You are on page 1of 2

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

BORÇLAR HUKUKU ÖZEL HÜKÜMLER II


YAZ OKULU VİZE SINAVI CEVAP ANAHTARI
14.07.2015

Yanıtlar:
1. Eser sözleşmesinde yüklenicinin teslim sırasında ve sonrasında ayıptan doğan sorumluluğu söz
konusudur; ancak imalat aşamasına verilen önem nedeniyle eserin meydana getirilişi sırasında da
iş sahibine eserdeki ayıplara müdahale etme imkânı verilmiştir. TBK m.473/II’ye göre, eserin
meydana getirilmesi sırasında ayıplı olacağı açıkça görüldüğü hâlde, yüklenicinin borcu henüz
muaccel olmamasına rağmen iş sahibine bir hak tanınmıştır. Buna göre, projeye aykırı olarak
imal edilen çardağa ilişkin olarak yükleniciye ayıbın giderilmesi için uygun bir süre verilmesi, bu
uygun süre ile birlikte eğer bu süre içinde ayıp giderilmezse, hâkim kararına ihtiyaç olmaksızın
ayıbın üçüncü bir kişiye giderileceği konusunda uyarıda bulunulması gerekir. Burada beton
zeminlerin büyütülmesi için verilecek (4-5 günlük) uygun süreden sonra, üçüncü kişiye bunların
düzelttirileceği yönünde uyarıda yapılmışsa, (A) bir başkasıyla anlaşarak sadece zeminlerin
düzeltilmesini sağlayabilir; bu kişiye verdiği bedeli de yüklenici (B)’den talep edebilir. (Burada
başkasına yaptırılacak olan kısım sadece zeminlerdir, ancak uygulamada bu uyuşmazlık sonucu
asıl yüklenicinin işten el çekmesi ve işin tamamının bir başkasına yaptırılması da gündeme
gelebilmektedir).
(B)’nin (C) ile akdettiği sözleşme alt eser sözleşmesidir. İşin bizzat yüklenici tarafından
yapılmasını gerektirmeyen ve sözleşme ile de yasaklanmamış olan bu tür durumlarda
yüklenicinin bizzat eseri meydana getirme borcu söz konusu olmaz; üçüncü kişi ile de borç ifa
edilebilir. Alt yüklenicilerle işin yaptırılması hâlinde asıl iş sahibinin sözleşme akdetmediği alt
yükleniciye karşı talep hakkının olup olmadığı tartışmalıdır. TBK m.502/II’nin atfıyla TBK
m.507/III’te bulunan doğrudan talep hakkına sahip olduğunu kabûl eden görüş (A)’nın (B) ile
akdetmiş olduğu sözleşmeden doğan haklarını, doğrudan (C)’ye karşı da kullanabileceğini kabûl
ederken, diğer görüş borç ilişkisinin nispiliği çerçevesinde bunun mümkün olmadığını, anılan
hükmün vekâlete özel olduğunu, burada uygulanmayacağını kabûl etmektedir. Kabûl edilecek
görüşe göre, (C)’ye karşı TBK m.473/II’den doğan hakların kullanılıp kullanılamayacağı
değişecektir.
2. Eser sözleşmesinde eserin parça borcu olmasına yol açan husus, malzemenin ferden tayin
edilmesidir. Olayda da (A) ile (B), (B)’nin elinde bulunan malzemelerden eserin yapılması
konusunda anlaştıklarından, bu malzemenin her iki tarafın kusuru olmaksızın telef olması
hâlinde yüklenicinin eser teslim borcu sona erer. Bu zamana kadar yapılan imalatların olması
hâlinde bu kısma yüklenici katlanacaktır. Malzeme hasarı da, malzeme kime ait ise ona aittir.
Olayda çardaklar (B)’ye ait olan ve ferden tayin edilen malzemeden imal edilmişse de, henüz
montajı yapılmadan her iki tarafın kusuru olmaksızın telef olmuştur. Bu hâlde yüklenici (B),
imalatlar için bir talepte bulunamayacağı gibi, malzeme de kendisine ait olduğundan bunun
hasarına da katlanacaktır.
Bu hâlde taraflar arasındaki eser sözleşmesi de borçların sona ermesine bağlı olarak sona
erecektir. (B)’nin çardakları 2.000 TL’den imal etme konusunda anlaşmasının sebebi (A) ile
yaptıkları bir başka eser sözleşmesi olsaydı, bu durumda bileşik akitten bahsedebilirdik. Bileşik
akit söz konusu olduğu durumlarda her bir akde kendi hükümleri uygulanacaktır, ancak birisinde
bir geçersizlik gündeme geldiğinde diğerinin geçerliliğinin bundan etkilenmesi mümkündür.
Burada (B) açısından sorun yoksa da, (A) açısından diğer eser sözleşmesinin devamı sıkıntı
yaratabilir. Bu nedenle (A)’nın diğer eser sözleşmesinin geçersizliğini ileri sürme konusunda bir
hakkı bulunur.
3. (A) ile (B) arasında akdedilen sözleşme eser sözleşmesi olup, yüklenici (B)’nin eser meydana
getirme ve teslim borcu için temmuz başı kararlaştırılmıştır. Son günü belli olan vadelerden
belirli vâde söz konusu olduğundan, 01.07.2015 mesaî bitimi itibariyle borcunu ifa etmemiş olan
yüklenici (B) ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer. Eser sözleşmesinde yüklenicinin
temerrüdü özel olarak düzenlenmiş olmadığından, iş sahibi TBK m.125’teki haklara sahiptir.
Sustuğu takdirde aynen ifa ile birlikte gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, belirli vâde olması
nedeniyle uygun bir süre vererek sürenin sonunda derhal beyanla sözleşmeden dönerek olumsuz
zararlarını veya ifadan vazgeçip olumlu zararlarını isteyebilir. Olayda üçüncü bir kişi olan (E)’ye
işi yaptırdığından, bunun nasıl gerçekleştirildiğinin önemi vardır. İş sahibi (A), ifadan
vazgeçerek işi başkasına tamamlattığı takdirde, artık (B)’nin pasifinde eser meydana getirme
borcu söz konusu olmayıp, sadece olumlu zararları tazmin borcu bulunur. Bu ihtimalde (B)’nin
(E)’nin ifası sırasında gerçekleşen olaylardan sorumlu olması söz konusu olmaz.
Ancak iş sahibi (A)’nın (B)’nin temerrüdüne dayalı olarak TBK m.113’ten yararlanarak, işi
hâkim kararıyla (E)’ye yaptırması hâlinde sonuçların nasıl olması gerektiği doktrinde
tartışmalıdır. Bu maddeyi ifadan vazgeçilerek olumlu zarar tazmini, yani bir tazminat
düzenlemesi olarak kabûl eden görüşe göre, bu maddedeki hakkın kullanılmasıyla birlikte
(B)’nin pasifinde eser meydana getirme borcu sona erdiğinden, artık sadece (E)’ye karşı haklar
söz konusu olur. Ancak doktrinde bulunan ve ağırlıkta olan görüş uyarınca, TBK m.113 hükmü
aynen ifa talebinin borçlu tarafından yerine getirilmemesi hâli için getirilmiş özel bir düzenleme
olup; işin hâkim izniyle üçüncü kişiye yaptırılmasında borçlunun pasifinde hâlâ borç devam eder
ve bu nedenle hâkim kararıyla sanki ifayı onun adına yapıyor konumuna gelen üçüncü kişinin
fiillerinden TBK m.116 kapsamında sorumlu olmaya devam eder. Bu hâlde (A) dilerse (E)’ye
dilerse de (B)’ye zararları için başvurabilir.
4. İş sahibi (A), belirli vâde olarak kararlaştırılmış olan 1 temmuz mesaî bitimi itibariyle ihtara
gerek kalmaksızın temerrüde düşer. İş sahibinin borcu para borcu olup temerrüdüne para
borcunun ifasına ilişkin özel hükümler uygulanır. Bu bağlamda aynen ifa istendiği takdirde
anapara borcu olan 48.000 TL’yi, temerrüt faizi ile birlikte talep edebilir. Taraflar açısından ticarî
nitelikte bir iş söz konusu olduğundan, (B)’nin açıkça talep etmesi hâlinde TCMB avans oranı
üzerinden faiz hesaplanır. Temerrüt faizi ile karşılanamayan olumlu zararlarının olması hâlinde
aşkın zarar da talep edilebilir. Bunun dışında karşılıklı bir akit olması ve iş bedelini ödeme aslî
borç olduğundan, eser sözleşmesinde de özel bir düzenleme bulunmadığından uygun bir süre
vererek sözleşmeden dönerek olumsuz zararlarının tazminini isteme imkânına da sahiptir. Bu
hâlde eser sözleşmesi baştan itibaren kesin hükümsüz olacağından, kendi borcundan da kurtulur.
(B) temerrütte olmadıktan veya onun kusuruyla mallara bir zarar gelmedikten sonra (A)’ya karşı
sorumlu tutulması mümkün değildir. Ancak bazı durumlarda iş bedelini isteyememe riski
gündeme gelir. Bu nedenle ödemezlik def'inden yararlanarak, kendi temerrüdünün önüne
geçmesi iyi olacaktır.

You might also like