yapabileceğim iz anlam ına gelir mi?
Duvarlarım ızı oda sıcaklığında çalışan bir süper iletken ile
kaplam ak bir olasılık oluşturabilir, tabii günün birinde böyle bir
m addenin yaratılabileceğini varsayarak. Sonra, evim izdeki nes
110 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
Nan o bo tla r
Sadece nesneleri hareket ettirm eye değil, fakat onları dönüştür
m eye, sihirbazlık yaparm ış gibi bir nesneyi başka bir nesneye
çevirm eye ne dem eli? Sihirbazlar bunu ustaca el çabukluğu ile
yaparlar. Fakat böyle bir güç, fizik yasalarıyla uyum lu m udur
acaba?
Daha önce sözünü ettiğim iz gibi, nanoteknolojinin hedefle
rinden biri de atom ları kullanarak levyeler, dişliler, rulm anlar
ve m akaralar gibi işlevleri yerine getirecek m inik m akineler
yapm a olanağı sağlam aktır. Pek çok fizikçinin rüyası, bu nano
m akinelerle bir n esn en in içindeki m olekülleri yeni baştan
düzenleyerek o n esneyi başka bir nesneye dönüştürm ektir. Bu,
bilim kurguda karşım ıza çıkan ve insanın yalnızca istem ek sure
tiyle herhangi bir nesneyi im al etm esine olanak sağlayan "ço ğ al
tıcı" nm tem elini oluşturur. Bir çoğaltıcı, ilke olarak fakirliği orta
dan kaldırm ak ve toplum un yapısını değiştirm ek am acıyla ku l
lanılabilir. Eğer insan herhangi bir nesneyi yalnızca isteyerek
üretebilirse, insan toplum undaki bütün kıtlık, değer ve hiyerar
şi değerleri altüst olacaktır.
(En sevdiğim Uzay Yolu m aceralarından biri: Gelecek Nesil, bir
çoğaltıcıyı anlatır. Yirm inci yüzyıldan kalm a tarihi bir uzay kap
sülü dış uzayda sürüklenirken bulunur ve içinde ölüm cül hasta
lıklara yakalanm ış insanların dondurulm uş cesetleri bulunm ak
PSİKOKİNEZ 111
- JAMES M cALEA R
Y a p a y Z e k â n in T a r I h ç e s î
M ekanik yaratıklar fikri m ucitleri, m ühendisleri, m atem atikçile
ri ve hayalperestleri uzun zam andan beri cezbetm ektedir. Oz
Büyücüsü'ndeki Teneke A d am 'd an ve Spielberg'in Yapay Zekâ:
YZ film indeki çocuksu robotlardan Terminatör'deki katil robot
lara varm caya kadar, insanlar gibi davranan ve düşünen m aki
neler fikri bizi büyülem iştir.
Yunan m itolojisinde tanrı Vulcan, altm dan m ekanik hizm et
çiler ve kendi kendine hareket edebilen üç bacaklı m asalar yap
tığı anlatılır. D ah a M .Ö . 400 yılınd a Y unanlı m atem atikçi
Tarentum lu A rchytas, yazılarında buhar gücü ile hareket eden
bir robot kuş yapm a olasılığından bahsetm ektedir.
M.S. 1. yüzyılda İskenderiyeli H ero (ilk buhar m akinesini
onun tasarladığı düşünülm ektir), efsaneye göre içlerinden bir
tanesi konuşm a yeteneğine dahi sahip olan 'autom aton'ları tasar
118 1, SINIF OLANAKSIZLIKLAR
lamıştır. D okuz yüz yıl önce El-Cezeri, gücünü sudan alan saat
ler, m utfak aletleri ve m üzik aletleri gibi otom atik m akineler
tasarlam ış ve yapm ıştır.
1495 yılında Rönesans İtalyası'm n büyük sanatçı ve bilim
adam ı Leonardo da Vinci, oturabilen, kollarını sallayabilen ve
başıyla çenesini hareket ettirebilen bir robot şövalyenin şem ala
rını çizm iştir. Tarihçiler, bu çizim in insana benzeyen bir m akine
için yapılm ış ilk tasarım olduğuna inanm aktadırlar.
Kaba saba, fakat çalışan ilk robot, flüt çalabilen insan şeklin
de bir m akinedir ve 1738 yılında ayrıca m ekanik bir ördek yap
m ış olan Jacques de V aucanson tarafından yapılm ıştır.
"R o b o t" kelim esi, Çekoslovak oyun yazarı Karel Capek tara
fından 1920 yılında yazılan R.U.R. adlı oyundan gelm ektedir
("robot" kelim esi Çek dilinde "an g ary a", Slovak dilinde ise
"işçilik" anlam ına gelm ektedir). O yunda Rossum 'un Üniversal
Robotları adlı bir fabrika, önem siz işleri yapm ak üzere bir robot
lar ordusu yaratır. (Bununla beraber, sıradan m akinelerin aksine
bu robotlar et ve kandan yapılm ıştır). D ünya ekonom isi giderek
bu robotlara m uhtaç hale gelir. Fakat robotlar çok kötü m uam e
le görm ektedir ve sonunda insan efendilerine başkaldırarak
onların hepsini öldürürler. Ancak, robotlar, yeni robot yapabile
cek ve eskilerini tam ir edebilecek bilim insanlarını da o hırsla
öldürerek, kendi kendilerini yok olm aya m ahkûm ederler.
Oyunun sonunda iki özel robot, ürem e yeteneğine ve yeni robot
Adem ile H avva olm a potansiyeline sahip olduklarının farkına
varırlar.
Robotlar, yapılm ış en eski ve en pahalı sessiz film lerden biri
olan ve 1927 yılında A lm anya'da Fritz Lang tarafından yönetilen
Metropolis'in de konusunu oluşturm aktadır. H ikâye 2026 yılında
geçm ektedir ve yöneten elit sınıf yerin üstünde oyun oynarken
işçi sınıfı yerin altında berbat, sefil fabrikalarda çalışm aya m ah
kûm edilm iştir. Güzel bir kadın olan M aria işçilerin güvenini
kazanm ıştır, fakat yöneten elitler, onun günün birinde işçileri
başkaldırm aya teşvik edeceğinden korkm aktadır. Bu nedenle,
kötü bir bilim adam ından M aria'nm kopyası olan bir robot yap
m asını isterler. Sonunda kom plo geri teper çünkü bu robot, işçi
ROBOTLAR 119
ulaşan iki bin yıllık rüyayı param parça etm işti. Gödel, m atem a
tikte daima bizim için erişilm ez olacak gerçek ifadeler bulunaca
ğını gösterm işti. Yunanların tam am lanm ış ve kusursuz bir
m abet olarak hayal ettikleri m atem atiğin eksik kalm ış olduğu
gösterilm işti.
Turing, bir Turing m akinesinin belirli bazı m atem atiksel
işlem leri yapm asının sonsuz bir süre alıp alm ayacağını genel
olarak bilm enin olanaksız olduğunu göstererek bu devrim e kat
kıda bulundu. Ancak, eğer bir bilgisayarın herhangi bir şeyi
hesaplam ak için sonsuz m iktarda zam ana gereksinim i oluyorsa,
bunun anlam ı bilgisayardan her neyi hesaplam asını istiyorsanız
onun hesaplanabilir olm adığıdır. Böylece Turing, m atem atikte
ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar bilgisayarlar tarafından hesap-
lanam ayacak, yani sonsuza kadar bilgisayarlar için erişilm ez
olacak gerçek ifadelerin var olduğunu kanıtlam ıştı.
II. Dünya Savaşı sırasında Turing'in şifre çözm e alanındaki
öncü çalışm aları M üttefiklerin binlerce askerinin yaşam ını kur
tarm ış ve savaşın sonucunu etkilem iştir. M üttefikler, Enigma
adlı m akine tarafından şifrelenen Nazi m esajlarını çözm ekte
başarısız olm uşlar ve Turing ile çalışm a arkadaşlarından Nazi
şifrelerin i çözecek bir m akine y ap m aların ı istem işlerdi.
Turing'in m akinesine "bo m be" adı verilm işti ve tam anlamıyla
başarılı olm uştu. Savaşın sonuna gelindiğinde, bu m akinelerden
en az iki yüz tanesi kullanılm aktaydı. Sonuç olarak m üttefikler
gizli Nazi m esajlarını okuyabiliyorlardı ve A lm anya'nın nihai
işgalinin tarihi ve yeri konusunda N azileri aldatm ayı başarm ış
lardı. O zam andan bu yana tarihçiler, sonuç olarak A lm anya'm n
yenilgisine yol açan N orm andiya çıkartm asının planlanm asında
Turing'in çalışm alarının ne kadar önem li bir rol oynadığını tar
tışm aktadırlar. (Savaşın ardından Turing'in çalışm aları İngiltere
hüküm eti tarafından gizli bilgi olarak sınıflandırılm ıştır; bu
nedenle onun yaptığı çok önem li katkılar halk tarafından bilin
m em ektedir).
Turing, II. Dünya Savaşı'nm gidişini döndürm eye yardım cı
olan bir savaş kahram anı olarak alkışlanacağı yerde, ölüm e itil
m iştir. Günün birinde evine hırsız girdi ve Turing polis çağırdı.
ROBOTLAR 121
T e p e d e n A ş a ğ i Y a k l a ş im i
Robot yaratm aya çalışan bilim insanlarının çabalarına on yıl
lardır engel çıkartan en az iki büyük sorun bulunm aktadır:
Ö rüntü tanım a ve sağduyu. Robotlar bizden çok daha iyi görür
ler, fakat gördüklerinin ne olduğunu anlam azlar. Robotlar biz
den çok daha iyi duyarlar, fakat duyduklarının ne olduğunu
anlam azlar.
A raştırm acılar, bu iki sorunla m ücadele edebilm ek için
yapay zekâya "tep ed en aşağı yaklaşım " (bazen "şekilci" veya
"esk i m oda yapay zekâ" olarak adlandırılan) yöntem ini kullan
m aya çalışm ışlardır. K abaca konuşulacak olursa onların hedefi,
124 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
• Su, ıslaktır.
• A nneler, kızlarından daha yaşlıdır.
• H ayvanlar acıdan hoşlanm az.
• Ö ldükten sonra geriye dönüş yoktur.
• İpler çekebilir, fakat itemez.
• Sopalar itebilir, fakat çekemez.
• Zam an, geriye doğru gitmez.
kabul edilm ektedir. ... Söz verilen şeyin soluk bir gölgesini
yaratm ak için kendim izi parçalıyorduk" dediği duyulmuştur.
Başka bir deyişle, aklıselim in bütün kurallarım tek bir bilgisaya
ra program lam ak için yapılan çabalar boşa çıkm ıştır, çünkü aklı
selim in kuralları çok fazla sayıdadır. İnsanlar bu kuralları fazla
çaba harcam adan öğrenirler, çünkü yaşam ım ız boyunca hiç
bıkıp usanm adan çevrem ize çarpm ayı sürdürürüz, fizik ve biyo
lojinin yasalarını sessizce hazm ederiz, fakat robotların böyle bir
şansı yoktur.
M icrosoft'un kurucusu Bill Gates, "Bilgisayarların ve robot
ların çevrelerindeki ortam ı algılam alarım ve kendilerini odada
ki nesnelere uygun bir şekilde konum landırm ak, seslere yanıt
verm ek ve konuşm ayı yorum lam ak ve çeşitli boyut, doku ve
kırılganlıktaki nesneleri tutm ak gibi tepkileri hızlı ve doğru bir
şekilde verm elerini sağlam ak, beklenenden çok daha zor olm uş
tur. A çık bir kapı ile pencere arasındaki farkı anlam ak gibi basit
bir şey dahi bir robot için m üthiş derecede zor olabilir" diye iti
raf etmiştir.
Bununla beraber, yapay zekâya tepeden aşağı yaklaşım ı
savunanlar ise bu yöndeki ilerlem elerin zam an zam an bir buzul
kadar yavaş ilerlese de dünyanın her yanındaki laboratuvarlar-
da gerçekleşm ekte olduklarına işaret etm ektedir. Ö rneğin,
genellikle en gelişm iş projelere kaynak sağlayan Savunm a İleri
Araştırm a Projeleri A jansı (Defense A dvanced Research Projects
Agency - D A RP A), son birkaç yıl boyunca M ojave Ç ölü'ndeki
kayalık bir bölgede kendi kendine dolaşabilecek sürücüsüz bir
araç yaratılm ası için 2 m ilyon dolarlık bir yarışm a projesini des
teklem iştir. 2004 yılında DA RPA Büyük Yarışm asına katılanlar-
dan hiçbirisi yarışı tam am lam ayı başaram am ıştır. En iyi derece
yi yapan araç, bozulm adan önce 12 kilom etre yol alabilm iştir.
Fakat 2005 yılında Stanford Yarış E kibi'nin sürücüsüz aracı 212
kilom etrelik zorlu parkuru (7 saat sürse de) tam am lam ayı başar
mıştır. D iğer araçlardan dört tanesi daha yarışı tam am layabil
miştir. (Eleştirenlerden bazıları, kurallar uyarınca araçların uzun
ve ıssız yol boyunca G PS navigasyon sistem leri kullanm asına
izin verildiğini, bunun sonucu olarak araçların önceden belirlen
130 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
miş ve üzerinde çok fazla engel bulunm ayan bir yol haritası
boyunca hareket edebileceğini, böylece önlerine tanınm ası gere
ken karm aşık engellerin çıkm ayacağını söylüyorlardı. Gerçek
sürüş koşulları altında araçların öngörülm eyen başka araçlar,
yayalar, yol inşaatları, trafik sıkışıklıkları ve bunlar gibi şeylerin
etrafından dolaşm ası gerekm ekteydi).
Bili Gates, m akinelerin "sıradaki m od a" olabileceği konusun
da ihtiyatlı bir iyim serlik ifade etm ektedir. Gates, robotik konu
sunun şu andaki durum unu bundan otuz yıl önce kendisinin de
başlatm aya yardım cı olduğu kişisel bilgisayar konusuna benzet
m ektedir. Tıpkı PC gibi, robotik de kalkışa hazır bekliyor olabi
lir. "Sanayinin kritik kütleye ne zam an ulaşacağını veya ulaşıp
ulaşm ayacağını hiç kim se kesin bir şekilde söyleyem ez" diye
yazm aktadır. "Fak at eğer ulaşırsa, dünyayı pekâlâ değiştirebi
lir."
(İnsana benzer zekâya sahip robotlar ticari olarak piyasaya
sunulduğu zam an, ortaya m uazzam bir pazar çıkacaktır. H er ne
kadar günüm üzde gerçek robotlar var olm asa da, önceden prog
ram lanm ış rob otlar m evcuttur ve sayıları da artm ıştır.
Uluslararası Robotik Federasyonu, 2004 yılında bu robotlardan
yaklaşık 2 m ilyon tane var olduğunu ve 2008 yılm a kadar bir 7
m ilyon tanesinin daha hizm ete gireceğini tahm in etm iştir.
Japonya Robotik Derneği, bugün 5 m ilyar dolar değerinde olan
kişisel robot sanayiinin 2025 yılm a kadar 50 m ilyar dolara ulaşa
cağını öngörm ektedir).
yıp avlanam az veya oda içerisinde bir fare gibi koşuşturam az.
Robotlardaki büyük sinir ağları onlar veya yüzlerle ifade edilen
"nöronlard an" oluşabilir; buna karşın insan beyni 100 m ilyar
dan fazla nörona sahiptir. Sinir sistem inin haritası biyologlar
tarafından tam olarak çıkartılm ış bulunan çok basit bir solucan,
C. elegans, sinir sistem inde 300 tane kadar nörona sahiptir ve bu
onu doğada bulunan en basit sinir sistem inin sahibi kılm aktadır.
Fakat, bu nöronlar arasında 7.000'den fazla sinaps vardır. C. ele
gans ne kadar basit olursa olsun sinir sistem i o denli karm aşıktır
ki, şim diye kadar hiç kim se bu beynin bir bilgisayar m odellem e-
sini yapm ayı başaram am ıştır. (1988 yılında bir bilgisayar uzm a
nı şim diye kadar yaklaşık 100 m ilyon yapay nörona sahip robot
lara sahip olacağım ızı öngörm üştü. İşin aslına bakılacak olursa
100 nörondan oluşan bir sinir ağı, olağanüstü sayılm aktadır).
İşin kom ik yanı, m akinelerin büyük sayıları çarpm ak veya
satranç oynam ak gibi insanların "z o r" bulduğu işleri hiç yorul
m adan yapm aları, fakat bir odanın içinde yürüm ek, yüzleri tanı
m ak veya bir arkadaşla dedikodu yapm ak gibi son derece
"k olay " olan işleri yaparken fena halde tökezlem eleridir. Bunun
nedeni, en gelişm iş bilgisayarlarım ızın dahi tem elde yalnızca
birer toplam a m akinesi olm asıdır. Buna karşm bizim beynim iz
ise, aklıselim ve örüntü tam m a gibi çok karm aşık bir düşünce
m im arisine gerek duyan hayatta kalm a gibi sıradan bir sorunu
çözüm lem ek üzere evrim tarafından tasarlanm ıştır. O rm anda
hayatta kalm ak cebir veya satranca değil, yırtıcılardan sakınm a
ya, eş bulm aya ve değişen ortam lara ayak uydurm aya bağlıydı.
Y apay zekân ın orijin al k u ru cu ların d an b irisi, M IT 'd en
M arvin M insky, yapay zekânın sorunlarını şu şekilde özetliyor:
"Y apay zekânın tarihi epeyce kom iktir, çünkü sağladığı ilk ger
çek başarılar m antık kontrolleri yapabilen veya bir cebir dersini
başarabilen bir m akine gibi güzel şeylerdi. Fakat sonra birinci
sm ıf okum a kitabm dakiler gibi basit hikâyeler hakkında sorular
yanıtlayabilen m akineler yapm aya çabalam aya başladık. Bugün,
bunu yapabilen hiçbir m akine yoktur."
Bazıları bu iki yaklaşım , tepeden aşağıya ve tabandan yuka
rıya arasm da eninde sonunda bir büyük sentez ortaya çıkacağı
ROBOTLAR 133
R o b o t l a r T e h l İ k e l i O l a b î l î r Mi?
Bilgisayarların gücünün her on sekiz ayda ikiye katlandığını
söyleyen M oore yasası nedeniyle, birkaç on yıl sonra m esela bir
köpeğin veya kedinin zekâsına sahip robotların yaratılacağını
söylem ek m akul olabilir. Fakat 2020 yılm a kadar M oore yasası
pekâla çökebilir ve silikon çağı sona erebilir. Son elli yıldır bilgi
sayarların gücündeki hayret verici artış, on m ilyonlarcası tırna
ğınızın üzerine sığabilecek kadar m inik silikon transistörler
yaratm a yeteneği tarafından kam çılanm ıştır. Silikondan yapıl
m ış levhalar üzerine m ikroskobik transistörler kazım ak için
m orötesi ışın dem etleri kullanılm ıştır. Fakat bu süreç sonsuza
kadar devam edem ez. Sonunda bu transistörler giderek küçüle
cek, m olekül boyutlarına ulaşacak, bu süreç de o zam an bozula
caktır. Silikon çağının nihayet sona erm esiyle birlikte, Silikon
Vadisi 2020 yılından sonra bir eski eserler m üzesine dönüşebilir.
D izüstü bilgisayarınızın içindeki Pentium yongası, yaklaşık
20 atom kalınlığında bir tabakaya sahiptir. 2020 yılında o
Pentium yongası yalnızca 5 atom kalınlığında bir tabakadan
m eydana gelebilir. O noktada H eisenberg belirsizlik ilkesi dev
reye girer ve elektronun nerede olduğunu bilem ezsiniz. O
zam an yonganın dışına elektrik sızm aya başlar ve bilgisayar
kısa devre olur. O noktada kuantum yasaları nedeniyle bilgisa
yar devrim i ve M oore yasası yolun sonuna gelmiş demektir.
(Bazıları sayısal çağın "bitlerin atom lara galip gelm esi" olduğu
nu öne sürer. Fakat eninde sonunda, M oore yasasının sınırına
ulaştığım ız zam an, atom lar intikam alabilirler).
Şim di fizikçiler bilgisayar dünyasına 2020 yılından sonra
hâkim olacak silikon-sonrası teknoloji üzerinde çalışm aktadır
lar, fakat şim diye kadar oldukça değişken sonuçlar elde edilm iş
tir. Daha önce gördüğüm üz gibi, silikon teknolojisinin yerini
alm ak üzere kuantum bilgisayarlar, DN A bilgisayarları, optik
bilgisayarlar, atom ik bilgisayarlar ve benzerleri gibi değişik tek
nolojiler İncelenm ektedir. Fakat, silikon yongaların yerini alm a
dan önce bunlarm her birinin önünde m uazzam engeller bulun
m aktadır. Tek tek atom lar ve m oleküller üzerinde çalışm ak,
ROBOTLAR 139
ceğim izin m im arı olm alıyız. Eğer olm azsak, kültürüm üz yok
olup gidebilir" dem ektedir.
M oravec, sinirsel m im arim izin bir m akineye nöron bazında
nakledileceği, bir anlam da bize ölüm süzlük kazandıracak uzak
bir gelecek hayal etm ektedir. Ne kadar çılgınca olsa da bu, olası
lıkların dışında kalan bir düşünce değildir. Böylece, uzak gelece
ği görm eye çalışan bazı bilim insanlarına göre insanlığın gelece
ğinde ölüm süzlük (DNA katkılı veya silikon vücutların içerisin
de) yatıyor olabilir.
Eğer M oore yasasının çöküşünü ve aklıselim sorununu aşa
bilirsek, hiç olm azsa hayvanlar kadar, belki de bizler kadar veya
bizden daha akıllı düşünen m akineler yaratm a fikri bu yüzyılın
sonlarına doğru dahi gerçekleşebilir. Yapay zekânın tem el yasa
larını hâlâ keşfediyor olsak dahi, bu alandaki ilerlem eler son
derece büyük bir hızla gerçekleşm ektedir ve çok üm it vaat
etm ektedir. Bu durum da robotları ve düşünen m akineleri I. sınıf
bir olanaksızlık olarak kabul ediyorum.
8
Dünya Dışı Yaratıklar ve
- ARTHUR C. CLARKE
yaşam kam tları ararken gökbilim ciler "su y u izle" parolasını tek
rar tekrar söylerler. Pek çok sıvının aksine sıvı su, şaşılacak ka
dar çok çeşitli kim yasalları eritebilen bir "evrensel çözücü"dür.
Giderek artan karm aşıklıkta m oleküller yaratm ak için ideal bir
karıştırm a kabıdır. D iğer çözücülerle epeyce ender karşılaşılır
ken, su evrenin her tarafında bulunan basit bir m oleküldür.
İkincisi, biliyoruz ki karbon, yaşam yaratm ak için uygun bir
bileşendir, çünkü dört adet bağı vardır ve dolayısıyla diğer dört
atoma bağlanabilir ve m uazzam karm aşıklıkta m oleküller yara
tabilir. U zun karbon zincirleri oluşturm ak özellikle kolaydır,
bunlar da hidrokarbon ve organik kim yanın tem elini oluşturur.
Dört bağa sahip diğer elem entler bu kadar zengin bir kim yaya
sahip değildir.
K arbonun taşıdığı önem i gösteren en etkili deney, 1955 yılın
da Stanley M iller ve H arold Urey tarafından yapılan ve yaşam ın
kendiliğinden ortaya çıkışının karbon kim yasının doğal bir yan
ürünü olabileceğini gösteren deneydir. Am onyak, m etan ve
D ünya'nm ilk zam anlarında etrafta var olduğuna inandıkları
diğer toksik kim yasallardan oluşan bir çözeltiyi aldılar, bunu bir
cam şişe içerisine koydular, içinden küçük bir elektrik akımı
geçirdiler ve sonra yalnızca beklediler. Bir hafta içerisinde şişe
nin içinde am inoasitlerin kendiliğinden oluşm aya başladığına
ilişkin kanıtlar gözlem lediler. E lektrik akım ı, am onyak ve
m etandaki karbon bağlarını kopartm aya ve sonra da atom ları
proteinlerin öncülü olan am inoasitler şeklinde yeniden düzenle
m eye yeterli olm uştu. Bir bakım a, yaşam kendiliğinden şekille
nebilir. O zam andan bu yana, m eteorların ve derin uzaydaki gaz
bulutlarının içinde am inoasitler bulunm uştur.
Üçüncüsü, yaşam ın en önem li tem eli, kendi kendini kopyala
yabilen DN A adlı m oleküldür. Kim yada kendi kendini kopyala
yabilen m oleküllere son derece ender rastlanır. Dünyada m uhte
m elen okyanusların derinliklerinde ortaya çıkan ilk DN A m ole
külünün şekillenm esi, yüz m ilyonlarca yıl sürmüştür. Eğer
M iller-U rey deneyi okyanuslarda bir m ilyon yıl süreyle yapıla
bilecek olsaydı, m uhtem elen DN A benzeri m oleküller kendi
kendine şekillenirdi. Dünya tarihinin ilk zam anlarında Dünya
146 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
E T Y İ DİNLEMEK
Dünya Dışı Zekâ Arayışı - Search for Extraterrestrial Intelli
gence (SETİ) projesi, G iuseppe Cocconi ve Philip M orrison adlı
fizikçiler tarafından 1959 yılında yayım lanan ve dünya dışı ileti
şime kulak m isafiri olm ak için en uygun yöntem in 1 ila 10 giga
hertz frekansa sahip m ikrodalga ışınım ını dinlem ek olduğunu
öneren etkileyici bir m akaleye kadar uzanm aktadır. (1 gigahertz
altında sinyaller hızlı hareket eden elektronlardan çıkan ışınım
tarafından silinirdi; 10 gigahertz üstünde ise kendi atm osferi
m izdeki oksijen ve su m oleküllerinden yayılan gürültü, sinyalle
ri etkilerdi). O nlar dış uzaydan gelen sinyaller açısından en çok
üm it vaat eden frekans olarak 1,420 gigahertzi seçm işlerdi,
çünkü evrende en bol bulunan elem ent olan norm al hidrojen
gazının yayım frekansı buydu. (Bu dolaylardaki frekanslar,
dünya dışı iletişim açısından uygun olm aları nedeniyle "su lam a
n oktası" olarak adlandırılm aktadır).
Sulam a noktası yakınlarında karşılaşılan zeki sinyaller ise,
üm it kırıcı olm uştur. 1960 yılında Frank Drake Green Bank,
W est V irginia'daki 25 m etrelik radyo teleskopunu kullanarak
148 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
N ered eler?
SETİ projesinin şim diye kadar evrendeki zeki yaşam biçim lerin
den gelen hiçbir sinyal tespit etm em iş olm ası, bilim insanlarının
Frank D rake'in diğer gezegenlerdeki zeki yaşam için ortaya koy
duğu denklem lerin ardındaki varsayım lara daha soğuk, eleştirel
bir şekilde bakm alarına yol açm ıştır. Son zam anlarda yapılan
astronom ik keşifler zeki yaşam bulm a olasılığının 1960'h yıllar
da Drake tarafından hesaplanan orijinal değerden çok farklı
olduğunu düşünm em ize neden olm uştur. Evrende zeki yaşam ın
var olma olasılığı, başlangıçta düşünülenden hem daha az, hem
de daha çoktur.
İlk olarak, yeni keşifler yaşam ın D rake'in denklem lerinde
hesaba katılm ayan şekillerde ortaya çıkabileceğini düşünm em i
zi gerektirm iştir. Eskiden bilim insanları sıvı durum daki suyun
yalnızca G üneş'i çevreleyen "Y aşanabilir bölge" içinde buluna
bileceğini zannediyorlardı. (Dünya, G üneş'ten "tam yerinde"
bir uzaklıktadır. N e G üneş'e çok yakındır, çünkü okyanuslar
kaynayabilirdi, ne de çok uzaktır, çünkü okyanuslar donardı,
fakat yaşam olasılığı sağlam ak için "ta m yerinde"dir.
Böylece, gökbilim cilerin Jü p iter'in donm uş uydusu olan
Europa'nm buz kabuğunun altında sıvı durum da su bulunabile
ceğine dair kanıt bulm aları, bir şok etkisi yaratm ıştı. Europa,
Yaşanabilir bölgenin oldukça dışındadır, bu nedenle Drake
denklem inin koşullarına uym uyorm uş gibi görünm ektedir.
DÜNYA DIŞI YARATIKLAR VE U F O 'lA R 151
D ünya'nın bin kat daha fazla m eteor çarpm asına m aruz kalaca
ğını, her on bin yılda bir yaşam ı tehdit eden boyutlarda (65 m il
yon yıl önce dinozorları ortadan kaldıran m eteor gibi) bir olayla
karşılaşacağını tahm in etm ektedir. O nun söylediğine göre,
"Y aşam ın bu aşırı saldırıya nasıl dayanabileceğini hayal etmek
dahi çok zor" olacaktır.
İkincisi, D ünya'm ız dönüşüne denge kazandıran büyük bir
A y'a sahiptir. Bilim insanları, N ew ton'un yerçekim i yasalarını
m ilyonlarca yıla yayarak eğer büyük bir Ay var olm asaydı
D ünya'nm ekseninin m uhtem elen kararsız bir hal alacağını,
bunun sonucunda D ünya'nm tepetaklak olacağını, yaşam ın ola
naksızlaşacağını gösterebilirler. Fransız gökbilim ci Dr. Jacques
Lasker, eğer Ay olm asaydı D ünya'nm ekseninin 0 ile 54 derece
arasında salınım yapacağını, bunun da yaşam la uyum lu olm a
yan aşırı hava koşullarına yol açacağını tahm in etmektedir.
Dolayısıyla, D rake denklem lerinin içine büyük bir uydunun
varlığının da katılm ası gereklidir. (M ars'ın dönüşünü düzenle
m ek için çok küçük, m inicik iki tane aya sahip olm ası, uzak geç
m işte M ars'ın tepetakla olm uş olabileceği ve gelecekte yine ola
bileceği anlam ına gelm ektedir).
Üçüncü olarak, yakın geçm işte elde edilen jeolojik kanıtlar
Dünya üzerindeki yaşam ın geçm işte pek çok kez neredeyse
sönm e noktasına geldiğine işaret etm ektedir. Yaklaşık 2 m ilyar
yıl önce D ünya m uhtem elen tüm üyle buz kaplıydı; yaşam ı zar
zor destekleyebilen bir "kartopu D ünya" idi. Başka zam anlarda
volkan püskürm eleri ve m eteor çarpm aları, D ünya üzerindeki
tüm yaşam ı yok etm e noktasının çok yakınm a getirm iş olabilir.
Dolayısıyla, yaşam ın yaratılm ası ve evrim i, başlangıçta düşün
düğüm üzden çok daha kırılgandır.
Dördüncüsü, geçm işte zeki yaşam neredeyse sona eriyordu.
En son DN A kanıtlarından anlaşıldığına göre, bundan yüz bin
yıl kadar önce D ünya üzerinde birkaç yüz ila birkaç bin insan
yaşam aktaydı. H erhangi bir türe m ensup hayvanların birbirle
rinden büyük genetik farklılıklar gösterm esinin aksine, insanla
rın hepsi genetik açıdan neredeyse birbirinin aynıdır. H ayvanlar
dünyası ile kıyaslandığı zam an, sanki birbirim izin klonu gibi
DÜNYA DIŞI YARATIKLAR VE UFO'LAR 153
tem elen yaygın bir şekilde tahm in edilenden çok daha az bulun
m aktadır." Aslında W ard ve Brow nlee, D ünya'nm hayvansal
yaşam ı barındırm ak açısından galakside benzersiz olm ası olası
lığına kapıyı açık bırakm aktadırlar. (Bu varsayım galaksim izde
zeki yaşam arayışlarını her ne kadar köreltecek olsa da, uzakta
ki diğer galaksilerde yaşam olm a olasılığını yine de silip atm a
maktadır).
D ü n y a B e n z e r î G e z e g e n A r a y iş l a r i
Drake denklem i, elbette tam am en varsayım saldır. Dış uzayda
yaşam arayışlarının Güneş sistem i dışında gezegenlerin keşfe
dilm esi dolayısıyla bir artış gösterm esinin nedeni budur. Güneş
sistem i dışındaki gezegenlere yönelik araştırm aları engelleyen
şey, kendilerine ait bir ışık üretm edikleri için herhangi bir teles
kop tarafından görülem em eleridir. Bunlar, ana yıldızlarının m il
yonda biri ila m ilyarda biri kadar sönüktür.
Gökbilim ciler, bunları belirlem ek için Jüpiter büyüklüğünde
bir gezegenin yıldız yörüngesini değiştirebileceğini varsayarak
ana yıldızdaki m inicik yalpalam aları incelem ek zorunda kal
m aktadırlar. (Kendi kuyruğunu kovalayan bir köpek düşünün.
Ana yıldız ve Jüpiter büyüklüğündeki gezegen, birbirleri etra
fında dönerek aynı şekilde birbirlerini "kovalam aktadır". Bir
teleskop, Jüpiter büyüklüğündeki karanlık gezegeni görem ez,
fakat ana yıldız açık şekilde görülebilir ve ileri geri yalpalıyor-
muş izlenim i verir).
Güneş sistem i dışındaki ilk gerçek gezegen, 1994 yılında
Pennsylvania Eyalet Ü niversitesi'nden Dr. A lexandr W olszczan
tarafından, kendi etrafında dönen bir pulsar olan ölü bir yıldızın
çevresinde dönen gezegenler gözlem lem esi ile bulunm uştur.
Ana yıldız m uhtem elen bir süpernova'ya dönüşerek patladığı
için bunların ölm üş, kavrulm uş gezegenler olm ası olasıydı.
Ertesi yıl İsviçreli iki gökbilim ci, C enevre'den M ichel M ayor ve
D idier Q ueloz, 51 P egasi y ıld ızın ın çev resin d e dönen ve
Jüpiter'e benzer kütleye sahip olan, daha üm it verici bir gezegen
DÜNYA DIŞI YARATIKLAR VE UFO'LAR 155
N eye B e n z iy o r l a r ?
Çeşitli bilim insanları dünya dışı yaşam ın neye benzeyebileceği-
ni bulm ak am acıyla fizik, biyoloji ve kim yadan yararlanm aya
çalışm ışlardır. Ö rneğin Isaac N ew ton, etrafında görebildiği
bütün hayvanların neden aynı iki taraflı sim etriye sahip olduğu
nu m erak etm iştir - sim etrik olarak düzenlenm iş iki göz, iki kol
ve iki bacak. Bu rastlantısal bir şey mi, yoksa Tanrının işi m iydi?
G ünüm üzde biyologlar, bundan yarım m ilyar yıl önce,
"K am briyen patlam ası" sırasında doğanın ortaya çıkm akta olan
çok hücreli m inicik yaratıklar üzerinde pek çok şekil ve biçim
deneyi yaptığını düşünm ektedirler. Bunlardan bazıları X, Y
veya Z şeklinde şekillenm iş bir om uriliğe sahiptiler. Bazılarının
deniz yıldızına benzeyen radyal bir sim etrisi vardı. Bunlardan
birinin om uriliği tesadüfen I şeklinde oluşm uş, iki taraflı sim et
riye sahipti ve bu, Dünya üzerindeki m em elilerin çoğunun ata
şıydı. Dolayısıyla, ilkesel olarak iki taraflı sim etriye sahip insan
sı biçim , H ollyw ood'un uzaylı yaratıkları betim lem ek için kul
landığı biçim , bütün zeki yaşam a uygulanabilir olm ak zorunda
değildir.
Bazı biyologlar, K am briyen patlam ası sırasında çeşit çeşit
yaşam biçim lerinin ortaya çıkm a nedeninin avcı ve av arasında
ki bir "silahlanm a yarışı" olduğunu düşünm ektedirler. Diğer
organizm aları yutabilecek ilk çok hücreli organizm anın ortaya
çıkışı, her ikisinin de hızlandırılm ış bir evrim geçirm esini, her
birinin diğerine üstünlük sağlam aya çalışm asını zorunlu kılm ış
tır. Tıpkı soğuk savaş dönem inde eski Sovyetler Birliği ile ABD
arasındaki silahlanm a yarışı gibi, her iki tarafın da diğerinden
önde olm ak için acele etm esi gerekiyordu.
DÜNYA DIŞI YARATIKLAR VE UFO'LAR 159
UFO LAR
Bazıları, dünya dışı yaratıkların U FO 'larla D ünya'yı ziyaret etti
ğini iddia ederler. Bilim insanları U FO 'lardan bahsedildiğini
duydukları zam an genellikle kaşlarını çatar ve böyle bir olasılı
ğı reddederler, çünkü yıldızlar arasındaki m esafe çok fazladır.
Ancak, bilim insanlarının tepkileri ne olursa olsun, inatçı UFO
haberleri yıllar boyunca azalm am ıştır.
A slında UFO gözlem leri, yazılı tarihin başlangıcına kadar
uzanm aktadır. İncil'de peygam ber Ezekiel (Zülkifl), bazılarının
UFO tarifi olduğuna inandığı "gökyüzünde tekerlekler içindeki
tekerlekler"den gizem li bir şekilde bahsetm ektedir. M ısır'da
Firavun III. Thutm osis'in hüküm darlığı zam anından gelen M ısır
yazıları, M .Ö. 1450 yılında birkaç gün görülen ve sonra gökyü
züne yükselen, yaklaşık 5 m etre çapında ve güneşten daha par
lak "ateş çem berleri"ni kapsayan bir olay anlatm aktadır. Rom alı
yazar Julius O bsequens, M.Ö. 91 yılında "gökyüzünde yol alan
bir küre, bir çem ber veya daire şeklinde bir cisim " hakkm da yaz
mıştır. 1235 yılında G énéral Yoritsum e ve ordusu, Japonya'm n
Kyoto kenti yalanlarında gökyüzünde dans eden garip ışık
DÜNYA DIŞI YARATIKLAR VE UFO'LAR 167
- A . W. BICKERTON, 1 9 26
- KO NSTANTIN E. TSIOLKOVSKY,
ROKET B İL İM İN İN BABASI
GELECEĞİN FELAKETLERİ
Şair Robert Frost, D ünya'm n sonunun ateşle mi, yoksa buzla mı
geleceğini sorm uştu. Fizik yasalarından yararlanarak, doğal bir
felaket durum unda D ünya'm n ne şekilde sona ereceğini m akul
ölçüler içerisinde öngörebiliriz.
YILDIZ GEMİLERİ 1 75
Bin yıllar ölçeği içerisinde insan uygarlığı için var olan bir
tehlike, yeni bir buz çağının ortaya çıkm asıdır. Son buzul çağı
10.000 yıl önce sona erm iştir. Zam am m ızdan 10.000-20.000 yıl
sonra bir sonraki buzul çağı gelince, K uzey A m erika'nın büyük
bölüm ü 750 m etre kalınlığında buz ile kaplanacaktır. İnsan
uygarlığı, yakın geçm işteki m inicik buzullar arası dönem de,
D ünya alışılm adık şekilde ılıklaştığı zam an gelişip serpilm iştir,
fakat böyle bir döngü sonsuza kadar sürüp gidemez.
M ilyonlarca yıl boyunca D ünya'ya çarpacak büyük m eteor
lar veya kuyruklu yıldızlar yıkıcı bir etkiye yol açabilir. Son gök
cism i çarpm ası, 65 m ilyon yıl önce 9 kilom etre çapında bir nes
nenin M eksika'nın Yucatan Y arım adası'na çarpm ası ile olmuş,
290 kilom etre çapında bir krater m eydana gelm iş, o zam ana
kadar Dünya üzerinde baskın yaşam biçim i olan dinozorlar
ortadan kalkm ıştır. A ynı zam an ölçeği içinde benzer bir çarpış
m a olasılığı bulunm aktadır.
G ünüm üzden m ilyarlarca yıl sonra G üneş yavaş yavaş ge
nişleyecek ve D ü nya'yı içine alacaktır. A slına bakılacak olursa,
önüm üzdeki bir m ilyar yıl içinde G üneş'in sıcaklığının yüzde 10
artacağını, D ünya'yı kavuracağını tahm in etm ekteyiz. 5 m ilyar
yıl içinde G üneş'im iz m utasyona uğrayıp devasa bir kırm ızı yıl
dıza (kızıl dev) dönüştüğü zam an, D ünya'yı tam am en yutacak
tır. Dünya, gerçekten G üneş'in atm osferi içinde yer alacaktır.
G ünüm üzden on m ilyarlarca yıl sonra hem Güneş, hem de
Sam anyolu galaksisi ölecektir. G üneş'im iz en sonunda hidro
je n /h e ly u m yakıtım tükettiği zam an küçülerek m inik bir beyaz
cüce yıldız olacak ve yavaş yavaş soğuyarak uzayın boşluğunda
gezen bir siyah nükleer atık kitlesine dönüşecektir. Sam anyolu
galaksisi sonunda kendisinden çok daha büyük olan kom şu
A ndrom eda galaksisi ile çarpışabilir. Sam anyolu'nun sarmal
kolları kopacak ve G üneş'im iz derin uzaya fırlatılacaktır. İki
galaksinin m erkezindeki kara delikler, birbiri ile çarpışıp birleş
m eden önce bir ölüm dansı yapacaktır.
İnsanoğlunun günün birinde canım kurtarm ak için Güneş sis
tem inden yakındaki yıldızlara kaçm ak veya yok olmak zorunda
176 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
İy o n y e P l a z m a M o t o r l a r i
Kim yasal roketlerin aksine iyon m otorları, alışılagelmiş roketle
ri hareket ettiren süper sıcak gazları ani ve etkileyici bir patla
m ayla üretm ezler. Aslına bakılacak olursa, ürettikleri güç, gram
la ölçülür. Dünyada bir m asa üstüne yerleştirildikleri zam an
hareket edem eyecek kadar güçsüzdürler. Ancak, itiş güçlerinde
YILDIZ GEMİLERİ 177
G ü n eş Y elk en leri
Bu sorunları çözüm leyebilecek önerilerden birisi, güneş yelkeni
dir. Bu öneri, güneş ışığının çok küçük, fakat devasa bir yelkeni
uzayda hareket ettirm eye yetecek m iktarda sürekli bir basınç
yaratm asından yararlanm aktadır. G üneş yelkeni fikri eskidir,
büyük gökbilim ci Johannes K epler'in 1611 yılında yazdığı bilim
sel incelem e Somnium'a kadar uzanır.
Güneş yelkeninin ardındaki fizik ilkelerinin yeterince basit
olmasına karşın, uygulam ada uzaya gönderilebilecek bir uzay
yelkeni yaratm ak konusundaki ilerlem eler pek dura kalka ger
çekleşm iştir. 2004 yılında bir Japon roketi uzaya iki tane küçük
uzay yelkeni prototipini başarıyla götürm üştür. 2005 yılında
G ezegenler D erneği, C osm os Stüdyoları ve Rusya Bilim ler
Akadem isi, Barents D enizi'ndeki bir denizaltıdan Cosmos 1 uzay
yelkenini fırlattılar, fakat taşıyıcı Volna roketi arızalanınca yel
ken yörüngeye giremedi. (Daha önceki bir alt yörünge yelkeni
de 2001 yılında başarısız olm uştu). Ancak, 2006 Şubatında 15
m etrelik bir güneş yelkeni, Japon M -V roketi ile başarılı bir şekil
de yörüngeye gönderildi, fakat yelken tam olarak açılmadı.
Güneş yelkeni teknolojisindeki gelişm eler son derece yavaş
olsa da, güneş yelkeninin taraftarları kendilerini yıldızlara u laş
tırabilecek başka bir fikir geliştirm işlerdir: ayda devasa bir lazer
bataryası kurarak bir güneş yelkenine yoğun lazer ışınları gön
derm ek ve en yakın yıldıza gitm esini sağlam ak. Böyle bir geze
genler arası güneş yelkeninin fiziksel yapısı, gerçekten ürkütü
cüdür. Yelkenin yüzlerce kilom etre boyutlarında olm ası ve
YILDIZ GEMİLERİ 1 79
RAMJET FÜZYONU
Bizi yıldızlara götürm ek için favori adayım , ram jet füzyon
m otorudur. Evrende bol m iktarda hid rojen bulunm aktadır,
dolayısıyla bir ram jet füzyon m otoru dış uzayda yol aldıkça hid
rojeni toplayarak esas itibarıyla bitm esi olanaksız bir yakıt kay
nağına sahip olabilir. H idrojen toplandığı zam an m ilyonlarca
dereceye ısıtılır, füzyon olayının başlayacağı sıcaklığa ulaştırılır,
böylece bir term onükleer tepkim enin enerjisi açığa çıkar.
Ram jet füzyon m otoru 1960 yılında fizikçi Robert W. Bussard
tarafından ortaya atılm ış ve daha sonra Cari Sağan tarafından
180 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
N ü k l e e r E l e k t r îk R o k e t i
1956 yılında A BD A tom Enerjisi K om isyonu (AEC) Rover
Projesi ile nükleer roketlere ciddi bir gözle bakm aya başladı.
Kuram sal olarak, hidrojen gibi gazları çok yüksek sıcaklıklara
kadar ısıtm ak için bir nükleer fisyon reaktörü kullanılır ve
sonra bu gazlar roketin bir ucundan püskürtülerek itm e gücü
yaratılır.
Dünya atm osferinde ölüm cül nükleer yakıtın karışacağı bir
patlam a tehlikesi nedeniyle nükleer roket m otorlarının ilk
sürüm leri, roketin p erform ansının d ikkatle gözlenebileceği
şekilde, tren rayları üzerine yatay olarak yerleştirilm işti. Rover
projesi kapsam ında test edilecek ilk nükleer roket m otoru, 1959
yapım ı olan K iw i 1 m otoru yd u (çok u ygun bir şekilde,
A vustralya'nın uçam ayan kuşunun adı verilm işti). 1960'larda
N ASA, yatay olarak değil de düşey olarak test edilecek ilk nük
leer roket olacak Roket Taşıt U ygulam aları İçin Nükleer M otor'u
(NERVA) yaratm ak için A EC ile işbirliği başlattı. Bu nükleer
m otor, 1968 yılında test için aşağıya doğru ateşlendi.
182 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
dört astronotun ölüm üne yol açan iki kaza, bu oranı doğrular
niteliktedir).
H er şeye karşın, N ASA 1960'ların N ERV A program ının
ardından nükleer roket üzerindeki araştırm alarına devam etm e
kararını yeni alm ıştır. İnsanoğluna ateşi veren 2003 yılında
Yunan tanrısı Prom ete'nin adını taşıyan yeni bir proje başlatan
N ASA, 2005 yılında bu projeye 450 m ilyon dolar harcam ış,
ancak harcam alar 2006 yılında önem li ölçüde kısılmış, 100 m il
yon dolara düşm üştür. Projenin geleceği belirsizdir.
General Atom ics, 1959 yılında bir O rion uzay gem isinin
büyüklüğü üzerinde tahm inde bulunan bir rapor yayım lamıştı.
Süper O rion olarak adlandırılan en büyük sürüm 8 m ilyon ton
ağırlığında ve 400 m etre çapında olacak, enerjisini 1.000 hidrojen
bom basından alacaktı.
Ancak, projenin önem li sorunlarından birisi, fırlatm a sırasın
da nükleer atıklar tarafından kirletilm e olasılığıydı. Dyson, her
fırlatm ada açığa çıkan nükleer atıkların on kişide ölüm cül kan
serlere yol açabileceğini tahm in ediyordu. Ayrıca böyle bir fırlat
m anın doğu racağı elektrom an yetik darbe (electrom agnetic
pulse - EMP) öylesine büyük olacaktı ki, civardaki elektrik sis
tem lerinde büyük kısa devreler oluşm asına yol açacaktı.
1963 yılın d a im zalanan N ükleer D eneyleri Sınırlam a
Anlaşm ası, projenin sonunu da getirdi. Projenin arkasındaki asıl
itici güç, nükleer bom ba tasarım cısı Ted Taylor, istifa etti. (Bir
konuşm am ızda, mini nükleer bom baların altında yatan fizik
kurallarının teröristler tarafından da seyyar nükleer bom ba
yapım ında kullanılabileceğinin farkına vardığı zam an projeden
soğuduğunu itiraf etmişti. Proje her ne kadar çok tehlikeli olarak
kabul edilm eden önce iptal edilm iş olsa da, adı N ASA tarafın
dan 2010 yılında Uzay M ekiğinin yerini alm ak üzere belirlenen
O rion uzay gem isinde yaşam aktadır).
N ükleer güce sahip bir roket fikri, British Interplanetary
Society (Britanya Gezegenler Arası Derneği) tarafından 1973 ila
1978 yılları arasında D ünya'dan 5,9 ışık yılı uzaklıktaki Barnard
Yıldızı'na ulaşabilecek insansız bir yıldız gem isi inşa edilip edi
lem eyeceğini görm ek için y ü rü tü len bir ön çalışm a olan
Daedalus Projesi ile kısa bir süre için yeniden diriltildi. (Barnard
Yıldızı, bir gezegene sahip olabileceği tahm in edildiği için seçil
mişti. O zam andan bu yana gökbilim ciler Jill Tarter ve M argaret
Turnbull, yaşam ı destekleyen gezegenlere sahip olma olasılığı
bulunan 17.129 yakın yıldızın listesini hazırlam ışlardır. En fazla
ümit vaat eden aday, 11,8 ışık yılı uzaklıktaki Epsilon indi A yıl
dızıdır).
Daedalus projesi için planlanan roket gem i öylesine m uaz
zam dı ki, dış uzayda inşa edilm esi gerekecekti. A ğırlığı 54.000
YILDIZ GEMİLERİ 185
* Bir cisme etkiyen kuvvetle, etkime süresinin çarpımına "itm e" denir. İtme, cis
min momentumunda bir değişikliğe neden olur. Dolayısıyla itme, cismin
momentumundaki değişikliğe eşittir. (E.N.)
186 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
yinde bir özgül itkiye sahip olacaktır. Değişik türde roket m otor
larının özgül itkilerini gösteren bir tablo, aşağıda verilm iştir.
U zay A sa n sö r ler î
Bu roket tasarım larına yapılan şiddetli eleştirilerden birisi, asla
Dünya üzerinde inşa edilem eyecek kadar büyük ve ağır olm ala
rıdır. Bu yüzden bazı bilim adam ları bu tasarım ların dış uzayda
inşa edilm esini önerm ektedirler. Bu sayede ağırlıksız ortam da
astronotların inanılm ayacak kadar büyük ağırlıkları kolayca kal
dırm ası m üm kün olacaktır. Fakat günüm üzde eleştirenler, dış
uzayda m ontaj çalışm alarının büyük m aliyetine işaret etm ekte
dir. Ö rneğin U luslararası U zay İstasyonunun tam am lanm ası
için M ekiğin yüzden fazla kez fırlatılm ası gerekecek ve m aliyet
ler 100 m ilyar dolardan fazla olacaktır. Bu, tarihin en pahalı
bilim sel projesidir. Dış uzayda yıldızlar arası bir uzay yelkeni
veya ram jet kepçesi inşa etm ek, bu rakam m birkaç katını gerek
tirecektir.
Ancak, bilim kurgu yazarı Robert H einlein'ın söylem eyi pek
sevdiği gibi, eğer bunu D ünya'dan 160 kilom etre yukarda yapa
bilirseniz, G üneş sistem inin herhangi bir noktasına giden yolun
YILDIZ GEMİLERİ 187
suretiyle, bir uçak biletinin ücreti kadar bir m aliyetle dış uzaya
asansör yolculuğu yapılabilir.
Ancak, göklere uzanan yolda yükselm em izi sağlayacak bir
asansör inşa etm eden önce, aşılm ası zor engellerin çözüm lenm e
si gerekm ektedir. G ünüm üzde laboratuvarda yaratılan saf kar
bon nanotüp elyafının uzunluğu 15 m ilim etreden fazla değildir.
Bir uzay asansörü yapabilm ek için binlerce kilom etre uzunlukta
karbon nanotüp elyafı üretilm esi gerekm ektedir. Bu, bilim sel bir
bakış açısından bakıldığında yalnızca teknik nitelikli bir sorun
olarak görünse de, eğer bir uzay asansörü yaratacaksak m utlaka
çözüm lenm esi gereken inatçı ve zor bir sorundur. Yine de bilim
insanları, karbon nanotüplerden m eydana gelen uzun teller
üretm e teknolojinde birkaç on yıl içerisinde ustalaşm am ız
gerektiğini düşünm ektedir.
ikinci olarak, karbon nanotüplerin içindeki m ikroskobik
yabancı m addeler, uzun bir tel üretilm esinde sorunlara yol aça
bilir. İtalya'da Turin Polytechnic'den N icola Pugno, bir karbon
nanotüpte tek bir atom un bile yanlış yerleşm iş olm ası durum un
da sağlam lığının yüzde 30 oranında azalacağını tahm in etm ek
tedir. Genel olarak bakıldığında atom ölçeğindeki bozukluklar
nanotüp telin sağlam lığını yüzde 70'e varan dolaylarda azaltabi
lir, bir uzay asansörünü taşım ak için gereken asgari gigapaskal
sağlam lığın altına inm esine yol açabilir.
N ASA, özel sektörün uzay asansörüne ilgisini teşvik etm ek
am acıyla iki ayrı ödüle kaynak ayırm ıştır. (Ödüller, uzayın
hem en kenarına yolcu taşıyabilecek ticari roketler yaratm a
konusunda girişim ci m ucitleri başarılı şekilde harekete geçiren
10 m ilyon dolarlık A nsari X-ödülüne benzer şekilde yapılandı
rılm ıştır. X-ödülü, 2004 yılında Spaceship O ne tarafından kaza
nılmıştı). N A SA 'nm koyduğu ödüller, Işın Gücü Yarışm ası ve
H alat Yarışm ası adlarını taşım aktadır. Işın Gücü Yarışm asında
takım lar en az 25 kilogram ağırlığında bir m ekanik cihazı bir ip
(yüksek bir vinçten sallandırılm ış) üzerinde 50 metre boyunca
saniyede 1 m etre hızla yukarı tırm andıracaklardır. İlk bakışta
kolay görünse de, bu işin püf noktası cihazın yakıt, batarya veya
bir elektrik kablosu taşım asına izin verilm iyor olmasıdır. Bunun
190 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
Sa p a n E t k î s İ
Bir nesneyi ışık hızına yakın bir hıza ulaştırm anın değişik yolla
rından birisi de, "sap an " etkisinden yararlanm aktır. N ASA,
uzay m ekiklerini dış gezegenlere gönderirken bazen onları
yakındaki bir gezegenin etrafından hızla döndürür, böylece hız
larını arttırm ak için sapan etkisini kullanır. N ASA, bu sayede
değerli roket yakıtından tasarruf eder. Voyager uzay aracı, G ü
neş sistem inin kenarına çok yakm da bulunan N eptün'e bu saye
de ulaşabilm iştir.
P rinceton'dan fizikçi Freem an Dyson> uzak gelecekte birbiri
etrafında dönen iki nötron yıldızı bulabileceğim izi öne sürm üş
tür. Bu nötron yıldızlarının çok yakınından geçm ek suretiyle
hızla etraflarından dönebilir ve ışık hızının üçte birine yakın bir
hızla uzaya fırlatılabiliriz. A slında, bize ışık hızına yakın bir hız
kazandıracak bir itiş sağlam ak üzere kütleçekim ini kullanm ış
oluruz. Bu yöntem , kâğıt üzerinde hem en hem en işe yarayacak
gibi görünm ektedir.
Başkaları da ışık hızı yakınlarına kadar hızlanm ak için G ü
neş'in etrafından dolanm am ızı önerm işlerdir. Aslına bakılacak
olursa bu yöntem , m ürettebat bir K lingon gem isini kaçırıp ışık
hızı duvarım aşm ak ve zam anda geriye gitm ek için G üneş'in
yanından dolandığı Uzay Yolu IV: Eve Dönüş film inde kullanıl
mıştır. When Worlds Collide - Kıyamet Kopunca film inde Dün-
ya'nm bir asteroit çarpm ası tehdidi altm da olduğu anlaşılınca
bilim insanları devasa bir "roller coaster" (hız treni) yaratarak
dünyadan kaçarlar. Bir roket, hız treni raylarından aşağıya kaya
rak büyük bir hıza ulaşır ve sonra rayların alt kısm ından döne
rek uzaya fırlar.
Aslm a bakılacak olursa, bu yöntem lerin ikisi de uzaya gitm e
m izi sağlam ayacaktır. (Enerjinin sakinim i dolayısıyla hız treniy
le aşağıya inip yukarı çıktığım ız zam an başladığımız hıza ulaşırız,
yani hiçbir enerji kazanım ı m eydana gelm ez. Aynı şekilde, sabit
duran güneşin etrafını dolandığım ız zam an hangi hızla işe baş
lam ışsak o hıza geri döneriz). D yson'un ik i nötron yıldızı kullan
m a yöntem inin işe yarayabilecek olm asının nedeni, nötron yıl-
192 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
dızlarım n çok büyük bir hızla dönm esidir. Sapan etkisini kulla
nan bir uzay aracı, enerjisini bir gezegenin veya yıldızın hareke
tinden alır.
D yson'un önerisi bir işe yarasa dahi, günüm üzün D ünya'ya
bağlı bilim insanlarına bir yararı olm ayacaktır, çünkü dönen
nötron yıldızlarına gitm ek için de bir yıldız gem isine ihtiyacım ız
bulunm aktadır.
R a y l i T o p îl e G ö k y ü z ü n e D o ğ r u
N esneleri inanılm az hızlarla uzaya fırlatm ak için kullanılabile
cek yaratıcı yöntem lerin bir başkası da, A rthur C. Clarke ve
başka yazarlar tarafından bilim kurgu hikâyelerinde kullanılan
ve ayrıca Y ıldız Savaşları füze kalkanının bir parçası olarak ciddi
şekilde İncelenm ekte olan raylı toptur.
Raylı top, bir cism i yüksek hızlara ulaştırm ak için roket yakı
tı veya baruttan değil, elektrom anyetizm adan yararlanır.
Bir raylı top, en basit şekliyle birbirine paralel olarak yerleş
tirilm iş iki tel veya raydan ve iki telin üstüne bir U harfi oluştu
racak şekilde bindirilm iş bir m erm iden m eydana gelir. M ichael
Faraday dahi, bir m anyetik alan içerisine yerleştirilen bir elek
trik akım ının bir kuvvetin etkisi altında kalacağını bilm ekteydi.
(Aslında bu, bütün elektrik m otorlarının tem el ilkesidir). Bu iki
tel ve m erm inin üzerinden m ilyonlarca am per göndererek ray
ların etrafında m uazzam bir m anyetik alan yaratılır. Bu m anye
tik alan da, m erm iyi rayların üzerinde m uazzam hızlarla hare
ket ettirir.
Raylı toplar, m etal nesneleri çok kısa m esafelerde çok yüksek
hızlarla başarılı şekilde fırlatm ıştır. İşin dikkate değer yanı, kâğıt
üzerinde basit bir raylı topun m etal bir m erm iyi saatte 29.000
kilom etre hızla fırlatabilm esi, yani bu m erm inin D ünya etrafın
da yörüngeye girebilecek olm asıdır. İlke olarak N A SA 'nm roket
filosunun tam am ı D ünya'dan yörüngeye yük fırlatacak raylı
toplarla değiştirilebilir.
Raylı top, kim yasal roketlere ve toplara kıyasla önem li bir
avantaja sahiptir. Bir tüfekte genişleyen gazların bir m erm iyi ite
YILDIZ GEMİLERİ 193
U z a y Y o l c u l u ğ u n u n T e h l ik e l e r i
Uzayda yolculuk yapm ak, elbette bir Pazar günü pikniğe git
m ekten farklıdır. M ars'a veya ötesine giden insanlı uçuşları çok
büyük tehlikeler beklem ektedir. Dünya üzerinde yaşam , m il
yonlarca yıldır bir korum a altındadır. G ezegenin ozon tabakası,
D ünya'yı m orötesi ışınlardan, m anyetik alanı Güneş parlam ala
rından ve kozm ik ışınlardan, kaim atm osferi içeri girdiği zam an
yanan m eteorlardan korur. Dünya üzerinde karşılaştığım ız ılım
lı sıcaklıkları ve hava basınçlarını kanıksam ışızdır. Fakat uzayın
derinliklerine gittiğim iz zam an evrenin çoğunun ölüm cül rad
yasyon kuşakları ve ölüm cül m eteor sürüleriyle bir kargaşa içe
risinde olduğu gerçeği ile yüzleşm ek zorunda kalırız.
Uzun süreli uzay yolculuğunda çözüm lenm esi gereken ilk
sorun, ağırlıksızlıktır. Ruslar tarafından yapılan uzun süreli
ağırlıksızlık araştırm aları, uzayda vücudun değerli m ineralleri
ve kim yasal m addeleri zannedilenden çok daha hızlı kaybettiği
ni ortaya koym aktadır. Çok sıkı bir jim nastik program ı uygulan
m asına karşın, uzay istasyonunda bir yıl kaldıktan sonra astro
n otların k em ik leri ve k asları öylesine k örelm ekted ir ki,
D ünya'ya ilk döndükleri zam an ancak bebekler gibi zar zor
sürünerek hareket edebilm ektedirler. Kas zayıflam ası, iskelet
sistem inin kötüleşm esi, alyuvar üretim inin azalm ası, düşük
bağışıklık tepkisi ve k a lp /d a m a r sistem inin işlevselliğinin azal
ması, uzayda uzun süreli ağırlıksızlığın kaçınılm az sonuçları
olarak görünm ektedir.
Birkaç ay ila bir yıl arasında sürecek olan M ars görevleri,
astronotlarım ızın dayanm a güçlerini son sınırına kadar deneye
cektir. Yakınlardaki yıldızlara düzenlenecek uzun vadeli görev
lerde bu sorun, ölüm cül sonuçlara yol açabilir. G eleceğin yıldız
gem ileri kendi etraflarında bir dönm e hareketine sahip olabilir
ve bu sayede insan yaşam ının devam etm esini sağlam ak am a
cıyla m erkezkaç kuvvetleri vasıtasıyla yapay bir yerçekim i yara
tabilir. Bu düzenlem e, gelecekteki uzay gem ilerinin m aliyetini
ve karm aşıklığını büyük ölçüde arttırabilir.
İkinci olarak, saatte on binlerce kilom etre hızla gerçekleştiri
len uzay yolculukları sırasında m ikro m eteorların varlığı, uzay
YILDIZ GEMİLERİ 195
A s k iy a A l i n m i ş Y a ş a m
Şim diye kadar ele aldığım roket tasarım larına yapılan değişm ez
eleştirilerden biri, eğer böyle yıldız gem ileri yapacak olursak
yakındaki yıldızlara ulaşm anın onlarca, yüzlerce yıl süreceğiy
di. Böyle bir görevin çok nesilli bir m ürettebatı kapsam ası ve
nihai hedefe onların çocuklarının ulaşm ası gerekecekti.
Yaratık ve Maymunlar Gezegeni gibi film lerde uzay yolcuları
için önerilen bir çözüm , yaşam larını askıya alm aktır; yani vücut
sıcaklıkları dikkatle düşürülerek vücut işlevleri neredeyse dura
cak kadar yavaşlatılacaktır. Kış uykusuna yatan hayvanlar,
bunu her yıl kış boyunca yapm aktadır. Bazı balıklar ve kurbağa
lar, bir buz kalıbı içerisinde donabilir, ancak sıcaklıklar yüksel
diği zam an eriyebilir.
196 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
N a n o g e m îl e r
Yıldızlara daha gelişm iş, henüz kanıtlanm am ış, bilim kurgunun
sınırlarında dolaşan teknolojiler vasıtasıyla ulaşm am ızı sağlaya
bilecek diğer birkaç yol daha bulunm aktadır. Üm it vaat eden
önerilerden biri, nanoteknoloji tabanlı insansız sondalar kullan
maktır. Şim diye kadar hep yıldız gem ilerinin m uazzam m iktar
larda enerji tüketen, insanlardan oluşan büyük çapta m üretteba
tı yıldızlara taşım a kapasitesine sahip, Uzay Yolu'ndaki Atılgan’a
benzeyen devasa araçlar olm ası gerektiği varsayım ını benim se
miştim.
Ancak, başlangıçta uzak yıldızlara ışık hızına yakın hızlarda
gidecek insansız m inyatür sondalar gönderm ek daha olası bir
yöntem olabilir. Daha önce bahsettiğim iz gibi, gelecekte nano
teknoloji sayesinde atom ve m olekül boyutlu m akinelerin gücü
nü kullanan m inik uzay araçları yapm ak m üm kün olabilm elidir.
Ö rneğin iyonlar, böylesine hafif oldukları için laboratuvarda
bulunm ası norm al olan voltajlar kullanılarak kolaylıkla ışık hızı
dolaylarına kadar hızlandırılabilir. D evasa itici roketler yerine,
bunların güçlü elektrom anyetik alanlar kullanm ak suretiyle ışık
hızına yakın hızlarda uzaya gönderilm esi m üm kün olabilir.
Yani bir nanobot iyonize edilerek bir elektrik alanının içine yer
leştirilecek olursa, fazla çaba harcam adan ışık hızı dolaylarına
kadar hızlandırılabilir. Daha sonra bu nanobot, uzayda hiç sür
tünm e bulunm adığı için yıldızlara ulaşıncaya kadar yoluna
devam edebilir. Bu şekilde büyük yıldız gem ilerinin başına bela
olan sorunların çoğu derhal çözüm lenm iş olacaktır. İnsansız
zeki nanobot uzay gem ileri, yakm daki yıldız sistem lerine insan
taşıyan devasa yıldız gem ilerini inşa edip fırlatm ak için harcana
cak m aliyetin küçük bir kısm ı ile gönderilebilecektir.
198 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
- ISAAC A SIM O V
- M A R K TVVAIN
B îr A n t im a d d e R o k e t i
A ntim ad d e rok etin in önde gelen taraftarların d an biri,
Pennsylvania Eyalet Ü niversitesi'nden fizikçi Gerald Sm ith'tir.
Smith, kısa vadede 4 m iligram pozitronun bir antim adde roketi
ni yalnızca birkaç hafta içinde M ars'a götürm ek için yeterli ola
cağını düşünm ektedir. O nun belirttiğine göre, antim adde içeri
sindeki enerji, norm al roket yakıtındaki enerjiden bir m ilyar kat
fazladır.
A N TİM AD D E VE ANTİ EVRENLER 205
D o ğ a l O la r a k O lu şa n A n t im a d d e
A ntim addenin D ünya üzerinde yaratılm ası bu kadar zor ise, dış
uzayda antim addeyi kolaylıkla bulm ak m üm kün olabilir mi? N e
yazık ki evrende sürdürülen antim adde arayışları pek fazla
sonuç verm em iştir, bu da fizikçilerin şaşkınlığına yol açm akta
dır. Evrenim izin ağırlıklı olarak antim addeden değil de m adde
den m eydana gelm iş olm asını açıklam ak zordur. İnsan evrenin
başlangıcında m adde ve antim addenin sim etrik şekilde yaratıla
cağını, eşit m iktarlarda var olacağm ı kabul edebilir. Dolayısıyla,
antim addenin yokluğu, şaşırtıcıdır.
Akla en yatkın ilk açıklam a, 1950'li yıllarda Sovyetler Birliği
için ilk hidrojen bom basını tasarlayan kişi olan A ndrei Sakharov
tarafından önerilm iştir. Sakharov'm ortaya attığı kuram a göre
evrenin başlangıcında, Büyük Patlam a'daki m adde ve antim ad
de m iktarları arasında küçük bir asim etri bulunm aktaydı. Bu
m inik sim etri bozukluğuna "C P ihlali" adı verilir. Bu olay, şu
anda çok yoğ u n araştırm aların m erkezin d e otu rm aktadır.
Aslına bakılırsa Sakharov'un kuram ına göre günüm üzde evren
de bulunan bütün atom lar, m adde ile antim adde arasında m ey
dana gelen m ükem m ele yakın bir "birbirin i yok etm e" olayın
dan geriye kalan atom lardı; Büyük Patlam a, bu ikisi arasında
kozm ik bir iptal işlem i yapm ıştı. Geriye kalan az m iktarda
m adde, günüm üzün görülebilir evrenini m eydana getiren bir
kalıntı yaratm ıştır. Vücutlarım ızdaki bütün atom lar, m adde ile
antim adde arasındaki bu m uazzam çarpışm anın kalıntılarıdır.
ANTİM AD D E VE ANTİ EVRENLER 207
Bazı bilim insanları, dış uzayda yol alm akta olan bir m eteor
dan antim adde toplam a hayaliyle yaşam aktadır. (Flash Gordorı
çizgi rom anı, bir zam anlar uzayda sürüklenen ve herhangi bir
gezegenle tem as ettiği takdirde korkunç bir patlam aya yol aça
bilecek olan başıboş bir antim adde m eteorunu konu alm ıştır).
Eğer uzayda doğal olarak oluşm uş antim adde bulunm uyor
sa, Dünya üzerinde dikkate değer m iktarlarda antim adde üret
m ek için onlarca yıl, hatta yüzyıllarca beklem ek zorunda kalabi
liriz. Ancak, antim adde üretim iyle ilgili teknik sorunların aşıla
bileceği varsayılırsa, bu durum da antim adde roketlerinin günün
birinde bizi yıldızlara götürm esi olasılığı açık kalm aya devam
edecektir.
A ntim adde hakkında bildiklerim izi ve bu teknolojinin öngö
rülebilir gelişim ini göz önüne alarak, bir antim adde roket gem i
sini I. sınıf bir olanaksızlık olarak sınıflandırm aktayım.
ANTİMADDENİN KURUCUSU
Antim adde nedir? D oğanın iyi bir neden olm adan evrendeki
atom altı parçacıkların sayısını iki katm a çıkartm ası garip görün
mektedir. Doğa genellikle epeyce tutum ludur, fakat şim di anti
m addenin varlığını öğrendiğim ize göre, doğa bize son derece
gereksiz ve savurgan davranm ış gibi gelm ektedir. Ve eğer anti
m adde varsa, anti evrenler de var olabilir mi?
Bu soruların yanıtını bulabilm ek için antim addenin kendisi
nin kökenini araştırm ak gerekir. A slında antim addenin keşfi
1928 yılma, yirm inci yüzyılın en m ükem m el fizikçilerinden biri
olan Paul D irac'ın öncü çalışm alarına kadar uzanm aktadır. O
sırada D irac, b ir zam anlar N ew ton 'u n, şim di de Step hen
Havvking'in oturduğu Lucas kürsüsünde oturmaktaydı. 1902
yılında doğm uş olan Dirac, kuantum devrim inin gerçekleştiği
1925 yılında uzun boylu, sırım gibi, yirm ili yaşlarının başlarında
olan bir adam dı. O sırada elektrik m ühendisliği tahsili yapıyor
olm asına karşın, kuantum kuram ının açığa çıkarttığı deprem
dalgasına kapılıverm işti.
210 1, SINIF OLANAKSIZLIKLAR
D ir a c v e N e w t o n
D irac'ın devrim yaratan bu denklem i ve antim adde kavram ını
nereden bulup çıkardığını anlam aya çalışan bilim tarihçileri,
onu sık sık N ew ton ile karşılaştırm ıştır. N ew ton ve D irac'm bazı
benzerlikler taşım ası, gariptir. H er ikisi de Cam bridge Ü niversi
tesi'nde çığır açıcı çalışm alarm ı yaptıkları sırada yirm ili yaşla
rındaydılar, her ikisi de m atem atik alanında uzm andı ve her
ikisi de bir diğer kesin özelliği paylaşm aktaydı: Patoloji düzeyi
ne kadar ulaşm ış bir sosyal beceri yokluğu. H er ikisinin de soh
bet etm e ve basit sosyal incelik yeteneklerinden m ahrum oluşu,
m eşhurdu. Fena halde çekingen olan Dirac kendisine doğrudan
sorulm adığı takdirde bir şey söylem ezdi ve o zam an da "ev et",
"h ay ır" veya "bilm em " diye yanıtlardı.
Dirac, ayrıca son derece m ütevazıydı ve ünlü olm aktan hiç
hoşlanm azdı. Fizik dalında N obel Ödülü kazandığı zam an,
bunun getireceği şöhret ve zahm et nedeniyle ödülü geri çevir
meyi ciddi olarak düşünm üştü. Fakat N obel Ö dülü'nü geri
çevirm enin daha fazla şöhret kazandıracağı kendisine anlatılın
ca, ödülü alm aya karar verm işti.
N ew ton'un garip kişiliği hakkında cıva zehirlenm esinden
zihinsel hastalığa kadar değişen çeşitli varsayım lar içeren ciltler
dolusu kitap yazılm ıştır. Ancak, kısa bir süre önce C am bridge'li
psikolog Sim on Baron-Cohen tarafından hem N ew ton ve hem
de D irac'm garip kişiliklerini açıklayabilecek yeni bir kuram
ortaya atılm ıştır. Baron-Cohen, her ikisinin de m uhtem elen
Yağmur Adam film indeki aptal dahi gibi, otizm e yakın bir bozuk
luk olan A sperger sendrom unu taşıdığım öne sürm ektedir.
A sperger sendrom una sahip olanların az konuştuğu, sosyal açı
dan beceriksiz olduğu ve bazen m uazzam hesap yeteneğine
ANTİM AD D E VE ANTİ EVRENLER 213
A n t İ K ü t l e ç e k î m İ v e A n t i Ev r e n l e r
Şim di, D irac'm kuram ından yararlanarak bir sürü soruyu yanıt
layabiliriz: K ütleçekim inin antim adde karşılığı nedir? A nti
evrenler var mıdır?
Daha önce gördüğüm üz gibi, anti parçacıklar sıradan m ad
deye göre zıt yüke sahiptir. Ancak, hiçbir yük taşım ayan parça
cıklar (örneğin bir ışık parçacığı olan foton veya kütleçekim i p ar
çacığı olan graviton), kendi kendilerinin anti parçacığı olabilir
ler. Kütleçekim inin kendi antim addesi olduğunu görüyoruz;
başka bir deyişle kütleçekim i ve anti kütleçekim i aynı şeydir.
Dolayısıyla antim addenin kütleçekim i altında yukarıya değil,
aşağıya düşm esi gerekir. (Fizikçiler buna evrensel olarak inan
m aktadır, fakat aslında laboratuvarda hiçbir zam an gösterilem e
miştir).
D irac'm kuram ı, derin sorulara da yanıtlar verm ektedir:
Doğa, antim addeye neden izin veriyor? Bu, anti evrenlerin de
var olduğu anlam ına m ı gelir?
Bazı bilim kurgu hikâyelerinde baş kahram an, dış uzayda
D ünya benzeri yeni bir gezegen keşfeder. Aslm a bakılacak olur
sa yeni gezegen Dünya ile her bakım dan aynıdır, fakat her şey
antim addeden yapılm ıştır. Bu gezegende antim adde çocukları
bulunan ve anti şehirlerde yaşam akta olan anti ikizlerim iz var
dır. Anti kim ya yasaları kim ya yasaları ile aynı olduğu, yalnızca
yükler yer değiştirdiği için, böyle bir dünyada yaşam akta olan
insanlar antim addeden yapılm ış olduklarım asla bilm eyecektir.
(Fizikçiler buna ters yüklü (C-reversed - ters C) evren adını ver
m ektedir, çünkü bu anti evrende bütün yükler tersine dönm üş
tür, fakat diğer her şey aynıdır).
214 1. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
2. Sınıf
Olanaksızlıklar
11
Işıktan Hızlı
Ba ş a r is iz E i n s t e i n
Genç fizikçi A lbert Einstein'm Isaac N ew ton'dan sonra gelmiş
geçmiş en büyük fizikçi olarak takdir edileceği, 1902 yılında hiç
de belli olm uyordu. Aslına bakılacak olursa 1902 yılı, Einstein'm
yaşam ının en düşük noktasını tem sil ediyordu. Yeni m ezun bir
Ph.D. öğrencisi olarak bir öğretm enlik işi elde etm ek am acıyla
başvurduğu her üniversiteden hayır yanıtı alm ıştı. (Daha sonra,
belki de derslerini sürekli olarak asm asının intikam ını alm ak
am acıyla Profesör H einrich W eber'in kendisi için korkunç tavsi
ye m ektupları yazdığım öğrenm işti). Üstelik, Einstein'm annesi,
onun çocuğunu taşım akta olan kız arkadaşı M ileva M arie'e şid
detli şekilde karşı çıkm aktaydı. İlk kızları Lieserl, gayri m eşru
bir çocuk olarak doğacaktı. Genç Albert, arada sırada bulduğu
işlerde de başarısız olm aktaydı. Bulduğu özel ders işi de, kovul
m ası nedeniyle birdenbire sona ermişti. Yazdığı üzüntülü m ek
tuplarda yaşam ını kazanm ak için bir satıcı olm aktan bahsetm ek
IŞIKTAN HIZLI 223
E in s t e in v e G ö r e l îl îk
A lbert Einstein, m eşhur özel görelilik kuram ım 1905 yılında
ortaya attı. Bu kuram ın ortasında bir çocuğun dahi anlayabilece
ği bir resim yer alm aktaydı. E instein'm kuram ı, kaderi belirle
224 2. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
yen o soruyu, bir ışık dem eti ile yarışır ve onu yenersen ne olur
sorusunu sorduğu on altı yaşından beri görm ekte olduğu bir
rüyanın doruk noktasıydı. Gençlik günlerinde N ew ton m ekani
ğinin nesnelerin Dünya üzerinde ve göklerdeki hareketini,
M axw ell'in kuram ının ise ışığı tanım ladığını biliyordu. Bunlar,
fiziğin iki ana direğiydi.
Einstein'm dehasının özü, bu iki ana direğin birbirleri ile
çeliştiğini anlam asında yatıyordu. İkisinden biri m utlaka devril-
meliydi.
N ew ton'a göre bir ışık dem etiyle daim a yarışabilir ve onu
yenebilirdiniz, çünkü ışık hızının herhangi bir özelliği yoktu. Bu,
ışık dem etinin yarış sırasında sabit durm ası gerektiği anlam ına
gelm ekteydi. Fakat Einstein, o zam ana kadar tam am en durağan
olan, yani donm uş bir dalgaya benzeyen bir ışık dalgasını hiç
kim senin görm ediğini anlam ıştı. Dolayısıyla, N ew ton'un kura
m ı pek bir anlam taşım am aktaydı.
En sonunda, Zürih'te M axw ell'in kuram ı üzerinde çalışan bir
üniversite öğrencisi olan Einstein, yanıtı buldu. M axw ell'in dahi
bilm ediği bir şeyi keşfetm işti: Siz ne kadar büyük bir hızla hare
ket ederseniz edin, ışık sabit bir hızla hareket ediyordu. Bir ışık
dem etine doğru da koşsanız, ondan uzaklaşacak şekilde de koş-
sanız, ışık aynı hızla yol alm aktaydı, fakat bu özellik, sağduyu
ile çelişm ektedir. Einstein, çocukluğunda sorduğu sorunun
yanıtını bulm uştu: Asla bir ışık dem etinin yanı sıra yan şam azsı
nız, çünkü ne kadar hızlı koşacak olursanız olun, ışık sizden
sabit bir hızla uzaklaşır.
Ancak, N ew ton m ekaniği son derece zoraki bir sistemdi:
Boşta duran bir ipliği çekerm iş gibi, eğer varsayım ları üzerinde
en küçük bir değişiklik dahi yaparsanız, bütün kuram baştan
aşağı çözülebilirdi. N ew ton'un kuram ında zam anın geçişi, evre
nin her yerinde tekdüzeydi. Dünya üzerindeki bir saniye, Venüs
veya M ars üzerindeki bir saniye ile aynıydı. Aynı şekilde,
D ünya üzerindeki bir m etrelik çubuklar, Plüton üzerindeki bir
m etrelik çubuklarla aynı uzunluktaydı. Ancak, siz ne kadar hızlı
hareket ediyor olursanız olun ışığın hızı daim a sabit idiyse, uzay
IŞIKTAN HIZLI 225
bir araç olm uştur. Ö rneğin, bir zam anlar dış uzayda bir "karan
lık m ad d e" b elirlem en in olanaksız old uğu d üşünü lü rdü.
(Karanlık m adde görünm eyen fakat ağırlığı olan gizem li bir
m addedir. G alaksilerin çevresini sarar ve belki de evrendeki
görülebilen sıradan m addeden on kat fazla bulunur.) Ancak
tıpkı cam ın ışığı kırm ası gibi karanlık m adde de içinden geçen
ışığın yolunu büktüğü için, N A SA bilim insanları karanlık m ad
denin haritasını çıkartm ayı başarm ıştır.
Dolayısıyla, dış uzayda solucan deliklerini ve negatif m adde
yi araştırm ak için Einstein m erceklerinin kullanılabilir olm ası
gerekm ektedir. Bunların ışığı H ubble U zay Teleskopu tarafın
dan görülebilecek kadar özgün bir şekilde bükebilm esi gerekir.
Şim diye kadar Einstein m ercekleri dış uzayda negatif m adde
veya solucan deliği görüntüsü tesbit etm em iştir, fakat arayış
devam etm ektedir. Eğer H ubble Uzay Teleskopu günün birinde
Einstein m erceklerinden yararlanarak negatif m addenin veya
solucan deliklerinin varlığını algılarsa, bu olay fizikte bir şok
dalgası yaratacaktır.
N egatif enerji, negatif m addeden farklıdır, gerçekten vardır,
fakat küçük m iktarlarda bulunur. H endrik Casimir, kuantum
kuram ının yasalarını kullanarak 1933 yılında garip bir öngörüde
bulunm uştu. Birbirine paralel iki yüksüz m etal plakanın, sanki
sihirliym iş gibi birbirlerini çekeceğini ileri sürüyordu. N orm al
olarak paralel plakalar sabit durur, çünkü herhangi bir yük far
kına sahip değildirler. Ancak, iki paralel plakanın arasm daki
vakum boş değildir, var olm ak ile olm am ak arasında gidip gelen
"san al parçacıklar" ile doludur.
Elektron-anti elektron çiftleri, çok kısa süreler için yokluğun
içinden çıkıverir ve sonra yok olup tekrar vakum un içinde kay
bolurlar. N e gariptir ki, bir zam anlar içinde hiçbir şey olm adığı
zannedilen boş uzay, şim di kuantum etkinlikleriyle çalkalan
m aktadır. N orm al olarak m adde ve antim addelerin az m iktarda
da olsa ortaya çıkm ası, enerjinin sakm ım ı ilkesine aykırı görün
m ektedir. Ancak, belirsizlik ilkesi nedeniyle bu m inik aykırılık
lar inam lm ayacak kadar kısa öm ürlüdür ve ortalam ada enerji
hâlâ korunm aktadır.
232 2. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
So l u c a n D e l ik l e r i v e K a r a D e l ik l e r
Uzayı esnetm enin yanı sıra, ışık sınırını aşm anm ikinci bir olası
yolu da iki evreni birbirine bağlayan geçitler olan solucan delik
leri vasıtasıyla uzayı yırtm aktır. H ayal dünyasında solucan deli
ği ifadesi ilk olarak O xfordlu m atem atikçi Charles D odgson
tarafından, Levis C arroll m ahlasıyla yazd ığı Alis Harikalar
Diyarında adlı kitapta kullanılm ıştır. A lis'in Aynası, O xford kır
larım H arikalar Ü lkesi'nin sihirli dünyası ile bağlayan bir solu
can deliğidir. Alis, elini aynaya sokm asıyla beraber bir anda bir
evrenden diğerine taşınm aktadır. M atem atikçiler bunları "çoklu
bağlantılı alanlar" olarak adlandırm aktadır.
234 2. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
PLANCK ENERJİSİ VE
PARÇACIK HIZLANDIRICILAR
Uzay ve zam anda bir kararsızlık yaratm ak için gerekli olan
enerji, hesaplanabilir: Sonuç, Planck enerjisi dolaylarında veya
1010 m ilyar elektron volt düzeylerindedir. Gerçekten hayal dahi
edilem eyecek büyüklükte bir sayı olan bu değer, günüm üzün en
güçlü m akinesi, İsviçre'nin Cenevre şehri dışında kurulu Büyük
H adron Çarpıştıcısı (LHC) vasıtasıyla ulaşılabilen enerjiden bir
katrilyon kat büyüktür. LHC, protonları Büyük Patlam a'dan bu
yana görülm em iş olan trilyonlarca elektron volt düzeyine ula
şıncaya kadar döndürm e kapasitesine sahiptir. A ncak bu deva
sa m akine dahi, Planck enerjisinin yanm da sözü edilm eye değe
cek kadar enerji üretem em ektedir.
L H C 'd en bir sonraki parçacık hızland ırıcı, U lu slararası
Doğrusal Çarpıştırıcı (ILC) olacaktır. ILC, atom altı parçacıkları
fırlatırken yolunu bir çem ber oluşturacak şekilde bükm ek yeri
ne, düz bir yol üzerinde fırlatacaktır. Parçacıklara bu yol üzerin
deki hareketi sırasında, inanılm az büyüklükte enerjilere ulaşın
caya kadar enerji eklenecektir. Daha sonra, bir elektron dem eti
anti elektronlarla çarpışacak, m uazzam bir enerji patlam ası
yaratılacaktır. ILC, şu anda en büyük doğrusal hızlandırıcı olan
Stan ford D oğrusal H ızlan d ırıcısın ın u zun lu ğun u n on katı
kadar, yani 30 ila 40 kilom etre uzunlukta olacaktır. Eğer her şey
yolunda giderse, ILC 'nin önüm üzdeki on yıl içinde tam am lan
m ası beklenm ektedir.
ILC tarafından üretilen enerji, 0,5 ila 1,0 trilyon elektron volt
dolayında olacaktır. Bu değer, LHC tarafm dan üretilen 14 tril
yon elektron volttan daha düşük olsa da, bu durum yanıltıcıdır.
(LH C'de protonlar arasındaki çarpışm alar, protonu oluşturan
b ileşen ler olan k u arklarm arasın d a cereyan etm ektedir.
Dolayısıyla kuarklarla ilgili çarpışm alar 14 trilyon elektron volt
tan daha düşüktür. Bu nedenle ILC, LH C 'ye kıyasla daha büyük
çarpışm a enerjileri sağlayacaktır). Ayrıca, elektronun bilinen
hiçbir bileşeni var olm adığı için elektronlarla anti elektronlar
arasındaki çarpışm alar daha basit ve daha temizdir.
240 2. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
- STEPHEN HAVVKING
- H. G. VVELLS
GEÇMİŞİ DEĞİŞTİRMEK
Zam an, evrenin büyük gizem lerinden biridir. H epim iz zam an
nehri içinde isteklerim ize aykırı şekilde sürüklenir dururuz.
M.S. 400 yıllarında A ziz Augustine, zam anın çelişkili yapısı hak
kında epeyce yazı yazm ıştır: "G eçm iş artık yoksa ve gelecek
henüz var olm am ışsa, geçm iş ve gelecek nasıl olabilir? Şim diye
gelecek dem iyorsak, eğer şim di daim a varsa ve asla yol alarak
geçm iş olm uyorsa, zam an değil sonsu zlu k olu rd u ." A ziz
A ugustine'in m antığını bir adım daha ileri götürürsek zam anın
m üm kün olm adığını görürüz, çünkü geçm iş gitm iştir, gelecek
var değildir ve şim di ise yalnızca bir an için vardır. (Daha sonra
Aziz Augustine, zam anın Tanrıyı ne şekilde etkiliyor olm ası
gerektiğine ilişkin, bugün dahi geçerli olan derin soruları sor
muştur. Eğer Tanrı her şeye kadir ve m utlak güce sahip ise, diye
yazm ıştır, o takdirde O da zam anın akışına tabi m idir? Başka bir
deyişle, biz ölüm lüler gibi Tanrı da bir randevuya geç kaldığı
için acele etm ek zorunda m ıdır? A ziz Augustine, en sonunda
Tanrının her şeye kadir olduğu ve dolayısıyla zam an tarafından
kısıtlanam ayacağı, bu nedenle "zam anın dışında" var olm ası
gerektiği sonucuna ulaşm ıştı. Zam anın dışında olm a kavram ı
saçma görünse de, birazdan göreceğim iz gibi m odern fizikte
tekrar tekrar karşım ıza çıkan bir fikirdir).
H epim iz, tıpkı A ziz A ugustine gibi, zam anın garip özellikle
ri ve uzaydan ne şekilde farklı olduğu konusunu m erak etm işiz
dir. Eğer uzay içinde ileri geri hareket edebiliyorsak, zam an için
de neden edem eyelim ? Ayrıca hepim iz gelecekte bizi nelerin
bekliyor olabileceğim , bizden sonra nelerin olabileceğini de
m erak etm işizdir. İnsanlar sonu olan bir yaşam süresine sahip
tir, fakat biz yine de biz öldükten çok sonra gerçekleşecek olay
ları yoğun şekilde m erak ederiz.
Zam anda yolculuk yapm a isteğim iz belki de insanlık tarihi
ile yaşıt olsa da, görünüşe göre yazılm ış ilk zam an yolculuğu
hikâyesi, geleceğin dünyasını anlatan belgeleri İngiltere elçisine
verm ek için 1997 yılından 250 yıl geriye seyahat eden bir m eleği
Z A M A N D A YOLCULUK 245
- E. E. C U M M IN G S
h îp e r U zay
Tarihin en uzun tartışm asına konu olan paralel evren, daha üst
düzeylerde bulunan paralel evrendir. Sağduyu, bize üç boyutta
(uzunluk, genişlik, yükseklik) yaşadığım ızı öğretm ektedir. Bir
nesneyi uzayda ne şekilde hareket ettirecek olursak olalım ,
bütün konum lar bu üç koordinat vasıtasıyla tarif edilebilir.
Aslında bu üç sayıyı kullanarak, burnum uzun ucundan en
uzaktaki galaksiye kadar evrendeki herhangi bir nesnenin yeri
ni bulabiliriz.
Dördüncü bir uzay boyutu, sağduyuya aykırı gibi görünür.
Ö rneğin eğer dum an bir odayı doldurursa, dum anın başka bir
boyuta kaybolduğunu görm eyiz. Evrenim izin hiçbir yerinde
nesnelerin birdenbire kaybolduğunu veya başka bir evrene
doğru sürüklendiğini görm eyiz. Bu da, eğer var iseler dahi diğer
üst boyutlar, bir atom dan daha küçük olm ası gerektiği anlam ına
gelir.
Üç uzay boyutu, Yunan geom etrisinin tem elini oluşturm ak
tadır. Ö rneğin A risto, "G ök y ü zü H akkın d a" adlı eserinde
"doğru tek yönde büyüklüğe sahiptir, düzlem iki yönde, kafalar
ise üç yönde. Ve daha başka büyüklük yoktur, çünkü hepsi üç
tan ed ir" d iye yazm ıştır. M .S. 150 y ılın d a İsken d eriyeli
Batlam yus, daha üst boyutların "olan aksız" olduğunu gösteren
ilk "kan ıtı" sunm uştur. "U zaklıklar" adlı eserinde, şöyle bir
m antık yürütüyordu. H epsi birbirine dik olan (bir odanm köşe
sini m eydana getiren çizgiler gibi) üç adet doğru çizin. Şurası
açık ki, diyordu, diğer üç çizgiye dik dördüncü bir çizgi çizile-
m ez, d olayısıyla dörd üncü bir b oy u t olanaksız olm alıdır.
(Aslında o, beyinlerim izin dördüncü boyutu görselleştirm e k a
pasitesine sahip olm adığını kanıtlam ıştı. M asanızın üzerindeki
PC, daim a hiper uzayda hesap yapm aktadır).
İki bin yıl boyunca dördüncü boyuttan bahsetm eye cüret
eden m atem atikçiler, alayla karşılanm ışlardır. 1685 yılında
m atem atikçi John W allis dördüncü boyuta karşı bir tartışm a
başlatm ış, onu "D oğad ak i bir canavar, bir ejderhadan veya bir
insan başlı attan daha küçük bir olasılık" olarak adlandırmıştır.
260 2. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
SİCİM KURAMI
Süper sicim kuram ı adı verilen yeni ve şaşırtıcı bir kuram m geli
şi ile bunların hepsi değişti. 1980'li yıllarda fizikçiler atom altı
parçacıklarından m eydana gelen bir denizin içinde boğulm aya
başlam ışlardı. G üçlü parçacık hızlandırıcılar kullanarak bir
atom u her parçalayışlarında dışarıya bir sürü parçacığın çıktığı
nı bulm aktaydılar. İş o kadar sıkıcı bir hal alm ıştı ki, J. Robert
O ppenheim er Fizik dalında N obel Ö dülü'nün o yıl yeni bir par
çacık keşfetmeyen fizikçiye verilm esi gerektiğini dahi söylem eye
başlamıştı! (Yunancaya benzeyen isim ler taşıyan atom altı parça
cıklarının bollaşm ası karşısında dehşete kapılan E m ico Ferm i,
"E ğer bütün bu parçacıkların isim lerini hatırlayabilseydim bota
nikçi olurdum " dem işti). O n yıllar süren zorlu çalışm anın ardın
dan bu parçacıklar sürüsü Standard M odel adı verilen bir şey
halinde düzenlenebildi. Standard M odelin parça parça bir araya
getirilm esi için m ilyarlarca dolar, binlerce m ühendisin ve fizik
çinin alın teri ve yirm i N obel Ö dülü harcandı. Bu, atom altı fizi
264 2. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
Ç o k l u Ev r e n
Sicim kuram ı konusunda hâlâ akılları kurcalayan bir soru m ev
cuttur: Sicim kuram ının neden beş değişik türü olsun? Sicim
kuram ı kuantum kuram ını başarılı bir şekilde kütleçekim iyle
birleştiriyor olabilirdi, fakat bunun beş şekilde yapılabilm esi
m üm kün olabiliyordu. Bu, oldukça utanç verici bir durum du,
çünkü fizikçilerin çoğu tek bir "h er şeyin kuram ı" olsun iste
m ekteydi. Ö rneğin Einstein, "T an rın ın evreni yaparken herhan
gi bir seçeneğe sahip olup olm adığını" bilm ek istiyordu. O nun
inancına göre birleştirilm iş her şeyin kuram ı, eşsiz olm ak zorun
daydı. O zam an neden beş sicim kuram ı vardı?
1994 yılında ortalığa bir bom ba daha düştü. Princeton İleri
Araştırm alar Enstitüsü'nden Edw ard W itten ve Cam bridge Üni-
versitesi'nden Paul Tow nsend, beş sicim kuram ının aslm da aynı
kuram olduğunu öne sürdüler - fakat bunun için on birinci bir
boyut eklem em iz gerekiyordu. O n birinci boyutun bulunduğu
yerden bakıldığı zam an, beş farklı kuram ın hepsi de çökerek tek
bir kuram oluyordu! K uram aslm da tekti, fakat bu yalnızca on
birinci boyutun tepesinden bakıldığı zam an görülebiliyordu.
O n birinci boyutta m em bran adı verilen yeni bir nesne (bir
kürenin yüzeyi gibi) var olabilir. Şaşırtıcı bir gözlem, işte b ura
da başlıyordu: Eğer on bir boyuttan on boyuta düşülecek olursa,
beş sicim kuram ının hepsi birleşerek tek bir m em bran m eydana
getiriyordu. Dolayısıyla beş sicim kuram ının hepsi de yalnızca
bir m em branı on bir boyuttan on boyuta taşım am n farklı yolla
rıydı.
268 2. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
K u a n t u m Ku r a m i
Ü st boyutlara ve çoklu evrene ek olarak, E instein'ın başını epey
ce ağrıtm ış olan ve günüm üzde fizikçileri çileden çıkartm aya
devam eden başka bir paralel evren türü daha bulunm aktadır.
Bu da, sıradan kuantum m ekaniğinin öngördüğü kuantum
evrendir. K uantum fiziğinin içindeki ikilem ler öylesine zorlu bir
görünüm e sahiptir ki, kuantum fiziğinin hiç kimse tarafından
gerçekten an laşılm ad ığ ı, N obel Ö dülü sahibi R ichard
Feynm an'm çok beğendiği ve sık sık söylediği bir söz olm uştur.
Şu işe bakınız ki kuantum kuram ı, insan zihni tarafından
şim diye kadar ortaya atılmış en başarılı (çoğunlukla on m ilyar
da 1 oranında hata payı olan bir hassasiyete sahip doğrulukta)
kuram olm asına karşın, şans, fırsat ve olasılıklardan m eydana
gelen bir kum lu zem in üzerine inşa edilm iştir. N esnelerin hare
keti konusunda kesin, tanım lı yanıtlar veren N ew ton kuram ının
aksine, kuantum kuram ı yalnızca olasılıklar verebilm ektedir.
M odern çağın lazer, internet, bilgisayarlar, TV, cep telefonları,
radar, m ikrodalga fırınlar ve buna benzer pek çok harikası, ola
sılıkların kum lu, oynak zem ini üzerine kuruludur.
Bu bulm acanın en göze çarpan örneği, "Schröd inger'in kedi
si" problem idir (Bu problem , kuantum kuram ının kurucularm -
272 2. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
anda var oluruz: H am ile, değil, çocuk, yaşlı bir kadın, bir genç,
m eslek sahibi bir kadın v.b.).
Bu zorlu ikilem i çözüm lem enin birkaç yolu bulunm aktadır.
Kuantum kuram ının kurucuları, kutuyu açıp bir ölçüm yaparak
kedinin canlı mı, ölü mü olduğunu anlayabileceğinizi söyleyen
K openhag ekolüne inanm aktaydılar. Dalga fonksiyonu çökerek
tek bir durum haline gelm iştir ve sağduyu, kontrolü ele geçir
miştir. D algalar ortadan kalkm ış, elde sadece parçacıklar kalm ış
tır. Bu, kedinin artık belirli bir durum a (canlı veya ölü) girdiği ve
bir dalga fonksiyonu tarafından tanım lanm adığı anlam ına gel
mektedir.
Dolayısıyla, atom un garip dünyası ile insanların m akrosko-
bik dünyasını birbirinden ayıran görünm ez bir engel bulunm ak
tadır. A tom dünyasında her şey, atom ların aynı anda birçok
yerde olm asm a izin veren olasılık dalgaları tarafından tanım la
nır. Bir yerdeki dalga ne kadar büyük olursa, parçacığı o nokta
da bulm a olasılığı da o kadar büyüktür. Fakat büyük nesneler
için bu dalgalar çökm üştür ve nesneler tanım lı durum larda
bulunur, bu nedenle sağduyu geçerlidir.
(Einstein'ın evine m isafir geldiği zam an A y'a işaret edip "A y,
bir fare kendisine baktığı için m i var?" dermiş. Bir açıdan bakı
lırsa K openhag ekolünün yanıtı evet olabilirdi).
Doktora öğrencilerinin okuduğu fizik kitaplarının çoğu oriji
nal K openhag ekolüne bağlıdır, fakat araştırm acı fizikçilerin
çoğu bu ekolu bir kenara bırakm ıştır. Şim di nanoteknolojiye
sahibiz ve tünellem eli m ikroskoplar kullanarak tek tek atom lar
üzerinde çalışabiliyor, ortaya çıkıp yok olabilen atom lar üzerin
de istediğim iz işlem i yapabiliyoruz. M akroskobik dünya ile
m ikroskobik dünyayı birbirinden ayıran görünm ez bir "d u v ar"
yoktur. Süreklilik vardır.
M odern fiziği tam kalbinden vuran bu sorunun ne şekilde
çözüm leneceği konusunda şu anda bir görüş birliği m evcut
değildir. K onferanslarda pek çok kuram , başka kuram larla kıran
kırana m ücadele etm ektedir. A zınlık durum undaki bir görüşe
göre, evrene "k ozm ik bir bilinç" hâkim dir. N esneler, ölçüm ler
yapıldığı anda var olm aya başlar ve ölçüm ler, bilinçli varlıklar
274 2. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
K u a n t u m Ev r e n l e r
H ugh Everett "çoğ u l dünyalar" kuram ını başka fizikçilerle tar
tıştığı zam an, şaşırm ış veya um ursam az tepkilerle karşılaşm ıştı.
Bir fizikçi, Texas Ü niversitesi'nden Bryce DeW itt, "K end im i
ikiye bölünürken hissedem iyorum " diyerek bu kuram a itiraz
etti. Everett, bunun D ünya'nm döndüğünü hissetm ediklerini
söyleyerek, verdiği cevabın kendisini eleştirenlere G alile'nin
verdiği cevabı andırdığım söylüyordu. (DeW itt, en sonunda
Everett'in tarafında geçti ve kuram m önde gelen savunucuların
dan biri oldu.)
"Ç oğu l dünyalar" kuram ı onlarca yıl boyunca bir belirsizlik
içerisinde süründü. Gerçek olam ayacak kadar olağanüstüydü.
E v erett'in P rin ceton 'daki danışm anı Joh n W heeler, nihayet
kuram la ilişkin çok m iktarda "fazla b agaj" bulunduğu sonucu
na ulaştı. A ncak, Everett'in kuram ının birdenbire rağbet görm e
ye başlam asının nedenlerinden biri, fizikçilerin kuantum kura
m ını nicelendirilm eye karşı direnen son bölgeye, evrenin kendi
sine uygulam aya girişm iş olm alarıdır. Belirsizlik ilkesinin bütün
276 2. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
bir evrene uyarlanm ası, doğal olarak bizi bir çoklu evrene götü
rür.
"K u antum evren bilim i" kavram ı, ilk bakışta bir term inoloji
çelişkisi gibi görünm ektedir: K uantum kuram ı atom un sonsuz
derecede küçük dünyası ile ilgilenirken, evren bilim i bütün bir
evrenle uğraşm aktadır. Fakat bir de şunu göz önüne alın: Büyük
P atlam a anınd a evren, bir atom d an çok daha küçüktü.
Fizikçilerin hepsi, elektronların nicelendirilm esi gerektiğini,
yani olasılıkçı bir dalga fonksiyonu (Dirac denklem i) tarafından
tanım landıklarını ve paralel durum larda var olabileceklerini
kabul eder. D olayısıyla, eğer elektronların nicelendirilm esi
gerekli ise ve eğer evren bir zam anlar bir elektrondan daha
küçük idiyse, o takdirde evrenin paralel durum larda da var
olm ası gereklidir - bu kuram , bizi doğal olarak bir "çoğu l dün
yalar" yaklaşım ına götürür.
K openhag'ın Niels Bohr yorum u ise, bütün evrene uygulan
dığı zam an sorunlarla karşılaşm aktadır. Dünyada verilen Ph.D.
seviyesindeki her kuantum m ekaniği dersinde işlenm esine kar
şın Kopenhag yorum u, gözlem yapan ve dalga fonksiyonunu
çökerten bir "gözlem ciye" gereksinim duyar. G özlem işlemi,
m akroskobik dünyayı tanım lam ak için kesinlikle tem el bir nite
liğe sahiptir. Fakat bütün bir evreni gözlerken nasıl olur da evre
nin "d ışın d a" olunabilir? Eğer bir dalga fonksiyonu evreni
tanım lıyorsa, "d ışarıd aki" bir gözlem ci nasıl ölür da evrenin
dalga fonksiyonunu çökertebilir? A slına bakılacak olursa evre
nin evren "d ışın d an" gözlem lenm esinin olanaksızlığı, bazıları
tarafından Kopenhag yorum unun onulm az bir eksikliği olarak
görülmektedir.
"Ç oğu l dünyalar" yaklaşım ında bu sorunun çözüm ü basittir:
Evren pek çok paralel durum da vardır bunların hepsi "ev ren in
dalga fonksiyonu" olarak adlandırılan bir ana dalga fonksiyonu
tarafından tanım lanır. K uantum evren bilim inde evren vaku
m un bir kuantum dalgalanm ası, yani uzay-zam an köpüğü için
de m inicik bir baloncuk olarak ortaya çıkm ıştır. U zay-zam an
köpüğündeki yavru evrenlerin çoğunun bir Büyük Patlam a'sı
ve onun ardından bir büyük çöküşü bulunm aktadır. Bu yüzden
PARALEL EVRENLER 277
onları asla görem eyiz, çünkü son derece küçük ve kısa öm ürlü
dürler, dans eder gibi vakum a girip çıkarlar. D em ek ki "h içbir
şey" dahi, cihazlarım ız tarafından algılanam ayacak kadar küçük
bir ölçekte varoluşa gelip giden yavru evrenlerle kaynam akta
dır. A ncak her nedense uzay-zam an içindeki bu balonlardan biri
bir büyük çöküş ile çökm em iş, genişlem eye devam etm iştir. Bu,
bizim evrenim izdir. Alan G uth'a göre bu, evrenin tam am ının bir
bedava yem ek olduğu anlam ına gelm ektedir.
K uantum evren bilim inde fizikçiler Schrödinger denklem i
n in elektron ve atom ların dalga fonksiyonunu yöneten bir ben
zeri ile işe başlarlar. "E vren in dalga fonksiyonu" üzerine etki
yapan De W itt-W heeler denklem ini kullanırlar. Schrödinger
denklem i genellikle uzayın ve zam anm her noktası için tanım lı
dır, dolayısıyla uzayın ve zam anm o noktasında bir elektron
bulm a olasılıklarını hesaplayabilirsiniz. Ancak "ev ren in dalga
fonksiyonu", olası bütün evrenler için tanım lanm ıştır. Eğer
belirli bir evren için tanım landığı zam an evrenin dalga fonksiyo
nu büyük çıkarsa, evrenin o belirli durum da olm a olasılığı epey
ce fazla dem ektir.
H aw king, bu bakış açısını desteklem ektedir. O nun iddiasına
göre evrenim iz, diğer evrenler arasında özel bir yere sahiptir.
Evrenin dalga fonksiyonu bizim evrenim iz için büyük, diğer
evrenlerin çoğu için ise sıfıra yakındır. Bu nedenle çoklu evren
içerisinde diğer evrenlerin var olabilm esi için küçük fakat
tam m lı bir olasılık m evcuttur, fakat evrenim iz en büyük olasılı
ğa sahiptir. A slm da H aw king genişlem eyi bu şekilde türetm eye
çalışm aktadır. "B u resm e göre genişlem ekte olan bir evrenin var
olm a olasılığı, genişlem eyen bir evrene kıyasla daha büyüktür,
dolayısıyla evrenim iz genişlem iştir."
Evrenim izin uzay-zam an köpüğünün "hiçliğinden" geldiği
ni savunan kuram test edilm esi tam am en olanaksız görünebilir,
ancak bu kuram birkaç basit gözlem le tutarlılık gösterm ektedir.
İlk olarak, pek çok fizikçi, evrenim izdeki pozitif ve negatif yük
lerin toplam ının en azından deneysel doğruluk düzeyi içinde
tam sıfıra eşit olm asının şaşırtıcı olduğuna dikkat çekm ektedir.
Dış uzayda kütleçekim inin hâkim güç olm asını doğal karşılarız,
278 2. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
Ev r e n l e r A r a si T e m a s ?
Bu durum , bazı kışkırtıcı so ru ları yan ıtsız bırakm aktadır:
Fizikçiler birkaç türde paralel evren olasılığım ortadan kaldıra
m adıklarına göre, bu evrenlerle tem as etm e olasılığı var m ı
demektir? Veya onları ziyaret etm ek? V eya belki de başka evren
lerden gelen varlıkların bizi ziyaret etm iş olm a olasılığı var
mıdır?
Bizden dekohere olm uş, ayrılm ış diğer evrenlerle tem as kur
mak, pek olası görünm em ektedir. Bu diğer evrenlerden dekohe-
PARALEL EVRENLER 279
re olm uş olm am ızın nedeni, atom larım ızın etrafım ızı saran
ortam da sayısız başka atom la çarpışm ış olm asıdır. H er çarpış
m ada o atom un dalga fonksiyonu biraz "çök m ü ş" gibi görünür;
yani paralel evrenlerin sayısı azalır. H er çarpışm a, olasılıkların
sayısını azaltır. Bu trilyonlarca atom ik "m in i çarpışm anın" top
lamı, vücudum uzdaki atom ların tam am en belirli bir durum a
çöktüğü yanılsam asını verir. E instein'ın "n esn el gerçekliği",
vücutlarım ızda bulunan bu kadar çok sayıda atom un birbirine
çarparak her seferinde olası evrenlerin sayısını azaltm asının
ortaya çıkardığı bir yanılsam adır.
Sanki bir fotoğraf m akinesinden bulanık bir fotoğrafa bakar
m ış gibidir. Bu, her şeyin bulanık ve tanım sız olduğu bir m ikro
dünyaya karşılık gelir. Fakat kam erayı her ayarlayışm ızda
görüntü giderek daha net hale gelir. Bu, kom şu atom larla m ey
dana gelen trilyonlarca m inik çarpışm aya karşılık gelir, her çar
pışm a olası evrenlerin sayısını azaltır. Bu şekilde, bulanık m ikro
dünyadan m akro dünyaya geçişi gerçekleştiririz.
Dolayısıyla, bizim kine benzeyen başka bir kuantum evren ile
etkileşm e olasılığı sıfır değildir, fakat vücudum uzdaki atom la
rın sayısına bağlı olarak hızla azalır. V ücudunuzda trilyonlar
kere trilyonlarca atom var olduğu için, dinozorlardan veya yara
tıklardan m eydana gelen başka bir evrenle etkileşm e olasılığınız
sonsuz derecede küçüktür. Böyle bir olayın gerçekleşebilm esi
için evrenin yaşam süresinden çok daha fazla beklem ek zorun
da kalacağm ızı hesaplayabilirsiniz.
Dem ek ki bir kuantum paralel evrenle tem as olasılığı göz
ardı edilem ez, fakat onlardan dekohere durum da olduğum uz
için bu aşırı derecede az bulunur bir olay olacaktır. Ancak, evren
bilim de karşım ıza farklı bir paralel evren türü çıkar: Bir arada
var olan evrenlerden m eydana gelen bir çoklu evren, tıpkı bir
köpük banyosunun içinde yüzen sabun baloncukları gibi. Hiç
şüphesiz bu zor bir iş olacaktır, fakat yine de Tip III bir uygarlık
ta olası olabilir.
Daha önce tartıştığım ız gibi, uzayda bir delik açm ak veya
uzay-zam an köpüğünü büyütm ek için gereken enerji, bilinen
fiziğin tam am ıyla çöktüğü Planck enerjisi dolaylarındadır. Bu
280 2. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
Ev r e n l e r E v r i m G e ç i r i r Mi?
Bazı fizikçiler bu görüşü daha da ileriye, bilim kurgunun sınır
larına taşıyarak evrenim izin tasarım ında zekâm n parm ağı olup
olm adığım sorgulam aktadır.
G u th /F a h ri'y e göre gelişm iş bir uygarlık bir yavru evren
yaratabilir, fakat fizik katsayıları (yani elektron ve protonun küt
lesi ile dört kuvvetin şiddeti) aym dır. Fakat ya eğer gelişm iş bir
uygarlık tem el katsayıları hafifçe farklı olan yavru evrenler yara-
tabilseydi? O takdirde yavru evrenler zam an içinde "ev rim
geçirm e" olanağına sahip olur, her yeni yavru evren nesli bir
öncekinden hafifçe farklı olurdu.
Eğer tem el katsayıları bir evrenin "D N A "sı olarak düşünür
sek, bunun anlam ı zeki yaşam ın D N A 'sının hafifçe farklı evren-
284 2. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
3. Sınıf
Olanaksızlıklar
i
J
14
Devridaim Makineleri
- J. B. S. H A LD A N E , 19 63
HİLELER VE SAHTEKÂRLIKLAR
Bir devridaim m akinesi yapm a isteği o kadar yaygındı ki hileler
sıradan bir hal almıştı. 1813 yılında Charles Redheffer, N ew
Y ork'ta sınırsız bedava enerji üreterek seyircileri şaşırtan bir
m akine sergiledi. (Fakat Robert Fulton m akineyi dikkatle incele
diği zam an, m akineyi kedi bağırsağından yapılm ış bir kayışın
döndürdüğünü keşfetti. Bu kayış, bodrum katta gizlenen bir
adam m çevirdiği bir kola bağlıydı).
D evrid aim m akin esin in heyecan ın a bilim in san ları ve
m ühendisler de kapıldı. 1870 yılında Scientific American dergisi
n in editörleri E. P. W illis tarafından inşa edilen bir m akine tara
292 3. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
Eğer evreni, hedefi enerji elde etm ek olan bir oyuna benzete
cek olursak, bu üç yasanın ifade ediliş şeklini şöyle değiştirm ek
m üm kündür:
"H içbir şey verm eden bir şey elde edem ezsi
n iz." (Birinci Yasa)
"B aşa baş gelem ezsiniz." (İkinci Yasa)
"O yu nu da terk edem ezsiniz." (Üçüncü Yasa)
Lu d w i g B o l t z m a n n v e E n t r o p î
Boltzm ann kısa boylu, geniş göğüslü, orm ana benzeyen m uaz
zam bir sakalı olan ayı gibi bir adam dı. Bununla beraber, ürkü
tücü ve vahşi görünüm ü, görüşlerini savunurken aldığı bütün
yaraları gizlem ekteydi. O n dokuzuncu yüzyılda N ew ton fiziği
kendisine sağlam bir yer etm iş olsa da, Boltzm ann bu ilkelerin
pek çok önde gelen bilim insanı tarafm dan hâlâ kabul edilm em iş
bir kavram a, tartışm alı atom kavram ına dikkatli bir şekilde
uygulanm am ış olduğunu bilm ekteydi. (Daha bir- yüzyıl önce
atom un gerçek bir şey olm adığını, yalm zca zekice ortaya atılm ış
bir zım bırtı olduğunu savunan pek çok bilim insanı olduğunu
bazen unutuveririz. Bunların iddiasına göre atom lar öylesine
DEVRİDAİM MAKİNELERİ 295
T o p l a m E n t r o p î D a İm a A r t a r
Boltzm ann'm ve diğer fizikçilerin çalışm aları, devridaim m aki
nelerini iki kategoriye ayırarak özelliklerini berraklaştırdı. İlk
gruba giren devridaim m akineleri Term odinam iğin Birinci
Yasasına aykırı davranm aktadır; yani gerçekten de tükettikle
rinden fazla enerji üretm ektedirler. Her seferinde fizikçiler, bu
tür devridaim m akinelerinin gizli, harici enerji kaynaklarından
yararlandığım , ya bir sahtekârlık am açlandığını, ya da m ucidin
harici enerji kaynağının varlığının farkında olm adığını buldular.
İkinci tür devridaim m akineleri daha büyük bir ustalıkla inşa
edilm iştir. Term odinam iğin Birinci Yasasına -en erjin in korun
m ası- uyarlar, fakat İkinci Yasaya aykırı davranırlar. Kuram sal
olarak ikinci türden bir devridaim m akinesi hiçbir atık ısı üret
mez, dolayısıyla %100 verim lidir. Yine de, İkinci Yasa böyle bir
m akinenin olanaksız olduğunu -a tık ısının daim a üretilm esi
gerektiğini- dolayısıyla evrende düzensizliğin, kargaşanın veya
entropinin daim a arttığını söyler. Bir m akine ne kadar verim li
olursa olsun daim a biraz atık ısı üretecek, dolayısıyla evrenin
entropisini yükseltecektir.
Toplam entropideki artış, yalnızca doğa anada değil, insanlık
tarihinin kalbinde de yatm aktadır. İkinci yasaya göre yok etmek,
inşa etm ekten çok daha kolaydır. Yaratılm ası binlerce yıl süren
bir şey, m esela M eksika'daki büyük A ztek İm paratorluğu, bir
kaç ay içinde yıkılabilir ve bir grup derbeder İspanyol istilacısı
atları ve ateşli silahları ile gelerek bu im paratorluğu param par
ça ettikleri zam an olan şey de budur.
N e zam an bir aynaya bakıp yeni bir kırışık veya yeni bir
beyaz saç görürseniz, o zam an İkinci Yasam n etkilerini görüyor
DEVRİDAİM MAKİNELERİ 297
* Orijinal şekli "a fool and his money are soon parted" olan bu sözün tam kar
şılığı olan bir deyim dilimizde bulunamamıştır, bu nedenle bu çeviri tercih
edilmiştir. (Ç.N.)
298 3. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
Ü ç Y a sa v e s î m e t r î l e r
Ancak bunların hepsi, daha derin bir soruyu gündem e getir
m ektedir: H er şeyden önce, term odinam iğin dem ir sağlam lığın
daki yasaları neden geçerlidir? Yasaların ilk önerilişinden bu
yana, bilim insanları bunu m erak etm iştir. Eğer bu soruyu yanıt-
layabilseydik, belki yasaların içinde boşluklar bulabilirdik, bu
da sonuçlan itibarıyla dünyayı tem elinden sarsabilirdi.
Lisansüstü eğitim im sırasında, enerjinin korunm asının ger
çek kökenini öğrendiğim gün nutkum tutulm uştu. Bir sistem ne
zam an bir sim etriye sahip olursa o zam an sonucun bir korunum
yasası olduğu, fiziğin tem el ilkelerinden biridir (1918 yılında
m atem atikçi Em m y N oether tarafından keşfedilm iştir). Eğer ev
renin yasaları zam an içinde değişm eden kalırsa, bunun şaşırtıcı
sonucu sistem in enerjiyi koruyor olm asıdır. (Ayrıca, hangi yöne
hareket ederseniz edin eğer fiziğin yasaları değişm eden kalıyor
sa, herhangi bir yöndeki m om entum da sabit kalm aktadır. Ve
eğer bir dönm e hareketi sırasında fizik yasaları değişm eden
kalıyorsa, bu durum da açısal m om entum da korunm aktadır.)
Bu, beni şaşırtm ıştı. M ilyarlarca ışık yılı uzaklıkta, görülebi
lir evrenin sınırında bulunan uzak galaksilerden gelen yıldız ışı
ğını incelediğim iz zam an, o ışığın görüngesinin (spektrum)
D ünya üzerinde bulabileceğim iz görüngelerle aynı olduğunu
anlamıştım . Dünya veya Güneş doğm adan m ilyarlarca yıl önce
yola çıkm ış eski ışığın içinde, bugün D ünya'da gördüğüm üz
hidrojen, helyum , karbon, neon ve buna benzer m addelerin
görüngesi ile aynı belirgin "p arm ak izlerini" bulm aktayız. Diğer
bir deyişle, fiziğin tem el kuralları m ilyarlarca yıldan bu yana
değişm em iştir ve bu yasalar evrenin dış kenarlarm da dahi aynı
dır.
DEVRİDAİM MAKİNELERİ 299
Va k u m d a n D o ğ a n E n e r jİ m î?
K ışkırtıcı bir soru: Yoktan enerji elde edilebilir mi? Fizikçiler,
vakum un "h içliğin in " hiç de boş olm adığını, hareketlilikle dolu
olduğunu ancak anlayabilm işlerdir.
Bu görüşün taraftarlarından biri, Thom as Edison'un güçlü
rakibi, yirm inci yüzyılın uçuk dehası N ikola Tesla'ydı. Tesla
aynı zam anda sıfır noktası enerjisi'nin, yani vakum da hesapsız
ölçüde enerji bulunabileceği görüşünün de taraftarları arasında
yer alm aktaydı. Eğer bu görüş doğruysa, vakum tam anlam ıyla
havadan enerji elde edilm esini sağlayacak bir "bed ava yem ek"
oluyordu. Boş olduğu ve içinde hiçbir m adde bulunm adığı
kabul edilen vakum , en üst düzey enerji deposu olacaktı.
Tesla, günüm üzde H ırvatistan sınırları içinde bulunan küçük
bir kasabada doğdu ve 1884 yılında beş parasız bir vaziyette
A BD 'ye gitti. Kısa süre içerisinde Thom as Edison'un yardımcısı
olarak çalışm aya başladıysa da, dehası sayesinde onun rakibi
oldu. Tarihçilerin "A kım lar Savaşı" diye adlandırdığı m eşhur
bir yarışm ada Tesla, Edison'a karşı yarıştı. Edison, doğru akım
m otorlarıyla dünyada elektriğin yaygınlaşm asını sağlayacağına
inanıyordu, fakat alternatif akım ı bulan Tesla, kendi yöntem leri
nin Edison'unkilerden çok daha üstün olduğunu ve uzak m esa
felerde dikkat çekecek kadar az güç kaybına yol açtığını başarılı
şekilde gösterdi. B ugün b ü tü n gezegen E d iso n 'u n değil,
T esla'n m p aten tleri esasın a göre elek trik ku llan m aktad ır.
Tesla'nın icatları ve patentleri sekiz yüzden fazladır ve m odern
elektrik tarihinin en önem li kilom etre taşlarından bazılarını kap
sar. Tarihçiler, Tesla'nm radyoyu Guglielm o M arconi'den (yay-
DEVRİDAİM MAKİNELERİ 301
sayıya ulaşırız! Bu, fiziğin tüm ünde kuram ile deney arasında
karşım ıza çıkan en büyük farktır.
M esele şu ki, "h içliğin enerjisinin" nasıl hesaplanacağını hiç
kim se bilm em ektedir. Bu, fiziğin en önem li sorularından biridir
(çünkü yanıtı, evrenin kaderini belirleyecektir), fakat hâlihazır
da bunu nasıl hesaplayacağım ıza dair en küçük bir fikre sahip
değiliz. Varlığına ilişkin deneysel kanıtlar gözüm üzün önünde
durm asına karşın karanlık enerjinin ne olduğunu açıklayan hiç
bir kuram yoktur.
D em ek ki Tesla'nm şüphelendiği gibi, vakum un bir enerjisi
bulunm aktadır. Ancak, enerjinin m iktarı yararlı bir iş için kulla
nılam ayacak kadar küçüktür. G alaksiler arasında m uazzam
m iktarlarda enerji vardır, fakat Dünya üzerinde bulunan enerji
m iktarı m iniciktir. Asıl utanç verici olan, hiçkim senin bu enerji
nin nasıl hesaplanacağını veya nereden geldiğini bilm em esidir.
D ikkat çekm ek istediğim şey şu ki, enerjinin korunum u
derin, evrensel nedenlerden kaynaklanm aktadır. Bu yasalarm
herhangi bir şekilde ihlal edilm esi, evrenin evrim i konusundaki
anlayışım ızın ciddi şekilde değişm esini gerekli kılacaktır. Ve
karanlık enerjinin gizem i, fizikçileri bu soruyla doğrudan
boğuşm aya m ecbur etmektedir.
Önsezi
- NICHOLAS FALLATTE
• •
Ö N SEZİ DİYE bir şey var mıdır, veya geleceği görm ek diye?
Ç ok eski zam anlardan gelen bu kavram bütün dinlerde
vardır ve Yunanlılarla Rom alıların kâhinlerine, Tevrat'ın pey
gam berlerine kadar uzanır. Ancak, bu hikâyelerde kehanet yete
neğinin bir lanet olabileceği de yazm aktadır. Yunan m itolojisin
de Truva K ralı'nın kızı Cassandra ile ilgili bir hikâye anlatılır.
C assandra, güzelliği ile güneş tanrısı A pollo'nun dikkatini
çeker. Apollo, gönlünü kazanm ak am acıyla ona geleceği görme
yeteneği verir. Fakat Cassandra, A pollo'nun iltifatlarını elinin
tersiyle geri iter. Sinirlenen A pollo, verdiği yeteneği o şekilde
değiştirir ki Cassandra geleceği görm e yeteneğine sahip olacak,
fakat hiç kim se ona inanm ayacaktır. Truva halkını yaklaşm akta
olan felaket konusunda uyaran C assandra'yı hiç kimse dinle
mez. C assandra Truva A tı'nm hilesini, A gam em non'un ölüm ü
nü, hatta kendisinin ölüm ünü dahi öngörür, fakat Truva halkı
bu sözlere değer vereceği yerde onun delirdiğini düşünerek bir
yere kapatır.
On altıncı yüzyılda yazan N ostradam us ve daha sonraları
Edgar Cayce, zam anın peçesini aralayabileceklerini iddia etm iş
lerdir. O nların kehanetlerinin gerçekleştiği (örneğin II. Dünya
304 .3. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
G e l e c e k t e n G elen Ta k y o n l a r
G elecekten gelen (ve kuantum kuram ında yararlarını defalarca
sergilem iş olan) ileri dalgaların yanı sıra, kuantum kuram ının
bir o kadar çılgınca görünen fakat o kadar yararlı olm ayan başka
bir tuhaf kavram ı daha vardır. Bu kavram , Uzay Yolu'nda
düzenli bir şekilde karşım ıza çıkan "takyon lar" fikridir. Uzay
Yolu'mın yazarları ne zam an sihirli bir işlem yapm ak için yeni
bir enerji türüne gerek duyarlarsa, takyonlara başvururlar.
Takyonlar, her şeyin ışıktan hızlı yol aldığı garip bir dünya
da yaşar. Takyonlar enerji kaybettikçe daha hızlı hareket ederler,
bu da sağduyuya aykırı düşer. A slına bakılacak olursa eğer
bütün enerjilerini kaybederlerse sonsuz hızda yol alm aya başlar
lar. Bununla beraber, takyonlar enerji kazanm aya başladıkça
yavaşlayarak ışık hızına kadar düşerler.
Takyonları böyleşine garip bir hale getiren şey, sanal kütleye
sahip olm alarıdır. ("Sanal" kelim esi ile bunların kütlelerinin eksi
birin karekökü, yani " i" ile çarpıldığını ifade etm ek istiyoruz).
Einstein'm m eşhur denklem lerini alıp "m "n in yerine "im " yaza
cak olursak, harikulade bir olay gerçekleşir. Parçacıklar, birden
bire ışıktan hızlı hareket etm eye başlar.
Bu sonuç, garip durum ların ortaya çıkm asm a neden olur.
Eğer bir takyon m addenin içinde yol alacak olursa, atom larla
çarpıştığı için enerji kaybına uğrar. Fakat enerji kaybettikçe daha
ÖNSEZİ 313
* 2013 yılında bulunan Higgs bozonu, Peter Higgs ve François Englert'e Nobel Ödü
lü kazandırmıştır.
316 3. SINIF OLANAKSIZLIKLAR
Olanaksızın Geleceği
- FREEMAN DYSON
- W IL L IA M JENNINGS BRYAN
Fizikçi John W heeler, "İk i yüz yıl önce herhangi bir kişiye
'Y aşam ın nasıl ortaya çıktığını günün birinde anlayabilir m iyiz?'
diye sorsanız 'Saçm a! O lan aksız!' yanıtı alırdınız. Ben de
'Evrenin nasıl ortaya çıktığını günün birinde anlayabilir m iyiz?'
sorusu karşısında aynı duyguya kapılıyorum " diyerek ilk "o la
naksız" soruya ilişkin yorum unu belirtm ektedir.
G ökbilim ci John Barrow , "Işığ ın hızı sınırlıdır ve dolayısıyla
evrenin yapısı üzerindeki bilgilerim iz de öyledir. Evrenin sonlu
mu yoksa sonsuz m u olduğunu, bir başlangıca sahip olup olm a
dığını, sonunun gelip gelm eyeceğini, fiziğin yapısının her yerde
aynı olup olm adığını veya evrenin derli toplu m u yoksa dağınık
bir yer m i olduğunu bilem eyiz . . . Evrenin -b aşın d an sonuna
k ad ar- özelliklerine ilişkin bütün önem li soruların yanıtsız kala
cağı görülm ektedir" diye eklem ektedir.
Barrow, bütün açıklığı ile evrenin gerçek özelliklerini m utlak
bir kesinlikle asla bilem eyeceğim izi söylerken haklıdır. Ancak,
bu ezeli soruları küçük parçalar halinde yanıtlam ak suretiyle
hedefe son derece yaklaşabiliriz. Bu "olanaksızlıkları" bilgim i
zin m utlak sınırları olarak görm ektense bir sonraki bilim insanı
kuşağını bekleyen tartışm alar olarak görm ek, belki de daha
doğru olacaktır. Bu sınırlar tart ham uru gibidir, ufalana ufalana
yenm elidir.
I
EVRENİN SONU
Şair T. S. Eliot, "E vren bir patlam ayla m ı son bulacak, yoksa bir
iniltiyle m i?" diye sorm uştu. Robert Frost'un sorusu ise "B iz
hepim iz ateşin içinde mi yok olacağız, yoksa buzun içinde m i?"
şeklindeydi. En yeni kanıtlar, evrenin bir Büyük Donm a içinde
sona ereceğini, sıcaklığın m utlak sıfır dolaylarına düşeceğini ve
bütün zeki yaşam ın sona ereceğini gösterm ektedir. İyi ama,
em in olabilir m iyiz?
Bazıları, başka bir "olan aksız" soruyu gündem e getirmiştir.
"E vren in kaderi hakkında nasıl bilgi sahibi olabiliriz?" diye sor
maktadırlar, çünkü bu olay trilyonlarca yıl ileride gerçekleşecek
tir. Bilim insanları "karanlık enerjinin" veya vakum un enerjisi
nin galaksileri giderek artan bir hızla birbirinden uzaklaştırm ak
ta olduğuna, bunun da evrenin kontrolden çıkm ış gibi göründü
ğünün işareti olduğuna inanm aktadırlar. Böyle bir şişm e evre
nin sıcaklığını azaltacak ve sonunda Büyük Donm aya doğru
götürecektir. Peki am a, bu şişm e geçici m idir? G elecekte tersine
dönm e olasılığı var mıdır?
Ö rneğin iki m em branın çarpışarak evreni yarattığını öne
süren Büyük Şapırtı kuram ına göre, m em branlar düzenli şekil-
326 SON SÖZ
küçük bir titreşim dahi, iskam bil kâğıdından yapılm ış bir ev gibi
her şeyin çökm esine yol açardı. Bu, "y a rı kararlı" bir durum du;
yani geçici olarak, en hafif sarsıntı çöküşe yol açm caya kadar
kararlıydı. N ew ton, evrenin çökm esini engellem ek için Tanrının
düzenli aralıklarla yıldızları dürtm esi gerektiği sonucuna varı
yordu.
D iğer bir deyişle N ew ton, evreni, zam anın başlangıcında
Tanrı tarafından kurulan ve N ew ton yasalarına itaat eden deva
sa bir saat olarak görm ekteydi. O zam andan bu yana hiçbir ilahi
m üdahale gerektirm eksizin tıkır tıkır çalışm aktadır. Bununla
beraber, N ew ton'a göre Tanrının arada sırada yıldızları çim dik
lem esi gerekliydi ki evren çöküp bir alev topu oluverm esin.
Einstein 1916 yılında Bentley ikilem i ile karşı karşıya geldiği
zam an denklem leri ona haklı olarak evrenin devinir -y a genişle
yen, ya da d aralan - olduğunu ve durağan bir evrenin kararsız
olacağın ı ve k ü tleçekim i n ed en iy le çökeceğ in i söylem işti.
Ancak, zam anın gökbilim cileri evrenin durağan ve değişm ez
olduğu konusunda ısrarcıydılar. Dolayısıyla Einstein, gökbilim
cilerin gözlem lerine boyun eğerek evrenin çökm esine yol açacak
kütleçekim sel kuvveti dengelem ek için yıldızları birbirinden
uzağa iten bir anti kütleçekim sel kuvvet olan evrensel katsayıyı
ekledi. (Bu anti kütleçekim sel kuvvet, vakum un içinde var olan
enerjiye karşılık geliyordu. Bu resim de uzayın uçsuz bucaksız
boşluğu dahi büyük m iktarlarda görünm eyen enerji içerm ekte
dir). K ütleçekim inin çekim gücünü ters yönde dengelem ek için,
bu katsayım n çok hassas bir şekilde seçilm esi gerekliydi.
Daha sonra, Edw in H ubble 1929 yılında evrenin aslında
genişlem ekte olduğunu gösterm esi üzerine Einstein, evrensel
katsayının "e n büyük hatası" olduğunu söyleyecekti. Fakat
bugün, yetm iş yıl sonra, öyle görünüyor ki Einstein'm "h atası",
evrensel katsayı, aslında evrenin en büyük enerji kaynağı olabi
lir, evrendeki m adde-enerji içeriğinin % 73'ünü m eydana getiri
yor olabilir. (Buna karşılık, vücutlarım ızı da m eydana getiren
elem entler evrenin sadece yüzde 0,03'ünü oluşturm aktadır).
Einstein'm hatası, m uhtem elen evrenin nihai kaderini belirleye
cektir.
328 S O N SÖZ
kuram ının henüz hiçbir şey getirm ediğini öne süren kararlı bir
karşıtlar grubu ortaya çıkm aktadır. Bazıları, sicim kuram ı konu
sunda kaç tane nefes kesici m akale veya TV belgeseli hazırlanır
sa hazırlansın, henüz bir tek sınanabilir gerçek üretm em iş oldu
ğunu söylem ektedir. Karşı çıkanlar, onun bir her şeyin kuram ı
olm adığını, fakat bir hiçbir şeyin kuram ı olduğunu öne sürm ek
tedir. Stephen Havvking'in eksiklik kuram ından bahsederek
taraf değiştirm esi ve bir her şeyin kuram ının m atem atiksel ola
rak dahi olanaksız olabileceğini söylem esi üzerine, 2002 yılında
bu tartışm a ciddi şekilde hararetlendi.
Bu tartışm anın fizikçileri birbiriyle yarışır hale getirmesi hiç
de şaşırtıcı değildir, çünkü hedef elde edilm esi zor olsa da çok
ulvidir. D oğanın bütün kuvvetlerini birleştirm e arayışı binlerce
yıldır düşünürleri ve fizikçileri um utlandırm ış ve cezbetm iştir.
Bir zam anlar Sokrat, "H er şeyin açıklam asını, neden var olduğu
nu, neden yok olduğunu, neden öyle olduğunu bilm ek - bunlar
bana bir üstünlükm üş gibi gelm işti" demiştir.
Her şeyin kuram ı için ilk ciddi öneri yaklaşık M.Ö. 500 yılla
rına, Yunanlı Pisagorcularm m üziğin m atem atiksel yasalarının
şifresini çözm üş olduğu kabul edilen yıllara kadar uzanır.
Pisagorcular, lir telinin titreşim lerini incelem ek suretiyle m üzi
ğin çok basit m atem atik kurallarına uyduğunu gösterdiler.
Sonra, doğanın tam am ının lir telinin arm onileriyle açıklanabile
ceğini öne sürdüler. (Bir bakım a sicim kuram ı Pisagorcularm
rüyasını canlandırm aktadır).
M odern zam anlarda yirm inci yüzyıl fiziğinin hem en hem en
bütün devleri, birleşik alan kuram ı konusunda şanslarım dene
m işlerdir. Fakat, Freem an D yson'u n uyardığı gibi, "Fiziğin
zem ini birleşik alan kuram larının cesetleri ile doludur."
1928 yılında New York Times "E instein büyük bir keşifte
bulunm ak üzere; rahatsız edilm ek istem iyor" diye heyecan
uyandırıcı bir m anşet atm ıştı. M anşetin altındaki haber, basında
av peşinde koşm a çılgınlığına yol açtı ve her şeyin kuram ı konu
sunda gerilim i yükseltti. M anşetler "E instein bu kuram konu
sundaki heyecana şaşırdı. 100 gazeteciyi bir haftadır bekletiyor"
diye atılıyordu. Sayısız gazeteci Berlin'deki evinin etrafında bek
330 S O N SÖZ
Bu cüm le yanlıştır.
Ben bir yalancıyım .
Bu ifade kanıtlanam az.
H aw king ise, eksiklik kuram ını, bir her şeyin kuram ım n var
olam ayacağını gösterm ek am acıyla kullanm aktadır. O nun savı
na göre G ödel'in eksiklik kuram ının kilit noktası m atem atiğin
kendi kendine gönderm e yapm asıdır, fizik de bu hastalığa yaka
lanm ıştır. Gözlem ci gözlem sürecinden ayrı tutulam adığı için bu
durum , fiziğin daim a kendi kendine gönderm ede bulunacağı
anlam ına gelir, çünkü evreni terk edem eyiz. Son çözüm lem ede,
gözlem ci de atom lardan ve m oleküllerden m eydana gelmiştir,
dolayısıyla yapılm akta olan deneyin bir parçası olm ak zorunda
dır.
Ancak, H aw king'in eleştirilerinden kaçm anın bir yolu bulun
m aktadır. Günüm üzde m atem atikçiler G ödel'in kuram ındaki
içsel ikilem lerden kurtulm ak için çalışm alarının kendi kendine
gönderim d e bulun an bütün ifad eleri dışlad ığını söylerler.
O ndan sonra eksiklik k u ram ın ın ü stesin d en gelebilirler.
G ödel'in zam anından bu yana m atem atiğin büyük bir hızla
gelişm esi, büyük ölçüde eksiklik kuram ını göz ardı etm ek, yani
yapılan çalışm anın kendi kendine gönderm ede bulunan ifadeler
içerm ediğini var saym ak yoluyla sağlanmıştır.
G ö zlem ci/g özlem len en uyuşm azlığından arınm ış bilinen
bütün deneyleri açıklayabilecek bir her şeyin kuram ını aynı
şekilde oluşturm ak m üm kün olabilir. Eğer böyle bir her şeyin
kuram ı Büyük Patlam a'n m kökeninden bugün etrafım ızda
bulunan görülebilir evrene kadar her şeyi açıklayabilirse, o
zam an gözlem ci ile gözlem lenen arasındaki etkileşim i ne şekil
de tanım ladığım ız, yalm zca akadem ik değeri olan bir nitelik
kazanır. Aslında, ulaşılan sonuçların gözlem ci ile gözlem lenen
arasındaki ayrım ı ne şekilde yaptığım ızdan tüm üyle bağım sız
olması, her şeyin kuram ı için gerekli kriterlerden biri olmalıdır.
Ayrıca doğa, bir avuç ilkeye dayalı olsa dahi, tükenm ez ve
sınırsız olabilir. Bir satranç karşılaşm asını gözünüzün önüne
getirin. Başka bir gezegenden gelen bir yaratıktan, oyunun
kurallarını yalnızca oyunu seyrederek belirlem esini isteyin.
Yaratık, bir süre sonra piyonların, fillerin ve şahın nasıl hareket
ettiğini anlayabilir. O yunun kuralları basit ve sayılıdır. Ancak,
olası karşılaşm aların sayısı gerçekten astronom ik boyutlardadır.
338 SON SÖZ
Ö nsöz
Sayfa XVI: Bu ... pek çok kez meydana gelmiştir. Bunun nedeni,
ku antu m kuram ıdır. Bir kuram a olabilecek tüm kuantum
düzeltm eleri eklediğim iz ("renorm alizasyon" olarak adlandırı
lan yorucu bir süreç) zam an, daha önce klasik düzeyde izin
verilm eyen olayların hesaplam aya yeniden dahil olduğunu
görürüz. Bu, açık şekilde (örneğin bir korum a yasası tarafından)
yasaklanm ış olm ayan bir şeyin kuantum düzeltm eler eklendiği
zam an kuram a tekrar dahil olduğu anlam ına gelir.
2: GÖRÜNMEZLİK
Sayfa 19: Görünmezlik, Platon'un etik ve ahlak kuramında merke
zî bir rol oynamıştır. Platon'un, "E ğ er çarşıda canının çektiği h er
hangi bir şeyi güvenli şekilde alm a olanağı var olsaydı hiçbir
insan elini kendine ait olm ayan şeylerden çekm ez, canının iste
diği eve girip istediği kişiyle yatar, istediği kişiyi öldürür, hapis
ten çıkartır veya insanlar arasında bir Tanrı gibi olm ak isterdi...
Eğer bir insanın bu görünm ezlik gücüne sahip olduğunu, fakat
hiçbir hata yapm adığım veya başkasına ait olana dokunm adığı
nı varsayacak olursak, bu insan dışardan bakanlar tarafından
acınası bir aptal olarak nitelenirdi.
342 NOTLAR
4: IŞINLAMA
Sayfa 59: Işınlamadan bahsedildiğini gördüğümüz en eski metin
ler... Kaydedilm iş en iyi ışınlam a örneği, 24 Ekim 1593 tarihlidir.
Valiyi koruyan Filipinler ordusundan saray m uhafızı Gil Perez,
birdenbire M exico C ity'nin büyük m eydanında ortaya çıktı.
Şaşırm ış ve sersem lem iş durum daki Perez, kendisinin şeytanla
işbirliği yaptığım düşünen M eksikalI yetkililer tarafından tutuk
NOTLAR 343
5: TELEPATİ
Sayfa 80: Aslında pek çok sihirbazın ve mentalistin kariyeri...
Yem ekli toplantılarda şaşırtıcı telepati gösterileri de yapm ak
müm kündür. Bir toplantıda herkesten adım küçük bir kağıda
yazm asın ı v e k ağıd ı b ir şapkanın için e atm asın ı isteyin.
Katlanm ış durum daki kâğıtları şapkadan birer birer çıkarın ve
kâğıtları açm adan içinde yazılı olan ism i yüksek sesle okuyun.
Seyirciler şaşkına dönecektir. G özlerinin önünde bir telepati
olayı yaşanm aktadır. A slm da bazı sihirbazlar, bu num ara ile
şöhret ve servet kazanm ıştır.
346 NOTLAR
(Bu şaşırtıcı zihin okum a num arasının sırrı şöyledir. İlk kâğı
dı alın, sessizce kendi kendinize okuyun, fakat "p sişik ether"
bulanık olduğu için okum akta zorlandığınızı ilan edin. Bir son
raki kağıdı alın, am a onu açm adan bir önceki kâğıt üzerinde
yazan ism i söyleyin. İlk ism i yazan kişi katlanm ış durum daki
kağıdı okuduğunuzu zannedecek, şaşıracaktır. Şim di ikinci
kağıdı açın ve sessizce kendi kendinize okuyun. Sonra üçüncü
bir kağıdı alın, ikinci kâğıtta yazan ism i yüksek sesle söyleyin.
Bu işlem e devam edin. Bir kâğıt üzerinde yazan ism i her söyle
yişinizde, bir sonraki kâğıtta yazan ism i okum aktasınız).
Sayfa 81: Kumarbazlar da insanların zihnini sınırlı bir şekilde oku
mayı başarmaktadır. Bir kişinin zihinsel durum u, bir fotoğrafı
tarayan bir gözün hareketi incelenefek kabaca belirlenebilir.
Gözün üzerine ince bir ışık dem eti gönderilirse, yansıyan ışık bir
duvar üstüne düşürülebilir. Y ansıyan bu ışık dem etinin duvar
da gittiği yol izlenm ek suretiyle resm in taranm ası sırasında
gözün nerelerde gezindiği hassas şekilde anlaşılabilir. (Örneğin
resim deki bir yüze bakan kişinin gözleri genellikle resim deki
kişinin gözleri arasında hızla gidip gelir, sonra ağza, sonra tek
rar gözlere gider, sonra resm in tam am ım tarar).
Resm e bakan kişinin gözbebeklerinin boyutları hesaplanarak
resm in o kişide olum lu veya olum suz düşünceler uyandırdığı
anlaşılabilir. Bu şekilde kişinin duygusal durum u okunabilir.
(Örneğin bir katil, cinayet yerinin fotoğrafına bakarken ve cese
din tam bulunduğu yeri tararken güçlü duygular yaşar. Cesedin
yerini yalnızca polis ve katil bilm ektedir).
Sayfa 81: Telepati ve diğer normal ötesi olaylar konusundaki ilk
bilimsel incelemeler... Psişik A raştırm alar Derneği üyeleri arasın
da Lord Rayleigh (Nobel Ö dülü sahibi), Sir W illiam Crookes
(Elektronikte kullanılan Crookes Tüpünün m ucidi), Charles
Richet (Nobel Ödülü sahibi), A m erikalı psikolog W illiam Jam es
ve Başbakan Arthur Balfour bulunm aktaydı. D estekçileri arasın
da ise M ark Tw ain, Arthur Conan Doyle, Alfred Lord Tennyson,
Lewis Carroll ve Carl Jung gibi ünlüler vardı.
Sayfa 81: Dernekle bağlantılı bir araştırmacı... Rhine başlangıçta
papaz olm ak istiyordu, fakat Chicago Ü niversitesi'ne devam
NOTLAR 347
6: PSİKOKİNEZ
Sayfa 102: Geller'in sahneye gelmesinden önce Carson, Randi'ye
danışmıştı... Enayileri kandırm a yeteneğine sahip profesyonel
sihirbazların psişik güçler id d iasın d a bulun m alarından ve
m asum halkı dolandırm alarından nefret eden H arika Randi,
sahtekârları açığa çıkartm aya yönelik çalışm alara başlam ıştı.
Özellikle yapılan bütün psişik num araları tekrarlam aktan zevk
alıyordu. H arika Randi, kendilerine kişisel kazanç elde etm ek
am acıyla sihirbazlık yeteneklerini kullanm aya kalkışan sahtekâr
ve hilebazları açığa çıkartm ayı ikinci bir m eslek edinen Büyük
H oudini'nin geleneğini sürdürm üştür. Randi, bilim insanlarını
dahi num aralarıyla aldatabileceğim öne sürm ekte, "B ir labora-
tuvara gidip herhangi bir bilim insanı grubunun şaşkınlıktan
yere düşm esini sağlayabilirim " dem ektedir. Cávelos, sf 220.
NOTLAR 349
7: R o b o t l a r
Sayfa 117: Oxford'dan tanınmış fizikçi Roger Penrose... Profesör
Penrose, insan gibi düşünm eyi m üm kün kılm ak için beyinde
ku antu m etkiler var olm ası g erektiğin i savu nm aktadır.
Bilgisayar bilim cilerin çoğuna göre beyindeki her nöron, karm a
şık bir transistor dizisi tarafından taklit edilebilir, böylece beyin,
klasik bir cihaza dönüşm ektedir. Beyin fevkalade karm aşıktır
fakat tem elde davranışları transistörler tarafm dan kopyalanabi-
len bir avuç nörondan m eydana gelm ektedir. Penrose buna
karşı çıkar. O nun savına göre hücrede m ikrotübül adı verilen ve
kuantum davranışı sergileyen yapılar bulunm aktadır, bu neden
le beynin basit bir elektronik devre elem am topluluğuna dönüş
türülm esi asla m üm kün değildir.
Sayfa 117: Rutgers Üniversitesi'nden Colin McGinn'in söylediği
ne göre yapay zekâ... Kaku, Visions, sf. 95
Sayfa 124: Cyberlife Enstitüsü'nün başkanı Steve Grand'm söyle
diğine göre... Cavelos, sf. 90.
Sayfa 125: O başarısız oldu ve ben de 1981'deki Ph.D. tezimde
başarısız oldum... Rodney Brooks, New Scientist Magazine, 18
K asim 2006, sf. 60.
Sayfa 126: "Bu, Kasparov'un derin düşünen bir insan olmadığı
anlamına gelmiyor..." Kaku, Visions, sf. 61.
350 NOTLAR
8: D ü n y a D iş i Y a r a t i k l a r v e U F O ' l a r
Sayfa 149: Bununla beraber, SETI'deki üst düzey gökbilimcilerden
Seth Shostak, ... iyimserlikle inanmaktadır. Jason Stahl, Discover
Magazine, "T op 100 Stories of 2006", A ralık 2006, sf. 80.
Sayfa 152: "Yaşamın bu aşırı saldırıya nasıl dayanabileceğini hayal
etmek dahi çok zor" olacaktır... Cavelos, sf. 13.
Sayfa 152: Fransız gökbilimci Dr. Jacques Lasker,... tahmin etmek
tedir. Cavelos, sf. 12.
352 NOTLAR
9: YILDIZ GEMİLERİ
Sayfa 174: Matematikçi ve düşünür Bertrand Russell, bir zaman
lar... Kaku, Hyperspace, sf. 302.
Sayfa 198: Nordley, ... bir toplu iğne başı büyüklüğündeki uzay
gemisi topluluğu ile... Gilster, sf. 242.
1 0 . A n t İm a d d e v e A n t İ Ev r e n l e r
Sayfa 205: Los Alamos,... Synergistic Technologies'ten Dr. Steven
Howe... N ASA, h ttp ://scien ce.n asa.g ov , 12 N isan 1999.
Sayfa 210: “İnsanın denklemlerinin deneylerle uyumlu olmasın-
dansa güzelliğe sahip olması daha önemlidir..." Cole, sf. 225.
12 : Z a m a n d a Y o l c u l u k
Sayfa 243: Yazar G. Spruill, Janus Denklemi adlı romanında ... ele
almaktadır. N ahin, sf. 322.
Sayfa 244: Şimdiye gelecek demiyorsak, eğer şimdi daima varsa ve
asla yol alarak... Pickover, sf. 10.
Sayfa 250: Çünkü biz fizikçiler, zamanın özelliklerinin... N ahin,
sf. ix.
Sayfa 250: Fizikçi Richard Gott'un söylediği gibi ... herhangi bir
soru işareti olduğunu düşünmüyorum..." Pickover, sf. 130
Sayfa 252: Gott, ... büyük bir çöken sicim döngüsünün... Kaku,
Parallel Worlds, sf. 142.
Sayfa 253: "Eğer geçmişte evlenecek olursa..." N ahin, sf. 248.
13: Pa r a l e l Ev r e n l e r
Sayfa 260: Henderson, "Tıpkı bir Kara Delik gibi..." Kaku,
Hyperspace, sf. 22.
Sayfa 262: "İlk bakışta, fikrini son derece beğendim..." Pais, sf. 330.
Sayfa 2 6 3 :... atomaltı parçacıklarının bollaşması karşısında dehşe
te kapılan Enrico Fermi... Kaku, Hyperspace, sf. 118.
Sayfa 2 68: M lT'den Max Tegmark'ın inancına göre önümüzdeki
elli yıl içinde... M ax Tegm ark, New Scientist Magazine, 18 Kasım
2006, sf. 37.
354 NOTLAR
Adam s, Fred ve G reg Laughlin. The Five Ages of the Universe: Inside the
Physics of Eternity. N ew York: Free Press, 1999.
Asim ov, Isaac. The Gods Themselves. N ew York: Bantam Books, 1990.
A sim ov, Isaac ve Jason A. Schulm an, eds. Isaac Asimov's Book of
Science and Nature Quotations. N ew York: W eidenfeld and N icholson,
1988.
Barrow , John. Betzueen Inner Space and Outer Space. O xford, England:
O xford U niversity Press, 1999.
. Impossibility: The Limits of Science and the Science of Limits.
O xford, England: O xford U niversity Press, 1998.
. Theories of Everything. O xford, England: O xford U niversity
Press, 1991.
C alaprice, A lice, ed. The Expanded Quotable Einstein. P rinceton, NJ:
Princeton U niversity Press, 2000.
C av elos, Jean n e. The Science of Star Wars: An Astrophysicist's
Independent Examination of Space Travel, Aliens, Planets, and Robots as
Portrayed in the Star Wars Films and Books. N ew York: St. M artin's Press,
2000.
Clark, Ronald. Einstein: The Life and Times. N ew York: W orld
Publishing, 1971.
Cole, K. C. Sympathetic Vibrations: Reflections on Physics as a Way of
Life. N ew York: Bantam Books, 1985.
C rease R., and C. C. M ann. Second Creation. N ew York: M acm illan,
1986.
C rosw ell, Ken. The Universe at Midnight. N ew York: Free Press, 2001.
D avies, Paul. How to Build a Time Machine. N ew York: Penguin
Books, 2001
D yson, Freem an. Disturbing the Universe. N ew York: H arper and
R ow , 1979.
360 KAYNAKÇA
Bohr, Niels; xvii, 41-42, 59, 64, 71, çoğul dünyalar; 254-255, 274-276,
276, 330 354
Boltzm ann, Ludw ig; 294-296, 299, çoklu evren; 258, 267-268, 270,
333 277, 279-280
Bose Einstein yoğuşuğu; 72 D aedalus Projesi; 184-185
boya lazerleri; 46 dalga denklem i; 42, 210
Bradley, A ston; 71-72 D ali, Salvador; 261
BrainG ate; 107-108 D am asio, A ntonio; 135, 350
Brenner, Sydney; 136, 350 D avy, H um phrey; 4
Brooks, Rodney; xxii, 131, 349 D eep Blue; 126
Brow n, Dan; xxii, 107, 201, 254 D efense A dvanced R esearch
Brow nlee, D onald; 1 5 3 ,1 5 4 , 361 Projects; 2 4 ,1 2 9
Bruno, G iordano; 143 dekoherans; 274, 354
Bryan, W illiam Jennings; 317 D eutsch, D avid; 76, 345
B uckyball; 34 devridaim m akineleri; xiv,
Bussard, R obert W .; 179-180 287-288, 290, 293, 296, 298,
Büyük Çöküş; 270, 277 317, 354
Büyük D onm a; 280, 301, 325 diam ıknatıslar; 16
Büyük H ad ron Çarpıştırıcısı; 226, D ickens, Charles; 245
266, 333 din; 1 4 3 ,1 6 5 , 306
Büyük Patlam a G özlem cisi; 324, dinozorlar; xii, 175
334 D irac, Paul; xxii-xxiii, 96, 209,
Büyük Şapırtı; 270, 323, 325 267, 336, 360, 361
C. elegans; 132; D isintegration M achine (Doyle);
Cabra testi; 54 61
Capek, Rarel; 118 D onoghue, John; 1 0 7 ,1 0 8
Casim ir, H endrik; 231-232, 252 D oyle, Sir A rthur Conan; 347
Çatala, Claude; 156 dört boyut, dördüncü boyut; 37,
CERN ; 201, 203, 226 260-261
Christopher, M ilbourne; 82 dört kuvvet; 7
Christus H ypercubius (Dali); 261 D rake, Frank; 1 4 6 -1 4 7 ,1 5 0
Clarke, A rthur C.; 3 ,1 3 9 ,1 4 2 , D ucham ps, M arcel; 261
1 8 8 ,1 9 2 duygusal robotlar; 133
Cocconi, Giuseppe; 147 dünya dışı yaşam ; 1 4 4 ,1 7 2
CO G; 131 D ünyalar Savaşı (W ells); 4 0 ,1 4 3
Com te, A uguste; 318 D w yer, Larry; 14, 253
Corot uydusu; 156 D yson, Freem an; xxiii, 183-184,
Cosm os; xxiii, 178, 360 191-192, 270, 317, 329, 335, 360
Cours de Philosophie (Comte); Eddington, Arthur; 235, 297, 330
318 Edison, Thom as; 4, 300
Cox, John; 293 Edw ards, M ichael; 102
Cum m ings, E. E.; 257 Eflatun; 19, 341
CYC; 128 E instein m ercekleri; 230, 231
DİZİN 363
Bilim ve bilim kurgu arasındaki arayüzün şaşırtıcı bir keşfi; m ükem m el bir
araştırm a; canlı, m üthiş keyif verici bir a n la tım ...
- Fritijof Capra, "Tao'nun Fiziği" ve "Leonardo'nun Bilimi" adlı kitapların yazarı
odtuyayincilik.com.tr